Alınan alkol üzerine, bar müşterilerinin şüpheli hikayeler anlattığı bilinir:
“Bu manken ünlü olmadan önce benimle flört ediyordu.”
“Kavgada herifin canını yakmak istemediğim için yenildim.”
“ODTÜ’de okumak için burs kazandım ama onun yerine yerleri süpürüyorum.”
1953 yılının sıkıcı ve soğuk bir Ocak akşamında, iki adam İngiltere, Cambridgede birahaneye doğru yol alırlar. İçkilerini sipariş verdikten sonra, biri birahanedeki tüm müşterilere seslenerek 'Biz hayatın sırrım bulduk" der.
Her ne kadar ortaya atılan iddia kibir ve böbürlenmeden uzak olsa da, doğrudur. O sabah gerçekten de James Watson ve Francis Crick hayatın sırrını buldular: Genetik kodu taşıyan DNA'nın çift sarmalını keşfetmişlerdir.
Zamanın en önemli bilimsel keşfi denilebilecek buluşun on beşinci yıl dönümünde, Watson bu başarının konu edildiği bir röportajda yer almıştır. Röportajda Watson ve Crick'in DNA'nın yapısındaki sorunu çözmeye götüren bu çalışmanın ayrıntıları konuşulmuştur.
Öncelikle, Watson buluşa şaşırtıcı biçimde katkıda bulunan birçok faktörü sıralamıştır: Can alıcı nokta, o ve Crick'in çözülmesi gereken önemli problemi tanımlamalarıdır. Her ikisi de işlerine tutku ile bağlı olup, bu işe kendilerini adamışlardır. Onlar, aşina oldukları alandan gelen yaklaşımları kabul edip denemek konusunda istekliydiler. Ayrıca başarmalarına bir neden olarak da, karşılarına çıkan hiçbir şey onları afallatmıyordu. Söylediğine göre, çok zeki bilim adamları olmadıkları için bir keresinde elde edilmesi çok zor DNA kodunu çatlatmışlardır.
Watson’un açıklamalarına göre o zamanın bu projede çalışan en zeki kişisi Paris'te çalışan İngiliz bilim adamı Rosalind Franklin'dir.
"Rosalind o kadar zekiydi ki, çok nadiren tavsiye alırdı. Ve eğer odadaki en zeki kişiyseniz başınız beladadır."
Watsonun bu açıklaması birçok iyi niyetli liderin hareketinde görülen hataya ışık tutmuş oldu. Bir örgütte belirli bir sorunla baş eden liderler bu konuda en bilgili, en deneyimli veya gruptaki en yetenekli kişi olsalar dahi gruptaki diğerlerinin de işbirliği yapmalarını sağlamalıdırlar. Bunu yapmamak çılgıncasına cesur bir tutum olur. Nitekim, davranış bilimcilerinin çalışmaları gösteriyor ki, problemi çözmede işbirliği yapan takımın yaklaşımları ve sonuçları, takımın ortalama bir üyesinin tek başına çalışması değil grubun en iyi problem çözen kişisinin bile tek başına çalışmasından daha iyidir. Ama genellikle grup liderleri, kendilerini grup içinde problem çözmeye en yetkili kişi görür ve grup üyelerinden yardım almama hatasına düşer.
Yapılan bir araştırmada, neden tek başına çalışan en iyi liderin, tam takım halinde çalışan bir ekip tarafından alt edileceği açıklanır. Öncelikle, tek başına karar alanlar, gruptakilerin sahip olduğu farklı bilgilerden ve bakış açılarından yararlanamazlar. Diğerlerinden gelecek düşünceler düşünme sürecini canlandırır ki, bu tek başına iken gerçekleşmez. Hepimiz, meslektaşımızın fikrinin bize farklı bir anlayış kazandırmasına izin verebiliriz böylece hepimizi en iyi çözüme götürebiliriz. İkinci olarak, tek basma çözüm arayan kişi önemli bir avantajı daha kaçırmaktadır: Paralel metodun gücü. İşbirliği içindeki ekipte problem çözmedeki alt görevler dağıtılabilinirken, tek başına çözüm arayan kişi her görevi kendi yapmalıdır.
Fakat tam bir işbirliği riskli değil midir? Ne de olsa, daha önce komite tarafından alınan kararlar vasatın altında olduklarından kötü anılmaktadır. Kesin karar için oy sayma stratejisini önermiyoruz. Son karar her zaman lider tarafından verilir. Fakat diğerlerinin fikirlerini alma süreci liderlerin daha işbirlikçi çalışmasından ibarettir. Böylece bir takım içinde olması gereken işbirliğinin olmasını sağlayan liderler, takımıyla daha iyi ilişkiler ve yakınlıklar kurup gelecek işbirliklerine hazırlık yapar. Fakat eğer takım üyelerinden birinin fikrinin kabul edilmemesi zedelenen egoya ve kaybedilmiş motivasyona yol açar mı? Takım liderinin takım üyelerinden gelecek tüm görüşlerin değerlendirileceğini garanti etmesi buna yol açmaz. Azimli, görüşlerini sunabilen, birbiriyle işbirliği içinde olan insanlardan oluşan bir takım kurduğunuzda, Watson ve Crick gibi 'hayatın sırrını bulursunuz.' Bu da size, sizin ve ekibinizin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmada yardımcı olacak sırrı verir.