NLP Uzman Pratisyen Eğitim Notu

MentalPress 30

Zihninizi Değiştirmek

Değişim Dünyasına Adım Atmak

NLP hayatınızı değiştirecek. Biz bunu biliyoruz. Okumak üzere olduğunuz şeyler bizim hayatlarımızı çoktan değiştirdi bile. Bizler, kendilerini insanların sınırsız içsel kaynaklarına ulaşmasına yardımcı olmaya adamış bireylerden oluşan NLP danışman ve eğitmenleriyiz. Burada okuyacağınız kişisel değişim hikâyeleri gerçek insanların ba­şından geçmiştir. Olayların birçoğunda, o kişilerin değişmeleri sizin bu kitabı okumanızın alacağı kadar zaman almıştır. Kor­kuyu kendine güvene, çaresizliği isteğe, geçmiş hakkında en­dişeyi gelecek odaklı eyleme dönüştürmeyi de kapsayan bu de­ğişimler, belli öğrenilebilir tekniklerin sonucudur. Onları da­nışmanlara, koçlara, menajerlere, mühendislere, sporculara, girişimcilere, yöneticilere ve ebeveynlere, etkili kişisel ve mes­leki değişimle ilgilenen her türlü insana öğrettik.

Geçtiğimiz 17 yıl içinde eği­tim seminerlerimiz aracılığıyla yönetim kurulu toplantıların­dan tek odalı okullara, tıklım tıklım dolu salonlardan kan­serli bir hastanın hastane odasına kadar birçok ortamda bu yeni yaşam olasılığını sayısız insana tanıttık.

İşe başladığımızda, muhtemelen az çok sizin gibi, bilinçli değişimin mümkün olduğuna dair sa­mimi bir arzumuz ve umudumuzdan başka fazlaca bir şeyi­miz yoktu. İşe yarayacak değişimler gerçekleştirmemizi sağ­layacak yollar bulmak için yıllarca psikoloji ve kişisel gelişim dallarını araştırdık. Üniversite eğitiminden sert eleştiri oku­luna, pahalı eğitim seminerlerinden sessizce kendi kendimizi incelemeye kadar her şeyi denedik. Bulduklarımızı üretebile­cekleri sonuçlar açısından inceledik. Motivasyonlarımız hem kişisel hem mesleki idi. Müşterilerimizin geçmişte yaşadıkları zorlukları ve ken­di kendilerine yarattıkları engelleri aşmalarını ve hayat ma­ceralarına devam etmelerini sağlamak istiyorduk. Şirketleri ve bu şirketler için çalışan insanları derinden etkilemek, üretkenliklerini, kârlarını ve mesleki tatminlerini arttırmak istiyorduk. Ve kendimiz için de bir şey istiyorduk. Değişim uzmanları olarak, zaten istedikleri şeylere ulaşabilen insan­ları ve zaten mükemmel olan şeyleri daha da muhteşem kıl­mamızı sağlayacak yetenekler istiyorduk. Kendimizi tatmin etmek için, sorunları çözmenin ötesine geçip seçenekler ya­ratmak istiyorduk. Her zaman daha fazlasını yapabileceği­mize, olabileceğimize, daha fazlasına sahip olabileceğimize ve bunu sizin de başarabileceğinize inandık.

Artık, eski ve yeni birçok yaklaşım, insanlara potansiyel­lerini geliştirmelerinin ve yeni seçenekler yaratmalarının mümkün olduğunu, üzerine insanlık tarihindeki diğer tüm çağlarda olduğundan daha çok basa basa söylüyor. Olumlu zihinsel tavır, zihinde canlandırma, telkinler, içinizdeki ço­cuk, amaç belirleme ve kişisel güç bunların en çok bilinenle­ri. Bunların bir ya da birkaçını geçmişte denemiş bile olabi­lirsiniz. Eğer sizin deneyimleriniz de bizimkiler gibi idiyse, bazen işe yaradıklarını ve harikalar yarattıklarını gördünüz. Ama bazen de işe yaramadılar. İşe yaramalarını çok istiyor­dunuz, buna gerçekten ihtiyacınız vardı, ama olmadı. Bizi değişimin gerçek köklerini aramaya devam etmeye iten bu tutarsız sonuçlardı. Biliyorduk ki amacımıza  ulaş­mıştık. İstediğimiz sonuçları devamlı üretebilmek istiyor­duk. Geçici bir rahatlama ile derin ve kalıcı bir değişim ara­sındaki farkı yaratan şeyi bilmek istiyorduk. İnsanlarda dö­nüşüm yaratan değişimler yapmayı kolaylaştırabilmek ve kendi kendilerine uygulayabilmeleri için bunun üzerinde çalıştık.

Bununla beraber, eğer geriye dönüp bu değişim yüzyılına bakarsanız uçağın da otomobilin de 100 yaşından genç oldu­ğunu keşfetmek sizi şaşırtabilir. Eskiden, uzak yerlere, teller olmadan, boşluktan ses ve müzik gönderme fikri imkansız ve bu yüzden de ciddi bir araştırmaya değmez kabul ediliyordu. Sonra radyo icat edildi. Ameliyatları ve mucize ilaçlarıyla modern tıp 75 yaşından gençtir. Çağımızı kökten değiştirdi­ğine şüphe olmayan televizyon 70'den az, bilgisayarlar ise sadece 40 yaşındadır. Çoğu insanın fark etmediği şey; egoların, id’lerin ve ödipal komplekslerin babası Sigmund Freud'un, teorilerini yayınlamaya 1900'de başlamış olmasıdır. Hiç kim­se 1900 yılında imal edilmiş bir arabayı kullanmak istemez­ken, birçok insan psikolojinin Freud'dan beri pek az değişim gösterdiğini sanıyor. Oysa ne kadar çok değiştiğini görseler şaşırıp kalırlardı. Psikoloji alanında, beyin hakkındaki dü­şüncelerimizi elden geçirmemizi sağlayan ve değişim için kul­lanabileceğimiz seçenekleri arttıran birçok devrim olmuştur.

Değişim ya da Acı

Her birimiz belli zamanlarda zihinlerimizi değiştirmeye çalışmışızdır. En son ne zaman bir alışkanlığı veya bir konuda düşünmeyi bırakmak veya rahatsız edici bir duyguyu değiş­tirmek istediniz? İster motivasyon eksikliği, ister çabuk si­nirlenmek, ister yabancılaşma duygusu ya da sırf daha fazla başarı arzusu nedeniyle olsun, hepimiz hayatımızın bir dö­neminde başka türlü olmayı dilemişizdir. Hepimiz değişmek istedik.

Hatta değişmek üzere bilinçli bir karar vermiş, bu kararı bir kenara yazmış ve hatta bundan birkaç yakın arkadaşını­za bahsetmiş bile olabilirsiniz. Konu hakkında kitaplar satın aldınız, belki bir kulübe bile katıldınız. Birkaç ay sonra ki­taplar yarıda bırakılmış, kasetler kaybolmuştu ve arkadaşla­rınız, eğer gerçekten arkadaşlarımızsalar, konuyu gündeme getirmeme nezaketi göstermekteydiler. Eğer sizin başınız­dan geçenler de bizimkiler gibiydiyse, iyi niyetinize ve değiş­me arzunuza rağmen kendinizi eski alışkanlıklarınıza sıkış­mış buluyordunuz.

Belki de ilk elde çok başarılı oldunuz, hatta belirlediğiniz amaçlara bile ulaştınız. Sonra da her şeyin, önüne geçilemez bir şekilde eskiye dönmesini dehşet içinde izlediniz. Kilo ver­mek veya yaşam tarzını değiştirmek istediklerinde birçok in­san bu deneyimi yaşamıştır. Değişmek için önceki sefere oranla iki kat daha fazla enerji harcadınız, ama değişmek için ne kadar çok çabaladınızsa, düş kırıklığı o kadar büyük oldu. İncindiğiniz yetmezmiş gibi bir de onurunuz kırıldı.

Bir parçamız, bu durumun içinde yaşadığımız dünya ile taban tabana zıt olduğunu fark eder. Ne de olsa çevremizde şaşırtıcı bir hızda değişimler olmaktadır. Yeni ürünlerin git­tikçe artan bir hızla eskilerini antikaya dönüştürmesini iz­leriz. Çocuklarımız güç bela anlayabildiğimiz bilgisayar oyunları oynarlar. Mesleğimizi hakkını vererek icra etmeye devam edebilmek için fazladan eğitim almamız gerektiğini öğreniriz. Değişimin tek sabit olduğunu, her yerde olduğunu duyarız. Kendimizi değiştirmeye çalışıncaya kadar onu gö­rür ve ona inanırız. Burada neler olup bittiğini merak ediyo­ruz. Sorun bizde mi? Değiştirmek istediğimiz şey gerçekten bu kadar zor mu?

Bir an durup hayata farklı bir açıdan baksaydınız devamlı değişmekte olduğunuzu görecektiniz. Ne de olsa hayata sade­ce birkaç kilo ağırlığındaki bir bebek olarak başladınız. Son­ra bir çocuk, ardından da bir genç oldunuz; şimdi bir yetiş­kinsiniz. Kişisel görünümünüz siz beğenseniz de beğenmeseniz de her sene belirgin ya da pek göze batmayan ölçüde de­ğişiyor. Bir zamanlar şekerlemeleri, fıstık ezmesini, oyuncak bebekleri, motosikletleri ya da başka bir şeyi dünyadaki di­ğer her şeyden daha çok seviyordunuz. Onu hâlâ seviyor ol­sanız bile, eskiden hoşlanacağınızı hiç düşünmediğiniz bazı başka şeyler artık sizin için çok daha önemliler. Bisikletler­den balıkçılığa, çizgi romanlardan arabalara ya da futbol maçlarına... Yıllar geçtikçe ilgi alanlarınız değişti. Hatta da­ha geçenlerde bazı şeyleri bir çırpıda değiştiriverdiniz. O sı­rada bunu düşünmüyordunuz bile. Neredeyse bir anda ken­dinizi bir şeyi farklı bir şekilde yapıyorken buldunuz. Belli bir şeyi yemeyi veya belli bir tarzda giyinmeyi bıraktınız. Belki de yeni bir ilgi alanı veya hobi edindiniz. Farkına var­madınız bile. Değişikliği arkadaşlarınızın size söylemesi ge­rekti. "Ah, evet" dediniz, "Fikrimi değiştirdim de."

Etkili bir değişim metodunun hem neden bazen değişmeye çalışırken bu kadar güçlük çektiğimizi açıklaması hem de bu­nu kolayca gerçekleştirme yeteneğimizden faydalanmamızı sağlaması gerekmektedir. Çünkü değişim uzun zaman alan bir şey değildir. Belki eskiden bir insan topluluğunun önüne çıkmaktan korkuyordunuz, bir sabah uyandınız ve artık korkmadığınızı fark ettiniz. Yıllar boyunca televizyonun karşısın­da oturdunuz ve sonra da yürüyüşe çıkmaya veya bir spor da­lıyla uğraşmaya karar verdiniz. Okula geri dönmek için vakit yarattınız ya da yeni bir kariyer hamlesi için fazladan çaba sarf ettiniz. O konu hakkında haftalarca, aylarca, yıllarca ka­fa patlatmış olabilirsiniz. Sonra değiştiğinizi fark ettiniz.

Bir şeyi nasıl yapabileceğinizi biliyorsanız, kolayca yapabi­liyor olsanız iyi edersiniz. Ne de olsa arabanızın kontak anahtarını çevirdiğinizde çalışmasından veya uzaktan ku­mandanızın izlemek istediğiniz kanalı açmasından yakınmı­yorsunuz. Bu açıdan bakılacak olursa, kişisel değişimimizin önemini zorluğuyla, çektiğimiz acıyla veya harcadığımız za­manla ölçmek üzere cesaretlendiriliyor olmamızın insan ırkı­nın sapkınlığı olduğu söylenebilir. Bu, "Acı yoksa kazanç da yok" düşüncesinin bir örneğidir. Daha fazla acı daha fazla ka­zanç olsaydı ondan kaçınmak yerine acı çekmeye çalışırdık.

Eğer başarıya giden güvenilir yol uzun mücadelelerden ve acı çekmekten geçseydi hepimiz işe yürüyerek gidiyor, ve hâ­lâ kurşun kalemlerle at arabaları kullanıyor olurduk. Acı, değişme zamanının geldiğinin bir işaretidir. Eğer ellerimiz kızgın bir yüzeye değerse onları hemen geri çekeriz. Acı, kötü bir yaklaşım kullandığımızın işaretidir. Bize farklı bir şeyler yapmamız gerektiğini anlatmaktadır. Uzun süren ve başarı­ya ulaşmayan mücadele, yaptığımız şeyin işe yaramadığının işaretidir. Yeni bir şeyler denememizin vakti gelmiştir, dene­yeceğimiz şey ne olursa olsun. Acı ve mücadelenin yeni bir şeyler denememizin vaktinin geldiğinin işaretleri olduğunu fark etmemizin vakti geldi. Bu ikisi, değişim sürecine isteğe bağlı olarak eklenen ilavelerdir ve kolayca vazgeçilebilirler.

Beyin İçin Yazılım

Kısa bir süre önce bilgisayar, beynimizin modeline benzeyen bir şey olarak hem bilim adamlarının hem de psikologların il­gisini çekti. Eğer beyinlerimiz bir çeşit bilgisayarsa o zaman düşüncelerimiz ve eylemlerimiz de yazılım programları gibi­dir. Tıpkı yazılımlarımızı değiştirdiğimiz gibi zihinsel prog­ramlarımızı da değiştirebilsek, performansımızda anında po­zitif değişimler olurdu. Düşünüş, hissediş, davranış ve yaşa­yış biçimimizde anında gelişmeler sağlardık.

Bilgisayarlarla yaptığımız kıyaslama, değişimin neden bu kadar zor olduğunu da açıklıyor. İstemek, arzulamak ve um­mak bilgisayarımızın yazılımını yenilemeyecektir. Kızmak veya aynı komutları tekrar tekrar bilgisayara girmek de öyle. Yapmamız gereken mevcut programlarımızın tam gereken yerlerine yeni talimatlar eklemektir. Bilgisayar söz konusu olduğunda bunu nasıl yapacağınız kullanma kılavuzunda ya­zılıdır, insanlarda ise işimiz biraz daha zorludur. Bir NLP eğitmeninin belirttiği gibi: "İnsan vasıfsız işgücüyle üretile­bilen, daha doğrusu çoğaltılabilen tek süper-bilgisayardır... ve dünyaya kullanım kılavuzlarıyla gelmezler." Yani şimdiye kadar öyleydi.

Size sunmak üzere olduğumuz şey beyninizin kullanım kılavuzudur. Belki evde veya işyerinizde bir bilgisayarınız vardır. Eğer varsa, büyük ihtimalle içinde kelime işlemcisi, muhasebe programı, bir resim programı, yardımcı yazılımlar ve belki de birkaç oyunun da aralarında olduğu birçok farklı yazılım paketi bulunur. Eğer bir bilgisayar satıcısı size her program için ayrı bir makineye ihtiyacınız olduğunu söyle­seydi ona, "Hadi oradan!" derdiniz.

Oysa birçok insanın bilmeden kendilerine yaptıkları bu­dur. Bir şeyi iyi yapmayı öğrenirler —satıcılık, menajerlik, motive etmek, problem çözmek, tasarımcılık, avukatlık ya da her neyse— ve bir süre sonra "Benim iyi yaptığım iş bu" diye düşünürler. Bir uzmanlık alanı geliştirirler ve sonra da bir başka alanda uzmanlaşmak için zihinsel programlarını nasıl değiştireceklerini bilmezler. Eğer kelime işlemcisini ve mu­hasebe programını çalıştırmasaydı bilgisayarınızı bakıma götürürdünüz. Ama insanlar zihin programlarını değiştire­mediklerinde genellikle bahaneler bulmaya başlarlar. Size yeteneklerinin olmadığını veya bu tip bir iş için yanlış vücut şekline veya yanlış karakter yapısına ve hatta yanlış burca sahip olduklarını bile anlatabilirler. Oysa hiç kimse bir bilgi­sayarın şeklinin, görüntüsünün veya üretim tarihinin, çeşitli programları yürütmedeki performansını otomatik olarak et­kileyeceğini düşünmez. Sınırlamalar öncelikle yazılımdadır, donanım sisteminde değil. Kaliforniya'daki Eyalet Hastanesi'nin eski baş psikoloğu Dr. Wilson Van Dusen'in söylediği gibi: "Psikoterapi sahnesini Freud'un sözünün geç­tiği günlerden beri gözlüyorum. Sonraları kısa psikoterapinin sırf altı ay aldığı dönemler geldi. Şimdi otuz dakika ve hatta beş dakika süren NLP tedavilerimiz var. Esas mesele hız değil. Herhalde, insanların gerçek tasarımını çözmek üzereyiz." İstediğimiz gibi değişebilmek için, değişme biçimi­mizin tasarımını değiştirmemiz gerek.

Eğer beyninizin kullanma kılavuzunu elinize geçirseydiniz neleri başarabileceğinizi bir düşünün.

Neler öğreneceksiniz:

•       Süper bilgisayarınızı (beyninizi) dizaynına uygun ola­rak çalıştırmak.

•       Düşüncelerinizi, eylemlerinizi ve hislerinizi istediğiniz zaman ve istediğiniz gibi değiştirmek.

•       Yıllar boyu çabalamış ve başaramamış olsanız bile... alışkanlıklarınızı bir saatten kısa bir sürede değiştirmek.

•       Her zaman arzuladığınız gibi olmak: kriz anlarında kendine güvenli, gerektiği zaman ısrarcı ve motivasyo­nu yüksek. Ayrıca, bunların yanında sevdiklerinize ve hayatın sunduğu hediyelere karşı açık kalpli ve duyarlı olmak.

Şüphesiz başarılı olduğunuz, yaptığınız her şeyin işe ya­radığı, işlerinizin tıkırında gittiği zamanlar da olmuştur; ha­yatınızın rayına oturmadığı, yaptığınız her şeyin işe yaramaz gözüktüğü zamanlar da... NLP ile, "rayına oturmayan" işle­rin istediğiniz anda "tıkırında gitmesini" sağlamayı öğrene­ceksiniz. Herhalde dünyada istediklerine kolayca ulaşan in­sanlar olduğunu fark etmişsinizdir. Bu "istediğine ulaşma uzmanlarını", onların başarılı zihinsel programlarını kendi­niz ve diğerleri için daha ulaşılabilir kılmak amacıyla nasıl inceleyebileceğinizi öğreneceksiniz. Değişimin özünü bulmak için sürdürdüğümüz araştırmamız bizi umut dolu hayaller ve iyi niyetlerden kesin ve güçlü bir dönüşüm teknolojisine taşı­dı. Bu, bir program kadar kusursuz becerilere sahip ve anla­şılması eski bir arkadaş kadar kolay olan bir yaklaşımdır. İs­tediğiniz şeyi değiştirmenizi, saklamaya değer olduğunu dü­şündüğünüz şeyi de elinizde tutmanızı sağlayacaktır. Bunun adı Nöro-Linguistik Programlama'dır.

NLP' yi Eyleme Geçirmek

İşin esası şu ki NLP size arzu ettiğiniz türde deneyimler ya­şama şansı veriyor. Yıllar boyunca NLP eğitmenleri ve uygu­layıcıları insanlara travmalarından kurtulmayı, yaşamları boyunca sahip oldukları alışkanlıkları değiştirmeyi, iç çatış­maları genelde bir saatten kısa bir sürede çözümlemeyi öğre­tiyorlar. Bu kitapta profesyonel NLP' cilerin bunları ve diğer değişimleri gerçekleştirmek için kullandıkları en popüler yöntemleri öğreneceksiniz.

Önce, NLP'nin temel prensiplerini öğreneceksiniz. Beyninizin nasıl çalıştığını ve değişimleri na­sıl daha kolay gerçekleştirebileceğinizi keşfedeceksiniz. Son­ra hayatınızda istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz değişiklik­leri gerçekleştirmek üzere belirli NLP tekniklerini öğrenecek ve uygulayacaksınız.

NLP' yi uygulamak:

Motivasyonunuzun kontrolünü elinize almanızı;

Sizi harekete geçirecek bir geleceği ve oraya gitmek için kendi kişisel yolunuzu yaratmanızı;

Daha samimi ilişkiler kurmanızı ve ikna becerilerinizi geliştirmenizi;

Daha önce eyleme geçmenizi engelleyen, geçmişinizdeki olumsuz deneyimleri temizlemenizi;

Kendinize duyduğunuz saygı ve takdir hislerinizi güç­lendirmenizi;

Beton gibi sağlam bir zihinsel tavır yaratmanızı;

Üstün performansınıza daha kolay ulaşmanızı sağlayacak.

Aynı zamanda zirvedeki insanların birçok özelliğini, bu kadar başarılı olmalarını sağlayan zihin haritalarını öğrene­ceksiniz. Üstün başarı gösteren insanların özelliklerini öğ­renmenizi ve kullanmanızı sağlayacak bazı programlar bo­yunca size adım adım rehberlik edeceğiz. NLP' yi, istediğiniz herhangi bir beceriyi öğrenme yeteneğinize hız vermek için kullanabilirsiniz. NLP uygulamalarının bu geniş yelpazesi bazı insanlar için anlaşılması zor bir kavramdır. "Aynı yön­temleri sahne korkusu, pazarlıklar, suçluluk duygusu, ken­dine güven, stratejik planlama, alerjik tepkiler ve insanın mükemmelliği konularının hepsinde nasıl uygulayabilirsi­niz?" diye sorarlar. Elektrik; bilgisayarlar, telefonlar ve CD çalarlar gibi birçok şeyi birden nasıl çalıştırıyorsa öyle. Elek­trik bunların hepsinin temelidir. Tıpkı bunun gibi, insanla­rın bütün başarılarının temeli de beyindir. NLP, insanoğlu­nun geliştirdiği en yeni teknolojilerden biridir, çünkü size beyninizin işleyişinin temel prensiplerini öğretir. Durumu­nuz ne olursa olsun, NLP size nasıl daha fazlasını yapabile­ceğinizi, daha fazlasına sahip olabileceğinizi ve kendinizi nasıl aşabileceğinizi gösterir.

Albert Einstein'ın "düşünce deneyleri" dediği, değişiminizi ve öğrendiklerinizi zenginleştirip derin­leştirmenizi ve belirli NLP tekniklerinde ustalaşmanızı sağ­layacak zihinsel egzersizler ile tanışacaksınız. Bu egzersizler keli­menin tam anlamıyla milyonlarca kişinin işine yaradı. Kul­lanmanız kaydıyla sizin de işinize yarayacağını biliyoruz. Aşırı bilgi yüklemesinin yaygın olduğu bir çağda yaşadığımı­zı herkesten daha iyi bilmekteyiz. Kimileri, ilginç olup olma­dıklarını görmek için egzersizleri okuyup geçme dürtülerine engel olamayabilirler. Bu iyi bir başlangıçtır ama eğer sonuç almak istiyorsanız egzersizleri yapmalısınız. NLP bir tür de­neyimdir. Farkı yaratan şey, neyi nasıl yaptığınızdır. O yüz­den egzersizleri yaparken bütün dikkatinizi verin, neyi ne­den yaptığınızı bilin ve egzersizi baştan sona uygulayın. Gün içinde, gereken vakti ayırabileceğinizi ve yeteri ölçüde yoğunlaşabileceğinizi bildiğiniz bir zamanı seçin. Size önerdiği­miz durumları sahiden hayal edin ve talimatlarımızı dikkat­le izleyin. Bu "zihinsel egzersizlerin çoğu on ila yirmi dakika arası bir vaktinizi alacak. Maksimum faydayı sağlamak için, bir arkadaşınızın size egzersizleri sesli okuyarak kılavuzluk etmesini faydalı bulabilirsiniz. Ve unutmayın ki, bunlar bir kere kullanılıp bırakılacak şeyler değildir. Bu çalışmadan fay­dalanmayı ne kadar çok istiyorsanız bu teknikleri günlük ha­yatınızda kullanmanız o kadar önemlidir.

 

NLP Nedir?

NLP, insan mükemmelliğinin incelenmesidir.

NLP, olabildiğinizin en iyisini daha sık olabilme beceri­sidir.

NLP, kişisel değişime güçlü ve pratik bir yaklaşımdır.

NLP, başarının yeni teknolojisidir.

NLP, Nöro Linguistik Programlamanın kısaltılmışıdır. Nö­ro; sinir sistemimize, görmekte, duymakta, hissetmekte, tat­makta ve koku almakta kullandığımız beş duyumuzun zihin­sel patikalarına gönderme yapar. Linguistik ise; dili kullan­ma becerimize ve belli kelimelerle deyimlerin zihinsel dünya­larımıza nasıl ayna tuttuğuna gönderme yapar. Linguistik aynı zamanda düşünce şeklimizi, inançlarımızı ve daha bir­çok şeyi ortaya koyan; vücudumuzun duruşunun, jestlerimi­zin ve alışkanlıklarımızın "sessiz diline" de gönderme yapar. Programlama; düşüncelerimizin, duygularımızın ve eylemle­rimizin zihinsel yazılımımızı yenileyerek değiştirebilecek olan alışkanlığa dönüşmüş programlar olduğunu belirtmek için bilgisayar mühendisliğinden ödünç alınmış bir terimdir.

Mükemmelliği Modellemeyi Öğrenmek

NLP' nin insan mükemmelliğini modellememizi nasıl sağladı­ğını daha iyi anlamak için, modern kayakçılığın başlangıcına bakalım. 1950'lere kadar insanlar kayakçılığın büyük oranda doğuştan gelen bir yetenek meselesi olduğuna inanıyorlardı. Ayağınıza bir çift kayak taktıktan sonra size bu kayakların birbirlerine geçmemelerine dikkat etmeniz ve sizden daha deneyimli bir kayakçıyı yamaç boyunca takip etmeniz, ne ya­parsa aynısını yapmanız söyleniyordu. Eğer çok fazla düşüp kemiklerinizi kırmazsanız kayakçılık için iyi bir aday, hatta doğuştan kabiliyetli olduğunuz düşünülüyordu.

Sonra, bu düşünce tarzını tamamen değiştiren bir şey ol­du. Sessiz Dil'in yazarı profesör Edward T. Hall'ın belirttiği gibi, birçok usta kayakçının Alp'lerde 16 milimetrelik siyah-beyaz filmleri çekildi. Araştırmacılar, filmleri kare kare ince­lediler ve kayakçılıkta yapılan usta işi hareketleri "izolelere", yani davranışın en küçük parçalarına böldüler. Kayakçılığa bu açıdan bakınca, kayakçıların çok değişik sitillere sahip olma­larına rağmen, aynı izoleleri kullandıklarını fark ettiler. Bu izoleler vasat ve acemi kayakçılara öğretildiğinde bu kişiler anında gelişme gösterdiler. İyi kayakçıların doğal olarak yap­tıkları şeyleri yaparak herkes kayakçılık becerilerini gelişti­rebilirdi. Anahtar, diğer insanların da öğrenebilmeleri için, becerinin özünü, yani muhteşem bir kayakçıyı muhteşem ya­pan izoleleri tespit etmekti. NLP'de bu öze, model denir.

Aynı ilke NLP ile uygulandığında, bir kişinin deneyiminin her parçasını kapsar. İlişkilerinizi geliştirmek, bir endişeniz­den kurtulmak ya da piyasada daha iyi rekabet edebilmek is­tiyor olabilirsiniz. Anahtar hareketler kaslarda değil, içsel düşüncelerinizdedir, yani kelimelerde, resimlerde, duygular­da ve hatta inançlarda. Hayatın her alanında, NLP’ ciler ba­şarı formüllerini keşfetmek için gelmiş geçmiş en başarılı in­sanları inceliyor, size de aynı şeyleri nasıl yapabileceğinizi öğretmek için özgün bir yol sunuyorlar. Bu yol, sizin her gün karşılaştığınız engeller ve problemlerin aynılarıyla karşılaş­tığı halde başarılı olan kişilerin sunduğu modeli izlemektir. Az sonra göreceğiniz örnekler NLP ile modelleme yapmanın nasıl inanılmaz bir fark yaratabileceğini gösterecek.

Çocuğunu, ona sık sık bağırarak motive etmeye çalışan bir ebeveyn hayal edin. Çocuk artık bir yetişkin olduğunda, bu güçlü ve negatif motivasyon yöntemini içselleştirmiş ve kendisiyle sert, negatif bir dille konuşmayı-öğrenmiş olabilir. Motive olmasına karşın, ödediği bedel, o negatif kelimelerin uyandırdığı bütün o kötü duygulardır. Bu kişi, NLP ile bu iç­sel davranışını değiştirmeyi ve onun yerine seçkin sporcula­rın ve yaratıcı mucitlerin kullandıkları tipteki olumlu moti­vasyon yöntemlerini ve iyi duyguları koymayı öğreniyor.

Bir işletme yöneticisi alması gereken önemli bir karar karşısında şaşkına dönmüş durumda. Kendisini çelişki için­de ve becerilerinden kuşkulu hissediyor. NLP kullanarak, düşünce biçimini, usta karar alıcıların kullandıkları zihinsel yöntemlerin aynılarıyla değiştirmesine yardım ettiğimizde çok daha olumlu tepkiler veriyor. Daha önce "Bunu yapmalı mıyım? Emin değilim. Bu işi yüzüne gözüne bulaştırıp bir fır­satı daha kaçırma," diye düşünmüş olabilir. Şimdi kendine zekice kararlar vermesini ve performansını geliştirmesini sağlayan, işe yarar, bilgi toplayıcı sorular soruyor. "Bu kararı vermek için neleri bilmem gerekiyor?" ya da "Başlıca men­faatler nelerdir ve bunları nasıl ölçebilirim?" gibi sorular.

Başarılı bir sporcu, yeni bir spor dalında yarışmalara ka­tılmak istiyor. Üniversitede öğrenciyken biraz oynamış olma­sına karşın, yıllar boyunca bu dalda antrenman yapmamış. Kendini hazırlamak için başarılı olduğu spor dalındaki doruk performans anlarını zihninde yeniden yaşıyor. Bu anlardaki konsantrasyonu ve enerjiyi hissederken, bunları yeni uğraş­tığı dala aktardığını hayal ediyor. Yeni spor dalının rutinle­rini fiziksel olarak çalışıyor ve bütün temel şeylerin zihinsel bir provasını yapıyor. İlk karşılaşmasında spor yorumcuları şaşkına dönüyor ve doğal yeteneğinden bahsediyorlar. Ken­disi ise sıkı ve zekice çalıştığına memnun.

Bu bireylerin her birinin yaptığı her şey zihinsel alışkan­lıklarının bir ürünüydü. Nasıl yataktan kalktığınızdan tu­tun işe nasıl gittiğinize, nasıl çalıştığınıza, boş vakitlerinizi nasıl geçirmeyi sevdiğinize kadar, yapmayı öğrendiğiniz bü­tün şeyler sizin zihinsel alışkanlıklarınızın bir ürünüdür. Siz alışkanlıkları, davranış kalıpları olan bir varlıksınız. Hepimiz öyleyiz. En sevdiğiniz yemek hangisidir? Eve genel­de hangi yoldan gidersiniz? Sabah giyinirken, önce kıyafet­lerinizin üstünü mü yoksa altını mı giyersiniz? Aslında üni­versitelerin psikoloji araştırmaları insan davranışlarının neredeyse tamamının alışkanlıklardan ibaret olduğunu or­taya çıkardı. Bu alışkanlıklar ya da davranış kalıpları çok faydalılar. Birçok şeyi, üzerinde düşünmemize gerek kalma­dan yapmamızı sağlamalarının yanı sıra, yeni davranışlar yaratma ve olağandışı durumların farkına varma becerileri­mizin temelini oluşturuyorlar. Gelişmemizi engelleyen şey­ler, onları değiştirmek istediğimizde belirginleşir. Motivas­yon stratejisi için negatif bir ses kullanan adam, alışkanlık haline getirdiği için bunun doğal ve uygun olduğunu sanı­yordu. Başka bir şeyin mümkün olduğunun farkında bile de­ğildi. Yönetici, stratejisinin belli durumlarda işe yaramadığını biliyordu ama nasıl değiştireceğini bilmiyordu. Genç sporcu, yeni alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olmaları için eski alışkanlıklarını onlara uydurması gerektiğini bili­yordu. Yeni bir alışkanlığa sahip olduğunu canlı bir şekilde hayal ederse, beyninin kendiliğinden zihinsel ve fiziksel pa­tikalar oluşturacağını biliyordu.

NLP ile düşüncelerinizi, hislerinizi ve davranışlarınızı de­ğiştirip tıpkı eskileri kadar sistematik ve düzenli —ve çok daha zevkli—olacak yeni duygu, düşünce ve davranışlar edi­nebilirsiniz.

NLP Kullanarak Yapılabilecek Bazı Çabuk ve Basit Değişimler

NLP alıştırmaları düşünce deneylerine, zihin egzersizlerine ve oyuna benzer. Laboratuvar ya da oyun alanı zihninizdir. Onları yeni bir şeyler denemek, zaten yaptığınız şeyleri yeni yollardan yapmak ve biraz eğlenmek için birer fırsat olarak düşünün. İşte size bunun nasıl olacağı hakkında bir fikir ve­recek birkaç basit alıştırma.

Hiç radara bindiniz mi? Eğer bindiyseniz, o anlardan biri­ni hatırlamaya çalışın. Sonra da radarın içinde olduğunuz ânı biraz uzaktan, mesela parktaki bir banktan izlediğinizi hayal edin. Burada otururken kendinizi orada, o araca binerken gö­rebilirsiniz. Kendi kendinizi bu Uzaktaki bakış açısından iz­lerken nasıl hissettiğinize dikkat edin. Sonra, bir adım atın ve önünüzdeki emniyet demirini tutan ellerinizi hissedecek şe­kilde koltuğunuza yerleşin. Ray hattı boyunca aşağı baktığı­nızda, manzaranın gözlerinizin önünden şimşek gibi akıp geç­tiğini görün. Vagonun takırtılı devinimini hissedin ve çevre­nizden gelen çığlıkları duyun. O ânı tekrar deneylerken ken­dinizi nasıl hissettiğinize dikkat edin. Bir radara binmek, sizi oradan oraya sürüklediğini hissetmek, aynı araca bindiğinizi uzaktan izlediğinizi hayal etmekten çok faklı bir deneyimdir.

Bu iki farklı bakış açısının farklı zihinsel yapıları vardır. Aracın içinde olmak sizi heyecanlandırır. NLP'de buna "İlişkili" denir. Belli bir mesafeden izlemek ise sakinleştiricidir ve olayla olan duygusal bağınızı kopartır. NLP'de buna "İlişki­siz" denir. Bu kitap boyunca, yaşadığımız her deneyimin bun­lara ve daha başka birçok belirli deneysel yapılara sahip ol­duklarını göreceksiniz. Bu farklılıkları keşfetmek ve onlardan faydalanmak NLP için esastır. Eğer bir konuda heyecanlan­mak isterseniz, deneyimin içine girerek ve onunla ilişkili ha­le gelerek olayın içine hem zihinsel hem de fiziksel olarak gir­melisiniz. NLP ile bunu tam olarak nasıl, nerede ve ne zaman isterseniz yapabilmeyi öğreneceksiniz. Öte yandan, hepimizin hayatında biraz objektifliğin, biraz zihinsel mesafenin sakin­leştirici ve çok faydalı olacağı deneyimler vardır. Onlarla uğ­raşırken deneyimlerin ve kışkırttıkları yoğun duyguların dı­şına çıkarak kaynaklarımızı daha iyi kullanabilir ve daha ya­ratıcı olabiliriz. Size, zihnimizdeki bu "deneyimin yapılarını" bilinçli bir şekilde kullanmayı öğretmek bu kitabın amaçla­rından biridir. Bunu bir an düşünün. Eğer hayatta yaşadığı­nız bütün muhteşem deneyimlerle ilişkili hale gelme ve de si­ze rahatsızlık veren bütün deneyimlerin dışına çıkıp onlarla ilişkisiz hale geçme ve onlara belli bir mesafeden bakma şan­sınız olsaydı, pozitif deneyimlerinizden edindiğiniz bütün duyguları muhafaza eder ve hatalarınıza da bir başka açıdan bakabilirdiniz. Bunun hayatınızın kalitesinde nasıl bir fark yaratacağını düşünün bir. Eğer bunun ne kadar güçlü ve olumlu bir etki yaratacağını fark ediyorsanız, NLP' nin size neler sunabileceğini sezmeye başlamışsınızdır demektir.

Sıradaki düşünce deneyinden önce zihninizi günlük endi­şelerden arındırmaya bir iki dakikanızı verin. Bunun için sa­dece vücudunuzda bir gevşeklik taraması yapmak yeterli ola­caktır. Gergin bölgeleri fark edin ve onları gevşetin ya da ön­ce daha da gerginleştirip sonra kendiliklerinden gevşemeleri­ne izin verin.

Şimdi çok hoşunuza giden bir deneyimi, yaşamınızın be­lirli, zevkli bir zamanını —şu anda düşünmekten gerçekten hoşlanacağınız bir şeyi—düşünün. Bu zevkli anıyı zihin gö­zünüze getirdiğinizde nasıl hissettiğinize dikkat edin. Sonra bırakın bu deneyim daha yakınınıza gelsin, daha büyük, da­ha parlak ve daha renkli olsun. Duygularınıza tekrar dikkat edin. Bir şekilde değiştiler, büyük ihtimalle yoğunlaştılar mı? Şimdi bırakın aynı deneyim, uzaklardaki bir posta pulu­na benzeyinceye kadar zihin gözünüzde sizden uzaklaşsın, daha küçülsün, loşlaşsın. Duygularınıza bir de şimdi dikkat edin. Bu alıştırmayı bitirince, deneyimi orijinal haline geri döndürün.

Çoğu insanda, deneyim yakınlarına geldiği oranda güzel duygular yoğunlaşır ve uzaklaştığında da büyük ölçüde za­yıflar. Bunun neden ve nasıl böyle olduğu NLP için esastır ve bunu ileriki çalışmalarda detaylı olarak açıklayacağız. Şimdi­lik, belirli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Çoğu in­san nasıl düşündüklerini ve hissettiklerini bu kadar kolayca, özellikle de kafalarındaki resimlerin özelliklerini değiştir­mek kadar basit bir yöntemle değiştirebileceklerini hayal bi­le etmemişlerdir. Çoğu, giysilerini, arabalarını hatta işlerini ve yaşadıkları şehirleri değiştirdiklerini hayal etmişlerdir ama asla bilinçli bir şekilde zihinlerini değiştirebileceklerini akıllarına getirmemişlerdir. Eğer olumlu anılarınızı daha yo­ğun hissetmek isterseniz, sadece onları zihin gözünüzde da­ha yakınınıza getirin. Eğer size sıkıntı veren anılarınızın yo­ğunluğunu azaltmak istiyorsanız, onları kendinizden uzak­laştırmak yeterli olacaktır.

Aynı yöntemi hayatınızın her alanında uygulayabilirsi­niz. Eğer süregelen bir probleminiz varsa, sizin onu zihni­nizde kendinizden uzaklaştırma imkanınız vardır. Uzaktan bakınca, zihninizde "rahat bir nefes alma" daha çok şansın­ız olur. Bu açıdan bakarak, sakinleşme ve konu hakkında daha berrak bir zihinle düşünme imkanınız olur. Hemen he­men hepimiz objektif duygularla düşündüğümüzde, kendi­mizi kapana kısılmış ve baskı altında hissettiğimiz zamanlardakinden daha iyi çözümler bulabiliriz. Eğer hayatta elde etmek istediğiniz bir şey görürseniz, o zaman onu hayatını­zın daha canlı ve sizi kendine çeken bir parçası yapmak için görüntüyü kendinize yaklaştırabilirsiniz. Hemen hemen bü­tün görselleştirme teknikleri hayallerinizi ve amaçlarınızı aklınızda tutmanızın önemini tekrar tekrar vurgulamakta­dır. NLP ile bunu çabuk ve kolayca yapmanızı sağlayacak yetenekler geliştireceksiniz. Bunlar, verilebilecek örnekler­den sadece iki tanesidir. Beyninizin deneyimlerinizi "kodlamakta" kullandığı yollardan sadece iki tanesini, hayatınızı değiştirebilecek olan NLP' nin en temel öğelerinden yalnız birkaç tanesini öğrendiniz.

Bazı insanlar bu noktada durur ve "O kadar da iyi görselleştirme yapamıyorum.. NLP’ yi yine de kullanabilir miyim?" diye sorarlar. Yanıt "Evettir. NLP beş duyumuzun hepsini kullanır: görme, işitme, dokunma, tat ve koku. NLP araştır­maları on yıldan uzun bir zaman önce, çoğu insanın beş duyu­sundan birini diğerlerinden fazla geliştirmiş olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin, resim çizmek, fotoğraf çekmek ya da güzel şeyleri tertiplemek her zaman çok hoşunuza gitmiştir. O za­man, zihinsel resimler tasarlamak ve hayalinizde görselleştirmeler yapmak size herhalde kolay geliyordur. Ya da belki de kitapları, kelimeleri, konuşmayı ve müziği seviyorsunuz, in­sanların söyledikleri şeylere, seslerinin tonuna daha duyarlısı­nız. O zaman zihin gözünüz yerine zihin kulağınızı kullanmak size daha doğal geliyordur. Sporcular ise genellikle hareket­lerinin ve hareket ederken kaslarında oluşan hislerin daha çok farkındadırlar. Belki bir odaya girdiğinizde insanlar hakkında güçlü hislere kapılıyorsunuzdur. Bunlar dokunsal duyunuzun diğer duyularınızdan daha gelişmiş olduğunun belirtileridir.

Şimdi dikkatimizi, Nöro-Linguistik-Programlama' nın kö­şe taşlarından biri olan ve işitme duyunuzu kullanmanızı ge­rektiren dile çevirelim. Hemen hemen her konuşmada insan­ların, "Endişelenme" veya "Aklına bu tip şeyler getirme" gibi sözler sarf ettiğini duyarsınız. Durun ve bunu bir an düşü­nün. Eğer size, "Büyük siyah ayıyı düşünme" denirse, aklını­za gelen ilk şey nedir? Duyduğunuz şeye rağmen kendinizi büyük siyah bir ayıyı düşünürken bulursunuz. Size, "Bu probleme kafanı takma" dendiğinde de aynı şey olur. Beyin­lerimiz olumsuz dile nasıl anlam vereceklerini bilmezler. Ne­yi düşünmeyeceklerini anlamak için, beyinlerimiz önce onu düşünmek zorundadırlar.

Hepimiz, yardımcı olmaya çalışırken bize ve başkalarına ne yapmamaları gerektiğini söyleyen yöneticiler ve ebeveynler tanırız. Bilmeden dikkatimizi, yöneltmemizi istemedikleri yöne yöneltmektedirler. Bunlara verilebilecek birkaç örnek: "O müşterinin asabiyetini kafana takma"; "Panikleme"; "Ap­tal olduğunu düşünmüyorum"; ve "İşten kovulabileceğini dü­şünme bile". Olumsuz bir dil kullanmak ayrıca çoğumuzun kendi kendimize yaptığı bir şeydir. "Bu konuyu düşünmeye­ceğim" der ve düşünürüz. Çoğumuza tanıdık gelecek diğer başka örnekler: "Bir daha yapmayacağım"; "Beni deli etme" ve "Yatmadan önce tatlı yeme". Ne yapmak istemediğimizi düşünmeye eğilim gösterir ve sonra da gider onu yaparız.

Nöro Linguistik Programlama'nın programlama kısmı; şu andaki düşüncelerimizi yani programlarımızı, oldukları du­rumdan olmalarını istediğimiz hale getirebileceğimiz anla­mına gelir. Negatif dile gelince, negatif düşüncelerimizi alıp olumlu bir şekilde ifade edebiliriz. Neyi istemediğimizi söyle­yeceğimize, neyi istediğimizi söyleyebiliriz. Deneyin. Kendi kendinize tekrarladığınız negatif bir ifadeyi aklınıza getirin ve şimdi onu olumlu bir ifadeye dönüştürmeyi deneyin. Örne­ğin, kendinize "Endişelenme" menizi söylemek yerine, "Fır­satlar karşısında uyanık ol" demeyi deneyin. Ya da "Bu enge­li aşmak için en iyi nasıl hazırlanabilirim?" veya, "Ne hisset­mek isterim?" deyin. Bu sadece kendinizi daha iyi hissettir­mekle kalmaz, beyninizi başka bir yöne yönlendirir ve ger­çekleşmesini istediğiniz olumlu şeylere odaklanarak arzula­dığınız şeylere ulaşmanız için size ön ayak olur.

Eğer sadece bu bölümdeki üç basit ve hızlı NLP kavramı­nı hayata geçirirseniz, NLP' yi yaşamınıza daha fazla olumlu ve başarılı davranışı sokmak için kullanabileceğinizi anlarsı­nız. Önce ne yapmak istediğinizi ve ne düşündüğünüzü olumlu ifadeler haline sokun, ikinci olarak, çekiciliklerini arttırmak için yapmak istediğiniz şeyin zihninizdeki parlak­lığını arttırın. Üçüncü olarak da kendinizi bu başarılı davra­nışlarla ilişkili hale sokun ve zihninizde provalarını yapın ki, gerçeğini yaparken size doğal gelsinler. Bu adım adım açıkla­ma yaklaşımı NLP' nin ayırt edici bir özelliğidir. Değişime pratik bir yaklaşım getiren NLP, kişisel değişimin nasıl ger­çekleştirilebileceğine açıklık getiren bir teknolojidir.

Zihnin Yeni İlkeleri

Herhalde şimdiye kadar NLP' nin geleneksel psikolojininkiler-den çok farklı prensiplere dayandığı açıklığa kavuşmuştur. Geleneksel klinik psikoloji esas olarak problemleri tanımlamadaki kategorize etmek ve geçmişteki sebeplerini bulmakla il­gilenirken, NLP düşüncelerimizin, eylemlerimizin ve duygula­rımızın şu andaki deneyimimizi üretmek üzere nasıl bir arada çalıştığıyla ilgilenir. Biyoloji, dilbilim, enformasyon gibi mo­dern bilimler üzerine kurulan NLP, işe zihnin/beynin nasıl ça­lıştığı hakkında yeni ilkelerle başlar. Bu ilkeler ya da varsa­yımlara NLP' nin varsayımları denir. Eğer bütün NLP varsa­yımlarını tek bir cümlede özetleyebilseydik bu, İnsanlar mü­kemmel bir şekilde çalışır olurdu. Belirli düşüncelerimiz, eylemlerimiz ve duygularımız sürekli olarak belirli sonuçlar üretirler. Bu sonuçlardan mutlu olabilir ya da olmayabiliriz ama aynı düşünceleri, eylemleri ve duyguları sürdürürsek ay­nı sonuçları alırız. Süreç mükemmel işler. Eğer aldığımız so­nuçları değiştirmek istersek, o zaman üretilmelerine katkıda bulunan düşünceleri, eylemleri ve duyguları değiştirmemiz gerekir. İçsel düşüncelerimizi ve duygularımızı nasıl ürettiği­mizi tam olarak anladığımızda, onları daha kullanışlılarıyla değiştirmek veya daha da iyilerini bulursak bunları başkala­rına öğretmek bizim için basit bir iş olacaktır. NLP varsayım­ları tam anlamıyla bunu yapmanın temelidir.

NLP VARSAYIMLARI

Harita bölgenin kendisi değildir.

Zihnimizdeki dünya haritalarımız dünyanın kendisi de­ğildir. Doğrudan dünyaya tepki vermek yerine haritala­rımıza tepki veririz. Zihinsel haritaları, özellikle de duyguları ve yorumlamaları güncelleştirmek, dünyayı değiş­tirmekten çok daha kolaydır.

Her deneyimin bir yapısı vardır.
Düşüncelerimizin ve anılarımızın kendilerine özgü ka­lıpları vardır. Bu kalıbı ya da yapıyı değiştirdiğimizde deneyimimiz kendiliğinden değişecektir. Hoş olmayan anıları nötrleştirebilir ve işimize yarayan anıları zengin­leştirebiliriz.

Eğer bir insan bir şeyi yapabiliyorsa, onu yapmayı herkes öğrenebilir.

Başarılı bir insanın zihin haritasını öğrenip kullanabili­riz. Çok sayıda insan gidip denemeden bazı şeylerin im­kansız olduğunu düşünüyor. Her şey mümkünmüş gibi davranın. Fiziksel ya da çevresel bir sınır olduğunda de­neyimler dünyası sizi haberdar edecektir.

Zihin ve beden aynı sistemin parçalarıdır.
Düşüncelerimiz kaslarımızın gerilimini, nefes alış verişi­mizi, duygularımızı ve daha birçok şeyi anında etkiler ve bunlar da aynı şekilde düşüncelerimizi etkilerler. Birini değiştirmeyi öğrendiğimizde diğerini de değiştirmeyi öğ­renmişiz demektir.

İnsanlar ihtiyaç duydukları kaynaklara zaten sahiptirler.

Zihinsel görüntüler, iç sesler, duygulanımlar ve hisler zi­hinsel ve fiziksel kaynaklarımızın temel yapı taşlarıdır. Onları istediğimiz herhangi bir düşünceyi, duyguyu ya da beceriyi oluşturmakta kullanabilir ve sonra da bu dü­şünce, duygu ve becerileri hayatımızda en çok ihtiyaç duyduğumuz ya da istediğimiz yerlere yerleştirebiliriz.      

İletişim kurmamak imkansızdır.

Her zaman iletişim kuruyoruz, en azından sözsüz olarak. Kelimeler genellikle en az önemli kısımdır. Bir iç çekiş, bir gülümseyiş, bir bakış... bunların hepsi birer iletişimdir. Düşüncelerimiz ve iç diyaloglarımız bile öyledir. Bunlar başkalarına gözlerimiz, ses tonumuz, vücudumu­zun duruşu ve hareketleri aracılığıyla aktarılırlar.

İletişimin anlamı aldığınız cevap kadardır. Diğer insanlar söylediklerimizi ve yaptıklarımızı kendi zihin haritaları aracılığıyla algılarlar. Birisi söylediği­mizden başka bir anlam çıkarırsa, bu bizim için, iletişi­min anlamının ne algılanıyorsa o olduğunu fark etmemiz için bir fırsattır. İletişimimizin nasıl algılandığını fark etmek kendimizi bir dahaki sefere daha net ifade etmek için ayarlama fırsatı verir.

Her davranışın altında olumlu bir niyet yatar. Her acı verici, zararlı ve hatta düşüncesiz davranış ilk or­taya çıktığı durum çerçevesinde olumlu bir amaca hizmet eder. Saygı görmek için bağırmak. Tehlikeyi uzaklaştır­mak için yumruklamak. Güvende hissetmek için saklan­mak. Bu eylemlere göz yummak ya da lanet okumak ye­rine onları, kişinin olumlu niyetinden ayırabiliriz. Böyle­ce aynı niyete ulaşmak için yeni ve daha olumlu seçenek­ler oluşturabiliriz.

İnsanlar her zaman ellerindeki seçenekler arasın­dan en iyisini seçerler.

Her birimizin kendine özgü bir kişisel tarihi vardır. On­dan ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, neye değer ve­receğimizi ve nasıl değer vereceğimizi, ne öğreneceğimizi ve nasıl öğreneceğimizi öğrendik. Bunlar bizim deneyim­lerimiz. Bütün seçimlerimizi bunların bize sundukları­nın içinden yapmak zorundayız, ta ki aralarına daha ye­ni ve iyi seçenekler ekleninceye kadar. Eğer yaptığın şey işe yaramıyorsa başka bir şey yap. Herhangi bir şey yap.

Eğer her zaman yaptığınız şeyi yaparsanız, her zaman aldığınız sonucu alırsınız. Eğer yeni bir sonuç almak istiyorsanız yeni bir şey yapın, özellikle de bu kadar çok al­ternatif varken.

İnsanlar yeni şeyler öğrenirken, bunları önceden bildik­leri kalıplara oturtma konusunda güçlü bir eğilim gösterir­ler. Eğer NLP zaten bildiğiniz bir şeye verilmiş yeni bir isim olsaydı açıklaması çok kolay olurdu ve öğrenilecek yeni hiç­bir şey olmazdı. Ancak NLP yeni bir şeydir, insan beynine ve davranışına yeni bir bakıştır. NLP, yeni cevapları tetikleyen yeni sorular sorar. NLP işe, yeni olasılıklar yaratan yeni var­sayımlarla başlar. İnsan mükemmelliğinin kalıplarını etkili bir biçimde incelemek amacıyla, doğru oldukları kanıtlanmış olduğundan değil, akim bir köşesinde tutulduklarında insa­na daha geniş bir seçenek ve fırsat yelpazesi sunmalarından ötürü NLP varsayımları doğru kabul edilir. Gelecek bölüm­lerde bunların her birini daha detaylı ve derinlemesine ince­leyeceğiz. Şimdi, birkaçını uygulamanın nasıl yeni ve esaslı değişim yolları açabileceğine bir bakalım

Haritalar, Zihinler, Duygular ve Değişim

NLP'nin birinci önvarsayımı şuydu: Harita bölgenin ken­disi değildir. Bu söz Polonyalı matematikçi Alfred Korzybski tarafından ortaya atılmıştır. Korzybski, bir yol haritasının ya da bir lokantanın yemek listesinin, kasabada yolunuzu bulmanıza veya bir yemek seçmenize yardımcı olacağına işa­ret etmekten asla bıkmamıştır. Ancak ikisi de alacağınız yol­dan ya da masanıza getirilen yemekten köklü farklılıklar gösterir. Gerçek hayatta bu ilkeyi her gün insanlar arabala­rıyla işe giderken gözlemleyebilirsiniz. Her sürücü aylar ya da belki de yıllar önce şehir haritasına bakmış, bir kaç fark­lı rota denemiş ve işten eve, evden işe gitmek için en iyi rota­nın hangisi olduğunda karar kılmıştır. O zamandan beri bu sürücülerin çoğu her gün aynı rotayı kullanmışlardır. Bu arada yeni arka ve ara yollar eklenmiştir. Bir sürücü durup, kendi "zihinsel" haritasını güncelleştirmediği sürece, bu ha­rita ile bölge arasında kaçınılmaz olarak farklılıklar olacak­tır. Bunun, işe giderken kullandığınız rotada işçiler onarım çalışması yapmaya başlayana dek pek bir önemi olmayacak­tır. Eski haritalara sahip sürücüler zihinsel uykularından sıçrayarak uyanıp, sadece birkaç rotaya sahip olduklarını ve mevcut alternatifler hakkında hiçbir fikirleri olmadığını fark ederken trafik kilitlenecektir. Bu arada, daha yeni ve daha eksiksiz bir haritaya sahip, daha çok rotası ve alternatifi olan sürücüler çoktan bir ara yola sapmış ve yollarına koyul­muş olacaklardır.

Bu varsayımın önemini takdir etmenin bir yolu da doğru­dan deneylemektir. Sıradaki alıştırmayı yapmak için birkaç dakikanızı ayırın. Unutmayın ki dikkatinizi ne kadar yoğun­laştırırsanız o kadar etkili sonuçlar alırsınız.

Hepimizin hayatta, daha sonraları o zamanlar sandığımız kadar "önemli bir şey" olmadığını düşündüğümüz hayal kı­rıklıkları olmuştur. İnsanlar genellikle "zamanla" değiştikle­rini söylerler ama onları değiştiren aradan geçen zamanın uzunluğu değildir. Değişen şey anılarını nasıl hatırladıkları­dır. Film Müziği alıştırmasını tamamladığınızda o deneyimin zihinsel kodlaması, zihin haritanızda temsil ediliş şeklini bi­linçli bir şekilde değiştirdiğiniz için değişmiş olacaktır. Bu­nun nasıl yapılacağını bilmenin anlamı, duygularınızın de­ğişmesini beklemeye mecbur olmadığınızdır. Onları şimdi değiştirebilirsiniz.

Bu çeşit bir değişim, haritanın bölgenin kendisi olmadığı­nın kanıtıdır. Az önce zihinsel haritalarınızdan birini değiş­tirdiniz, güncelleştirdiniz ve kendinize alternatif rotalar sun­dunuz. Bu değişim ayrıca bir NLP varsayımı olan, her dene­yimin bir yapısı vardır'ın da doğruluğunun göstergesidir. Bu alıştırmadan önce, anınızın yapısı ya da kalıbı ciddi bir sahne ve can sıkıcı duygular barındırıyordu. Eşleşmeyen film müziğini eklediğinizde orijinal yapıyı o kadar değiştirdiniz ki duygularınız da değişmek zorunda kaldı.

 

Uygulama:1

Konu: Film Müziği

Amaç: Bu alıştırmada hoşlanmadığınız bir anınızı nasıl değiştire­ceğinizi öğreneceksiniz. Bu teknik en çok, az ile orta yoğun­luktaki günlük sorunlarda işe yarar.

1.     Problemli Durumun Filmini İzleyin. Her gün karşı­nıza çıkan bir sorunu düşünerek başlayın. Örneğin hayal kırıklığına uğradığınız ya da utandığınız, kendinizi pek iyi hissetmediğiniz bir zamanı hatırlayın. Geçmişinizdeki be­lirli gerçek bir olayı seçin. Bu belirli olayı düşünürken han­gi görüntülerin ve seslerin aklınıza geldiğine dikkat edin ve bu olayın gözünüzün önünde bütün ayrıntılarıyla meydana gelişinin filmini izleyin. Film bittiğinde kendinizi nasıl his­settiğinize dikkat edin.

2.  Bir Fon Müziği Seçin. Şimdi izlediğiniz filmin size hissettirdikleriyle eşleşmeyen bir fon müziği seçin. Anınız her­ halde ciddi ve can sıkıcıdır. O yüzden hafif, şen şakrak bir şeyler seçin. Mesela sirk veya çizgi film müziği gibi. Bazı in­sanlar canlı bir dans müziğini tercih ederken bazıları son derece dramatik klasik müzik veya opera parçalarını tercih ederler.

3.     Filmi Müzikle Birlikte Tekrar Oynatın. Müziği seç­tikten sonra filminizi tekrar izlemeye başlayın ve bu sırada müziği zihninizde yüksek sesle çalın. Müzik, filmin başın­dan sonuna kadar çalmaya devam etsin.

4.  Sonuçları Test Edin. Şimdi filmi başa sarın. Müziksiz oynatın ve şimdi verdiğiniz tepkiye dikkat edin. Duyguları­nız değişti mi? Birçokları için olay gülünç ve komik bir hal almıştır. Diğerlerinin rahatsız edici duyguları da büyük
ölçüde azalmış veya en azından nötrleşmiştir. Eğer duygu­larınız sizi hâlâ tatmin etmiyorsa, sizin için uygun olanı bu­lana kadar filminizde değişik tip tema müzikleri deneyin.

 

 

Sıradaki alıştırmaya geçmeden önce, birinci alıştırmayı hoşlanmadığınız en az üç farklı deneyiminizle deneyin. Fark­lı tip deneyimlerde hangisinin en iyi gittiğini bulmak için farklı tipte fon müzikleriyle denemeler yapın.

Şimdi değiştirdiğiniz anılardan birini hatırlamak için bir an durun. Anınızın daha değişik ve zengin kaynaklar sunan bir duygu verdiğini keşfedeceksiniz. Bu yeni duygu sayesin­de, benzer bir durumla karşılaşırsanız kendiliğinizden söy­leyebileceğiniz ve yapabileceğiniz daha başka, daha kullanış­lı şeyler düşünmeye başladığınızı fark edin. Yeni bir duygu, zor bir durum içindeyken yaratıcılığınızın kilidini açmak için genellikle etkili bir yoldur. İşte bu duygulardan daha fazlası­na ulaşmak için bir başka yol.

Uygulama:2

Konu: Resim Çerçevesi

Amaç: Bu alıştırmada hoşlanmadığınız bir anınızı nasıl değiştire­ceğinizi öğreneceksiniz. Bu teknik en çok, az ile orta yoğun­luktaki günlük sorunlarda işe yarar.

1.     Problemli Bir Durumu Düşünün. Başınıza bela olan günlük sorunlardan bir başkasını düşünün. Ne kadar sık tekrarlanan durumlar ve duygular üzerinde kullanırsanız, NLP değişimleri hayatınıza o kadar çabuk yayılır. Eğer ilk alıştırmadaki olumsuz duygularınız tamamen yok olmadıy­sa ya da istediğiniz ölçüde değişmediyse, aynı durumu bu­rada tekrar kullanın.

2.  Kendinizi bir Fotoğraf Karesinin İçinde Görün. Bu olayı film olarak hızla izleyin. Ama bu sefer bir ânı, bu de­neyimi size en iyi simgeleyen bir film karesini seçin. Bu res­me bakarken, o zamanlar daha genç olan kendinizin, o ola­yın içindeyken çekilmiş bir fotoğrafına bakıp bakmadığını­za dikkat edin. Eğer bakmıyorsanız, zihninizin gözünde sahnenin gittikçe daha fazlasını ve o dönemde ne giyiyorsa onu giymekte olan daha genç halinizi görmenize yetecek kadar geriye gidin. Bütün bunları, olaya tanık olan bir gözlemciymiş gibi izleyin.

3.    Bir Resim Çerçevesi Ekleyin. Bu görüntüyü zihninizde tutarken, bu fotoğrafın çevresine ne tip bir çerçeve koymak isteyebileceğinizi düşünün. Kare bir çerçeve mi yuvarlak bir çerçeve mi? Belki de oval bir tane? Bu çerçevenin geniş­liği ne olacak, hangi renk? Belki de modern tarzda demir bir çerçeve istersiniz ya da altın renginde, oymalı, üzerinde güvercin resimleri olan eski moda bir şey. Çerçevenizi seç­tiğinizde üzerine müze ışıklandırması yansıtın.

4.    Bunu Bir Resim ya da Fotoğrafa Dönüştürün. Bu resmi nasıl daha sanatsal bir hale sokabilirsiniz? Onu, sanatsal fotoğraflar gibi ya da ünlü bir ressa­mın tarzında, mesela bir Van Gogh gibi görmek isteyebilirsiniz. Şimdi çerçevelenmiş anınızı alın ve zihninizin kişisel galerisindeki diğer resimlerin yanma yer­leştirin.

5.   Sonuçları Test Edin. Durun ve zihninizi boşaltın. Şim­di canınızı sıkan o olayı düşünün. Duygularınız herhalde değişmiştir. Değişmediyse, duygularınızı sizi tatmin edecek bir biçimde değiştiren bir tane bulana kadar bu alıştırmayı farklı çerçeve ve resim ve fotoğraf stilleriyle tekrarlayın.

 

Bazı insanlar hemen bu değişimlerin ne kadar süre kalıcı olacağını bilmek isterler. Sonuçları hemen bir daha test edin. Bir saat sonra test edin. Gelecek hafta ve gelecek ay tekrar test etmek için ajandanıza not düşün. Düşünüş şeklinizin de­ğişmiş kaldığını keşfedeceksiniz, çünkü değişimi yaratmak için beyninizin bilgiyi kodlama yöntemini kullandınız. Ve ge­lecekte, ne zaman isterseniz daha da değişim gerçekleştirebi­lirsiniz.

Dikkat edin, bir şeyleri zorla değiştirmediniz. Bir telkini haftalarca tekrar etmediniz. Onun yerine beyninizi kullanıl­mak üzere tasarlandığı şekilde kullandınız. NLP' nin zihinsel kodlarından birkaçını öğrenmeye başlıyorsunuz... düşünce­lerin, duyguların, eylemlerin ve inançların yapı taşlarını.

Az önce değiştirdiğiniz pek de önemli olmayan bir hayal kırıklığıydı ama birkaç dakika önce o olayı düşünseydiniz kendinizi kötü hissedecektiniz. Şimdi, sonsuza kadar değişti. Gelecekte ne zaman onu düşünseniz, doğal ve otomatik ola­rak kendinizi daha zengin kaynaklara sahip hissedeceksiniz. Şimdi, herhangi bir olumsuz anınızı alıp, onu sizi rahatsız et­meyecek bir hale sokmanızı sağlayacak hızlı bir tekniğiniz var. Önceki alıştırmada yaptığınız gibi, bunu da birçok fark­lı çeşitte çerçeve ve sanatsal açılarla uygulayın.

Kafamızdaki görüntüleri ve sesleri değiştirme, süsleme ve başka anılarımızla birleştirme becerimiz her zaman vardı ama çoğumuz bunu kazara ve bilinçsizce yapıyorduk. NLP or­taya çıkana kadar hiç kimse; hislerimizi, düşünme biçimimi­zi ve hayatımızın kalitesini geliştirmek için bu yeteneğimizi sistematik olarak nasıl kullanabileceğimizi keşfedememişti.

Bir daha bir olay ya da eski bir anınız canınızı sıktığında, kendinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Bunu dile­yerek ya da umarak değil, bilinçaltınızın o olay hakkındaki düşünme şeklini değiştirmek üzere bilinçlice eyleme geçerek yapabilirsiniz. Fonda neşeli bir müzik çalan bir film olarak izleyerek, bir resim çerçevesinin içine koyarak veya bir res­me ya da sanatsal bir fotoğrafa çevirerek anınıza yeni ve da­ha olumlu bir hava verebilirsiniz. NLP ile, hayatın bütün meydan okumalarından zaferle çıkmak için beyninizi yaratı­cı bir şekilde kullanabilir, karşınıza çıkan bütün engellerde bu yöntemi uygulayabilirsiniz.

Akıl Hocaları ve Mükemmellik Modelleri

Tarih boyunca birçok insanın kendilerini büyük başarılara doğru yönlendirmek üzere bazı NLP varsayımlarını kullan­mış olmaları size şaşırtıcı gelmemelidir. Anthony Hopkins, kariyeri üzerinde on beş yaşındayken tanıştığı memleketlisi İrlandalı Richard Burton'ın büyük etkisi ol­duğunu belirtmiştir. "Hayatım üzerinde çok büyük bir etkisi oldu, çünkü uzaklara gitmiş ve bir aktör olmuştu. Ve ben de 'Tanrım, bunu ben de yapmak isterim' diye düşündüm.  Başkan Bili Clinton'un on altı yaşındayken Başkan Kennedy ile tanışmasının öyküsü de hemen hemen aynıdır. İş dünya­sında, bir endüstri liderine bakarak davranış kalıplarını kop­yalamanın bir adı ve şanlı bir tarihi vardır; buna akıl hocalı­ğı denir. Birçok ast yönetici, o kişi olmanın nasıl bir şey oldu­ğuna dair bir his edinebilme çabası içinde gider, başarılı pat­ronlarının kullandığı markaların aynısından takım elbise, kravat ve içki alırlar. Bazıları aynı fıkraları anlatacak ve hatta mimiklerini ve dil kalıplarını taklit edecek kadar ileri giderler. Bütün bunlar, "uzmanın derisine bürünmek," onu böyle başarılı kılan şeyin ne olduğunu keşfetmek için harca­nan çabalardır. Başından geçen tecrübeler hakkında öyküler anlatarak, eylem ve araştırma rotaları önererek uzman da genellikle bu oyuna katılır.

İlk iki temel NLP varsayımları; "Harita bölgenin ken­disi değildir" ve "Her deneyimin bir yapısı vardır" ı ak­lımıza kazıyınca kendimizi başkasının yerine koymak yeni ve derin bir anlam kazanır. Sadece kıyafet seçimini kopyalamak ya da mimiklerini taklit etmek yerine, bu çabalar o başarılı kişinin zihinsel haritasını keşfetmek için harcanabilir. Ba­şarılı kişinin okuduğu şeyi okumakla kalmaktansa, bunun değerini nasıl bildiğinin değeri bilinebilir. Her deneyimin bir yapısı olduğundan; o asıl başarılı insanın zihinsel haritası keşfedilebilir, kopyalanabilir, kullanılabilir ve başkalarına aktarılabilir bir şey olacaktır.

NLP' nin 'Bir insan bir şeyi yapabiliyorsa onu yapmayı herkes öğrenebilir,' varsayımını düşünün. Bu, NLP konusun­da en heyecan verici şeylerden biridir. Bu, motivasyon, ikna kabiliyeti, kendine güven, özsaygı, karar verme, yaratıcılık ve daha birçok şeyin, tıpkı araba sürmeyi, bilgisayar kullanmayı, kayak kaymayı ya da tenis oynamayı öğrendiğiniz gibi öğrenebileceğiniz beceriler olduğu anlamına gelir. Başarının bir yapısı vardır. Dünyanın en başarılı kişilerini karakterize eden mükemmelliğin öğelerini öğrendiğinizde, aynı tip başa­rıları kendiniz de yakalamayı öğrenebilirsiniz.

İnsanlar İhtiyaç Duydukları Bütün Kaynaklara Sahiptirler

Bazı insanların daha zeki, doğuştan daha mutlu ya da diğer­lerinden daha yetenekli olduklarını, faydalanabilecekleri da­ha fazla doğal kaynağa sahip olduklarım ya da hayata diğer­lerinden daha önde başladıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Mümkün. Bazı insanların, içsel kaynakları ile hayatta karşı­larına çıkan fırsatlar arasında muhteşem bir uyum tuttur­duklarına şüphe yoktur. Bu, ister Anthony Hopkins’in tavrı ve sinemada oynadığı karakter olsun, ister Michael Jordan ve basketbol olsun ya da isterse Jimi Hendrix ve gitarı ol­sun, kaynaklarını kullanarak fark yaratan insanlarla karşı­laşabiliriz. Ve bu kaynaklara daha detaylı bakacak olursak görüntüler, sesler, fiziksel algılar, motor becerileri ve duygu­lardan oluştuklarını görürüz.

