Vicdanınız, işteki günlük davranışınızın ciddi bir rehberidir.
Vicdanınızda alarm zilleri çaldığında her zaman buna önem verin ve önlem alın. Vicdanınızdan saklanmayın —o sizin bir insan olarak nasıl biri olduğunuzu yansıtır. Ona her gün danışın. İşte ve evde inancı gerçeklikle eşleştiren bir insan olun.
Birçok insan yaşamları süresinde şu ikilemle karşılaşacaktır: İlkelerimde direnmeli miyim yoksa kabullenip çıkarlara uygun mu hareket etmeliyim? Bazen patronlar insanlara istedikleri şeyin tersini yapmalarını söylerler. İdeal bir kuruluştaysa herkes aynı inançları paylaşır ve bu tür vicdan çatışmaları önlenmiş olur. Fakat durum nadiren böyledir ve esasen bunun nedeni insanların günlük pratiklerinin ve ilkelerinin geniş ölçüde çeşitlilik göstermesidir. Bu nedenle, birçok insan samimi ve güvenilir olduğunu iddia ederken bu ilkelerin antitezi olan davranışlar içinde bulunur.
2008 Nobel Barış Ödülü sahibi şöyle diyor: "Temas ettiğim bazı insanlar şimdi kendi ülkelerinin hükümetlerinde üst düzey görevdeler. Onlar kendilerine 'özgürlük savaşçıları' derken başkaları onları 'teröristler' olarak adlandırdı. Müzakere ederken her zaman ilkelerde ısrar edemezsiniz. Kiliselerin pazar okulu öğretmenleriyle müzakere etmezsiniz."
Kişisel olarak sahip olunan ilkelerin, değerlerin, inanışların ve fikirlerin harmanını kapsayan inançlar öyle soyut kavramlardır ki günlük davranışlara dönüştürülmeleri genellikle tartışmalı olabilir. Açık örnekler ülkelerini savaşa sürükleyen ancak kendilerini samimi dindar (ve dolayısıyla büyük ihtimalle çoğu dinlerin savunduğu şiddet karşıtı ilkelerin taraftarı) ilan eden başkanlardır. Bu dünyanın realitesi, ilerleme kaydetmek için insanların sıklıkla ilkelerini bir kenara koymaları gereğidir. Kritik olan "Ne zaman?" meselesidir.
Günlük yaşamlarımıza yön veren ilkeler ruhumuzun içinde gelişmiştir ve öğüt verme yoluyla dayatılamazlar. En fazla dış etki olabilir, fakat dayatma asla. Aynı şekilde bize çıkarcılık ve ilkelerden vazgeçmek asla dayatılamaz. Bu her zaman bizim kararımızdır.
"Bir görüşü savunmak" ile "şahsi menfaat" arasında bir karar verirken güçlü inançları (savunduğumuz görüşü dayandırdığımız) vicdanımızda yeri zayıf olanlardan ayırmak—böylece bir miktar çıkarcılığa izin vermek—gerekir.
Şöyle kararlar vermemiz gerekecektir:
-
Bu, ilkeden vazgeçeceğim bir konu mu?
-
Bu, patronumla karşı karşıya gelmemi gerektirecek kadar kuvvetli duygular beslediğim bir konu mu?
-
Bu, benim açımdan yeterince önemli olmadığı için susup kabullenebileceğim bir konu mu?
-
İlkede ısrar ederek ilerlemeyi engelleyecek miyim, yoksa ilkelerimi bir kenara koyarak çıkarımı düşünmeli ve herkesin başarmamı istediği şeyi mi başarmalıyım?
Bu konular güvenlikle, finansal açıdan uygunlukla, çalışanlara karşı davranış biçimiyle, müşterilerle olan ilişkimizle veya zorlu bir sorunu çözmekle (örneğin, sendikalar ve çalışanlar arasındaki) alakalı olabilir. Her zaman çıkarcı olan insanların omurgasız, zayıf karakterli ve daima rüzgâra göre yön değiştiren kişiler olarak algılanacağım söylemek yeterlidir. Diğer taraftan, ilkeyi her açıdan savunan bağnazlar ise çoğunluğu kendilerine yabancılaştıracaktır. Bu iki aşırı uç arasındaki çizgi sadece her birimiz tarafından çizilebilir ve buna sadık kalmak cesaret isteyecektir.
Her kuruluşta olması istenen kişi, savaşmaya hazır olduğu güçlü inançları olduğu görülen, ancak daha az önemli konularda esnek olmaya ve uzlaşmaya hazır olan kişidir. Kolombiya ormanlarında FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) asileri tarafından esir tutulan ve altı yıl sonra serbest bırakılan kişinin söylediği bir şeyle bitirmeye değer: "Altı yıllık tutsaklığım sırasında insan doğası hakkında pek çok şey öğrendim, Gardiyanlarımı yakından gözlemlemenin dışında yapacağım pek az şey vardı. Grup baskısı altında insanların ne kadar zayıf olabildiklerini öğrendim. İnsanlar öyle korkar hale geliyorlar ki, hissettikleri ve düşündüklerinin aksini söylüyor ve yapıyorlar."
Uygulamalar:
İş söz konusu olduğunda değer verdiğiniz ana ilkeleri düzenli olarak gözden geçirin ve kendinize meydan okuyun: "Bu ilkeleri her günkü kararlarımda ve hareketlerimde uyguluyor muyum?"
Kendinize sorun: "İşteki inançlarınım sağlamlığı nedeniyle saygı duyulan bir insan mıyım?"
Ayrıca kendinize sorun: "İlkeleri benimseyip savunmak için yeterince güçlü müyüm?''