Metafor çağrışımlı düşünmenin en güçlü türüdür. Şairler, düşünürler ve bilimciler metaforik düşünce sayesinde çok önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Nitekim, yaratıcılık üzerine yazılmış kendi kendine yardım kitap ve el kılavuzları Arşimet'in hamam öyküsünü, Kekule'nin benzinin kimyasal bileşimine bir çözüm olarak düşünde kendi kuyruklarını yiyen yılanlar görme öyküsünü, Poincare'nin karmaşık bir matematik probleminin çözümünü otobüse binerken bulma öyküsünü, vb. büyük bir şevkle tekrarlarlar.
Bir eğilim alıştırması metaforik düşünmeyi teşvik etmek için, basil bir teknikten yararlanabilir. Bu, rasgele sözcüklerden oluşan bir listeden ibarettir; bu sözcüklerden bir veya daha fazlası, üzerinde çalışılmakta olan meseleyle çakıştırılır. Örneğin, yeni bir ürün yaratma meselesiyle "evlilik" sözcüğünün çakıştırılması, sezgisel olarak, şirketle müşterileri ve tedarikçileri arasında veya ürünler arasında veya farklı üretim süreçleri arasında yapılan evlilik metaforlarını akla getirebilir.
Metafor nasıl işler? Metafor belki de insanın sahip olduğu en bereketli güçtür. Metaforu en iyi, yeni bir "zihinsel nesne"—kendisini keşfeden insan için güçlü bir duygusal yük taşıyabilecek olan yeni bir yaratıcı değişim aktörü—yaratmak için kullanırız. Zihnimizin zaten metafora uygun bir yapıya sahip olduğu anlaşılıyor. Bu, esasında özel bir şeydir. Örneğin rüyalar metaforiktir. Eğitim alan kişi kendisine kişisel olarak hitap eden bir metafora rastladığında, metafor yoluyla öğrenme fark edilir bir biçimde daha derin olur.
Eğitim oturumlarında, metaforları harfi harfine kabul etme eğiliminde oluruz. Katılımcılar çoğu kez yüzeysel ve aşikâr kıyaslamalar yapma yoluna saparlar; bunun nedeni kısmen eğitimcinin onlardan bilinçli ve—kaçınılmaz olarak—hızlı hareket etmelerini istemesidir. Bu özel eğilime karşı koymanın bir yolu da metaforik düşünmeyi bir parça disipline etmektir. Farklı metafor "dünyaları" kurulmasını isteyebiliriz; bu dünyalar kabaca organik ve inorganik dünyalar olarak kategorize edilebilir (aşağıdaki kutuya bakın). Üzerinde çalışılmakta olan süreç veya görev "organik" veya insan merkezliyse, eğitimci katılımcıyı "inorganik" dünyadan bir metafor bulmaya özendirebilir; bu süreç veya görev teknik ya da sistem temelliyse, o zaman da "organik" dünyaya ait bir metafor bulması istenir. Bu iki dünya arasında radikal gidiş gelişler, daha ilginç ve kışkırtıcı metaforlar bulunmasını sağlayabilir.
Sanal Dünyalar
|
Bu metafor “dünyaları”, daha yaratıcı metaforik fikirlere yönelik bir disiplin sağlayabilir.
|
Organik
|
İnorganik
|
Biyoloji
|
Fizik
|
Kabile adetleri
|
Mineraloji
|
Spor
|
Ağaç işleme
|
Moda
|
Kimya
|
Dans
|
Matematik
|
Savaş
|
Elektrik
|
Tarih
|
Astronomi
|
Mitoloji
|
Makineler
|
Botanik
|
Kayalar
|
Felsefe
|
Metal işleme
|
Tiyatro
|
Denizbilim
|
Eğitim
|
Jeoloji
|
Hayvanlar
|
Mimarlık
|
Politika
|
Meteoroloji
|
Yarış
|
Köprüler
|
Casusluk
|
Havacılık bilimi
|
Komedi
|
Ulaşım
|
Tarım
|
Akustik
|
Finans
|
Arkeoloji
|
Bilim kurgu
|
Zaman ve mekân
|
Demek ki, örgütsel eğitimde metaforlarla çalışıyorsak, ayrım yapmak zorundayız. Eğitimcilerin ve danışmanların metafor ithal ederken uyanık olmaları gerekiyor. Müşterilerimiz kullandığımız metaforları teşvik edici ve heyecan verici bulsalar bile, sonuçta bizim islediğimiz gibi davranmayabilirler. Çok sayıda örgülün içinde bulunduğu kültürel boşlukla, insanlar aşırı basitleştirilmiş metaforların cazibesine kapılabilirler. Örneğin, örgütsel durumlara ilişkin Yunan mitolojisinden esinlenmiş metafor önerilerinde bulunulursa, insanların kendi dünyalarından buldukları metafor zenginliği dışlanarak onların düşüncelerinin fakirleşmesine neden olunur.