Daha önce yaptığınız iki alıştırmayı hatırlayın. İlkinde fon müziği zihninize kayıtlı duruyordu. Sadece o problemli durumda işe yarayabileceğini bilmiyordunuz ve hiç görüntü­lerle bu şekilde birleştirmek aklınıza gelmemişti. Ama birleş­tirdiğinizde değişim için güçlü bir kaynak haline geldi. İkin­ci alıştırmada zihninizde, her çeşit fotoğraf çerçevesi ve sa­natsal resim ve fotoğraf tarzlarının görüntüleri vardı. Yine, sadece bunların hoş olmayan bir anınızla birleştirilerek fay­dalı bir şekilde kullanılabilecek güçlü kaynaklar oldukları­nın farkına varmamıştınız. Kaynaklarınız zaten vardı. NLP size sadece onlardan nasıl faydalanabileceğinizi gösterdi.

Her görüntü, ses ya da duygu bir yerdeki bir şey için kay­naktır. Beynimiz bize içsel resimler görme becerisi sunuyor.

İlk başta ister bulanık ister net gözüksünler, bu zihinsel film­leri motive edici vizyonlara dönüştürebiliriz. Herkesin iç sesler duyma becerisi vardır. Örneğin zihnimizin kulağında kendi iç sesimizi ve tanıdıklarımızın —bir arkadaşımızın, öğretmeni­mizin ya da bir ebeveynimizin— sesini duyabiliriz. Birçok in­san bu muhteşem beceriyi kendilerini eleştirmek için kullan­sa da, olumlu bir iç ses bizi özgüvenli ve hedefe kilitli tutabi­lir. Etkili bir konuşmacı olup bizi motive edebilir. NLP dünya­sında yetenek ve içsel kaynaklar apayrı şeylerdir. "Yetenek" denilen şey sadece birleştirilmiş, sıralanmış ve otomatik bir beceriye dönüşünceye kadar tekrarlanmış bir kaynaklar kü­mesidir. Hepimizin, içsel kaynaklarımızı yeteneğe dönüştür­me, dünyada yapmayı en sevdiğimiz şeyde ustalaşma fırsatı­mız var. NLP bize bunu nasıl yapabileceğimizi gösterebilir.

Bir içsel resim ya da ses, gerçek bir kaynak olabilir. "Mü­kemmellik Çemberi" adlı sıradaki alıştırmada, içinizde güçlü bir kendine güven hissi duyduğunuz bir zamanı hatırlamanı­zı isteyeceğiz. Tekrar yaşamaktan hoşlanacağınız yoğun, canlı bir anınızı seçin. Kendinize güvendiğiniz o zamanı canlı bir şekilde hatırlayarak, geçmiş deneyimlerinizdeki içsel bir kaynağa ulaşmış olacaksınız. Sonra size, o duyguyu ne za­man ister ya da ihtiyaç duyarsanız hissedebilmeniz için nasıl özel bir anı tetikleyicisi yaratabileceğinizi göstereceğiz.

 

 

 

Uygulama:3

Konu: Mükemmellik Çemberi

Amaç: Eğer istediğiniz anda daha fazla kendine güvene sahip olabilseydiniz neler başarabilirdiniz? Eğer hayatınızda olup bittikleri yerden gerçekten olmalarını istediğiniz yere aktarabilseydiniz, geçmişinizdeki hangi olumlu duyguları yeniden deneyimlemek isterdiniz? Mükemmellik çemberi tam anlamıyla bunu yapmanızı sağlayacak.

1.     Kendine Güveni Yeniden Yaşayın. Ayağa kalkın ve zihninizde kendinize çok güvendiğiniz, bolca kendinize gü­veninizin olduğu bir ana geri dönün. Gördüklerinizi tekrar görerek, duyduklarınızı tekrar duyarak o anı yeniden yaşa­yın.

2.  Mükemmellik Çemberi. İçinizin kendine güvenle dol­duğunu hissederken, yerde ayağınızın dibinde renkli bir daire hayal edin. Dairenizin ne renk olmasını istersiniz? Ne kadar güçlü olduğunu belli eden yumuşak bir ses çıkarma­sını da ister misiniz? O kendine güven duygusu doruk nok­tasına ulaştığında, dairenin dışına çıkın ve hissettiğiniz o duyguları dairenin içinde bırakın. Bu alışılmadık bir rica­dır ve siz bunu yapabilirsiniz.

3.     İpuçlarını Seçin. Şimdi gelecekte, bu kendine güven duygusunu hissetmek isteyeceğiniz belirli bir zamanı düşü­nün. O aynı kendine güven duygusunu hissetmenizden he­men önce, çevrenizde nelerin olacağını görün ve duyun. İpu­cu patronunuzun ofisinin kapısı veya bir konuşma yapma­dan önce tanıtılışınız olabilir.

4.     Bağlantı Kurun. Bu ipuçları zihninizde netleşir netleşmez, dairenin içine girin ve o duyguyu yeniden yaşayın. Ge­lecekte bu duygular elinizin altındayken, o olayın başınız­dan geçtiğini hayal edin.

5.     Sonuçları Kontrol Edin. Şimdi tekrar dairenin dışına çıkın ve o duyguları dairenin içinde bırakın. Dairenin dışın­dayken, yaşayacağınız o olayı tekrar düşünün. Bu güven duygusunun size otomatik olarak geldiğini göreceksiniz.
Bu, kendinizi çoktan o olay için önceden programlamış ol­duğunuz anlamına gelir. Onu düşündükçe kendinizi daha iyi hissediyorsunuz ve daha gerçekleşmedi bile. Gerçekleş­tiğinde kendinizi doğal olarak daha kendinizden emin dav­ranırken bulacaksınız.

 

 

NLP' de, daha kapsamlı değişiklikler ger­çekleştirmek amacıyla genellikle yeni teknikler ve ihtimal­leri deniyoruz. Onları daha önce hiç denemediğimizden, mü­kemmel sonuçlar almayacağımızı biliriz. Kendimize bunu hatırlatmak için söylediğimiz bir deyişimiz var: Yapmaya de­ğer herhangi bir şey, kötü yapmaya değerdir... ilk seferinde. Eğer bu alıştırmada başarı sağlayamadıysanız ya da kısmen başarı sağladınızsa, her adıma büyük bir dikkat sarf ederek tekrar yapın. Zamanlama çok önemlidir. Alıştırmaya bütün dikkatinizi vermek de öyle.

Birinci adımda, duygularınızın yoğun ve güçlü olması için deneyimi tamamıyla yeniden yaşamak önemlidir. Tekrar o olaya dönmüş gibi davranın. O olayda durduğunuz ya da oturduğunuz biçimde ayakta durun ya da oturun ve aynı el kol hareketlerini yapın.

ikinci adımda ise, size uygun gelen bir Mükemmellik Çem­beri görüntüsünü oluştururken acele etmemeli ve sonra bu çemberi birinci adımdaki kendine güven duygusuyla özdeşleştirmelisiniz. Bazen, Mükemmellik Çemberinize girip çıkmak; kendinize olan güveninizi arttırmanıza ve daireyi olumlu duygunuz için bir tetikleyici yapmanıza yardımcı olabilir.

Üçüncü adımda, seçtiğiniz ipuçlarının kendine güven kay­nağınıza ulaşmadan hemen önce dikkatinizi çekecek şeyler ol­duğundan emin olmalısınız. İpuçları gecikirse, kendine güven duygunuz tetiklenmeye fırsat bulamadan kendinizi çoktan kötü hissetmeye başlamış olursunuz. Bunun çaresi çok basit. Daha önceden fark edebileceğiniz ipuçları seçin ve kullanın.

Dördüncü adımda, ipuçlarını bulduktan sonra dairenin içine mümkün olduğunca çabuk adım atmalısınız ki olumlu duygu, ona ihtiyaç duyduğunuz andan önce tetiklensin. Bu yolla, Mükemmellik Çemberinizle eskiden problemli duruma işaret eden ipuçlarının aynıları arasında bir bağlantı kuru­yorsunuz.

Beşinci adımda, sağlam bir bağlantı kurup kurmadığınızı kontrol ediyorsunuz. Eğer kurduysanız, seçtiğiniz ipuçları otomatik olarak Mükemmellik Çemberinizdeki duyguları uyandıracaktır. Eğer bu olmazsa, geri dönün ve zayıf bağlan­tıyı bulun ki sağlamlaştırabilesiniz.

NLP' yi uygulayarak ilk adımı atmış oluyorsunuz. Hayatı­nızdaki olaylara nasıl tepki vermek istediğinize kendiniz ka­rar veriyorsunuz. Bu alıştırmada, geçmişinizde deneylediği­niz kendine güven duygusunu alıp, sizi daha önceleri yıldıra-bilecek olan gelecekteki bir olayla ilişkilendirdiniz. Bu, iste­diğiniz sayıda gelecekteki olayda ve istediğiniz çeşitte duygu­larla uygulanabilir. Dahası, mükemmellik çemberi sadece problemlerde kullanılmak için değildir. Zaten iyi becerdiği­niz bir şeyi ele alıp daha da geliştirebilirsiniz.

Diyelim ki zaten sistematik ve iyi organize edilmiş tanı­tım konuşmaları yapabiliyorsunuz ama bazen, konuşmaları­nızın biraz yavan olduğu eleştirisini alıyorsunuz. Daha fazla kendine güvene ihtiyacınız yok ama biraz neşe ve canlılık ka­tarsanız konuşmalarınız daha iyi olacak. Mükemmellik Çem­berini problemleri çözmek için kullandığınız gibi daha fazla mükemmellik yaratmak için de kullanabilirsiniz.

Eğer geçmişte bir kaynağa sadece bir saniye için bile sa­hip olmuş olsanız, bu ona sonsuza kadar sahipsiniz demektir. Mükemmellik Çemberini kullanarak, bu kaynağı istediğiniz zaman istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. Herhangi bir du­rumda kendinizi nasıl hissetmek istediğiniz ve nasıl tepki vermek istediğiniz konusunda seçim yapma şansınız vardır. İsteyebileceğiniz ve ihtiyaç duyabileceğiniz bütün içsel kay­naklara gerçekten de sahipsiniz.

Eğer Yaptığınız Şey İşe Yaramıyorsa, Başka Bir Şey Deneyin

Birçok insan bu kadar sefil bir haldeyken insanların ihtiyaç duydukları bütün kaynaklara sahip olduklarını nasıl iddia edebiliriz? Yaptıkları şey işe yaramayınca çoğu insan genellikle daha da büyük bir çabayla, yaptıkları ve işe yaramayan şeyi yapmaya devam ederler. Ama hatırlarsınız ki sınırlama­lar bölgede değil haritadadır. Aynı manzarayı görmek isterse­niz aynı yol boyunca yürümeye devam edin. Ama eğer değişik bir şeyler istiyorsanız, değişik bir şeyler yapın. Gitmek istedi­ğiniz yere neden gidemediğinizi ya da neden şu anda bulun­duğunuz yerde olduğunuzu incelemeniz hiçbir işe yaramaz. Ne kadar çok nedenler ve çünküler bulursanız bulun yine de aynı yolun yolcusu oluyor olacaksınız. Onun yerine hayatınız­da istediklerinizi nasıl elde ettiğinize ve elde etmek istedikle­rinizi nasıl elde edeceğinize odaklanın. NLP ile zihin harita­larınızı geliştirebilir, zenginleştirebilir ve başarı ile başarısız­lık, iyi ile muhteşem, bir işi tamamlamak ile başarıyla yerine getirmek arasındaki farkı neyin yarattığını keşfedebilirsiniz.

 

NLP' nin Kısa Bir Tarihi

NLP' nin tarihi, bir değişim dünyasıyla sonuçlanmış beklen­medik bir sinerjiyi yaratan umulmadık bir ortaklığın hikâye­sidir. 1970'lerin başında, gelecekte NLP' nin kurucularından olacak olan Richard Bandler, Kaliforniya Üniversitesi Santa Cruz kampüsünde matematik öğrencisiydi. İlk başlarda za­manının çoğunu bilgisayar mühendisliği okuyarak geçirdi. Dönemin birçok yenilikçi terapistini tanıyan bir aile dostu­nun teşvikiyle psikolojiyle ilgilenmeye karar verdi. Bu tanın­mış terapistlerden bazılarını inceledikten sonra Richard, on­ların kişisel davranış kalıplarını aynen tekrarlayarak başka insanlarda benzer olumlu değişimler gerçekleştirebildiğini keşfetti. Bu keşif, İnsan Mükemmelliğini Modellemek olarak bilinen ve bir çığır açan NLP yaklaşımının temelini oluştur­du. Sonra dilbilim dalında yardımcı profesör olan, NLP' nin diğer kurucusu Dr. John Grinder ile tanıştı. John Grinder'in kariyeri de Richard'ınki kadar ilginçti. 1960'larda Birleşik Devletler Ordusu Avrupa Özel Kuvvetler biriminde ve daha sonra Avrupa'da faaliyet gösteren bir gizli ajanken, dilleri çabucak asimile etme, aksan taklit etme ve farklı kültürel dav­ranışları edinme becerilerinde ustalaşmıştı. John'un psikolo­jiye olan ilgisi dilbilimin temelindeki amaçla aynıydı: düşü­nüşün ve eylemlerin gizli dilbilgisini keşfetmek.

İlgi alanlarının benzeştiğini keşfedince, bilgisayar mü­hendisliğini, dilbilim becerilerini ve sözsüz davranışları kop­yalama becerilerini yeni bir "değişim dili" yaratmak için bir­leştirdiler.

Başlarda, Richard Bandler salı günleri öğleden sonraları, öğrencilerin ve çevre sakinlerinin oluşturduğu bir Geştalt te­rapisi grubuna rehberlik ediyordu. Kendine Geştalt terapisi­nin efsane haline gelmiş kurucusu Alman psikiyatrist Fritz Perls'ün modelledi. Richard, Dr. Perls'ün kopyalamada sakal bı­rakıp, zincirleme sigara içecek ve İngilizce'yi Alman aksanıy­la konuşacak kadar ileri gitti. Grinder, Salı günleri Richard'ın kullandığını gördüğü ve duyduğu Perls'ün sözsüz kalıplarını kullanarak Perşembe günü öğleden sonraları başka bir gruba rehberlik etmeye başladı. Perls'ün tekniklerinin özünü — Perls'ün diğer daha az etkili terapistlerden farklı olmasını sağlayan farkı— bulana kadar, alakasız davranış parçaları ol­duğunu düşündükleri şeyleri (Alman aksanı ve zincirleme sigara içmek) sistematik olarak atmaya başladılar. İnsan Mü­kemmelliğini Modelleme disiplininin temellerini atmışlardı.

Başarılarından cesaret alarak, Aile Terapisinin en önem­li kurucularından biri olan Virginia Satir'i ve filozof ve sis­tem düşünürü Gregory Bateson'u incelemeye koyuldular. Richard, orjinal buluşlarını, daha sonraları Sihrin Yapısı'nın birinci cildi olarak basılan yüksek li­sans tezinde yazdı. Bandler ve Grinder artık bir takım ol­muşlardı ve araştırmaları bütün hızıyla sürüyordu.

Onları, o zamanlar Kaliforniya'da yeşeren alternatif psi­kolojik düşünce okullarının birçoğundan ayıran şey değişi­min özünü aramalarıydı. Bandler ve Grinder çeşitli sorunları olan insanları incelemeye başladıklarında, fobisi olan insanların, korktukları şeyi sanki o an başlarına geliyormuş gibi düşündüklerini buldular. Fobilerini yenen insanları incele­diklerinde bu insanlardan her birinin artık fobi deneyimleri­ni başkalarının başından geçiyormuş gibi izlediklerini keşfet­tiler. Lunaparkta radara binişinizi uzaktan seyretmek gibi. Bu basit ama derin keşfi yapınca, Bandler ve Grinder fobile­ri olan insanlara korkularını sanki uzak bir mesafedeki baş­ka birinin başından geçiyormuş gibi deneylemeyi sistematik olarak öğretmeye karar verdiler. Bu kişilerin korkuları anın­da kayboldu. NLP' nin temel keşiflerinden biri yapılmıştı. İn­sanların bir konu hakkında nasıl düşündükleri, onu nasıl de­neyleyeceklerini belirleyen kritik farkı yaratır.

Bandler ve Grinder, bulabildikleri en iyi değişim ustala­rından değişimin özünü özümserlerken, önce neyi değiştire­ceklerini, neyi değiştirmenin en önemli olduğunu ve en önem­lisi nereden başlayacaklarını sorguladılar. Becerileri ve git­tikçe büyüyen ünleri onlara dünyada insan mükemmelliğinin en iyi örneklerinin kapılarını açtı. Bunlardan biri Amerikan Klinik Hipnoz Topluluğu'nun kurucusu ve dünyanın önde ge­len tıbbi hipnozcularından biri olan Milton Erickson idi.

Dr. Erickson da en az Bandler ve Grinder kadar ilginç bir kişilikti. 1920'lerde Wisconsinli iriyarı bir çiftçi çocuğuyken, on sekiz yaşında felç olmuştu. Ailesinin mutfağında bir yıldan uzun bir süre demir bir akciğerin içinde zar zor nefes alarak yatalak yaşadı. Bu başka herhangi bir kişiye hapiste yatmak gibi gelebilirdiyse de Erickson insan davranışlarından büyü­lenmişti ve zamanını ailesinin ve arkadaşlarının birbirlerine ne tür bilinçli ve bilinçsiz tepkiler verdiklerini inceleyerek ge­çirdi. Çevresindekilerde çifte anlama gelen ve gecikmiş tepki­ler yaratacak laflar tasarlamaya başladı. Bütün zamanını gözlemleme ve dil becerilerini bileyerek geçirdi.

Demir akciğeri terk edebilecek kadar iyileştiğinde, bebek kardeşinin nasıl öğrendiğini izleyerek kendi kendine yürü­meyi öğretti. Hâlâ değnek kullanmak zorunda olmasına rağmen, koleje kaydolmadan önce ülkeyi kanoyla gezdi. Üniver­sitede tıp ve psikoloji diploması aldı. Eski deneyimleri ve ba­şına gelen talihsizlikler onu dil ve davranışların ince etkileri­ne çok duyarlı yapmıştı. Tıp okurken hipnoza büyük bir ilgi duydu ve hipnozu sarkaçları gözlerle takip etmenin ve mono­ton uyuma telkinlerinin ötesine taşıdı. Hastalarının aklın­dan düşünce ve duygular geçerken kısa bir süre için doğal, trans benzeri ruh hallerine büründüklerini ve bunların onla­rı transa sokmakta kullanılabileceğini fark etti. Daha sonra­ki yıllarda dolaylı hipnozun ustası, sadece öyküler anlatarak insanları derin transa sokabilen bir kişi olarak ün yaptı.

1970'lerde, Dr. Ericson tıp bilimcileri arasında çok meş­hur olmuş, hatta çeşitli kitaplara konu edilmişti. Ancak öğ­rencilerinden sadece birkaç tanesi onun aldığı sonuçları ala­biliyordu. Dr. Erickson genellikle "yaralı şifacı" olarak anılı­yordu, çünkü meslektaşlarının çoğu usta ve dünyaca ünlü bir terapist olmasının sebebinin başına gelen talihsizlikler oldu­ğunu düşünüyordu.

Richard Bandler bir randevu almak için aradığında, tele­fona Dr. Erickson'un kendisi çıktı. Bandler ve Grinder'ın Gregory Bateson'dan aldıkları bir referansları olduğu halde, onlara çok meşgul bir insan olduğunu, onlarla görüşecek vakti olmadığım söyledi. Bandler onu, "Dr. Erickson, bazı insanlar zaman yaratmayı bilir," diyerek cevapladı. Bu cümle­deki "Dr. Erickson zaman yaratmayı bilir" sözcüklerini vur­gulamıştı. Erickson'un cevabı, "Her zaman bana gelebilirsi­niz," oldu. O da ilk kelimeyi vurgulamıştı. Bandler ve Grin­der'm psikoloji diplomaları olmaması. Dr. Erickson'un zih­ninde onlar için eksi bir puan olmasına rağmen, bu iki genç adamın birçoklarının gözden kaçırdığı bir şeyi keşfetmiş ol­masından etkilenmişti. Ne de olsa bir tanesi az önce onunla, kendisinin hipnotik dil keşiflerinden birini kullanarak ko­nuşmuştu. Bu hipnotik dil keşfi artık "gizli komut" olarak bi­linmektedir. "Dr. Erickson zaman yaratır," sözlerini vurgulayarak, Bandler büyük cümlenin içinde hipnotik komut özelli­ği taşıyan ayrı bir cümle kurmuştu.

Bandler ve Grinder, yeni geliştirdikleri modelleme beceri­lerini yetenekli hipnozcu üzerinde uygulamak için, Dr. Erick­son'un  Arizona'daki ofis/evine gittiler. Dr. Erick­son'un efsanevi hipnotik yetenekleri ile Bandler ve Grinder'ın modelleme becerilerinin birleşimi, yeni bir terapatik teknik­ler patlamasının temelini oluşturdu. Dr. Erickson'la yaptıkla­rı çalışma, insan mükemmelliğini anlamanın ve yeniden üret­menin bir yolunu bulduklarını doğrular nitelikteydi.

Bu sıralarda Bandler ve Grinder'ın üniversitede verdikle­ri dersler ve yönettikleri akşamüstü grup toplantıları, bu ye­ni değişim teknolojisini öğrenmeye hevesli, gittikçe artan sayılardaki öğrencileri çekiyordu. İlerki yıllarda bu kişiler­den, aralarında Leslie Cameron-Bandler, Judith DeLozier, Robert Dilts ve David Gordon'un da bulunduğu bazıları ken­di kayda değer katkılarında bulunacaklardı. İletişim ve de­ğişime bu yeni yaklaşım, kulaktan kulağa dolaşarak bütün ülkeye yayılmaya başladı. O zamanlar iyi tanınan bir Geş­talt terapisti olan Steve Andreas, onların tekniklerini öğren­mek için kendi çalışmalarını bir kenara itti. Hemen NLP'nin çok önemli bir keşif olduğuna kanâat getirdi ve hem karısı hem ortağı olan Connirae Andreas'la beraber Bandler ve Grinder'ın seminerlerini kaydedip kitap haline dönüştürme­ye karar verdiler. İlk kitapları olan Prenslere Dönüşen Kur­bağalar ilk NLP best-seller'ı olacaktı. 1979'da, NLP hakkında "İnsanları Okuyan İnsanlar" adlı geniş kapsamlı bir makale Psychology Today dergisinde ba­sıldı. NLP yola koyulmuştu.

Bugün, NLP iletişim ve değişime birçok yaklaşımın özün­de bulunmaktadır. Anthony Robbins, John Bradshaw ve di­ğerleri tarafından popülerleştirilen NLP' nin bazı parçaları satış eğitimlerine, iletişim seminerlerine, okullara ve karşı­lıklı konuşmalara yerleşmiştir. Birisi insan mükemmelliğini modellemekten, bir ruh haline girmekten, ahenk yakalamak­tan, sizi kendine çeken bir gelecek yaratmaktan ya da ne ka­dar görsel olduklarından bahsettiklerinde NLP' den alınmış kavramları kullanmaktadırlar. NLP' nin en sonunda daha yaygınlaşmasından mutluluk duyuyoruz. Sorun şu ki, yeter­siz bilgi tehlikeli olabilir ya da hiçbir işe yaramayabilir. İn­san mükemmelliğini modellemek hakkında bir şeyler bilmek ayrı bir şeydir, insan mükemmelliğini modellemek apayrı bir şeydir. NLP hakkında azıcık bir şeyler bilmek başkadır, NLP'yi bir parçanız yapmak başkadır. Bu kitabı yazma sebe­bimiz budur.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

NLP insan mükemmelliğinin incelenmesidir. Gerçek hayatta başarılı olmuş kişilerin, mesela kendimizin düşüncelerindeki zihinsel kalıplarını, eylemlerini ve duygularını modellemeye yarayan bir işlemdir. NLP'nin kurucuları içsel deneyimi bu kadar basit ve zarif bir şekilde yeniden kurgulamayı öğren­diler çünkü Nöro Linguistik Programlama'nın kalbindeki te­mel ilkelerle işe başladılar.

NLP VARSAYIMLARI

Harita bölgenin kendisi değildir.

Deneyimin bir yapısı vardır.

Eğer bir şeyi bir kişi yapabiliyorsa onu herkes ya­pabilir.

Zihin ve beden aynı sistemin parçalarıdır.

İnsanlar ihtiyaç duydukları bütün kaynaklara sa­hiptir.

İletişim kurmamak imkansızdır.

İletişiminizin anlamı aldığınız sonuç kadardır.

Her davranışın altında olumlu bir niyet yatar.

İnsanlar ellerindeki seçenekler arasından en iyi­sini seçerler.

Eğer yaptığınız şey işe yaramıyorsa başka bir şey yapın.

İçsel düşüncelerimizi ve duygularımızı nasıl yarattığımızı ve muhafaza ettiğimizi bir bütün olarak anladığımızda, bun­ları başkalarına öğretmek ya da daha iyilerini bulursak daha kullanışlı olanlarıyla değiştirmek bizim için basit bir mesele olacaktır. Bu bölümde şunları yapmayı öğrendiniz:

•  Olumsuz deneyimlerinizi uzaktan izlemek ve olumlu de­neyimlerinizin içine girmek.

•  İçsel bir düşünce görüntüsünün önemini arttırmak veya azaltmak.

•  Düşüncelerinizi  gitmelerini istemediğiniz yere  değil, gitmelerini istediğiniz yöne doğru yönlendirmek.

•  Film Müziği ve Fotoğraf Çerçevesi teknikleriyle geçmişinizdeki olumsuz duyguları nötrleştirmek.

•  Mükemmellik Çemberinizi kullanarak kendinize daha fazla kaynak yaratmak ve onları geleceğinizde ihtiyacı­nız olacağı ve isteyeceğiniz yerlere yerleştirmek.

Aslında hepimiz birer hayalperestiz, ama bu özelliğimiz içimizde bir yerlerde saklıdır. Bir şeyler istememizi, hayal kurmamızı ve arzulamamızı engellemek elimizden gelmez. Onlar kendiliğinden olur. Onlar kimliğimizin birer parçası­dır, iliklerimize işlemiştir ve soyumuzu mağara ve kulübeler­de yaşamaktan uzayı keşfe çıkmaya kadar sürüklemiştir. Hayal kurarız ve hayallerimizi gerçekleştirmek isteriz. Ha­yallerimizi gerçekleştirmek için yeni yollar keşfetmek isteriz.

Arabistan'da görev yapan Albay Lawrence şöyle yazmış­tır: "Bütün insanlar hayal kurar ama eşit derecelerde değil. Geceleri zihinlerinin tozlu yuvalarında hayal kuranlar sa­bahları bunların boş şeyler olduğunu keşfetmek üzere uyanırlar; ama gündüz rüya görenler tehlikelidir, çünkü hayalle­rini mümkün kılmak için gözleri açıkken rüyalarını yaşaya­bilirler."

Üzerinde düşünmemiş olabilirsiniz, ama zamanında tele­fonunuz, televizyonunuz, CD çalarınız, bulaşık makineniz, buzdolabınız, mikrodalga fırınınız, hatta tuvaletiniz ve duşu­nuz hep başka birilerinin hayalleriydi. Bütün dünyamızı de­ğiştirdiler, hem de bunların bir çoğu kısa yaşam süremiz sı­rasında gerçekleşti. En basit bir hayali bile gerçeğe dönüş­türmek için bir şeyleri değiştirirsiniz ve otoriteye, "Bırakın her şey olduğu gibi kalsın" diyen zihniyete meydan okursu­nuz. Dünyamıza yeni bir şey soktuğunuzda rutinleri bozabi­lir, beklentileri sarsabilirsiniz. Kendinizden ve diğer insan­lardan değişmelerini istersiniz.

Diğer insanların rüyalarınıza ayak uydurmasını ve değiş­mesini sağlamanın yollarından biri, onları buna davet et­mektir. Sevdikleriniz, iş arkadaşlarınız ve aileniz ne yaptığı­nızı görecek ve büyük ihtimalle kendilerini de buna dahil et­menizi isteyeceklerdir. Size, katılıp katılamayacaklarını sor­mak konusunda utangaç veya tereddütlü olabilirler. Eğer si­zinle birlikte bu yolculuğa katılırlarsa, yolculuğun devam et­mesini isteme ihtimalleri daha yüksektir. Herkes yaşamında daha fazla seçeneğe sahip olduğunda, diğer insanların da ha­yatlarında daha fazla seçeneğe ve esnekliğe sahip olmasını kabullenecektir. NLP, diğer insanlar ile paylaşılacak ve çalı­şılacak bir şeydir, onların üzerinde kullanılacak bir şey değil.

NLP, zarif bir kişisel değişim ortamı yaratır. Kullandığı­nızda işe yarar ve hayatınızı değiştirecektir. NLP ile tanış­manızı sağlayan problemlerinizi yenebilir ve sonra da dikka­tinizi yeni olasılıklar ve yeni maceralar yaratmaya verebilir­siniz. NLP bir son olmaktan çok uzaktır. Amaçlı bir şekilde yaşamanızı ve gerçekten istediğiniz dünyayı yaratmaya kat­kıda bulunmanızı sağlar.

 

Motive Olmak

Motive Olmanın Önemi

Motivasyon danışmanı ve kitapları en çok satan yazarlardan biri olan Anthony Robbins'in söylediği gibi, "İnsanları başa­rılı olmaya motive eden iki şey vardır: esin ve çaresizlik." Şipşak fotoğrafın mucidi ve Polaroid Şirketinin kurucusu Edwin Land, esinle motive olanlardandır. Küçük kızı, kendi fo­toğrafını hemen görmek istemiş ve babasına fotoğrafları ban­yo etmenin neden bu kadar uzun sürdüğünü sormuş. Bu, Land'a banyo işlemini filmin içine yerleştirme esinini vermiş. Benzer bir şekilde, Microsoft'un kurucuları Bili Gates ve Pa­ul Ailen, Popular Mechanics dergisinde bir kişisel bilgisayar seti görmüşler ve bilgisayarcılığın geleceği hayallerinde can­lanmış. Hatta Bili annesini arayıp, onu altı ay boyunca arayamayacağını, çünkü IBM'in satın alacağı bir bilgisayar programı yazmakta olduğunu söylemiş. Şimdi hepimiz o programı MS-DOS olarak biliyoruz. Çaresizliğin motive ettiği kimilerden biri de Oskar ödüllü oyuncu Cher'dir. 40 yaşına geldiğinde Cher hayatındaki başarıları gözden ge­çirdi ve hayatının başarılardan yoksun olmasından rahatsız olup geleceğini değiştirmeye karar verdi. İster bilim adamı, ister aktör, ister sporcu, ister piyasa lideri olsunlar, pozitif esinle motive olmak ve negatif çaresizlikle motive olmak ara­sındaki fark, insanların hayatlarında büyük bir fark yaratır.

Peki niye bazı insanlar kendilerini motive etmekte bu ka­dar zorlanırlar? Başarı ve insanın hayallerini gerçekleştir­mesi o kadar çekici ve karşı konulamaz derecede muhteşem bir şey olduğuna göre, insanların motive olmak konusunda büyük sorunlar yaşamıyor olmaları gerekir diye düşünülebi­lir. Oysa birçok insan için işe başlamak en büyük problemdir. Başarılı insanlar, hedeflere ulaşmak için motive olunmalı di­yorlar. Peki motivasyonu nasıl tanımlıyorlar? Gerçek şu ki motivasyon sadece yıldız atletlere ve motivasyon konuşmacı­larına satılan gizli bir formül değildir. Sadece, faydalanmak için kullanmasını öğreneceğiniz basit bir zihinsel strateji, ne zaman isterseniz ulaşabileceğiniz bir şeydir.

Motive olmak istediğimiz belirli zamanlar vardır. Ve bun­lar motive olmak istemediğimiz zamanlardan farklıdır. Bu, o kadar da iyi birer fikir olmayan şeyleri yapmaya da motive olduğumuzu hatırlayana kadar kulağa pek mantıklı gelme­yebilir. Daha fazla çikolata ya da o üçüncü dilim pizzayı ye­mek istediğiniz zamana ya da aslında istemediğiniz ve ihti­yacınız olmayan bir şeyi satın almanıza ne demeli? işte bu anlar, bir erteleme stratejisine ihtiyacınız olduğu zamanlar­dır. Başka bir deyişle, bir şeyi yapmak istemediğimiz ama ya­pılıp bitirilmesini istediğimiz zaman bir motivasyon strateji­sine ihtiyacımız vardır. Sonuçları istiyoruz ama süreç bize heyecan vermiyor. Örneğin; çamaşır yıkamak, fatura ödemek ve çöpü dışarı çıkarmak herhalde hoşunuza gitmiyor ama bu işlerin yapılmış olmasını istiyorsunuzdur. Patronunuz, rapo­ru en geç öğle tatili bitiminde masasının üstünde görmek is­tiyorsa ve raporun konusu sizi uyutacak kadar sıkıcıysa, özel bir arzu duymadan o işi sadece yapıp bitirmek istersiniz. İşin yapılmasına katılmak istemeyiz ama iş bittiği zaman alaca­ğımız sonucu isteriz. İşte bu anda bir motivasyon stratejisine ihtiyacımız vardır ve NLP de bize bunu temin edecektir.

Motivasyon Nasıl İşler?

Birkaç farklı kişisel motivasyon tarzı vardır. Kendinizinkini, her gün tekrarladığınız yataktan kalkma rutininde bulabilir­siniz. Sabahları saatinizin alarmı çaldığında kendinize, "Yo, hayır, birazcık daha uyuyayım" diye mırıldanıp şekerlemeye mi geçersiniz? Alarm tekrar çaldığında içinizdeki bir ses, "Kalkma zamanı" mı der? Beyniniz size aceleyle elbiselerini­zi giymenizin ve kahvaltı etmeden evden çıkmanızın resimle­rini göstermeye başlayabilir. Ama yatak o kadar sıcak ve yor­ganın içi o kadar güzeldir ki, "Boş ver, dün giydiklerimi giye­bilirim. Zaten kimin kahvaltıya ihtiyacı var ki?" diye düşü­nürsünüz. Sonra da tekrar şekerlemeye dalarsınız.

Birkaç dakika sonra saatinizin alarmı tekrar çalar. Ve bu sefer iç sesiniz yüksek sesle, "UYANMAYA mecbursun yoksa işe GEÇ kalacaksın ve başın gerçekten derde girecek!" diye söylen­mektedir. Bu sefer beyniniz, size işe geç kalışınızın ve patronu­nuza açıklamalarda bulunmak zorunda oluşunuzun resimleri­ni göstermeye başlar. Ama siz işe giderken arabanızı biraz da­ha hızlı sürebileceğinizi düşünür ve tekrar-uykuya dalarsınız.

Ama sonra alarm tekrar çalar ve ses, "UYANMA VAKTİ GELDİ. UYANMAK ZOKUNDASIN!" diye bağırır. Beyniniz si­ze müşterilerinizin sabırsızlıkla bekleyişinin ve sizi ofisi terk etmekle tehdit edişinin resimlerini göstermeye başlar. Zih­ninizde patronunuz size bağırıp çağırıyor, sizi işten kovmak­la tehdit ediyordur. Zihin gözünüzdeki bu resim yeterince bü­yüyüp parlaklaştığında ve yakınlaşıp sesi yeterince yükseldiğinde "Tamam, tamam" dersiniz, "kalkacağım." En sonunda motive olmuşsunuzdur. Yataktan, kendinizi uzaklaşmak is­tediğiniz şeyler hakkında senaryolar yazarak kaldırdınız.

Bir de başka bir tip motivasyon vardır. Hiç, bir tatil bel­desinde, tatilde olduğunuz gerçeği iliklerinize işlemiş bir bi­çimde uyandınız mı? Gözlerinizi açarken, o gün neler yapa­cağınızı düşünmeye başladınız. Muhteşem ve zevkli fırsatla­rın zihninizdeki canlı sahneleri sizi dev bir mıknatıs gibi ya­tağın dışına çekmişti. Tek sorduğunuz soru, "İlk önce ne ya­payım?" idi. Yataktan kalkıp kalkmayacağınız sorusu aklını­zın köşesinden bile geçmemişti!

Herhalde, tıpkı bunun gibi sabah işe gitmek için o gün ya­pacağınız harika şeyleri düşünerek uyandığınız da olmuştur. Bu şeyleri yapmanın sizi nasıl eğlenceli bir şekilde, içinizi ba­şarı, kendine güven ve yetkinlik duygusuyla doldurarak asıl yapmak istediğiniz şeye yaklaştıracağını düşünmüşsünüzdür. Zihninizde, bu şeyi yaparken ve ödülünüze yaklaşır­ken gösteren resimlere bakıp, bugünün yarına nasıl bağlana­cağını ve sizi asıl istediğiniz şeylere nasıl yaklaştıracağını düşünmüşsünüzdür.

Motivasyon Yönünüzü Keşfetmek

NLP, bu iki tip motivasyonun çok farklı işlediklerini, farklı yönlere yönelttiklerini ve farklı sonuçlar aldırdıklarını keş­fetti. Motivasyonun bu iki anahtar öğesine NLP' de Motivas­yon Yönü denir. Bu yön, ya istediğimiz şeylere doğru yakınlaşmacı ya da istemediğimiz şeylerden uzaklaşmacıdır. Mo­tivasyon Yönümüz, bütün hayatımızı etkileyen bir zihinsel programdır. Biyolojik yani fiziksel seviyede herkes hem uzaklaşmacı hem de yakınlaşman motivasyonlar geliştirmiş­tir; acı, rahatsızlık ve stresten uzaklaştıran; ve zevk, rahatlık ve sakinliğe yaklaştıran. Bunlar motive olmanın çok farklı yollarıdır ve her ikisi de farklı durumlarda etkilidir. Ne de ol­sa öyle yerler, hareketler ve düşünceler vardır ki, onlardan uzaklaşmanız, hakkınızda hayırlı olur; aksi halde zarar göre­bilirsiniz. Kuşkusuz öyle yerler, insanlar ve düşünceler de vardır ki, onlara yaklaşmanız sizin için iyidir. Herkes belli bir dereceye kadar iki yönü de kullanır ve herkesin bir moti­vasyon yönünü diğerinden daha fazla kullanması heyecan vericidir. Ya zevk, başarı ve kazanç görüntülerine doğru yak­laşma yönünde motive oluruz, ya da başarısızlık, acı ve ka­yıplardan uzaklaşma yönünde ilerleriz.

NLP araştırmaları, insanların aynı zihinsel motivasyon programını apayrı durumlarda kullanma eğiliminde oldukla­rını ortaya çıkarmıştır. Örneğin, patronunun bağırmasını ve işten kovmakla tehdit etmesini zihinde canlandırmadan sa­bahları yataktan kalkamayan kişinin, yaşamın her alanında bu şekilde hareket etme ihtimali yüksektir. Motivasyon; acı­dan, rahatsız olmaktan ve patronun tehditlerinin olumsuz sonuçlarından uzaklaşma yönünde olacaktır. Çalışırken her­halde ancak canı sıkıldığı zaman mola veriyordur. Arkadaş seçerken, kendisine rahatsızlık vermeyen kişileri tercih edi­yordur. Bir kariyer hamlesine ancak işi artık dayanılmaz ha­le geldiği zaman girişiyordur. İstemediği şeylerden uzaklaşır.

Alternatif motivasyon yönü, istediğiniz şeylere doğru ya­kınlaşmaktır: zevk, ödüller ve hedefler. Örneğin sabahları işe gitmeye can atarak yataktan kalkan bir kişi, evden çıkıp ha­yallerini gerçekleştirmeye başlamak için sabırsızlanıyordum Bu insan kendi kendine, "Bugün ne yapabilirim? Hayatta gerçekten istediğim ve arzuladığım şeylere daha yaklaşmak için hangi fırsatlar elime geçecek?" diye soruyor olabilir. Bu kişi büyük ihtimalle ne zaman mola vereceğine karar vermek için de aynı motivasyon yönünü kullanıyordur. O molayı bü­yük ihtimalle bir arkadaşıyla konuşmak için veriyor, ya da bitirdiği işin ödülü olarak görüyordur. Arkadaş seçerken, kendisini teşvik eden kişiler seçiyordur. Karşısına daha bü­yük bir fırsat çıktığında, o kariyer hamlesini yapıyordur. İs­tediği şeylere doğru yakınlaşıyordur.

İlk bakışta, yakınlaşmacı ve uzaklaşmacı motivasyon yön­lerinin birbirleriyle karşılaştırılması, yakınlaşmacı motivas­yonu çok daha çekici gösterir. Yakınlaşmacılar, "Hayatınızı devam ettirmenin daha iyi bir yolu vardır. Sadece ne istedi­ğinizi hayal edin ve ona doğru ilerleyin," diyeceklerdir. Ama bir de şöyle düşünün. Oda sıcaklığı sizi rahatsız ettiğinde, bu durumu değiştirmek için bir şeyler yaparsınız. Birisi size pa­lavra sıkmaya ve bir şeyler ima etmeye başladığında, bu ko­nuda bir şeyler yaparsınız. Bunlar uzaklaşmacı motivasyon örnekleridir. Eğer başarılı bir işadamıysanız, büyük ihtimal­le sizi o konuma getiren şeylerden biri de içinde büyüdüğü­nüz fakirlikle ilgili anılarınızdır. Eğer geçmişteki zor zaman­ları hatırlamak, hayatınızın kalitesini yükseltmek için sizi motive ediyorsa, o zaman uzaklaşmacı motivasyonunuzu uy­gun ve üretken bir biçimde kullanmışsınız demektir.

Yakınlaşmacı motivasyonun faydaları ortadadır. Amaçla­rına ve ödüllere doğru ilerleyen kişilere toplumumuzda bü­yük değer verilir. Eğer gazetenizin iş ilanları sayfasına ba­karsanız, girişimcilerin kendi kendine motive olan, hırslı, ile­riyi düşünen yani yakınlaşmacı kişiler aradığını göreceksi­niz. Yakınlaşmacı bireylere bu kadar talep olması, iş başvu­rusunda bulunan birçok kişinin aslında olmadıkları kişilermiş gibi davranmasına sebep olmaktadır. Bunun kimseye bir faydası yoktur. Her iki motive olma yönünün de avantajları­nı incelediğimizde, yakınlaşmacıların daha hedef-odaklı ve uzaklaşmacıların da daha problemleri tanımlama ve çözme odaklı olduklarını keşfederiz.

Motivasyon Yönlerinin Etkileri

Her iki motivasyon yönünün de avantajları ve dezavantajla­rı, ölçülü ve aşırı örnekleri vardır. Örneğin, bazen insanlar o kadar amaçlarına yakınlaşmacı bir şekilde motive olurlar ki, hangi sorunlarla karşılaşabilecekleri ya da yolda karşılarına çıkabilecek olan hangi zorluklara kendilerini hazırlamaları gerektiği akıllarına bile gelmez. Bu, "Bas gaza, koyul yola" zihin yapısı genç girişimcilerde bulunan ortak bir özelliktir. Sonuç olarak, "hayatın zorlukları okulu"ndan diplomalarını almaları ve sorunlardan kaçınmanın önemini keşfedene ka­dar birçok batağa saplanmalardan manevralar yaparak kur­tulmaları gerekir. Sorunları ya kendileri fark etmelidirler ya da bunu yapması için birini işe almalıdırlar. Öbür aşırı uçtaysa, bazı insanlar o kadar uzaklaşmacı olurlar ki yeni bir şeyler denemekten ödleri kopar. Çözmeye çalıştıkları proble­me kendilerini öyle bir kaptırırlar ki, aslında problemi neden çözmeye çalıştıklarını bile unuturlar.

Şimdiye kadar herhalde ne tip bir motivasyon yönünü kullandığınızı merak etmişsiniz ve yakınlaşmacı olmasını dilemişsinizdir. Unutmayın, her iki yaklaşımı kullanarak da son derece başarılı olabilirsiniz. Çok başarılı kimseler arasın­da, yakınlaşmacı motivasyon daha çok rağbet görmesine rağ­men, daha az rağbet gören uzaklaşmacı motivasyon da sizi çok büyük başarılara ulaştırabilir.

Son derece ünlü ve saygı duyulan bir borsa tahmincisi olan Martin Zweig yaklaşık bir milyar dolar değerinde mal mülke sahiptir. Borsa hakkında yazdığı yazılar ve kitaplar bütün dünyadaki yatırımcılar tarafından bilinmektedir. Dr. Zweig, kaybını en aza indirmek için uzaklaşmacı bir motivas­yon kullanmaktadır. Borsada sadece belli bir sınıra kadar "acı" çekecek, sonra işi bir süreliğine bırakacaktır. Kendine çizdiği sınırlar vardır, bunlara saygı duymaktadır ve bu da onu çok zengin yapmıştır.

Dr. Zweig'in etkili stratejisi, uzaklaşmacı bir motivasyon kullanan herkesin bilmesi gereken üç şeye doğrudan işaret etmektedir. Birincisi, biri bir şeyden uzaklaştığında bunu ra­hatsızlık, hatta korku ya da acı hissettiğinden yapıyordur. Bunlar insanı harekete geçmeye zorlayan güçlü güdülerdir. Ama sorunlarından veya acı ya da rahatsızlık kaynağından uzaklaştıkça, bunlar gittikçe önemsiz gelmeye başlarlar. Bunun sonucu olarak uzaklaşmacı motivasyon stratejileri olan kişiler, problem ya da tehdit tekrar baş gösterene kadar, "teh­dit" uzaklaştıkça, motivasyonlarının önemli bir kısmını yitire­ceklerdir. Uzaklaşmacı motivasyon genelde döngüseldir; bir güçlü bir zayıf olma eğilimi gösterir. Yüksek motivasyonu motivasyonsuzluk ve sonra tekrar yüksek motivasyon izler. " ikincisi, bu motivasyon yönelimiyle motive olan insanlar sadece endişe, rahatsızlık ya da acıdan uzaklaşıyor oldukları için, nereye gittiklerine pek dikkat etmezler. Kızgın tavadan ateşe atlamak deyimi, problemlere çok fazla yoğunlaşılırsa neler olabileceğini çok güzel anlatır. Dikkatleri neyi isteme­dikleri üzerinde yoğunlaşmıştır, neyi istedikleri üzerinde de­ğil. Başka bir deyişle, nereye gittiklerini görmezler çünkü da­ha önce nerede olduklarına bakmaktadırlar. Buna bazen yoksulluk bilinci denir.

Üçüncüsü, uzaklaşmacı bir motivasyon kullanan kişiler, endişe ve stres seviyelerine dikkat etmelidirler. Bir şeyler­den uzaklaşmaya motive olan insanlar, harekete geçmeye motive olmadan önce bir sürü acı ve endişe yaşarlar. Eğer harekete geçmeden önce stres ve endişe seviyelerinin fazla yükselmesine izin verirlerse bu, sağlıklarına etki edebilir. Bazı şirketlerde, baskı altında iyi çalışabilmek bir şeref ma­dalyası gibidir. Oysa aynı kararların çok daha az strese gire­rek alınması da mümkündür. Yüksek kan basıncı ve tansiyo­nun getirdiği baş ağrıları; en sonunda harekete geçmeden ön­ce stres depolamanın zararlarından sadece iki tanesidir.

Bunun yerine aynı kişiler, Dr. Zweig ve daha birçok usta karar alıcıları gibi çok fazla strese girmeden, hafif rahatsız­lık derecelerine önceden tepki vermeyi öğrenebilirler. Ne de olsa, cevap verilmesi gerektiğini anlamanız için bir telefonun ne kadar yüksek sesle çalması gerekir ki? Kalkmanız için bir koltuğun ne kadar rahatsız olması gerekir? Bütün bunlar du­yarlılığınıza bakar. Başarılı insanlar; insanlara ve ortamlara karşı duyarlılıklarını geliştirirler ki mümkün olan en fazla hareket esnekliğine sahip olsunlar, acı ya da rahatsızlık on­ları harekete geçmeye zorlamadan önce hâlâ bir şansları var­ken eyleme geçebilsinler. Rahatsızlıklara, hâlâ küçüklerken nasıl tepki vereceklerini bilirler. Problemlere ve kaçınmak is­tedikleri durumlara karşı tetiktelerken, hayatta tam olarak istedikleri şeye doğru motive olmuşlardır.

Neyse ki, NLP ile hem uzaklaşmacı hem de yakınlaşman motivasyonu nasıl kullanabileceğimizi öğrenebiliriz. Acı, stres ve endişenin bir tercih meselesi olduğunu biliriz. Eğer isterseniz en güçlü motivasyona pek az rahatsızlık çekerek ve büyük zevk alarak sahip olabilirsiniz.

Yöneticiler Motivasyon Yönünü Nasıl Uygulamaya Geçirebilir?

Hem uzaklaşmacı hem de yakınlaşman motivasyon önemli olduğuna göre, her ikisini de kendimizi motive etmek için bi­linçli bir biçimde kullanabiliriz. Ayrıca başkalarını motive et­mek için de kullanabiliriz. Bu bilgi, özellikle yöneticiler ve süpervizörler için yararlıdır. Yöneticiler, işlerinde başkaları­nın kullandığı kelimelerden ve davranış kalıplarından farklı insanların farklı yollarla motive olduklarını fark edebilirler. Örneğin bazı insanlar ödüller, primler, özendirici hareketler ve övgülerle daha kolay motive olurlar. Bahamalara bir gezi, yeni bir araba, üstlerinin övgüsünü kazanacaklarını bildikle­rinde daha sıkı çalışırlar. Amaçlardan ve hedeflerden bahse­derler. Size neye erişmek, neyi kazanmak ve elde etmek iste­diklerinden bahsederler. Bu insanlar söz konusu olduğunda, etkili bir yönetici yakınlaşmacı bir motivasyonu harekete ge­çirecek şeyler kullanacaktır: hedefler, ödüller.

Uzaklaşmacı bir motivasyon yönü olanlar içinse aynı ödüller ve hedefler çok az anlam ifade eder. Bir yönetici olarak kendi kendinize, "Onlara bütün bu ödülleri sunuyorum ama hâlâ kıçlarının üzerinde oturuyorlar," diye düşünebilirsiniz. Sinirlenip onlara bağırabilirsiniz, "Bir şeyler üretin yoksa sizi kovarım!" veya yumuşak, ciddi bir ses tonuyla yakında muhtemelen gerçekleşebilecek olan işten çıkarmalardan duyduğunuz endişeyi dile getirebilirsiniz. Aniden deli gibi ça­lışmaya ve daha önce hiç çıkarmadıkları kadar iş çıkarmaya başlarlar. Gözlem gücü kuvvetli bir yönetici olarak, durumun farkına varır ve "Hmmm, personel içinde uzaklaşmacı moti­vasyona sahip kişiler var. Bu insanlar rahatsızlık verici olumsuz durumlardan kaçınmak üzere motive oluyorlar," di­yebilirsiniz. Kendilerine bağırılmaması için, rahatsızlık veri­ci şeyleri sırtlarından atmak için iş çıkarıyorlar.

Bu kanı, "Kızını dövmeyen dizini döver" ya da "Acı yoksa kazanç da yok" gibi kalıplaşmış yargıları haklı çıkarıyor gibi görünse de, insanları sürekli olarak endişe ve rahatsızlık ve­rici şeylerden uzaklaşmaları için dürtüklemenin, tıpkı yerel karnavalda sürekli yürümek zorunda kalan atlar gibi, donuk tepkiler vermelerine yol açabileceğini eklememize izin verin. Ayrıca çok fazla zorlama tehlikesi de vardır. Bu durumda ki­şi, becerebilirse fiziksel olarak, beceremezse zihinsel olarak içinde bulunduğu durumdan uzaklaşacaktır. Uzaklaşmacı motivasyon hakkında düşünmenin çok daha üretken bir yo­lu, onu problemlerden uzaklaşmak olarak düşünmektir. Bu kişilerin çoğu mükemmel problem çözücülerdir. Bu dillerine bile yansır. Bunlar yanınıza gelip, "Kusura bakmayın, sanı­rım bir problemimiz var," diyen kişilerdir. Bir problem gö­rünce kendilerini onu çözmek zorunda hissederler. Çok zor bir sorunu çözümlediklerinde, duygusal bir rahatlama hisse­der, içlerinden "işte bu" ya da "evreka" derler.

Öbür taraftaysa, yakınlaşmacı motivasyona sahip kişiler amaçlara doğru ilerlemektedirler. Bunu kullandıkları dilde de duyabilirsiniz. Bazen şöyle şeyler söylerler: "Amacım re­fah, kabul görmek ve bir fark yaratmak." Amaçlarına kayda değer bir biçimde yaklaştıklarında duygusal bakımdan bir doruğa çıkarlar ve içlerinden "evet!" derler.

Planlama Yaparken Motivasyon Yönünden Yararlanmak

Eğer bir yöneticiyseniz, her iki motivasyon yönünü de anla­mak ve insanları ona göre motive etmek sizin işinizdir. Bura­da size, iki tip motivasyon yönüne de sahip kişilerin bulundu­ğu grup ya da takımlarda kullanabileceğiniz bir stratejik planlama modeli sunacağız. Unutmayın, motivasyon yönleri zıt. Bu sebeple eğer onlara rehberlik edip yol göstermezseniz tartışmaya meyilli olacaklardır.

Diyelim ki grup ya da takımınızın bir organizasyon ya da grup hedefini formüle etmesini istiyorsunuz. Ne istediğinizi anlatırken, verdiğiniz mesaja olumlu tepki verenleri tespit et­mek için odaya bir göz atın. Yakınlaşmacı kişiler büyük ihti­malle sizinle aynı fikirdeymiş gibi başlarını sallayanlar ve tar­tışmaya bir an önce katılıp, açtığınız yolda ilerleyerek olasılık­ları tasarlayanlar olacaktır. Herhalde birkaç dakika içinde uzaklaşmacı bir takım elemanı, "Bu asla işe yaramaz," gibi şeyler söyleyecektir ve nedenleri sıralamaya başlayacaktır. Saygıyla dinlemeniz ve sonra da ona, sorun çözme becerilerinin bu  sürecin ilerideki aşamalarında hayati öneme sahip olacağını ama bu noktada zamansız olduğunu belirtmeniz önemlidir.

Hatırlayın, NLP varsayımlarına göre insanlar her za­man ellerindeki seçenekler arasından en iyisini seçer­ler ve her davranışın altında olumlu bir niyet yatar. İti­razını dile getiren takım üyesine bakarken, bu ön varsayımların hayata geçtiklerini görüyorsunuz. Bu kişinin kişisel ta­rihi ve doğal motivasyon şekli onu, takımın geri kalanı daha fazla acı Ve rahatsızlık içine girmeden size yönteminizin yan­lışlarının nerede olduğunu göstermeye zorluyor. Yorumları, size yeni kıvılcımlanmaya başlamış bir fikrin üzerine atılan soğuk su gibi gelse de, o ortada gelecekte kontrolden çıkacak olan ve en iyisi şimdiden önüne geçmek olan bir yangın görü yor. Tıpkı grubunuzda itirazı olan diğer üyeler gibi, niyet olumlu. Onlar aslında birer takım oyuncusu, sadece zamanlamaları biraz erken.

Bir yönetici olarak gruba yeni bir plan önermek sizin görevinizdir. Önce bırakın hayalperestler özgürce hayal kursun­lar. "Hedef belirleyicilerin" hayal edebildikleri en büyük viz­yonu hayal etmelerine, mümkün olanın sınırlarını zorlaması­na izin verin. Böylece "problem çözücülerin" çözecek bir şeyle­ri olur. Hatta baskın olan ilgi ve becerilerine göre iki gruba ayrılmalarını önerin: bir tarafta amaçlar ve hayaller, diğer ta­rafta zorluklar ve sorunların çözümleri. Bu iki takımı odanın farklı köşelerine götürüp ya da bir masa çevresinde toplayıp, yakınlaşma motivasyonu olan takıma bir amaç, hayal ya da hedef belirlemelerini söyleyin. Uzaklaşman motivasyonu olan gruba da, hiçbir problemin gözden kaçmaması için bütün negatifleri not alırken sessiz durmalarını vurgulayın.

Yakınlaşmacı hayalperestler amaçlarını belirlediklerinde, onlara teşekkür edin. Çünkü onlar da iyi niyetle, yapabildik­leri en iyi seçimleri yaptılar. Sonra eğer amaç ya da planda zayıflıklar varsa, piyasanın veya rekabet ortamının bunu or­taya çıkarmasını bekleyebileceğinizi ya da problem çözücü takımın bize bunların neler olduğunu söyleyebileceğini ve böylece gerçekten sağlam ve her şeye hazırlıklı bir plan geliş­tirebileceğini ekleyin.

Amaç odaklı yakınlaşmacı takımın işi nereye gidileceğini belirlemektir, uzaklaşmacı takımın işi ise bizi oraya gitmek­ten neyin alıkoyabileceğim, çözülecek potansiyel problemleri belirlemektir. Her iki motivasyon yönelimini de kullanarak sırasıyla hem inişleri hem de çıkışları planlıyorsunuz. Çalı­şanlarınız bu kalıbı öğrendiklerinde, iki grup arasındaki ile­tişim her iki motivasyon ve düşünce tarzım da takdir etmek üzerine kurulacaktır ve bu da takımınızdaki herkesin kay­naklarını ve becerilerini harekete geçirecektir. İyi şirketler ve iyi yöneticiler bunları iyi dengeler, çünkü ikisi de başarı için hayati derecede önemlidir. Sıraları da hayati derecede önemlidir: önce yakınlaşmacı, sonra uzaklaşmacı.

İletişim Kurarken Motivasyon Yönünden Yararlanmak

Ama kısa bir talimat veriyorsanız, sıralamayı ters yapmak daha çok işe yarar. Her gün, her birimizin birilerine bazı tali­matlar vermesi gerekir. Garajın kilidinin nasıl açıldığı ya da bir raporun nasıl hazırlanmasını istediğimiz kadar basit, ve­ya bir müşteriyle yapılan konuşmanın sonunda neler söylen­mesi gerektiği kadar önemli olabilir. Yıllarca kendimiz ve başkaları üzerinde yaptığımız gözlemler, insanların önce ne istediklerini sonra da ne istemediklerini söylediklerini göster­di. Mesela, "Garaj kapısının kolunu sağa çek ama çekerken sallama ve asılma." Benzer şeyleri ofiste de duyarız. İyi niyet­li bir yönetici, "O raporu bana yarın getirin. Mükemmel olup olmamasına kafayı takmayın. Bu bir müşteri takdimi değil." Geçen bölümde etkilerini tartıştığımız olumsuz ifadeleri ha­tırlıyor musunuz? Olumsuz ifadenin içinde barındırdığı eyle­me odaklanırız, hatta onu yaparız. Olumsuz ifade sonda oldu­ğunda, onu daha iyi hatırlama eğilimi gösteririz. Zihnimizi yapılacak şeyden çok, yapılmaması gereken şeye odaklarız.

Eğer size ufacık kelimeleri çok fazla önemsiyormuşuz gibi geliyorsa, bir an durun ve aşağıdakileri okuyun. Sanki saygı duyduğunuz biri size söylüyormuş gibi okuyun. Her ikisini de okumayı bitirince duygularınız ve tavırlarınız arasındaki farkı ayrımsayın.

"Bu sefer bu işi vaktinde ve bütçenin altında bitirelim. O yüzden yan projelere dalmak ve son dakika değişiklikleri yapmak yok, tamam mı?"

"Bu sefer yan projelere dalmak ve son dakika değişiklikleri yok. Bu işi vaktinde ve bütçenin altında bitirelim, tamam mı?"

Eğer siz de çoğunluğun içinde yer alıyorsanız ikinci ifade size birincisinden daha çekici ve olumlu gelmiştir. Şu ayrıntı son derecede önemlidir: Birinci ifadede önce amaca doğru yönlendirilmiş, sonra da kaçınmanız gereken problemlerle baş başa bırakılmıştınız. Oysa ikincisinde önce kaçınmanız gereken problemler sunulmuş ve sonra amaca doğru yönlen­dirilmiştiniz.

Her gün, karşılaştığınız herkesin zihninde bir izlenim oluşturuyorsunuz. Yorumlarınızı şu sırayla ifade ederek, bu kavrayışı Motivasyon Yöneliminden en büyük faydayı sağla­mak için kullanabilirsiniz: önce olumsuz, sonra olumlu. Önce neyi istemediğinizi, sonra neyi istediğinizi belirtin. Bazı in­sanlar hiçbir olumsuz düşünceyi söylemek veya düşünmek istemediklerini söylerler. Bu takdire değerdir ama gerçekçi değildir, çünkü bu şekilde asla doğru geri besleme veremez­siniz. Ne zaman bir şeylerin istediğiniz gibi olmadığından bahsederseniz —bu ister bir yemek, ister bir toplantı, bir film, bir müzik CD'si, ister bir randevu olsun— düzeltici olumsuz geri besleme sunmaktasınızdır. Ne istediğiniz ile ne istemediğiniz arasında net bir zıtlık oluştururken olumsuz geri besleme çok değerlidir. Onları sıraya koymak, istediği­niz deneyimleri daha sık yaşamanızı sağlayacaktır.

Karşılaştığımız insanların büyük bir çoğunluğu yakınlaşmacı motivasyondan çok uzaklaşmadı motivasyon kullan­maktadırlar. Eğer bu insanlardan biriyseniz, kendinizle olan iletişiminizde bu yeni sıralamayı kullanmanız hayatınızda büyük bir fark yaratacaktır. Önce her zamanki olumsuz yoru­munuzu yapıp, sonra da bilerek onun peşine olumlu bir hedef takmanız, her düşüncenizin sizi istediğiniz şeye doğru yönlen­direrek bitmesini sağlayacaktır. Bu sizi dengeleyecektir.

Öbür taraftan, doğal olarak Motivasyon Yönünün yakınlaşmacı ucuna doğru çekilen insanlardan biriyseniz, bu ileti­şim kalıbını repertuarınıza eklemek tanıştığınız insanların çoğundan aldığınız sonuçların gelişmesini sağlayacaktır. Çünkü insanların çoğu motive olmak için önce nelerin olma­sını istemediklerini düşünme ihtiyacı hissederler. Onlarla ile­tişim kurarken işe bu noktadan başlayıp sonra da yakınlaşa­cak değerler sunup onlara ve kendinize yardımcı olabilirsiniz.

Güçlü Değerlerin Etkisi

Şimdiye kadar Motivasyon Yönünün ne olduğu ve insanları motive etmede nasıl kullanılabileceği hakkında iyi bir fikir edinmişsinizdir. Bütün bunların yanı sıra, insanların moti­vasyonu üzerinde süper şarj edici görevi gören bir başka fak­tör daha vardır ye bu da onların değerleridir. Değerler son derece önemlidir. Onlar hayatın cetvelleridir. Neye değer verdiğimiz, hayatın bizim için ne anlam ifade ettiğini, hangi eylemlerde bulunacağımızı, neye doğru yakınlaşacağımızı ve neden uzaklaşacağımızı belirler.

Daha önce belirttiğimiz gibi, fiziksel seviyede motivasyon yönü, acıdan uzaklaşmak ve zevke yakınlaşmak anlamına gelir. Düşünce ve duygular boyutunda ise değerlerden uzak­laşmak ve değerlere yakınlaşmak anlamına gelir. Buradaki hayati nokta, insanların değerleriyle bağlantıları koptuğun­da motivasyonlarını kaybettikleridir. Değerleriyle bağlantı­ları o kadar kopmuştur ki saatlerce televizyonun karşısında oturur, eğlenceli ve kafalarını dağıtacak bir şey bulmak umu­duyla kanaldan kanala gezinirler. Çoğunlukla kendimizi oto­matik pilota takılmış ve sonra da kendimizi bütün o zamanın / nasıl uçup gittiğini merak ederken buluruz.

Hayatın değeri ve kalıcı değerler konusundaki gerçek uz­manların bir kısmı da yaşlılardır. Hayatlarının büyük kısmını bitirmiş bu insanlara, onlar için gerçekten önemli olan şeyle­rin neler olduğunu sorun. Hiçbiri, "Keşke daha çok televizyon seyretseydim," ya da "Endişelenmeye daha çok zaman ayır­mam gerekirdi," demeyeceklerdir. Tersine, genellikle aile fert­leri ve arkadaşlarla sıkı bağlar kurmanın öneminden bahse­derler. Ve hayatlarında yaşadıkları zorlukları, maceraları ve zaferleri keyifle anarlar. Pişmanlıklardan bahsetseler de, sa­dece birkaçı yaptıkları bir şeyden gerçekten pişman oldukla­rını söylerler. Çoğu, bir şeyi yapmadıklarından ötürü pişman­dır. İşin özü, hayatlarının en güzel anlarının çoğunlukla ellerinden kayıp gitmesine izin verdiklerini söyleyeceklerdir. En önemli değerlerini belirlememiş ve onları gerçekleştirmek için pek bir şey yapmamışlardır. Bunun yerine zamanlarım önemsiz uğraşlarla harcamışlardır. Onların bilgeliği bize baş­ka türlü tercihler yapmamız için rehberlik edebilir.

Değerlerimizle kurduğumuz bağlantı bir seçimin sonucu olabilir mi? NLP varsayımını hatırlayın: Bir şeyi birisi ya­pabiliyorsa, onu yapmayı herkes öğrenebilir. Dünyada kendilerini tamamen değerlerini gerçekleştirmeye adamış insanlar var mıdır? Elbette vardır. Bu sadece, aynı sonuçları üretebilmemiz için bu uzmanların beyinlerini nasıl kullan­dıklarını keşfetme meselesidir. Uygulamak üzere olduğunuz NLP tekniği, en önemli değerlerinizi önünüze serecektir. Ayrıca değerleriniz ve eylemleriniz arasındaki bağlantıyı kura­caktır. Böylece zamanınızın daha çoğunu gerçekten elde et­mek istediğiniz şeyler için harcayacaksınız.

Bir kalem kağıt alıp aşağıdaki soruların cevaplarını yaz­mak sizin için faydalı olabilir.

•       Hedeflerim nelerdir?

•       Benim için önemli olan ne?

Cevaplarınız; kariyerinizde bir başarı, kendiniz ve aileniz için istediğiniz bir yaşam tarzı, bir tatil, yeni bir iş, bir fırsat ya da bir ilişki olabilir. Cevabınızın ne olduğunu şimdi düşü­nün. Aklınıza getirin; hatta aklınıza birden çok hedef getirin. Bir kere bunu yaptıktan sonra, bazı kısımları kafanızda net­leşmemiş bile olsa, her hedefiniz hakkında kendinize şu üç soruyu sorun:

•       Bu hedefin nesi önemli?

•       Bu hedefte değer verdiğim neler var?

•       Bu hedefin benim için anlamı nedir?

Bazen aklınıza bir sözcük gelebilir: özgürlük, meydan okuma, kabulleniş, bağlantı ya da güvenlik. Bu, bazen bir cümle formunu da alabilir: "İnsanların imkansız olduğunu düşündükleri şeyleri başarmak", "kendimi kanıtlamak", "ye­ni bir şey yaratmak", ya da "dünyayı daha iyi bir yer yap­mak" gibi. Ne olurlarsa olsunlar, bu kelimeler içsel değerleri­mizi gösterirler. Eğer önemli değerlerimize uygun yaşamaz, onları gerçekleştirmezsek, görünüşte başarılı olsak bile ha­yal kırıklığı, boşluk ve daha beter şeyler yaşarız. Değerler, hayatın bize ifade ettiği anlamın ölçüşüdürler. Bütün amaç­larımız, hayallerimiz ve arzularımız, sadece değerlerimizi gerçekleştirmenin araçlarıdır. Eğer aileniz için yeni bir ev almayı düşlüyorsanız, büyük ihtimalle dikkate aldığınız bazı değerler vardır. Evin belli sayıda odası olmasını, belli bir semtte ve belli bir tarzda olmasını istersiniz. Kriterleriniz aracılığıyla tatmin edilen değerleriniz herhalde şunları kap­samaktadır: Herkese ferah bir yaşam alanı sağlamak; lüks, sükunet ve hatta içinizde duyacağınız bir başarı hissi. Aynı önemli değerler, bir araba alırken ve hatta işinizi değiştirir­ken de devreye girecektir. Bunlar, hepimizin isteklerimizi ve başarılarımızı ölçerken kullandığı şeylerdir.

