Aşağıdaki basit yönlendirici ilkeler, toplantı yöneticilerine toplantıları ağız dalaşma dönüşmesine izin vermeden başarıyla yönetmede yardımcı olabilir. Bu temel kuralları yerleştirerek, tırmanarak söz savaşı haline gelebilecek küçük iğnelemelerin önüne geçebilirsiniz.
1. Aynı anda ancak bir kişi konuşur. Eğer birisi konuşmayı keserse ya da birkaç dinleyici kendi aralarında konuşmaya başlarsa, şu yöntemleri kullanarak bu kuralı pekiştirin.
Gözünüzü söz sırasına sahip konuşmacıdan ayırmadan, elinizi müdahale eden kişiye/kişilere doğru kaldırarak kibarca şöyle deyin: "Affedersiniz... (konuşmacının adını söyleyin), herkes dikkatini verinceye kadar biraz bekler misiniz?" Cümlenizi kararlı bir ses tonuyla bitirmeye dikkat edin. Konuşmayı bölen kişiyi işbirliğine zorlamak için yakınıyormuş ya da tereddüt içindeymiş gibi bir izlenim vermekten kaçının.
Konuşmayı kesen kişiye bakmayın. Siz bakarsanız herkes ona bakacaktır. Utanacak ve bu yüzden de herkesin içinde kendisini rezil ettiğiniz duygusuyla size öfkelenecektir.
Eğer kişi müdahale etmeyi sürdürüyorsa, konuşmacıya bakmaya devam ederek düzene uyma çağrınızı daha yüksek ve emredici bir ses tonuyla tekrarlayın.
Ancak herkes yeniden sessiz olduğunda, elinizle işaret ederek ve "Teşekkür ederim, ...(konuşmacının adını söyleyin) şimdi devam edebilirsiniz. Bize... anlatıyordunuz" diyerek konuşmacıya yeniden söz verin.
2. Katkıda bulunmak isteyen herkes bir kere söz alma olanağına sahip oluncaya kadar katılımcılar bir gündem maddesi üzerine ancak bir kere konuşabilir. Bu kural, çekingen kişiler sözü ele geçirmek üzere inatçı kişilerle boğuşmayı göze almayacağı için, zorlayıcı kişiliklerin tartışmaya egemen olup onu kendi gösteri alanına dönüştürmesine engel olur. Bu kuralı nasıl uygulayabilirsiniz? Örneğin, eğer Melek diğerleri söz almadan ikinci kez konuşmaya başlarsa, elinizi kendisine doğru kaldırarak şöyle
deyin: Melek, senin görüşünü dinlemeyi elbette isteriz ve önce müsaade edersen grubun geri kalan bölümünün bu konuda düşündüklerini öğrenelim. Evet Bahri, şimdi sıra sende."
Kullanılacak Sözleri kullanmayı ihmal etmeyin. Amaç katılımcıları utandırmak değil sorumlu davranmalarını sağlamaktır. "Melek, herkes bir kere söz alıncaya kadar beklemen gerekiyor" ya da "Melek, biliyorum bu konuda çok hassassın, ama bırak önce herkes konuşsun" demek yerine, "Melek, herkes kendi görüşünü bir kez açıklama fırsatına sahip olur olmaz, görüşünü seve seve dinleyeceğiz" diyebilirsiniz.
3. Her söz alan en çok iki dakika (ya da sizin belirleyeceğiniz belli bir süre) konuşabilir. Bu gereksiz bir kısıtlama gibi görünse de, önemli bir amaca hizmet eder. Annem bana şunu öğretmişti: "Herhangi bir zamanda yapılabilecek şeyler nadiren yapılır." Bir zaman sınırlaması olmazsa insanların özlü konuşma ihtiyacı hissetmesi için bir neden olmaz. Kendilerini tekrarlar, gelişigüzel konuşur ve daldan dala atlarlar, bu arada dinleyiciler de zihinlerinde Tahiti'ye giderler. Güçlü konuşma da kısa olur. En çok iki dakika konuşulması sıkıcı oturumları hızlı ve üretici toplantılar haline getirebilir.
Bu kuralı yerleştirmek için bir grup üyesini saat tutmakla görevlendirin. Görevi sürenin bitimine on saniye kala "uyanda bulunmak" olmalıdır. Süre dolduğunda kibar ama kararlı bir şekilde, "Önerilerin için teşekkürler, Bekir" deyin, "Başka söz almak isteyen var mı?"
En tartışmalı konuların bile barışçı bir şekilde ele alınmasını sağlamak için üç kurala daha dikkat etmek gerekir.
1). Diğer katılımcıların görüşlerini reddetmek yasaktır. "Böyle olmamıştı" ya da "Bu doğru değil" denmesine izin verilemez. Birisine doğru söylemediğini ya da yanlış olduğunu söylemek, onu kızdırmanın en kısa yoludur. Anlaşmazlığınızı birinci tekil şahısta konuşarak diplomatik bir şekilde ifade edin. "Ben bu görüşe katılmıyorum" ya da "Olayla ilgili benim farklı bir izlenimim var" deyin. Farkı görüyor musunuz? "Ben" diye konuştuğunuzda, karşıt görüşteki kişiye saldırmadan kendi konumunuzu açıklayabiliyorsunuz.
2). Yüksek sesle konuşulmaz. Bağırmak yasaktır. Bu kural gülünç görünebilir, ama bir tartışmayı mantıklı tutmanın anahtarıdır. Bir sohbetin düzeyini sesi yükseltmek kadar alçaltan başka bir şey yoktur.
İnsanlar ne kadar yüksek sesle konuşursa o kadar az dinleyebilir. Normal bir tonda konuşmak insanların tarafsız bir şekilde etkileşim içine girmesine yardımcı olur.
3). Geçmişle boğuşmak yerine gelecek üzerinde odaklanın. Geçmişte yapılmış olması gereken şeylere (ve niçin yapılmadığına) zaman harcamak yerine, atılması gereken adımlara ve durumun bundan böyle nasıl ele alınması gerektiğine yönelin.