Yaratma sürecinin kendisi için bir metafor yaratmamız mümkün mü? Böyle bir şey belki onu daha net kavramamıza yardımcı olur.
Her çağ yaratıcılığı kendine göre tanımlar. Şu anda zihnin içindeki bilgisayar benzeri "bağlantılar" gibi enformasyon teknolojisi metaforlarından, yeni bilimlerin—kuantum teorisinin, kaos ve karmaşıklık teorisinin—verdiği heyecanlardan üretilmiş metaforlara geçmekteyiz. Ama hâlâ, yaratıcılığı çalışmaya uygulama düşüncesinin açtığı yolun dışına çıkamadığımız anlaşılıyor.
Belki de bunun yerine çalışmanın kendisinin ne olduğunu yeniden tanımlamamızı sağlayacak metaforlar bulmalıyız. Örneğin, çalışmayı enerjinin kontrol altına alınması olarak düşünebiliriz.
Büyücü Çırağı masalı—yaratma enerjilerini ustasının yokluğunda istemeden serbest bırakan çırağın öyküsü—bir kuvveti kontrol altına alma fikrini işleyen bilinen bir masaldır. Yaratıcılıktan yoksun kuruluşlardaki insanların bu masaldan öğrenecek çok şeyleri vardır. Burada yaratıcılık eksikliği değil, tersine fazla yaratıcılık söz konusudur. Bu masalın İngiliz folklorundaki Usta ile Çırağı adlı eski bir versiyonunda, yaratıcılık gerçekten de uyuyan bir devdir; hem de çok korkunç ve çok güçlü bir dev.
Bu masaldaki Zebani'nin kaba, disiplin altına alınmamış enerjiyi temsil ettiğini vurgulamakta yarar var—yani şeytanı değil.
Bir zamanlar, "yaratımın bütün gizlerini bilen" çok bilgin bir adam varmış. Gizli odasında simya deneyleri yapar ve içinde "ruhlar dünyasının bütün sırlarının" yazılı olduğu büyük bir kitabı saklarmış. Bir gün seyahate çıkmış, ama yola çıkarken bu büyük sır kitabının kapağını kilitlemeyi unutmuş.
O seyahatteyken, çırağı ustasının odasına girip, kitabı açmış. Bir anda, sülfür dumanları arasından, korkunç alevler içinde, Zebani'nin ruhu çıkıvermiş.
"Bana bir görev ver!" diye kükremiş.
Çocuk ne yapacağını şaşırmış.
"Şuradaki çiçeği sula" diye kekelemiş.
Ruh gide gele, o küçücük çiçeğin üzerine variller dolusu suyu boca etmiş. Çok geçmeden su diz seviyesine çıkmış, derken, göz açıp kapayıncaya kadar, çırağın boynuna ulaşmış. Çırak, ruhtan nasıl kurtulacağını bilemiyormuş.
Bu esnada yolda olan usta kitabı kilitlemeyi unuttuğunu fark etmiş. Geriye dönüp, Zebani'yi geldiği yere gönderen o sihirli sözleri söylemiş.
Bu hikâye farklı insanlara farklı şeyler anlatacaktır. Bana üç şey anlatıyor. Birincisi, yaratıcılıktan haklı bir korku duymaktayız. İkincisi, yaratıcılık kendisine uygun bir görevle sınırlandırılmalı ve ona göre yapılandırılmalıdır. Üçüncüsü ve en önemlisi, yaratıcılıkla bilgi arasında bir yaşamsal bağ olduğunu görmeliyiz.