Değerlerimiz, motivasyonumuza etki ederler. Eğer sağ­lam değerlerimiz yoksa motivasyonumuz az olur. Eğer değer­lerimiz kuvvetliyse, motivasyonumuz da aynı derecede kuv­vetli olur. NLP ile buna doğrudan etki etmek mümkündür. Bir deneyim hakkında düşündüğünüzde, duyusal biçemler-den bir ya da birkaç tanesini kullanırsınız: görsel, işitsel, dokunsal, kokusal ve tatsal. Çoğu insan için, bir deneyimi bu biçemlerin hepsini ya da çoğunu kullanarak düşünmek sade­ce bir görüntü, kelime ya da sesi kullanarak düşünmekten çok daha motive edici olacaktır. Bir deneyimi birçok biçemi kullanarak düşündüğünüzde daha gerçekçi gelir ve bu sebep­le de tepkiniz daha kuvvetli olacaktır. Örneğin, tek başına limon kelimesini düşünün. Bir de ça­bucak aklınıza bir limon görüntüsü getirin ve ne tepki verdi­ğinize dikkat edin. Şimdi de aynı limonun üç boyutlu, sapsarı bir görüntüsünü görün ve onu keskin bir bıçakla ikiye böldü­ğünüzü hayal edin. Bıçağın limonu keserken çıkarttığı sesi duyun, suyunun akışını izleyin ve havaya yayılan limon ko­kusunu koklayın. Şimdi yarım bir limonu elinize alın ve ağ­zınıza götürüp bir tadına bakın. Dişlerinizin, sulu meyve özünü ısırırken çıkardığı sesi dinleyin ve ekşi sıvının ağzını­za aktığını hissedin. Verdiğiniz tepkiye yine dikkat edin. Tek bir limon kelimesini duyduğunuzdan ya da aklınızdan hızlı­ca bir limon görüntüsü geçirirken olduğundan biraz daha fazla tükürük salgılıyor musunuz? Büyük ihtimalle. Peki şimdi kıpkırmızı, tatlı çilekler hayal ederseniz ne olur?

Bir deneyimi düşünme biçiminiz, ona kuvvetli mi yoksa zayıf mı tepki vereceğinizi belirler. Şimdi bu farkındalığı çok değer verdiğiniz deneyimleriniz hakkında nasıl düşündüğü­nüzü bulmaya uyarlayalım.

Uygulama:4

Konu: Bir Deneyimi Neyin Karşı Konulamaz Yaptığını Belirlemek

Amaç: Bu alıştırma, beyninizin, görüntülerin etkisini, onlara ulaş­mak için karşı koyamayacağınız bir biçimde adımlar attıra­cak derecede güçlendirip motivasyonunuzu arttırmak için görüntüleri nasıl "kodladığını" anlamanıza yardımcı ola­cak. Bu alıştırmaya bütün dikkatinizi vermeniz önemlidir.

Yüksek Motivasyonlu Deneyim. Size gerçekten çekici ve karşı konulamaz gelen bir iş düşünün. Yapılması kendi başına eğlenceli olmayan, ama onu gerçekten yapmayı iste­menizi sağlayacak kadar büyük ödüller getirecek bir şey
düşünün. Düşünürken, onu çekici ve karşı konulmaz bulu­yorsunuz. Önemli olan, sizin onu çekici bulmanız ve onu sa­hiden de gidip yapmanızdır. Ve kendinizi çekiciliğine kaptı­rırken, zihninizdeki görüntüye bir film yönetmeninin baka­bileceği gibi bakın. Sinemasal unsurlara dikkat edin: set, ışıklandırma, ses. Bütün bunları bir film haline getirebile­cek kadar net görün. Zengin, canlı detaylarla dolu bir film. Bunu yaptıktan sonra, geçici bir süre için bu çekici deneyi­min dışına çıkın.

Deneyimden Koparan Ruh Hali. Derin bir nefes alıp verin ve çevrenize bakının.

Nötr Deneyim. Şimdi, bir bardak, bir kalem, bir kağıt parçası gibi, umursamadığınız bir nesne seçip ona zihin gözünüzde bakın. Onu umursamama deneyimini yaşayın. Tekrar bir film yönetmeni olun ve bu içsel görüntünün sine­masal özelliklerini listeleyin.

Deneyimden Koparan Ruh Hali. Bunu tamamladık­tan sonra tekrar derin bir nefes alıp kafanızı boşaltın.

Deneyimleri Karşılaştırın. Çok çekici bulduğunuz ve umursamadığınız şeyler arasındaki farklara dikkat edin. Beyinlerimiz farklılıkları fark etmek üzere tasarlanmıştır ve farklılıkları bulmak için kıyaslama yapmalısınız. İşte birçok insanın bulduğu farklılıklar.

"Çok çekici" daha parlaktı; "umursamıyorum" daha ka­ranlıktı.

"Çok çekici" renkli, "umursamıyorum" siyah-beyazdı veya renkleri solmuştu.

"Çok çekici" daha büyük ve daha yakınımdaydı; "umur­samıyorum" daha küçüktü ve uzaktaydı.

"Çok çekici" daha önümdeydi, "umursamıyorum" ise yan taraflarda bir yerdeydi.

"Çok çekici" de sesler ve konuşmalar vardı, muhtemelen heyecan verici konuşmalardı; "umursamıyorum" sessizdi.

Bu iki deneyim arasında bulabildiğiniz bütün farklılıkla­rın bir listesini yapın. Bunlar, beyninizin size bir şeyin de­ğerli ve uğruna motive olmaya değer olduğunu anlatırken kullandığı öğelerdir. Bunlar motive olma anahtarlarımızdır.

 

Altbiçemleri Keşfetmek

Farklılıklar listenize tekrar bakın. Listenizdeki bazı öğeler biçemlere işaret ediyor olabilir: bir görüntü, bir ses, bir keli­me, bir duygu, koku ya da tat. Ama bu öğelerin çoğu, büyük ihtimalle altbiçemlerdir. Altbiçemler, bir biçemin barındırdı­ğı daha küçük öğelerdir.

Mesela görsel biçemde; bir görüntü 3 boyutlu ya da düz, bir film ya da sabit resim, çerçevelenmiş ya da panaromik, net ya da bulanık vs olabilir. İşitsel biçemdeki bir kelime ve­ya ses, yüksek ya da alçak perdeli, yüksek ya da alçak sesli olup farklı tempo, ritim, geliş yeri, tonlama ve tınılara sahip olabilir. Bir duygu da vücudunuzun bir parçasını ya da tama­mını etkileyebilir ve yoğunluk, ısı, doku, hareket, hareket yönü vs bakımından farklılıklar gösterebilir. Kullandığımız dil, tanımlayacak kadar zengin olmasa da koku ve tatlar da bir­çok farklılıklar gösterebilir. Çoğu insan için, çekici bir şeyin altbiçemleri şunlardır: büyük, yakın, panaromik, üç-boyutlu, zengin renkli, net vs. Onlar için en önemli veya çekici olan şe­yin görüntüsü, onlara doğru eğim gösteriyordur. İçsel sesler, her taraftan gelmekte olup, zengin ve armoniktir. Ancak in­sanlar, bir şeyi hangi altbiçemlerin çekici kıldığı konusunda bazı farklılıklar gösterirler; önemli olan, sizin bir başkası için "çok çekici" nitelemesinin nasıl bir şey olduğunu bilmenizdir. Önceki alıştırmalarda kullandığınız "çok çekici" ve "umursamıyorum"u tekrar gözden geçirin ve ikisi arasında ilave altbiçem farklılıkları arayın. Şimdi, beyninizin, bir de­neyimi çekici yapmak için kullandığı yolları ayrıntılarıyla yazdığınıza göre, davranışlarınızın değerlerinize uymadığı zamanlarda verdiğiniz tepkileri değiştirmenin anahtarını elinizde tutuyorsunuz. Çoğumuzun, bilinçli zihnimizle bir şe­yi yapmanın değerli olacağına inandığımız ama bir türlü onu yapmaya motive olamadığımız zamanları olmuştur. İşte bir NLP öğrencisinin yaptığı. Zihnine bakıp, yediği farklı yemek­lerin nasıl gözüktüklerine bakmaya karar verdi. İlgisini özel­likle çok sevdiği yiyecekler çekiyordu. Tabii ki, çikolatalı kek zengin bir biçimde detaylandırılmış, 3 boyutlu ve tam ağzı­nın önündeydi. Öbür taraftan, kuşkonmaz ve diğer sağlıklı sebze meyveler, görüş alanının köşesinde bir yerde, siyah be­yaz olarak etkisiz bırakılıyordu. Bu kadın, daha sağlıklı ye­mekler yiyip, sağlık ve kilo hedeflerine ulaşmak istediğin­den, sistematik olarak içsel yemek görüntülerinin altbiçemlerini değiştirdi. Görüntülerini zihin gözünde siyah-beyaz ve 2 boyutlu yapıp uzaklaştırarak çikolatalı kek ve diğer tatlı­ların çekiciliğini azalttı. Sonra daha renkli, zengin detaylı ve üç-boyutlu yaparak kuşkonmazın, diğer sebze ve meyvelerin çekiciliğini arttırdı. Bunun, yeme alışkanlıkları üzerinde anında ve otomatik bir etkisi oldu. Kendini, daha sağlıklı ye­mekleri tercih eder buldu. Görüntülerinin altbiçemlerini değiştirerek davranışını daha güçlü değerleriyle —sağlıklı bir yaşam sürmek— uyum içine soktu.

Bu teknik bizi, hayatlarımıza, değer verdiğimiz şeyleri sokmamız için motive edebilir. Kendimizi, yaşlılığımızda, gerçekten değer verdiğimiz şeyleri yapmadığımız için piş­manlık duyarken bulmamıza gerek yoktur. Değer verdiğimiz şeyler, şu anda, daha odaklanmış, belirgin ve sahici olabilir.

Uygulama:5

Konu: Motivasyonunuzu Artırmak

Amaç: Birçok insanın kendilerini motive etmeye çalışırken kul­landıkları içsel görüntüler karşısında şaşırır kalırdınız. Zihin gözlerinde, işi bitirdiklerinin küçük, karanlık slaytlarını ya da bir projeyi tamamlamanın ödülünün bulanık, siyah-beyaz bir resmini görürler. Motive olmamalarına şaşmamalı. Şimdi, ne istediğinizin ve neye değer verdiğinizin zengin ve karşı konulamaz bir resmini yapabilirsiniz. Ne kadar büyük, zengin, renkli, üç boyutlu ve net olursa o kadar iyi.

Değerli İş. Yapmaya değer bulduğunuz ama yapmaya bir türlü elinizin varmadığı bir şey düşünün.

İtirazları Kontrol Edin. Durun ve kendi içinize dönüp, bu görevi almanıza itirazı olan bir kısmınız olup olmadığını sorun. Bütün itirazlara karşı duyarlı olun. Eğer gelen itiraz­lardan birini kolaylıkla çözümleyemezseniz, hiçbir kısmını­zın itiraz etmeyeceği başka bir şey düşünün. (Bunu yapar­ken vücudunuzdan negatif bir sinyal içinizden negatif bir itiraz gelip gelmediğini anlamış olursunuz.)

Sonuçlar. Bu işi bitirince ne olacağını düşünün; işi yap­ma sürecinin değil, sağlayacağınız olumlu faydalar üzerinde durun. Bunu yapmış olmaktan birçok yönden nasıl kazançlı çıkacaksınız? Bu kazançları şu anda nasıl düşünüyorsunuz?

Altbiçemleri Değiştirin. Şimdi, bu işi bitirmenin sonuç­ları hakkında nasıl düşündüğünüzü değiştirmek için dör­düncü alıştırmada keşfettiğiniz öğelerin listesini kullanın. Bu görüntüleri büyütün, yakınlaştırın, daha renkli vs ya­pın. Hoş sesi, cesaretlendirici sözleri ya da bir deneyimi si­zin için çekici ve karşı konulmaz yapan her neyse onu ekle­yin. Tıpkı dördüncü alıştırmadaki "çok çekici" deneyimlerin­de yaptığınız gibi, işe güçlü bir şekilde çekilene kadar bunu yapmaya devam edin.

 

Heyecan Dolu bir İçsel Yaşam Kurun

NLP' nin kurucularından Richard Bandler, ortalama insanın içsel seslerini ve diyalogunu cılız, cılız, cılız olarak nitelemek­ten hoşlanır. Bandler diyor ki, "Çoğu insanın, onları cesaret­lendirip, mahmuzlayacak bir iç sesi yoktur. Fonda kimse şar­kılar söylememektedir". Bandler, NLP öğrencilerine, güçlü bir biçimde motive eden içsel bir müzik duymaları için alış­tırmalar yaptırtır. Onlara, zorlukların ve engellerin işaretle­rini gördüklerinde, içlerinde zengin, derin ve kuvvetli kahka­halar duydurtur. Bunları yaptığımızda, deneyimimiz daha hayat dolu, daha canlı olur. Bize, yaptığımız şeyler için heye­can duydurtur ve beklenti içine sokar.

Eğer içinizde bir heyecan yoksa hayatınızın dışarıda heye­can verici olmasını bekleyemezsiniz. Eğer bir konuşma ya da sunuş yapmak üzere sahneye çıkıyorsanız zihninizde büyük bir rock grubunun ya da senfoni orkestrasının, ilham verici ve coşturucu bulduğunuz bir parçayı çalmasını istersiniz. Siz kürsüye doğru ilerlerken müzik yükselir ve hızlanır ve tam kürsüye vardığınızda doruk noktasına ulaşır. Zihninizde güç­lendirdiğiniz görüntü ve seslerden dolayı, içinizde hissettiği­niz heyecan ve enerji otomatik olarak gruba da yansıyacaktır.

Dördüncü ve beşinci alıştırmalar, hayatınızda, ulaşmak için çaba göstermeye yetecek kadar yakınlaşmak istediğiniz bir şey olduğunu varsayar. Ama ya Motivasyon Yönünüz uzaklaşmacıysa? Aynı alıştırmalar sizin de işinize yarar. Sa­dece, sizi karşı konulamaz şekilde çeken şeye doğru gitmeye değil sizi iten şeyden karşı konulamaz şekilde kaçınmaya motive olduğunuzu kabul edin. Pozitif sonuçları büyük, parlak vs yapmak yerine, işi yapmamanın hoş olmayan sonuçlarını bü­yütüp yaklaştırmanız gerekir. Bazı insanlar o kadar kötü so­nuçlar düşünürler ki günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıl­larca harekete geçemezler. Duygularının yoğunluğu yavaş ya­vaş artıp bir sürü endişe ve strese sebep olur. Bazı insanlar değişmeden ya da eyleme geçmeden önce gereğinden fazla iç­sel acı hissetmek zorundadırlar. Şu alternatifi deneyin. Ka­çınmak istediğiniz şeyi düşünün. Şimdi, üzerinize gelmesini ve uğursuz, sinsi bir kahkaha atarak büyümesini, daha renk­li olmasını ve daha gerçekmiş gibi gözükmesini sağlayın. Eğer uzaklaşmacı bir insansanız ve sonucu bu şekilde deneylerse­niz, aylarca ve yıllarca kronik stres yaşamaktansa eyleme geçmek için hemen motive olursunuz. NLP’ de buna var olan motivasyon stratejisinden faydalanmak denir. En iyi tanınan motivasyon konuşmacılarından bazıları buna dayanarak ko­caman motivasyon sistemleri üretmişlerdir. Bu bir seçenektir ve NLP' ye göre bir seçeneğiniz olması seçeneğiniz olmamasın­dan iyidir ve bir sürü seçenek de birkaç seçenekten iyidir.

Motivasyon Stratejilerini Sağlığınız için Kullanmak

Birçok NLP öğrencisi yakınlaşmacı ve uzaklaşmacı motivas­yon stratejilerinden egzersiz ve diyet konularında yararlan­mak isterler. Çoğu insan hayatlarının bu alanını kilo vermek olarak düşünür ki, bu uzaklaşmacı bir motivasyondur. Belli ki bazı insanlar bunu formda ve sağlıklı olmaya doğru ilerle­mek olarak düşünürlerse daha iyi sonuçlar alacaklardır. Unutmayın, eğer aklınızda etkili ve karşı konulamaz düşün­celer varsa her iki motivasyon yönü de işe yarar. Bazı anneler sırf çocuklarına iyi bir örnek olmak için formda olmak isterler. Aklınızda, önemli ve karşı konulmaz değerlerinizin olması büyük bir fark yaratır.

Birçok meşgul yönetici, sağlıklarına zaman ayırmayı plan­lar ama kalp krizi geçirmeden önce bu onlar için bir öncelik ol­maz. Bu noktada, uzaklaşmacı taraflarındaki sakat kalma en­dişesi görüntüleri ya da yakınlaşmacı taraftaki kaybedilmiş sağlık görüntüleri iş taleplerinin yerini değiştirecek kadar ya­kınlaşır ve parlaklaşır. Tabii ki, içsel görüntülerinin altbiçemlerini hemen değiştirip, sağlıklarının, ailelerinin veya çalış­maya devam etme becerilerinin önemini arttırarak, doktorla­rına ve iyi ışıklandırılmış, antiseptik acil servislere yaptıkları bu büyük, korkutucu ve pahalı ziyaretlerin önüne geçebilirler­di. İstediğiniz şeylere doğru yol almak için uzaklaşmacı bir motivasyon stratejisinden yararlanmayı unutmayın.

Birçok insan, sağlıklı ve formda kalmak için kendilerini harekete geçirecek kadar çekici görüntüler geliştirmemişler­dir. Unutmayın, etkili bir motivasyon stratejisi, işin bitimi­nin güçlü ve zengin bir görüntüsünü gerektirir. Birçok insan, kendilerine egzersiz yaptırtmakta zorlanır. Hemen hemen hepsi kendilerini asla bitmeyecek bir rutinin ortasında oflayıp puflayarak görmektedirler. Bitmesine sadece birkaç da­kika vardır ama bu onlara sonsuzluk gibi gelir. İçsel diyalog­ları genelde şu iki varyasyondan biridir: Kendilerini tatlı söz­lerle ya da iğneleyerek eleştirmek, veya şekle girmeye çalış­manın gereksiz olduğunu söylemek. Kendilerini motive et­mekte güçlük çekmelerine şaşmamak gerek. Bunu motive ol­muş bir sporcunun içsel dünyasıyla karşılaştırın. Egzersiz yaparken bile, işi bittiği zaman ne kadar güzel görünüp ken­dini iyi hissedeceğine yoğunlaşmaktadır. Her idman aletinde yaptığı çalışma ya da koştuğu tur, onu, o tamamlanmış res­me ve iyi duyguya bir adım daha yaklaştırmaktadır. Harca­dığı zaman için mümkün olan en fazla faydayı sağlaması için, içsel sesleri dikkatini toplamasına ve egzersizi doğru yapmaya konsantre olmasına yardımcı olmaktadır.

Uygulama:6

Konu: Yeni Davranış Geliştirici

Amaç: NLP sayesinde, bir insan bir şeyi yapabiliyorsa, onu yapmayı herkes becerebilir. Size öğreteceğimiz sıradaki NLP tekniği, daha büyük bir yakınlaşmacı motivasyon stra­tejisine sahip olmanın bir yoludur.

Hazırlık. Size bu teknik boyunca rehberlik edebilmemiz için sakin ve sessiz bir yer bulun. Bu yöntemi kullanmak için gözlerinizi kapamanıza gerek yoktur. Sadece rahatlayın ve sağ yukarınıza bakın. Zihin gözünüzde, kısa bir mesafe
uzaklığında, tıpkı size benzeyen birini gördüğünüzü hayal edin. Bu alıştırmadaki bütün öğrenme işini bu "öbür siz" ya­pacak. Siz sadece gözlemleyeceksiniz. Yeni beceriler size an­cak bu işlemden tam anlamıyla tatmin olduğunuzda entegre
olacak. Oradaki "öbür siz"in etkinliklerinden kendinizi ta­mamen ayırdığınızdan emin olmak için, kendinizi bir pleksiglas/cam kürenin içinde hayal etmek bile isteyebilirsiniz.

Görev Seçin. Şimdi, kendinizi yapabilmek için motive etmek istediğiniz bir şey düşünün. Çok basit bir şey seçin. Örneğin, seçtiğiniz şey mutfak lavabosunu temizlemek, çek defterinizi düzenlemek ya da sabahları yataktan kalkmak
olabilir. Yapmayı sevmediğiniz ama sonunda elde edeceği­niz faydalardan dolayı yapmayı çok istediğiniz bir şey.

Faydaları Görün. "Öbür sizi" izleyin ve görev tamam­landığı zaman bunun neye benzeyeceğini görün. Buna, gö­revi yerine getirmenin pozitif sonuçları, hem doğrudan hem de hemen şu anda sağlayacağı faydaları ve gelecekte sağla­yacağı faydaları da dahildir.

Görevi Yerine Getirin. Şimdi "öbür siz"in bu görevi ko­laylıkla yerine getirişini görün. O "öbür siz"in bu işi yapar­ken, görevin tamamlanmış olduğunun bir resmine bakışını ve her şeyin tamamlanmış olduğunu görüp iyi hissedişinin
resmine bakın. "Öbür siz"in içsel sesinin cazip ve cesaret­lendirici olduğunu ve size gelecekteki ödülleri ve hedefe giden yolun ne kadarını tamamladığınızı hatırlattığını fark edin. Son olarak, iş bittiğinde, "öbür siz"in görevi tamamla­mış olmaktan dolayı ne kadar sevinçli olduğunu ve ödülün zevkini çıkardığını görün.

Tekrar ve Ayarlamalar. Eğer gördüğünüz şey size tam olarak sevinç vermiyorsa, bilinçaltı zihninizin bilgeliği ge­rekli ayarlamaları ya da değişiklikleri yaparken bir sis bu­lutunun, içsel görüşünüzün üzerini kaplamasına izin vere­bilirsiniz. Sis tekrar dağıldığında, ayarlamaların, sizin ho­şunuza gidecek ve sizin için iyi olan bir şekilde yapılmış ol­duğunu görecesiniz. Az önce yeni bir motivasyon stratejisi
kullanmış olan o "öbür siz" olmak ister misiniz? O "öbür siz"in bu yeni beceride ustalaşmış olmasından dolayı mutlu musunuz? O "öbür siz"e bütün bu işlemi başka bir görev kullanarak tekrarlatın ve tatmin olmanız için size bir gös­teri daha yaptırtın.

Entegrasyon. Tamamen tatmin olduğunuzda, pleksiglas köpük geriye çekilsin ve bütün bu yeni şeyleri öğrenmiş olan o "öbür siz"i kendi içinize çekin. Bazı insanlar kollarını sahiden uzatır ve o öbür benliklerini içlerine doğru çektik­lerini hayal ederler, insanlar bunu yaptıklarında, bazen bir karıncalanma ya da enerji boşalması hissederler.

Planlama. Şimdi, az önce gerçekleştirmek üzere kendi­nizi motive ettiğiniz şeyi bir daha ne zaman yapacağınızı düşünmek için biraz daha vaktinizi ayırın.

 

Öğrendiklerinizin Tekrarı

NLP tekniklerini kendinizi ve başkalarını motive etmek için nasıl kullanabileceğinizi artık daha iyi anladınız. Bu bö­lümde şunları öğrendiniz:

Motivasyon yönünüzü belirlemeyi. Uzaklaşman mısınız yoksa yakınlaşmacı mı?

Başkalarının motivasyon yönlerini belirlemeyi ve bu bil­giyi onların üretkenliklerini arttırmak için kullanmayı.

Önemli değerlerinizi ve motivasyonunuzu nasıl etkileye­bileceklerini keşfetmeyi.

Başkalarıyla olan ilişkilerinizde en iyi sonuçları almak için konuşurken uzaklaşman ve yakınlaşman motivas­yonlardan faydalanmayı.

Motivasyonunuzu arttırmak için altbiçemleri kullanmayı.

Nasıl daha pozitif ve yakınlaşma amaçlı motive olabile­ceğinizi.

Misyonunuzu Keşfetmek

Bir Misyon Tam Olarak Nedir?

Misyon, sizi geleceğe çeken bir amacınız olduğu hissidir. İnançlarınızı, değerlerinizi, eylemlerinizi ve benliğinizi bir ça­tı altında toplar. Çeşitli ilgi alanlarınızın, arzularınızın ve amaçlarınızın ipliklerinden örülmüş bir kumaştır. Bazen bü­yük, kapsamlı, hatta heybetlidir. Her şeyden önce, bir misyon eğlenceli bir şeydir. Misyonunuzu yaşarken, "Sabah yataktan öyle büyük bir heyecanla kalkarım ki kahvaltı bile edemem" diyen Steven Spielberg gibi davranmaya başlarsınız.

NLP, başarı kazanmakta ustalık gösteren bireylerin dü­şünce ve davranışlarının incelemesidir. Yüksek mertebelere ulaşan bireylerin belirgin özelliklerinden biri, hayatlarını amaçlı hale getiren ve yön veren bir misyona sahip olmalarıdır. Bu, başarılı kişiler ile başarısızlar arasındaki temel farktır.

Artık NLP'nin bazı basit prensiplerini ve motivasyon stra­tejinizi öğrendiğinize göre, şimdi misyonunuzu keşfetmeniz gerekiyor. Misyon sahibi insanlar, yeteneklerini geliştirmeye odaklanırlar. Yorulmak bilmeden, Michelangelo'nun tabiriyle "Kutsal bir güç yaratan vahşi arzularını kullanarak vücutla­rındaki bütün sinir hücreleriyle" misyonlarını gerçekleştirme­nin peşinde koşarlar. Bunu günler boyunca yaparlar ve yap­maktan da büyük bir zevk alırlar. Bunu siz de yapabilirsiniz.

Bir İş İle Bir Misyon Arasındaki Fark

Çoğu insan bir misyona sahip değildir. Bunun yerine bir işle­ri ya da kariyerleri vardır. Okula "giderler", işe "giderler". Amerikalıların işlerini nasıl algıladığı hakkında yaptığı kla­sik araştırmasında, Studs Terkel şöyle demiştir:

Çoğunun zor bela saklamaya çalıştıkları bir tatminsizliği vardır. Mavi yakalıların efkârlı şarkıları, beyaz yakalıların homurtusundan daha acı bir biçimde söylenmiyor. "Ben bir makineyim," diyor kaynakçı. "Kafese tıkılmış gibiyim," di­yor bankacı ve sesi otel görevlisininkine karışıyor. "Ben bir katırım," diyor çelik işçisi. "Benim yaptığımı bir maymun bile yapar," diyor resepsiyoncu. Çiftlikte kullanılan araç gereçlerden daha değersizim," diyor göçmen işçi. "Ben bir objeyim," diyor manken. Mavi yakalılar da, beyaz yakalılar da aynı sözü söylüyorlar: "Ben bir robotum."

İnsanların işlerinden hoşnut olmamaları hayatlarının bölünmesine yol açıyor. Zamanlarını, hayatlarını kazanmak için   yapmak zorunda oldukları ve iyi vakit geçirmek için yapmak     istedikleri şeyler arasında ikiye bölüyorlar. Bölünmüş hayat,     ilkokulda ders vaktiyle ve boş vakitle başlıyor. İş hayatı boyunca devam ediyor ve ancak emekli olunca sona eriyor. Oysa başarılı kişiler, iş/oyun ayrımını bütünüyle aşmış­lardır. Sevdikleri şeyi yaparlar ve yaptıkları şeyi severler. Nora Watson bunu Studs Terkel'e açıkça söylemiştir: "Bence çoğumuz bir çağrı arıyoruz, iş değil... Çoğu insanın yaptığı iş, ruhuna oldukça dar geliyor. İşler, insanlara göre yeterince geniş değil." Arayış, çağrı, büyük hedef, misyon... adı her neyse, onu keşfedenler hayatlarını sürdürmek için çok etkile­yici bir sebep bulmuş oluyor.

Sizi, ihtiraslarınızı uyandırarak ve içinizi bir hoş ederek kendine doğru çeken bir misyon bulmalısınız. Eğer bunu ya­parsanız, yanıp tutuşur, sabahları büyük bir heyecanla uya­nırsınız; her yeni günü bir başyapıta dönüştürmek için çaba­larsınız. Kişisel misyonun ayırt edici özelliği budur.

Misyonunuzu henüz keşfetmediğinizi nasıl anlarsınız? Bu bir tavır ve hayat tarzı meselesidir. Sadece bir iş mi tutuyor­sunuz, yoksa hayalinizi gerçekleştirmeye mi çalışıyorsunuz, . kendinize bunu sorun. İşe gidip geldikten sonra size kalan boş vaktinizde mi iyi vakit geçiriyorsunuz? Yoksa işinizi, ta­tildeyken bile düşüncelerinizin ona ve misyonunuza yönele­cekleri kadar çok mu seviyorsunuz? Cevabınız ne olursa ol­sun, bu bölümdeki yöntemler ve fikirler size yardımcı ola­caktır. Eğer zaten misyon-odaklı bir hayattan hoşlanıyorsa­nız, bu bölüm misyonunuzu daha da net, heyecanlı ve tutku dolu kılmanıza yardımcı olacaktır.

Öbür taraftan, eğer, para için çalışmanın azabıyla nadir eğlence zamanlan arasında bölünmüşseniz, tutkusuz bir ha­yat yaşıyorsanız, bu bölüm misyonunuzu keşfetmenize yar­dımcı olabilir.

Bazı insanlar bir misyon düşünmezler bile, çünkü ona ulaşamayacaklarını düşünürler. Böyle bir saçmalığı kafanız­dan silmek için, ne harika bir öğrenci olduğunuzu hatırlay­alım. Zihninizde sizin büyük bir öğrenci olduğunuza ilişkin bir görüntü oluşturmanıza yardımcı olması için sıradaki alış­tırmayı kullanın.

 

Uygulama:7

Konu: Siz Bir Öğrencisiniz

Amaç: Bu alıştırmaya ekleyeceğiniz şeyler varsa, ekleyin. Sahip olduğunuz ruhsal, zihinsel ve diğer benzersiz becerilerinizi ekleyin. Bir süre boyunca bunu her gün yapmak isteyebilir­siniz. Alıştırmayla, geliştirdiğiniz görüntü bütün eylemleri­nizi destekleyen, etkisini devamlı muhafaza eden ve anında elinizin altında bulunan bir inanç sistemine dönüşebilir.

Zamanda Geriye Gidin. Küçük bir çocukken nasıl şaşır­tıcı öğrenme başarılarına ulaştığınızı hatırlayın. Şimdi, ken­dinizi hayali bir zaman makinesinin içine koyarsanız, ço­cukluğunuzun ilk zamanlarına dönebilirsiniz. Kısa bir süre için, o zaman makinesinin içinde olduğunuz hayal edin. Çocukluğunuzdaki o hızlı, mutlu öğrenme zamanlarına döndü­ğünüzü hayal edin. Nasıl bir şey olduğuna ilişkin bir izlenim edinin. İnsanların çok büyük olduğunu fark edin; onlara aşa­ğıdan bakıyorsunuz. Çevrenizde olup biten birçok şey var.

Öğrenme Becerilerinizin Farkına Varın. Aktif olarak, tutkuyla öğreniyorsunuz. Birçok şey öğreniyorsunuz, özel­likle de dili. Her gün 15-30 tane yeni kelime öğreniyorsunuz. Düşünmenize gerek bile kalmadan yüzlerce dilbilgisi kuralı öğreniyorsunuz. Ve bu öğrenme becerisi sizinle kalıyor.

Size Verilen Hediyeleri Kaydedin. 100 milyar beyin hücreniz var, işlevsel bakımdan, bilinen her canlınınkinden daha büyük çeşitlilik gösteren bir beceriler sistemi oluşturur. Ve bu inanılmaz fonksiyonlar ve öğrenme becerileri birçok şekillerde kullanılabilir. Hepsini teker te­ker sayamayacağımız kadar çok beceriniz vardır.

Tek Bir Görüntü Oluşturun. Şimdi, öğrenme becerile­rinizi gözünüzün önüne getirirken, bu çeşitli yeteneklerinizi bir bütün halindeki, parlak bir sinir sistemi görüntüsü, ev­rende rakip tanımayan bir işlevsel beceriler sistemi olarak görebilirsiniz. Ne zaman bir misyonu gerçekleştirme beceri­nizden şüpheye düşerseniz, bu görüntü, size verilen hediye­lerin hakiki bir açıklaması olarak aklınıza geliverip, kuşku­yu kendine güvene dönüştürebilir.

 

 

İnancın Önemi

Bu bölümdeki alıştırmaları baştan sona uygularsanız, kendi benzersiz misyonunuzu keşfedeceksiniz. Bunun nedeni, ben­zersiz bir ilgi alanları, arzular ve gelişmiş becerilerle beraber gelişmemiş beceriler deposuna sahip olmanızdır. Bir kez mis­yonunuzu keşfedip yaşamaya başladınız mı, içinizdeki öğrenici çiçek açarken, ilgi alanlarınız ve size özgü becerileriniz misyonunuzca bir çatı altında toplanacaktır.

Bu öğrenme becerinizi, hayatınızın her anında yeni bir yön, yeni bir hareket yönü seçebileceğinizi bilerek kullanabi­lirsiniz. Misyonunuzu keşfedebilir ve yaşayabilirsiniz. Eğer yapabileceğinize inanırsanız yaparsınız. Neden mi? Çünkü bu inanç, hayran olduğunuz o başarılı kişilerin fenomen de­recesindeki becerilerinin aynılarını harekete geçirir. Eğer bir şeyi bir kişi yapabiliyorsa, onu yapmayı herkes öğrenebilir. Aşağıdaki misyon-keşfi işleminde, bazı yüksek mertebelere ulaşmış tarihi ya da günümüzden kişileri vurgu­layacağız. Motivasyonlarının altında yatan kalıpları görmeyi öğreneceksiniz. Bu kalıplar bir tavır meselesidir.

Duvarcının Öyküsü

Eğer yüzlerce yıl önce Vatikan'daki Saint Peter Katedralini inşa eden duvarcıya: "Ne yapıyorsun?" diye sorsalardı, diye­bilirdi ki; "Tuğlaları örüyorum. Bir duvar inşa ediyorum. Sa­dece işimi yapıyorum." Bu insan belli bir tiptir, onun belli bir amacı vardır. Bir başkası şöyle diyebilirdi: "Dünyanın en bü­yük katedrallerinden birini... insanların, Tanrının verdiği il­hamla neleri başarabileceğinin bir anıtı olarak yıllarca ayak­ta duracak bir yapı inşa ediyorum." İşte bu, misyonu olan bi­ridir. Bu, kendinize bir misyon yaratırken amaçlayabileceği­niz türden bir duygudur.

Bir misyon, kendinize zorla kabul ettirdiğiniz ya da şu an­daki endişeleriniz üzerine inşa ettiğiniz bir şey değildir. Bun­dan hem daha büyük, hem de daha derindir, içinizde keşfet­tiğiniz bir şeydir. Misyonunuzu keşfederek, ulaşmaya çalıştı­ğınız amaçların sizinkiler olduğundan emin olursunuz; onla­ra ulaştığınızda, ulaşmış olmaktan dolayı "memnun olacağı­nızdan emin olabilirsiniz; ve hayatınız boyunca sürekli yolcu­luğunuzun, varlığınızın her hücresini enerjiyle yükleyen bir tutkuyla süreceğinden emin olabilirsiniz.

Sevdiğiniz Şeyi Nasıl Yapacağınızı Öğrenmek

Bütün başarılı insanların bize öğrettiği temel ders şudur: Sevdiğiniz işi yapın. Bu kadar basit. Ancak, bazen, insanlar sevdikleri şeyi yaparak para kazanabileceklerine inanamaz­lar. Bazen de neyi sevdiklerini unutmuşlardır. İnsanları misyonlarıyla temas kurmaktan alıkoyan şey büyük ihtimalle şudur: Bunu nasıl yapacaklarını bilmemeleri. Günlük hedeflerinden, değerlerinden, ilgi alanlarından, o bütünleşmiş he­yecan ve kişisel tatmin yoluna (misyon) nasıl varacaklarını bilmezler. Ancak, hayatınızın tutkusunu, ulaşmak için doğ­duğunuz şeyi belirlemesine yardımcı olmaları için bazı alış­tırmaları adım adım kullanmak mümkündür.

Kendiniz ve hayatınız hakkında düşünürken, hayatınızı bu noktaya kadar yaşadığınızın ve hayatta kaldığınızın far­kına varabilirsiniz. Ve hepimizin bildiği gibi zar zor hayatta kalmak ile hayatınızı Holü dolu yaşamak arasında büyük bir fark vardır.

Hayatta kalmak için motive olmak hep yaptığınız bir şey­dir. Eğer böyle olmasaydı, şu anda bu kitabı okuyor olamaz­dınız. Geri dönüp, hayatınıza baktığınızda, büyük ihtimalle hayatta kalmak için çok güçlü bir motivasyon hissetmeniz gerektiği zamanlar olduğunu hatırlayacaksınız. Şimdi, ha­yatta kalma içgüdünüzün enerjisini, hayatta kalmanın ötesi­ne, yaşamaya aktarabilirsiniz.

Böyle bir hayatı, öğrenme kapasitemiz olduğunu hatırlar­sak yaşayabiliriz. Belirmeye başlayan misyonumuza ulaşma­mıza yardımcı olacak olan şey öğrenmektir. Düşünme, dav­ranış ve iletişim şekillerimizi değiştirmeyi öğreniriz.

Misyonun Keşif Süreci

Yaşam tutkusunun mükemmel bir örneğini bulmak için Su­san Butcher'a bakmamız yeterli. Kendisi, dünyanın en zor yarışı olan Iditarod köpekli kızak yarışlarına katılmaktadır. Iditarod yarışı, Alaska'nın kıraç, soğuk vahşi bölgelerinde 1100 mil boyunca yapılmaktadır. Aşağı yukarı on gün sürer ve yarışı tamamlamak bile inanılmaz bir basandır. Susan Butcher, bu yarışı dört kez kazanmıştır.

 

Susan Butcher, bu alanda mükemmel bir performans or­taya koyacağına nasıl karar vermiştir? 1975'te, Amerika'nın Doğu Sahilinde yaşıyordu. 20 yaşındaydı ve hayatta ne yapa­cağını bilmiyordu. Kendine sordu; "En sevdiğim iki şeyi barındıran bir hayatı nasıl yaşayabilirim: »vahşi doğa ve hay­vanlar? Cevabı kişisel tutkusunu bulmak oldu:

Köpekleri ve bütün hayvanları hep çok sevmişimdir. Ve ilk köpeğim öldüğünde yeni bir tane almak istedim. En sonun­da altı haftalık bir Eskimo köpeği aldım. Ve şöyle düşün­düm: "Ona bir kızak çekmeyi öğretmek harika olmaz mıy­dı?" Bunu bir hobi olarak yapmaya başladım. Ama 4 ay sonra ikinci Eskimo köpeğimi aldım ve bundan iki ay sonra da 50 Eskimo köpeği olan bir kadının yanma taşındım. On­dan sonra köpeklerin çektiği kızakları sürmeye ciddi ola­rak başladım.

Bunun üzerine köpekli kızak yarışlarına katılmaya karar verdi. Bir batıya, bir doğuya taşınmaya devam etti. En so­nunda Alaska'ya gitti ve yaşamak için kütüklerden yapılmış bir kulübe inşa etti. Oraya gidip hayalinin peşinden koşar­ken hiçbir güvencesi yoktu ama bu onu engellemedi. Şimdi, kendi spor dalında (o zamana kadar erkeklerin hüküm sür­düğü bir spor dalıydı bu) dünyanın en başarılı kişisi.

Bir arkadaşımla konuşuyorduk. Bana şöyle dedi: "Kendinizi 5-10 yıl sonra ne yaparken görüyorsunuz? Ben neler gördüğümü ona kısmen anlatmaya çalıştık. Bize hedeflerimiz hakkında sorular sormaya de­vam etti, hedeflerimiz ona pek doğru gelmemişti. Bir nok­tadan sonra finansal başarıya ulaşmayı ve sonra da, "İşte başardım. Artık bitti," demeyi hedeflemiyorduk.

Gördüğümüz kadarıyla fark şuydu ki, bunu ona da anlatmaya çalıştık, biz şu anda yaptığımız şeyden memnun­duk. Ve, evet; son derece sıkı çalışıyorduk ve çok, çok, çok meşguldük ve büyük ihtimalle gelecek için hedeflerimizden biri işlerin gidişatını yavaşlatmak olabilirdi ama değiştir­mek değil... köpek refakatçiliği kariyerimizde belli bir nok­taya ulaştıktan sonra, artık bu işten yeterince para kazandım deyip başka bir şeyler yapmaya başlamak için yapmı­yorduk bu işi. Yaptığımız işi seviyoruz ve zaten hayalimizi yaşıyoruz. Yeterince para kazanmamıza ya da kariyerimiz­de belli bir noktaya ulaşmamıza gerek yok. BAŞARILIYIZ ZATEN. Başarıyı 13 yıl önce yakaladım, çünkü bütün bu yıllar boyunca vahşi doğanın içinde yaşadım ve köpekle­rimle ilgilendim.

Susan Butcher, hayatı hakkında şunları söylüyor: "Birçok insan hayatıma bakıyor ve çok zor olduğunu düşünüyor. Ama bu benim için sevdiğim bir külfet."9 Hedeflerinizin peşinden koşmak sevdiğiniz bir külfet olduğu zaman, misyonunuzu ya­şadığınızı anlarsınız. Ve bu, hayatınızın tutkularını bulmuş olmanızla ilgili bir şeydir.

Hayattaki tutkusunu bulan ve izleyen bir başka başarılı kişi, film yönetmeni Steven Spielberg'dir. Spielberg'in filmle­rini, diğer bütün yönetmenlerinkinden fazla insan izlemiştir. Film çekmeye çocukken, daha 8 yaşındayken başladı. Hayat­taki misyonunun filmler aracılığıyla bir öykü anlatıcısı ol­mak olduğuna karar verdi. Sürekli bir şeyler yaratıyor, çün­kü onun için film çekmek tıpkı oyun oynamak gibi. Spielberg çalışmasını şöyle anlatıyor:

Filmlerimde, büyük yaratıcı eserleri yaratan hayal gücünü kutluyorum... Hayatımı kazanmak için hayaller kuruyo­rum. Her ay, gökyüzü kafama düşüyor, yapmak istediğim bir başka filmle karşılaşıyorum, bir başka film görüyorum. Bazen beynimin olması gereken yerde bilyeler olduğunu düşünüyorum; bu fikirler devamlı birbirlerine kayıp geçi­yorlar. Sorunum hayal gücümün durmaması. Sabahları öy­le bir heyecanla kalkıyorum ki kahvaltı bile edemiyorum. Hayatım boyunca enerjim hiç tükenmedi.

O zaman Steven Spielberg, hepimiz için sevdiğimiz şeyi yaptığımızda neler olacağının bir örneği olabilir.

 

Uygulama:8

Konu: Hayatınızın Tutkusunu Bulmak

İçsel Heyecanınızı Harekete Geçirin. Steven Spiel­berg, Susan Butcher ve diğer büyük başarılara imza atmış kişiler gibi, ilgi alanlarınızı bilin. Ya da NLP'nin kurucula­rından John Grinder'ın bir keresinde sorduğu gibi: "Üstüne para verecek kadar yapmayı sevdiğiniz neler var?"

Tutkularınızı, Arzularınızı ve Neyi Sevdiğinizi Bi­lin. Gerçekten neyi sevdiğinizi sadece siz biliyorsunuz. Bu, tamircilik, öğretmenlik, keşifler yapmak ya da başka yüz­lerce zevkli olasılıktan biri olabilir. Zevk aldığınız bir hobide bazı ipuçlarına rastlayabilirsiniz. İnsanları, bilgisayarları ya da her ikisini birden seviyor olabilirsiniz. Bu ilgi alanla­rını, arzuları,   sevgileri, tutkuları düşünürken, ruhunuzun derinliklerinden yükselip gelen, kendi içsel heyecan ve ilgi sinyallerinizi hissedin. Onları hissedin. Hayatınızdaki en eğlenceli olayların kayıtlarına bir göz atın. Eğer on milyon dolarınız olsaydı, paranızı ne yapmak için harcardınız?

Hayranlık Duyduğunuz Kişilere Odaklanın. Favori kahramanlarınızı ve hayranlık duyduğunuz kişileri, kendi­lerine benzemeyi en çok istediğiniz kadın ve erkekleri, haya­tınız boyunca benzemeye ve taklit etmeye çalıştığınız kişileri görüp, duyun. Onlara dikkat edin ve onlarla iyi bir vakit ge­çirin. Onları, zihin gözünüzün ekranında, içsel sinema salo­nunuzda görün ve harekete geçirdiğiniz heyecanı hissedin.

Israr Edin. Yapmak için tutkuyla dolduğunuz zengin bir görüntüler koleksiyonunuz olana kadar bunu tekrar tekrar yapın.

 

Uygulama:9

Konu: En Derindeki Değer ve Prensiplerinizi Belirlemek

İlgi Alanlarınız, Sevdiğiniz Şeyler ve Tutkularınız­dan Bazılarını Düşünün. Şu anda peşinde koştuğunuz amaçlara bakın. Sonra, geleceğe bakın ve bu amaçlara ulaş­tığınızı görün. Daha önce onları çok düşündünüz. Aklınıza gelen en önemlilerini seçin; iki, üç, hatta beş tane bile olabi­lir. Bu amaçlar belirli, arzulanan geleceğinizdir.

Değerlerinizi ve Prensiplerinizi Belirleyin. Onları en hoşunuza giden yolla aklınızda tutun. Her bir belirli amacı sırayla ele alın; onu görün, onu duyun, onun, sahip olduğunuz bir amaç olduğunu deneyleyin. Bunu yaptıktan sonra kendinize sorun: "Bu amaçta değer verdiğim ne var?" Eğer amaç seyahat etmekse cevap, "öğrenmek", "eğlen­mek", ya da başka bir şey olabilir. Eğer amaç yeni bir işse, onda değer verdiğiniz şeyin cevabı, "heyecan" ya da "mey­dan okuma" olabilir. Cevap, bir ya da birçok değer olabilir.

Değerlerinizi ve Prensiplerinizi Listeleyin. Şimdi, aklınızda tuttuğunuz değerleri inceleyin ve kendinize so­run: "Bu amaçta değer verdiğim şey nedir?" Kendinize bir liste çıkarın.

En Derinlerdeki Değerlerinizi Bulun. Bitirdiğiniz­de, elinizde derinlerdeki değerlerinizin ve/veya prensipleri­nizin bir listesi olacaktır. Şimdi kendinize sorun: "Bütün bu değerlerde benim için önemli olan şey nedir? Aklınıza gelen cevap, daha da önemli olan bir değer olacaktır. Önemli, de­rin değerlerinizi bilmek, kendinizi anlamanın hayati bir yö­nüdür. Değerlerinizin bunca zaman sizi, başarılarınızı ve her hareketinizi nasıl motive ettiğinin farkına varın.

En Derin Değer ya da Prensibinizi Kaydedin. Bu de­ğer ve prensipleri, gelecekte başvurmak üzere bir kenara yazın.

İnsanların, derin değerlerinin farkına varmalarının üç yo­lu vardır. Değerlerin farkına varılmasının en yaygın yolu çiğnenmeleridir. Sizi rahatsız eden, kafanızı bozan ya da benzeşimsizleştiren bir şey olduğunda, deneyiminizde bir değerin varlığı hissedilmiştir. Eğer biri saygısızca davranıyorsa ve siz sinirleniyorsanız, bunun nedeni saygı değerinizdir. Bir ilişkide size saygılı davranılmasını istersiniz. Yaklaşmakta olan bir olay konusunda, nasıl bir performans göstereceğiniz­den emin olmadığınız için, kendinizi endişeli hissediyorsanız, o zaman endişenizin kökeninde mükemmellik değeriniz var­dır. En önemli değerlerimizi, genellikle, yaşadığımız en bü­yük travmalar belirler.

Değerlerinizin ne olduğunu, onların gerçeklik kazanması­nı sağlayan olaylar sayesinde de anlayabilirsiniz. Eğer biri si­ze karşı inanılmaz derecede saygılıysa kendinizi harika his­setmişsinizdir; örneğin çok ihtiyacınız olduğunda, kendilerini riske sokarak size yardım etmiştir. Bu duygular, saygı değe­rinin içinizden gelip su yüzüne çıkışıdır. En sevdiğiniz sporu ya da sanatsal olayı izleyip, mükemmel bir performanstan il­ham alırken hissettiğiniz duygular, onlara ister mükemmel­lik, ister güzellik ya da ne derseniz deyin, derin değerlerinizin işaretleridir. Duygu, duygunun isminden çok daha önemlidir. Bu kelimeler, favori restoranınızın menüsündeki yazıların, temsil ettikleri asıl yemekler olduğundan daha fazla hakiki değerleriniz değillerdir. Değerler, size, sizin için neyin önem­li olduğunu söyleyen bir duygu kümeleridir.

Derin değerlerinizi keşfetmenin üçüncü yolu da bilinçli içsel incelemedir. Derin derin düşünerek, en derin değerlerini keşfedip hissedebilirsiniz.

Uygulama:10

Konu: Büyük Vizyonunuzu Belirli Bir Yön Bulmak

Bu alıştırmayı tek başınıza, dışarıda bir yerlerde, doğal bir ortamda yapmak isteyebilirsiniz.

İlgi Alanlarınızı, Değerlerinizi ve Becerilerinizi Gö­rün. Sıradaki adım, ilgi alanlarınızın ve derin değerlerini­zin nasıl birbirleriyle birleştiklerini ve misyonunuzu oluş­turduklarını keşfetmek. Bu, hayatınızı neye adayabileceğinizin, büyük, bütünlüklü, anlamlı bir görüntüsünü görerek yapılabilir. Almak istediğiniz belli tip yönleri ifade eden bu görüntülerle oynamaya başlayın. Misyonunuzun ne olması­nı istediğinizin bir hissini almaya başladığınızda, kendinizi, sevdiğiniz şeyi yaparken gösteren çeşitli fotoğraflara, bece­rilerinizin fotoğraflarına bakın.

Kahramanlarınıza Odaklanın. Favori kahramanları­nızın neler yaptıklarına bir bakın. Kendinizi, onları düşünürken hissettiğiniz duyguların aynılarını hissettiren şey­ler yaparken görün. Olmak istediğiniz kişinin fotoğraflarını görün. Beğenmediğiniz görüntüler solup gidebilir.

Kendinizin bir Filmini Yönetin. Kendinizi, olmak iste­diğiniz gibi, yapmayı sevdiğiniz şeyleri yaparken görün. Ek­rana neler yansıtırsanız yansıtın, siz Spielberg'siniz, yönet­men sizsiniz. Sizi tutkulandıran resimleri görün. Önünüz­deki görüntülerle oynayabilirsiniz. İçsel bir üç-boyutlu sine­manın ortasında olduğunuzu farz edin. Burası, büyük bir aslına uygunlukla görüp, duyup, hissedebileceğiniz bir yer: içinizdeki bilgeliğin önünüzdeki görsel gösteriyi düzenle­mesine izin vererek, ne kadar çok şey görebildiğinizi fark edin. Onu görselleştirin, hissedin, zevkini çıkarın. Görüntü­ler genellikle yakın planda ve doygun, zengin renklerle do­ludur. Size, omurganızda tatlı bir ürperti hissettiren bir se­naryoyu yaşarken görün. Gözünüzde canlanan görüntü za­ferlerle, eğlenceyle dolu; göz merceğinizi heyecanlı geleceğe odaklayabilirsiniz. Bu, sevdiğiniz şeyi yapmanıza ve inandı­ğınız şeyi başarmanızı sağlar.

En Derin Değerlerinizi Hatırlayın. Misyon senaryo­nuzu izlerken, en derin değerlerinizi listeleyin. Değerlerini­zin ve görüntülerinizin nasıl birbirlerine kayda değer bir sü­reklilikle uyum gösterebildiklerine dikkat edin.

İçsel Bilgeliğinizden Yardım İsteyin. İçsel bilgeliği­nizden, ulu güçlerden ya da Tanrı'dan, büyük vizyonunuza rehberlik etmesini isteyin. Bu misyon, bir yaratıdan çok, bir keşif olacaktır. Bırakın size kendiliğinden gelsin. Gelmesini rica edin, gelecektir. Hayatın, birleşip, kendisi için büyük bir tutku hissettiğiniz bir bütün haline gelen yanlarını, ace­leye getirmeden, görüp duyun. Birkaç görüntü daha izleyin. Aradan biraz zamanın geçişini görün. Hayatınızda yarat­mak istediğiniz şeyin ne olduğunun, çeşitli, parlak, ışık yayan, yakınınızda olan, renkli görüntülerini görün. Belirli bir yöne doğru gitmeye, tek vücut olmaya ve güncel amaçla­rınızı, istediğiniz şeylerin bazılarını temsil etmeye başlaya­bilirler. Amacınızı ve misyonunuzu temsil eden görüntü­lerin büyük bir hayali vizyona dönüşmelerini izleyin.

Ne Gerekiyorsa Yapın. Ne kadar zaman gerekiyorsa ayırın beş dakika, bir saat, bütün bir akşamüstü. Yarattığı­nız şey, sizin hayatınız, sizin geleceğiniz. Bitirdiğinizde, bir kenara yazın. Görüntüler o kadar çekici ki, misyonunuzun ne olduğu hakkında sadece anlık bakışlarınız var. Onu şim­di, daha da geliştirebilirsiniz. İçinizdeki hayalperestten, si­ze bu büyük misyon hediyesini vermesini isteyin.

Şimdi, büyük vizyonunuzu ve neye katkıda bulunmak is­tediğinizi görebilirsiniz, bu vizyonu, uğruna çaba gösterebile­ceğiniz bir şeye dönüştürebilir, çabalarınızı kanalize edebile­ceğiniz belirli bir yöne çevirebilirsiniz. Astronot Rusty Schweickart, büyük bir bütünlük vizyonunun ve belirli bir yönün önemini hissetmişti. Uzaydan izlediği manzara, misyonunu keşfetmesine yardımcı oldu. İşte bu olayı kendisinin anlatışı:

Bu amaca (bütün gezegenin ihtiyaçlarına karşılamaya) hizmet eden kurumlarda esaslı sınırlamalar var. Çünkü kurumlar, kendilerinden küçük şeylere en iyi hizmeti veri­yor ama kendilerinden büyük şeylere kötü hizmet ediyor­lar. Ne yazık ki, korku yüzünden ve korku içinde hareket ediyorlar.

Dolayısıyla, bizimle aynı zekâ yeteneklerine sahip biri­nin, hayatta kalmamızın çevremizdekilere bağlı olduğunu anlaması gerekir. Sanırım, kurumlarda, bu anlayışa ulaşa­cak bir zekâ kapasitesi yok.

Temel olarak, bu çeşit kurumlar, ister hükümet, ister şir­ket ya da her ne olursa olsunlar, entelektüel olarak bir bakı­ma sınırlılar... ve bunu değiştirmenin tek yolu, bireylerin, dü­şüncelerini bireysel ya da kolektif olarak ifade etmeleridir. Schweickart, Uzay Kaşifleri Derneğini kurup, "dünyanın uzaydan tam görünüşü" şeklindeki vizyonunu tanıtarak, misyonuna bir yön verdi. Bu grup, Ev Gezegen adlı kitabı ya­yınladı ve sayısız yenilikçi projeye bulaşmış durumda. Büyük bir vizyon görmenin heyecan verici deneyiminin belirli bir yöne kanalize edilmesi gerekir. Bu, tembel bir hayalci olmak ile misyo­nu olan bir insan olmak arasındaki farktır.

Uygulama:11

Konu: Büyük Vizyonunuzu Güçlendirmek

Bir Teklif Yapın. İçsel bilgeliğinize, zihin gözünüzde, belirli imgelerden ya da görüntülerden oluşan kısa bir fil­min oluşuvermesini teklif edin. Kendi içsel sinema salonu­nuzda, misyonunuzun alabileceği bir yönü temsil eden bu görüntüleri deneyleyin. Zevkini çıkarın. Neler olacağını iz­leyin. Bu, içsel bilgeliğinizden gelmektedir.

Özel Efektler Ekleyin. Kendi stereo, yüksek çözünür­lüklü müziğinizi ekleyin. Müzik seçmenize yardımcı olması için, içinde farklı müzik çeşitlerinin olduğu bir menü göre­bilirsiniz. Size bir önemlilik hissi ve hayatınızdaki bu misy­ona girişmenizin içindeki derin gizli anlamın hissini veren belirli favori müzik çeşitleri vardır.

Bir Cümle Belirleyin. Önce yavaşça duyabilirsiniz. Sonra, sesini yükseltirsiniz. Bu görüntü ya da görüntüleri görürken, müziği duyun; ona bakarken sesli olarak bir iki cümle belirleyin. Misyonunuzu ifade edin.

Steven Spielberg, hayatta ne yapmak istediğine bakarken şunu söylemiş olabilir: "Ben gezegenler arası bir öykü anlatıcısıyım. İnsanların gelişmesine yardım edecek öyküler anlatacağım." Oymuş gibi davranın ve duyguyu hissedin.

Değerleri ya da bir Prensibi Katın. Misyonunuzu tarif eden kendi laflarınızı belirleyin. Önünüzdeki, misyonunu­zun bütününü ve amacınızın anlamını ifade eden bu görün­tülere bakıp, onları görürken, kendinizi orada, size rehberlik eden sözlü bir ilkeyle amacınızı yaşarken görebilirsiniz.

O Duyguyu Hissedin. Bu görüntülerle, müzikle, pren­siple ve kelimelerle beraber, içinizden çok derin bir duygu taşabilir. Bu, bu misyonun sizin için olan öneminin hissidir. Bu duygular, size rehberlik ederken, içinizde akıyorlar.

Misyonunuzun Olduğu Yöne Doğru Adım Atın. Şimdi, bu görüntülere, önünüzdeki bu misyona bakarken, bir son­raki adımı atın: O misyonun içine adım atın. İçine şimdi adım atın ve gelişiminin çeşitli evrelerinde olmanın zevkini çıkarın. Geleceğin zenginliğim sanki şu an onun içindeymişsiniz gibi yaşayın. Zevkini çıkarın.

Geleceğe, gelişim içinde olan misyonunuzun içine adım atarak amacınızı ve içsel değerlerinizi ne kadar muhteşem bir şekilde ifade ettiğini hissedebilirsiniz. Bunu yapmaya devam edebilirsiniz. Zihninize çok hoş bir yolla egzersiz yaptırıyorsunuz.

Israrcı Olun. Size özel yolu, misyonunuzun muhteşem vizyonunun içinde bulana kadar bu tip bir zihinsel işlemi tekrarlamaya devam edin. Bu misyonun içine adım atarak edindiğiniz his, derin bir değer ve bu misyonu gerçekleştirme­nize yardımcı olacak bir kaynaktır. Gelecek yıl için misyonu­nuzun alacağı belirli yönü kaydedin ki elinizin altında olsun.

Bu bölümde anlatılan bütün kayda değer başarılı kişiler kendilerini misyonlarıyla bütünleştirdiler. Belirledikleri hedeflere ulaş­malarına karşı olan içsel itirazları, tartışma sonucu desteğe çevrilmişti. Sıradaki alıştırma, özellikle, misyonunuzu izlem­eniz için içsel benzeşim kurmanızı sağlamak üzere hazırlan­mış bir alıştırmadır.

 

Uygulama:12

Konu: Kendinizi Misyonunuzla Bütünleştirmek

Kendinizi Sorgulamaya Başlayın. Aşağıdaki soruları sorarken, bazen, misyonunuzu destekleyen duygu ve cevap­larla karşılaşacaksınız. Bazen de, bir parçanız itiraz edebi­lir, "Kahretsin! Neden hayatını tersine döndürüp böyle bir misyonu gerçekleştirmek istiyorsun ki?" diyebilir. Her itiraz, onu dinlediğiniz ve saygı gösterdiğiniz sürece, misyonunuzu nasıl hayata geçireceğiniz hakkında önemli bilgiler içerir.

İşte kendinize sormanız için birkaç soru:

•   Bu misyon, şu andaki isimdeki sorumluluklarımla na­sıl bir ilişki içinde?

•   Bu misyonun ailemle nasıl bir ilişkisi var? Ailenizdeki diğer insanları ve arkadaş çevrenizi düşünün.

•   Bu misyon benimle ve yaptığım diğer bütün etkinlik­lerle nasıl bir ilişki içinde? Bu misyonun sizin için ne anlam taşıdığını zihninizde tartın.

•   Bu misyon, yaşadığım toplulukla ve geleceğimle nasıl bir ilişki içinde; bunun yaşadığım şehirle, ülkemle, ya­şadığım hayatla olan ilişkisi nedir?

İtiraz Eden Parçalarınızla Tartışın. Bu misyona iti­raz eden her parçanız, dinlenmesi, saygı duyulması ve say­gıyla karşılık verilmesi gereken bir parçadır. Bir itiraz ortaya çıktığında, dinleyin ve karşılık verin. Bu tip itirazlar­la nasıl başa çıktığınız, misyonunuz için benzeşimlilik ve bütünlük yaratabilmeniz için hayati önemdedir. Misyonu­nuza karşı çıkan her parçanızla tartışın. Tıpkı derinden de­ğer verdiğiniz biriyle tartışıyormuş gibi tartışın. Adımlar şunlardır:

a.     İtirazı dinleyin

b.    Olumlu amacı ve derin değeri bulun.

c.     O değere ulaşmak için alternatif yollar yaratın.

d. Hepinizin işine yarayacak bir alternatif üzerinde an­laşmaya varın.

"Karımın bu konu hakkında ne düşüneceğinden emin deği­lim," gibi bir itirazla karşılaştığınızda, "Bu endişeyle gözet­tiğin olumlu değer nedir?" diye sorun. Eğer cevap, "Bu mis­yona tam bir katılımını istiyorum" ise, o zaman, buna ulaş­mak için, dürüstçe karşılıklı konuşmak ya da detaylı tartış­malar gibi alternatifler geliştirirsiniz. O zaman siz ve "par­çanız", bu alternatifler arasından bir eylem planında karar kılarsınız.

Fiziksel Ölümün Gerçekliğini Anlayın. Fiziksel vü­cudunuzun artık var olmayacağı bir zamanın geleceğinin farkına varın. Bu an gelmeden önce, hayata damganızı vu­rabilirsiniz. Bu hayatta bulunmanızın sebe­bini gerçekleştirmek arzusunu o yoğunluğa getirin. Ölü­mün farkında olmak, muhteşem bir amacı olan bir hayat yaşamanıza yardımcı olabilir.

Destek İçin Gerekçeler Bulmak. Misyonunuzun su yü­züne çıktığını görüp, o prensibin ifade edilişini duyarken kendinize sorun: "Bu benim için hangi açıdan iyi?" "Bu, kim
olduğumu, kimlere değer verdiğimi ve neyin anlamlı oldu­ğunu ifade ediyor mu?" Bu sorular size öğretmenlik ve rehberlik yapabilirler. Bu misyonu yaşama duygunuzu ye­niden incelemenize, kesinleştirmenize ve güçlendirmenize yardımcı olabilirler. Bir başka soru hakkında düşünün: "Gelişim içindeki bu misyonu tutkuyla yaşamak bana iyi bir hayat yaşamam için nasıl bir yol sağlıyor?"

Bu soru kümesini tamamlarken, misyonunuzla bütünleş­tiğinizi, misyonunuza karşı artan bir duygu aracılığıyla, "Evet, bu benim misyonum" diyen bir duygu aracılığıyla an­layacaksınız.

Israrcı Olun. O duyguya ulaşana kadar bu soruları sıra­sıyla tekrarlamaya devam edin. Bu duygu, yeni veya gözden geçirilmiş bir misyon gibi büyük bir değişimden etkilenecek olan bütün taraflarınızın uzlaşmasıyla sağlanacaktır.

Burada açıklanan temel kişisel bütünleşme yöntemi (içsel itirazları aramak ve kabul etmek ve içinizdeki bütün parça­ları tatmin edecek bir çözüm bulana kadar saygıyla tartış­mak) içtenlik, saygı ve tevazu ile uygulanabilirse son derece faydalı olabilir. Bu tatmin edici tek bir sonucu olan bir süreç­ten çok faydalı bir şekilde tekrar tekrar meşgul olabileceğiniz bir süreçtir.

Misyonla, kendinizin bütün parçalarınız arasında tam bir bütünleşme yarattığınızdan emin olun. Böyle bir adanmışlığın doğal sonucu cesur, şevkli ve genellikle inanılmaz derece­de etkili eylemlerdir. Ve bu içsel adanmışlık başkalarında si­zinle birleşmek ve size yardımcı olmak isteği yaratan bir enerji yaratır.

Takip ettiğiniz misyona olan bağlılığınızı ve gelişmesini sağlayacak olan belirli eylemleri güçlendirmek için, 11. Alış­tırmada bulduğunuz, misyonunuzu ifade eden cümleyi kendi kendinize söyleyin: "Hayattaki misyonum kim olduğumu yan­sıtır. İçsel yeteneklerimi nasıl kullandığımı belirler. Ve dünyada nasıl davranacağıma rehberlik eder." Misyonunuza olan bağlılığınızı arttırmak için başka ifadeler de yaratabilirsiniz.

Bütünleşmiş bir adanmışlık yaratmak için içsel parçaları­nızı bütünleştirirken eyleme zemin hazırlamış oluyorsunuz. Yeni misyonunuza geçiş sürecinizde, değer verdiğiniz kişiler­den destek almak önemlidir. Onlarla olan ilişkilerinizi koru­duğunuza emin olun. Kim bilir, belki bazıları size misyonu­nuz konusunda yardımcı olmak isterler. Diğer birçok insanla birbirimize bağlı olduğumuz için, diğerlerinin desteğini al­madan bir adanmışlık tam olarak bütünleşmiş sayılmaz. Di­ğer insanları misyonunuzla bütünleştirmek de önemlidir.

Steven Spielberg, filmler yapmak konusunda ailesinden erken yaşlarda destek aldı ve başka insanlardan da yardım aradı. Film yapmak için o kadar bütünleşmiş bir adanmışlık geliştirdi ki, misyonunun izindeyken son derece cesur, inanıl­maz eylemler gerçekleştirdi.

On yedi yaşındayken bir turla Universal Stüdyolarına gitti. Orada, kurgu departmanının başı olan Chuck Silvers ile tanış­tı. Spielberg şöyle diyor: "Güvenlik görevlilerini çağırıp beni dı­şarı attırmak yerine benimle yaklaşık bir saat konuştu... Kısa filmlerimden birkaç tanesini görmek istediğini söyledi. Ertesi gün de gelebilmem için bana bir giriş kartı verdi. Ona 8 milimet­relik filmlerimden dört tanesini gösterdim. Çok etkilenmişti."

Universal Stüdyolarını turla gezdikten birkaç gün sonra, babasının el çantasını aldı ve elini kolunu sallaya sallaya stüdyoya girdi. İzin istemedi. Üniversiteden mezun olmayı ve davet edilmeyi beklemedi. Sadece içeri doğru yürüdü:

O çantada bir sandviç ve iki çikolatadan başka hiçbir şey yoktu. O yaz her gün takım elbisemle içeri girdim ve yönet­menlerle, yazarlarla, kurgucularla ve dublaj yapan kişilerle takıldım. Kullanılmayan bir ofis buldum ve kendi malım ol­mayan bir yere kanuna aykırı olarak yerleştim. Bir mağa­zaya gittim, plastik harfler satın alıp onlarla ismimi bina­nın rehberine yerleştirdim: Steven Spielberg, Oda 23 C.

Misyonunuza Destek Sağlamak

Misyonunuza destek sağlamak için, yeni misyonunuzdan et­kilenecek olan anahtar kişilerin bir listesini yapabilirsiniz. Her birinden, özellikle misyonunuzun onlarda ve onlarla ara­nızdaki ilişkide ne gibi problemlere yol açabileceğini tartış­mak için birer randevu alın. Hayatınızdaki önemli kişilerle konuşurken, misyonunuzu ve onu keşfederken geçtiğiniz sü­reci tarif edin. Bu kişiye, onunla olan ilişkinizin ne kadar önemli olduğunu anlatın. Onlardan, hayatınızın aldığı yeni yöne destek vermelerini isteyin. Misyonunuz ve o kişinin planları ve hedefleri arasındaki sinerjiyi bulun.

Artık eyleme geçmek için gereken zemini kurdunuz. Sade­ce misyonunuzun peşinden koşmaktan haz almakla kalma­yıp başkalarına yardım etmenin getirdiği mutluluğu da tada­caksınız. Başkaları için bir efsane yaratmakta (hem yaşar­ken hem de öldükten sonra) insanı son derece tatmin edici bir yan vardır,

Bir Misyon: Başkaları İçin Yaratmak

Ünlü İtalyan Rönesans sanatçısı Michalangelo, misyonu mil­yonlarca kişiye bir efsane bırakmış kişilere iyi bir örnektir. Michalangelo, papa tarafından, dünyanın en büyük sanat eserlerinden biri olan Şistine Kilisesi'nin tavanındaki resim­leri yaratmak üzere görevlendirilmişti. Michalangelo, büyük bir sanatçı ve insanların yaşamlarını sanat aracılığıyla zen­ginleştiren biri olma misyonunda köklü bir başarı sağlamıştı.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bir sonraki bölüme geçmeden önce kişisel misyonunuzu ya­zın. Onu her zaman değiştirebilirsiniz ve büyük ihtimalle de değiştireceksiniz. Bir sonraki bölümden tam bir fayda sağla­yabilmeniz için bu bölümdeki işlemi kullanmanın sonuçları­nı özetlemek önem taşımaktadır. Hayattaki tutkularınıza, il­gi alanlarınıza, en derin değerlerinize ve prensiplerinize, bir büyük misyona ve belirli bir yön/eyleme olan referansı da da­hil ettiğinizden emin olun. En önemlisi de bunu bir misyonun kaçınılmaz paradoksuna uydurun: asla bitiremeyeceğiniz ama her gün yapabileceğiniz bir şey.

