Rasyonalizm ve Ampirizm Arasındaki Tartışma

MentalPress 30

Zihinsel öğrenimle pratik öğrenim arasındaki karşıtlığın kökleri çok eskilere uzanır. Eski Atina'da, ampirizm ile rasyonalizmin er­demleri üzerine, deneyim yoluyla öğrenim ile saf akıl yoluyla öğre­nim üzerine ateşli bir tartışma ortalığı kasıp kavuruyordu. Öğren­menin aksiyom ve teorilerden yola çıkan bir akıl yürütme süreci ol­duğunu iddia eden Platon, büyük bir rasyonalizm savunucuydu. Rasyonalist düşünmenin klasik örneği matematikti. Aristoteles ise, amansız bir ampiristti. Bilgiyi sadece duyumsal deneyimden edine­bileceğimizi ve öğrenim sürecinin yaparak bulma süreci olduğunu savunuyordu. Deneysel bilim, eylem halindeki ampirizmdir. Ras­yonalizm yeni bilgiyi genel ilkelerden çıkarır; ampirizm ise yeni bilgiyi, genel hakikatleri özgül durumlardan türeterek, tümevarım yoluyla yaratır.

Rasyonalizm ile ampirizm arasındaki ayrılık, insanın özünün yaşadığı deneyimin dışında rasyonel, düşünen bir benlik içinde bu­lunduğu şeklinde temel bir varsayımı yarattı. Bizler, ya dünya üze­rinde rasyonel etkilerde bulunan ya da ampirik deneyimlerimizden etkilenen tecrit olmuş zihinleriz. Descartes'in o ünlü "Düşünüyo­rum, öyleyse varım" deyişi rasyonalist bakış açısının özlü bir ifade­sidir. Bilgilerimizin hiçbirinin doğuştan gelmediğini, doğduğu­muzda zihinlerimizin, deneyimin bütün fikirlerimizi üzerine "yaz­dığı" birer "beyaz kâğıt" olduğunu iddia eden John Locke ise ampirist tutumun tipik bir temsilcisidir.

Bazı 20. yüzyıl düşünürleri eylem teorileri üreterek, rasyonalizm ile ampirizm arasındaki ayrılığı gidermeye çalışmışlardır. Bildikle­rimizin belirleyicisi yaptıklarımızdır; hedeflerimiz, tutkularımız ve önceliklerimizdir. Çağımızın filo­zofları insanın kendisi ile dış dünya arasındaki aktif ilişkiye vurgu yaparak, ampirik olanla rasyonel olanı bütünleştirmeye çalıştılar. Fenomonoloji, varoluşçuluk ve bazı bakımlardan post-modernizm, öğrendiklerimizi yaptıklarımızla daha doğrudan ilişkilendirirler.