Misyonunuza ulaşmak için ihtiyacınız olan adımların bir özeti şudur:

Hayatınızın tutkusunu bulmak.

En derinlerdeki değerlerinizi ve prensiplerinizi yeniden incelemek.

Büyük bir vizyon geliştirmek.

Belirli bir yön bulmak.

Kendinizi misyonunuzla bütünleştirmek.

Başkalarından destek almak.

Artık misyonunuza ulaşmak için belirli hedefler koyma ve şu andaki hedeflerinizi misyonunuzla ilişkili olarak yeniden değerlendirme vakti geldi. Sadece bir tuğla koyup üzerini çi­mentoyla kaplayan, sadece bir duvar inşa etmekte olan du­varcı mı olmak istiyorsunuz? Yoksa insanlığın ulaşabileceği şeylerin bir anıtını mı dikmek istiyorsunuz? Misyonsuz he­deflerde tutku ve derin anlamlar eksiktir. Ama, bir misyonun içindeki hedefler, yaptığınız her şeyi anlam, şevk ve eğlence sayesinde enerjiyle doldurarak vizyon sahibi hayalleri gerçe­ğe dönüştürür.

Hedeflerinize Ulaşmak

Hedeflere Ulaşmaya İki Yaklaşım:

Hedef belirlemenin ve onlara ulaşmanın iki farklı yaklaşımı vardır. Geleneksel yaklaşım, hedef belirlemede dıştan-içe yöntemler üzerinde durur. Verilen mesaj şudur: "Eğer, bu dünyada n sayıda harika iş becerirseniz, başarılı bir insan olur ve kendinizi iyi hissedersiniz." Bu yaklaşımı kullanarak belirlenen amaçlar genellikle, her gün yapmaktan hoşlandı­ğınız şeylerle bağlantılı değildir. Ve eğer eğlenceli değillerse, yapılmadan bırakılmaları daha iyi olur çünkü sizi büyük ba­şarılara götürmeleri pek olası değildir. Hedeflere ulaşmaya bu geleneksel yaklaşımın içinde barındırdığı dört ana tuzağı inceleyelim.

1. Tuzak - Tatil Hayatı

Misyon olmayan tipte hedefler belirleyen kişiler, genelde kendilerine tatil hayatı benzeri bir varoluş biçimi seçerler: "Beş yıl içinde emekli olup bir yelkenli teknede yaşamak isti­yorum. Her gün göl-kıyısında dinlenip öğlene kadar uyumak istiyorum."

Bu tip hedeflerin yaptığı tek şey, kişinin kaçma ihtiyacı duyduğu acı dolu, benzeşimsiz günlük yaşamına işaret etmektir. Eğer acı, bir eylemsizlik arayışı yaratıyorsa, biraz dinlenip rahatlamanın esas misyonunuzun netleşmesine yardımı olacağının farkına varın. Acı iyileştiğinde, bir mis­yon arayışı, bizi zorluklarla yüz yüze getirir. Bunu, koç John Wooden şu şekilde ifade etmiştir: "Basit bir şeyi başardığınız için büyük zevk, tatmin ve neşe duyamazsınız."

2. Tuzak - Statü-Temelli Reklamcılığın Aklınızı Çelmesi

Çoğu insan kendilerine ilk başta, hedef olarak konservelenmiş statü imgelerini seçerler: "Ev olarak kullanacağım 30.000 metrekarelik bir şatom, lüks bir Mercedes'im ve yel­kenli bir teknem olacak." Bu gibi şeyler, insana büyük bir zevk verebilirler. Onları elde etmeye yıllarınızı vermeden ön­ce, kimin arzuları olduklarını incelemek isteyebilirsiniz Ne de olsa, siz zevklerini çıkarmasanız bile, hizmetçiniz ve tek­nenin kaptanı sizin mallarınızın keyfini süreceklerdir.

TV'de bir bira reklamı gördüğünde eşine, kendisine bir bira getirmesini haykıran Adamı hatırlayın. Bu, rek­lama otomatik olarak verilen, hayattaki asıl hedefleriyle hiç­bir bağlantısı olmayan bir refleksti. Aynı şekilde, bu günler­de, hedef imgelerimizin çoğu reklamcılıktan gelmektedir. Bi­raz içsel araştırma yaptıktan sonra, iyi yaşam hakkındaki im­gelerinizin, "komşunuzdan geri kalmamayı" teşvik eden bir sınıf sisteminden kaynaklandığını mı keşfediyorsunuz?

Eğer, medya tarafından pompalanan tüketim değerleri­nin, misyonunuzu destekleyen derin değerlerden çok daha sığ olduğunun farkına varırsanız, statü-temelli reklamcılığın aklınızı çelmesini engelleyebilirsiniz.

3. Tuzak - Eğer/O Zaman Tipi Finansal Hedefler

"Eğer sevmediğim bu işi yaparak yeteri kadar para biriktirebilirsem, o zaman gerçekten sevdiğim şeyi yapabilirim." Pa­rayı, bir sonuç olarak elde etmeye çalışan insanlarda, derin değerleri tarafından desteklenen bir misyonun eksikliği var­dır. Hayatlarının son anlarında, insanlar, çok seyrek olarak yeterince para kazanmamış olmalarından yakınırlar. Çoğu zaman, para, güç, statü veya şöhretten çok derin değerleriyle ilgilenmektedirler.

Kazandığımız parayla hayatımızı kazanırız ama sunduğu­muz hizmetle bir hayat kurarız. Paranın misyonumuza hiz­met etmesi için, paranın bir tanımına ihtiyacımız vardır. İşte iyi bir tane: "Para, yaşam enerjimizle takas etmeyi seçtiğimiz bir şeydir."2 Yaşam enerjimizi onunla takas ettiğimizden, pa­ra, her insanın misyonunun önemli ve gerekli bir yönüdür. Vücut için hava neyse, misyon için para odur. Kendi başına bir amaç değil, önemli bir şeyler başarmak için bir araçtır. Mümkün olduğunca çok parayı nasıl kazanacağınızı tasarla­mak, oksijen oranı fazla bir havayı solumaya benzer. Büyük ihtimalle başınız döner ve gerçeklik algılarınız bulanır, özel­likle de başarılı olursanız böyle olur.

Paraya, kendi başına bir amaçmış gibi davranmanın çı­kardığı bir sorun da sevmediğiniz bir şeyi yapıyor olmanız­dır. Her gün yaşadığınız benzeşimlilik eksikliğinin yanı sıra, esas finansal ödüller de, genellikle insanların düşündükle­rinden çok uzun bir zaman sonra gelir.

Burada, misyonunuz uğruna çok para kazanmanın kötü bir şey olduğunu ima etmiyoruz. Üstün başarılar elde eden birçok kişi, hayatlarının bir bölümünü para üretmek için, bir diğer bölümünü de bir idealin gerçekleşmesine yardımcı ol­mak için kullanırlar.

4. Tuzak - Amaçlara Karşı Araçlar

Diyelim ki, bir satış elemanı, belli bir süre içinde belli bir sa­tış kotasını tutturmayı kendine hedef olarak belirliyor. Satış elemanı, bu amaca ulaşmak için hangi yöntemleri kullanacaktır? Eğer bu hedef, o kişinin en derin değerleriyle bağlan­tısızca bütün misyonu haline gelirse, o kişi bir müşteriyle uğ­raşırken dürüstlük ve doğruluk yerine baskı teknikleri kul­lanma ihtiyacı hissedebilir. Bu satış elemanı, ürünü hakkın­da yanlış ya da doğruluğu şüpheli ifadeler kullanmaya yöne­lebilir. Eğer ifadeleri doğru değillerse, satıcı araçlara-karşı-amaçlar tuzağına düşmüştür.

Bu tip taktikler, kısa vadede satış kotalarını doldurmaya yardımcı olabilir ama bundan hem satıcının hem de şirketin itibarı zarar görecektir. En önemlisi de, ilk başta bilmese bi­le, satış elemanı zarar görecektir. Birisi, bir misyonun bütün­lüğü kapsamına girmeyen bir hedef belirlediğinde, bu hede­fin peşinden hangi araçla olursa olsun koşmak, kendi kendi­ni kandırma sorunu yaratacaktır. Yüreğinden gelen değerle­ri inkar edip göz ardı ettikçe, önemli olan şeyden gittikçe da­ha da uzaklaşacaktır. Kendi kendimizi kandırma kapasitemiz sınır tanımaz. Bunun tam tersine, en derin değerlerimiz tarafından belirlenen ahlak anlayışıy­la eyleme geçersek, hedeflerimiz iyi düşünülmüş bir misyona uyarlar ve biz de, başarıyı, sağlığı ve diğer insanları kendimi­ze çekeriz.

Misyon-Odaklı Hedefler Ulaşılmaya Değerdir

Öyleyse, hangi değerler gerçekten ulaşılmaya değerdirler? Bu hedefler, bizim misyon-odaklı dediğimiz hedeflerdirler. Eğer geçen bölümün alıştırmalarını tamamladıysanız, mis­yonunuz ve ona ulaşmanızı temsil eden yön, en derin değerle­rinizden ortaya çıkmıştır. Dahası, diyelim ki geleneksel amaç belirlemenin dört tuzağına düşmediniz; hayatınızın aldığı anlamlı, eğlenceli ve tutku dolu yönü, yani misyonunuzu bi­liyorsunuz. Şimdi sıra ulaşılmaya gerçekten değecek, anlam­lı eylem hedeflerine odaklanmakta. Büyük misyonlar, her za­man belirli hedeflere ulaşılarak yaşanır.

Misyon-odaklı hedefler, misyonunuzun tanımladığı roller­de eyleme geçerek elde edilir, içinizden gelerek su yüzüne çı­kan ve misyonunuzda kendiliğinden ortaya çıkan hedefleri gerçekleştirmek için ne yaparsınız? Oynadığınız her rol, ilgi alanlarınızı, tutkularınızı, vizyonlarınızı, değerlerinizi ve prensiplerinizi ifade edebilmeniz için bir kimlik sunar. Bu bakımdan, misyon-odaklı hedefler, geleneksel dıştan-içe yak­laşımın tam tersidir, içinizden gelip su yüzüne çıkarlar.

Başarılı kişiler için yapması en zor olan şey, sevdikleri şey dışındaki herhangi bir şeydir. Dünyaca ünlü kızak köpeği sü­rücüsü Susan Butcher, bunu şu şekilde anlatıyor: "Vahşi do­ğanın içinde yaşayabileceğim ve hayvanlarla çalışabileceğim bir yere gitmek istedim. Yani, bu aslında sadece, bir şeyi yap­mak isterseniz onu yapma meselesi."

Bir Misyon Anlamlı Eylemler Yaratır

Başarılı kişiler, severek verdikleri emeklerle hayatlarına kayda değer başarıların damga vurmasını sağlamış insanlar bizim için model olabilirler. Nasıl yapılacağını bilenler gibi yapmaya çalışırsak, bunu biz de öğrenebiliriz. Üçüncü bö­lümden, Steven Spielberg'in bir filmci olma misyonunu hatır­layın. Film yönetmeni rolünde, kurgucularla işbirliği yapa­rak film yönetme becerilerini geliştirmek zorundaydı. Hatır­larsanız, sadece 17 yaşındayken, izin bile istemeden öylece Universal Stüdyolarına girdi, boş bir odaya yerleşti ve oda­nın kapısına ismini astı. Kurguculara 8 mm'lik filmlerini göstermeye ve yönetmenlik becerilerini geliştirmesine yar­dımcı olsun diye onların tavsiyelerini, almaya başladı. İşte bu, hedefe ulaşmak için gerçekleştirilen cesur bir eylemdir!

Misyonunu keşfettiği için, belirli hedefini eylemde-cesaretle kovalaması, bir filmci olarak zaten oturmuş olan zihin­sel kimliğinden doğal olarak geldi. Ve belirli hedeflerin pe­şinden koşması, harika filmler yapmak içinki derin, duygusal, misyon-temelli adanmışlığıyla desteklenince, çabalarını zaman geçtikçe de sürdürmesini sağladı.

Uygulama:13

Konu: Favori Kahramanınızdan Faydalanmak

Amaç: Bir hedef belirlerlerken, elde edeceğiniz hedefin, elde edil­meye değer olduğundan emin olmak gereklidir. Misyon-te­melli bir hedef olması gerekir, yani, misyonunuzun belirledi­ği rolde yapılması gereken bir eylem olması gerekir. Misyon-temelli bir hedef size kendinizi nasıl hissettirir? O duyguyu açığa çıkarmanıza yardımcı olması için bir alıştırma.

Bir Kahramanınızı Düşünün. Çok büyük bir hayran­lık duyduğunuz bir adam ya da kadını düşünün. Başarıla­rını hatırladığınızda size heyecan ve ilham veren birini se­çin. Bir aile üyeniz, iş arkadaşınız ya da dostunuz gibi kişisel olarak tanıdığınız birini seçmek isteyebilirsiniz. Kurgu hikayeler ya da efsa­nelerden bir karakter bile seçebilirsiniz. İlham duygularınızın size rehberlik etme­sine izin verin.

Belirli bir Hedef Görün. Kahramanınızın, misyonunu yaşayarak ulaştığı bir hedef seçin. Ne gö­rürseniz görün, o kişinin misyonunu yaşamayı temsil eden bir dizi belirli eylem, bir hedef görün. O hedefin 30 saniyelik kısa bir filmini yapın. Görüntüyü yakın planda, doygun, canlı renkler içinde görün. Onu anlamlı ve ilham verici bir hale getirin. Sonra başa sarın ve pause düğmesine basın.

O Rolün İçine Adım Atın. Bu filmdeki o belirli rolde o kahraman olun. Bu kahraman olarak değerlerinizin, amaç­larınızın, prensiplerinizin ve misyonunuzun farkında olun. Parmağınızı, zihinsel videonuzun pause düğmesinden çe­kin ve filmi kahramanın rolünü siz oynar bir şekilde oyna­tın. Bu sahneyi içeriden tamamlayın. Bu eylemler dizisini takip ederken ki duygularınızla temasa geçin.

2.     Kendinizi Sorgulayın. Bu rolün içinde durup kendini­ze şu soruları sorun:

Motivasyonlarım nelerdir? Hedefe ulaşmak için niye bu eylemi gerçekleştirdim? Bu hedef daha büyük misyonuma nasıl uyuyor? Bu hedefin peşinden koşmak nasıl bir duygu?

5.    Tekrar Kendiniz  Olun.   Kahramanınız  olmanın, misyonunuz  dahilindeki kendi hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olacak içinizdeki kaynakların hangilerini ortaya
çıkardığı üzerinde düşünün. Bu alıştırmanın esas dersi, onları takip ettiğinizde misyon-temelli hedeflerin size ken­dinizi nasıl hissettireceğini ortaya çıkarmaktır.

Kahraman Alıştırmasını Okurken Kullanmak

Büyük başarılara imza atmış çoğu kişi hayran oldukları in­sanlar hakkında birçok biyografi okurlar. Siz de bir önceki alıştırmayı biyografi okurken yapabilir­siniz. Onu bir rutin olarak kullanmak sizin kendi hayatınız­daki rollerinizde etkili bir şekilde fonksiyon göstermeniz için kendi içsel kaynaklarınızı açığa çıkarmanıza yardımcı olabi­lir. Dışarıdan sanki onu sadece okuyormuş ve düşünüyor-muşsunuz gibi gözükecektir. İçsel dünyanızda ise bu güçlü teknik rolünüz hakkında nasıl hissettiğiniz konusunda bü­yük bir fark yaratacaktır. Eğer bunu sürekli olarak yaparsa­nız, muhteşemliğe ulaşma becerilerinizi yeniden enerjiyle dolduracak ve misyon-temelli hedeflerinize ulaşmanızda size yardımcı olacaktır.

Roller Neden Önemlidir

Rollerden oldukça bahsettik. Neden önemliler? Kendi rolleri­nizi yaratmak hakkında ne kadar çok şey öğrenirseniz, seçti­ğiniz hayatı o kadar çok. yaşarsınız. Rol kimlikleri inanç sistemimizin anahtar niteliğinde bir öğesidir. Birçok farklı şe­kilde yapılandırılmışlardır. Hayatınızdaki her yeni misyonla, yeni rol kimlikleri almış olursunuz. Misyonunuz rollerinizi belirler ve rolleriniz de hedeflerinizi.

Örneğin bir kişi çok okuyabilir. Ama bu kişinin bir yazar kimliği yoksa, nasıl yazılacağını okuyarak öğrenmesi pek muhtemel değildir. "Ben bir yazarım," diyen ve buna sahiden de inanan bir kişi, bu kimliği paylaşmayan birinden çok farklı bir biçimde okuyacaktır. Yazar rolü kimliği olan bir kişi ya­zar olmayandan çok farklı şeyler keşfeder. Bir yazar sadece bilgiyi almak için değil, aynı zamanda da kendi yazma bece­rilerine nasıl incelik kazandıracağını öğrenmek için okur.

Eğer bir adamın misyonu, dünyadaki en iyi otomobil ta­mircisi olmaksa, bunu sanatında ustalık ve arkadaşlarına, ailesine ve müşterilerine sevgi ve kibarlık göstererek yapabi­lir. Misyonu birden çok rolü gerektirecektir. Bu durumda rol­ler; muhasebeci, sanatçı, kardeş, bilgisayar programcısı, ba­ba, koca, müfettiş, problem çözücü, servis sağlayıcı, oğul, am­ca ve işçi olabilir. Her rolün kendine özgü belirli bir hedefler dizisi vardır. Ve her rol hakkında nasıl düşündüğünüz, o rolü nasıl yaşadığınız konusunda bir fark yaratacaktır.

Hedefe Ulaşma İşlemi İçin Roller

Karmaşık hayatınızdaki rollerin bir kısmını inceleyelim. Bu bölümde, yaşamdaki rolleri dört ana kategoride topladık: bi­reysel roller, iş hayatı rolleri, kişisel ve ailevi roller ve vatan­daş rolleri. Bu rollerin bazıları birbirleriyle örtüşmektedir ve onları kategorize etmenin daha başka birçok yolu vardır ama önemli olan sizin, misyonunuz için en büyük önemi taşıyan rolleri belirlemenizdir.

Bireysel Rolleriniz

Bireysel rolleriniz, diğer bütün rollerinizin temelini oluştu­rurlar. Birçok bireysel rol vardır.

Misyonunuz birçok farklı rolü gerektirecektir. Örnek olarak kulla­nılan bireylerin hayatlarındaki misyonlarında daha birçok farklı rolleri yaşadıklarını (ya da yaşamakta olduklarını) ak­lınızda tutun. Roller gerçek olabilir veya metaforik olarak kullanılıyor olabilirler. Örneğin, bilge rolünü misyonunuzun bir parçası olarak alırsanız, bu İsa olduğunuzu düşündüğü­nüz ya da bütün dünyevi etkinlikleri bir kenara bırakıp bü­tün gün dua edeceksiniz demek değildir. Bunun yerine, bilge rolü içinizdeki temel bir kimlik olarak kullanılabilir.

Diyebilirsiniz ki, "Ben bir bilgeyim. Bir bilge olarak, sevgi, şefkat ve bilgelik göstererek bu rolü bugün nasıl yaşayabili­rim?" Bu bilge rolünü benimsemek, kendinizi eyleme geçme­den önce derin derin düşünürken ya da düzenli olarak ruhani metinleri okurken görüntülemek anlamına gelebilir. Bu ey­lemler ve diğerleri, bir bilge olarak bireysel rolünüzün hedef­leri haline gelebilirler. NLP varsayımlarından birini hatırla­yın: Bir kimse bir şeyi yapabiliyorsa onu herkes yapa­bilir. Diğer bir deyişle, inanın ve olun.

Bu bireysel rolleri kendiniz ve misyonunuz açısından ha­yatınıza geçirmek için, hangilerinin misyonunuzla ilgileri ol­duğunu seçmek önemlidir. Eğer misyonunuzun ne olduğun­dan henüz emin değilseniz üçüncü bölüme geri dönün  ve mis­yonunuzu keşfetmek için orada belirtilen işlemleri kullanın. Unutmayın: misyonunuzu keşfetmek hayatınızın amacını bulmak demektir. Zamanınızı harcamaya daha çok değecek başka hiçbir şey yoktur.

En temel bireysel rolle başlayalım: kendinize harika bir dost olmak. Herkesin bu role ihtiyacı vardır. Bu rolle kastetti­ğimiz kendinizle olan bu arkadaşlığınızda kendinizle nasıl ile­tişim kurduğunuzdur. Fiziksel sağlığınız, duygusal sağlığınız, ruhsal sağlığınız hep kendinizle sağlıklı, pozitif bir iletişim kurmaya bağlıdır. Kendinize, en iyi arkadaşınıza davrandığınız kadar iyi davranıyor musunuz? Kendinizle düzenli olarak aynada arkadaşça, sevgi dolu ve meraklı bir tavırla konuşuyor musunuz? Eğer bu sorulara verdiğiniz cevap "evet" değilse, kendinize daha iyi bir arkadaş olmayı bir düşünebilirsiniz.

Sadece aynadaki görüntüyle iletişim kurmakla kalmayıp daha iyisini de yapabiliriz. Birçok insan, zihinlerinin güçlü ve bilge yönleriyle doğrudan iletişim kurabileceklerinin farkında değildir. Böyle bir iletişimin duygusal sonucu kendiniz için sı­cak, sevgi ve ilgi dolu duygulardır. Buna dokuzuncu bölümde daha çok değineceğiz. Birçok farklı içsel parçanızla iletişime geçmek ilginç ve heyecan verici bir süreçtir. Güvenlik isteyen bir tarafınız vardır. Kaliteli ilişkiler isteyen bir tarafınız var­dır. Değişik ihtiyaçları, istekleri ve öncelikleri temsil eden bir­çok farklı tarafınız vardır. Kendinizle olan ilişkiniz, etkili iç­sel iletişim aracılığıyla gelişebilir. Bazı insanların kendilerini sevdikleri ve iyi anladıkları görülür. Diğerleri içsel olarak sız­lanır, eleştirir ve tartışır. Eğer ikincisini yapıyorsanız bu alanda bir değişiklik yapmaya karar vermeyi düşünün.

Bu rolü Hedefe ulaşma işleminden geçirdiğinizde, kendi­nize etkili bir şekilde harika bir arkadaş olma konusunda bir sürü olanaklar ortaya çıkacaktır. Kendinizle olan ilişkinizde! hangi değişiklikleri yapmak istediğiniz dahil olmak üzere.

Uygulama:14

Konu: Misyonunuza Uygun Bireysel Rolleri Keşfetmek

Bireysel roller listenize bakın ve sorun: "Büyük bir olmam misyonumu yaşamam için gerekli olacak mı?"

Ayrı bir kağıda, misyonunuzu gerçekleştirmeniz için üst­lenmeniz gerektiğini düşündüğünüz rolleri listeleyin.

Eğer yazdığınız haliyle misyonunuzun bir parçası olma­yan ama hayatınız için önemli bulduğunuz rolleriniz varsa, misyon ifadenizi bu rolleri önemli bir biçimde kapsayacak şekilde değiştirin. Bu rolleri de listenize ekleyin.

Hangi değerlerin en arzulanabilir olduğunu belirleyeceksiniz. Saygı, güven, sevgi, içsel armoni, içsel birlik ve tam bir kon­santrasyon gibi değerler misyonunuz için hayati olan bütün diğer bireysel rollerle birlikte elinizin altındadır,.

Şimdi, sıradaki alıştırmayı yaparak hedeflerinize ulaş­mak için kullanacağınız rolleri seçmek için bir seçim işlemin­den geçebilirsiniz.

Mesleki rolleriniz dramatik olarak değişiyor ve aslında bu­nun zamanı geldi de geçiyor bile. İş hayatı her zamankinden çok kişisel gelişim odaklı oluyor. Kariyerinize, iş hayatınıza ve finansal kaynaklarınıza bakınca, belirli değişiklikleri arzulayabilirsiniz. Aklınızda büyüyen kelimelerin ve görüntü­lerin bazılarının farkına varın ve önemlerini fark edin. Hangi kariyer ve finansal başarılarınızın özel misyonunuzun daha çok gerçekleşmesini sağlayacağını düşünün.

Profesyonel, üretken mesleki rollerimiz normalde, hayatı­mızdaki diğer roller gibi bir sürü zaman, çaba ve öğrenme ge­rektirir. Çoğunlukla daha da fazla. İş yaşamınızda bazı deği­şikliklerin ne kadar heyecan verici olabileceğini hayal ettik­ten sonra, aşağıdaki mesleki roller listesini gözden geçirin.

Mesleki Roller

SANATÇI- ORTAK- SERVİS SAĞLAYICISI- ÖĞRENCİ- MEMUR- DENETLEYİCİ- ÖĞRETMEN

Kendinizin, şu andaki mesleki rollerinizi düşünün. Eğer bir avukatsanız, birçok muhtemel rol arasından birini düşü­nebilirsiniz: kiralık silahşor, zayıfların savunucusu, arabulu­cu, eğitmen, adaletin savunucusu ya da para biriktiricisi. Her meslek geniş bir roller yelpazesi için bir fırsattır. Sizin şu andaki mesleki rolleriniz nelerdir? Asgari maaşla çalışan bir köle mi, insanları harekete geçiren biri mi, lider mi, ta­kipçi mi, kiralık silahşor mü, danışman mı, işleri kolaylaştı­rıcı mı, makine mühendisi mi, inek sağıcısı mi ya da bir giri­şimci misiniz?

Şu andaki mesleki rollerinizi bir kağıda listeleyin. Onlar­dan hoşlanıyor musunuz? Misyonunuzla tutarlılık içinde mi­siniz? Verilen bir işte çalışırken, misyonunuzu gerçekleştir­mek için birçok farklı rol kimliğine sahip olabileceğinizi unutmayın.

Eğer şu andaki mesleki rolleriniz misyonunuza uyuyorsa, yine de bu rolleri tatmin edecek eylemleri rafine etmek ve ge­liştirmek isteyebilirsiniz. Eğer şu andaki mesleki rollerinizden bazılarını aslında sevmiyorsanız, onları değiştirin. Mes­leki rollerinizi, misyonunuz önünüzde açıklığa kavuşurken düşünün. İster bu mesleki rollerinizi şu anda çalıştığınız or­ganizasyonda ister yeni bir işte üstlenebiliyor olun, misyonu­nuz için arzulanan rol kimliklerini yaratın.

Uygulama:14

Konu: Misyonunuza Uygun Mesleki Rolleri Keşfetmek

Mesleki roller listenize bakın ve sorun: "Büyük bir olmam misyonumu yaşamam için gerekli olacak mı?"

Ayrı bir kağıda misyonunuzun gerçekleşmesi için gerekli bulduğunuz rolleri listeleyin.

Eğer yazdığınız haliyle misyonunuzun bir parçası olma­yan ama hayatınız için önemli bulduğunuz mesleki rolleriniz varsa, misyon ifadenizi bu rolleri önemli bir biçimde kapsa­yacak şekilde değiştirin. Bu rolleri de listenize ekleyin.

Kişisel ve Ailevi Rolleriniz

Misyonunuzda harika ailevi ve kişisel ilişkiler için ne kadar yer var? İnsanlarla olan ilişkiler şu ana kadar yaşanmış olan bütün hayatlardaki zenginliği yaratan şeydir. Son derece ba­şarılı birçok kimse geri dönüp yaşamlarına baktıklarında, kariyer çabalarının, kişisel ilişkilerindeki yakınlığı ciddi bir biçimde engellediğini fark ederler. Bunun farkına varan eski IBM yönetim kurulu üyesi Thomas J. Watson Jr. kişisel iliş­kiler için bir sürü vakti olmayan yöneticinin kötü bir yöneti­ci olduğunu söylemiştir.

Şimdi ailenizdeki kişilerle ve gelecekte ailenizin birer par­çası olacak kişilerle, eşinizle, çocuklarınızla, anne babanızla ve kardeşlerinizle olan ilişkilerinizi düşünün. Hayatınızdaki önemli kişiler kimlerdir. Bunu belirlemenin yollarından biri böbrek testidir. Eğer yaşamınız bir böbrek bağışına bağlı ol­saydı, size kim kendininkini verirdi?

KAYINVALDENİZ - ERKEK YEĞENİNİZ - KIZ YEĞENİNİZ - KIZ KARDEŞİNİZ - OĞLUNUZ - ÜVEY BABANIZ - ÜVEY ANNENİZ – AMCANIZ- KARDEŞİNİZ- KAYINBİRADERİNİZ- KUZENİNİZ

BABANIZ- ARKADAŞINIZ- ANNENİZ

Önemli ve muhtemelen arzuladığınız kadar iyi yerine ge­tirilememekte olan bir rol seçin. O ilişkinin nasıl olmasını istediğinizi düşünün. Harika bir ilişkiniz (misyonunuzla ve di­ğer insanın kimliğiyle tutarlı bir ilişkiniz) olduğunu nasıl an­lardınız?

 

Uygulama:16

Konu: Misyonunuza Uygun Mesleki Rolleri Keşfetmek

Kişisel ve ailevi roller listenize bakın ve sorun: "Büyük bir olmam misyonumu yaşamam için gerekli olacak mı?"

Ayrı bir kağıda misyonunuzun gerçekleşmesi için gerek­li bulduğunuz rolleri listeleyin.

Eğer yazdığınız haliyle misyonunuzun bir parçası olma­yan ama hayatınız için önemli bulduğunuz kişisel ve ailevi rolleriniz varsa, misyon ifadenizi bu rolleri önemli bir bi­çimde kapsayacak şekilde değiştirin. Bu rolleri de listenize ekleyin.

Vatandaş Rolleri: Büyük Toplumla ve Doğayla Olan İlişkiler

Hayatınızın ve işinizin daha büyük bağlamına, içinde yaşadı­ğınız topluma, şehre ya da ulusa bir bakın. Hatta bir bütün olarak gezegeni de göz önüne alabilirsiniz. Vatandaş rolü­nüzde çözmek isteyebileceğiniz toplumsal bir sorun, gerçek­leştirmek isteyeceğiniz bir ilerleme ya da değişim olabilir. Favori kahramanlarınız vatandaş rolleri yaşıyorlar mı? Sizin misyonunuz vatandaş rollerini kapsıyor mu?

İnsanlar dünyayı daha iyi işler hale getirmek için bireyler olarak sorumluluk almalıdırlar. Bazılarında bu mesleki rol­leri ve ebeveyn rolleri aracılığıyla gerçekleşir. Anne ve baba rolleri kesinlikle vatandaş rolleri olarak düşünülebilirler. Başka kişiler, ailevi ve mesleki rollere ek olarak vatandaş rolleri üstlenebilirler. Bazıları mesleki rollerini vatandaş rolleri yaparlar. Dr. Martin Luther King, papaz rolünü, vatan­daş rolü olan sosyal aktivist ile kaynaştırmıştır. Bu rolünde, 1950 ve 1960'larda ırkçılığın ve ayrımcılığın getirdiği adalet­sizlikle savaşırken bir araç olarak şiddet karşıtı eylemi getir­miştir. Hepimiz, kendimiz dışında ve kendi içimizde olanlar arasında bir bağ hissetmek için bir yola ihtiyaç duyarız.

Eğer kırları seviyorsanız, doğa sever biriyseniz, çevreyle ilişkili roller üstlenmek isteyebilirsiniz. Belki de şehrinizin daha temiz bir havaya sahip olmasını, bir toplu taşıma ağına, bisiklet yollarına ve daha düzgün bir trafik akışına sahip ol­masını istiyorsunuz. Canlı türünüz ve gezegenin geri kalanı arasındaki ilişki gibi büyük, uzun vadeli bir meseleyi bile ele almak isteyebilirsiniz. Bu tip bir faaliyet alanı ve geniş kapsamlılık genellikle birçok insanın misyonunun bir parçasıdır. Unutmayın, dünyada bir fark yaratabilirsiniz. Dünyadaki ge­lişimin kaynağı daima bireyler ve küçük insan grupları olmuş­tur. Saygıdeğer antropolog Margaret Mead'in belirttiği gibi, "Kendini adamış küçük bir grup insanın dünyayı değiştirebile­ceğinden asla şüphe etmeyin, aslında dünyayı değiştiren tek şey bu olmuştur." Ve dünyayı değiştirmek kendi toplumunuzu değiştirmekle başlar. Bu, insanları, şirketleri, aileleri, mese­leleri ve hedefleri teker teker değiştirerek gerçekleşir.

Aşağıda, Hedefe-Ulaşma İşleminde kullanacağınız vatan­daş rollerini seçmenize yardımcı olmak için birkaç örnek bu­lunmaktadır.

Vatandaş Rolleri

AVUKAT- GÜZELLEŞTİRİCİ - ANTRENÖR - DEĞİŞİM UZMANI - TOPLUMSAL

EYLEMCİ - KONSEY ÜYESİ - SUÇ SAVAŞÇISI - YAŞÇA BÜYÜK KİŞİ - MEKTUP YAZICI- DOĞA AŞIĞI

KOMŞU- İŞYERİ KİRACISI- ORGANİZATÖR- HAYIRSEVER- GÖNÜLLÜ- SEÇMEN

Uygulama:17

Konu: Misyonunuza Uygun Vatandaş Rolleri Keşfetmek

Vatandaş rolleri listenize bakın ve sorun: "Büyük bir olmam misyonumu yaşamam için gerekli olacak mı?"

Ayrı bir kağıda misyonunuzun gerçekleşmesi için gerek­li bulduğunuz rolleri listeleyin.

Eğer yazdığınız haliyle misyonunuzun bir parçası olma­yan ama hayatınız için önemli bulduğunuz vatandaş rolleri­niz varsa, misyon ifadenizi bu rolleri önemli bir biçimde kap­sayacak şekilde değiştirin. Bu rolleri de listenize ekleyin.

Misyonunuzu Yaşamanızı Sağlayacak Olan Rolleri Listelemek

Burada insanların misyonlarını gerçekleştirmek için üstlen­dikleri rollerin özet bir listesi bulunmaktadır. Listeye göz atarken misyonunuzu gerçekleştirmek için gerekli olan rolle­ri not edin. Listenizde eksik olan rolleri ilave edin.

Roller ve Değerler

Hayatınızdaki her rol belirli hedeflere ulaşma sahasıdır. Bu hedefler dünyada bir fark yaratan eylemlerdir. Değerlerinizi insanlara duyurma yolunuzdur. Misyonunuzun aşama kay­detmesi hayatınızdaki bu rollerdeki hedeflerinize ulaşmanı­za bağlıdır.

Misyonunuzun belirlediği, kardeş, doktor, işçi, devrimci,
entelektüel, arkadaş, öğrenci gibi roller hakkında düşünün. Her rol için şu soruyu sorabilirsiniz: "Büyük bir oldu­ğumun kanıtı nedir?" Bu soruya vereceğiniz cevap değerleri­nizi yansıtacaktır. Misyonunuzun, her gün gerçekleştirilme­ye devam edilmesi için, en derin değerlerinizden gelmesi ge­rektiğini unutmayın. Önceki alıştırmalarda en derin değerlerinizin bir listesini yaptınız. Rollerinizin değerlerinizle benzeşimli olduğundan emin olmak için onu Örnek Rol Ölçümü Tablosuyla beraber kullanın.

Değerler kümenizi bildiğinizde ve onları aklınıza getirme­nize yardımcı olacak isimler bulduğunuzda, onları, rolleri­nizin her birindeki performansınızı değerlendirmek için bir. standartlar kümesi olarak kullanabilirsiniz.

Rollerinizdeki Etkililiğinizi Ölçmek

Diyelim ki misyonunuz için on temel rolünüz var. Bunlar; ba­ba, erkek kardeş, amca, arkadaş, iş arkadaşı, denetleyici, devrimci, yaratıcı, kendi kendinin arkadaşı ve yerel aktivist. Dahası, varsayalım ki en derin dört değeriniz; kendini ger­çekleştirmek, eğlence, sevgi ve cesaret. Aşağıdaki tablo size, rollerinizin değerlerinizi aslında ne kadar iyi yansıttığını in­celemenin bir yöntemini sunacaktır. Bu tabloyu, rollerinizi, her birinde değerlerinizi ne kadar iyi yansıttığınıza göre notlamak için kullanın.

Bu tablo aslında, bir dizi ölçüm sorusunu organize etmenin bir yoludur. Soru, "Bir rolümde değerini ne kadar iyi temsil ediyorum?" dur. Sol üst taraftan başlayarak sorular şu şekilde sorulabilir: "Erkek kardeş rolümde kendini gerçek­leştirme değerimi ne kadar iyi temsil ediyorum?" Örnek Rol Ölçümü Tablosuna bakarken, bir rolün etkinliklerinin değer­leri gerçekleştirmediği kalıplar görebilirsiniz. Bu örnek tablo­sundaki en defolu rol, kendi kendinin arkadaşıdır. Bir insan, "Kendi kendimin arkadaşı rolümde kendini gerçekleştirme, eğlence, sevgi ve cesareti ne kadar iyi temsil ediyorum?" diye sorduğunda cevap pek de iyi olmayacaktır. Kendi rol ölçümü­nüzü yapmak için aşağıdaki boş tabloyu kopyalayın.

Kendinize, bir rol için A notu verebiliyorsanız diğer rollere odaklanın. Eğer bütün rolleriniz için A alırsanız, o zaman da­ha fazla değer ve rol ekleyin. Buradaki fikir asla bitmeyen bir gelişim işlemi geliştirmektir. Bu tip bir arayışın doruk nokta­ları ve düzlüğe ulaştığı yerler olacaktır. Misyonunuzdaki her rolde ustalık devamlı gelişen bir misyona ve doğru seçimler yaparsanız eğlenceli, meydan okuyucu ve anlamlı bir hayata katkıda bulunacaktır.

Çabalarınızı Belirli bir Hedefe Odaklayın

Misyonunuzu yaşamak için, belirli hedefler seçmek önemlidir. Yeni bir lokantaya gittiğinizde menüye ilgiyle bakarsı­nız. Her öğeye bakar, üzerinde düşünür, onu hayal eder ve tadarsınız. Hayatınızdaki ana roller için bu menüyü incele­me fikrinden yararlanabilirsiniz. Ve sonra, hayatınızın belir­li bir alanından belirli bir rol seçebilirsiniz ve o rolü Hedefe Ulaşma İşleminin dört adımından geçirebilirsiniz. Bu, leziz bir ana yemekler menüsüne göz atmaya benzeyecektir ve göz attıktan sonra hedef geliştirmek için hayatınızdaki belirli bir rolü seçeceksiniz.

Şimdi, bir rol, değişimler yaratmak için ya da yeni hedef­lere ulaşmak için en yoğun istek duyduğunuz rolü seçin. Eğer Örnek Rol Ölçümü Tablosu sizin olsaydı en belirgin se­çenek "kendi kendinin arkadaşı olacaktı" çünkü bu rol değerlerinizi iyi yansıtmıyor. Belirlediğiniz hedefler üzerinde çalı­şabileceğiniz bir zamanda, hayatınızdaki bir rolü seçin. Bu bölümü her okuduğunuzda, misyonunuzu gerçekleştirmek için ihtiyacınız olan değişik bir rolü seçebilirsiniz. Bunun se­bebi şu deyiştir: "Hiçbir şey genel olarak olmaz, her şey belir­li olarak olur." Bu işlem, hayatınızı inceleme ve hayatınızı yaşama tarzınızda değişiklikler yapmakta (benzersiz misyo­nunuzu gerçekleştirmeyi temsil eden değişiklikler) kesin ve detaylı olmanıza yardımcı olacaktır.

Misyonunuz için devamlı büyüyen bir tutkunuz olduğun­dan dolayı eyleme geçme zamanıdır. Misyonunuzu daha net gördükçe yaşayacağınız roller daha belirginleşecek ve doğal gelecektir. Aşağıdaki Hedefe Ulaşma İşlemini kullanınca, rolleriniz yeni bir gerçeklik kazanacaktır. Yaşadığınız roller inanılmaz bir şekilde gelişme gösterecek ve yeni rolleriniz her gün çiçek açacaktır. Şimdi geliştirmek istediğiniz rolü alın ve bu işlemden geçirin. Roller sadece hedef koyma sahaları değildir. Rolleriniz ve onları nasıl yaşadığınız, yaşamda kim olduğunuzu gösterir.

Hedefe Ulaşma İşlemi

Ne istediğinizi bilmek NLP' nin temel öğelerinden biridir. En az onun kadar önemli olan bir başka şey de neyin sahip olma­ya değer olduğunu bilmektir. Böylece ona ulaştığınızda tat­min olabilirsiniz. Hedeflerinizi, ulaşılmaya değer ve olmak istediğiniz kişiliğe uygun olarak geliştirmeniz için size yar­dımcı olacak olan aşağıdaki sorular dizisini sırayla cevapla­mayı çok faydalı bulacaksınız.

Belirli Bir Hedef Seçmek

İlk olarak, ne istiyorsunuz? Bütün bu bölüm boyunca yaptı­ğınız çalışmalar arasından bir tane hedef ya da arzu seçin. Eğer hemen aklınıza birden fazla hedef geliyorsa, bunlar bir şekilde birbirleriyle benzerler mi? Örneğin projelerinizi zamanında yetiştirmek, bir işi bitirmek ve egzersiz yapmaya başlamak istiyorsunuz diyelim. Bütün bunlar motive olmak­la ilişkilidir. Eğer birbirleriyle benzer olmayan birden çok he­def aklınıza geliyorsa içlerinden birini seçin ve başlayın.

NLP, hedefiniz hakkındaki düşünme biçiminizin büyük bir fark yarattığını keşfetmiştir. Bir hedefi, ulaşılması kolay ya da ulaşılması neredeyse imkansız yapacak bir şekilde dü­şünebilirsiniz*. Aşağıdaki sorular, hedefiniz hakkında, onu ulaşılmasını daha kolay yapacak bir şekilde düşünmenizi ke­sinleştirecek.

Hedefinizin, neyi istemediğinizi değil, neyi istediğinizi be­lirten bir ifade olarak belirtildiğinden emin olun. Örneğin, eğer hedefiniz "İş arkadaşlarımın sızlanmayı kesmelerini is­tiyorum," ya da "Önerilerim kabul edildiğinde kendimi kötü hissetmemek istiyorum," veya "Sunuşlarım sırasında o kadar hızlı konuşmak istemiyorum," gibi düşüncelerse, ne istediği­nizi değil, ne istemediğinizi düşünüyorsunuz demektir.

Bunu, istediğiniz şeye kolaylıkla çevirebilirsiniz. "İş arka­daşlarımın kendi görevlerinin sorumluluğunu almalarını isti­yorum... Geri beslemeyi, tekliflerimi ve iletişim becerilerimi geliştirmek için bir fırsat olarak kabul etmek istiyorum... Ko­nuşurken sesimin nasıl çıktığını fark etmek ve istediğim za­man onu ayarlayabilecek esnekliğe sahip olmak istiyorum... İnsanlar, istemedikleri ya da kaçınmak istedikleri şeyleri düşündüklerinde, hayatlarında genellikle o sonucu üretirler çünkü zihinlerinin odaklandığı yer orasıdır. Bunlar, şeyleri negatif dille ifadelendirmenin etkilerinin ilave örnekleridir. Konuştuğunuz dili, istemediğiniz şeyi değil, istediğiniz şeyi ifade edecek şekle sokmak büyük bir fark yaratabilecek basit bir değişimdir.

Hedefinizin, diğer insanlar ne yaparsa yapsın, kendi başı­nıza elde edebileceğiniz bir biçimde ifade edildiğinden emin olun. Eğer hedefiniz diğer insanların değişimler gerçekleştir­mesini gerektiriyorsa, bu değişimler iyi fikirler bile olsa, sizi daha incinebilir ve çaresiz bir konuma sokar. Bunun anlamı, diğer insanları değiştiremedikçe istediklerimizi elde edemeyeceğimizdir. Hepimiz diğer insanlardan bir şeyler isteriz. Hedeflerimizi, diğer insanlar ne yaparsa yapsın erişebileceği­miz bir biçimde formüle etmemiz önemlidir.

Bu, bize ilk başta imkansız ya da bencilce bir şeymiş gibi gelebilir. O yüzden, önce birkaç örneği inceleyelim. Kendi ye­teneklerimizi ve güçlü yanlarımızı deneylememiz inanılmaz bir fark yaratabilir. Diyelim ki hedefiniz şu: "Patronumun beni eleştirmeyi kesmesini istiyorum." Bu, patronunuzun de­ğişmesini gerektirdiği için kontrolünüzde olan bir şey değil­dir. Bu hedef sizi, patronunuzun değişmesine bağımlı oldu­ğunuz, incinebilir bir pozisyona sokmaktadır.

Eğer bunu, "Patronum ne düşünürse düşünsün becerileri­mi sürdürmemi sağlayacak ne yapabilirim ya da deneyleye­bilirim?" olarak yemden formüle ederseniz, bu, hedefinizin kontrolünü sizin elinize verir. Bu, size, kendinizin değerli ol­duğu hissini ve patronunuz sizi eleştirse bile harekete geçe­bilme becerisini verir. Herhalde eleştirildiğinizde, kendinize güvenli hissetmek ve eleştirinin neresine katılıp neresine ka­tılmadığınızı belirlemek istiyorsunuz: Bu sizi çok daha güçlü bir konuma yerleştirir, çünkü patronunuz sizi eleştirmeye devam etse bile istediğinizi elde edersiniz, kendinize güveni­nizi kaybetmezsiniz.

Bir başka örneği ele alalım. Diyelim ki karşılaştığınız zor­luk şu; "En iyi çalışanım işi bıraktı ve onu geri istiyorum." Geri gelip gelmeyeceği konusunda nihai bir kontrolünüz ol­madığına göre kendinize, "Onu geri getirmenin bana ne fay­dası olacak?" diye sorabilirsiniz. Belki de iş ilişkiniz, şu ana kadar yaşadıklarınız arasında en iyisiydi. Belki o kişi çok randımanlıydı ve talimatlarınız belirsiz olduğunda sizi bun­dan haberdar ediyordu. Belki onu görevlendirirken içiniz ra­hat ediyordu ve bu da sizin başarılan işten daha çok tatmin olmanızı salıyordu.

Şimdi, kontrolünüz altında olan hedeflerin bir listesine sahipsiniz. Hayatınıza randıman getirmenin ve iletişim bece­rilerinizi arttırmanın başka yollarını da bulabilirsiniz. Bun­ları, o çalışanınız geri dönse de dönmese de yapabilirsiniz.

Eğer gerekliyse, aynı tip bir yeniden formüle etme işlemi­ni kendi hedefinize de uygulayın. Sahiden de olumlu olarak ifade edildiğinden ve hakkında bir şeyler yapabileceğiniz bir şey olduğundan emin olun.

Hedefinize Ulaşmış Olmanın Kanıtını Bilmek

Hedefinize ulaştığınız nereden bileceksiniz? Bazı insanların hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını anlamalarını sağlayacak bir yolları yoktur. Bunun nedeni günlük davranışlarının onla­rı hedeflerine yaklaştırıp uzaklaştırdığını nasıl ölçeceklerini bilmemeleridir. Asla bir şeye ulaşmış olmanın tatminini yaşa­mazlar. Örneğin, hedeflerinizden biri daha başarılı olmak ola­bilir. Eğer "başarılı" sözcüğünün sizin için anlamını anlatan belirli duyusal kanıtınız (göreceğiniz, duyacağınız ve hissede­ceğiniz şey) yoksa, bütün hayatınız boyunca başarılı olmaya çalışabilir ve hatta kendinizi hiçte "başarılı" hissetmeksizin birçok başarılara ulaşabilirsiniz. Başarıyı birini gülümsetmek, belirli bir maaş almak ya da herhangi bir şey olarak tanımla­yabilirsiniz, ama eğer tanımlamazsanız elde edemezsiniz.

Bir önceki bölümde seçtiğiniz hedefi hatırlayın. O hedefle kanıtı arasında yakın bir bağ var mı? Kanıtınızın size, hede­finize ulaşıp ulaşmadığınız hakkında kaliteli, gerçekçi geri besleme verdiğinden emin olun. Diyelim ki hedefiniz etkili bir yönetici olmak ve etkililiğiniz için olan kanıtınız, günün sonunda kendinizi iyi hissetmek. Günün sonunda kendinizi iyi hissetmek harikadır ama etkili bir yönetici olmakla bir alakası olması gerekmez. Daha iyi bir kanıt, çalışanlarınızın geniş bir görev yelpazesini ilk başladıklarınkinden daha iyi gerçekleştirmeleri olabilir.

Diyelim ki hedefiniz etkili bir süpervizör olmak ve iyi bir süpervizör olduğunuzu, çalışanlarınız size iyi bir iş çıkardığı­nızı söylediklerinde hissediyorsunuz. Bu da en iyi kanıt ol­maktan çok uzaktır. Eğer çalışanlarınızın size, "Harikasınız" demelerini istiyorsanız, fazla yumuşak olma ve onların per­formanslarını arttıracak fırsatları kaçırma ihtimaliniz yük­sektir. Yine, daha iyi bir kanıt, üretimin, işteki performansın ve tatminin arttığını görmek ve duymak olacaktır.

Hedef kanıtını formüle ederken karşılaşılan bir diğer ti­pik zorluk, onu gelecekteki çok uzakta bir yere yerleştirmek­tir. Çok sayıda yönetici adayı mutluluklarını ve tatmin olma­larını doğru eve, doğru eşe ve doğru maaşa sahip olmaya bağ­lı hale getirirler. Bunlar harika şeylerdir ama mutluluğunu­zu onlar gelene kadar erteleyeceğiniz kadar önemliler midir? Birçok insan yol boyunca bazı ödüller almayı motive edici bu­lur. Bu, küçük adımlık hedefler koyarak ve hedefe ulaşmış olmanın kanıtını gerçekleşmesi biraz daha kolay bir şey ola­rak belirleyerek sağlanabilir. Ne de olsa, raporu tamamlama­nız, teklifinizi sunmanız, anlaşmayı imzalatmanız, yeni he­sap açmanız, eski rekorunuzu kırmanız, zammı hak etmeniz gerekiyorsa kendinizi raporu tamamladığınız için ödüllendir­menizden bir zarar gelmez. Zamlardan çok raporlarla karşı­laşacaksınız ve onların ne kadar çoğunu tamamlarsanız zam­mı o kadar erken alırsınız.

Şimdi, gerçekleştirmekten dolayı ne kadarlık bir sürede mutlu olacağınızı anlamak için hedefinizi kontrol edin ve si­zin için motive edici olacak olan ayarlamaları yapın. Daha büyük başarılarınıza giden yolda daha küçük bir hedefi ger­çekleştirme olasılığını hesaba katın.

Hedefinize Nerede, Ne Zaman ve Kiminle Ulaşmak İstediğinizi Seçmek

Hedefinize ulaşmayı ne zaman isteyip ne zaman istemediği­nizi bilmek önemlidir. Örneğin, hedefiniz "kendine güven duymak" ise, kendinize devamlı mı güven duymak istiyorsunuz? Hiç uçuş eğitimi almamış olmanıza rağmen bir uçağı uçurabileceğinize ya da yerin yüz metre üzerindeki bir ipte yürüyebileceğinize dair kendinize güven duymak ister misi­niz? İnsanlar, belirli bir duyguya hiçbir zaman sahip olama­yacaklarını düşündükleri zaman onu yaşamlarının bütünün­de isterler. Beceri ve eğitim sahibi olduğunuzda kendinize güveniyor olmak, bu güveni güvenilir ve kalıcı yapar. Sonra, merakın, arzunun, rekabet duygusunun, şefkatin, duyarlılı­ğın, güvenin, kararlılığın, sevginin ve daha başka birçok duy­gunun da aralarında olduğu, yaşamdaki diğer sayısız duygu seçeneğini keşfedebilirsiniz.

Nerede, ne zaman ve kiminle uygun olduğuna karar verdi­ğinizde bir hedefe ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Eğer bir hedefin hayatınızın dokusuna sinmesini istiyorsanız, hayatı­nızdaki en büyük farkı nerede yaratacağını düşünün ve işe ora­dan başlayın. Size, hedefinize ulaşma zamanı olduğunu haber verecek ne görüp, duyup, hissedeceksiniz? Örneğin, "x fırsatını gördüğümde kendimi motive olmuş hissetmek istiyorum."

Şimdi hedefinizi, yaşamınızın neresinde, ne zaman ve ki­minle gerçekleşmesini istiyorsanız oraya yerleştirin ki sahi­den de öyle olsun.

Hedefinizin Ekolojisini Kontrol Etmek Bazen, hedeflerimize ulaşma telaşı arasında, hayatlarımızın geri kalanının izini kaybederiz. Bu, "ne pahasına olursa ol­sun" deyimiyle özetlenebilir. "Ne pahasına olursa olsun" di­yenlerin anlattıkları ise başka bir öyküdür. Geçmişleri genel­likle çökmüş evlilikler, bozulmuş arkadaşlıklar ve problemli çocuklar silsilesidir. Başarı en sonunda onların olduğunda, hayatları sadece işe adanmış olduğundan, ondan pek bir ke­yif alma becerileri kalmamıştır. Üçüncü bölümdeki misyon alıştırmaları size hayata ve sizin hayattaki yerinize çok daha geniş bir bakış açısı vermek üzere dizayn edilmiştir ki yolcu­luğunuzun ve ödülünüzün zevkini çıkarabilesiniz. Şimdi hayatınızdaki diğer kişileri de hesaba katma zamanıdır. Hedef­lerinize ulaşmanız onları nasıl etkileyecektir? Hem olumluyu hem de olumsuzu dikkate alın. Diğer şeylerden zaman çala­cak mıdır? İş arkadaşlarınızla, meslektaşlarınızla, arkadaş­larınızla ya da ailenizle aranızda olan ilişkiyi değiştirecek midir? Hayallerinizi gerçekleştirmenin ürettiği sorunları keşfedin. Bunun amacı sizi hayallerinizden vazgeçirmek de­ğil, size onlara karşı önceden hazırlık yapma fırsatı vermek­tir. Hedefinizi nasıl, negatif bir sonuç olabilecek bir şeyi pozi­tif bir fırsat olarak değerlendirecek şekilde zenginleştirebilir, rötuşlayabilir ya da uyarlayabilirsiniz? Bunun cevabı genel­likle diğerlerinizi de hedefinizin içine dahil etmek kadar ba­sittir. Hemen hemen herkes, özellikle de başarı söz konusu olduğunda, bir şeye ait olduğunu hissetmek ister. Bu hedef ayarlamalarını şimdi yapın ki oraya ulaştığınızda bunu yap­mış olduğunuzdan dolayı mutlu olun.

Sizi, hedefe ulaşma işleminden geçirecek olan dört alıştır­ma var. Bunların birincisi olan 18. Alıştırma hayatınızın geri kalanında gerçekleştireceğiniz hedeflerle ilgilidir.

Uygulama:18

Konu: Karşı Konulamaz Bir Gelecek Yaratmak

Sahneyi Kurun. Yarın nerede olacağınızı düşünün; zihni­nizde resmedin. Neye benzediğini, renklerini fark edin, onu bütün detaylarıyla resimleyin. Geleceğin bu görüntüsü, içsel sinema salonunuzun belirli bir bölgesinde belirmektedir.

Kurduğunuz içsel üç boyutlu sinema salonunuzu fark edin; sesleri ve görüntüleri olsun.

Kendinizi, sahneye bile yerleştirebilirsiniz.

Kendinizi Gelecekte, Seçmiş Olduğunuz Rolü Oy­narken Görün. Şimdi, bu içsel, zihinsel sinema salonunda kendinizi canlı bir şekilde gelecekte, bu hedefe ulaşırken gö­rün. Gelecek sanki hemen oracıktaymış gibi yakın, parlak

ve renkli. Bir zaman aralığı veya çizgisinin üzeri boyunca kendinizi belirli bir hedefi elde ederken görün. Onu çok hoş bir biçimde belirirken görürken bütün detayları izleyip din­leyin.

Hedeflerinizi Düzgün Kurulmuş Yapın. Kendinizi o rolü olağandışı bir şekilde gerçekleştirirken görürken, bu altı hedef koşulunun üzerinden teker teker geçin ve hedefi­nizin düzgün kurulmuş olduğundan emin olun.

Gördüğünüz hedef olumlu, neyin yapılacağını ifade ediyor, neyi yapmaktan kaçınılacağını değil.

Hedefi gerçekleştirmek istiyorsunuz. Bu bir "istek," "zorunluluk" değil.

Onu yapan sizsiniz, bir başkası değil.

Onu yapabilirsiniz, gerçekleştirilmesi imkansız bir şey değil.

Hedef belirli bir şey, genel değil.

Hedef ekolojik: Hedefin yaratabileceği sonuçları tah­min edebiliyor ve bu başarıdan etkilenenler için olum­lu olduğundan emin olabiliyorsunuz.

Görüntünüzü Karşı Konulamaz Kılın. Kendinizi gele­cekte, o hedefe ulaşmış olarak görürken imgeleminizdeki çe­şit çeşit görsel özel efekti kullanın. Zihninizin ve vücudunu­zun içsel işleyişini görmek için X-ışını kullanabilirsiniz.
Orada zevkini çıkardığınız ruh hallerini temsil etmek için belirli renkler kullanabilirsiniz. Farklı şeylerin gerçekleşişini ve o belirli hedefle bağlantılı olan değişik durumları ya da zamanları görmek için birden fazla ekran kullanabilirsi­niz. Hedefi parlak bir canlılık içinde görün ve üç boyutunun farkına varın. Hedefinize ulaşışınızı büyük ve yakın, ener­jik ve karşı konulamaz yaparken bir yandan da vücudunuzu ve duygularınızı hissedin. Biraz zaman ayırın ve bu görün­tünün (yarattığınız, yönettiğiniz ve olmakta olduğunuz bu başyapıtın) zevkini çıkarın.

Ona Giden Yolu Fark edin. Neyin elde edildiğine ve ne kadar çekici (sizi kendine çektiğine) olduğuna dikkat edin. Şimdi, şu andan belirli olan o geleceğe giden belirli bir yol olduğuna dikkat edin. Bu, zamanın içinden geçen bir yol gi­bidir.

 

 

Şimdi bu karşı konulamaz geleceği (hedefinizi) görebilir, duyabilir ve hissedebilirsiniz. Bu çekici hedef misyonunuza uyuyor. Ve ona giden bir yol var.

Belirli bir rolde ne zaman iyi bir performans çıkaracağını­zı bilmek yeterli değildir. Oraya ulaşmak için bir yola ihtiya­cınız vardır ve o yolda nasıl ilerleyeceğinizi bilmeniz gerekir. Gerçekçi, yapılabilir bir planın geliştirilmesi, aylak hayalci­lerle, vizyon sahibi başarılı kişiler arasındaki ana farktır. Sı­radaki alıştırmayı kullanarak vizyon sahibi başarılı bir kişi olmaya adım atabilirsiniz.

Uygulama:19

Konu: Bir Plan Geliştirmek

Hedefinizi Ziyaret Edin. Hayatınızdaki o belirli başa­rıyı tam yakaladığınız zamana geri dönün. O gelecekte olun ve o başarının tadını çıkarın. Çevrenize bakınırken duygu­larınızı fark edin. Kendi düşüncelerinizi de dinleyin. Çünkü başarı kazanılmış ve siz kutlama yapıyorsunuz. Tarihi ve zamanı sezin. Misyonunuzun bu aşamasına ulaşmış olmak­tan ne kadar hoşlandığınızı fark edin. Bu hedefe ulaşmış ol­manın zevkini tadın.

Geleceği Görün. Şimdi dönün ve hedefe ulaşmış olduğu­nuz bu noktadan daha uzak geleceğinize bakın: Misyonu­nuzun gelecekte nasıl gelişmeye devam ettiğine bakın ve görün.

Geçmişi Görün. Şimdi yine dönün ve geçmişinize bakın. Sizi oraya götüren yolu fark edin. Geçmişinizde, o zamanlar, bunları okuyan "daha önceki kendinizi" görün. O kişiyi görün ve oradan şu anda bulunduğunuz yere giden yolu fark edin.

Yolun Kenarından Geriye Doğru Yürüyün. Şimdi bu hedefe ulaşma yolunuzu inceleyin. Yolun kenarında durun ve yola bakarak zamanda geri yürümeye başlayın. Bilge bi­linçaltı aklınız size yol boyunca neler yaptığınızı gösterebilir. Hedefin başarılmasına yol açan şeyleri görüp duyabilirsiniz. Belki belirli insanlar yardım etti. Bazı belirli öğrenmeler ve farkına varmalar gerçekleşti. Bu hedefe ulaşmayı mümkün kılan eylemlerin neler olduğunu görün, duyun ve bunlardan keyif alın. Attığınız belirli adımlar ve gerçekleştirdiğiniz be­lirli eylemler var. Belki birkaçı çok net bir şeklide beliriyor. Belki neredeyse hepsini görebiliyorsunuz. Eğer bir kısmı net değilse daha fazla bilgiye ihtiyacınız olabilir.

Yolun Üzerindeki Belirli Adımları Fark Edin. Yola bakarken, birçok belirli adımı fark edeceksiniz. Kendinize sorun, "Bu hedefin tamamen başarılması için yeteneklerimi nasıl harekete geçirdim ve dünyada ne gibi eylemler ger­çekleştirdim?"

Kaynakları, becerileri, eylemleri ve insanlarla kurulan kontakları, sizi adım adım hedefinize götüren bütün bu farklı öğeleri görün ve duyun. Acele etmeyin. Hedefinize ulaşmak için ne yaptığınızı görmekten büyük bir haz du­yun. O eylemden sonra ne olduğunu fark edin. O bir sürü eylemi, yeni kaynakları, yeni becerileri gerçekleşirlerken görün. Bu adımları görürken, gelişmekte olan misyonunu­zun nasıl bir parçası olduğunu görün. O yolun kenarında yürümüş ve sizi oraya götüren birçok belirli eylemi ve bece­rileri gözlemiş olarak olayların sırasına ye o adımları at­mak için gerekebilecek zamana dikkat edin.

Bugüne Geri Dönün. Hedefinize giden yoldaki adımları daha iyi bir takdir etmiş olarak zamanda şu ana geri dönün.

Hedefi Takdir Edin. İleriye, hedefinize doğru bakar­ken, o hedefin ne kadar harika bir şekilde çekici olduğunu fark edin. Eğer daha fazla zaman ayırıp o hedefi daha karşı konulmaz ve çekici yapmak istiyorsanız durmayın.

 

 

 

Bu işlemi ilk yaptığınızda, boşluklar olabilir. Bir boşluk, genellikle, o belirli adımı gerçekleştirmek için nerede dış bir kaynaktan (kitaplar, arkadaşlar, danışmanlar) daha fazla bilgi toplamaya ihtiyacınız olduğunu gösterir. Eğer öyleyse, onun üzerinden bir kere daha geçin. Önemli olan, bu adımla­rın tekrarlar sonucunda otomatik zihinsel-yazılım programı­nız haline gelmeleridir. Bu ilk iki alıştırmanın, beyninizdeki bir NASA proje-idaresi yazılım programı gibi olması gerekir. Her sabah ya da onları kullanmak istediğiniz başka herhan­gi bir zamanda gerçekleştirilebilirler.

Hedefinize ulaşmaya giden yolda geriye doğru seyahat ederek, bilge bilinçaltı aklınız hedefinize nasıl ulaşacağınızın önemli öğelerini ortaya çıkardı. O roldeki hedefinize ulaşma­ya giden yolunuzdaki adımların sırasını kavrayışınızı daha da rafine etmek isterseniz, onları gerçekleştireceğiniz sıralarıyla aktiviteleri zihinsel olarak prova etmek için yolda ileri­ye doğru yürümek önemlidir.

 

Uygulama:20

Konu: Hızlı Prova

Rolü Üstlenin. "Büyük bir    rolümde, en derin değerlerimi eylemlerimde tatmin etmek istiyorum," deyin. Bu roldeki hedefinizin zamanda nerede olduğuna bakın, hedefi görün.

Yolu Yürüyün. Hedefinizin gerçekleşmesi için alacağı­nız yolu görün. Yolunuzun üzerindeki olayları hızlı bir şe­kilde prova etmenize yetecek bir hızda zamanda ileriye doğ­ru yürüyün.

Kendinizi Geri "Işınlayın". Hedefinize ulaştığınızda, ne zaman tamamlandığını fark edin. Sonra, bu ana geri dönün.

 

Bu noktada, hayati bir rolünüz için karşı konulamaz bir gelecek yaratmış, o hedefi ziyaret etmek için zamanda yolcu­luk etmiş, oraya gitmek için ihtiyacınız olan yolu görmüş ve o planı başından sonuna doğru prova etmiş durumdasınız. Hayal gücü inanılmaz bir güçtür! Şimdi, Uzay Yolu'nda Kap­tan Jean-Luc Piccard'ın dediği gibi, eyleme geçme, —gerçek­leştirme— zamanıdır. Eylem sizin kendi hayal gücünüzden yeşermek zorundadır. Eğer tembel bir hayalperest olmaktan­sa vizyon sahibi başarılı bir kişi olmak istiyorsanız, atılması gereken bir adım daha vardır.

Uygulama:21

Konu: Eyleme Geçmek

Bir Tamamlanma Tarihi Atayın. Takviminize bir göz atın ve hedefin ulaşılmış olacağı tahmini kutlama tarihi yazın.

Adımlarınızı Programlayın. Programınızda, hedefini­ze götürecek olan yolunuzdaki eylem adımlarının her birini gerçekleştirmek için sahiden harika zamanlar bulun. Bu zamanları takviminize yazın.

Gözünüz Misyonunuzun Üzerinde Olsun. Misyonu­nuzun, zihninizin gözünün her zaman arka tarafında oldu­ğuna dikkat edin. Sizi enerjiyle dolduran, devamlı ileriye çeken güçlü ve karşı konulamaz bir amaçlılık hissi vardır. Rolünüzün ve hedefinizin ve onlara nasıl ulaşacağınızın bu görüntüsünü gözünüzün önünde tutmaktan zevk alın. Gö­rüntünüzü birçok değişik bakış açısından takdir edebilirsi­niz. Onu ve attığınız adımları bugünden ve gelecekten göre­bilirsiniz. Ayrıca geleceğe gidip oraya nasıl ulaştığınızı gö­rebilirsiniz. Ve ayrıca yolun kenarından yürüyüp ne yaptı­ğınızı bir gözlemcinin bakış açısından görebilirsiniz.

Yapın. Şimdi, o an takviminizde geldiğinde, parlak gele­ceğinize giden yolda olduğunuzu bilerek ve aynı zamanda tatmin edici ve eğlenceli bir şimdiki zamanın tadını çıkara­rak planladığınız her adımı gerçekleştirin. Evrendeki bilinen en zeki, en becerikli yaratığın, bir insanın (SİZİN) kaynakla­rının tam bir adanmışlığıyla eyleme geçme zamanıdır.

 

Öğrendiklerinizin Tekrarı:

Sadece hayal kurmak ile disiplinli ve başarılı bir kişi olmak arasındaki fark şudur: Bütün hayalperestler başarılı olamaz­lar ama bütün başarılı kişiler hayalperesttir. Hayallerine ey­lemle enerji verirler. Mutluluk, hayaller kuranlara ve hayal­lerini gerçekleştirmek için tam da gereken şeyi yapanların olur. Bu bölümde incelediğimiz ve deneylediğimiz bazı önem­li kavramlar şunlardır:

Misyon—Hayatınızın amacını keşfetmek

Roller—Misyonunuzu gerçekleştirmek için üstleneceğiniz çeşitli kimlikler

Değerler—Sizin için neyin önemli olduğu. Rolünüzde nasıl bir performans çıkardığınıza verdiğiniz tepkiyle gösterilir.

Hedefler—Rollerinizi olağandışı bir şekilde yaşamak için istediğiniz belirli sonuçlar. Misyonunuz ve değerlerinizle uyum içindedir.

Unutmayın ki Hedefe Ulaşma İşleminin adımlarını kul­lanmak misyonunuzu gerçekleştirmenize yardımcı olur:

•  Düzgün Kurulmuş bir hedef tasarlamak

•  Karşı Konulamaz bir gelecek yaratmak

•  Bir plan geliştirmek

•  Hızlı Prova

•  Eyleme Geçmek

Sizi olabileceğiniz en başarılı insan yapabilecek olan kesin talimatların, "nasılların" bir kısmım öğrenmek üzeresiniz.

Araştırmalar gösteriyor ki, satışların %83'ü alıcının satış elemanından hoşlanmasına dayanıyor. Araştırmalar, insan­ların daha çok para alabilecekleri işler yerine beğenildiklerini ve takdir edildiklerini hissettikleri işlerde kalmasının da­ha olası olduğunu söylüyor. Lee Iacocca ve Mary Kay gibi ta­nınmış başarılı insanlar, ilişkilerin önemini bilirler. Iacocca'dan genelde açık ve samimi bir insan olarak bahsedilir. Kişisel kontaklar kurar, insanlar onu sever ve güvenir. Yanındayken insanlar kendilerini iyi hissederler. Mary Kay'in muhteşem başarısı işinde en büyük önceliği verdiği şeye, in­san faktörüne bağlanabilir. Ona yöneticilik hakkında sorular sorun ve insanlar hakkında neler düşündüğünü dinleyin. Di­yor ki, "Hem iş hayatında hem de özel hayatınızda başkaları­na, size davranılmasını istediğiniz gibi davranın. Onların en­dişelerini büyük bir dikkatle dinleyin ve onlara değer verdi­ğinizi gösterin." NLP araştırmaları, birçok başarılı kişinin hoşlanma ve takdir duygularını çok çabuk oluşturduğunu gösteriyor. Doğal olarak çevrelerindeki insanları rahatlatıyor ve diğer insanların değerlerine ilgi gösteriyorlar. Aşırı dere­cede başarılı ya da aşırı derecede başarısız insanlar tipik ola­rak bu becerilerden yoksundurlar.

Satış ve yönetimsel iletişim eğitimine birçok yaklaşım, karşınızdakiyle ahenk yaratmanın öneminin farkındadır. Genellikle ahenk yaratmanın yolunun karşınızdaki kişinin kıyafetleriyle ya da kişisel hayat deneyimiyle eşleşmek oldu­ğunu iddia ederler. Yani, eğer karşınızdaki beyzbolu seviyor­sa, siz de beyzbolu sevmeye çalışırsınız. Bu yaklaşım bazen işe yarar. Ama bazı insanlar beyzbol gibi ortak bir ilgi alanla­rı yoksa bile sağlam ilişkiler kurmayı becerirler.

Ahengi yaratmak ve korumak çok değerli olduğundan, bunu başa­rıyla gerçekleştirmenin birçok yolunu öğrenmelisiniz. Şu sı­ralar ahenk yaratma tekniklerini öğretmek çok moda, hatta bazıları "anında ahenk" sözü veriyor. Ancak çoğu ilişki, bun­dan çok daha uzun sürer. Devamlı yeni ve değişik insanlara yöneticilik ya da satış yapmayı planlamıyorsanız, çalıştığınız şirket müşteri referanslarına değer vermediklerini ve iste­mediklerini söylemiyorsa, o zaman ilişkilerinize zaman için­de neler olacağını hesaba katmanız gerekir. Başarılı insan­lar, uzun süreli ilişkiler geliştirme becerisine sahiptir.

Nasıl İlişki Kurulur?

Bir profesyonel olarak şu soruyu sormak faydalıdır: "Hangi işte çalışıyorum?" Bazı insanlar, eğer bir şey satıyorlarsa sa­tış işinde olmaları gerektiğini düşünürler. Değildirler. İlişki kurma işindedirler —çünkü bir şeyler satmanın yolu budur. Yöneticilik yapanlar da ilişki kurma işindedirler çünkü işler bu sayede yapılıp bitirilir.

En başarılı şirketler (buna orada çalışan bireyler de dahil­dir) bu ayrımı yapmanın önemini bilirler. McDonald's fast food satar. Ancak işleri, ürünlerinin kalitesi ve restoranla­rında yemek yemenin eğlence değeri aracılığıyla ilişkiler kurmaktır. IBM bilgisayar satar ama yıllarca pazara hük­metmelerinin sebebi müşterileriyle olan servis ilişkilerinin kalitesiydi. Şirket yöneticiliği hakkındaki birçok popüler ve faydalı kitap müşterilerle olan ilişkiye odaklanmaktadır. Bu yeni odak noktası organizasyonlara başarı getirirken, başa­rılı bireyler her ne yapıyor olurlarsa olsunlar ilişkilerin ne kadar değerli olduğunu öğrendiler.

En başarılı profesyonellerin bir ilişki kurarken uyguladık­ları üç adım vardır.

1.    Karşılıklı olarak tatmin sağlayacak hedefler belirlemek.

2.    Sözsüz ahenk yakalamak ve ahengi korumak.

3.    Karşılarındaki kişide olumlu duygular uyandırmak.

1. Adım: Karşılıklı Tatmin sağlayacak Hedefler Belirlemek

Ne tip bir ilişki olursa olsun, başarılı bir ilişki kurmanın bi­rinci adımı: ilişki için belirlediğiniz hedeftir. Nasıl bir ilişki istiyorsunuz? Çoğu zaman, insanların aklında bir ilişkide ne aradıkları hakkında bir fikir yoktur. Bu da ilişkiyi ölümcül yanlış anlamalara ve kaçırılmış fırsatlara karşı savunmasız bırakır.

İlk iş görüşmenizi düşünün. Büyük ihtimalle tamamen iş hakkında endişeleniyordunuz. O görüşmeyi yapmanızın tek amacının işi almak olduğunu düşünüyordunuz. Görüşmeyi yaparken ana hedefiniz soruları soran adamın sizi beğenme-siydi... ya da en azından o şirket için faydalı olacağınızı anla­ması. Bu hedefinize ulaşarak, işi alma şansınızı inanılmaz derecede arttıracaktınız.

Bu prensibi iyi kavramış bir ticari emlak imarcısı var. Ne zaman yeni biriyle, bir proje üzerinde beraber çalışıp çalışama­yacaklarını anlamak için görüşme yapmaya gitse, aklına çok kesin bir fikir koyar. Görüşmeye, karşısındaki kişinin kendi­siyle beraberken iyi bir deneyim yaşaması ve böylece yeni bir görüşme ayarlaması için ahenk yaratmayı planlayarak gider.

Başarınıza katkıda bulunan ilişkiler kurmak demek, ha­yatınızdaki çeşitli ilişkilerde güttüğünüz hedeflerin farkına varmak demektir. Hayatınız için zaten çok iyi belirlenmiş he­defleriniz olabilir. Bu hedefleri düşündüğünüzde, onlara ulaşmak için gerekli olan kişileri de içlerine dahil ediyor mu­sunuz? Örneğin, aklınızda belli satış amaçları olması güzel­dir. Ancak bu hedefleri düşününce aklınıza sadece satacağı­nız ürün ya da hizmet geliyorsa çok daha önemli bir şeyi göz­den kaçıyorsunuz demektir. Bazı insanlar, amaçlarını düşü­nürken onları tam zihin gözlerinin önünde görürler ama amaçlarına ulaşmak için yardımlarına ihtiyaç duydukları ki­şiler uzaklarda bir yerdedirler. Sanki pek bir önemleri yok­muş gibi. Bu size yarar getirmez.

Eğer Lee Iacocca ya da Mary Kay gibi ilişki uzmanları kendi düşünme biçimlerini bilinçli olarak anlayabilselerdi, size sırlarını anlatırlardı. Size, insanları zihin gözünüzde da­ha yakınınıza getirmenizi ve daha parlaklaştırmanızı söyler­lerdi çünkü hayatınızdaki insanlarla kurduğunuz ilişkiler amaçlarınıza ulaşmanızı mümkün kılar.

Canlı Canlı Yenmeden Köpekbalıklarıyla Yüzmek adlı ki­tabın yazarı ve büyük bir şirketin başarılı lideri olan Harvey Mackay, müşterilerle kurulan ilişkinin değerini bilmektedir. Şirketinin ürettiği ofis ürünlerinin potansiyel müşterileriyle ilişki kurmaya adanmışlığı, onu satış alanında bir efsane ha­line getirmiştir. Bütün satış elemanlarını müşterileri hak­kında detaylı olarak bilgi edinmeleri için eğitir. Satış ele­manlarına, müşterilerinin kişisel ve iş hayatları hakkında 66 şeyi (nerede tatil yapıyorlar, iyi vakit geçirmek için neler ya­pıyorlar, kişisel olarak nelere önem verirler, dışarıdan gelen satış elemanlarıyla kurdukları iyi ilişkilerde nelere önem ve­rirler vs.) öğrenmeleri talimatı verilir. Satış elemanları; müş­terilere kartlar, teşekkür notları ve ilgi alanına giren veya eğitici olabilecek bilgiler göndermek üzere eğitilirler. Mac­kay, çalışanlarının hepsinin her olası müşteriye bütün bun­ları yapmayacağını bilmektedir. Ancak bir sürü bilgi toplaya­rak, satış ordusunun eline kayda değer ilişkiler kurmak için daha fazla fırsat geçmektedir. İlişkilerin insanı başarılı kıldı­ğını bilerek, Harvey Mackay işinde başarıya ulaşmıştır.

Uygulama:22

Konu: İnsanları Hedeflerinizin Bir Parçası Yapmak

Bir Hedef Belirleyin. Gerçekleştirmek istediğiniz belir­li bir hedef seçin. Zaten aklınızda olan bir taneyi seçebilir­siniz ya da yeni bir tane bulmak için biraz vakit ayırabilir­siniz. Her iki durumda da dördüncü bölümde öğrendiğiniz Hedeflere Ulaşma İşlemini kullanmayı unutmayın.

Hedef Resminizi Saptayın. Bu hedefi zihin gözünüzde nasıl temsil ettiğinizi fark edin. Bu hedefi düşünürken hangi resimlerin farkına varıyorsunuz? Hangi sesleri du­yuyorsunuz ve bu hedefi düşünürken kendi kendinize ne­ler diyorsunuz? Bu hedefi düşünürken neler hissediyorsu­nuz?

Hedefin Kimleri Gerekli Kıldığına Karar Verin.

Şimdi, bu hedefe ulaşmada mutlak bir rol oynayacak kişi­leri düşünün. Zihninizdeki resimlere ve seslere onları da eklediniz mi? Eğer hedefinizin temsiline dahil değillerse, dahil edin. Bu hedefi gerçekleştirmek için kimlerle ilişkile­riniz olması gerekir ve kimlerle ilişki kurmak istersiniz? Temsilinizde bu kişilerin, hedefinize ulaşmanıza yardımcı olmak için oynayacakları rolü temsil eden, uygun resimle­rinin ve seslerinin olduğundan emin olun.

İnsanların Hedefle Nasıl Bir İlişki İçinde Oldukla­rını Tanımlayın. Şimdi, bu kişilerle hedefiniz arasındaki ilişkiye dikkat edin. Bu insanlar resmin ön planında mı yoksa arka planda mı? Renkliler mi yoksa siyah-beyazlar mı? Çevrelerindeki şeylere kıyasla ne boyuttalar? Herhalde insanları hedefinizin bir parçası olarak ön planda parlak bir biçimde görmek istersiniz çünkü bu insanlarla kurduğu­nuz ilişki aracılığıyla siz ve onlar kendi hedeflerinize ulaşa­bileceksiniz. Hedefinizi temsil ediş biçiminizde öyle ayarla­malar yapın ki, hedefinizde başarıya ulaşmanız için bu ki­şilerle kurduğunuz ilişkiler açıkça zorunlu olsun.

Geleceğe Dair Planlama. Gelecekte bu belirli hedefe ulaşmak için bir şeyler yapacağınız bir zamanı düşünün. O durumun provasını yaparken, amacınızı bilerek az önce ya­rattığınız biçimde, insanların ve onlarla kurduğunuz ilişki­lerin önemini vurgulayarak düşünün.

Başkalarını da Kapsayan Hedefler Belirleyin

Hedeflerinize ulaşmanın etkili bir yolunu öğrendiğinizde, kendi hedefleriniz üzerine gereğinden fazla odaklanabilirsi­niz. Hepimiz kendimizinkiler pahasına bir başkasının kendi hedeflerine ulaşmalarına yardım etmenin nasıl bir duygu ol­duğunu ve pek de iyi bir his olmadığını biliriz. Öte yandan, araştırmalarımız başkalarının hedeflerini de dikkate almak için çok bencilce bir nedeni ortaya çıkardı —sizi daha başarılı yapması.

Başarılı büyük organizasyonlar müşterilerine Altın Kura­lı uygularlar. Saygın bir kuruluş olan Strategic Planning Institute (Stratejik Planlama Enstitüsü), PIMS adında bir bilgi işlem merkezi kurdu. Bu merkezde, ekonominin bütün sek­törlerindeki 3000'i aşkın iş ünitesinden gelen market strate­jilerinin kâr üzerindeki etkileri hakkında dokümanlar topla­nıyor. PIMS'in topladığı veriler bize gösteriyor ki, ürün kali­tesinde ilk üçe giren firmalar (Bunun anlamı müşterilerinin hedeflerini kendi hedefleriymiş gibi düşünüyorlar demektir) ortalama yatırımlarının %30'u kadar kar ederken, son üçtekiler %5'i kadar kar ediyor! Hikayeden çıkarılacak ders, iş hayatında ve ilişkilerde başarının müşterilerinin hedefini sanki kendi hedefiymiş gibi düşünenin olduğudur.

Uzun vadeli düşünmenin iş hayatındaki önemini gösteren bir sürü veri var. Sadece sıradaki satışını düşünen satıcı, ge­leceğe yönelik düşünen, sadece bu satışı değil, ayrıca kendili­ğinden daha birçok satışın, müşteri tavsiyesinin ve gelecek­teki ekstra işin yolunu açacak tipte ilişkiler kurmayı gözeten satıcıya kıyasla uzun vadede çok daha başarısız olacaktır.

Hedefler başka insanları kapsadığında, o kişilerin de ba­kış açılarını dikkate almalısınız. Altın Kuralı hepimiz öğren­dik ve ilişkilerimiz için hedefler koyarken kullanacağımızı umuyoruz. (Ama son zamanlardaki satış toplantısında duy­duğunuz Altın Kuraldan bahsetmiyoruz: "En fazla altını olan kuralları koyar). "İstediğim şey, diğer kişi için de benim için olduğu kadar iyi mi?" Eğer değilse, o zaman hedefinizi diğer kişi için de faydalı olan şeyleri kapsayacak biçimde değiştir­melisiniz. Arkadaşlarını, iş ortaklarının ve müşterilerinin çı­karlarını dikkate almayan bireyler, göz önüne alanlara kı­yasla daha az başarılıdırlar.

Bunun ne zaman ve nerede işinize yarayacağını düşünün. Hedefi hangi belirli bağlamlar içerisinde istiyorsunuz? Müş­terileri ve kendisi için neler istediğini çok iyi bilen bir emlak satıcısı tanıyorduk. Tabi ki satın aldıkları şeyden memnun ol­malarını istiyordu ama bunun yanında, mutlulukla arkadaş­larına yeni evlerini gösterirken de kendisini hatırlamalarını istiyordu. Arkadaşlarına kendisini tavsiye etmelerini istediği­ni belli ederken, müşterilerine karşı çok ölçülü davranırdı. Yaptığı şeylerden biri, onlara anahtarları verirken yeni evle­rinin önünde, yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle müşteri­lerinin fotoğraflarını çekmekti. Onlara bu fotoğrafların bü­yük, çerçevelenmiş bir kopyasını gönderirdi. Bu fotoğraf, yıl­larca müşterilerinin çalışma masasının üzerinde dururdu.

Uygulama:23

Konu: İlişkiler İçin Hedefler Belirlemek

İlişkinizi Tanımlayın. Önce, zaten ilişkiniz olan ya da yeni tanımaya başladığınız belli birini düşünün. Bu kişiyle kurduğunuz ilişkide ne olmasını istiyorsunuz? Bu kişi üze­rinde odaklanmaya devam edin çünkü başkalarıyla beraber olan hedefleriniz, kendinizle olan hedeflerinizden farklı ola­bilir.

Hedefe Ulaşma İşlemini kullanın. Sonra, bu hedefi dördüncü bölümün sonunda öğrendiğiniz Hedefe Ulaşma İşleminden  geçirin.  Bu  sıralamanın,  zaten öğrendiğiniz önemli öğeleri nasıl tekrar ettiğine dikkat edin. Eğer belir­li bir başarıya ulaşmak istiyorsanız düzgün kurulmuş bir hedef için aşağıdaki beş şarta uymalısınız.

Şartlarınızı Belirleyin

İstekler. Bu ilişki karşılığında ne istiyorsunuz? Amacı ne? Ne istediğinizi olumlu bir ifade biçimiyle düşünün. He­definizi istemediğiniz bir şey olarak değil, istediğiniz bir şey olarak düşünmeyi unutmayın. "Bir referans kaynağı istiyo­rum" ya da "Özel bir arkadaş istiyorum." ("Telefonla mec­buri aramalar yapmak istemiyorum" ya da "Yalnız kalmak istemiyorum" değil)

Eylemler. Bu hedefin gerçekleşmesi için neler yapabi­lirsiniz? Eğer bir ilişkiden beklediğiniz sizin kontrolünüzde olmayan bir şeyse, o zaman kolaylıkla hayal kırıklığına uğ­rayabilirsiniz. Örneğin, bir anlaşmazlık anında, karşınız­daki kişiyi kontrol edemeyeceğinizden, sizin istediğiniz bi­çimde davranacağını ümit etmek anlamsızdır. Bunun yeri­ne, karşınızdaki insanın gerçekte ne istediğini bulmanızı sağlayacak sorular sorabilmek için sakin kalmak faydalı bir hedef olabilir. Bu kontrol edebileceğiniz bir şeydir.

Kanıt. Bu hedefe ulaştığınızı bilmenizi hangi kanıt sağ­layacak?  Hedefinize  ulaşmakta  olduğunuzu  anlamanızı sağlayacak neleri görecek, duyacak ve hissedeceksiniz?
Mümkün olduğu kadar kesin ve gerçekçi olun.

Çerçeve. Bunun nerede ve ne zaman faydalı olacağını düşünün. Bu hedefi hangi belirli çerçevelerde istiyorsunuz?

Sonuçlar. Eğer bu ilişkide hedefinize başarıyla ulaşır­sanız, bunun sizin üzerinizde ne gibi bir etkisi olacak? En az aynı derecede önemli bir şey daha: diğer kişi üzerinde ne gibi bir etkisi olacak? Bu ilişkinizde güttüğünüz amaca ulaşmanın yaratacağı etkiyi göz önüne alırken, ilk andaki etkinin ne olmasını bekliyorsunuz? 6 ay ya da bir yıl sonra hangi sonuçları almaya devam etmeyi isteyeceksiniz? Ya da daha uzun bir süre sonra? Gerekli olabilecek bütün ayarla­maları yapın.

Şimdi, sizi daha da başarılı kılabilecek bir ilişki kurmanın basit ve etkili bir yoluna göz atalım.

Ne zaman sizin için önemli olabilecek bir ilişki hakkında düşünürseniz, şu soruları cevaplayın. Birincisi: Bu ilişkiden olumlu olan neler bekliyorum? İkincisi: Bunun gerçekleşmesi için neler yapabilirim? Üçüncüsü: Bu hedefe ulaştığımı anla­mamı sağlayacak olan neler görüp, duyup, hissedeceğim? Dör­düncüsü: Bu hedefi, ne zaman, nerede, kiminle, hangi çerçeve içerisinde istiyorum? Beşincisi: Bu hedefe ulaşmamın kendi­me ve diğerlerine ne gibi bir etkide bulunmasını bekliyorum— kısa vadede ve uzun vadede ve hatta daha uzun vadede?

Ne zaman ilişkilerinizi düşünürseniz, bu beş şarta uyan amaçlar belirleyin. Sonra, ilişki geliştikçe, hem kendinizin hem de karşınızdaki kişinin istediklerinizi almanıza yardım­cı olması için bu hedefleri göz önünde bulundurmayı unut­mayın.

2. Adım: Sözlü Olmayan Ahenk Yaratmak ve Ahengi Muhafaza Etmek

Kendinize ahengin önemini göstermek için kısa bir deney ya­pın. Hayatınızda, ister çatışmayla ister sırf hayal kırıklığıyla karakterize edilmiş olsun, karşınızdaki kişiden istediğinizi al­makta zorlandığınız gerçek bir iletişim durumunu düşünün. Şimdi, istediğiniz şeyi elde ettiğiniz bir başka iletişim du­rumunu düşünün. Etkileşimin sonuçları her iki tarafı da tat­min etmişti. Şimdi, ahengin varlığı ya da yokluğu açısından ikisini karşılaştırın. İnsanlar, bu karşılaştırmayı sürekli ola­rak yaptıklarında, iletişim başarılarının ahenkle, iletişim ba­şarısızlıklarının da ahenksizlikle karakterize edildiğini bu­lurlar. Ahenk, bütün etkili iletişimler için bir ön şarttır. Eğer ahenginiz yoksa, diğer insanlar üzerinde etkili olamazsınız.

Ahenk, doğal bir insani beceridir. Ahengi doğal olarak çe­şitli yollarla geliştiririz. Bir çift uzun süre beraber yaşadıkla­rında, genellikle çok benzer olarak tarif edilirler ve sahiden

de birbirlerine benzer gözükmeye başlamışlardır. Bir akıl ho­cası olan birini gözlemlediğinizde, o kişinin, akıl hocasının gi­yim tarzını aldığını ve aynı deyimlerle aynı ses tonunu kul­landığını görebilirsiniz. İş adamları, şirket kültürüne ait ola­cak şekilde giyinirler. Uyum sağlamak güçlü bir insani ihti­yaçtır. Hepimiz bu davranışın birçok örneklerini biliyoruzdur çünkü zaten onu yapıyoruzdur. Hepsi bir çeşit benzer olmaya dayanır. Benzer olma yolları bulmak farklılıklarımızı azaltır ve bir ilişkiyi temellendirecek ortak bir alan bulabiliriz.

Her gün binlerce kere hiç düşünmeden ahenk içine girmiş olabilirsiniz. Ve ahenk içinde olmadığınız zamanlar da ol­muştur. Ne zaman ahenk içinde olduğunuzu ve ne zaman ol­madığınızı fark edebilmek önemlidir. Eğer ahengi ne zaman yitirdiğinizi fark etmezseniz, bu konuda yapabileceğiniz hiç­bir şey olmaz.

Farkı nasıl bilirsiniz? Bunu bulmak için, bir daha fırsatı­nız olduğunda şu alıştırmayı deneyin. Bir arkadaşınız ya da ortağınızla zaten ahenk içinde olduğunuz ve her şeyin yolun­da olduğu, önemli şeylerin olmadığı, mesela onu sadece ziya­ret ettiğiniz bir durumu seçin. İkiniz de konuşurken ve ko­nuşma pürüzsüz bir biçimde ilerlerken ve doğal bir ahenk içindeyken şunu deneyin. Birlikte olduğunuz kişininkinden çok farklı bir vücut duruşuyla oturun. Ayrıca farklı şekillerde hareket etmeyi ya da çok farklı bir konuşma hızında ya da ses yüksekliğinde konuşmayı deneyebilirsiniz. Konuşmanız büyük ihtimalle yön değiştirecektir. Arkadaşınız bir sorun olup olmadığını bile sorabilir. Duygularınıza ne olduğuna dikkat edin. O rahatsız edici duygu, ahenk içinde olmadığını­zın bir sinyalidir. Rahatsız edici, birçok insanın ahenk içinde değilken ki duygularını tanımlamakta kullandığı bir kelime­dir. Ahenk içinde olmadığınızda ne deneylediğinizi not etmek için zaman ayırın. Gelecekte, bu duyguyu, ahenk yaratmak için bir şeyler yapmanız gerektiğini anlatan bir sinyal olarak kullanacaksınız. Bu duygu, sizin "ahenk yitimi tespiti alarmınız" olabilir. Hedef, kendinizi alarmın ne zaman çaldığını anlamak üzere eğitmek ve sonra da ahengi yeniden yarat­mak için bir şeyler yapmaktır. Deney sırasında arkadaşınızla ahengi başarılı bir şekilde bozduğunuzu varsayarsak, lütfen yeniden kurmak için aşağıdaki tekniklerden birini kullanın.

Ahenk hakkında düşünmenin iki yolu vardır. İlk yol, bi­riyle etkileşime girdiğinizde ve başarılı bir iletişim kurmak istediğinizde bilinçli olarak ahenk yaratmaktır. İkinci yakla­şım, biriyle ahenk içinde olduğunuzu varsaymak ve ahenk-kaybı tespit alarmını yüksek duyarlılığa ayarlayıp böylece ahenk yok olduğunda fark edebilmektir. Her iki yaklaşımı da kullanmak faydalı olabilir, özellikle de ahenk becerilerinde ilk defa ustalaşacaksınız.

İlk olarak hangi yaklaşımda ustalaşırsanız ustalaşın, ahenk-kaybı alarmının değerinin farkında olun. Örneğin, bir ev gibi pahalı bir şeyin satışı sırasında satış elemanı ve alıcı arasındaki ilişki haftalar ve hatta aylar boyunca sürebilir. İlişki yüksek ahenk seviyeleriyle başlamış olmasına rağmen, ahengin anlaşma imzalanmadan önce, özellikle de beklenme­dik sorunlar çıktığında kaybedilmesi çok sık rastlanan bir durumdur. Bu olduğunda, satış elemanının, ahengin kaybol­duğunu tespit edebilmesi ve onu yeniden nasıl kurabileceği­ni bilmesi önemlidir. Eğer bunu yapmazsanız, müşteri genel­likle başka bir yere gidecektir. Bir satış örneği çok açık seçik olmasına rağmen, aynı sorun diğer bütün iş ve kişisel ilişki­lerde de aynı derecede doğrudur. Bir süre evli kalan her kişi­nin fark ettiği gibi, o ilişki çok büyük bir ahenk ile başlamış­tır ve tabii ki inşallah devam etmektedir. Hepimiz, çoğun­lukla ahenge dayanan iletişimin rahat, pürüzsüz akışını ter­cih ederiz. Ancak, en iyi ilişkide bile ahengin kaybolduğu ve yeniden kurulması gerektiği zamanlar olur. Bir ilişki için ge­reken o ortak zemini, iyi iş yapmanızın, iyi bir evliliğiniz ol­masının ya da iyi arkadaşlarınız olmasının o temelini yeni­den kazanmak için ahenk becerilerini kullanın.

Nasıl Ahenk Kurarsınız?

Biriyle uyum içinde olmadığınız zaman, onlardan farklı dav­ranıyorsunuz demektir. Ahengi yeniden kurmanın yolu daha benzer olmaktır. En etkili iletişim profesyonelleri, sözsüz dav­ranışları eşleştirerek ahenk kurarlar. Buna bazen eşleşme, yansıtma ya da ayak uydurma denir. Örneğin, eğer bir baş­kasının ofisindeyseniz ve onların tam karşısına oturtulmuş-sanız, yine de ahenk yaratabilirsiniz. Her ikinizin de daha ra­hat hissetmesine yardımcı olabilecek bir yol, diğer kişinin vü­cudunun duruşuyla eşleşmektir. O kişiyle beraber otururken, nasıl oturduğuna dikkat edin ve vücudunuzu onun vücut du­ruşuyla eşleşecek şekilde yavaşça uydurmaya başlayın. Bu ki­şinin omurgasının açısına dikkat edin. Çok mu dik? Hafifçe bir yanına mı yoksa önemi doğru eğimli? Kişinin başının bir yana mı eğik olduğuna yoksa dik mi olduğuna dikkat edin. Eğer aniden o kişi gibi oturmaya başlarsanız, kendisini taklit ettiğinizi düşünebilir ve bu da ahengi bozacaktır. Amaç, vücut duruşuna yavaşça ve fark ettirmeden yaklaşmaktır. Bu yeni bir teknik değildir. Kuşkusuz, işler bir arkadaşınızla olan etk­ileşiminizde çok iyi giderken tıpkı birbiriniz gibi oturduğunu­zu ya da ayakta durduğunuzu fark etmişsinizdir.   

İki insan zaten ahenk içindeyse, eşleşme doğal olarak or­taya çıkar. Ancak, eşleşme aynı zamanda bilinçli olarak ahen­gi kurup arttırmak için de kullanılabilir. Gözlemleyebildiği­niz her davranışla eşleşebilirsiniz. Vücudun duruşu, yüz ifa­deleri, nefes alıp verme hızı, ses tonu, temposu ve perdesi — bütün bunlar, bir başkasıyla eşleşmenin güçlü yollarıdır. Di­ğer kişiyle eşleşmek için bu adımları atarak onların dünyası­na daha çok gireceksiniz çünkü bütün bu sözsüz davranışlar, onların zihin hallerinin ifadeleridir. Eşleşme, başkalarını kontrol etmek için bir hile değildir; o kişiyle "aynı frekansa" girmek için olan davranışınızı ayarlamanın belirli bir yoldur. Şu anda onlar gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanı­za ve hissetmenize yardımcı olacaktır ve bu da sadece ahenk yaratmakla kalmayıp bütün iletişiminizi kolaylaştıracaktır. Ahenk yaratmak için bilinçli olarak bir şeyler yapmak, eğer insanlar sıkıntılı, başka bir şey düşünmekle meşgul ya da sa­dece dikkat etmiyor olmasalardı doğal olarak sahip olacak ol­duğunuz ilişkileri yeniden kurmanıza yardımcı olur.

Ses Tonu ve Ritmiyle Eşleşmek

Bazen biriyle vücut duruşunuzu ve yüz ifadelerinizi eşleştiremezsiniz. Kesinlikle, eğer telefondaysanız bunların her ikisini de yapamazsınız. İster yüz yüze ister telefonda olsun, ahenk kurmanın en güçlü yollarından biri diğer kişinin sesinin to­nuyla, temposuyla ve ritmiyle eşleşmektir. Bunu yaptığınızda, diğer kişinin düşüncelerinin frekansıyla eşleşiyor olacaksınız. Eğer bir şey konusunda gerçekten heyecanlandığınız ya da dü­şüncelerinizin izinde ışık hızında ilerlediğiniz ve diğer insanın treni kaçırdığı bir zaman olduysa, o zamanlar o kişiyle pek or­tak bir şeyiniz olmadığını biliyorsunuzdur.

Ahenk kurmayı hatırlamanın en kolay yollarından biri di­ğer kişinin ritminin bir yönünü fark etmektir. Konuştukları dilin genel olarak çok hızlı ve sürekli mi yoksa yavaş ve sü­rekli mi olduğuna dikkat edin. Bazı insanlar daha sık durur ve konuşmaya sonra devam ederler. Diğerleri nefes almak için bile durmadan konuşurlar da konuşurlar. Bir kalıp fark ettiğinizde, diğer kişinin kalıbına uymak için sesinizi ayarla­yabilirsiniz. Biri, "Bu teknik işe yaramıyor" dediğinde, on se­ferden dokuzunda kendi konuşuşlarını diğer kişinin kalıbına uydurmadıkları içindir; sadece uydurduklarını zannetmişler­dir. Konuşusun ince farklarını fark etmeye ve onlarla eşleş­meye zaman ayırmak önemlidir.

Konuşma temposunun etkisinin çok dramatik bir örneği Denver, Colorado'daki ulusal bir telefon şirketinde gerçekleş­ti. Bir müşteri hizmetleri çalışanı olan Mary'nin, bir müşteri­sinin telefonunu New Orleans'taki eski adresinden Denver'daki yeni adresine transfer etmesi gerekiyordu. Transfer işlemi sırasında Mary, bir başka çalışan olan Jane'i aradı ve onunla transfer hakkında konuştu. Daha önce birbirleriyle hiç konuşmamış ve bu sebeple de birbirlerini hiç tanımıyor olmalarına rağmen, Mary ve Jane'in telefonda konuşurken samimiyetle anlaştıkları ve işi hallettikleri besbelliydi. Ayrı­ca, konuşmanın her iki tarafını da dinleyen biri için, benzer bir ses tonunda ve yaklaşık aynı hızda (nispeten hızlı bir ko­nuşmaydı bu) konuştukları açıktı.

Jane ile konuştuktan birkaç dakika sonra, Mary hizmet kayıtlarını transfer ettirmek için New Orleans'a bir başka te­lefon açtı. New Orleans'taki Lucille oldukça daha yavaş bir tempoda ve hâlâ hızlı ve yüksek bir tonda konuşan Mary'den daha hafif ve yumuşak tonlarla konuşuyordu. Mary ve Lucil­le de birbirlerini tanımamalarına rağmen, iş dışında başka hiçbir şeyi tartışmıyorlardı. İkisi arasındaki hayal kırıklığı seslerinden belli oluyordu ve konuşma her iki kişinin de açık­ça kızmasıyla bitti. Bunun tek sebebi, birinin ses tonu ve hı­zının diğerininkinden çok farklı olmasıydı.

Sesleri eşleştirmenin etkisinin diğer bir örneği yöresel ope­ratör şirketlerden oluştuğu zamanlarda Bell Sisteminde ger­çekleşti. Yöresel şirketlerden biri müşteri tatmininde en dü­şük orana sahipti. O yöredeki insanlar normalde yüksek per­deden ve genizlerinden monoton bir şekilde konuşuyorlardı. Bir danışman onlara ses eşleşmesinin gücünü öğrettikten sonra, bu şirketteki bütün operatörleri tempolarını ve tonları­nı müşterininkine uydurmak için eğittiler. Eğitimden sonraki dokuz ay içinde, bu şirket, müşteri tatmini oranını en aşağı­dan en iyi ikinci sıraya yükseltti. Tek ana fark ses eğitimiydi.

Ahenk kaybına işaret eden sözsüz sinyallere duyarlı ol­manızı istiyoruz ama diğer kişiden, bu alıştırmanın adımları Hırasında nasıl hissettiklerini anlatmalarını da isteyebilirsi­niz. Tam olarak neden öyle olduğunu bilmeseler bile, genel­likle konuşmanın ne zaman kolay aktığını size anlatabilirler.

Bir başka kişinin hareket ritmiyle de eşleşebilirsiniz. Konuşmalar gibi, bir insanın hareketlerinin de bir kalıbı vardır. Bazı insanlar çok hareket ederler bazılarıysa az. Bazılarının büyük ve rahat jestleri vardır ve bazılarının da küçük, ani jestleri. Hareket ritimlerinizi fark ettirmeden etkileşime geç­tiğiniz kişininkine uyacak şekilde ayarladığınızda gelişen ilişkinizin temelini büyük ölçüde zenginleştirmiş olacaksınız. Bir başkasının hareket ritmiyle eşleşmekte usta olmak için yukarıdakine benzer bir alıştırma yapabilirsiniz.

Uygulama:24

Konu: Sesinizi Eşleştirme Yeteneğini Geliştirmek

Önemsiz Bir Durum Seçin. Bir ortakla ya da yabancıyla halka açık bir yerde gerçekleşen rastgele bir buluşmanız gibi kaybedebileceğiniz hiçbir şeyinizin olmadığı bir durum seçin. Bir alternatif olarak, bu alıştırmayı bir arkadaşınızla arka arkaya oturarak yapabilirsiniz. Bu alıştırmanın etki­
si, eğer diğer kişi ne yapacağınızı ilk başta bilmezse daha belirgin bir şekilde gözükür.

Eşleşmeyi Deneyin. Diğer kişiyle konuşurken, sesinin temposuna ve tonuna dikkat edin. Onunla konuşurken tonu­nuz ve temponuz diğer kişininkine mümkün olduğu kadar yakın hale gelene kadar sesinizi fark ettirmeden ayarlayın. İletişimin kalitesine dikkat edin. Bilgi akışı rahat mı yoksa sorunlu mu? Bir ahenk duygusu var mı yoksa yok mu?

Eşleşmemeyi Deneyin. Birkaç dakikalık pürüzsüz, akı­cı iletişimden sonra sesinizi, diğer kişininkinden ton ve tempo olarak çok farklı olacak bir biçimde değiştirin. Bu de­ğişimin, iletişiminizin kalitesi üzerinde ne gibi bir etkisi ol­duğunu fark edin.

Şimdi Eşleşmeye Geri Dönün. Diğer kişinin ses yapı­sıyla eşleşmeye dönün ve iletişimin kolay akmasını sağla­yan ahengi nasıl yeniden kurabildiğinizi fark edin.

Bu becerileri çalışırken, anında çabucak ahenk kurma ve kaybettiğinizde de çabucak yeniden kurma becerinizi gelişti­receksiniz. Bir sonraki adım, ahengi bir zaman zarfı boyunca korumayı düşünmektir: Sürekli ahenk duyguları yaratmak, "anlık" ahenk ve yüksek kalitede ilişkiler arasındaki farkı yaratan şeydir.

Kendinizi Fiziksel Olarak Bütünleştirmeyi Öğrenin

İnsanların, ahenk içinde olduklarında yaptıkları bir başka şey de kendilerini diğer kişiyle bütünleştirmektir. Basit bir deney bunu size kanıtlayacaktır. Toplanmakta olan bir insan grubunun içindeyken, birbirleriyle ilişki kurmaya başladık­ları ya da ilişkilerini tekrar canlandırdıkları ilk birkaç daki­kada ne olduğuna dikkat edin. İnsanların birbirleriyle ahenk kurarken, birbirlerinin vücut duruşları ve hareketleriyle bü­tünleştiklerini fark edeceksiniz. Bütünleşme çeşitli seviye­lerde olabilir. İki insan, ortak ilgileri paylaştıklarında yakın­laşırlar. Örneğin, eğer uçakta biriyle sohbet ediyorsanız ve onun da sizin oturduğunuz civarda yaşadığını keşfederseniz, en azından uçuşun bir kısmı boyunca konuşmanızı sürdür­menize yetecek malzemeyi bulabilirsiniz.

İnsanların kendilerini diğerleriyle bütünleştirmelerinin daha güçlü bir yolu da mekanı fiziksel olarak kullanma bi­çimleridir. Biriyle oturma odanızda oturuyorsanız ve onlara bir fotoğraf albümü ya da kitap göstermek isterseniz, genel­likle onların hemen yanına oturursunuz. Bu pozisyon, doğal bir şekilde bir birliktelik ve paylaşma hissine yol açar. Bazı işadamları, bir masada, bir meslektaşlarıyla karşılaştıkla­rında sürekli olarak onların karşısına otururlar. Dilsel ifade­lerin bu farklı tercihlerin etkisini nasıl yansıttıklarını fark edebilirsiniz.

Biriyle "karşı kutuplarda" mı olmak istersiniz? Vahşi Ba­tıda bunu yaptığınızda neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoksa "mekanı paylaşmayı" mı tercih edersiniz? Vücudunuzu diğer kişiyle bütünleştirip, kelime anlamıyla onunla aynı yöne dönerseniz, şeyleri aynı biçimde görmeniz, aynı frekan­sa girmeniz ve uyum içinde hissetmeniz daha muhtemeldir. İster bütünleşme içinde oturuyor, ister ayakta duruyor olun, sanki aynı mekanı paylaşıyormuşsunuz ve aynı yöne yönel­mişsiniz gibidir. Siz ve konuştuğunuz kişi doğallık içinde bu ortak bölgeye doğru el işaretleri yapacaksınızdır. Eğer karşı­lıklı bir anlaşma içindeyseniz ve ortak ilgilere sahipseniz bü­tünleşmiş hissetmek kolaydır. Çatışma içindeyseniz ya da or­tak ilgi alanları kurma sürecindeyseniz, fiziksel bütünleşme­niz dayanışmayı hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Küçük bir hizmet şirketinin çok etkili bir yöneticisi bu il­keleri çok etkili bir şekilde kullanıyordu. Masası geleneksel bir biçimde yerleştirilmişti, koltuğu masasının arkasındaydı ve masanın önünde birkaç koltuk vardı. Biriyle arasına me­safe koymak istediğinde ya da birini "dengelemek" ihtiyacı hissettiğinde, onları masasının karşısına oturturdu. Ancak, ahenk yaratmak ya da var olan bir ilişkiyi derinleştirmek is­tediğinde masasından kalkar ve masasının önündeki koltuk­ları doğru açıda olacak şekilde düzenlerdi. Bu şekilde, konu­şurlarken kendi ve diğer kişi aynı mekanı paylaştıklarını hissederler ve daha bütünleşmiş hissederlerdi.

Bütünleşmenin üretebileceği güçlü etkinin bir başka örne­ği de ilk olarak bazı Japon şirketleri tarafından belirtilmişti. Birçok şirkette, çalışanlar, işgününe başlamadan önce topla­nıp bir egzersiz uyguluyorlardı. Bu şirketler, üretimin arttığı­nı ve çalışanların işlerinden daha çok tatmin sağladıklarını keşfettiler. Daha yakın zamanlı ve hayret verici bir bulgu da iş sırasındaki yaralanmalarda bir azalma olabileceği. Bu gibi faydalar, işlerine bu tip bütünleştirici bir aktiviteyle başlayan işçiler arasındaki ahenk seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Kendinizi bir başkasıyla bütünleştirmek, ilişkilerin üze­rinde geliştiği ortak zemini inşa ederken ne yapacağınızı ha­tırlamanıza yardımcı olması için harika bir metafordur. Ortak ilgi alanlarıyla, vücut uyumuyla ya da ruh haliyle bütünleşebilirsiniz.

Duygusal Ahenk Geliştirmek

Kendi duygusal halleriyle bütünleşmekten sinirlenen insan­larla ahenk yaratabilirsiniz. Bazı psikoloji eğitimleri tam ter­sini öğretir, biri sinirli ve özellikle de kızgınsa sizin sakin kal­manız gerektiğini iddia ederler. Öyleyse birisi, "Sana son dere­ce kızgınım ve bunu neden yaptığını bilmiyorum" diye bağırır­ken yavaşça ve sakin bir şekilde, "Peki, sorunun ne olduğunu düşünüyorsun?" diye cevap verdiğinizde bunun o kişiyi sakin­leştirmesi olası mıdır? Eğer onlar kızgınken bir başkası sakin -se bu onlara kendilerini daha iyi hissettirir mi? Çoğunlukla hayır... aslına bakarsanız bu onları genellikle daha da kızdırır.

Bir kişi duygusal olarak stres altındaysa ifade edilen ya da gösterilen duyguyla bütünleşmek çok daha etkilidir. Bu, karşınızdaki kişinin söylediklerine katılmanız gerekiyor de­mek değildir ama hissettikleri su götürmez olan duyguyu ka­bul ediyorsunuz demektir. Duyguyu hem sözlü hem de söz­süz kabul ettiğinizde, o ruh haline nasıl girdiklerini bile bil­meden onunla bütünleşebilirsiniz.

O yüzden biri size, "Sana son derece kızgınım," dediğinde "Bana sahiden sinirlendin. Bunu anlamaya çalışıyorum," di­ye cevap verebilirsiniz. Tabii ki ilginiz hakkında samimi ol­mak, sesinizin tonunun kelimelerinizle aynı mesajı taşıması için hayati derecede önemlidir. Ruh hallerinin farkına varıp tepkinize buna uygun vererek onlara, onları tıpkı oldukları gibi kabul ettiğinizden haberdar ediyorsunuz. Bu eleştirmek-sizin kabullenme, herhalde bir insana verebileceğiniz en bü­yük hediyedir.

Diğer kişinin, sizin kendisini kabullenmenize tepki verdi­ğinden emin olduktan sonra, problemi çözmeye başlayabilir­siniz. "Bir an için oturup seni sinirlendiren şey hakkında ko­nuşabilir miyiz çünkü benimle konuşmak istemenin sebebi-

nin bu sorunu çözümleyip ilişkimizi sürdürmek olduğuna eminim. Değil mi?" Bununla hemfikir olmamak zordur ve di­ğer kişiye onu sahiden dinlediğinizi ve anladığınızı hissettir­mesi muhtemeldir.

Verilen cevap, bağıran kişinin bağırmasının ardında olum­lu bir niyet yattığını varsaymaktadır. O kişinin sizinle konuş­mak istemesinin gerçek nedeni, sorunu çözümlemek ve ilişki­nizi sürdürmek istemesidir. Cevabınıza bunu da eklemeniz, sizin ve diğer kişinin, bazen öyle gibi gözükmese bile herkesin niyetinin her zaman olumlu olduğunu hatırlamanıza yardım­cı olacaktır. NLP teknolojisinin büyük bir bölümü bu fikre da­yanmaktadır. İnsanların niyetlerinin her zaman olumlu oldu­ğu doğru olsa da olmasa da, eğer doğruymuş gibi davranırsa­nız iletişiminizin ve hayatınızın kalitesini kesinlikle arttıra­caktır! Bu doğruymuş gibi davranmak ve konuşmak, en yoğun çatışmaların olduğu durumları bile sükunete kavuşturabilir.

Başkalarının İçinde Olumlu Duygular Uyandırmak

İlişki geliştirirken dikkate alınması gereken üçüncü şey, ha­yatlarımızda hepimizin diğerleri için bir şeyler temsil ettiğimizdir. Siz neyi temsil etmek istiyorsunuz? Varlığınız zaten bir şeyle özdeşleştirileceğine göre neyle özdeşleştirileceğine de pekâlâ siz karar verebilirsiniz. İstediğiniz belirli tepkinin ilişkinizin çerçevesine bağlı olmasına rağmen, insanların herhalde sizinle olumlu bir özdeşleştirme kurmasını istiyorsunuzdur. Diğerlerinin şu anda size ne gibi tepkiler verdiği­ni test etmek faydalıdır. Bir odanın içine girip biriyle karşı­laşırsanız, özellikle de beklenmedik bir karşılaşmaysa, diğer kişinin tepkisine dikkat edin. Sizi gördüğünde bu kişi nasıl tepki veriyor? Gözlerinin heyecan ve hoşnutluk içinde parladığını görüyor musunuz? Hızlı bir gülümseme mi yoksa asık bir surat ve stres ve endişeyle dolu bir bakış mı görüyorsu­nuz? Bu, iletişim kurmaya bile başlamadan o kişi için neyi temsil ettiğinizin iyi bir ölçüsüdür.

Orta düzeyde bir yönetici olan ve EGY konusunda (etrafta gezinerek yönetmek) iyi bir eğitim almış olan Bob, şirketinin bir başka bölümüne transfer edilmişti. Ona rapor verenler için erişilebilir olmanın ve onlardan ne yaptıkları ve onlara nasıl faydalı olabileceğini öğrenmenin değerini anlıyordu. İşinin ilk gününde etrafta gezinirken amacının bir parçası da ahenk yaratmaktı. Bob'un bilmediği şey, çalışanların bir yö­neticinin etrafta gezinmesine alışık olmadıkları ve Bob'un varlığını, tavırları sıcak ve arkadaşça olmasına rağmen, ra­hatsız edici bulduklarıydı. Tahmin edebileceğiniz gibi, Bob'dan önceki yönetici kuvvetli bir rahatsız edici duygular kaynağıydı. Bob neler olduğunu fark etti çünkü yönettiği ki­şilerin tepkilerine büyük dikkat göstermişti. Bir sonraki gün, gezinirken fırından yeni çıkmış sıcak kurabiyeler dağıttı. İn­sanlar kurabiyelerini yerken, onlarla neler yaptıkları, endi­şelerinin neler olduğu gibi konularda konuşma fırsatı buldu. Birkaç gün kurabiyelerle dolaştıktan sonra, daha öncekinden çok daha farklı bir tepki aldığını fark etti. Bob, nasıl algılan­dığını değiştirmişti.

Başkaları için iyi duygular kaynağı olma stratejisi basit­tir. Kendinizle özdeşleştirilmesini istediğiniz olumlu ruh hal­leri saptayın. Sonra da, o ruh halinin harika bir örneği olun ve başkalarını da o ruh haline sahip olmaları için cesaretlen­dirin. Bunu yaparken samimiyet şarttır, çünkü bir kişi ken­dine güven hissetmiyorsa, sözlü olmayan davranışlar, sözlü davranışların tersini söylemeye meyillidir. Son zamanlarda yapılan birçok araştırma sözsüz davranışlarınızın sözlü dav­ranışlarınızla tutarlı olmasının önemine işaret etmektedir. Araştırmanın yapıldığı çalışanlar, yöneticilerinin sözlü ve sözsüz mesajları arasında eşleşme olmadığı zaman kafaları­nın karıştığını ve hemen hemen her zaman mesajın sözsüz kısmına (sesin özellikleri ve yüz ifadeleri) tepki verdiklerini belirttiler. Kelimelerle yalan söylemeyi küçük bir çocuk bile becerebilir ama sözsüz davranışlarını kontrol etmek onlar için çok daha zor olduğundan hemen hemen her zaman yaka­yı ele verirler. Çoğumuzun, ikisi uyuşmadığında sözsüz me­saja sözlü mesajdan daha çok güvenmemizin sebebi budur. Eğer mesaj iletirken etkili olmak istiyorsanız, yüzünüzün ve sesinizin sözlü mesajlarınızı yansıtmasına ve desteklemesine izin verin. Bunu becermenin en kolay yolu samimi olmaktır çünkü o zaman bütün davranışlarınız doğal olarak benzeşim-li olur. Hepsi aynı mesajı iletir.

İnsanların sizinle iyi duygulan özdeşleştirmesini garan­tilemek için gerekli tek bir öğe daha vardır ve bu da yeterliliğinizdir. Net ve düzgün kurulmuş hedefler oluşturarak, di­ğer kişinin davranışlarıyla (özellikle de sözsüz olarak) bü­tünleşerek ve eşleşerek ve varlığınızla olumlu duyguları özdeşleştirerek diğer insanlarla kuracağınız yüksek kaliteli ve güçlü bağların temelini atmış olursunuz. Sadece ahenk araçlarıyla bile, bir başka kişide saniyeler içinde cevap ver­mek için bir isteklilik yaratabilirsiniz. Ancak, ilişkinizin da­ha sonraları da devam edebilmesi için "malları" zamanında teslim edebilmeniz lazımdır; yeterli olmak zorundasınız. İşi bitirme konusundaki beceriksizliğinizi hiçbir miktardaki çö­rek ve kahve kapatamaz.

Küçük bir teknoloji şirketinin başkanı, sıra dışı ahenk be­cerilerinden dolayı ilk başlarda personelinin hayranlığına sa­hipti. Ancak yetersiz yöneticilik becerileri son anda ortaya çıktığında ve şirket iflas ettiğinde, personeli, eşit derecede güçlü kızgınlık ve ihanet edilmişlik duyguları hissettiler.

İş ilişkilerinde, yeterlilik, uzun ömürlü ahengin para biri­midir, ve hangi sözleri ya da anlaşmaları yaptıysanız tutabil­menizi sağladığı için, bu, kişisel ilişkileriniz için de doğru­dur. Müşteriler, arkadaşlar, üstler, meslektaşlar ve arkadaş­lar, farkında olsalar da olmasalar da bize hedefleriyle gelir­ler. Bizim, istediklerini sağlarken ki dürüstlüğümüz, yete­neklerimiz ve becerilerimiz nihai olarak ilişkiden aldıkları tatmini belirleyecektir. Eğer ahenk becerileriniz insanlara

sadece kendilerini iyi hissettiriyor ama istedikleri değeri sağ­lamıyorsa, o zaman etkileşim hakkında ve özellikle de sizin hakkınızda kafaları karışmış bir halde yanınızdan ayrılacak­lardır. İlişki becerileri yeterli olmaya ek olarak harika beceri­lerdir ama asla yeterliliğin yerini tutamazlar.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölüm, bütün ilişkilerinizde ahenk yaratmanın değerini ve tekniklerini tartışmaktadır. Her iki tarafı da takdir gör­müş ve sesi duyulmuş hissettiren kişisel etkileşimlere sahip olmak bütün ilişkileri çok daha pürüzsüz yapar. Bunun üç öğesi şunlardır:

Etkileşimi diğer kişinin bakış açısından görmeyi öğre­nin. İki tarafı da tatmin eden hedefler belirleyin. Diğer kişinin duygularına ve tepkilerine dikkat edin ve onları kabullenin. Sesinizin duyulduğundan emin olun. Dav­ranışlarına olumlu niyetler atfedin. Problem çözmeye doğru ilerleyin. Bu ilişki içinki hedeflerinizi netleştir­mek için Dördüncü Bölümdeki Hedefe Ulaşma İşlemim kullanın.

Diğerlerinin pozisyonlarıyla eşleşerek sözsüz ahenk ya­kalayın ve ahengi koruyun. Bu kelimenin tam anlamıy­la, dünyayı onların gözünden görmenizi sağlar. Bir baş­kasının ses tonuyla eşleşmek ve ayak uydurmak, iki kişi arasındaki algılanan uzaklığın yok olduğu yerde ahenk yaratır. Bir başka kişinin ruh haliyle eşleşmek de bunu sağlar.

Başkalarının sizin hakkınızda hissetmelerini istediğiniz zihin halinin harika bir örneği olarak ve bunu eylemle­rinizle   destekleyerek  başkalarında  olumlu  duygular uyandırın.

Bu üç teknik doğal repertuarınızın bir parçası olabilir ve hayatınızda çok daha büyük başarılar, özgürlük, mutluluk ve tatmin yaşamanıza yardımcı olabilir. Sizi ve her gün birlikte iş yapacağınız kişilerin hayatlarını zenginleştirecek ilişkiler kurma çalışmaları yapın. Her gün, ilişkinizden emin olmadı­ğınız ya da yeni bir ilişki kurmak istediğiniz birini düşünün ve yeni becerilerinizi ahenk yaratmak için kullanın.

Güçlü İkna Stratejileri

İkna Hakkındaki Efsaneler

İkna kabiliyeti güçlü insanlar hakkındaki efsanelerden biri, öyle doğduklarıdır. Dürüstçe bir düşünün; doğduğumuzda bi­rini bir konuda ikna şöyle dursun... konuşamıyorduk bile. Tıpkı öğrendiğimiz diğer şeyler gibi bu da öğrendiğimiz bir beceriler kümesidir. Hepimizin belli bir yetenekler kümesine yatkınlığı vardır ama hiç kimse belli bir eğitimden geçmeden hepsinde ustalaşmamıştır. En iyi iletişimciler size aramak, araştırmak ve öğrenmek üzere kendi kendilerine söz verdik­lerini, çünkü ustalaşmak için gereken şeyin bu olduğunu bil­diklerini söyleyeceklerdir. Öğrenmek ve kar etmek arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ne kadar çok öğrenirseniz o kadar çok kazanırsınız... hem kişisel tatmin açısından hem de finansal bakımdan.

İkna kabiliyeti güçlü insanlar hakkındaki ikinci efsane de sürükleyici konuşmacılar olduklarıdır. Bazıları öyledirler. Ancak daha önemli olan harika dinleyiciler oldukları gerçeği­dir. Birçok güçlü danışmanın ve motive edici konuşmacının çoktan keşfettiği bir sırdır bu. Dinlemek en az iki nedenden dolayı hayati derecede önemlidir. Birincisi, insanlar söyle­diklerinin gerçekten dinlendiğini bildiklerinde kendilerini iyi hissederler. Çoğu alım-satım ve hatta günlük ilişkilerimizde diğer insanlar bizi gerçekten dinlemezler. Çoğumuz sadece gerçekten özel ilişkilerimizin en iyi anlarında gerçekten din­lendiğimizi hissederiz. Seslerinin duyulması insanların sev­diği ve daha sık yaşamak istediği bir deneyimdir.

İkincisi, dinlemek bir insan için neyin önemli olduğunu bulmak için iyi bir yoldur. Bu bize, sunduğumuz şeye ihtiyaç­ları olup olmadığını ya da bu şeyi isteme ihtimallerinin olup olmadığını anlatan bilgidir. Bir insanın ne istediğini ve neye ihtiyaç duyduğunu bildiğinizde iki ihtimal vardır: ya ürünü­nüz veya sunduğunuz hizmet bu ihtiyaçlara karşılık veriyordur ya da vermiyordur.

Sizin sunduklarınızla onların istedikleri uyuşuyorsa, o za­man bu kişiye, sunduklarınızın sahiden de onun gereksinim­lerine uyduğunu karşı konulamaz bir etkileyicilikle anlatabi­lirsiniz. Eğer uyuşma yoksa, o zaman bunu doğrudan söyle­yebilir ve zarif bir şekilde bir sonraki müşterinize geçebilirsi­niz. Bu sizi hayal kırıklığına uğramaktan ve zamanınızı boşa harcamaktan kurtaracaktır. Çok başarılı bir emlak komis­yoncusu, alıcının istekleriyle piyasada mevcut olanlar ara­sında bir uyuşma sağlayamazsa genelde şunları söylüyor.

Bana nasıl bir ev aradığınızı anlattınız ve ben de şu anda istediğinize en yakın üç evi gösterdim. Şu anda piyasada ihtiyaçlarınıza uyan bir şey yok. Sizi tatmin etmeyecek bir şey satmaya çalışarak sizin ve kendimin vaktini boşa har­camak istemiyorum. Kartınızı aktif dosyamda tutacağım ve piyasaya sizi tatmin edebilecek herhangi bir şey geldiği an bildireceğim.

Bir sürü satış eğitimi ve iletişim programları sanki ger­çekten istemedikleri zaman bile diğer insanları yapmalarını istediğiniz şeyi yapmaları için motive etmeniz gerekiyormuş gibi konuşuyorlar. Birine, onlara uymayan bir şey yaptırma­ya çalışmanın iki büyük dezavantajı vardır: birincisi onları kendilerine uygun olmayan bir şey yapmaya ikna etmek çok fazla çaba ve zaman gerektirecektir. İkincisi, eğer kendileri­ni manipüle edilmiş hissetmezlerse de, tatmin olmamış his­sedeceklerdir. Çoğu satışın ana kaynağı sürekli müşteriler ve kişisel referanslar olduğundan tatmin olmamış bir müşteri, iyi muamele edilmiş ve saygılı bir biçimde ürününüzün onun ihtiyaçlarına uymadığı anlatılmış bir müşteriden çok da­ha kötüdür. Bu arada yukarıda bahsedilen emlak komisyon­cusu çoğu referansını ev satmadığı kişilerden alıyor.

Bu yaklaşımın faydaları 34. Sokaktaki Mucize adlı eski filmde çok güzel gösterilmiştir. Büyük bir mağazada Noel Baba olarak çalışan biri, orada daha kaliteli mallar veya da­ha ucuz fiyatlar bulabileceklerinden birçok müşteriye belli alışverişler için diğer mağazalara gitmelerini önerir. Mağa­zanın yöneticisi bunu öğrendiğinde dehşete düşer ve bu ka­dar yardımsever ve dürüst bir Noel Babayı işe aldığı için ona teşekkür eden ve gelecekte bütün alışverişleri için ilk onun dükkanına gelmeye söz veren insanlar dükkanına akın etti­ğinde neredeyse Noel Babanın işine son vermek üzeredir.

İkna, diğer insanlara karşı koyamayacakları bir değer sunma becerisidir. Bu tanımdaki anahtar nokta değerlerin sizin değil onların olduğudur. Tepki verecekleri şey kendi de­ğerleridir. İkna edici insanlar diğerlerinin değerlerini nasıl ifade ettiklerini görebilen, duyabilen ve değerleri keşfetmek için anahtar soruları sorabilen kişilerdir. Sonra da sundukları şeyin gerçekten de karşılarındaki kişinin değerlerini tat­min edebileceğini ve onlara fayda sağlayacağını gösterirler.

İknayı başkalarını motive etmek olarak da düşünebilirsi­niz. İkinci bölümde kendinizi motive etmek için öğrendiğiniz düşünce biçimlerinin aynılarını başkalarına uygularken önemli bir noktayı, onları kendi istedikleri şeyi yapmaları için, kendi çıkarları için, kendi değerlerini tatmin edecek şeyi yapmak üzere motive ettiğinizi aklınızda tutabilirsiniz.

En iyi iletişimcilerin çoğu bu dersi öğrenmişlerdir. Müş­terilerinin, meslektaşlarının ve arkadaşlarının ne istedikle­rini bulmaya heveslidirler. Bu onların değerlerini öğrenmek anlamına gelmektedir.

Başkalarının Değerlerini Keşfetmek

Birçok basit yöntem diğer insanların değerlerini bulmanıza yardımcı olabilir. İnsanlar size kıyafetleriyle, sahip oldukları şeylerle, alışkanlıklarıyla ve insanlara karşı davranış biçimleriyle birçok ipucu verirler. Titizlik, detaylara dikkat etmek, şapşallık, birlikte çalıştığı kişilere karşı sıcak bir ilgi ve özel yaşamın dokunulmazlığı ihtiyacı gibi karakter özellikleri hep değerleri ifade ederler. Bunları fark etmek size doğal gelebilir.

Diğer insanların alışveriş, iş kalitesi, yöneticilik stili, ki­şisel ilişkiler veya ilgili herhangi bir konuda karar vermek için hangi değerleri kullandıklarını keşfetmek isteyebilirsi­niz. Bu değerleri bulmak kolaydır. Sadece, "Bir telefon siste­minde sizin için önemli olan şey nedir?" veya "Bir çalışanda nelere önem verirsiniz?" veya "Şirketiniz için çalışanlarının motivasyonunun yüksek olması ne anlama geliyor?" veya "En iyi yöneticinizi düşünün. Onu iyi bir yönetici yapan ve di­ğerlerinden ayrılmasını sağlayanlar nelerdir?" diye sorun.

Tüm bu sorular değerleri, yani etki etmek istediğiniz kişi­nin karar vermekte kullanacağı performans standartlarını sormaktadır. Bunlar motivasyon stratejinizi bulmak ve kendi kendinizi motive etmek için sorduğunuz soruların aynılarıdır.

Birçok başarılı satıcı şu yaklaşımı kullanır:

Ürünümüzün (hizmetimizin) mükemmel olduğuna inanı­yorum. Ancak aynı zamanda bu ürünün (hizmetin) sadece sunduklarını isteyen, sunacaklarına ihtiyaç duyan ve de­ğer veren kişilere uygun olduğunu da biliyorum. Bazı in­sanlar beni bir satıcı olarak düşünüyor ama ben kendimi işi sizin ihtiyaçlarınızla bizim ürünümüz (servisimiz) ara­sında bir uyuşma olup olmadığını bulmak olan bir danış­man olarak görüyorum. Bunu yapabilmek için bizden ne beklediğinizi bilmem gerek.

Bırakın müşteriniz size ne satın almak istediğini anlat­sın. Eğer istediği şeye sahipseniz onu satın alacaktır.

İkna ve Değer Arasındaki İlişki

Ayrıca arzuların ve değerlerin çeşitlilikler gösterdiğini keş­fetmeye başlayacaksınız. Sizin amaçlarınız için iki çeşidi bir­birinden ayırmak önemlidir. Birincisine verilebilecek en uy­gun ad "maddi özellikler"dir. Bir ürün ya da hizmette neyin önemli olduğunu sorduğunuzda çok kesin bir cevap alabilir­siniz. Cevap belirli bir hava sıcaklığında çalışabilmesi, belir­li bir kordon çıkışının olması, belirli bir alana yerleştirilebil­mesi, belirli bir renk olması vs. olabilir.

Ürününüz veya hizmetiniz öne sürülen "maddi özelliklere karşılık verebiliyorsa, "kriter" denilen ikinci tip değerleri in­celemek istersiniz. Kriter ölçütü daha genel bir değeri daha kesin olarak belirlemenin bir yoludur. Örneğin bir ürün "maddi özelliklere uymak için belli bir boyutta olmak zorunda olabilir. Ve boyutundan dolayı daha dayanıklı olacak (bu bir kriterdir), daha az tamir gerektirecek (bu da bir başka kriter­dir) ve envanterin azalmasını sağlayacaktır (yine bir başka kriter). Bütün bu kriterler karın artmasına yardımcı olacak­tır ki bu daha da önemli bir kriterdir. Bu, üçüncü bölümde misyonunuzu ve tutkunuzu formüle ederken yaptığınız şeye benzemektedir. Vurguladığınız değer ne kadar önemliyse, di­ğer değerleri de o kadar kapsar ve o kadar değerlidir. Eğer aranılan boyutta bir alete sahipseniz bu genelde, uzun ömür­lü bir alete sahip olmaktan daha az önemlidir ki bu da karı arttıran aletlere sahip olmaktan daha az önemlidir.

Arabanıza lastik alırken, lastikler doğru boyda olmalıdır­lar. Bu maddi bir özelliktir. Ayrıca doğal olarak daha uzun ömürlü ve ucuz olan lastikleri tercih edersiniz ve burada kri­teriniz daha genel ve daha belirsizdir. Ama herhalde kişisel güvenliğiniz çok daha önemlidir. Çoğu insan eğer gerçekten daha güvenli olduğundan emin olurlarsa o kadar da uzun ömürlü olmayan bir lastiğe daha fazla para ödemeyi göze ala­caklardır. Michelin lastik şirketi, "Çünkü lastiklerinizin üze­rinde sürdüğünüz o kadar çok şey var ki" dediklerinde çoğu insan için çok önemli bir kriteri, ailelerinin güvenliğini vur­guluyorlar.

Bir insanın en önemli kriterini bildiğinizde, güvenlik gibi, iki çok farklı nedenden dolayı satış yapmak son derece kolay­laşır. Birincisi, eğer ürününüz ya da hizmetiniz yükseklerde­ki değerlerini tatmin ederse müşteri satın almak için son de­rece motive olacaktır. Ve güvenlik sattığınızda, bunu sağla­manın müşterinizin düşünmediği bir çok farklı yolu vardır.

Mesela diyelim ki müşteri sizden belli bir boy ve tipte las­tik istedi. Eğer bu kişiyi en çok ilgilendiren şeyin güvenlik ol­duğunu biliyorsanız, herhalde o boy lastikler arasında en gü­venli olanının hangi tip olduğunu ve de bunun o kişi için kar­şı .koyamayacağı bir biçimde motive edici olduğunu biliyorsu­nuzdur. Ancak bununla beraber, ihtiyaçlarını karşılamada daha da ileriye gidebilirsiniz. Farklı boydaki bir tekerleği kullanmak daha da güvenli bir lastiğin monte edilebilmesini sağlıyor olabilir ve lastiklerle beraber tekerlekler de satabi­lirsiniz. Daha da ileri gidip, lastik ne kadar iyi olursa olsun ailesinin güvenliğini kilitlenmez bir fren sistemi kadar gü­vence altına alamayacağını söyleyebilirsiniz. Yeni bir araba güvenlik ihtiyacını ilk istediği şeyden daha iyi karşılayabilir. Bir satış yapmak için çeşitli fırsatlarınız olduğunda, daha fazla satış yapacaksınız.

Burada vurgulanan nokta basit ve inanılmaz derecede önemlidir. Birinde ne kadar yüksek ve önemli bir kriteri saptayabilirseniz, kriteri tatmin etmek için o kadar çok seçene­ğiniz olur. Ne kadar çok seçeneğiniz olursa, ürün ya da servi­sinizi sunarak bir değer sağlama ihtimaliniz o kadar arta­caktır. Unutmayın tatmin ettiğiniz değer ne kadar önemliye se, o kadar ikna edici olursunuz.

Daha  önemli   değerleri  ortaya  çıkarmak  için  sadece,

"..........senin için ne önem taşıyor?" diye sorun. (Boşluğa en son bahsettiği değeri koyun.) Bu soruyu her sorduğunuzda daha önemli bir değeri bulursunuz. Bir karşılıklı konuşma

(mesela, emeklilik sonrası için yatırım konusunda) şuna ben­zeyebilir:

"Paramı bir şevlere yatırmak istiyorum."    Kriter

S: "Bir emeklilik yatırımı olarak ne istiyorsunuz?"

C: "Tahvil ya da hazine bonosu istiyorum."   Tahvil veya senet

S: "Devlet tahvilinizin olması size ne fayda sağlayacak?"

C: "Kayıtları tutulur ve sigortalıdırlar." Kayıtlarının tu­tulması ve si­gortalı olmaları

S: "Kayıtlar ve sigorta sizin için ne önem taşıyor?"

C: "Böylece emekliliğim güvence altına alın- Güvenlik

S: "O zaman bu yatırımı yaparken sizin için önemli olan şey güvenlik."

C: "İyi kar getirmesini de isterim tabi, ama bu güvence kadar önemli değil. Risk al­mak ve elimdekileri kaybetmek istemem." Bu müşterinin en önemli kriterinin güvenlik olduğunu bilerek, finans danışmanı şimdi müşterisine ihtiyaç duyduğu şeyi verebilir. Şimdi çok daha fazla seçeneğe sahiptir ve bun­lardan bazıları müşteri için ilk başta istediği tahvil ya da bo­nodan çok daha iyidir.

Kendi sahanızda deneyim kazandıkça, müşterilerinizin ti­pik olarak sahip oldukları yüksek değerlerdeki kriterleri öğ­reneceksiniz. Bu bilgi elinizde olunca, ürünlerinizin ve hiz­metlerinizin seçimini ve sunuluşunu kolayca onların ihtiyaç­larını karşılayacak şekilde değiştirebilirsiniz.

Motivasyon Stratejisini Keşfetmek

İnsanların değerleri konusunu nasıl düşündüğünü araştıra­rak daha da fazla bilgi toplayabilirsiniz. İkinci bölümde, yaklaşmacı ve uzaklaşmacı motivasyonları tartıştığımızı hatırlı­yor musunuz? Şimdi çevrenizdeki etkilemek istediğiniz in­sanların bu stratejilerden hangilerini kullandıklarını bulaca­ğız. Birine, "Bunu elde etmek sana ne fayda sağlayacak?" di­ye sorduğunuzda ya değerlerini ifade eden başka kelimelerle ya da motivasyon stratejisinin yönünü gösteren kelimelerle cevap verecektir.

Örneğin bir ev arayan birçok müşteri geniş bir alan ister. Emlakçı, "Geniş bir alana sahip olmanın size ne gibi bir ya­rarı olacak?" diye sorduğunda bir müşteri, "İçeride istediğim gibi gezinebilmemi sağlayacak" derken bir başkası, "Etrafı karmakarışık etmemi engelleyecek" diye cevap verebilir.

Bu müşteriler iki zıt tipteki motivasyon yönlerinin örnek­leridir. Bir şeylere yaklaşmak üzere motive olan kişiler; "eriş­mek," "elde etmek," "başarmak," "kazanmak" gibi kelimeler kullanırlar. Uzaklaşmacılar ise "önlemek," "rahatlamak," "hafifletmek" gibi kelimeler kullanırlar.

Bu Nöro Linguistik Programlama'nın dilbilimsel yönlerin­den biridir. Bu tip farkları sahiden de bir insanın kullandığı dilde duyabilirsiniz. Değerleri ifade eden bazı kelimeler size motivasyon yönünü açıkça gösterir. Örneğin; eğlence yakın­laşman bir değerdir. Meydan okuma da öyledir. Güvenlik ise uzaklaşmacıdır. Özgürlük her ikisi de olabilir, o yüzden bu de­ğer belirtildiğinde şu soruyu sormak gerekir: "Özgür olmak si­ze ne getirir?" Eğer, "sınırlarımdan kurtulmamı sağlar" derse, ö zaman uzaklaşmacı bir değer olduğunu anlarsınız. Eğer, "da­ha fazla deneyim yaşamamı" derse yaklaşmacı bir değerdir.

Bir sürü insan, "Başarılı olmak istiyorum." der. "Başarılı olmak size ne getirecek?" diye sorduğunuzda bazıları yaklaş­macı şeyler: "Böylece seyahatlere çıkabilirim," "Böylece evle­nebilirim" veya "O zaman çiftlik satın alıp at yetiştirebilirim"

derler. Diğerleri ise nelerden uzaklaşabileceklerini anlatır­lar: "Böylece işimi bırakabilirim," "Böylece borçlarımı kapa­yabilirim" ya da "O zaman boşanabilirim" derler. Benzer bir biçimde, para da yakınlaşman ya da uzaklaşmacı bir değer olarak kullanılabilir. Başkalarının motivasyon yönleri hak­kındaki bu bilgileri öğrenirken, kafanıza notlar alın ya da da­ha da iyisi bir yere yazın. Bunları bilmek, çok daha ikna edici olmak için iletişiminizi ayarlayabilmenizi sağlayacaktır.

Birini motive veya ikna etmeye çalışırken, tercih ettikleri motivasyon yönünü kriterlerini ifade eden kelimeleriyle be­raber kullandığınızdan emin olun. Eğer bazı durumlarda bir şeylerden uzaklaşmacı olma eğilimi gösteriyorlarsa, o zaman o kişiyi motive ederken dikkatini, ürününüzü satın alırsa ne­ler olmayacağına çekmelisiniz. "Eğer bu arabayı alırsanız, bakım ve tamire fazladan para harcamak (kriterini ifade eden kelime) zorunda kalmazsınız (uzaklaşmacı bir kelime)". Ancak belirli bir durumda daha yaklaşmacı oluyorsa, moti­vasyonunu arttırmak için olumlu sonucu tasvir edin. "Bu arabayı satın almak size, yüksek performanslı bir arabayı takdir eden insanların hayranlığını ve saygısını kazandıra­caktır (kriterleri = hayranlık, saygı, performans).

Düşünme Stratejilerini Belirlemek

Bir kişinin düşünme stratejisini kullanmak, motive ve ikna etmek için kullanılabilecek bir başka yoldur. Hangi düşünme stratejisine sesleneceğinizi nasıl bileceksiniz? Göz hareketle­ri ve duyusal düşünme biçimleri, NLP'nin, herhalde en bili­nen kısımlarıdır. Kurucular Richard Bandler ve John Grin-der, o zamanlar öğrencileri olan Robert Dilts ile beraber, bir, insanın gözlerinin bilinçaltı hareketlerinin, içsel düşünme stratejilerini yansıttığını keşfettiler. Göz ve vücut hareketle­rinin basit bir bilgisi, tanıtım yaparken ki ikna ediciliği bü­yük ölçüde arttırabilirler çünkü insanlar bazen, uzun bir sü­re belli bir düşünme modunda kalırlar. İkinci bölümden hatırlayacağınız gibi, beş duyusal sistemimiz vardır ama düşü­nürken esas olarak üç tanesini kullanırız: görsel, işitsel ve dokunsal. Birinin ne zaman bilgiyi görsel olarak işlediğini, bilinçsizce yukarı baktıkları zaman anlayabilirsiniz. Yani, dışarıdaki herhangi bir şeye bakıyor olmadıklarında, içsel ol­duğu belli bir şeye bakıyor olduklarında. İlave ipuçları şunla­rı içerir: Boşluktaki ekran gibi bir şeye işaret ettiklerinde, bazen aralarında bağlantı olmadığı belli olan düşünceleri ifa­de ederek çok hızlı bir tempoda konuştuklarında ya da resim­ler, görüntüler ya da filmler görmekten bahseden kelimeler kullandıklarında. Bu davranışlar birkaç saniye sürdüğünde, kişi deneyimini esas olarak görsel bir şekilde işlemektedir.

Görsel işlemeyi kullananlardan farklı olarak devamlı sol aşağılarına bakan kişiler de vardır. Bazı noktaları belirtirler, genellikle parmaklarıyla, kendi kendilerine mırıldanırlar, genellikle yüzlerine dokunarak ya da sıvazlayarak monoton yüksek bir sesle konuşurlar ve insanların ne söylediğine, duyduğuna ya da okuduğuna değinirler. Bunu birkaç saniye yapmaya devam ettiklerinde, deneyimlerini temel olarak ses­ler ve kelimelerle işliyorlardır; yani işitsel olarak.

Üçüncü kategori, iç çekerek, kalp bölgelerine dokunarak ya da ellerini kollarının ya da kalçalarının üzerinde gezdire­rek sağ alta bakan kişilerdir. Bazen yavaşça konuştukların­da, nasıl hissettiklerine, kavradıklarına ya da dokundukları­na ilişkin kelimeler kullanırlar. Bunu birkaç saniye boyunca yaptıklarında, deneyimlerim ana olarak duygular kullana­rak işliyorlardır.

Bütün insanlar düşünmek için bu duyusal biçemlerin hepsini kullanabilirler ve çoğunlukla da kullanmaktadırlar. Genellikle, deneyimimiz değiştikçe birinden diğerine ve son­ra bir diğerine geriye doğru hızla hareket ederiz. Birinin bazı anlar için bu biçemlerden birini kullandığını fark ederseniz, onun düşünme stiliyle eşleşebilir ve ahengi arttırabilirsiniz.

Görsel ağırlıklı düşünme stili olanlara bir resim ya da film sunun: "Benim gördüğüm kadarıyla, bu alışverişe bakış şekliniz..." İşitsel ağırlıklı bir düşünme stili olanlara kelime­ler sunun, özellikle de liste halinde; "Bana anlattığın kada­rıyla duyduğum şey şu..." Hissederek düşünme tarzı olanlara içinde duygu barındıran bir şey sunun: "Eğer bana iletmek istediğin şeyi kavradıysam..." Müşteriniz, birinin onu anladı­ğının farkına varmasıyla gülümsediğinde sunduğunuz şeyin kolayca anlaşılabilir ve tepki verilebilir olduğundan emin ol­muş olursunuz.

Motivasyon Yönüne Altbiçemler İlave Etmek

Daha önceki bölümlerde, zihninizin gözünde altbiçemlerin canlılığını arttırarak bir şeyi kendiniz için nasıl daha karşı konulamaz ve motive edici yapabileceğinizi öğrendiniz. Ken­disine doğru çekildiğiniz veya uzaklaşma zorunluluğu hisset­tiğiniz şeyleri, yaklaştırarak, daha büyük, daha renkli ve üç boyutlu yaparak daha yoğunlaştırabilirsiniz. Profesyonel iknacılar, başkalarına verdikleri teklif ve sunuşlarda bu güçlü boyutu konuşmalarına doğal olarak eklerler. Bunu yapmayı bilinçli olarak öğrenebilirsiniz. Örneğin, uzaklaşmacı olarak motive olan olası bir müşteriye, "Bana, çok yaklaşmadan, ne­feslerini ensende hissetmeden önce kaçınmak istediğini an­lattığın belirli şeyler var. Boşa harcanan zaman, kayıp ve­rimlilik ve aşırı harcamalar. Sana nasıl iç ferahlığı sunacağı­mı anlatayım," diyebilirsiniz.

Yaklaşmacı olarak motive edilen olası bir müşteriye de di­yebilirsiniz ki, "Bu şirketin ne kadar renkli ve hareket dolu bir geleceğe doğru gitmesini istediğini bilmiyorum. Planlarının ne kadar büyük olduğundan ve katkımın onları nasıl daha da büyütüp farklı boyutlar katabileceğinden konuşalım şimdi."

Kelimeleri, bu şekilde, müşterilerinizin, olası müşterileri­nizin ve çalışanlarınızın zaten tepki verdikleri görüntülerine ve değerlerine altbiçem zenginliği ve canlılığı katacak şekilde kullandığınızda, bu çok ikna edicidir. Bu, ürününüzü ya da hizmetinizi daha karşı konulamaz, daha çekici ve daha etki­leyici kılmanın bir yoludur.

Bunu yapmanın en kolay yolu, kendi içsel altbiçemlerinizi ayarlayarak kendi içsel görüntülerinizin ve seslerinizin yo­ğunluğunu arttırmaktır. Eğer zihninizde size göre büyük, çe­kici ve dramatikse, bu, eylemlerinizde, kelimelerinizde, ifa­delerinizde, mimiklerinizde ve ses tonunuzda doğal olarak ifade edilecektir. Dramayı düşünün, hayattan daha büyük düşünün. Eskilerden bir öykü anlatıcısı gibisiniz, fikirlerinizi ve vizyonunuzu hayata getiriyorsunuz. Ne de olsa, bütün renkli slaytların, bilgisayarda yaratılmış grafiklerin ve şata­fatlı temsillerin yaptığı budur. İzleyenlerin dikkatini yakala­mak ve filmler, grafikler, lazerler ya da müzik aracılığıyla sunduğunuz şey sayesinde en yüksek değerlerinin gerçekle­şeceğini deneylemelerine yardımcı olmak. Şimdi aynı şeyi müşterilerinizle, şu ana kadar tasarlanan bütün bilgisayar­lardan daha kişisel, daha kesin ve daha hedefi tam gözünden vuran bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz.

Başka birilerinin arasında geçen bir konuşmadan bile ol­sa bir şey duyduğumuzda kendimizi, kafamızda onun görün­tülerini ve seslerini oluşturmaktan alıkoyamayız. Profesyo­nel iletişimci bunu içgüdüsel olarak bilir. NLP'de biz bunu açık bir şekilde biliyoruz. İletişim KURMAMAK imkansız­dır. Devamlı iletişim kuruyoruz. Tek soru şu: "Ne kadar za­rifçe?" ya da "Ne kadar bilinçli olarak?"

İnsanların teklifinizi sadece görmesini mi yoksa önemli hedeflerine nasıl ışık tutacağını deneylemelerini ve daha bü­yük ve daha etkili faydalarını deneylemelerini mi istiyorsu­nuz? Konuşmanıza parıltı ve renk katacak altbiçem kelime­lerini kullanma çalışmaları yaparak bu ikna edici beceriyi re­pertuarınıza katabilirsiniz.

Biraz pratik sayesinde bu basit ikna kalıplarını her iş gö­rüşmesinde, her yeni iş kontağında, her rutin olayda kolayca bir araya getirebileceğinizi göreceksiniz. Bu, kişisel etkililiğinizde inanılmaz değişiklikler yapacaktır. Kısa sürede, başka­larını etkileme becerisi sizin ikinci bir doğanız olacaktır.

Unutmayın: Dinlemek, olası müşterinize kendilerini iyi hissettirir ve size, müşterinin ihtiyaçları ve değerlerini öğ­renmek için bir fırsat sunar. Değerler, hem belirli maddesel
özellikleri (boyut, renk ve verim gibi) hem de daha genel kri­terleri (uzun ömürlülük, karlılık, güvenlik gibi) kapsarlar. Değerleri belirlemek için sorun, " Neye değer ve­rirsiniz?" Bu kriterlerden hangilerinin müşteri için en önem­li olduklarını belirleyin çünkü bunlar en karşı konulamaz ve motive edici olanlar olacaklardır ve müşterinin ihtiyaçlarını karşılamak için en büyük özgürlüğü sunacaklardır. Daha önemli kriterleri bulmak için sorun, " konusunda se­nin için önemli olan nedir?" Müşterinin ihtiyaçlarını ve de­ğerlerini bildiğinizde, onlar ve sizin sunduğunuz hizmet ara­sında bir eşleşme olup olmadığını kolayca belirleyebilirsiniz. Müşterinin motivasyon yönünü, —yaklaşmacı ya da uzaklaşmacı—, bilmek, ürününüzü müşterinin zaten nasıl düşündüğüyle paralel bir biçimde anlatmanıza yardımcı olur. Yaklaş­macı: "Bu ürün x faydalarını sağlayacak." Uzaklaşmacı: "Bu ürünle, y problemlerini hiçbir zaman yaşamayacaksınız." Müşterinin bilgiyi ana olarak nasıl işlediğini bilmek, görsel bir insana "neyi anlatmaya çalıştığını görüyorum," işitsel bir insana "ne dediğini duyuyorum" ve dokunsal bir insana "ne söylediğini kavrıyorum" demek, olayları deneyleme biçimleriyle güçlü bir şekilde eşleşebilmenizi sağlar. Ürününüzün özelliklerini ve sunduğu faydaları anlatmak için altbiçem di­lini kullanmak, onu alıcının zihninde daha büyük, parlak ve karşı konulamaz derecede çekici yapacaktır.

Kişisel Benzeşim Kurmak

Bu noktada öğrenmeniz gereken bir ikna kalıbı daha var ve bu kalıp, anlattığımız bütün kalıpların da altında yatmakta­dır. Bütün hepsini sağlam bir yapı gibi desteklemektedir. Bir teknik değildir; daha çok yukarda anlattıklarımızın hepsinin gücüne güç katar. Birçok farklı isimle bilinir: heyecan, kariz­ma, kişisel güç. NLP'de biz ona kişisel benzeşimlilik deriz. Benzeşimlilik demek, sizin bütün parçalarınızın şu anda yaptığınız şeyle tam bir bütünlük içinde olması demektir. Söyleyeceklerinizin içinizden büyük bir güçle gelecek ve tek bir kelime bile konuşulmadan başkalarını çekip etkileyebile­cek kadar kendinizle güçlü bir ahenk içinde olmanız anlamı­na gelir.

Benzeşimliliği göstermenin en iyi yolu benzeşimsizliği ta­rif etmektir. Bir parçanız faturalar ya da çocukların okulu hakkında endişelenirken hiç sunum yaptıysanız, dikkatinizin şu anda yaptığınız şeyle daha sonra halledilmeleri gereken di­ğer endişeler arasında bölünmesinin nasıl bir şey olduğunu bilirsiniz. Herhalde, dikkatiniz bu şekilde bölünmüşken su­numunuzun bundan zarar gördüğünü fark etmişsinizdir.

Benzeşimlilik şu anda yaptığınız şeye bütün dikkatinizi vermektir. Aşk romanlarında dile getirildiği gibi: "Sizi öper­ken başka hiçbir şey yapmıyordur!"

Benzeşimsiz olduğumuzda, elimizdeki göreve odaklanma­mış olan parçalarımız, kendilerini tipik olarak ayakları yere vurmak, pencereden dışarı bakmak, yüksek perdeli, gerilim­li bir ses tonu vs olarak ifade ederler. En iyi ihtimalle, bun­lar müşterinizin sadece dikkatini dağıtıp kafasını karıştıra­caktır. En kötü ihtimalle, müşteriniz bunları yetersiz olduğu­nuzun ve dürüst olmadığınızın sinyalleri olarak yorumlaya­caktır. Birçok araştırma, iletişimin ortalama yüzde 80'inin sözsüz olduğunu kanıtlamaktadır. Bu araştırmalar ayrıca, insanların benzeşimsiz sözsüz bir öğesi olan sözlü bir mesajla (örneğin "sana saygı duyuyorum"un kıs kıs gülerek söylen­mesi gibi) karşılaştıklarında genellikle sözsüz mesaja tepki vereceklerini —bunu bilinçli olarak fark etmeseler bile!— ortaya çıkarmıştır. İnsanlar benzeşimsizliğe karşı bu kadar güçlü tepkiler verdiklerine göre, yaptığınız diğer her şey uy­gun olsa bile iletişiminizi sabote edebilir ya da mahvedebilir. Bir önceki bölümde başkalarıyla sağlam ilişkiler kur­manın belirli yollarını öğrendiniz. Birlikte iş yaptığınız kişilerin ve başka tipte ilişkiler yaşadığınız kişilerin bu çeşit bir alakayı hak ettiğine karar verdiğinize göre, göz önüne alma­nız, gereken, bunu hak eden bir kişi daha var: bütün değişik parçalarınız dahil olmak üzere kendiniz. Bilge bir insan bir keresinde şöyle demişti: "Her sabah birlikte uyanmak zorun­da olduğun tek kişi kendinsin... ve bunu hayatının geri kala­nı boyunca yapacağına göre bunun sana kendini harika hissettiren ve zevk aldığın bir şey olmasında bir sakınca yoktur. Yaşamlarımızda genellikle kendimizi itekleriz çünkü hare­kete geçmek için bir tekmeye ihtiyaç duyarız. Direncimizi ya­rıp geçmemiz ya da bir duyguyu bastırmamızın gerektiği za­manlar kesinlikle vardır. Ama bunu yapmaktan çabucak sı­kılabilirsiniz. Herhalde sadece kendinizle ilgilenmek istedi­ğiniz zamanlar vardır. Kendinize şu anda yaptığınızdan bile Cazla ilgi göstermek isteyebileceğiniz olasılığını bir düşünün. Konu kendimiz olunca, bazılarımızın ahenk kurmaktan çok bozma deneyimi vardır. Sizin için doğru olduğunu içgü­düsel olarak bildiğiniz bir şeyi göz ardı ettiğiniz, yüksek de­ğer verdiğiniz bir şeyi yapmadığınız bir zamanı düşünün. Geçmişinizde bunu yapmadığınızda işler herhalde pek de iyi gitmedi. Bazen kendinizle ahenksizlik içinde hissettiğiniz ol­muş bile olabilir. Bir yönünüz bir şeyi, bir başka yönünüz başka bir şey istemiş olabilir. İnsanlar bu duyguları genellik­le bir şeyler yanlış gittikten sonra fark ederler. "Biliyor mu­sun, o zamanlar o olay hakkında içimde kötü bir his vardı." Benzeşimlilikle uğraşırken ilk adım, sorun çıkıyorken onu net bir şekilde fark etmektir. Böylece çok geç olmadan onun hakkında bir şeyler yapabilirsiniz.

Uygulama:25

Konu: Benzeşimlilik ve Benzeşimsizlik Sinyallerini Bulmak

Benzeşimsizlik. Kendinizle tekrar ilişki kurmanın ilk adımı ne zaman ilişki içinde olmadığınızı bilmektir. Kendi­nizle ahengi yitirmiş olduğunuz bir anınızı hatırlayın. Benzeşimsizdiniz. Kuvvetli bir iç çelişki içinde olduğunuz ve "bütün sistemlerinizin harekete hazır" olmadığı bir zamanı seçin. O durumda olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlar­ken, gördüklerinize dikkat edin; orada kim var, neler olu­yor, seçenekleriniz neler, kendinize yüksek sesle ve içiniz­den neler diyorsunuz ve diğer kişi neler söyleyip yapıyor?

Benzeşimsizlik Sinyali. Şimdi, nasıl hissettiğinize dikkat edin. Vücudunuzu, farkındalığınızla kelimenin tam anlamıy­la bir tarayın ve kendinizle tam bir anlaşma içinde olmadığı­nızı bilmenin bir yolu olduğunu fark edin. Bu şekilde çelişkide olduğunuzu nasıl bildiğinizi kelimelerle tam olarak ifade edemeseniz bile sizi, benzeşimsiz olduğunuza dair ikaz eden duyguyu ya da hissi fark etmeniz önemlidir. Benzeşimsizliğin sinyali genellikle, rahatsız edici olan ve vücudun bir kısmın­ da, göğüste ya da karın bölgesi civarında hissedilen bir "yan­lışlık" hissidir. İnsanlar bazen, bu bölgenin sol yarısında bir his olduğunu ve sağ yarısında da çok farklı bir başka his oldu­ğunu fark ederler. Bu iki duygunun birleştiği orta çizgide, ge­nellikle rahatsız edici olan bir benzeşmezlik hissi vardır. Vü­cudunuzdaki benzeşimsizlik duygusunu tam olarak nerede hissediyorsunuz ve duygunun ne gibi özellikleri vardır? Şimdi bu duyguyu hatırlayın. Bu duyguyu detaylı olarak hatırlayın­ca, size gelecekte, ne zaman benzeşimsiz olursanız sinyal ver­mesi için kullanabilirsiniz. Şimdi bir an için rahatlayın.

Benzeşimlilik. Sıradaki adım, tam bir benzeşimliliğinizin olduğu bir anıyı seçmek ve onu zihninizde yeniden ya­ratmaktır. Bu durumda, ne görüyorsunuz? Ne duyuyorsu­nuz? Neler oluyor?

Benzeşimlilik Sinyali. Nasıl hissediyorsunuz? Size, "bütün sistemlerinizin harekete hazır" olduğu sinyalini ve­ren duygu nedir? Benzeşimlilik sinyali, genellikle bütün vücudu kapsayan hoş bir heyecan ya da hazır olma hissidir. İnsanların bu benzeşimlilik duygusunu tarif etmek için bir­ çok yolları vardır. Bazıları, "Tammlayamıyorum. Sadece bi­liyorum. Bu bir önsezi," derler. Bazıları, "Hadi başlayalım" diyen güçlü bir ses duyarlar. Hemen hemen herkes, "hadi başlayalım" hislerine eşlik eden fiziksel bir duygulanımdan bahsederler. Genellikle bütün vücudu kapsayan bir simetri ve bir vücudun bütünlüğü hissi vardır. Çoğunlukla bir açık­lık duygusu vardır, genellikle göğüste hissedilir bu duygu. Bir başka his de, bir şeye doğru çekilme hissidir. Bu de ge­nellikle göğüste hissedilir.

Benzeşimlilik sinyalini vücudunuzun neresinde hissetti­ğinizi fark edin. Bu duygunun özelliğini tarif edici bazı ke­limeler bulun ve hem duyguyu hem de kelimeleri hatırla­yın. Bu gelecekte size, bütün parçalarınız bütünleştiğinde güçlü bir benzeşimlilik sinyali olarak hizmet edebilir.

Duyguları Karşılaştırın. Şimdi, az önce deneylediğiniz benzeşimlilik duygusu ile daha önceki benzeşimlilik duygu­sunu karşılaştırın ve ne kadar farklı olduklarını fark edin. İkisini karşılaştırmak, ikisini de sizin için daha net bir hale sokacaktır. Eğer bu duygular vücudunuzun farklı bölgelerindeyseler, onları aynı anda hissederek karşılaştırabilirsi­niz. Ancak, çoğu insan, birinden diğerine oldukça hızlı ge­çerek iki duyguyu sırayla karşılaştırmayı daha kolay bul­maktadır.

Bu iki duyguyu detaylı bir şekilde karşılaştırarak ve farklılıkları hatırlayarak, gelecekte, benzeşimli ya da ben­zeşimsiz olduğunuzu her zaman bilebilirsiniz ve o an bunu devam eden bir geri besleme olarak kullanabilirsiniz. Eğer benzeşimlilik ve benzeşimsizlik arasındaki farkı anlamakta herhangi bir güçlük çektiyseniz, büyük ihtimalle, her iki deneyimin içinde olmanın neye benzediğini gerçekten ha­tırlamak için yeterli zaman ayırmamışsınızdır. Bu iki dene­yime gerçekten geri gitmeniz ve bütün duygulanımları ve duyguları yeniden yakaladıktan sonra karşılaştırmanız ge­rekmektedir.

Kendi Ahenginizi Yeniden Kurmak

Şimdi, kendinizle ne zaman ahenk içinde olduğunuzu ve ne zaman olmadığınızı anlayabildiğinize göre, benzeşimsiz oldu­ğunuz zamanlar konusunda ne yapacağınızı öğrenmeniz ge­rekmektedir. Birçok iletişim ve kendine-yardım programları, direncinizi "aşmaktan," "üstesinden gelmekten" bahsederler. Bazen hepimiz, bir işi halledebilmek için parçalarımızdan bi­rini geçici olarak görmezden gelir ya da bastırırız. Ancak, di­renen bir parça olduğunda, çoğu insan onun üstesinden gel­meye kalktıklarında parçanın daha da çok direndiğini bildir­mişlerdir. Eğer bir arkadaşınızla ya da iş ortağınızla anlaş­mazlık içindeyseniz ve onlar itirazlarınızın "üstesinden gelir­lerse" büyük ihtimalle bu konuda pek iyi şeyler hissetmezsi­niz. Çoğu insan görmezden gelinmiş, ayaklar altına alınıp çiğnenmiş ya da daha beter hissederler ve içsel parçalarınız da böyle hissedeceklerdir. İçsel çatışmayla başa çıkmak için daha iyi bir yaklaşıma ihtiyacınız vardır.

Belki de bir rapor yazmak için oturmuş ama kendinizi pencereden süzülen gün ışığını izlerken bulmuşsunuzdur. Aklınız, ormanda bir yürüyüşe çıkma ya da göl kenarına git­me düşüncelerine doğru kayar. Eğer bu düşünceleri durdur­maya çalışırsanız, dikkatinizi onları bastırmaya vermediği­niz bir anda aklınıza gizlice tekrar girmeleri muhtemeldir. Bu çeşit bir içsel çatışma rahatsız edici ve her girişimde ba­şarınız için mahvedicidir. Bu, bir çekici arabanızı öbür yöne

çekerken, onu bir yöne doğru sürmeye çalışmaya benzer. Ba­zı insanlar, çatışan parçalarının olmasının bir rahatsızlıkları olduğu anlamına geldiğini düşünürler. Bu doğru değildir. Çe­şit çeşit ve bazen çatışma içinde olan parçalarımız sadece bizi karmaşık, benzersiz ve özel bireyler yapan geniş potansiyel davranışlar yelpazesinin kanıtlarıdır. Ayrıca, içsel çatışmayı azaltmanın zihinsel sağlığı ve uzun vadede de büyük ihtimal­le fiziksel sağlığı da geliştirdiği de doğrudur.

Kendi disiplinimizi geliştirmek, kişisel gelişim için güçlü bir beceriyken kendi parçalarımızı göz ardı etmek ya da onla­rın üstesinden gelmek başka bir şeydir. Bir parçanızı bastır­dığınızda, o parça genellikle daha da güçlü olarak geri döner. Kendinizin, ne kadar bastırmaya çalışsanız da tekrar tekrar geri dönen bir yönünün arkasında büyük bir enerji vardır.

Paradoksal olarak, onları bir süreliğine kabullenip dikka­tinizi onlara daha fazla vererek, başka yerlere kayan düşün­celeriniz üzerinde daha fazla kontrole sahip olabilirsiniz. Or­man ya da nehir düşüncelerine teslim olarak, bunun uzun zamandır göz ardı ettiğiniz önemli bir ihtiyacı ifade ettiğini; bir parçanızın, ormanın ya da ırmağın size sunabileceği din­lenme, eğlence, yalnızlık ve egzersize çok ihtiyaç duyduğunu­zun farkında olduğunu fark edebilirsiniz.

Dikkatinizi dağıtan bu parçanın, sizin için çok değerli bir şeyi istediğini kabullendikten sonra, ormana ya da nehre ge­lecek hafta sonu ya da belki de o akşamüstü gideceğinize dair kesin bir söz verebilirsiniz. Böyle kesin bir söz verdiğinizde, tipik olarak, dikkatinizi dağıtan parça, verdiğiniz sözü tuta­cağınızı bildiğinden dolayı güvenlikte olarak ve şu anda yap­tığınız şeyi bölme ihtiyacı hissetmeyerek gelecek hafta sonu­na kadar beklemekten memnun olacaktır. Bu yolla, böyle bir parçanızın içerdiği bütün enerji bir düşman yerine müttefiki­niz olur. Tıpkı insanların en büyük kaynaklarınız olmaları ve onları dostunuz yapmak için ne gerekirse yapacağınız gibi kendinizin bütün parçaları da, sizin çıkarlarınız için beraber çalışan dostlarınız olabilirler. İçinizdeki bu dostlar en az dışınızdakiler kadar önemlidirler.

İçsel çatışma olmadığı zaman, hayatınızdaki en önemli ki­şiyle mümkün olan en güçlü ilişkiyi kurmak isteyeceksiniz... kendinizle. Kendinizle olan ilişkinizi güçlendirmek için, daha önceki bölümde diğer bir kişiyle kullanmak üzere öğrendiği­niz adımların aynılarını kullanabilirsiniz. Tıpkı başkalarıyla sağlam ilişkiler kurmanın ilk adımında olduğu gibi, ilk adım, karşılıklı olarak saygılı ve tatmin edici bir hedef koymaktır. Kendinizle olan ilişkinizde ne gibi hedefleriniz var?

Bir sonraki adım, kendinizin diğer parçalarını, onları ka­bullenip onlardan daha çok faydalanabilmeniz için daha önemli hale getirmek amacıyla hedef planlamanızın daha ön sıralarına getirmektir. Örneğin, neşeli bir parçanıza daha fazla dikkatinizi ayırırsanız, bütün aktivitelerinizi daha ne­şeli yapabilirsiniz.

Sonra, tıpkı başka biriyle yaptığınız gibi, Hedefe Ulaşma İş­lemini kullanarak bu parçanızla ilişki kurma hedefleri koyabi­lirsiniz. Bu planlama adımlarını içsel ilişkinize de dahil edin, ne istediğinizi olumlu ifadelerle düşünün, bunu gerçekleştirmek için neler yapabileceğinizi hayal edin, hangi kanıtın başarılı ol­duğunuzu göstereceğini bilin, bunun ne zaman ve nerede ger­çekleşmesini istediğinizi planlayın, bunun bütün faydalarının ve sonuçlarının farkında olun ve gerekli ayarlamaları yapın.

Kendimizle daha büyük bir uyum yaratırken, en uygun ola­rak belirli çerçevelerde ifade edilen belirli parçaları düşünüyor olabiliriz ama genellikle belirli bir durumu değil, hayatımızın tamamını düşünüyoruzdur. Kendinizle harika bir ilişki geliş­tirmeye başlamanın yolu, hayatınız ve misyonunuz konusunda neler yaptığınız hakkında net olmaktır. Kendinizi tam olarak "amaçlı" hissederken, kendi kendinize hangi kelimeleri söyle­diğinizi fark edin. Kendinizi, bu dünyaya ne yapmak için gel­miş gibi hissettiğini sorun. Kendinizi, bu misyonu gerçekleştir­menin yolunda sadece doğallıkla ilerleyen bir kişi olarak görün.

İçsel Sesinizle Bütünleşmek

Bir önceki bölümde, ahenk yaratmak için başka biriyle fizik-h<!i olarak nasıl bütünleşeceğinizi öğrendiniz. Kendinizle sağ­lam bir ilişki kurmak için benzer bir içsel bütünlük işlemi kullanabilirsiniz. Bu işlemin bütününe Algısal Pozisyonları Bütünleştirmek adı verilir. Bu işlemde önemli bir adımı, içsel sesinizle bütünleşmeyi öğreneceksiniz.

Birçoğumuzun eleştirel içsel sesleri vardır. Belirli zaman­larda kendimize, "Ne kadar aptalca!" ya da "Bunu az önce tekrar yaptığına inanamıyorum!" ya da "Daha iyi olmalıy­dın!" deriz. Bu sesler genellikle yüksek ve hızlıdır ya da sert, küçümseyici bir tonları vardır.

Bazılarımızın, bize başka yollardan sorun çıkaran içsel «eslerimiz vardır. Büyük ihtimalle, çoğunlukla diğerlerini yargılayan, suçlayan ve eleştiren bir ses. "Bu kadar hıyar bir herif olmasaydı!" Bazı sesler, herşeyi analiz ederek kendimiz ve başkaları arasında bir mesafe yaratır. "Burada aslında olan şey x, y ve z." Bazen, bir ses devamlı olumsuz bir gelecek öngörür: "Başarılı olmayı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim."

Eğer bu sesleri gerçekten dinlersek, çok ilginç bir şeyi keş­fedebiliriz. Bu sesler, hemen hemen hiçbir zaman, gerçek sesimizin konuşurken yaratıldığı bölgede değillerdir —göğsü­müzde, boğazımızda ve ağzımızda. Bunun yerine, bu sesler hemen hemen her zaman başka bir bölgeden geliyormuş gibi gözükürler ve ses çoğunlukla bizden çıkmak yerine bize yö­neltilmiş gibidir. Bu sesler genellikle vücudumuzun dışında bulundukları duygusunu verirler, büyük ihtimalle yukarı­mızda, sağımızda ya da solumuzda. Sesler, vücudumuzun içinde bulunduklarında bile, tip olarak bir kulakta, başın ar­kasında ya da alındadırlar. Eğer bu sesler bizimle tamamen bütünleşmiş olsalardı, kulağa tıpkı konuşurken ki kendi sesi­miz gibi gelirlerdi, nefes yükselerek göğsümüzden çıkar, bo­ğazımızı geçer ve ağzımız ve dudaklarımızdan dışarı çıkardı.

İçsel sesler neredeyse hiçbir zaman bu şekilde bütünleşmiş değillerdir ve eğer onlarla bütünleşmeye tekrar zaman ayı­rırsak, olumlu birçok değişim anında gerçekleşir. Sesler tipik olarak yumuşar ve dinlemesi daha hoş bir hal alır, eleştirel muhalif yerine kendimizin dost bir parçası olurlar. Sıradaki alıştırma, size bu tür bir içsel bütünlüğü deneyleyebilir.

Uygulama:25

Konu: İçsel Bütünlük Yaratmak

Sorun Çıkaran Ses. İçsel bir sesin sizi eleştirdiği ya da size bir şekilde rahatsızlık verdiği bir zamanı düşünün ve kendinizi tekrar o duruma koyun. Oradayken, sesi dinleyin ve ne söylediğini, neye benzediğini, nereden geldiğini ve ne­reye doğru yöneldiğini fark edin.

Sesi Boğazınıza Taşıyın. Şimdi, sesi yavaşça, vücudu­nuzun konuşurken kendi sesinizin geldiği bölgesine taşıyın. Sesin, göğsünüzden ve boğazınızdan çıkmaya yaklaştıkça kendiliğinden nasıl değiştiğine dikkat edin. Büyük bir ihti­malle, söylediği kelime, sesin tonu ve yüksekliği bir şekilde değişecektir.

Farklara Dikkat Edin. Boğaz bölgenize, kendi sesini­zin kaynağına tamamen taşındığında, şimdi nasıl farklı ol­duğuna dikkat edin. Genellikle, ses yumuşayacak ve tonla­ması, kendinizin daha bir arkadaşça yanı gibi olacaktır. Ba­zen kelimeler, eleştirel suçlamalardan hakiki bilgilere ya da yardımcı olabilecek önerilere değişmiş olacaktır. Kelime­ler, nasıl hissettiğinizin , ne düşündüğünüzün ya da ne is­tediğinizin net bir ifadesine dönüşmüş olabilirler.

Ben-Sen Yapısını Kontrol Edin. Sorun çıkaran sesler genellikle, bir yargıyla takip edilen sen kelimesiyle başlar­lar. Örneğin, "Seni geri zekâlı......    ". Bu çeşit bir sesle, kendimle sanki bir başkasıyla konuşuyormuşum gibi konuşuyorumdur. "Ben" yerine "sen" diyorum. Bu sesler vücu­dunuza taşındıklarında, genellikle kendiliğinden, "Ben" ile başlayıp, "hissediyorum," "görüyorum," "duyuyorum" ya da "düşünüyorum" ile devam eden basit bir ifadeye dönüşürler. "Olanlardan hoşlanmıyorum." "Senden farklı bir tepki almak istiyorum." Eğer sesiniz henüz bu şekilde değişmediyse, ona değişmesini teklif edin ve bunun deneyiminizi nasıl değiştirdiğini fark edin. Sesinizi, "ben" ile başlayan ifa­deler belirtmeye davet edin. "Ben            düşünüyorum,"

"Ben_______ hissediyorum," "Ben_____ istiyorum."

5. Geleceğe Dair Planlama. Gelecekte, bu tip bir içsel bü­tünlüğe sahip olmak isteyeceğiniz durumları düşünün. Kendinizi bu durumlardan birine sokun ve bu bütünlüğün sizi nasıl daha eksiksiz ve becerikli hissettirdiğine ve olayı daha başa çıkılması kolay yaptığına dikkat ederek yukarı­daki dört adımdan hızla geçin.

İçsel sesleriyle yeniden bütünleştiklerinde çoğu insan ken­dilerini daha çok kaynağa sahip hisseder. İnsanlar genellikle ne düşündükleri ve hissettikleri konusunda daha net oldukla­rını ve bu netliğin uygun bir şekilde eyleme geçmeyi kolaylaş­tırdığını söylerler. Diğerleri, kafa karışıklığı, hayal kırıklığı ve gerilim yerine rahat bir açıklık ve bütünlük hissederler.

Ancak birkaç kişi, bu alıştırmayı yapmanın kendilerinde rahatsız edici bir duygu yarattığını bulgulamıştır. Eğer bu si­ze de olursa, tam ve rahatlatıcı bir bütünlüğü elde etmek için Algısal Pozisyonları Bütünleştirme İşleminin tamamını de­neylemeniz gerektiğine işaret etmektedir. Şimdilik, sesi sa­dece bulduğunuz yere koyabilirsiniz.

Derin Kişisel Benzeşimin Önemi

Başarılı, etkili ve tatmin olmuş olmanın gereklerini ne kadar çok incelersek, kişisel benzeşimliliğimizin en önemli şeyler­den biri olduğu o kadar netleşiyor. Genellikle, bizi engelleyen beceri ya da yetenek değil, kendimizdir. Eğer yaşamlarımızın nasıl olmasını istediğimize dair hayallerimiz varsa ama de­ğersiz hissediyorsak, büyük ihtimalle, kendi kendimize o rü­yalara ulaşmak için gerekli olan şeyleri yapmamızı engelleyeceğizdir. Çoğumuz zaman zaman yolumuza çıkan duygusal reaksiyonlara ve tepkilere sahibizdir. Bizi gerekli eylemleri gerçekleştirmekten alıkoyan korkularımız olabilir. Yılgın, kıskanç, haklı ya da kendine güvensiz hissetmek kendimiz için seçtiğimiz yöne ya da yola müdahale edebilecek duygu­lardan birkaçıdır. Bazen bunu başkalarında görmek daha ko­laydır. Bazı iş ortaklarınızı sizinle ya da başkalarıyla iyi ça­lışmaktan alıkoyanın ne olduğu hakkında bir tahmininiz ola­bilir. Bunu kendi içimizde de fark etmekten hepimiz büyük faydalar elde edebiliriz.

Çoğumuz, geçmişimizde bir zamanda bu parçaların üste­sinden gelmeyi denemişizdir. Korkumuzu, kızgınlığımızı ya da güvensizliğimizi bir kenara itmeye çalışmanın bir işe ya­ramadığını deneyledik. Kendimizin bütün parçalarının bir­leşmiş bir bütünlük içinde çalışmaları için onlara saygı duy­maya ve kabul etmeye çabaladığımızda başarı ve kendimizi gerçekleştirmek için en büyük fırsata sahip oluruz.

Fiziksel Benzeşimlilik Geliştirmek

İçsel sesinizle bütünleşmek, kişisel benzeşimliliğinizi arttır­mak için güçlü bir yoldur. Benzer bir şeklide, davranışınızı değerlerinizle tutarlı olacak şekilde bütünleştirmek de daha büyük bir kişisel ahenge, içsel armoniye ve kişisel tatmine yol açacaktır. İnsanlar genellikle, "iyi yaşamı" istediklerini ve ona ulaşmak için fedakarlıkta bulunacaklarını söylerler. Eğer fedakarlık sizin için zor ya da yapmaktan emin olmadı­ğınız şeyleri yapmak anlamına geliyorsa, bu herhalde her­hangi bir şeyde başarılı olmak için genellikle gereklidir. Ama eğer başarılı olmak için değerlerinizin büyük bir kısmını göz ardı ya da inkar etmeniz gerektiğini düşünüyorsanız, bunu tekrar bir gözden geçirseniz iyi edersiniz. Bazı insanlar, ba­şarılı olmak adına evliliklerini, çocuklarıyla olan ilişkilerini ya da fiziksel sağlıklarını feda ederler. Eğer bu insanlar ve aktivitelere gerçekten değer vermiyorsanız, o zaman onları göz ardı edebilir ve benzeşimli kalabilirsiniz. Ancak, bir şeye değer verdiğinizde onu kucaklamak ve onunla vakit geçir­mek istersiniz ve bu hayatınızı da tamamen kapsar.

Onlarla bütünleşerek değerlerinizi nasıl onurlandırdığını­zı gösterin. Zamanınızı onların peşinden koşarak harcayın. Eğer fiziksel vücudunuza değer veriyorsanız, onunla ilgilen­mek için uygun bir şeyler yapın. Eğer çocuklarınızla kaliteli vakit geçirmek istiyorsanız, vakit bulun. Eğer eşinizle ara­nızda yakınlık istiyorsanız, yaratın. Onun hakkında bir şey yapabilmeniz için önce sizin için önemli olan şeyin ne olduğu­nu bilmeniz, kabullenmeniz ve ona saygı duymanız gerek­mektedir. Kendinizle bu bütünlüğe ulaşmanızı sağlayacak hızlı bir teknik yoktur. Bu daha çok bir farkındalık meselesi­dir —en değerli hedeflerinizin ve amaçlarınızın neler olduğu­nu bilmek ve onlarla bir bütünlük içinde hareket etmek. Belli hir farkındalığınız olduğu zaman, mesele kendi içinizde ve kendinizle bir güven oluşturma meselesidir. Eğer kendinizle olan ahenginizi çok çok sık bozduysanız, bu size bir arkadaşınızla olan dostluğunuzu zor şartlar altında test edildikten sonra yeniden kurmak gibi gelebilir. Zaman, sabır ve alçak­gönüllülük gerektirebilir ve ödülleri buna değecektir.

 

Kendinizi İyi Hissettirmek

Sağlam kişisel benzeşimlilik kurmanın üçüncü yönü de ken­dinizle olumlu duyguları özdeşleştirmektir. Kendi içsel sesi­nizi bütünleştirmek ve davranışlarınızı değerlerinizle bütün­leştirmek bunu gerçekleştirmede size büyük bir yol kat ettirecektir. İlaveten, kendinize iyi davranmak iyi bir fikirdir. Kendi başınıza yapabildiğiniz şeyler için kendinizi ödüllendi­rin; bunu şimdi, bugün yapın. İyi atletik ayakkabılar, kolon­ya ya da çikolata, size kendinizi şu anda ne kadar takdir et­tiğinizi bilmenizi sağlamalarına kıyasla çok az bir para tu­tarlar. Bir masaj, bir hafta sonu kaçamağı, bir film serisi ya da sezonluk biletler, kendimizi takdir ettiğimizi göstermenin başka yollarıdır. Kişisel ödüllerimizde önemli olan şeyin sa­dece para harcamış olmak için para harcamak ya da gösteriş yapmak ya da öyle gerektiği için bir şey satın almak ya da bunu diğer herkes yapıyor olduğu için yapmak olmadığını anlayın. Eğer sizin gerçekten istediğiniz bir şey değilse, bir değeri olmayacaktır. Amaç, kendinizin tamamına ne kadar değer verdiğinizi hatırlatma görevini yerine getirecek bir şeyler yapmaktır.

Sadece kendiniz için koyduğunuz hedeflere dikkat ede­rek, en derin ihtiyaç ve arzularınızla bütünleşerek, kendi­nizle sanki en iyi arkadaşmışsınız gibi şefkatlice konuşa­rak ve kendinizi iyi hissettirecek büyük küçük şeyler yapa­rak bütün hayatınıza yayılan inanılmaz bir kişisel benzeşim geliştirebilirsiniz. Kişisel benzeşimlilik sayesinde, yaptığı­nız her şeyin, bütün parçalarınızın tam bir desteğine sahip olacağını bilirsiniz. Bu, daha ağzınızı bile açmadan diğerle­rine iletilecektir ve kişisel başarınıza büyük bir katkı sağla­yacaktır.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölümde, ikna gücünün ardındaki bazı sırları öğrendiniz. Dinlemeyi öğrenmek size, başkalarına karşı konulmaz değer-lor sunmak (bütün başarılı iletişimlerin anahtarı) için bilme­niz gereken belirli bilgileri sağlayabilir Tam olarak şunları öğrendiniz;

İnsanları, kendi istedikleri şeyleri yapmak için motive eden ikna teknikleri

İkna ve değerlerin birbirleriyle nasıl bir bağlantıları ol­duğu

Doğru soruları sorarak başkalarının değerlerini nasıl bulacağınız

Altbiçemlerle nasıl bir çalışma yapacağınız ve onları, başkalarını ikna etmek için motivasyon stratejileri ya da düşünme stratejileriyle birlikte nasıl kullanacağınız.

Kuvvetli iknada kişisel benzeşimliliğin önemi ve kendi­nizle olan ahenginizi nasıl yeniden kurabileceğiniz.

Hayatınızda daha ikna edici olmanızı sağlayacak olan tek bir sihirli kelime ya da cümle yoktur. Dinleme sanatı genel­likle iknanın en önemli öğesidir. Unutmayın, sunduğunuz rçoyle insanların değerlerini başarılı bir şekilde eşleştirmek için ihtiyacınız olan bilgiyi edinerek, potansiyel bir müşteri­nizde çok büyük bir etki yaratabilirsiniz. Bu, sunduğunuz şe­yin müşterinize bir fayda sağlayıp sağlamayacağım kendi ba­bınıza ayırt etmenizi sağlayacaktır. Ama her şeyden önemli olan şey kişisel benzeşimliliğiniz kendinizle olan bütünlüğü-ıı üzdür. Bu, sadece başkalarını etkilemenin en güvenilir kay­nağı değil, bütün hayatınızın ve hayattaki misyonunuzun da İnmelidir.

Mantıksal Düzeyler

Tutarlılık sağlamak, NLP eğitim programlarının ve danışmanların hedeflerinden biridir. Kişiler kendileri için zorla­yıcı hedefler belirleyerek, iç çatışmaları çözümleyerek, ki­şisel değişimi yönlendirerek aynı yaşam çizgisini sürdürmeyi başarır, tüm enerjilerini bu konuda yoğunlaştırabilir.

Bir şirketin başarılı olma olasılığı, tüm birimler aynı hedefe ulaşmak için işbirliği oluşturduğu zaman en yüksek düzeydedir., Aynı durum, bireyler için de geçerlidir. Bütünü oluşturan tüm parçalar aynı hedefe ulaşmaya çalışıyorsa, kişi edimlerinde başarılı olur. İç tutarlılıkla eş anlamlı olan bu durum ile değişi­mi birkaç düzeyde yönlendirmek mümkün olur.

NLP'nin uluslararası düzeyde eğitimcilerinden biri olan Robert Dilts, antropolog Gregory Bateson'dan esinlenerek, değişimi yönlendirme konusu üzerinde bir model oluşturmuştur. "Değişimin mantıksal düzeyleri" adlı bu model, değişimin han­gi düzeyde oluşturulabileceği üzerinde durur.

MANTIKSAL DÜZEYLER

Düzeylerin anlamı bireyler ve şirketler için benzerlik gösterir.

Amaç düzeyinden, 'manevi değerler düzeyi' olarak da söz edilir. Bu terim, din ile ilgili konuları çağrıştırsa da, tek anlamı o değildir. Manevi değerlerle, parçası oldu­ğunuz bir bütünden söz edilmektedir. Kendi­nizi bu düzeyde tanımanız, parçası olduğunuz sistemle olan bağlarınıza kendiniz için açıklık kazan­dırmış olmanız demektir.

Özellikle şirketler için bu durum fazlasıyla önemlidir. Uzun süreli başarı sağlamış şirketleri modelleştirerek öğrendiğimiz noktalardan biri, onların parçası oldukları sistemi dikkate alarak gelişimlerini sürdürmüş olmalarıdır. Ekolojik bir yaklaşım be­nimseyerek çevreleriyle işbirliğine girer, onunla bütünleşirler. Bir seyahat şirketi, geziler düzenlediği ülkelerin kültürel özel­liklerini dikkate alır. Bir bilgi-işlem şirketi, teknolojik gelişme­lerinin kültürel etkileri üzerinde durur.

Bu düzeyde, kimliğiniz ve yaşamdan bekledikleriniz üzerinde durulur. Kendinizi algılama biçiminiz ve

•       "Ben başarılı bir kişiyim."

•       "Ben iyimserim."

•       "Ben utangacım."

•       "Ben pratik biriyim."

gibi kendinizle ilgili ifadeler bu düzeyin bir parçasıdır.

Bir şirketin misyonu, o şirketin kimliğini bildirir, yaptığı işin özgünlüğünü gösterir. Örneğin:

Misyonumuz, bugünün ye yarına aday liderlerin gelişimini desteklemek ve onlara yardımcı olmaktır.

İnanç sistemleri ve değerler düzeyi, kendinizle ve çev­renizle ilgili, doğruluğunu kabullendiğiniz her şeydir.

İnançlar Değerler

İnançlar ve değer­ler   olgulara   dayanmaz, yalnızca duygularla desteklenir:

"İnsanların çoğuna güvenilebilir."

"Tüm deneyimlerimden bir şeyler öğrenebileceğimi sanıyorum."

"İşteki başarının temelinde müşteri hizmetleri yatar."

Yukarıdakine benzeyen yorumlar, bir şirketin yapısını ve işleme biçimini belirleyici rol oynar. İnançlar, şirket yöneticile­rinin ve çalışanların tüm edimlerinde sergilenirse etkili olur. Bunun için de, inançların şirket çalışanların benliğinden süzülmesi, onların duygu ve düşüncelerini yansıtması gerekir. Ders kitaplarından göze ve kulağa hoş geldiği için seçilen inançlar, çoğu zaman davranışlarla tutarsızlık sergiler ve günlük edimlerde sorunlara neden olur. Çalışanların davranışlarıyla bütünleşen inançlar ise, şirket içi tutarlılık, çalışanlar arası ve hedefe yönelik bir bağlılık sergilenmesini sağlar.

Değerler, karar verme sürecinizi etkileyen ölçütlerdir. Yaşamınızı biçimlendirmenizde belirleyici rol oynarlar. Örneğin:

Değerler

•       dürüstlük

•       açıklık

•       iç tutarlılık

•       neşe

İnançlar ye değerler konusunda bireyler için geçerli olan ölçütler şirket yönetiminin ve çalışanlarının gerçek değerlerini yansıtıyorsa, şirketler için de geçerlidir. Yüzeyde sergilenen değerlerle iç değerlerin benzeşmesi zorunludur. Anlamlı, üze­rinde söz birliğine varılmış değerler, şirketin işleyiş biçimini oluşturur. Bu konu, özellikle şirket çalışanlarının girişimlerinin ve bağımsız karar verebilme sürecinin desteklendiği, bunun yanı sıra şirket prensiplerinin de dikkate alındığı, bağımsızlık ve sorumluluk ortamlarında önem kazanır.

Becerilerden, 'yeterlilik' olarak da söz edilir. Beceri­ler sizin öz kaynaklarınızdır. Duyarlılık, uyum sağla­mak, esneklik, sonuçlara odaklanarak düşünmek öz kaynaklara örnek olarak sunulabilir.

Beceriler Yetenekler

NLP'nin birçok temel prensibi size bu bece­rileri kazandırmaya, ya da yeterlilik sağlamaya yöneliktir. Birçok şirket de bu konularda odaklanan personel eğitimi programlarını Önemsemeye başlamıştır. Bu konunun, değişimin yal­nızca bir düzeyi olduğunu da bu arada anımsamak gerekir.

Söz-ve davranışlarınız, dış dünyaya gönderdiğiniz me­sajlar, başkaları tarafından görülen ve duyulan parçanızdır. Söz ve davranışları, buz dağının yalnızca tepesi, onların altım çizen amaçla­rın, kimliğin, becerilerin, inançların ve değerlerin dü­şünce ve duyguları oluşturan büyük bölümü olduğunu düşünebilirsiniz.

Davranışlara örnekler:

•       sorular sormak

•       isteklerinizi belirtmek

•       hiddetlenerek kontrolü kaybetmek

•       hedeflerinizi yazmak

•       eleştirmek

•       kollarınızı kavuşturmak

•       gülümsemek

•       kızarmak

•       koşmak

•       birine bakmak

Davranışlarınız, kişisel gelişim planlarında da belirgindir:

Her gün öncelikle yapmam gerekenleri belirleyeceğim.

Toplantıları kafamda özetleyerek dinlediğimden emin olmaya çalışacağım,

Yönettiğim her toplantıda söz birliğine varılmasına ve alınan kararların not edilmesine özen göstereceğim.

Her şirketin günlük edimlerinde, şirketi bir bütün olarak yansı­tan, birimlerin ve ekiplerin işleyiş biçimlerini vurgulayan ipuç­ları vardır.

Örneğin:

Satış grubu, müşterilerin gereksinimlerini tam olarak en kısa zamanda karşılıyor.

Çalışanlar sizi bekletiyor, sorun çıktığında sorumluluğu birbirine yüklüyor.

Çalışanlar inisiyatif kullanarak anında karar verebiliyor.
Davranışlar, şirketinin gelişim planlarında da belirgindir.

Telefonlara üç çalışta cevap vereceğiz.

Her edimimizde kalite arayışı içinde olacağız.

Herkesin kendi kararlarını vermesine olanak tanıyarak, güçlenmesini sağlayacağız.

Yukarıdaki gelişim planlarının oluşturacağı etkilerin yetersizliği konusunda benimle aynı fikirde misiniz?

Çevre kavramıyla sizin dışınızdaki her şeye de­ğiniyoruz: Çalışma ortamınız, çevrenizdeki kişi­ler, işiniz, iş arkadaşlarınız, aileniz, müşterileriniz, ül­ke ekonomisi gibi. Sizin çevre kavramından anladığı­nız, edimlerinizin sorumluluğunu ne derece üstlendi­ğinize bağlıdır. Örneğin:

"Dışarıda zor bir dünya var." dediğinizde, kendi dışı­nızda güç ve etkiler olduğunu varsayıyorsunuz.

'Onlar' sözcüğünü de sık sık kullanarak da aynı etkiyi uyandırıyorsunuz.

DÜZEYLERİN ETKİLERİ

Gregory Bateson, öğrenme, değişim ve iletişim süreçlerinin do­ğal hiyerarşisinden söz eder. Bir düzeyde değişim sağlamak için gereken kuralların, başka bir düzeyde değişim sağlamak için ge­rekli olanlardan farklı olduğunu anlatmaya çalışır. Alt düzey­lerden birinde oluşan değişim, çoğu zaman üst düzeyleri etkile­mez. Buna rağmen, üst düzeylerde sağlanan değişimin, alt dü­zeyleri etkilemesi kaçınılmazdır.   

Kendinizle ilgili yüksek düzeylerdeki düşünceleriniz, daha alt düzeylerdeki düşüncelerinizi belirlerken; daha alt düzeyde olan davranışlarınızın inançlarınız üzerinde etkisi olmayabilir. Nitelik­li bir kültür oluşturmak isteyen şirketler, yalnızca davranışları de­ğiştirmeye çalışıp, inanç ve değerleri dikkate almadıklarında, ka­lıcı sonuçlar elde edemezler. Değişim sağlamak için, çabalarınızı etkilemek istediğiniz düzeyin daha üstüne yönlendirmelisiniz.

NLP'nin yapısı onun üst düzeylerde işlemesini gerektirir. Birçok değişim modeli, inançlar ve kimlik üzerinde durmaktadır. NLP, öğretme tekniklerine yer vermesine rağmen, tekniklerin etkili olması için duyarlılık ve esneklik gibi beceriler üzerinde odaklanır. NLP çalışmalarının büyük bir bölümü, özel bir sorun ya da konu üzerinde durulmadan yapılabilir. Bu da, NLP'yi başka birçok eğitim programından farklılaştıran bir özelliktir. NLP'nin temel felsefesi aşağıda bir kez daha belirtilmiştir:

Herkes, isteklerini elde etmek için gereken kaynaklara sahiptir.

TEPKİ VE ETKİ MODELLERİ

Kendinizi aşağıdaki durumda düşünün:

Altı aydır şirketiniz için önemli olan bir proje üstünde çalışıyorsunuz. Proje tamamlanmak üzere ve her şey planlandığı gibi gitmekte. Pro­jeyle elde edilecek sonuçların, şirketin geleceği için önemli olduğunu biliyorsunuz. Performansınızdan hoşnutsunuz, kısa zamanda yükselmeyi umuyorsunuz. Yöneticiler, projenin uygulamaya geçirilişinden iki haf­ta önce, şirketin yeni bir yapılanma sürecinden geçeceğini açıklıyor­lar. Son bir yıl içinde üzerinde çalışılmış olan tüm projelerin askıya alınacağını, bir sonraki bildiriye kadar beklemede kalacağını duyuru­yorlar. Sizinle beraber proje üzerinde çalışan ekibin diğer elemanları büyük bir hayal kırıklığına uğruyor ve heveslerini kaybediyorlar.

Bu durumda aşağıdakilerden hangi davranışı sergileme olasılı­ğınız daha fazladır?

•       Durumu kabullenip üzülürdünüz.

•       İçinizden öfkelenirdiniz.

•       Çevrenizdekilere nasıl bir haksızlığa uğradığınızı anla­tırdınız.

•       Başka birinin alman kararı değiştirmek için bir adım atmasını beklerdiniz.

•       Konuyu tartışmak için yöneticinizle görüşmek isterdiniz.

•       Uygulamaya hazır olduğu­nu bir an önce açıklamak için projeyi hızlandırırdınız.

•       Şirketten ayrılırdınız.

Başka neler yapabilirdiniz? Yaşamınızdaki olaylara tepki ver­meyi mi, yoksa onları etkilemek için ilk adımı atmayı mı yeğliyor­sunuz? Kukla mısınız, kuklacı mı? Sizce kendi kaderini belirleyen ki­şilerle, olayların gidişini başkaları­nın denetimine ya da şansa bırakan kişiler arasındaki fark nedir?

Steve 'in konuşmaları çoğu zaman onun ve başkalarının neler yaptığıyla ilgiliydi: Çevresindekilerin ona yakınlık derecesini, onun için neler yapa-bilecekleriyle ölçerdi. Aynı şekilde, başkalarının da onun dostluğunu, onlar için yaptığı şeylerle ölçmesini beklerdi. Kendi işinde çalışıyordu ve karşısına yeni bir iş geldiğinde kendini şanslı sayıyordu. Bir sonra­ki işin kaynağını hiçbir zaman tam olarak bilemezdi. Hava durumun­dan çok fazla etkilenir, hava açık ve güneşliyse kendini iyimser ve mutlu hisseder, hava soğuk ve kapalıysa karamsarlığa kapılırdı.

Steve günlük davranışlardan ve çevresinden çok fazla etki­leniyordu. Davranışları tepki vermeye yönelikti.

Dikkatiniz Dilt şemasının alt düzeyleri üzerinde yoğunlaşıyorsa, sizin ve başkalarının davranışlarını ve çevreyi düşünürsünüz. Onlardaki değişiklikler sizi et­kiler. Hava güneşliyse neşelenir, kapalı ve nemliyse hüzünlenebilirsiniz. Bu yaşam biçimi tepki yer­meye yöneliktir. Dikkatini davranışlar ve çevre gibi da­ha alt düzeylerde yoğunlaştıran bir şirket de, bireyler I gibi rekabet ortamına tepki vermeyi, kendi görüşleri doğrultusunda geleceği belirlemeye yeğler.

Carla 'nın çok açık bir kendilik anlayışı ve misyonu vardı. Onun için neyin önemli olduğunu ve hedeflerini çok iyi biliyordu. İnsanlara güvenilebileceğini ve saldırgan davranışların ona karşı bir amaç gütmediğini düşünüyordu. Bu tür davranışlar, yalnızca karşısındaki kişinin iç durumunu yansıtırdı. Her deneyimden bir öğrenme payı çıkarmaya çalışırdı. Ekonominin bunalımda olduğu zamanları bile, müşterilerin gereksinimlerine farklı biçimlerde karşılık verebilmek için uygun bir fırsat olarak değerlendirmişti.

Etki uyandırmaya yönelik davranışlar, manevi değer­ler, misyon, kendilik anlayışı, inançlar ve değerler gibi daha üst düzeyler üzerinde durmayı gerektirir. Baş­kalarının davranışlarından ve çevredeki  değişimlerden ne kadar bağımsız davranabilirseniz, etki uyandırma ola­sılığınız o kadar artar.

"Kendi havanızı beraberinizde götürürsünüz."

Etkili İnsanın Yedi Alışkanlığı

Örneğin, insanlara güvenilebileceğine inanıyorsanız, birisi sizi düş kırıklığına uğratsa da, inancınızı sürdürür, bu durumun yalnızca bir istisna olduğunu düşünürsünüz.

Aşağıda, kendilik anlayışlarının birbirinden ne kadar farklı olabileceğine birkaç örnek sunulmuştur:

A. Kariyerimde ve özel yaşamımda şans hep yüzüme güldü. Her zaman bir işim oldu, şimdi de kendi işimde çalışmakta­yım. Nasıl olduysa, her zaman karşıma uygun bir iş çıktı: Özel yaşamımın aynı rahatlıkla geçtiğini söyleyemem. Piş­manlık duyduğum pek çok konu var. Ama çocuklarımla mutluluğu tattım. Sağlıklı olmayı, formumu korumayı, işi­mi, sahip olduğum becerileri sergilemeyi ve çocuklarımla beraber olmayı seviyorum.

B. Ne istediğini ve isteklerime nerede, ne zaman ulaşabilece­ğimi bilen bir kızım. Fizik tedavi uzmanı olmakta kararlı­yım; Konuyu iyice araştırdım, biraz deneyim bile kazandım.
Tam bana göre bir meslek olduğunu, benim de mesleğe kat­kılarda bulunabileceğimi düşünüyorum. Başkalarına yardım etmeyi seven, mutlu bir insanım. Herkesle iyi anlaşabilir,
her yerde mutlu olmayı (başarırım. Bu özelliğimden dolayı kendimle gurur duyuyorum.

C. Kendimden söz etmek, belki de utangaç ve içine kapalı biri olduğum için oldukça zor. Başkalarının neler hissettiğimi anlamalarını pek istemem. Çoğu zaman olayların olumsuz
yönlerini görürüm. Kendime olan güvenim, bu nedenle de yaptıklarımın doğruluğuna olan inancım azdır. Yaşama kar­şı daha olumlu bir yaklaşım sergilemek; endişelerden uzak,
rahat bir tutum benimsemek isterdim.

A, daha çok davranış ve becerilerden söz etmektedir. Bu kişinin başkalarının davranışlarından, durumlardan, kendi aldığı sonuçlardan etkilenme olasılığı oldukça fazla, tepki vermeyi se­çiyor. B ise kimliğinden emin, ne istediğini bilen ve onu elde eden, çoğu zaman kendinden hoşnut ve mutlu biri olmaktan gurur duyuyor. Kendini bu kadar iyi tanıması ve kimliğinin kendi gö­zündeki berraklığı, tüm edimlerine yansıyor, deneyimlerini algı­lama biçimini etkiliyor.

G ise, kendini utangaç ve içe dönük biri olarak tanımlıyor, değişme isteğini vurguluyor. Kendini tanımasına rağmen, is­tenmeyen, değiştirmek istediği davranışlar sergiliyor. Başkaları onun becerileri hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, endişe duymamasını ne kadar önerirlerse önersinler, onun kendi kimli­ğiyle ilgili inançlarının üstesinden gelemezler.

B ve C'nin yazarları bağımsız, ve çevrelerinde farklı dü­zeylerde etki uyandıran, A ise davranışlar ve çevre tarafından yönlendirilmeye açık, dikkati daha alt düzeylerde olan kişilikler sergiliyorlar.

İçinde bulunduğunuz durumdan hoşnut olabilirsiniz. Ama, C gibi değişme gereği duyuyorsanız, bu değişimin hangi düzeyde yapılabileceğini belirlemeniz gerekir. C'­nin üzerinde durması gereken konular kimlik ve inançlar düzeyindedir: "Utan­gaç ve içine kapalı", "kendime güvenim az" gibi. Bir inancın diğerini belirlemesi gerekmez. Utangaç bir kişi, kendine güven duyabilir. C'nin istenç değişimi oluşturması için, kimlik ve manevi değerler düzeyinde çaba göstermesi zorunludur.

A'nın, değişmeyi isteyip istemediği önemlidir. Davranışlar ve çevre tarafından gereğinden fazla etkilendiğini düşünüyorsa, bağımsızlığını artırmak istiyorsa, değişmek için beceriler, inançlar ve kimlik düzeyinde çalışması gerekir.

İÇ TUTARLILIK SAĞLAMANIN BASAMAKLARI

Algılama düzeylerinin her birindeki düşüncelerinizin farkına vararak kişisel bir çizgi oluşturursunuz. Daha sonra atılacak adım, her düzeydeki amaçlanan durumları belirlemektir. Aşağı­daki sorulara yanıt ararken, bir iç tutarlılık ya da bütünlük du­yumsamaya başlarsınız.

Parçası olduğunuz, etkilemek istediğiniz sistem nedir? Ben, iş dünyasının bir parçasıyım. Sunduğumuz eğitim programları­nın etkilerini dikkate alarak ona karşı olan sorumluluklarımı yerine getiriyorum. Kapsamı biraz daraltırsam, verdiğimiz eği­timle kişilerin ortakları ye aileleriyle olan ilişkilerini etkilemeye çalıştığımızı söyleyebilirim. Bu nedenle, seminerlerimize katılımcıların iş ortaklarını ve eşlerini çağırmaya başladık. NLP eğitim programlarım okullar ve üniversite öğrencileri için de hazırlamayı düşünüyoruz.

Kimliğiniz ve misyonunuz nedir? Kimlik ve misyon konuları­na açıklık kazandırmak aylar, ya da yıllar sürebilir. Şimdiden düşüncelerinizi kaydetmeye başlayın. İş dünyasındaki amacınız nedir, yaşamdan neler bekliyorsunuz? Bu konuda düşünmenize yardımcı olacak pek çok egzersiz vardır. Bazıları, bu bölümün sonundaki Uygulama Önerileri arasında sunulmuştur.

İnançlarınız ve değerleriniz nelerdir? Kendinize karşı dürüst olun. İnançlarınızı ve değerlerinizi ders kitaplarına göre değil, gerçek işleyiş biçiminize göre kaydedin. Günlük edimlerinizi, verdiğiniz kararları düşünün. Kararlarınızı neler etkiliyor? Kendinizle, başkalarıyla, ailenizle, işinizle, yaşamınızla ilgili inançlarınız nelerdir?

Becerileriniz nelerdir? Gerçek becerilerinizi belirleyin. Yal­nızca işinizdeki değil, iş dışındaki edimlerinizi de dikkate alın. Kendi becerilerinizi çok iyi değerlendiremeyebilirsiniz. Bu durumda başkalarının görüşlerinden yararlanabilirsiniz.

Ne yaparsınız? Günlük davranışlarınız nelerdir? Edimlerimiz sık sık başkalarından gelen eleştirilerle veya başka açılarıyla değerlendirilir: Şimdi kendi değerlendirmelerinizi yapın ve onları başkalarının sizi algılama biçimiyle karşılaştırın. Kişili­ğinizi yansıtan söz ve davranışları belirleyin.

Çevreniz nedir? Yukarıda belirlenen davranışları hangi or­tamlarda, ne zaman sergilersiniz? Yaşamınızda hangi dış et­kenleri duyumsarsınız?

Bu sorulara yanıt ararken, kendinizle ilgili bazı gerçeklerin farkına varır, seçeneklerinizi artırmaya başlarsınız. C paragrafı­nı yazan kişi, utangaç ve içe dönük olduğunu belirledikten son­ra, kendini algılama biçiminde farklılıklar duyumsamaya baş­lamıştır. Bu paragraf üzerinde çalışırken, kendi hakkında bazı gerçekler oluşmuş, onların bilincine varınca, değişme sürecini başlatmaya karar vermiştir. Giderek kendine olan güveni artmış, sorumluluk gerektiren bir konuma atanmış, ve yaşamdan haz duymaya, kendiyle barışık olmaya başlamıştır.

ÖZET

ilk adımları atarak tepki uyandırmak ya da etkilemek iş dünya­sında üzerinde en sık durulan konulardan biridir. Etki uyandır­mak ve tepki vermek, doğru ya da yanlış olarak değerlendirilmese de, hem iş dünyasında hem de özel yaşamda etki uyan­dırmanın daha geçerli olduğu eğilimi vardır. Değişimin mantık­sal düzeyleri modeli, etki uyandırma ve tepki verme biçimleri konusunda bilgilenmenize yardımcı olur.        

Kimliğini, inançlarını ve değerlerini kendisi için açıklığa kavuşturmuş, dikkati bu konularda odaklanan kişiler, davranışlardaki ve çevredeki değişimlerden bağımsız olarak hareket edebilir, onları yönlendirebilirler. Kendine olan güveni daha az, dikkati daha alt düzeylere odaklanan kişiler ise, kendilerinin ve başkalarının davranışlarındaki değişimlerden ve çevreden ko­layca etkilenir, onlara ancak tepki verebilirler.

Her düzeyde değişim yaratabilmek için birçok NLP tekniği ge­liştirilmiştir. Değişimlerin bazıları, dışarıdan bir yardımcı ile daha kolay gerçekleşir. Buna rağmen, her düzeydeki düşünme biçiminizi ve inançlarınızı tanıyarak, onları sorgulayarak değişim sağlayabilir, tepki verme ve etki uyandırma arasında bir denge kurabilirsiniz.

MİLTON ve META Dil Kalıpları

Dil iletişimde hayati bir rol oynar fakat bunu bilinçsizce gerçekleştirir. Kullandığımız dil çeşidine dayanarak bir kişiyle farklı şekillerde iletişime girer ve farklı etkileşimler elde ederiz. Örneğin; belirsiz, kesin olmayan hatta mantıkdışı dil bilinçli zihin­den geçer ve özellikle duygusal anlamda kişi üzerinde daha bü­yük bir etki yaratır. Diğer yandan iyi yapılandırılmış sorgulama çoğu iletişimde olmayan belli bilgileri gün yüzüne çıkarabilir. Bu bölüm her iki tür dili de kapsamaktadır; Milton Modeli­nin kapsamı içinde işlenen 'kurnaz belirsiz' dil ve bir iletişimdeki belirgin anlamı ortaya çıkmasına yardım eden Meta Model.

Belirsiz Dil

Bazı kelime çeşitlerinin diğerlerinden daha büyük etkileri vardır ve bazıları farkında olmadan kayıp gidiyormuş gibidir. Ör­neğin; olumsuz olanları kaydetmiyor gibi-görünürüz. Mesela; iyi şekillendirilmiş sonuçları düşündüğümüz zaman 'baklavayı ağzın­dan kaçırma!' tarzındaki emirlerden oluşan paradoksun farkına varırız. Kişinin, karşı koyma ve direncin yer aldığı bilincine, ras­yonel zihnine farklı yerlerden ulaşmak için bilinçli olarak bir dil seçerek bir iletişimi daha etkili kılabilirsiniz. Eğer devamlı deği­şiklikleri kalıcı alışkanlıklara dönüştürmek islerseniz zihninizin bilinçdışı kısmı herhangi bir durumda böyle davranışları kontrol eder.

Dili genellikle beynin sol tarafı ile anarız, öyleyse neden bey­nin mantıklı, sol tarafına neden farklı yerlerden ulaşalım ki? As­lında beynin bu tarafı bilinçli ya da 'aktif zamanlı' anlamayla ala­kalıdır ve iletişim hikâyesinin sadece bir bölümünü yansıtır. Dilin sembolik ve mantıklı yönleriyle ilgilenir. Görüldüğü gibi, beynin sağ tarafını betimleme ve duygu, -dilden bahsedildiğinde- mecaz­lar, saklı anlamlar, mizah ve şiir ile en iyi yazılı eserlerde bulabi­leceğimiz zengin dil ile ilişkilendiririz. Böyle bir dille kişinin zih­ninin mantıksal değil de duygusal yanına değinerek iletişimi da­ha etkili kılabiliriz. İlk önce, bu bölümde, daha iyi iletişim ve di­ğer amaçlar için kullanabileceğimiz belirsiz, akıldışı dili inceleye­ceğiz.

Aslında belirsiz dili her zaman kullanırız. Öncelikle bu, ileti­şimin derin anlamını süzdüğümüz ve tamamıyla iletmek zorunda olduğumuz dilden vazgeçtiğimiz için gerçekleşir. Gördüğünüz gi­bi, NLP. Modelinin bir özelliği olan bu süzme işleminin içinde an­lam kaybı, genelleme ve anlam kayması yer alır. Bu bölümde açıklanan Meta Model belirgin olmayan dili belirginleştirmeye ve anlamın 'derin yapısını' ele geçirmeye yarar.

Tabii ki, belli bir niyetle belirginlik ve küçük gruplamaları amaçlarız -en azından mantıklı ya da 'doğru' anlama ulaşmak için. Her günkü iletişim içinde belirsiz, duyumsal olmayan ya da soyut dilin her çeşidi mevcuttur. Bu olmadan, bildirmek istediği­miz her şeyin bütün bir anlamını ve derin yapısını iletmekte güç­lük çekerdik.

Dilin Derin Yapısı

“Leyla bacağını kırdı” ifadesini yeteri kadar sıradan bir çeşit iletişim olarak alalım. Durum muhtemelen iletenin her şeyi -daha derin ve tam anlamıyla bize anlatmamaktadır. Bu gerçekleştiği zaman Bahri Zengin’in kızı olan Leyla Zengin İstanbul'da doğmuş, yarı zamanlı bir bakıcı olarak çalışan, 32 yaşında, bekâr bir bayandır. 3.Mart.2001 tarihinde Voleybol gençler takımında  oynarken karşı file oyuncusu 23 yaşındaki, vs. ... Fatma Kara’nın üzerine doğru koştuğu sırada diz ve leğen kemiğini ana kemiğe bağlayan sol uyluk kemiğini kırdı.

Daha uzun ve 'doğru' bir durumu iletmektense, belki 'Leyla ayağını kırdı' ifadesine 'Pazar günü' ya da 'voleybol oynarken' cüm­lelerini ekleyerek daima kısa ve çok daha az bilgi içeren bir ile­tişimi kullanırız. Gerekenden fazla sözle ifade edilen daha dolu versiyonu bile iletmiş olabileceğimiz derin yapının küçük bir par­çasını yansıtır.

'Amacımız' ya da iletişimin içeriği genelde istenen ayrıntının seviyesini belirler: mesela, hastanede geçen tıbbi bir iletişim, voleybol koçunun, oyunculardan birinin, Leyla'nın küçük kızının (uzun versiyonundan bahsetmiyorum bile) ilettiği bir şeyler ya da yerel bir gazete haberi. Her durumda da -hiçbir suçluluk ya da farkındalık olmaksızın- kaba bir iletişim karikatürle yetiniriz. Di­ğer bir deyişle, belirsiz dille.

NLP. bilgileriniz sayesinde bunun iki adet süzme işlemi içer­diğinin farkına varacaksınız:

1.      Gerçek dünyayı temsil ederken ya da derin yapı verisi olarak kodladığımız ve depoladığımız şeylerde.

2.      Anladığımızı diğerlerine iletirken sakladığımız ya da ileri ge­nelleme yaptığımız, anlam kaybı ve anlam kaymasına uğrattı­ğımız şeylerde.

Başka bir yol denersek, aşağıdaki durumlarda anlam kaybı yaşarız:

•     Belirli bölge ile zihin haritamız arasında.

•     Bizim haritamız ile bir diğerininki arasında.

Derin yapı kümelerini saklayarak veri ileten Leyla'nın başına gelen kaza ya da Leyla'nın kendisi ile ilgili her şeyi bildiğine işa­ret etmez. Fakat normal bir konuşma esnasında hayatlarında iletebileceklerinden kesinlikle daha fazla şey bilirler.

Anlayış Boşluğunu Kapatmak

Bu bazı iletişim problemlerini beraberinde getirir;

•     İleten işitenin ya da iletilenin zaten bildiği şey hakkında hatalı bir varsayım yapar —mesela; Leyla, onun kişiliği, görünüşü, rolleri, değerleri, vs.; bir 'uyluk kemiğinin' an­lamı, voleybol eğlencesinin gerçeği, altı fitlik boyu (ki buna hiç değinmedim) vs. Bu, tahmin etmeye olan kendine has eğilimimizden dolayı gerçekleşir. Bazı durumlarda işiten kişi 'Ne zaman oldu?', 'Şimdi nasıl hissediyor?' gibi soru­lar sorarak bilgi boşluklarını doldurur. Fakat eğer neyi bil­mediğinizi bilmiyorsanız ne soracağınızı da bilemezsiniz. Ve daha kötüsü, iletişimi anlamadığınız zaman anladığını­zı zannedebilirsiniz. Bu durumda, konuşmacı da sizin an­ladığınızı varsayacaktır.

•     Bir iletişim boşluğu kısmen her birimizin sahip olduğu farklı dünya haritaları ve sırasıyla eşsiz yaşam deneyimle­rimiz, inançlarımız ve tutumlarımızın yüzünden ortaya çı­kar. Yani, olayları ve nesneleri farklı görürüz. Bir kişinin önemli olarak yorumladığına (dolayısıyla iletişim için yer alır) diğeri az önem verir ya da hiç önem vermez (dolayı­sıyla değinmek aklına bile gelmez). Bu da genelleme, an­lam kayması ve bir iletişimi anlamsız kılmaya yetecek bil­gi ihmali ile sonuçlanır. En iyi ihtimalle iletişim sonucu­muza ulaşmada başarısız oluruz. Daha muhtemel olansa tamamen yanlış tepki —acı, düşmanlık, şenlik ya da kafa­ya bir darbe gibi- yaratan bir anlam aktarırız.

Bu durumda, önemli olanı ihmal etme riski, belki de hayati bilgiye, iletişimi kısaltmanın basit ve pratik gerekliliği eklenir. Günlük konuşmalarımızın büyük bir kısmını, iletişime girmek için gereken zaman ve çaba ile tüm hikâyeyi anlatmak için gerekli ilan ile algılanmış ihtiyaç arasında karmaşık (son derece bilinçdışı) bir uzlaşma oluşturur. Muhtemelen bu da hayatta kalmaya yar­dımcı olur.

Hızlı Sonuçlar İçin İletişime Girmek

Varsayalım; hızla kafama doğru gelen bir taşla ilgili bir bilgi­ye ihtiyacım var. Muhtemelen, taşın doğası, şekli, boyutu ve ağır- lığı, yörüngesi, atıcısı ve böyle atışın insan kafatasında meydana getireceği olası acı ve hasar hakkında veriye sahip olmadan da bunun üstesinden gelebilirim. Fakat yolculuğuna başlamış oldu­ğunu bilmem gerekir ya da 'daha derin dil yapısının' iletişimi es­nasında atılan şey beni özetle yarılmış bir kafatası ile yere yapış­tırabilir. 'Dikkat et!' emir cümlesi —çok fazla genelenmiş ve man­tıklı soruyu gerektiriyor olsa da- bana daha etkili bir iletişim ola­rak hizmet edecektir. İletenin anlamı ya da niyet ettiği sonuç (sa­nırım kafamı kurtarmak) kendisini uygun bir tepki şeklinde orta­ya çıkarır. Diğer bir deyişle, 'Dikkat et!' emir cümlesi işe yaramış­tır. Fazla özenli, sinirsel bir aktarım muhtemelen bu kadar iyi iş görmeyecekti. 'İletişimin anlamı ortaya çıkardığı tepkidedir' var­sayımı tekrar önem kazanmış oluyor. Dahası belirsiz dilin de ken­dine has bir yeri vardır.

Dolayısıyla, çoğu iletişimlerde bir uzlaşmaya pratik olarak ih­tiyaç vardır. İletişim varsayımlarını uyguladığımız zaman sağ du­yu böyle bir uzlaşma öne sürer. Örneğin; kendi kendimize (bu durumda çabucak) kafasına taş atılan bir arkadaşın çektiği acıyı en iyi nasıl durdurabilirim diye sorabiliriz. Cevap: bağlama uygun şekilde uyarmak amacıyla bağırmak. 'Uygun' hızlı, yüksek, belir­gin, güvenilir, yerinde, vs. anlamına gelebilir —başarılı bir sonucu ortaya çıkarmak için gerekli iletişim oyununun yapacağı her şey.

Dil ve İletişim Varsayımları

Aynı şekilde, 'iletişimin sorumluluğu iletenindir' varsayımı, nedeni her ne olursa olsun, eğer mesaj isteneni anlatmıyorsa ile­ten, özenli bir dil ve diksiyon kullanarak tamamlanmış ve özenli bir bilgi vermediği için herhangi bir teşekkür almayacak anlamı­na gelir. Kısacası, olası bir kurban için bunun suçu tamamen on­da olacak. İleten benim zarar görmemi engellemeyi niyet edene kadar başarısız olmuştur. Daha kesin olan ise ileten geri bildirim sayesinde belli bir iletişimin belli bir sonuç ya da netice ürettiği­ni öğrenmiş olur. Zamanla mesajınızı, ortamınızı ya da davranışı­nızı değiştirebilirsiniz. Aksi takdirde bir dahaki sefere daha iyi bileceksiniz.

Bu basit varsayımları, 'iyi şekillendirilmişlik' kriterlerini ve istenen sonuca ulaştıracak mesaj ve davra­nış çeşitlerini uygulayın. Küçük anlarda karmaşık iletişim kararla­rı alabiliriz. Hepimizin çocukluktan bu yana gelen kişilerarası bir uzmanlığımız vardır. Sadece, 'Harry!' diye bağırmak belirsiz, bir­den fazla anlama gelebilen bir dil meydana getirebilir. Fakat ba­zı durumlarda özel iletişimi kontrol altında tutmak için uygun davranış kadar bu tarz bir dile de ihtiyaç duyarsınız.

Mantıkdışı Dilin Rolü

Bazı zamanlar, dil sadece belirsiz değil aynı zamanda man­tıksız ya da aptalca da görünebilir. 'Saatin var mı?' gibi bir soru­yu 'kapalı' olarak tanımlarız. Böyle bir sorunun ardından 'evet' ya da 'hayır' cevabı gelmesi gerekir. Fakat (kişinin bir saate sahip olup olmamasından çok günün vaktine gönderme yapıldığı za­man) 'yirmi dakika var' gibi bir yanıt veririz. Diğer bir deyişle kar­şımızdaki insanın zihnini okur, zamanı öğrenmek istediğine karar verir ve ona zamanı söyleyerek bu zihin okuma kararına göre ha­reket ederiz. İnsanlar ana dillerinden başka bir dili, daha edebi bir şekilde kullandıkları zaman o kadar sıradan görünmez. Bir kültür içinde en aptalca dilin bile üstesinden gelebiliriz.

Aynı şekilde, bir fotoğrafçı 'Biraz sola hareket edebilir misin?' gibi bir soru sorduğu zaman kapalı bir soru kullanmış olur. Bu soruya gerçek bir yanıt istemiyordur ve kesinlikle 'evet' ya da 'ha­yır' gibi bir yanıt almaz. Onun yerine, varsaydığımız iletişim so­nucuna ('Bir iletişimin anlamının ortaya çıkardığı tepkide olduğu­nu' varsayarız) göre hareket eder ve sola doğru hareket ederiz. Bu durumda cevaplanmamış (belirsiz değil fakat dilsel olarak bi­raz tuhaf) bir soru son derece etkili bir iletişim yaratır.

Fotoğrafçı, emir cümlesi (emirler ya da çok ince perdelenmiş komutlar bazen insanları sinirlendirir) gibi görünmeyen bir dili kullanarak iletişim sonucunun bir yönü olan 'ruh durumunu' da tatmin etmiş olur. Doğru etkiyi yaratırlar. Gücendir­me halini göze alamazlar ve düğün davetlilerini mutlu etmeye de­vam ederler.

Günlük hayatımızda dili belirsiz ama ekonomik, etkili ve far­kında olmaksızın usta bir şekilde kullanırız. Aslında çok akıllı ola­biliriz. 'Biraz sola hareket eder misin?' sorusu gramatik olarak mantıklı görünmektedir. Diğerlerinin göremediği ama fotoğrafçı­nın farkında olduğu alçak bir korkuluk arasında sıkışmış düğün grubunun sonundaki insanlar için de öyle görünmektedir. Sondakiler 'Hayır.' —basit kapalı bir soru için kabul edilebilir bir cevap-diye bağırır. Grubun geri kalanı sola hareket eder ve korkuluğun üzerinden yığın halinde çamurlu otların üzerine düşerler. Böy­lece, zararsız alışkanlıklar gibi belirsiz yüzeysel dil iletişimini içinde barındıran sezgisel beceriler de bizi hayal kırıklığına uğ­ratabilir.

Evvela, karşımızdaki kişinin neler bildiğini bilmeyiz. Başka bir deyişle, onların zihinsel 'kara kutularının' içeriğini bilmeyiz. Ama yine de belli şeyleri bilmeleri gerektiğini farz ederiz. Fakat daha kötüsü, insanlarla (köpeklerle ya da bilgisayarlarla olduğun­dan farklı olarak) iletişime girerken aynı anda her yerde olan 'öz­nel deneyimle' -her insanın eşsiz bir dünyayı anlama şekli vardır-karşı karşıya kalırız. Bu nedenle yaygın iletişim aşağıdaki gibi karşılık verir;

•     Bunu nasıl düşünebildin?

•     Aklından neler geçiyor?

•     Açık değil miydi?

•     Kesinlikle sorabilirdin.

•     Ben düşüncelerini okuyamam.

•     Bunu kastettiğini nereden bilebilirdim?

Doğuştan gelen becerilerimiz bile iş ve aile gibi hayatlarımı­zın her bağlamına uygulanmayabilir. Bu yüzden onları her zaman iyimser bir şekilde göstermeyiz. İlk çocukluğumuza kadar uzanan ve kurtarıcı olarak bakıldığında bize son derece iyi hizmet eden ve doğuştan gelen bu iletişim becerilerini gerektiği gibi kullanma­yız. Örneğin, en yakın sevdiklerimizle iletişime girerken mesleki kapasitemizde olduğu gibi çok fazla dikkat etmeyiz. Korkutucu olduğunu düşündüğümüz ve daha önce çok fazla ikaz aldığımız önemli bir iletişimi gerçekleştirirken doğuştan gelen becerileri be­nimsemeyebiliriz. Bu durumda sol beyin işin içine yakından da­hil olur ve iki odacıklı bir şekilde geliştirdiğimiz (beynin her iki tarafını da kullanarak) bütüncül becerileri kullanmayız.

Gördüğümüz gibi sonuçlara odaklanmanın -ve bunu akılcı bir yolla değil duyumsal bir şekilde yapmanın- önemi artıyor. Bu­nun yerine, iletişimin harici sürecini ya da içeriğini sol beyni kul­lanarak, bilinçli ve kontrol altında olarak vurgularız. Duyumsal sonuçları önceleyerek duyularımız işlemi çalıştırır. Böylece sol beynin ilerlemeyi durdurma gibi özel bir hakka —ya da şansa- sa­hip olamaz.

Çift Beyinli Dil İşlemcisi

İletişim becerilerimizi geliştirmek için genellikle dili daha açık ve belirgin hale getirmeye çalışırız. Başka şekillerde kullanı­lan dil böyle bir adetten ayrılır. Sinirlerle ilgilenen bilim adamla­rının sol beyin bölgesindeki patoloji ve travmalar üzerinde yap­tıkları araştırmalara göre 'düzgün dil' işlevi esasen beynin sol ta­rafında ortaya çıkar. Sol beyine gelen darbeler normal olarak ko­nuşma problemlerini ortaya çıkarır.

Aslında, dil beynin her iki tarafını da kullanır. Heyecanlı bir romana dalıp gittiğimiz zaman hikâyenin duyumsal dünyasına gi­rer ve sağ beyinle ilgili canlandırma işlemlerini kullanırız. Hikâ­yeyi yaşamak için derinlere gittiğimizde 'bir zamanlar' ifadesi ha­fif bir kendinden geçiş yaratabilir. Mecazlar ve analoglar güçleri­ni bu beyinsel özellikten alır. Diğer yandan dilin bu mantıklı, ya­pılandırılmış, sembolik yönleri sol beyin işlemlerini gerektirir. Bir araya getirildiklerinde bu son derece farklı yönler dile kendi gü­cünü ve insanlara dünya üzerlerindeki eşsiz yerlerini sağlar. Be­lirsiz dili bilinçli ve kurnaz bir şekilde kullanarak dengesizliği 'doğru' ama etkisiz iletişim yönünde düzeltebiliriz.

Milton Modeli

Tanınmış hipnoterapist Milton Erickson bilinçli ve mantık­lı zihne geçiş yapan belli dil düzenleri kullanmış ve müşterilerin­de değişiklik yaratma konusunda son derece etkili olmuştur. Bu dil düzenleri daha sonra ilk NLP. modellerinden biri olan Milton Modelinin temelini oluşturmuştur.

 

Kurnazca Belirsiz

Bazılarının 'kurnazca belirsiz' dil diye adlandırdığı olgunun hipnotik bir etkisi vardır ve Erickson'un dili bu şekilde kullanma­sı zamanının önde giden hipnoterapisti olarak ününe ün katmış­tır. Çoğu sağ beyin işlemleri bilinçsiz bir şekilde gerçekleşir. Du­yumsal yüklemleri ('Ne demek istediğini biliyorum.' gibi) farkın­da olmadan kullandığımızı daha önce görmüştük. Aynı şekilde, mecazları, benzetmeleri, fıkraları, vs. kullanarak konuşmamıza çeşni katarız. Fakat NLP. 'Milton' (başka bir Erickson ile karışma­sından kaçınmak adına böyle adlandırılmıştır) dil düzenlerini bilinçli ya da amaçlı bir şekilde kullanır. İletişimin olağan direnci ve mantıksal anlaşmazlıklardan geçmesi gibi bu da iletene özel bir etkileme gücü verir.

NLP' yi yeni duyan insanlar konuşmaya ait gramatik yapı ve figürler gibi bu dil düzenlerinin çoğuna aşinadır. Yenilik genellik­le önceden tasarlanmış kullanımıyla ve belirsiz dilin iletişimin et­kililiğine gölge düşürmekten çok katkıda bulunduğu paradoksuyla alakalıdır.

Yukarıda açıkladığım Milton dil düzenleri herhangi bir şey ya da kişi ile bağlantılı olabilir ve pek çok biçimde görülebilirler. Böyle konuşmamız esnasında farkına varılmazlar. Herhangi bir durumda gerçekte konuştuklarımıza dikkat ederken dile ait ufak her farkı sorgulamada zorluk çekebiliriz. Sonuç olarak, akıldışı 'eşitlikleri' düşünmeden kabul edebiliriz.

Fikir Verici Dil Gücü

Bireysel olarak bunlar 'boş verilen' durumlar şeklinde mey­dana çıkarlar ve onları geçici olarak zihinsel bir şekilde sorgula-sak bile genellikle direnişe ya da karşı çıkışa yol açmazlar. Diğer yandan birikerek artan bir şekilde dinleyen üzerinde güçlü bir et­ki bırakabilir ve ileten açısından iletişim sonuçlarını (tepkiler ya da iletişimin anlamı) yerine getirebilir. Maksatlı bir şekilde kulla­nıldığı zaman bile bu dil düzenleri dolambaçlı, zararlı niyetleri ya da çıkarcı kullanımları -NLP. pratisyenlerinin yıllardır katlanmak zorunda kaldıkları bir suçlama- ima etmek zorunda değildirler. Daha pek çok genelleme, anlam kayması ve anlam kaybının ya­nında iletenin kendi kullanımına göre sorumluluğunu üstlenmesi gereken 'tarafsız' dil araçları sunar.

Milton Modeli örneklerle beraber dil düzenlerini içine alır. Terapiye uygulandığı zaman bu belirsiz dil düzenlerinin 'kurnaz­ca' kullanımı terapistin becerisine bağlıdır. Dilin içinde taşıdığı genelleme, anlam kayması ve anlam kaybından düzgün bir anlam (derin yapı) çıkaran bu tarz sorular bölümün ilerleyen kısımların­da işleyeceğimiz Meta Modeli oluştururlar.

Kendinden Geçişe Neden Olmak

Milton Modeli kendinden geçişi-ortaya çıkarma modeli ola­rak tek başına ayakta durur. Fakat burada iletişim, değişim ve problem çözmedeki genel kullanışlılığını göstereceğim. Terapisel kaynaklarından çok daha geniş uygulamalara sahiptir ve bu en­gin bağlam içinde her iki model de iletişim sonuçlarımıza bağlı olarak mutlu bir şekilde beraberce çalışır.

Dolayısıyla, bu bölümde bazı Meta Model sorularını zama­nından önce öne sürdüm. Bunlar dil ihlalinin doğasını açıklama­ya yardımcı olacak ve her iki modele ait becerilerin iletişimi na­sıl geliştirdiğini ortaya koyacak. Aynı zamanda Milton Modelini daha etkili bir şekilde açıklamamıza yardımcı olur ve daha sonra Meta Modelden daha kısaca bahsedebiliriz.

Mlton Dil Düzenleri

Tuhaf başlıkların sizi rahatsız etmesine izin vermeyin. Tanı­dık düzenleri ve onları göstermek için kullanılan sözleri kolaylık­la hatırlayacaksınız.

Evrensel Ölçüler

Bir 'evrensel ölçü' evrensel ya da kesin bir karakteri olan ke­limeler takımı anlamına gelir; 'Ve bütün çalışanlar...' ya da "Asla ...mayacaksınız' Durumu ortaya koyan diğer kelimeler 'daima', 'tüm', 'her' gibi ifadeleri kapsar. 'Devamlı', 'sabit' ya da 'bitme­yen' gibi kelimeler mantıklı sorgulamaya kolaylıkla geçiş yapabi­len kesin durumlara işaret eder.

Karmaşık Eşitlik

'Karmaşık eşitlik' aynı durumda iki ifadenin eşit anlamlar ta­şıması anlamına gelir: örneğin; 'Sen yaşlısın —gençlerle ilişki ku­ramazsın', ya da 'Saatlerdir devam ediyorsun -yorulmuş olmalı­sın' Bir şey başka bir şey anlamına gelebilir. Karmaşık eşitlik NLP.'nin köklerine dayanmaktadır. Duyumsal bir girdiyi algılana­bilir haritamız içindeki bildiğimiz bir şeyle eşit sayarız. Bu insan­lara göre anlamın öneminin temelini oluşturur. Bilinçsizce her şe­yi sınıflandırmaya çalışırız ve parçaları zihinsel kategorilere ayırır­ken eşitlik ya da benzerlik var olduğunu farz ederiz. Bu eşitlikle­rin karmaşıklığı duyumsal girdilerin öznel süzülme işleminden kaynaklanmaktadır. Daha ileri karmaşa ise bir ömürlük tesadüfi deneyimlerimize (hepsini yaşadığımız her olguyla bir tuttuğu­muz) dayanan eşsiz inanç ve değerler repertuarımızın içinde yat­maktadır.

Varsayımlar

NLP. öğretisini oluşturan varsayımların bazılarını daha önce saptamıştık. Aslında bu yeni ufuklar açan varsayımlar onları var­sayımlar olarak sunduğumuz için ilgimizi çekerler. Gündelik di­limizde dolaylı olarak az çok ortaya çıkan yüzlerce varsayımı ge­nellikle düşünmeden kabul ederiz. Eğer tuhaf ya da her şeyi kuşatıyormuş gibi görünen bir varsayımı fark ettiğimiz zaman onu reddedebilir ya da kabul etme konusunda tereddüde düşebiliriz. Fakat bir şekilde karşımıza çıkan varsayımın miktarıyla baş etme konusunda güçlük çekeriz. Bir varsayımı tıpkı karmaşık eşitlikte yaptığımız gibi işletiriz ve tüm bunlar büyük ölçüde bilinç sevi­yesinin altında gerçekleşir. Bölümün başlarında gördüğümüz yü­zeysel dilin dışarıda bırakılması eylemi gibi iletişime girme, ilişki­de bulunma ya da türler olarak hayatta kalma şeklimizin temel parçalarını oluşturur.

Gerçekte, hepimiz gündelik konuşma ve yazma dilimizin bü­yük bir kısmında her çeşit olguyu istikamet meselesi olarak var­sayarız. Onları varsayımların dilsel karşılığı olarak düşünün. Var­sayımları kabul eder ve 'sanki doğruymuşlar gibi' düşünüp hare­ket ederiz. Bu, onlara dil araçları olarak fikir verici ve ikna edici özel bir etki verir.

Bu en basit ifade çeşitli varsayımları kapsayabilir. Örneğin; aşağıdakileri varsayabiliriz;

varoluş - birinin ya da bir şeyin var olma hali

yapılabilirlik - birinin ya da bir şeyin bazı şeyleri yapabil­mesi

karmaşık eşitlik - bir şeyin başka bir şeye eşit olması ya da başka bir anlama gelmesi

Böyle varsayımları tüm dil 'bozulmalarında' yaparız. Böylece burada algılanabilir süzme ya da 'anlam çıkarma' için karmaşık eşitlik kadar evrensel bir örnek elde ederiz. O zaman bu Milton dil düzenleri üst üste binmesi ve pek çoğunun en basit ifade içinde bile yarı yarıya var olabilmeleri şaşılacak bir şey değil. Zararsız tek bir ifade pek çok dil bozulmaları ihtiva edebilir.

Yararlanma

Yararlanma konuşulan sözleri ya da etrafınızda olup bitenle­ri içine alır: örneğin, 'Uzaktaki trafiğin sesi...' ya da 'Ayak sesle­rinin hafiflemesi.' Değişimi kolaylaştıran hafif kendinden geçiş halini azaltmaya yardım etmek için dikkat dağıtıcı ya da kesinti gibi görünen şeylerden istifade ederiz. Bazen bunları, bir mecaz ya da anekdot ile aynı şekilde iletişim içine de işleyebilirsiniz. 'Yarıda kesilme' dışarıdan geldiği için tesadüfi belli bir duyumsal olay dinleyici üzerinde iletenin söz söyleme yeteneğinden daha güvenilir ve doğru zamanlı bir etki yaratabilir.

Yararlanmanın gücü bir iletişimin steril bir çevre ya da orta­ma ihtiyacı olmadığı gerçeğini ortaya koyar. Daha çok etki gücü tepkide ya da sonuçta yatmaktadır. İki kişi, gürültülü bir demir­yolu aracının içinde ya da kalabalık bir partide karşılıklı hararet­lenen bir konuşma içine girebilir. Daha önce gördüğümüz gibi, işin sırrı paradoksal olarak gerçekte 'paylaşılmış' bir çevre ya da dışarıda olup bitenlerin artırdığı uyumdadır. Çevreden yararla­nırken bir iletişim kaynağı olarak onu dizginleriz.

Zihin Okuma

Zihin okumanın en tanıdık örneği karşınızdaki insanın dü­şünce ya da duygularını sizi bilgiye ulaştıran işlemi belirginleştir­meden bilme iddiasında bulunmayı ihtiva eder. Örneğin; '...dan endişe ettiğini biliyorum.' ya dâ '... bilmediğimi sanıyorsun.' Bu durumda 'endişe ediyorsun' ifadesi bir kişinin bilinçdışı zihnine ulaşabilir ve onlara bunu yaptırabilirsiniz. Bu, olumsuz emir cümlesi 'Kayma!', 'kaymak' —ki 'kaymak' fiili burada bilinçdışı zi­hin için saklı, güdümsel bir buyruk haline dönüşür- kelimesi gibi hareket eder. Doğru söz ve uygunluk ile kişinin bir ifadeyi, anın­da tavır geliştirmeleri gereken bilinçdışı bir buyruk olarak kabul etmesini sağlayabilirsiniz. Zihin okuma tek bir örnek verir; 'Şim­di ... düşünüyor olmalısın.'

NLP. zihin okuma yapmaz. Fakat siz daha iyisini yaparsınız. Bu tarz belirsiz bir dil kullanarak karşınızdaki kişinin ne düşün- düğünü bilmek zorunda değilsiniz; iletişim sonucunuza ulaşmak için mantıklı bir direnişe geçiş yaparak sizin zihninizde var olanı onlarınkine aktarabilirsiniz.

Kaybolmuş Yerine Getirilebilirlik

Kayıp yerine getirilebilirlik düzenleri yerine getireni ya da değer yargısını taşıyanı dışarıda bırakarak değer yargıları biçimin­de tezahür eder. Örneğin; '... hatırlamak iyi olacak.' -Kim böyle konuşur? Fikrini ya da kararını neye dayanarak aldın? Ya da şu ifadeyi düşünün; 'Veli daktiloyla çalışan bir grubu yönetemez' -kimin fikri ya da kararı, kriter ne ya da kimin yetkisiyle?

Kararları beraberinde getiren ve durumu ortaya koyan sözle­re dikkat edin; 'Bariz bir şekilde daha fazla tecrübesi var', 'Açık­çası durum...' —kime göre açık ve bariz? Sıklıkla ima edilen değer yargısını evrensel olarak kabul edilmiş olarak benimseriz. Tekrar bu işlemi pekiştirir. Hatırlamanın iyi olacağını ya da zamanınızı alacağını varsaymadan önce 'Hatırlamak iyi olur' ya da 'Zamanı­nızı alacaktır' ifadelerini çok sık duymak zorunda değiliz.

Neden ve Sonuç

Bir neden-sonuç düzeni bir olayın diğerine neden olduğunu ima eder. Genellikle '...ise, o zaman...', '... yaptığında o za­man...' gibi ima edilmiş neden-sonuç düzenlerini kullanırız. Di­ğer neden ve sonuç kelimeleri 'çünkü' ve 'eder' ('iki iki daha dört eder' ya da 'beni ... ettirir' ifadelerinde olduğu gibi) neden ve so­nuç ifadelerini asıl tesadüfi ilişkiyi sorgulamadan kabul ederiz. Gerçek hayatta olaylar net bir neden-sonuç ilişkisi içinde gerçek­leşmez. Asıl nedeni asla bilemediğiniz durumlarda birden fazla neden ya da nedenler dizisi mevcut olabilir.

Mantıklı, doğrusal-düşünen, neden-sonuç ilişkisine dayanan bir toplumda yaşarız ve neden-sonuçlan her şeye atfetme eğilimindeyizdir. Paradoksal olarak, böyle bir ilişkinin var olup olma­dığını kontrol etme aşamasına gelindiğinde o kadar mantıklı ha­reket etmeyiz. Bu dil bozulmalarının karmaşıklığı ya da yaratıcılı­ğından çok aynı anda her yerde bulunabilirliği onlara telkin edi­ci bir güç verir.

Belirsiz Fiiller

Bu durumda işler haldeki kelime (fiil) tam bir tanımlamadan yoksundur. Mesela; ne, nasıl ve ne zaman ifadeleri belirsiz kalır. 'Beni üzdü.' -Seni ne şekilde üzdü? 'Ayağını incitti.' -ne şekilde? Fiilleri 'yapan' kelimeler olarak düşünürüz fakat bazı fiiller diğer­lerinden daha azını yaparlar. 'Seyahat etmiş olmak', 'yardım etmiş olmak' ya da 'çalışmış olmak' bize nasılı anlatmaz. Böylece tah­min etmek ya da sormak zorunda kalırız. Dahası tartışmasız var­sayarız.

Bu fiillerin çoğu uzun zaman önce isme dönüşmüştür ve bu da bize neye dikkat edeceğimiz konusunda bir ipucu verir. Örne­ğin;

•     Eğitmek= eğitim

•     Doymak= doyum

•     Anlamak= anlayış

•     Yetiştirmek= yetiştirme

Eğitim ve doyumu kahverengi kâğıda sarıp postanede tarta­mazsınız. Bunları bir 'nesne' gibi duyumsal bir şekilde temsil ede­mezsiniz. Sonuç olarak, 'saygı' gibi adlandırılmış kelimelere (bir fiil ve isim) kendi anlamlarımızı -örneğin kim kime saygı duyar ve neye bağlı olarak sorgulanamaz- yükleriz. Bu yüzden 'Saygı ile neyi kastediyorsun?' sorusunu sormak zorunda kalırız.

Belirsiz yüklemler ya da herhangi bir soyut ifade bürokratla­ra daha iyi gelir. Var olmayan bilgiyi telafi etmek için kime ya da neye kimin ne yaptığını keşfetmek zorundasınız. Tam tersine, is­min soyut niteliği sıklıkla tahammül ettiği zaman isimleri fiillere ('görevlendirilmiş' gibi) dönüştürme eğilimi faydalı olmaz ve ger­çek 'eylem' anlamından habersiz kalırız.

Kip Yöneticileri

Kip yöneticileri olasılık ya da gereklilik bildirir ve hayatımı­zın ya da kriterlerimizin kuralları içine dahil ederiz: örneğin; '... öğrenebilirsin' (olasılık), '...gelmelisin' (gereklilik), '... dikkat et­men gerek (dolaylı gereklilik). Ailevi ya da eğitimle ilgili şartlan­ma gerekliliğin kip yöneticilerini pekiştirme eğilimindedir: örneğin; 'Denemelisin', 'Daha çok çalışman gerek.', 'Zorunda kalacak­sın', vs.

Bazı insanlar olasılık ya da gereklilik önerisini diğerlerinden daha istekli bir şekilde kabul ederler. Böylece bu eğilim başka herhangi bir kişilik özelliği gibi çalışırlar. Bu durumda, kişinin süzgeçlerine ya da zihin haritasına, uyum sağladığı için kip yöneticileri çift güce sahiptirler. Tanıdık zihinsel kriterler ya da inanç yuvaları içinde hazır olarak sınıflandırılmış bir şekilde bulunurlar. Bu da, eğer di­ğer kişinin '-ebilme' ya da '-meli' ile ilgili mizacını tespit edebilirseniz Milton dil düzenleri büyük etki yaratır anlamı­na gelir. Bir insanın düşünce tarzını her iki şekilde de değiştirme­si için adım atmak ve önderlik etmek tuhaf bir rotayı takip ede­bilir: 'Daima özgür seçim yapmalıyız.', 'Ne yapmak istiyorsan onu elde etmelisin.' ya da 'Zorunlu kuralları istediğin gibi yerine geti­rebilirsin'.

'-meli, -malı' gibi belirgin kelimeler kullanmadan da kip yöneticilerini iletebilirsiniz: örneğin, 'Ona telefon etmen lazım' ifadesi gerekliliği, '-meli, -malı' kelimeleri kadar iyi iletebilir. Böylece bir­kaç anahtar kelimeye bağlı kalmaz. Öne sürülen emirleri ve niyet ettiğiniz sonuçlarınızı bir düşünün. Bu, iletene daha fazla belirsiz dil araçları sunar ve dil düzenlerinin mantıksal dirence daha az maruz kalmasını sağlar.

Adlandırmalar

Adlandırmalar, büyük ölçüde zaman içinde donmuş ve isme dönüşen 'işlem' sözcüklerinden oluşur: örneğin, '... sana yeni anlayış kazandırır' -anlam 'Anlayacaksın (yüklem)'. 'Eğitim', 'bağım­sızlık', 'saygı', 'ilişki' ve 'içe dönme' gibi güvenilir, saygın kelime­ler bu genel kategoriye girer. Sözlük kullanarak adlandırmaları açıklamaya çalışmak, eğer anlamsız değilse kısa sürede onun içindeki belirsiz iletişim potansiyelini gösterir.

Etiket Sorular

Bazı zamanlar, bir ifade sonuna eklenen bir soru direncin ye­rini değiştirir: örneğin, 'Yapamaz mısın?', 'Öyle değil mi?', 'Yapmaması mı gerekir?' Asıl yargı ya da karar iletilen tarafından veri­lir. Etiket soruları fikir verici büyük bir gücü harekete geçirirken bunun tam tersi de uygulanabilir -öyle değil mi?

Başvurulacak Dizin Eksikliği

Bazı zamanlar bir cümle konuşmacının kime ya da neye gönderme yaptığını tespit etmez. Tıpkı 'Biri ... yapması gerek' cümlesinde olduğu gibi. Daha önce gördüğümüz gibi, belirsiz bir yüklem yapma eylemini dışarıda bırakır. Başvurulacak di­zin eksikliği yapma eylemini kimin ya da neyin yaptığını ayrı tutar: örneğin, 'Yine yaptılar.', 'Birinin bunu halletmesi gerek' genellikle her iki taraf da kime (Mesela; yönetim, Susan, devlet, vs.) gönderme yaptığını bilir. Fakat bazı durumlarda bir kişiselleştirilmemiş, bağlantısız bir iletişim daha az direnç gerektire­cektir. Bu tarz dil bozulmaları o kadar yaygın bir şekilde orta­ya çıkar ki onları sorgulamayı nadiren bırakırız. Örnekler şun­ları kapsar: 'Beni almak için dışarıdalar -onlar kim? 'İşler kont­rolden çıkıyor -işler ne?

                            Karşılaştırmalı Anlam Kayıpları (Belirsiz Karşılaştırma)

Karşılaştırmalı anlam kayıpları karşılaştırmanın hiçbir bağ­lantısı —neyle ya da kimle bağlantılı olduğunu bilemezsiniz- yok­tur: mesela, 'Öyle ya da böyle bu doğru.', 'O kadar da kötü de­ğil', 'Gittikçe daha iyi oluyor.', 'O arkadaşların en kötüsü.' Değiş­mez bir şekilde karşılaştırmanın hiçbir dayanağı yoktur. 'Daha iyi yapabilirdin.' şeklindeki bir yorum 'Kimden ya da neden daha iyi?' sorusunu -üst düzey bir profesyonel, heyecanlı bir amatör ya da dört yaşında bir çocukla ya da başka bir zaman ve farklı şart­lar altındaki kendinizle karşılaştırıldığında- akla getirir.

Karşılaştırma standardını ihtimal ettiğiniz kadar düzen karşı­laştırmanın doğasını da ihmal edebilir. Örneğin; 'en kötü arkadaş' ifadesini nasıl algılayabiliriz? —neyin en kötüsü ya da ne bakım­dan en kötü? Aynı şekilde ne açıdan daha iyi? Ne şekilde (ölçütü bilseniz bile) daha iyisini yapabilirdiniz? Her ne olursa olsun ger­çek hiçbir dayanağı olmaksızın 'daha iyi' 'iyiye', 'daha kötü' 'kö­tüye' işaret edebilir. Aynı zamanda başlangıçta 'daha kötüye gitmek' kötü bir duruma ya da kişiye işaret edebilir. Böylece bu dil düzenini oldukça fikir verici bir hale getirebilir. Bir varsayım içe­ren bu dil bozulmalarını pek çok durumda fark edebilirsiniz.

Güncel Deneyime Adım Atmak

Güncel deneyime adım atmak bir insanın deneyimini tartış­masız, kanıtlanabilir ya da 'aktif zamanlı' bir şekilde açıklamayı kapsar: örneğin, 'Burada oturuyor, beni dinliyor, bana bakıyor­sun.' Bu basit aygıt biraradalık ya da benzerlik ve uyum duygusu yaratmaya yardımcı olur. 'Bu deneyimi paylaşıyoruz -beraber.' Bu aygıtı kullanarak buluşma, konuşma ya da eğitim seansı gibi bir iletişime başlayabilirsiniz. Ne kadar çok 'evet' cevabı ortaya çı­karırsanız bir dahaki sefere 'hayır' cevabı şansını daha aza indire­bilirsiniz. Güncel deneyime adım atmak çabuk anlaşma yaratır. 'Beni dinliyorsun' ifadesinde olduğu gibi, doğru olarak nitelendi­rilmeye gerek yoktur. Böylece gerçek görünüşe göre açıklanma­sına ve aktif zamanlı bir 'burada ve şimdi' haline girmesine rağ­men bu dil mantığa geçiş yapabilir ve güçlü bir kendinden geçiş yaratan bir araç sağlar.

Çiftli Bağlaçlar

Çiftli bağlaç düzenleri 'seçim yanılsamasını' yaratır: örneğin, 'O değişikliği şimdi mi yapmayı yoksa biz konuşurken mi gerçek­leşmesini tercih edersin?' ya da 'Bilinçdışı zihnin başka bir şey öğ­reniyor ve ben şu an öğrendiğini birkaç dakika içinde ya da da­ha sonraki bir zamanda keşfedip etmeyeceğini bilmiyorum.' İlk kurguda dikkat varsayımı (değişmek) sorgulamaksızın farz edilen seçim (şimdi ve sonra) üzerinde yoğunlaşır. İkinci kurguda dik­kat, başka bir şeyi öğreneceğin (herhangi bir zamanda) hakkın­daki varsayımı sorgulamaksızın öğrendiğin şeyi ne zaman keşfe­deceğine odaklanır.

Satış elemanları satış buluşmalarını ayarlarken bu aygıtı kul­lanırlar: 'Perşembe günü saat dörtte buluşabilir miyiz yoksa gele­cek hafta için bir gün ayarlamayı mı tercih edersiniz?' Bu düzen iletişimi iletenin lehine işler. Fakat algılanan seçim genelde diğer kişinin kontrolün kendisinde olduğunu hissetmesi ve böylece karşı çıkmama eğilimi taşıyacağı anlamına gelir.

Konuşmaya Ait Deliller

Konuşmaya ait deliller hem 'evet' hem de 'hayır' cevabı -teknik olarak, belirsiz dili anlatırken daha önce üzerinde tartıştı­ğımız 'kapalı' bir soru- verilebilen bir soru şeklini alır. Cevaplama ya da cevaplamamayı tercih etmenize izin verir ve otoriterlikten kaçınmanıza yardım eder. Örneğin; 'Bir dakika bakabilir misin?' sorusuna tepki olarak 'evet' ya da 'hayır' diye cevap vermekten­se bakmaya meylederiz. Bu günlük konuşma içinde sürekli mey­dana gelir ve dil kültürünün bir kısmını oluşturur. Bu aynı anda her yerde bulunabilme özellikleri bu düzene daha fazla maruz kalmamıza neden olur.

Örneğin; 'Davanın notları yanında mı?' sorusu hem kişinin dava notlarını göstermesiyle hem de 'Evet ama onları ortaya çıka­rıp çıkarmamak konusunda emin değilim.' tarzında bir cevap ver­mesiyle sonuçlanabilir, (anlam, 'Sen de benim kadar iyi biliyor­sun ki onları görmeye yetkin yok'). 'Evet' ya da 'hayır' gibi bir ce­vap dava notlarını görme yetkisini belirgin bir şekilde isteme so­rumluluğunu iletenin üzerine yükleyecekti. Basit bir 'evet' yanı­tı, hatta 'Evet, geçen hafta elime geçti.' gibi bir cevap oluşturul­mamış bir öneriyi çürütmüş olacaktı. Fakat çoğunlukla böyle ka­palı bir soruyu 'evet' ya da 'hayır' şeklinde yanıtlamayız. Sıklıkla hareketle-bu durumda notları teslim ederek- tepki veririz. Eğer ileten dava notlarını görme yetkisini 'meşru ya da gayri meşru yollardan' almak istiyorsa bu Milton dilinin sonucu ortaya çıkar­mada ne kadar faydalı olabildiğini gösterir. Etkili iletişimin ahla­ki, doğru ya da yanlış hiçbir saklı anlamı yoktur.

Uzatılmış Alıntılar

'Geçen hafta, kendisine .... diyen biri ile konuştuğu Birming­ham'da bir sergi olduğunu söyleyen Tony ile konuştum.' -bu, bi­linçli zihne aşırı yükleme yapmaya ve konuşmacıyı söylediklerin­den ayırmaya meyilli bir seri bağlamın 'zincirlenmesini' içerir. Toplum konuşmacıları ve diğer nüfuzlu kişilerin iyi bildiği gibi alıntı, iletişimi kişisellikten uzaklaştırmak kadar 'kökeniyle' tama­men orantısız bir ölçüde etkiye sahip olabilir. Uzatılmış alıntılar ve anekdotlar bu etkiyi yükseltebilirler. 'Onunla aynı fikirdeyim -böylesi daha az can sıkıcı.' ya da 'Sonunda razı oldum.' gibi ifa­deleri kullanmaya 'sürekli devam eden' birine tepki gösteririz. Dahası, her ne kadar alakasız da olsa destekleyici anekdotların görünen miktarı mantıklı kararımızı bilinçsizce etki altına alır.

Meta Model Yanıtları

Belirsiz dil düzenlerini bir kere tespit ettikten sonra elinizde pek çok seçenek olur. Örneğin, aşağıdakileri yapmaya karar ve­rebilirsiniz;

Bir şeyi varsaymamak.

İma edilen zorunluluğu kabul etmemek.

İyi bir neden olmaksızın iki şeyi eşit saymamak.

Bir neden-sonuç ilişkisinin varlığını farz etmemek.

Kesinlikleri kabul etmemek.

Bir iletişimin -kullanılan belirsiz yüzeysel dilin derin yapısı- ne anlama geldiğini hala anlamamış olabilirsiniz. Soru sorarak bir iletişimi sınıflandırmayı tercih edebilirsiniz.

Aslında, kesinsizlik ya da çok anlamlılıkla karşılaşıldığında içsel olarak kendimize genelde daha önce bu bölümde değinilen tarzda sorular sorarız; örneğin, 'Kim böyle diyor?', 'Nereden bili­yorsun?', 'Her zaman mı -elbette öyle değil.' Böyle sorular sora­rak iletişimin derin anlamını yeniden bulabilir, kişinin niyetin: keşfedebilir, eksik anlamı doldurabilirsiniz, vs. Meta Model bu ge­reksinimi, Miiton belirsiz dil düzenleri madalyonunun öbür tara­fını göstererek doyurur. Belirsiz dili daha belirgin hale getirmek ve herhangi bir dil bozulmasını açığa çıkarmak için cevaplar se­risi ve sorgulama eylemi önerir.

İçeri giren duyumsal mesajları süzme şeklimizi açıklayan NLP. modelinin kendisiyle doğrudan bağlantılıdır. Milton dil bo­zulması düzenlerinin çoğunu kapsayan Meta Model belirgin bir şekilde dil iletişimini içine alır. Tam anlamdan süzdüğümüz şey­leri telafi etmeye çalışır. Bizi gerçeklik bölgesine götürmeyebilir ama bize diğer kişinin gerçeklik haritası hakkında tam bir anlayış elde etmemizi sağlar. Meta Model, tüm o belirsizliğiyle steno dilinin dilin arkasındaki derin yapı ya da anlamı telafi eder. Üç tip dil bozulması sergileyen testlerden ve sorgulama açılarından olu­şur, genelleme, anlam kayması ve anlam kaybı. Ben sınıflandır­ma yapmıyorum. Fakat dildeki bir anlam kaybını, anlam kayma­sını ya da genellemeyi kolaylıkla keşfedebilirsiniz.

Aşırı standart cevaplar özel her dil düzeninin herhangi bir kullanımına uygulanabilir. Yine de, aşağıdaki sorulan sormak için dikkatinizi soruların arkasındaki savunma yoğunlaştırın;

Belli biriyle en iyi iletişime girme şeklini sözcüklere dö­kün.

Kendi dil tarzınızı yansıtın. (uyduruk gibi görünmektense)

Uyumu sürdürün.

Amaca hizmet etmek için farklı sorgulama biçimleri tasar­layın.

Milton Modelini anlama gücünüz ile bu model için kullandı­ğım sorular anlama kabiliyetinizi pekiştirecek ve dikkat etmeniz gereken farklı pek çok düzenin hatırasını canlandıracaktır. O zaman 'meta' kelimesini bir düşünün. Meta Modeli bir formül ola­rak kullanmak yerine aşağıdaki belli niyetler için sorular sorun:

Bir genellemeyi belirginleştirmek.

Anlam kaymasına uğramış bir ifadenin arkasında yatan anlamı ortaya çıkarmak.

Anlam kayıplarını ya da iletişim dışına bırakılmaları telafi etmek.

Diğer bir deyişle, bu düzenleri bir kontrol listesi olarak kul­lanın. Fakat anlamı sınıflandırırken, belirtirken ve telafi ederken esnek kalın. Özellikle yanıtlarınızı uyumu devam ettirmek -daha çok, karşınızdaki kişiye üstü kapalı meydan okuduğunuz zaman ortaya çıkan bir beceri- bakımından verin. Muhtemelen, bu işle­me alıştığınız zaman diğer yanıtları da düşüneceksiniz. Ne kadar çok belirginlik ortaya çıkarırsanız o kadar fazla 'derin yapı' anla­mı açığa vurursunuz. Çeşitli sorular sormak ya da aynı soruyu farklı şekillerde sormak zorunda kalabilirsiniz. Dolaylı, 'yumuşak' meydan okumalar ustaca hazırlanmış, doğrudan sorulan bir soru­dan daha iyi bir iletişim sonucu elde edebilir.

Milton Modeli ile bariz bir bağlantısı olmasına rağmen Meta Model soru listesi tüm Milton düzenlerini içine almaz. Meta Mo­del sorularını genellikle NLP. modelinin bilinen üç kategorisinde (genelleme, silme, bozma) sınıflandırırız. Yine de Milton dil düzenlerinde olduğu gibi bunlar çok miktarda üst üste binerler ve her ne olursa olsun NLP eğitmenleri onları da­ima uygulamazlar. Modeli günlük iletişime uygularken sıranın hiçbir önemi kalmaz. Böylece burada tipik ifade ve cevapları -tespit edip daha iyi iletişim adına kullanmaya başlamanız için gereğinden fazla listeledik.

Zihin okuma

Benden hoşlanmıyor?

-Senden hoşlanmadığını nereden biliyorsun?

Kaybolmuş yapabilirlik

Eleştirmek yanlış bir şey

-   Yanlış olduğunu nereden biliyorsun?

-   Eleştirmenin yanlış olduğunu kim söylüyor?

Neden ve sonuç

Beni kızdırıyorsun.

- Yaptığım şey nasıl oluyor da kızgın hissetmeyi tercih et­mene neden oluyor?

Karmaşık eşitlik

Sürekli bana bağırıyorsun -beni umursamıyorsun.

-    Sana bağırıyor olmam nasıl oluyor da seni umursama­dığım anlamına geliyor?

-    Umursadığın birine hiç bağırdın mı?

Varsayımlar

Eğer patronum ne kadar çok çalıştırıldığımı bilseydi ben­den bunu istemezdi.

-    Bilmediğini nereden biliyorsun?

-    Çok çalıştırıldığını nereden biliyorsun?

Evrensel ölçüler

Beni asla dinlemez

-       Asla mı?

-       Seni hiç dinledi mi?

-       Eğer yapmasaydın ne olurdu?

Adlandırmalar

Burada herhangi bir iletişim yok

- Kim kiminle iletişime girme konusunda başarısız?

- Kiminle iletişime girmek istiyorsun?

Belirsiz fiiller

Beni incitti.

- Seni özellikle ne açıdan incitti?

Basit anlam kayıpları

Bıktım.

-    Kimden?

-    Ne konuda?

Başvurulacak dizin eksikliği

Umursamıyorlar

- Özellikle kimi umursamıyorlar?

Karşılaştırmalı anlam kayıpları

Dikkat edilmesi gereken sözcükler.

-  'iyi',  'daha iyi',  'daha çok', 'daha az', 'en az', 'daha kötü', 'en kötü'.

O erkek arkadaşlarımın arasında en kötüsü.  Kiminle karşılaştırıldığında?

KORKULARINIZDAN VE FOBİLERİNİZDEN KURTULMAK

Kendine Güven Kazanmak için İlişkisiz Hale Geçmeyi Öğrenmek

Korku normaldir. Köpekbalıkları, kumsallardaki anaforlar ve akıntılar, geceleri tekin olmayan mahalleler, azgın köpek­ler, çete toplantıları ve nükleer savaş başlıkları hepimizi yeterince korkutabilir. Bir parçamız bunların tehlikelerini fark eder. Deneylediğimiz bu endişe dolu duygular mantıksız riskler almamızı engeller ve etrafımızdaki şeyleri değiştir­memiz için bizi motive eder.

Ancak bazen insanlar gerçekte tehlikeli olmayan durum ve şeylerden korkar hale gelirler. Bunlar genelde fobi olarak adlandırılır. Korkunun Yunancası olan phobia sözcüğü, or­tamdaki rahatsız edici bir şeyden güçlü bir şekilde uzaklaş­ma ihtiyacı duygusunu ifade eder. Topluluk içinde konuş­mak, yüksek yerler, fırtınalar, doktor ziyaretleri, uçakta uç­mak, otoyolda araba kullanmak, amirlerle karşılaşmak, bir .şeyler satmak için telefonla insanları aramak, iş için müla­kata girmek, akrabalarınızın eşleriyle uğraşmak bazı örnek­lerdir. Bir durum düşünürseniz büyük ihtimalle o tip durum­lara girmekten korkan birini de bulabilirsiniz. Bunların illa "mantıklı korkular" olmaları gerekmez. Eğer bir durumun içerdiği tehlikeyi zihninizde abartıyorsanız, veya başkaları­nın korkmadığı durumlar sizi evhamlandırıyorsa sizde bir fo­bi ya da "mantıksız bir korku" olabilir. Psikolog Gerald Rosen, Korkmayın: Korkularınızın ve Fobilerinizin Üstesinden Gelmek İçin Bir Program adlı kitabında "Vermont Üniversi­tesindeki araştırmacılara göre 10 Amerikalıdan birinin ciddi bir korkusu yüzünden acı çektiğini, eğer daha hafif korkular da sayılsaydı yüzdenin çok daha yüksek olacağını" belirtiyor. Rosen'in belirttiğine göre Vermont'taki araştırmacılar, fo­bilerin doğal gelişimi hakkında daha çok şey öğrenmek için beş yıl boyunca birçok teşhis edilmiş fobiyi incelemişler. Araştırma bulguları, çoğu çocukluk fobisinin kısa ömürlü ol­duğunu ve belirli bir tedavi görmeden kaybolduğunu ortaya koydu. Bu bulgu, eğer çocuk yetiştirdiyseniz, sizin kendi de­neyiminize benziyor olabilir. Bir yıl çocuk karanlıktan kor­kar, sonraki yıl yabancılardan ve sonraki yıl köpeklerden.

Çocukluk fobilerinin tersine, yetişkinlik fobileri kendi baş­larına kaybolmazlar. Vermont araştırmasındaki yetişkinlerin yarısından çoğu beş yıl boyunca ilerleme kaydetmeyi başara­mamıştır. Bu bireylerin üçte biri daha büyük korkular deneylemiştir. On kişiden birinin ciddi bir korku yaşamasına rağ­men, hepimizin bizi en iyi performansımızı çıkarmaktan alı­koyan ve hayatta geriye çeken korkuları vardır. İster topluluk önünde konuşma korkusu, ister randevu isterken reddedilme korkusu, ister bir toplantı ya da zorunlu telefon konuşmaları yapma korkusu olsun, herkes, bazı durumlarda hakiki tehli­keye kıyasla gereğinden büyük olan korkulara sahiptir.

Herkes yaşamının bir döneminde korkulardan mustarip olduğuna göre, siz de herhalde bu zihin haline eşlik eden en­dişe, panik ya da rahatsızlık duygularını yakından tanıyorsunuzdur. Bilmiyor olabileceğiniz şey ise korkularınızın ve hat­ta kendine güven eksikliğinizin yerine rahatça eyleme geçme becerisini yerleştirebileceğinizdir. Bu zaten sahip olduğunuz ama henüz uygun bir şekilde kullanmadığınız bir beceridir.

Unutmayın, NLP'de biz, Harita bölgenin kendisi de­ğildir diyoruz. New York haritası, Manhattan'm ortasında durup gökdelenlere bakarken gördüğünüz şeylere pek benzemez. Duygularınız; insanlar, olaylar, koşullar ya da şeyler hakkında nasıl düşündüğünüzden kaynaklanır, insanların, olayların, koşulların ve şeylerin kendilerinden değil.

NLP eğitmeni ve Zihnin Yüreği adlı NLP kitabının ortak­laşa yazarlarından olan Connirae Andreas, bir keresinde top­luluk önünde konuşmaktan ödü kopan bir kadınla çalışmıştı, Connirae ondan, korku dolu hissettiğinde yaptığı içsel resmi bilinçli olarak fark etmesini istemişti. Kadın, sunumunu ya­parken dev gibi eleştirel gözleri olan insanlarla çevrelendiğini hayal ettiğini fark etti. Connirae, kadının olayla ilişkisini ko­parıp kendini dışarıdan izlemesini sağladığında bütün korku duyguları yok oldu. Ondan sonra, dinleyicilerin normal bir insan topluluğu olduğunu görebildi. Kelimenin tam anlamıyla ye­ni bir bakış açısı geliştirdi ve bu da içsel haritasını değiştirdi.

Bu bölümdeki yöntemler size, daha önceleri korkmamıza ya da kendimizi tetikte hissetmenize yol açan anılar ve dene­yimler konusunda nasıl yeni bakış açıları kazanabileceğinizi öğretecektir. Bunun sonucu olarak, daha kendine güvenli, kaynak dolu ve etkili olacaksınız.

Yeni Bakış Açıları Yaratmak

İnsanlar yüzyıllardır "bakış açıları" konusunda konuşuyorlar; ama çoğu insan bu deyimi kelime anlamıyla düşünmek yerine bir metafor olarak düşünmüştür. Bir şeyi kelimenin tam an­lamıyla uzaydaki herhangi bir noktadan izleyebilirsiniz. Her farklı bakış açısı size farklı duygular ve bilgiler verecektir. Bi­rinci bölümdeki, kendinizi radara binerken görmekle gerçek-ton binmeyi, raylarda gidiyor olmayı karşılaştırdığınız alıştır­mayı hatırlıyor musunuz? Kendi gözlerinizden ve kendi bakış açınızdan baktığınızda buna ilişkili olmak diyorduk. Kendini­zi radara binerken görmeye de ilişkisiz olmak diyorduk.

İlişkisiz olmak, bir gözlemcinin bakış açısını alıp kendi­nizle duygularınız arasına mesafe koymanızı sağlar. "Hızlı Fobi Tekniğini" kullanarak siz de hayatınızda sizi engelleyen korkuları, örneğin bir toplantıda söyle­mek istediklerinizi ifade etme korkusu, zorunlu bir telefon konuşması yapma korkusu, topluluk önünde bir sunum yap­ma korkusu yada sizi engelleyen herhangi bir kişisel korku sorununu, nasıl anında azaltabileceğinizi öğrenebilirsiniz.

İnsanlar bir durumdan ya da şeyden korktuklarında, ge­nellikle korkutucu durumu hayal eder ve sonra da o hayalin içine girip sanki o anda gerçekten başlarından geçiyormuş gi­bi deneylerler. Ancak, yine aynı durumu hayal ettiklerinde ama kendilerini dışarıdan izlediklerinde, sadece gözlemcinin duygularına sahip olacaklardır. İlişkisiz olmak kendinizin hoş olmayan bir deneyim yaşamasını izlemenizi ve olayla ba­ğı olmayan bir gözlemci olarak kaldığınız sürece onunla kor­ku hissetmeden başa çıkabilmenizi sağlayacaktır.

Ruh Hallerin Fizyolojisi

İlişkisiz bir görüntü kullandığınızda, gözlemci bakış açınız ruh halinizi kontrol etmenizi sağlayan tek parçanız değildir. Vücudunuzun duruşu da bu farklı ilişkili ya da ilişkisiz ruh hallerinize katkıda bulunur. Şu alıştırmayı deneyin. Unut­mayın, NLP deneyim hakkındadır, sadece kuru bilgi değil. Alıştırmaları yapmak bu bilgileri kullanmanın en iyi yolu­dur. Düz arkalıklı bir sandalyeye, sırtınız sandalyenin arka­lığından yedi-sekiz santim uzakta olacak şekilde oturun. Sandalyenin arkasına rahatça uzanın ve omuzlarınızın bi­razcık daha arkaya doğru gittiğini hissedin. Bunu yaparken, gözlerinizin gevşemesine ve hiçbir şeye odaklanmadan bak­masına izin verin. Çenenizi hafifçe kaldırın ve kafanızın ar­kaya doğru gitmesine izin verin. Vücudunuzun sabitleştiğini hissedin. Bu duruşa eşlik eden tarafsızlık hissini fark edin. Bu, ilişkisiz olmanın fizyolojisidir.

Şimdi, sırtınızın alt kısmı sandalyeye dokunacak şekilde sandalyeye yerleşin ve yavaşça öne doğru eğilin. İki yöne bir­den bakarak, eğer size bir top atılsaydı vücudunuzla ne yapmanız gerekeceğini hayal edin. Bu fizyoloji olayın daha içindedir. Bu, ilişkili bir fizyolojidir.

Diğer insanlar bu çeşit bir fizyolojiyi aldıklarında, çevrede olup bitenlere daha çok katılım gösterdiklerine dikkat edin. fizyolojinizin, ilişkili ya da ilişkisiz hale geçme beceriniz üzerinde çok etkisi olabilir. İlişkililik ya da ilişkisizliği içeren herhangi bir işlemi ya da tekniği uygularken, tekniğin her biri için uygun olan fizyolojiyi almak isteyeceksinizdir.

Başkalarıyla iletişim kurarken ilişkisizliği, ilişkililiğe tanıyabilmek çok faydalıdır. İnsanlar ilişkisiz olduklarında, deneyimi analiz etmeye ve ona katılmaktansa hakkında düşünmeye daha meyilli olacaklardır. İlişkili olduklarında, deneyimin "içinde" olacak ve onu tamamen hissedeceklerdir.

Ruh Hallerinize Nasıl Ulaşırsınız?

Bir başka kısa deney yapalım. Geçmişinizden, biri hoş, diğeri de hoş olmayan iki anıyı düşünün. Bu iki anıyı, her birini doğal olarak nasıl deneyliyorsanız öyle yeniden deneylemek için bir dakikanızı ayırın. Bu deneyimleri nasıl hatırladığını­zı fark edin. Onları ilişkili olarak yeniden mi yaşıyorsunuz yoksa sadece ilişkisiz olarak deneyiminizi gözlemliyor ve kendinizi belli bir mesafede bir filmin ya da fotoğrafın içinde ini görüyorsunuz?

Bu hoş ve hoş olmayan anıları hangi biçimde hatırlamış Olursanız olun, geri dönün ve onları tersine çevirin. Eğer hoş olmayanda ilişkisiz haldeydiyseniz görüntünün içine girin ve bunun duygularınızı nasıl değiştirdiğini fark edin. Eğer o anda ilişkili idiyseniz, vücudunuzun dışına çıkın ve kendinizi ilişkisiz görün ve bunun duygularınızın nasıl değiştirdiği­ni fark edin.

Şimdi, o hoş anıyı nasıl hatırladığınızı düşünün. Eğer hoş anıda ilişkisiz idiyseniz, içine girin ve onu, sanki şu anda olu­yormuş gibi deneyleyin. Eğer o anıda ilişkili idiyseniz, bir an işin dışına çıkın ve onu izlemenin nasıl bir şey olduğunu görün.

Bir anıyla ilişkili olduğunuzda, orijinal olayda hissettiği­niz hoş olan ya da olmayan bütün duygulara sahip olma eğili­mi göstereceksinizdir. İlişkisiz olduğunuzda genellikle sade­ce tarafsız gözlemcinin duygularına sahip olacaksınızdır. Bu deneyimi yaşadıktan sonra, olayları hatırlamak için hangi yolları kullanmak isteyeceğiniz açıktır. Olumlu deneyimleri ilişkili bir şekilde ve olumsuzları da ilişkisiz bir halde hatır­lamak isteyeceksinizdir.

Bu becerileri nasıl kullanmamanız gerektiğinin bir örne­ği, bir yeni yıl partisinde harika vakit geçiren bir kadınla ilgi­lidir. Saatlerce eğlendi, dans etti... hatta topluluk için şarkı bile söyledi ve oradaki en komik kişiydi. Sabaha doğru saat ikide, herkes ayrılmadan az önce, kadın kahve içerken biri yanından geçti ve koluna çarptı. Kahve bütün beyaz elbisesi­nin önüne döküldü. Kadın dehşet içinde ayağa fırladı ve "Bü­tün gecem berbat oldu!" dedi. Birkaç ay sonra, markette o ge­ceki partiye katılan biriyle karşılaştı. Bu kişi parti hakkında konuşmaya başlayınca, kadın onun sözünü kesti ve bitkin bir sesle, "Lütfen benimle o parti hakkında konuşma. Berbat bir geceydi!" dedi.

Bu kadın partinin yaşam kaynağı olma deneyimini yaşadı ve sonra tek bir olumsuz anla bütün her şeyi mahvetti. O ge­cenin bütün hoş anılarının zevkini çıkarmak yerine partinin sonundaki kahvenin dökülmesi deneyimiyle ilişkili hale girdi ve eğlendiği bütün saatlerle ilişkisiz hale geçti. Bu bir partiyi hatırlamanın çok akıllıca bir yolu değildir ve hayatı yaşama­nın çok kullanışlı bir yolu da değildir.

Depresyona giren insanları ele alın. Bunlar genellikle, olumlu deneyimleriyle ilişkisiz olan ve olumsuz deneyimleriy­le ilişkili olan kişilerdir. Şimdi, tanıyor olabileceğiniz, tipik olarak duygusal iniş çıkışlar yaşayan insanları düşünün. Bir an çıkışta bir sonraki an iniştedirler. Bunlar hoş olsun ya da olmasın hemen hemen bütün deneyimleriyle ilişkili olan ve seyrek olarak ilişkisiz hale geçen kişileridir. Ayrıca hayatın çoğunu bir gözlemci pozisyonundan deneyleme eğilimi olan ki siler vardır. Bunlar, genellikle, mühendislik ya da bilgisa­yar programcılığı gibi analiz etmeyi gerektiren meslekleri tercih ederler. Diğer insanlardan çok kavramlara, bilgiye ve somut şeylere odaklıdırlar.

Eğer hayatınızdan gerçekten zevk almak istiyorsanız, bütün hoş duyguları hissetmek ve onları gelecekteki sonuçlara yol açacak olumlu tavırları destekleyecek olumlu kaynaklar olarak kullanmak için anılarınızla ilişkili hale gelmek isteye­ceksinizdir.

Hoş duyguların fizyolojisi vücudunuz için hoşnutsuzluğun stres dolu fizyolojisinden çok daha sağlıklıdır. Vücudunuz hoşnutsuzluğa tipik olarak "kaç ya da savaş" fizyolojisiyle tep­ki verecektir. Bu, gerçekten tehlikeli bir durumdan kaçmak için faydalıdır ama sıradan hoşnutsuzluk verici durumlarda sadece gerilim, yüksek kan basıncı ve bütün diğer fizyolojik .stres tepkileriyle sonuçlanır. Bütün o kötü duyguları bir kere deneylemiş olmanız yeterince kötüdür, neden onları tekrar tekrrar deneyleyesiniz ki? Rahatsız edici bir anıyla ilişkisiz ha-le geçtiğinizde, kendinizi hâlâ orada mutsuz olarak görebilir­siniz böylece de gelecekte neyi deneylemek istemediğinizin hâlâ farkında olabilirsiniz. Hiçbir değerli bilgiyi kaybetmiyor­dunuz ve hâlâ o deneyimlerden edindiğiniz önemli dersleri hatırlayabilirsiniz. Tek kaybettiğiniz, düşünüşünüzü ve yaratıcı­lığınızı en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda sınırlayan kö­tü duygular. Hoş olmayan anılarla ilişkisiz hale geçerek, bece­rikli ve yaratıcı kalabilir, hayatın sunduğu zorluklarla daha iyi başa çıkabilirsiniz. Ne zaman ilişkili, ne zaman ilişkisiz ola­cağınızı seçmeyi öğrenmek size hayatınızı değiştirmek için et­kili bir yol sunar. Bir sonraki adım bilinçaltınıza öğretmektir böylece bu tercihi otomatik olarak hayatınıza geçirebilirsiniz. Eğer bu tip bir otomatik seçimi zaten deneyliyorsanız sırada­ki alıştırma sizin için gereksiz olabilir. Ancak zevklidir ve yi­ne de hayatınızda önemli bir değişim yaratabilir.

Uygulama:27

Konu: İlişkili İlişkisiz Olmak

ilişkili Olmak

Fizyoloji.  İlişkili olmanın fizyolojisinden faydalanın. Öne doğru eğilin, bir taraftan diğer tarafa bakın, şu anda hangi duyguları hissediyorsanız hissedin ve hareket etmek, bir sonra ne olacağına uygun olarak eyleme geçmek üzere hazır hissedin.

Hoş bir Anıyla İlişkili Hale Gelin. Şimdi hoş bir anı­nızı düşünün ve onunla tamamen ilişkili hale gelin. Böylece o olayın tekrar içine girer, kendi gözlerinizden bakar, o za­man gördüklerinizi görür, duyduklarınızı duyar ve o olayda orijinal olarak yaşadığınız bütün iyi duyguları hissetmenin tadını çıkarabilirsiniz.

Adımı Tekrarlayın. İlişkili olmanın fizyolojisini ko­rurken teker teker başka birçok hoş anıyı kullanın. Hoş anıları farklı konulardan seçin: iş, oyun, ev, bazıları sportif, bazıları tensel, kişisel tatmin, diğerleri tarafından saygı görme vs. Her biriyle tamamen ilişkili hale gelin, böylece o olumlu ve kaynak dolu duygulan tamamen hissetmenin zevkini çıkarabilirsiniz.

Zihninizden Sadece Olumlu Olarak İlişkili Olma­sını İsteyin. Şimdi gözlerinizi kapatın ve bilinçaltı aklını­za, olumlu anılarla, onları ne zaman hatırlarsanız otomatik olarak ilişkili hale gelmenize izin vererek sizin için olumlu bir kaynak olmaya razı olup olmayacağını sorun. Hemen hemen bütün olaylarda bunun, hayattan daha çok zevk al­manızı ve hayatın kaçınılmaz zorlukları karşısında daha başarılı olmanızı sağlayacak olan akıllıca bif seçim olacağı­nı anlayın. Bu içsel mesajın duyulduğundan ve olumlu ola­rak yanıtlandığından emin olmaya zaman ayırın. Bir an için durun ve gevşeyin.

İlişkisiz Olmak

İlişkisiz Olmanın Fizyolojisi. İlişkisiz olmanın fizyolo­jisinden faydalanın. Arkanıza yaslanın ve omuzlarınızın bi­raz daha geriye gittiğini hissedin. Kafanız da arkaya gider­ken çenenizin bir parça yukarı kalkmasına izin verin ve bı­rakın bütün vücudunuz sabitleşsin.

Olumsuz Anıyla İlişkisiz Hale Geçin. Şimdi bir parça olumsuz bir anınızı düşünün ve onunla tamamen ilişkisiz hale geçmek için biraz zaman ayırın. Kendinizi o anının içinde, sanki televizyonda bir film izliyormuş gibi görün. Filmi siyah beyaz yapmanın ya da televizyonu uzaklaştır­manın ve filmin daha loş ve daha az net olmasına izin ver­menin yardımı olabilir. Eğer ilişkisiz hale geçmekte sorun yaşıyorsanız, onu kalın bir pleksiglas parçasının ardından izlediğinizi hayal edin. Tarafsız ama ilgili ve meraklı bir gözlemci olma duygusunun zevkini çıkarın.

Adımı Tekrarlayın. Geniş bir olaylar yelpazesinden seçtiğiniz diğer birçok olumsuz anıları kullanın; işinizdeki, evinizdeki,  oyun  sırasındaki,  başkalarıyla ve yalnızken olan hoş olmayan deneyimler, hayal kırıklıkları ve hatalar vs. Her biriyle tamamen ilişkisiz hale geçin. Böylece taraf­sız ama ilgili ve meraklı bir gözlemci olmanın zevkini çıka­rabilirsiniz.

Zihninizden Sadece Olumlu Olarak İlişkili Olma­sını İsteyin. Şimdi gözlerinizi kapatın ve bilinçaltı aklını­za, olumsuz anılarla, onları ne zaman hatırlarsanız otoma­tik olarak ilişkisiz hale geçmenize izin vererek sizin için olumlu bir kaynak olmaya razı olup olmayacağını sorun. Hemen hemen bütün olaylarda bunun, hayattan daha çok zevk almanızı ve hayatın kaçınılmaz zorlukları karşısında daha kaynak dolu olmanızı sağlayacak olan akıllıca bir se­çim olacağını anlayın. Bu içsel mesajın duyulduğundan ve olumlu olarak yanıtlandığından emin olmaya zaman ayırın.

 

 

 

Olumlu kaynaklar olmaları için hoş olmayan anıları bey­ninizde işleyebileceğiniz bir başka faydalı yol daha vardır ve bu da onları sondan başa oynatmaktır. Bunun ne kadar fayda­lı olabileceğini keşfetmek için sıradaki alıştırmayı kullanın.

Uygulama:28

Konu: Bir Filmi Sondan Başa Oynatmak

Hoş Olmayan Anı. Bir parça rahatsız edici bir anınızı düşünün ve onu şu anda nasıl hatırlıyorsanız öyle bir filmi­ni oynatın. Bu filmi izlerken ve dinlerken, sahip olduğunuz rahatsız edici duygular nelerse onları fark edin. Onu baş­tan sona net bir şekilde oynatın.

Filmi Sondan Başa Doğru Oynatın. Şimdi o filmin so­nuna adım atıp içine girin ve bütün filmi renkli ve çok hızlı olarak, sadece bir buçuk saniye içinde geriye doğru oynatın. Tıpkı deneyimin içindeymişsiniz ve zaman çok büyük bir hızla geriye gidiyormuş gibi olacaktır. Eğer isterseniz bunu iki ya da üç kere daha yapın.

Test Edin. Şimdi 1. Adımda oynattığınız filmin aynısını oynatın ve ona tepki olarak hissettiğiniz duygulara tekrar dikkat edin.

 

 

 

Çoğu insanda, orijinal rahatsız edici duygular etkisiz hale gelmiştir. Deneyimi sondan başa doğru yeniden yaşamak, de» neyimin beyindeki düzenini korkuyu yok edecek şekilde de­ğiştirir. Artık isteseniz de korkuyu hissedemezsiniz. Bu işle­mi zihninizde yapmak korkuyu olaydan çekip çıkarmış gibi­dir. Bir olayın içinde sondan başa olmak, olayın sonuna atla­mak ve her şeyi tersten yaptığınızı, tersten yürüdüğünüzü, tersten konuştuğunuzu, bütün işlemi tersten yaptığınızı ha­yal etmek anlamına gelir. Sanki videonuzda hızlı bir başa sarma modunda oynatılmak üzere programlanmış bir filmde başrolü oynar ve kendinizi daha gerçekleşmeden deneyimin

hacında bulursunuz.

Bu işlem işe yaramadığında bunun sebebi kişinin kendi­nin sondan başa doğru oynattığı bir film yapmış olması, sahi­den içinde olmaktan ve tersten hareket etmenin duygulanım­larını hissetmektense kendilerini bunu yaparken izlemiş ol­masıdır. Onu hakikaten sondan başa yaşamalısınız. Dev bir kauçuk kayış tarafından deneyimin sonundan başına doğru kaydırıldığınızı hayal etmek ve başlangıca doğru çok hızlı ha-roket ettiğinizi hissetmek yardımcı olabilir.

İlişkisiz hale geçmeyi filmi sondan başa oynatmakla birleştirmek her iki yöntemin tek başına olduğundan çok daha güçlü bir yöntem sunar. En güçlü fobiyi ya da travmatik anı­yı bile etkisiz hale getirmeye yetecek kadar güçlü bir yöntemdir bu. Bu yöntem Richard Bandler tarafından, John Grinder ile birlikte geliştirdiği daha eski yöntemin daha gelişmiş bir hali olarak geliştirilmiştir.

Bir sigorta satıcısının asansör korkusu vardı. Eğer müşte­ri Hinin ofisi üçüncü ya da dördüncü katın yukarısındaysa merdivenlerden çıkması ya da görüşmeyi iptal etmesi gereki­yordu. Bu korku gelirini gerçekten sınırlıyordu; ama yine de merdiven çıkartarak iyi bir egzersiz olanağı sağlıyordu. Bu korkuyu nereden edindiği sorulduğunda, hiçbir fikri olmadı­ğını söyledi. İlk seferi hatırlayamıyordu ama bildiği kadarıyla asansörlerden hayatı boyunca korktuğunu söyledi. Bir ço­cukken dişçinin yedinci kattaki ofisine giderken asansöre bin­mekten korktuğunu ve merdivenlerden çıkmak zorunda kal­dığını hatırladı. Bunu düşünürken hâlâ titriyordu. Korkusu­nu aşmasına yardımcı olmak için, kendini asansörde yukarı çıkarken görebildiğini hayal etmesi istendi. O yedi yaşındaki çocuğun korku ve panik içinde asansörle yukarı çıktığının si­yah beyaz bir filmini sanki bir sahneyi uzaktan izliyormuş gi­bi izledi. Kendini asansörün içinde görmesine ilaveten, küçük çocuğun ağlamasını ve çırpınmasını duyması da çok önemliy­di. İçsel diyalogu, ilişkisiz hale geçmesi, korkusuyla arasındaki bağı kopartması için için çok uygundu. "Orada korkuyor, o küçük çocuk korkuyor" gibi cümleler kullanıyordu.

Kendinin küçük bir çocukken ki halinin asansörle yukarı çıkmasını ve sonra en üst katta, tekrar güvende olduğunu bi­lerek asansörden inmesini izledikten sonra olayla çok özel bir şekilde ilişkili hale girdi: sahnenin sonunun içine atladı ve bütün filmi tersten, büyük bir hızla sondan başa doğru oy­nattı. Bunu tamamen renkli olarak ve çok çabuk, sondan ba­şa sadece bir buçuk saniye alacak bir şekilde yaptı.

Bu filmi sondan başa oynatmanın sonunda, daha olay ger­çekleşmeden olayın başlangıcından dışarı fırladı. Altı yıl geç­mesine rağmen hâlâ bir sorunu yok. Tekniği uyguladıktan hemen sonra, cam bir asansörde on üçüncü kata çıkarak kor­kusunu test etti ve bunu kutlamak için asansörde bir bardak şarabın keyfini çıkardı.

Görselleştirme Yoluyla Travmadan Kurtulmak

Aynı teknik, bir fobiyle sonuçlanmamış bile olsa her travma-tik anıda işe yarayabilir. Bir adam son derece zor bir hayat deneyimi yaşamıştı. Beklemediği bir terfi aldığını karısına müjdelemek için işten eve erken gitmişti. Eve vardığında ka­rısının bahçıvanlık yapıyor olacağını bildiği evin arka bahçe­sine gitti. Trajik olarak, onu otuz beş yaşında kalp krizinden ölmüş buldu.

Bu sahne hafızasında yer etti ve onu çok etkiledi. Ne za­man onu ya da on yıllık evliliklerini düşünse, karısının arka bahçede yatışını canlı bir şekilde hayal edip, o deneyimin şo­kunu tekrar baştan yaşıyordu. Bu travmatik deneyimin do­ğasını değiştirmesine yardımcı olmak için, aynı deneyimi sanki yüzlerce metre yukarıdan, kendisini arka bahçeye yü­rürken ve karısını ölü bulurken izledi. Kendisinin oturuşu­nu, ellerini yüzüne götürüşünü ve sonra da ambulans olay yerme varırken ağlayışını gördü. Filmin sonunda içine atladı ve tıpkı büyük bir elektrik süpürgesi tarafından çekiliyormuş

gibi filmin sonundan başına bir buçuk saniyede çekildiğini hayal etti. Bu, şok ve korku duygularını anısından koparttı ve karısıyla yaşadığı hayatı daha kolay hatırlamaya başladı. Ancak ondan sonra karısıyla beraber yaşadığı birçok hoş anıyla ilişkili hale geçebildi.

Aynı teknik, bir çok Vietnam gazisinin ve polis memurla­rının yüz yüze geldiği travma sonrası stres bozukluklarında işe yarar. Ne zaman bir kişi yoğun ve ani bir korkuya kapılsa ya da rahatsız edici bir tepki yaşasa, ister fobi olduğu­nu düşünün ister düşünmeyin, bu işlem çok faydalı olabilir.

Fobiler Gerçekte Nedir?

Herhangi bir korkuya kapıldığınızda aklınızda tutmanız gereken iki şey vardır. Her şeyden önce, fobisi olan bazı insanlar kendilerinde bir sorun olduğunu düşünürler. Aslında, bir şeye fobik bir tepki veriyorsanız, bu beyninizin çok hızlı (iğrenebildiği anlamına gelir. Fobiler tipik olarak, tek sefer­lik bir öğrenme deneyiminin sonucudur. Örneğin, bir kadı­nın, küçük bir kızken üzerine doğru diğer çocuklar tarafın­dan bir yılan fırlatıldığı için bir yılan fobisi vardı. Ne zaman bir yılan görse ya da bir yılanı düşünse, bir şekilde, bilincin­de olmaksızın, kendisine doğru uçarak gelen o tehlikeli ve korkutucu yılanı düşünüyordu. O tek bir deneyim, yirmi yıl­dan uzun bir süredir süren bir korku yaratmıştı. Ne de olsa, bir yılan gördüğünde korkmayı asla unutmamıştı. Bu, hızlı öğrenme becerisinin güçlü bir kanıtıydı.

Unutulmaması gereken ikinci önemli şey, korkunun, bi­linçaltınızdan gelen bir iletişim olduğudur. Bilinçaltınız size, tehlikenin var olduğunu ve dikkatli olmanız gerektiğini ilet­meye çalışmaktadır.

Sıradaki alıştırma olan "Hızlı Fobi Tekniğinde" adımların her birini büyük bir açıklıkla geçmeniz önemlidir. Bu alıştır­mayla daha önceki iki alıştırma arasındaki benzerlikleri fark edeceksiniz. O iki alıştırmanın etkisini deneyledikten sonra, şimdi, onları bir teknikte özümsemeye hazırsınız. Bu tekniği kullanarak, korku dolu deneyiminizi, hiçbir ilişkinizin kalma­dığı bir anıya dönüştürebileceksiniz. Bu yöntem, güçlü olum­suz duygularını saf dışı etmek istediğiniz her durum, anı ya da olay için uygundur. Bu teknik aynı zamanda daha az yo­ğunluktaki rahatsız edici anılar için de kullanılabilir. Çok güçlü bir rahatsız edici anı için kullanıyorsanız, birinin bu iş­lemden geçmenizde size yardımcı olmasını isteyebilirsiniz.

Uygulama:29

Konu: Hızlı Fobi Tekniği

Bu yöntem yoğun korkularda ya da fobilerde çok etkili ol­masına rağmen, bu işlemi, hafif korku verici bir durumu kullanarak iyice öğrenmenizi tavsiye ederiz.

Korku Verici Durum. Bir dakika durun ve hafif korkutu­cu bir durumu düşünün. Bu istemediğiniz bir telefon konuş­masını yapmak, bir sunuş yapmak ya da sizi korkutan başka herhangi bir durum olabilir. Onu, bu korku duygusunu azıcık hissetmenize yetecek kadar düşünün. Korkuyu yaratan par­çanıza erişebileceğinizden emin olmak istiyorsunuz.

Film Salonu. Şimdi, zihninizin gözünde, büyük bir film salonunda oturduğunuzu hayal edin. Kendinizi perdede, korku dolu tepkiyi ilk verişinizden hemen önceki sabit bir karede görün. (Eğer bu korkuyu yaşadığınız ilk seferi hatır­layamıyorsanız, bu korku dolu tepkiyi en yoğun hissettiği­niz zamanı düşünün.)

Vücudunuzu Terk Edin. Şimdi vücudunuzun dışına doğru süzüldüğünüzü ve yukarıya, projeksiyon odasının ol­duğu yere çıktığınızı hayal edin. Böylece oradan bakabilir ve kendinizi perdede izleyen kendinizi görebilirsiniz. (Yük­seklik fobiniz varsa, projeksiyon odasına çıkmak yerine sırada on sıra arkaya gittiğinizi hayal edin.) Oradan çıkma­nız talimatı verilene kadar bu projeksiyon odasında kalın.

Bir Film İzleyin. Kendinizi izleyen kendinizi izlerken, o korku verici olayda gerçekleşen şeylerin siyah beyaz bir fil­mini oynatmaya başlayın. Olayın sonuna ulaşana ve trav­ma bitene ve güvenlikte olduğunuzu filmden anlayana ka­dar, o filmi projeksiyon odasından izlemeye devam edin. Bu noktada, filmi durdurun ve onu, travmayı atlattığınızdaki kendinizin sabit bir resmine dönüştürün.

Filmi Sondan Başa Doğru Oynatın. Şimdi, projeksi­yon odasını terk edin ve perdedeki sabit resmin içine girin ve deneyimi sondan başa, renkli, tıpkı zaman tersine çevril­miş ve dev bir elektrik süpürgesi tarafından filmin sonun­dan başına doğru çekiliyormuşsunuz gibi yaşayın. Bunu ça­bucak, yaklaşık bir buçuk saniye içinde yapın. Eğer faydalı olacağına inanıyorsanız, bu adımı birkaç kere daha tekrar­layın. Bitirdiğinizde, fiziksel olarak ayağa kalkın ve vücu­dunuzu oraya buraya hareket ettirin. Kollarınızı sallayın ve derin bir nefes alın.

Kontrol Etmek. Şimdi, o deneyimi tekrar düşünün ve verdiğiniz tepkiye dikkat edin. Zihninizde korkunuza 1'den 10'a bir derece verin. 10 en kötüsü olsun. Eğer verdiğiniz derece 2'den fazlaysa, her adımı titizlikle yapmaya dikkat ederek bütün işlemi tekrarlayın.

 

 

Az önce yarattığınız değişimi gerçek hayatta test ederken tedbirli olmak önemlidir. Örneğin, eğer yükseklik korkunuz vardıysa, oldukça yüksek bir yere gidebilir, pencereden aşağı bakabilir ve korkunuzun nasıl değiştiğine bakabilirsiniz. Ken­dinizi, kişisel güvenliğinize saygılı bir biçimde, nazikçe ve dik­katlice test edin. Tehlikeli durumlarda uygun tedbirleri alın.. Korkunuz herhalde sizi bu durumların dışında tutmuştur, o yüzden onlarla nasıl başa çıkacağınız konusunda fazla bir de­neyiminiz yoktur. Bazı durumlar hakiki tehlikeler içerirler. Bu sebeple, buna saygı duymak ve onlarla tedbirli ve kaynak dolu olarak nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek önemlidir.

Hızlı Değişim İhtiyacı

Çoğu insan, yoğun korku dolu ya da rahatsız edici bir tepki­nin bu kadar çabuk ve kolay değiştirilebileceğine inanmakta güçlük çeker. Birçok insan, hatalı bir şekilde, değişimin uzun sürmesi ve yavaş gerçekleşmesi gerektiğine inanırlar. Deği­şimin genellikle uzun bir zaman almasının tek sebebi, kulla­nılan yöntemlerin ilkel ve uygunsuz olmasıdır. Uygun bir an­layış ve metodlara, değişim daha hızlı gerçekleşebilir.

Aslında, yavaş değişemezsiniz! Beyniniz çok hızlı öğrenir. Eğer beş yıl boyunca her gün, bir film bir karesini izleseydi­niz, birine filmin konusunu anlatmanız güç olurdu. İmkan­sızlaşırdı; filmin anlamını sadece, kareler çok hızlı aktığında anlayabilirsiniz. Richard Bandler'ın dediği gibi, "Bir şeyi ya­vaş yavaş değiştirmeye çalışmak, bir konuşmayı günde bir kelime konuşarak sürdürmeye benzer."

İnsanlar genellikle sorarlar, "İşe yaraması için bu işlemi hangi sıklıkla uygulamam gerek?" Bu işlemi, hakkını vere­rek bir kere uyguladığınızda, bir daha asla tekrar yapmanıza gerek kalmaması gerekir. Değişim kalıcıdır. Bu rahatsız edi­ci anıya ya da fobiye sahip olmayı çok hızlı öğrendiniz ve onu değiştirmeyi de en az o kadar hızlı öğrenebilirsiniz.

Hızlı Fobi Tekniğinin ne yaptığını, nasıl çalıştığını ve ne için faydalı olduğunu anlattık ve gösterdik. NLP'de, bütün teknikler neye faydalı oldukları ve ne işe yaradıkları bakı­mından anlatılırlar. Ne yapmadıklarını ve ne için kullanıl-mamaları gerektiğini göstermek de eşit derecede önemlidir.

Eğer fobi işlemini hoş deneyimlerde kullansaydınız, onlar da etkisiz hale geleceklerdi ve bu da faydalı bir şey olmaya­caktı. Eğer bu işlemi, bir ilişkinizdeki bütün iyi deneyimlerde kullansaydınız, iyi duygular kaybolacak ve ilişki büyük ihti­malle bitecekti.

Fobi tekniğini, ani şoklara karşı ya da daha önceki örnek­te anlatıldığına benzeyen, bir kişinin ölüş biçimine verilen travmatik tepkilerde kullanabilirsiniz. Ölüm olayına verilen

hu travmatik tepki, değer verilen bir ilişkinin ve o kişiyle iliş­kili olarak yaşadığınız bütün harika deneyimlerin bitmesin­den oldukça farklıdır.

Eğer fobi tekniğini, matem tutan bir kişinin kaybında uygulasaydınız, ya etki etmeyecek ya da kişiyi daha beter bir duruma sokacaktınız çünkü matemin yapısı, fobininkinin tam tersidir. Bir fobide, kişi, hoş olmayan bir anıyla ilişkili hale girer; matemdeyse kişi, çok hoş bir anıyla ilişkisiz hale göçer. İki sorunun yapısı birbirlerinin tersi olduğundan, bu iki sorunun çözümü de birbirlerinin tersidir. Bu, ilişkili ve ilişkisiz olmanın, başka NLP tekniklerindeki diğer kullanım­larının bazıları konusunda bir ipucu sunar.

Üç Algısal Pozisyon

Şimdiye kadar, iki düşünme açısını incelediniz: ilişkili olmak ve ilişkisiz olmak. Bu iki bakış açısından uygun bir şekilde faydalanarak, yaşamınızda etkileyici değişiklikler gerçekleşti-ı eh ileceğinizi keşfettiniz. Hem kişisel etkililiğinizi hem de ha­yatınızı yaşarken kullandığınız bilgeliği büyük ölçüde arttır­mak için kullanabileceğiniz üçüncü bir bakış açısı daha vardır.

Önce, ilişkili ve ilişkisiz olmaya yeni isimler koymak istiyo­ruz. İlişkili olmak, kendiniz pozisyonunda olmak olarak düşü­nülebilir. Şeyleri kendi gözlerinizden deneyliyor, kendi fizyo­lojinizi hissediyor, olayları kendi değerleriniz ve kendi zihinsel filtrelerinizle değerlendiriyorsunuz. Bu kendiniz pozisyo­nu, dünyadaki bakış açılarından biridir. İlişkisiz olmak size, kendinizin izleyen bir gözlemci olduğunuz bir başka bakış açı­sı sağlar. Kayıtsız, olaylarla duygusal bağı olmayan bir bakış açısıdır. Bu, olayı objektif olarak değerlendirmenizi sağlar.

Size sunmak istediğimiz üçüncü ve yeni bakış açısı, bir başkasının deneyimlerini benimseyeceğiniz diğeri pozisy­onunda olmaktır. Birisiyle anlaşmazlık ya da münakaşa için­deyseniz, diğeri pozisyonunu benimseme becerisi özellikle önemli ve faydalıdır. Böylece olayları, kelimenin tam anlamıyla "onun gözlerinden görebilirsiniz." Bir durumu, bir baş­kasının gördüğü gibi görmek, ona katılmak zorunda olduğu­nuz ve kendi bakış açınızı terk etmeniz gerektiği anlamına gelmez. Sizi bölen sorunları çözmeye başlamanız için gere­ken ortak zemini bulmak için ihtiyaç duyduğunuz ilave haya­ti bilgileri size verebilir.

Diğeri pozisyonunda olmak, bir başkasının deneyiminin içinde olmak gibidir. Buna bazen empati de denir. Bu, kendi­nizi bir başkasının yerine koyduğunuzda ve bir şeyi onların gözlerinden, onların zihinsel filtreleriyle, kişisel tarihleriyle ve fizyolojileriyle deneylediğinizde benimsediğiniz bakış açı­sıdır. Diğeri pozisyonunu almak, çok sevdikleri biriyle bera­berken birçok insanın doğal ve otomatik olarak yaptıkları bir şeydir. O harika bağlantı kurmuş olma ve beraber olma duy­gusu, kısmen, sevilen kişinin görüşleri, arzuları ve bakış açı­larıyla bütünleşmiş olmaktan gelir.

Birinden bir şeye bizim gözlerimizle bakmalarını istediği­mizde, onlardan, bir konuda diğeri pozisyonunu, bizim pozis­yonumuzu almalarını ve onu bizim deneyleyişimizi benimse­melerini istiyoruzdur. Onlardan, bizimle derin bir empati kurmalarını istiyoruzdur. Çok az insan bunu hakkıyla ve benzeşimli olarak yapmayı öğrenir. Oysa, diğeri pozisyonunu alma becerisi size, davranışınız ya da herhangi bir durum hakkında güçlü ve faydalı yeni bir bakış açısı verir.

Diğeri pozisyonu hakkında daha net bir fikir oluşturmak için, bir film salonunda olduğunuzu ve en sevdiğiniz filmler­den birini perdede izliyor olduğunuzu düşünün; bir karakte­rin duygularını kendiliğinden benimser ve hayalinizde o ol­duğunuzu düşünürsünüz. Örneğin, birisi takip ediliyorsa, si­nema salonunda güven içinde oturduğunuz gerçeğine rağ­men peşinde olunmanın bütün hislerini duyarsınız, elleriniz terler, kalbiniz güm güm atar. Bu tam anlamıyla diğeri po­zisyonuna geçmektir.

Etkili aktörler ve aktrisler, kendilerini karakterin yerine  koyma ve o kişi olma becerileriyle tanınırlar. Ünlü bir aktör, zihin gözünde gerçekten de o kişi olduğunu söylemiştir. Dün­yayı farklı görüp farklı algılayabiliyordu ve hatta kendisinin yapmayacağı ama o karakterin kesinlikle yapacağı şeyleri kendiliğinden yapıyordu.

Gandhi, bir görüşmeye hazırlık olarak, olayları Hinduların, Müslümanların ve İngilizlerin gözlerinden değerlendir­diğini yazmıştır: Belirli bakış açılarını temsil ettiklerini düşündüğü gerçek insanları düşünüp, onların konular hakkındaki düşüncelerini tam olarak anlamak için onların vücut duruşlarını benimsermiş.

Gandhi'yle beraber çalışan kişilerden birinin söylediğine göre, Gandhi, belirli bir pazarlıktan önce, ellerini tanışacağı gibi tutup aklından onun çıkarlarının her birini geçirerek evinin içinde dolanırmış. Gandhi ayrıca, bir teklifte bulunmadan önce, pazarlığın sonuçlarını dünyanın gözlerin­den de değerlendirdiğini söylemiştir. Bu bir gözlemci bakış açısıdır. Bilgeliğinin nedeni, büyük ölçüde, değişik bakış açı­larından bakabilmesidir. Diğeri pozisyonuna geçtiğinizde, bir durumu bir başkasının nasıl deneylediği hakkında yeni ve faydalı bilgiler edinirsiniz.

Herhalde diğeri pozisyonunun önemini kavramanın en iyi yolu, bu pozisyonun eksikliğinin çekildiği durumlara bak­maktır. İnsanların, sadece kendi bakış açılarından bakarak kurarlar almalarının ne kadar yaygın, ama aynı zamanda da ne kadar sınırlayıcı ve zarar verici olduğunu düşünün. Örne­ğin, havayı ya da denizleri kirleten ya da kısa vadeli karlar için yağmur ormanlarını kesen şirketler, sadece kendi bakış açılarından bakarak karar alıyorlardır. Ya da baskıcı ve (otokratik bir patronunuzu düşünün. O kişi, sizin deneyimini­zi düşünmeksizin, sadece kendi bakış açısıyla kararlar ver­ince saplanıp kalmamış mıydı?

Herhalde, hayatınızdan, birinin diğeri pozisyonuna geç­meye ve olayın diğer ucundaki tarafı anlamaya kalkışmadığı,

daha başka birçok hoş olmayan örneği düşünebilirsiniz. Eğer iki tarafta diğerinin deneyimine gerçekten girebilseydi hayat ne kadar basitleşir ve hoşlaşırdı? Diğeri pozisyonuna geçme ve bir başkasının deneyiminin içine girme becerinizi geliştir­mek için sıradaki alıştırmayı yapın.

Uygulama:30

Konu: Diğeri Pozisyonuna Geçmek

1.     Çatışmalı Durum. Bir başkasıyla anlaşmazlık ve çatış­ma içinde olduğunuz, bir parça sorunlu belirli bir durumu düşünün.

Kendiniz Pozisyonu. Bu olayın filmini kendi bakış açı­nızdan oynatın. Bu olayı, kendi gözlerinizden bakarak, ger­çekte olan şeyleri deneyleyerek tekrar yaşadığınızı hayal edin. Neler duyup hissettiğinizi, elde edebildiğiniz bütün bil­gileri fark edin. Bu bölümün sonuna geldiğinizde, filmi başa sarın ve bu çatışma durumunun tam başında durdurun.

Diğer Kişiyi İnceleyin. Film, başındayken pause ile durdurulmuş olarak, bu diğer kişiye bakın. Nasıl nefes alıp verdiğine, vücudunun duruşuna, yüz ifadesine, nasıl hare­ket edip konuştuğuna, sesinin tonuna ve temposuna, bu in­sanın deneyiminin neye benzediğini anlatan bütün davra­nışlara dikkat edin. Ayrıca, bu insanla geçirdiğiniz dene­yimleri ve beğenileri, beğenmedikleri, tavırları, kişisel tari­hi ve kim olduğuna katkıda bulunan bildiğiniz diğer her şe­yi gözden geçirebilirsiniz.

Diğeri Pozisyonuna Geçin. Şimdi farkındalığınızın, onun gördüğünü görmek ve duyduğunu duymak amacıyla, belki de o kişinin omzunun ardından bakarak, o kişiyle bütünleşmek için vücudunuzun dışına doğru süzülmesine izin verin.

Kendinize, "ben ........ bir kişiyim" diyerek beğenilerini ve beğenmediği şeyler hakkındaki fikirlerini ve kişisel tar­ihini benimseyin. Buna, onun bildiğiniz bütün karakter özelliklerini ve yönlerini benimseyerek devam edin.

Farkındalığınızın onun vücudunun içine girmesine ve onun vücut duruşunu, hareket tarzını ve daha önceden ak­lınıza not ettiğiniz diğer sözsüz davranışlarını benimsemesine izin verin. Bu kişiliğe daha da çok bürünmeye devam ederken, gerçekten bu insan olmanın nasıl bir şey olduğunu hissedin.

5.     Filmi Diğeri Pozisyonundan Oynatın. Şimdi, çatış­malı durumun filmini, bu sefer onun bakış açısından izleye­rek oynatın. Bu diğer kişi olarak, aynı çatışmalı durumu nasıl deneyliyorsunuz? Neler hissediyorsunuz? İstekleriniz, umutlarınız ve korkularınız neler? Olumlu niyetleriniz ne­ler ve bu zor durumla nasıl başa çıkmaya kalkıyorsunuz? Bu filmi sonuna kadar oynatırken, kendi davranışınızın bu diğer kişiye nasıl göründüğü ve hissettirdiği hakkında ne­ler fark ettiniz? Bu kişinin deneyimi hakkında daha neler öğrenebilirsiniz?

6.     Kendiniz Pozisyonuna Geri Dönün.   Farkındalığınızın tekrar yukarıya doğru süzülmesine ve kendi vücudunu­za dönmesine izin verin. Gözlerinizi açmadan ve bu diğer kişinin kimliğinin bütün öğelerini orada onunla bırakma­dan önce, kendiniz olmaya tamamen dönmek için ihtiyacı­nız olan bütün zamanı kullanın.

 

Bu alıştırmayı titizlikle yapmak için gerekli zamanı ayıran çoğu insan, diğer kişi ve kendilerinin bu kişiye nasıl gözüktü­ğü hakkında birçok şey öğrenirler. Bu bilgi genellikle, bir anlaşma zemini bulmak ve çatışmayı çözümlemek için neler yap­maya başlanması gerektiği hakkında önemli mesajlar içerirler.

Bir önceki alıştırmada, kendiniz pozisyonunu nasıl terk edeceğinizi ve o pozisyonu tam anlamıyla deneylemek üzere diğeri pozisyonuna nasıl geçeceğinizi öğrendiniz. Daha önce do, hoş olmayan duygularla ilişkisiz hale geçmek ve daha kaynak dolu olmak için, kendi deneyiminize gözlemci pozisyonundan nasıl bakabileceğinizi öğrenmiştiniz. Ancak, gözlemci pozisyonunu kullanmak için bir yol daha vardır: kendi­niz ve diğer kişi arasındaki etkileşimi gözlemlemek. Bunu nasıl faydalı olabileceğini deneylemek için sıradaki alıştır­mayı kullanın.

Uygulama:31

Konu: Tarafsız Gözlemci

Çatışmalı Durum. Bir önceki alıştırmada kullandığınız
çatışmalı duruma dönün

Kendiniz Pozisyonu. Bu durumda, tekrar kendiniz po­zisyonunu alın. Bu sefer, kendinizi o olaya tamamen döndürebildiğiniz sürece bütün filmi oynatmanıza gerek yoktur.

Diğeri Pozisyonu. Şimdi, aynı şekilde diğeri pozisyonu­nu alın. Yine, tamamen bu durumun içindeki o kişi olabiliyorsanız bütün filmi oynatmanıza gerek yoktur.

Gözlemci Pozisyonuna Geçin. Şimdi, hem kendinizi hem de bu diğer kişiyi açıkça görüp duyabildiğiniz bir po­zisyona geçin. Bu gözlemcinin, kendinizi gördüğünüz yerle ve diğer kişiyi gördüğünüz yerle eşit uzaklıkta olduğuna emin olun. Ayrıca kendinizin ve diğer kişinin göz hizasında bir yerden (daha alçaktan ya da yukarıdan değil) gözlendi­ğinize de emin olun.

Filmi bir Gözlemci Olarak Oynatın. Şimdi, filmin ta­ mamını oynatın ve olayın gelişmesini, sanki bu iki kişiyi ilk defa gözlemliyormuşsunuz gibi, bir gözlemci olarak izleyin ve dinleyin. Bu tarafsız bakış açısından, ikiniz arasındaki etkileşime büyük bir dikkat gösterin. Özellikle, birinizin yaptığı bir şeyin diğerinizi nasıl etkilediğine ya da tetiklediğine, birinizin davranışının diğerindeki duygulara nasıl yol açtığına vs dikkat edin. Gözlemci pozisyonundan, bu etkile­şim hakkında öğrenebildiğiniz her şeyi öğrenin. Bu etkileşi­mi izlerken, kendinizi bu pozisyonda nasıl hissediyorsunuz?

 

Birçok insan bu alıştırmada, kendi davranışlarının diğerlerinin tepkilerini nasıl tetiklediği hakkında önemli ve fayda­lı anlayışlar kazanırlar. Bunun da ötesinde, bu anlaşmazlığa kendilerini kaptırmış bu insanların her ikisi için de derin bir şefkat hissederler.

Bilgelik ve Dehanın Bir Temeli

Üç pozisyonun hepsi de (kendiniz, diğeri ve gözlemci) benzer­siz bilgiler ve anlayışlar sağlarlar. Bu üçü arasında istediği­niz gibi geçiş yapabildiğiniz zaman, bütün bu bilginin birleşi­mi gerçek bilgelik için bir temel sağlar.

NLP'nin geliştiricilerinden biri olan Robert Dilts şöyle de­mişti: "Mükemmellik, sizin pozisyonunuz için tutkulu bir adanmışlıktır. Bilgelik ise sizin, diğerinin ve gözlemcinin po­zisyonları arasında bilinçli olarak ileri geri hareket edebilme becerisidir." Bunu ne kadar tam ve hakkını vererek yapabi­lirseniz, kişisel etkililiğinizi o kadar geliştirirsiniz. Aynı zamanında, ister pazarlık ediyor, ister bir sunuş yapıyor, ister ye­ni bir müşteriye bir yaklaşımda bulunuyor ya da çocuğunuza tepki veriyor olun, becerikli bir düşünme sürecini muhafaza tıtme becerinizi de zenginleştirirsiniz. Son olarak, bu işlemle­ri kullanınca, zihinsel esnekliğinizi ve çeşit çeşit insanla ve uluyla etkili ve olumlu bir şekilde başa çıkma becerinizi de arttıracaksınız.

Kendiniz, diğeri ya da gözlemci bakış açılarını tam olarak benimseyebilme becerisi, dünyamızda ender rastlanır bir olaydır. Einstein, Gandhi, Mozart, Disney ve daha başka bir­çok deha bu bakış açıları hakkında yazmışlar ve bu değişik bakış açılarını, düşünme süreçlerinin bir parçası olarak aktif bir biçimde kullandıklarını yazmışlardır. Örneğin, Einstein, gözlemci bakış açılarını görecelik teorisini yaratır­ken kullanmıştı. Kendisi, "bir başka" Einstein kendisini göz-Ivtnci bakış açısından izlerken, bir ışık demetinin ucunda muitte 300.000 km hızla ilerlemenin nasıl bir şey olacağını hayal etmiştir. Bu düşünceler, evrenin yapısı hakkındaki dü­şüncelerimizi değiştiren teorinin temelini oluşturmuşlardır. Öyküler yaratırken içinde bulunduğu hayal sürecinde, bu üç farklı bakış açısını Walt Disney de kullanmıştır. Öyküye, onların bakış açısından da bakabilmek için planlarken ve kurgularken izleyicileriyle kendi pozisyonunu değiştirmiş­tir. Üç bakış açısı arasında bilinçli olarak dans etmek bu ka­dar önemli olduğundan 30. ve 31. Alıştırmaları yaparken acele etmeyin. Eğer tam olarak yaparsanız, bu üç algısal po­zisyonun her birini benimsemenin faydalılığını keşfedecek­siniz.

Tekniklerinize Çalışın

Bu üç bakış açısının ne kadar değerli olabileceğini anlama­nın herhalde en iyi yolu, onları, çatışmaları çözümlemekte, pazarlık becerilerinde ve müşteri hizmeti becerilerinde ya da organizasyonunuz etkili takımlar kurmaya çalışırken kul­lanmaktır. Bu durumlarda, kendiniz, diğeri ve gözlemci ba­kış açıları arasında bilinçli olarak hareket etmek sizin için ideal olan şeydir. Bu, sizi, başkalarıyla olan ilişkilerinizde akıllıca plan yapmak ve eyleme geçmek konusunda kuvvet­lendirecektir.

Şimdi, korku dolu hissettiğiniz ya da daha fazla seçeneğe sahip olmak istediğiniz, başka insanları da içeren bir durum düşünün. Örneğin, yüz yüze bir tartışmada biriyle başa çık­maktan korkuyor olabilirsiniz. Ya da belki de, hak ettiğinizi düşündüğünüz o terfiyi istemekten çekmiyorsunuz. Belki gö­zünüzü korkutan o müşteriye yaklaşmaktan korkuyorsunuz. Korkunuz her neyse, burada öğrendiğiniz üç algısal pozisyon becerilerini kullanarak, birkaç dakika içinde onu, kişisel et­kililiğe dönüştürün. Korku ve endişe duygularınız üzerinde, hayal edebileceğinizden çok daha büyük bir kontrol sahibi olabilirsiniz.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Korkularınızı ve fobilerinizi yok etmeyi öğrenmek, birkaç basit NLP tekniğini öğrenmek kadar kolaydır. Bu bölümde tartıştıklarımızın tekrarı olarak, öğrendikleriniz şunlardır:

İlişkisiz olmayı ya da kendinizi izleme işlemini, kendi­niz ve hoş olmayan olaylar konusundaki duygularınız arasına mesafe koymak için nasıl kullanacağınız.

Hoş deneyimlerden zevk almak ve hoş olmayanları etki­siz hale getirmek için ilişkili ve ilişkisiz zihinsel halleri­nize nasıl ulaşacağınız.

Hoş olmayan bir olayı etkisiz hale getirmek için, o ola­yın bir filmini nasıl sondan başa oynatacağınız

Korkularınızdan hızla yok etmenize yardımcı olması için Hızlı Fobi Tekniğini nasıl uygulayacağınız.

Üç algısal pozisyonu (kendiniz, diğeri ve gözlemci) ilişki­lerinizi geliştirmek ve yaratıcı ve bilgece kararlara bir temel oluşturmak için nasıl kullanacağınız.

Korkuları ve hoş olmayan duyguları saf dışı etmek, bece­rilerinizi açığa çıkarabilecek ve kendine güven içerisinde İlerlemenizi sağlayabilecek değerli bir hedeftir. Ancak bu he­defler, üç algısal pozisyondan hayatınızın bütün alanlarında faydalanmakla kıyaslandığında önemsiz kalırlar. Alıştırma­lım n sadece alıştırma olduklarını unutmayın: üstleneceğiniz bütün vazifeler için "zihinsel kaslarınızı" esnetip güçlendir­menizi sağlayacak araçlar. Alıştırmaları ne kadar çok kulla­nırsanız, zihniniz da o kadar çevik ve esnek olur.

KORKULARINIZDAN VE FOBİLERİNİZDEN KURTULMAK

Kendine Güven Kazanmak için İlişkisiz Hale Geçmeyi Öğrenmek

Korku normaldir. Köpekbalıkları, kumsallardaki anaforlar ve akıntılar, geceleri tekin olmayan mahalleler, azgın köpek­ler, çete toplantıları ve nükleer savaş başlıkları hepimizi yeterince korkutabilir. Bir parçamız bunların tehlikelerini fark eder. Deneylediğimiz bu endişe dolu duygular mantıksız riskler almamızı engeller ve etrafımızdaki şeyleri değiştir­memiz için bizi motive eder.

Ancak bazen insanlar gerçekte tehlikeli olmayan durum ve şeylerden korkar hale gelirler. Bunlar genelde fobi olarak adlandırılır. Korkunun Yunancası olan phobia sözcüğü, or­tamdaki rahatsız edici bir şeyden güçlü bir şekilde uzaklaş­ma ihtiyacı duygusunu ifade eder. Topluluk içinde konuş­mak, yüksek yerler, fırtınalar, doktor ziyaretleri, uçakta uç­mak, otoyolda araba kullanmak, amirlerle karşılaşmak, bir .şeyler satmak için telefonla insanları aramak, iş için müla­kata girmek, akrabalarınızın eşleriyle uğraşmak bazı örnek­lerdir. Bir durum düşünürseniz büyük ihtimalle o tip durum­lara girmekten korkan birini de bulabilirsiniz. Bunların illa "mantıklı korkular" olmaları gerekmez. Eğer bir durumun içerdiği tehlikeyi zihninizde abartıyorsanız, veya başkaları­nın korkmadığı durumlar sizi evhamlandırıyorsa sizde bir fo­bi ya da "mantıksız bir korku" olabilir. Psikolog Gerald Rosen, Korkmayın: Korkularınızın ve Fobilerinizin Üstesinden Gelmek İçin Bir Program adlı kitabında "Vermont Üniversi­tesindeki araştırmacılara göre 10 Amerikalıdan birinin ciddi bir korkusu yüzünden acı çektiğini, eğer daha hafif korkular da sayılsaydı yüzdenin çok daha yüksek olacağını" belirtiyor. Rosen'in belirttiğine göre Vermont'taki araştırmacılar, fo­bilerin doğal gelişimi hakkında daha çok şey öğrenmek için beş yıl boyunca birçok teşhis edilmiş fobiyi incelemişler. Araştırma bulguları, çoğu çocukluk fobisinin kısa ömürlü ol­duğunu ve belirli bir tedavi görmeden kaybolduğunu ortaya koydu. Bu bulgu, eğer çocuk yetiştirdiyseniz, sizin kendi de­neyiminize benziyor olabilir. Bir yıl çocuk karanlıktan kor­kar, sonraki yıl yabancılardan ve sonraki yıl köpeklerden.

Çocukluk fobilerinin tersine, yetişkinlik fobileri kendi baş­larına kaybolmazlar. Vermont araştırmasındaki yetişkinlerin yarısından çoğu beş yıl boyunca ilerleme kaydetmeyi başara­mamıştır. Bu bireylerin üçte biri daha büyük korkular deneylemiştir. On kişiden birinin ciddi bir korku yaşamasına rağ­men, hepimizin bizi en iyi performansımızı çıkarmaktan alı­koyan ve hayatta geriye çeken korkuları vardır. İster topluluk önünde konuşma korkusu, ister randevu isterken reddedilme korkusu, ister bir toplantı ya da zorunlu telefon konuşmaları yapma korkusu olsun, herkes, bazı durumlarda hakiki tehli­keye kıyasla gereğinden büyük olan korkulara sahiptir.

Herkes yaşamının bir döneminde korkulardan mustarip olduğuna göre, siz de herhalde bu zihin haline eşlik eden en­dişe, panik ya da rahatsızlık duygularını yakından tanıyorsunuzdur. Bilmiyor olabileceğiniz şey ise korkularınızın ve hat­ta kendine güven eksikliğinizin yerine rahatça eyleme geçme becerisini yerleştirebileceğinizdir. Bu zaten sahip olduğunuz ama henüz uygun bir şekilde kullanmadığınız bir beceridir.

Unutmayın, NLP'de biz, Harita bölgenin kendisi de­ğildir diyoruz. New York haritası, Manhattan'm ortasında durup gökdelenlere bakarken gördüğünüz şeylere pek benzemez. Duygularınız; insanlar, olaylar, koşullar ya da şeyler hakkında nasıl düşündüğünüzden kaynaklanır, insanların, olayların, koşulların ve şeylerin kendilerinden değil.

NLP eğitmeni ve Zihnin Yüreği adlı NLP kitabının ortak­laşa yazarlarından olan Connirae Andreas, bir keresinde top­luluk önünde konuşmaktan ödü kopan bir kadınla çalışmıştı, Connirae ondan, korku dolu hissettiğinde yaptığı içsel resmi bilinçli olarak fark etmesini istemişti. Kadın, sunumunu ya­parken dev gibi eleştirel gözleri olan insanlarla çevrelendiğini hayal ettiğini fark etti. Connirae, kadının olayla ilişkisini ko­parıp kendini dışarıdan izlemesini sağladığında bütün korku duyguları yok oldu. Ondan sonra, dinleyicilerin normal bir insan topluluğu olduğunu görebildi. Kelimenin tam anlamıyla ye­ni bir bakış açısı geliştirdi ve bu da içsel haritasını değiştirdi.

Bu bölümdeki yöntemler size, daha önceleri korkmamıza ya da kendimizi tetikte hissetmenize yol açan anılar ve dene­yimler konusunda nasıl yeni bakış açıları kazanabileceğinizi öğretecektir. Bunun sonucu olarak, daha kendine güvenli, kaynak dolu ve etkili olacaksınız.

Yeni Bakış Açıları Yaratmak

İnsanlar yüzyıllardır "bakış açıları" konusunda konuşuyorlar; ama çoğu insan bu deyimi kelime anlamıyla düşünmek yerine bir metafor olarak düşünmüştür. Bir şeyi kelimenin tam an­lamıyla uzaydaki herhangi bir noktadan izleyebilirsiniz. Her farklı bakış açısı size farklı duygular ve bilgiler verecektir. Bi­rinci bölümdeki, kendinizi radara binerken görmekle gerçek-ton binmeyi, raylarda gidiyor olmayı karşılaştırdığınız alıştır­mayı hatırlıyor musunuz? Kendi gözlerinizden ve kendi bakış açınızdan baktığınızda buna ilişkili olmak diyorduk. Kendini­zi radara binerken görmeye de ilişkisiz olmak diyorduk.

İlişkisiz olmak, bir gözlemcinin bakış açısını alıp kendi­nizle duygularınız arasına mesafe koymanızı sağlar. "Hızlı Fobi Tekniğini" kullanarak siz de hayatınızda sizi engelleyen korkuları, örneğin bir toplantıda söyle­mek istediklerinizi ifade etme korkusu, zorunlu bir telefon konuşması yapma korkusu, topluluk önünde bir sunum yap­ma korkusu yada sizi engelleyen herhangi bir kişisel korku sorununu, nasıl anında azaltabileceğinizi öğrenebilirsiniz.

İnsanlar bir durumdan ya da şeyden korktuklarında, ge­nellikle korkutucu durumu hayal eder ve sonra da o hayalin içine girip sanki o anda gerçekten başlarından geçiyormuş gi­bi deneylerler. Ancak, yine aynı durumu hayal ettiklerinde ama kendilerini dışarıdan izlediklerinde, sadece gözlemcinin duygularına sahip olacaklardır. İlişkisiz olmak kendinizin hoş olmayan bir deneyim yaşamasını izlemenizi ve olayla ba­ğı olmayan bir gözlemci olarak kaldığınız sürece onunla kor­ku hissetmeden başa çıkabilmenizi sağlayacaktır.

Ruh Hallerin Fizyolojisi

İlişkisiz bir görüntü kullandığınızda, gözlemci bakış açınız ruh halinizi kontrol etmenizi sağlayan tek parçanız değildir. Vücudunuzun duruşu da bu farklı ilişkili ya da ilişkisiz ruh hallerinize katkıda bulunur. Şu alıştırmayı deneyin. Unut­mayın, NLP deneyim hakkındadır, sadece kuru bilgi değil. Alıştırmaları yapmak bu bilgileri kullanmanın en iyi yolu­dur. Düz arkalıklı bir sandalyeye, sırtınız sandalyenin arka­lığından yedi-sekiz santim uzakta olacak şekilde oturun. Sandalyenin arkasına rahatça uzanın ve omuzlarınızın bi­razcık daha arkaya doğru gittiğini hissedin. Bunu yaparken, gözlerinizin gevşemesine ve hiçbir şeye odaklanmadan bak­masına izin verin. Çenenizi hafifçe kaldırın ve kafanızın ar­kaya doğru gitmesine izin verin. Vücudunuzun sabitleştiğini hissedin. Bu duruşa eşlik eden tarafsızlık hissini fark edin. Bu, ilişkisiz olmanın fizyolojisidir.

Şimdi, sırtınızın alt kısmı sandalyeye dokunacak şekilde sandalyeye yerleşin ve yavaşça öne doğru eğilin. İki yöne bir­den bakarak, eğer size bir top atılsaydı vücudunuzla ne yapmanız gerekeceğini hayal edin. Bu fizyoloji olayın daha içindedir. Bu, ilişkili bir fizyolojidir.

Diğer insanlar bu çeşit bir fizyolojiyi aldıklarında, çevrede olup bitenlere daha çok katılım gösterdiklerine dikkat edin. fizyolojinizin, ilişkili ya da ilişkisiz hale geçme beceriniz üzerinde çok etkisi olabilir. İlişkililik ya da ilişkisizliği içeren herhangi bir işlemi ya da tekniği uygularken, tekniğin her biri için uygun olan fizyolojiyi almak isteyeceksinizdir.

Başkalarıyla iletişim kurarken ilişkisizliği, ilişkililiğe tanıyabilmek çok faydalıdır. İnsanlar ilişkisiz olduklarında, deneyimi analiz etmeye ve ona katılmaktansa hakkında düşünmeye daha meyilli olacaklardır. İlişkili olduklarında, deneyimin "içinde" olacak ve onu tamamen hissedeceklerdir.

Ruh Hallerinize Nasıl Ulaşırsınız?

Bir başka kısa deney yapalım. Geçmişinizden, biri hoş, diğeri de hoş olmayan iki anıyı düşünün. Bu iki anıyı, her birini doğal olarak nasıl deneyliyorsanız öyle yeniden deneylemek için bir dakikanızı ayırın. Bu deneyimleri nasıl hatırladığını­zı fark edin. Onları ilişkili olarak yeniden mi yaşıyorsunuz yoksa sadece ilişkisiz olarak deneyiminizi gözlemliyor ve kendinizi belli bir mesafede bir filmin ya da fotoğrafın içinde ini görüyorsunuz?

Bu hoş ve hoş olmayan anıları hangi biçimde hatırlamış Olursanız olun, geri dönün ve onları tersine çevirin. Eğer hoş olmayanda ilişkisiz haldeydiyseniz görüntünün içine girin ve bunun duygularınızı nasıl değiştirdiğini fark edin. Eğer o anda ilişkili idiyseniz, vücudunuzun dışına çıkın ve kendinizi ilişkisiz görün ve bunun duygularınızın nasıl değiştirdiği­ni fark edin.

Şimdi, o hoş anıyı nasıl hatırladığınızı düşünün. Eğer hoş anıda ilişkisiz idiyseniz, içine girin ve onu, sanki şu anda olu­yormuş gibi deneyleyin. Eğer o anıda ilişkili idiyseniz, bir an işin dışına çıkın ve onu izlemenin nasıl bir şey olduğunu görün.

Bir anıyla ilişkili olduğunuzda, orijinal olayda hissettiği­niz hoş olan ya da olmayan bütün duygulara sahip olma eğili­mi göstereceksinizdir. İlişkisiz olduğunuzda genellikle sade­ce tarafsız gözlemcinin duygularına sahip olacaksınızdır. Bu deneyimi yaşadıktan sonra, olayları hatırlamak için hangi yolları kullanmak isteyeceğiniz açıktır. Olumlu deneyimleri ilişkili bir şekilde ve olumsuzları da ilişkisiz bir halde hatır­lamak isteyeceksinizdir.

Bu becerileri nasıl kullanmamanız gerektiğinin bir örne­ği, bir yeni yıl partisinde harika vakit geçiren bir kadınla ilgi­lidir. Saatlerce eğlendi, dans etti... hatta topluluk için şarkı bile söyledi ve oradaki en komik kişiydi. Sabaha doğru saat ikide, herkes ayrılmadan az önce, kadın kahve içerken biri yanından geçti ve koluna çarptı. Kahve bütün beyaz elbisesi­nin önüne döküldü. Kadın dehşet içinde ayağa fırladı ve "Bü­tün gecem berbat oldu!" dedi. Birkaç ay sonra, markette o ge­ceki partiye katılan biriyle karşılaştı. Bu kişi parti hakkında konuşmaya başlayınca, kadın onun sözünü kesti ve bitkin bir sesle, "Lütfen benimle o parti hakkında konuşma. Berbat bir geceydi!" dedi.

Bu kadın partinin yaşam kaynağı olma deneyimini yaşadı ve sonra tek bir olumsuz anla bütün her şeyi mahvetti. O ge­cenin bütün hoş anılarının zevkini çıkarmak yerine partinin sonundaki kahvenin dökülmesi deneyimiyle ilişkili hale girdi ve eğlendiği bütün saatlerle ilişkisiz hale geçti. Bu bir partiyi hatırlamanın çok akıllıca bir yolu değildir ve hayatı yaşama­nın çok kullanışlı bir yolu da değildir.

Depresyona giren insanları ele alın. Bunlar genellikle, olumlu deneyimleriyle ilişkisiz olan ve olumsuz deneyimleriy­le ilişkili olan kişilerdir. Şimdi, tanıyor olabileceğiniz, tipik olarak duygusal iniş çıkışlar yaşayan insanları düşünün. Bir an çıkışta bir sonraki an iniştedirler. Bunlar hoş olsun ya da olmasın hemen hemen bütün deneyimleriyle ilişkili olan ve seyrek olarak ilişkisiz hale geçen kişileridir. Ayrıca hayatın çoğunu bir gözlemci pozisyonundan deneyleme eğilimi olan ki siler vardır. Bunlar, genellikle, mühendislik ya da bilgisa­yar programcılığı gibi analiz etmeyi gerektiren meslekleri tercih ederler. Diğer insanlardan çok kavramlara, bilgiye ve somut şeylere odaklıdırlar.

Eğer hayatınızdan gerçekten zevk almak istiyorsanız, bütün hoş duyguları hissetmek ve onları gelecekteki sonuçlara yol açacak olumlu tavırları destekleyecek olumlu kaynaklar olarak kullanmak için anılarınızla ilişkili hale gelmek isteye­ceksinizdir.

Hoş duyguların fizyolojisi vücudunuz için hoşnutsuzluğun stres dolu fizyolojisinden çok daha sağlıklıdır. Vücudunuz hoşnutsuzluğa tipik olarak "kaç ya da savaş" fizyolojisiyle tep­ki verecektir. Bu, gerçekten tehlikeli bir durumdan kaçmak için faydalıdır ama sıradan hoşnutsuzluk verici durumlarda sadece gerilim, yüksek kan basıncı ve bütün diğer fizyolojik .stres tepkileriyle sonuçlanır. Bütün o kötü duyguları bir kere deneylemiş olmanız yeterince kötüdür, neden onları tekrar tekrrar deneyleyesiniz ki? Rahatsız edici bir anıyla ilişkisiz ha-le geçtiğinizde, kendinizi hâlâ orada mutsuz olarak görebilir­siniz böylece de gelecekte neyi deneylemek istemediğinizin hâlâ farkında olabilirsiniz. Hiçbir değerli bilgiyi kaybetmiyor­dunuz ve hâlâ o deneyimlerden edindiğiniz önemli dersleri hatırlayabilirsiniz. Tek kaybettiğiniz, düşünüşünüzü ve yaratıcı­lığınızı en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda sınırlayan kö­tü duygular. Hoş olmayan anılarla ilişkisiz hale geçerek, bece­rikli ve yaratıcı kalabilir, hayatın sunduğu zorluklarla daha iyi başa çıkabilirsiniz. Ne zaman ilişkili, ne zaman ilişkisiz ola­cağınızı seçmeyi öğrenmek size hayatınızı değiştirmek için et­kili bir yol sunar. Bir sonraki adım bilinçaltınıza öğretmektir böylece bu tercihi otomatik olarak hayatınıza geçirebilirsiniz. Eğer bu tip bir otomatik seçimi zaten deneyliyorsanız sırada­ki alıştırma sizin için gereksiz olabilir. Ancak zevklidir ve yi­ne de hayatınızda önemli bir değişim yaratabilir.

Uygulama:27

Konu: İlişkili İlişkisiz Olmak

ilişkili Olmak

Fizyoloji.  İlişkili olmanın fizyolojisinden faydalanın. Öne doğru eğilin, bir taraftan diğer tarafa bakın, şu anda hangi duyguları hissediyorsanız hissedin ve hareket etmek, bir sonra ne olacağına uygun olarak eyleme geçmek üzere hazır hissedin.

Hoş bir Anıyla İlişkili Hale Gelin. Şimdi hoş bir anı­nızı düşünün ve onunla tamamen ilişkili hale gelin. Böylece o olayın tekrar içine girer, kendi gözlerinizden bakar, o za­man gördüklerinizi görür, duyduklarınızı duyar ve o olayda orijinal olarak yaşadığınız bütün iyi duyguları hissetmenin tadını çıkarabilirsiniz.

Adımı Tekrarlayın. İlişkili olmanın fizyolojisini ko­rurken teker teker başka birçok hoş anıyı kullanın. Hoş anıları farklı konulardan seçin: iş, oyun, ev, bazıları sportif, bazıları tensel, kişisel tatmin, diğerleri tarafından saygı görme vs. Her biriyle tamamen ilişkili hale gelin, böylece o olumlu ve kaynak dolu duygulan tamamen hissetmenin zevkini çıkarabilirsiniz.

Zihninizden Sadece Olumlu Olarak İlişkili Olma­sını İsteyin. Şimdi gözlerinizi kapatın ve bilinçaltı aklını­za, olumlu anılarla, onları ne zaman hatırlarsanız otomatik olarak ilişkili hale gelmenize izin vererek sizin için olumlu bir kaynak olmaya razı olup olmayacağını sorun. Hemen hemen bütün olaylarda bunun, hayattan daha çok zevk al­manızı ve hayatın kaçınılmaz zorlukları karşısında daha başarılı olmanızı sağlayacak olan akıllıca bif seçim olacağı­nı anlayın. Bu içsel mesajın duyulduğundan ve olumlu ola­rak yanıtlandığından emin olmaya zaman ayırın. Bir an için durun ve gevşeyin.

İlişkisiz Olmak

İlişkisiz Olmanın Fizyolojisi. İlişkisiz olmanın fizyolo­jisinden faydalanın. Arkanıza yaslanın ve omuzlarınızın bi­raz daha geriye gittiğini hissedin. Kafanız da arkaya gider­ken çenenizin bir parça yukarı kalkmasına izin verin ve bı­rakın bütün vücudunuz sabitleşsin.

Olumsuz Anıyla İlişkisiz Hale Geçin. Şimdi bir parça olumsuz bir anınızı düşünün ve onunla tamamen ilişkisiz hale geçmek için biraz zaman ayırın. Kendinizi o anının içinde, sanki televizyonda bir film izliyormuş gibi görün. Filmi siyah beyaz yapmanın ya da televizyonu uzaklaştır­manın ve filmin daha loş ve daha az net olmasına izin ver­menin yardımı olabilir. Eğer ilişkisiz hale geçmekte sorun yaşıyorsanız, onu kalın bir pleksiglas parçasının ardından izlediğinizi hayal edin. Tarafsız ama ilgili ve meraklı bir gözlemci olma duygusunun zevkini çıkarın.

Adımı Tekrarlayın. Geniş bir olaylar yelpazesinden seçtiğiniz diğer birçok olumsuz anıları kullanın; işinizdeki, evinizdeki,  oyun  sırasındaki,  başkalarıyla ve yalnızken olan hoş olmayan deneyimler, hayal kırıklıkları ve hatalar vs. Her biriyle tamamen ilişkisiz hale geçin. Böylece taraf­sız ama ilgili ve meraklı bir gözlemci olmanın zevkini çıka­rabilirsiniz.

Zihninizden Sadece Olumlu Olarak İlişkili Olma­sını İsteyin. Şimdi gözlerinizi kapatın ve bilinçaltı aklını­za, olumsuz anılarla, onları ne zaman hatırlarsanız otoma­tik olarak ilişkisiz hale geçmenize izin vererek sizin için olumlu bir kaynak olmaya razı olup olmayacağını sorun. Hemen hemen bütün olaylarda bunun, hayattan daha çok zevk almanızı ve hayatın kaçınılmaz zorlukları karşısında daha kaynak dolu olmanızı sağlayacak olan akıllıca bir se­çim olacağını anlayın. Bu içsel mesajın duyulduğundan ve olumlu olarak yanıtlandığından emin olmaya zaman ayırın.

 

 

 

Olumlu kaynaklar olmaları için hoş olmayan anıları bey­ninizde işleyebileceğiniz bir başka faydalı yol daha vardır ve bu da onları sondan başa oynatmaktır. Bunun ne kadar fayda­lı olabileceğini keşfetmek için sıradaki alıştırmayı kullanın.

Uygulama:28

Konu: Bir Filmi Sondan Başa Oynatmak

Hoş Olmayan Anı. Bir parça rahatsız edici bir anınızı düşünün ve onu şu anda nasıl hatırlıyorsanız öyle bir filmi­ni oynatın. Bu filmi izlerken ve dinlerken, sahip olduğunuz rahatsız edici duygular nelerse onları fark edin. Onu baş­tan sona net bir şekilde oynatın.

Filmi Sondan Başa Doğru Oynatın. Şimdi o filmin so­nuna adım atıp içine girin ve bütün filmi renkli ve çok hızlı olarak, sadece bir buçuk saniye içinde geriye doğru oynatın. Tıpkı deneyimin içindeymişsiniz ve zaman çok büyük bir hızla geriye gidiyormuş gibi olacaktır. Eğer isterseniz bunu iki ya da üç kere daha yapın.

Test Edin. Şimdi 1. Adımda oynattığınız filmin aynısını oynatın ve ona tepki olarak hissettiğiniz duygulara tekrar dikkat edin.

 

 

 

Çoğu insanda, orijinal rahatsız edici duygular etkisiz hale gelmiştir. Deneyimi sondan başa doğru yeniden yaşamak, de» neyimin beyindeki düzenini korkuyu yok edecek şekilde de­ğiştirir. Artık isteseniz de korkuyu hissedemezsiniz. Bu işle­mi zihninizde yapmak korkuyu olaydan çekip çıkarmış gibi­dir. Bir olayın içinde sondan başa olmak, olayın sonuna atla­mak ve her şeyi tersten yaptığınızı, tersten yürüdüğünüzü, tersten konuştuğunuzu, bütün işlemi tersten yaptığınızı ha­yal etmek anlamına gelir. Sanki videonuzda hızlı bir başa sarma modunda oynatılmak üzere programlanmış bir filmde başrolü oynar ve kendinizi daha gerçekleşmeden deneyimin

hacında bulursunuz.

Bu işlem işe yaramadığında bunun sebebi kişinin kendi­nin sondan başa doğru oynattığı bir film yapmış olması, sahi­den içinde olmaktan ve tersten hareket etmenin duygulanım­larını hissetmektense kendilerini bunu yaparken izlemiş ol­masıdır. Onu hakikaten sondan başa yaşamalısınız. Dev bir kauçuk kayış tarafından deneyimin sonundan başına doğru kaydırıldığınızı hayal etmek ve başlangıca doğru çok hızlı ha-roket ettiğinizi hissetmek yardımcı olabilir.

İlişkisiz hale geçmeyi filmi sondan başa oynatmakla birleştirmek her iki yöntemin tek başına olduğundan çok daha güçlü bir yöntem sunar. En güçlü fobiyi ya da travmatik anı­yı bile etkisiz hale getirmeye yetecek kadar güçlü bir yöntemdir bu. Bu yöntem Richard Bandler tarafından, John Grinder ile birlikte geliştirdiği daha eski yöntemin daha gelişmiş bir hali olarak geliştirilmiştir.

Bir sigorta satıcısının asansör korkusu vardı. Eğer müşte­ri Hinin ofisi üçüncü ya da dördüncü katın yukarısındaysa merdivenlerden çıkması ya da görüşmeyi iptal etmesi gereki­yordu. Bu korku gelirini gerçekten sınırlıyordu; ama yine de merdiven çıkartarak iyi bir egzersiz olanağı sağlıyordu. Bu korkuyu nereden edindiği sorulduğunda, hiçbir fikri olmadı­ğını söyledi. İlk seferi hatırlayamıyordu ama bildiği kadarıyla asansörlerden hayatı boyunca korktuğunu söyledi. Bir ço­cukken dişçinin yedinci kattaki ofisine giderken asansöre bin­mekten korktuğunu ve merdivenlerden çıkmak zorunda kal­dığını hatırladı. Bunu düşünürken hâlâ titriyordu. Korkusu­nu aşmasına yardımcı olmak için, kendini asansörde yukarı çıkarken görebildiğini hayal etmesi istendi. O yedi yaşındaki çocuğun korku ve panik içinde asansörle yukarı çıktığının si­yah beyaz bir filmini sanki bir sahneyi uzaktan izliyormuş gi­bi izledi. Kendini asansörün içinde görmesine ilaveten, küçük çocuğun ağlamasını ve çırpınmasını duyması da çok önemliy­di. İçsel diyalogu, ilişkisiz hale geçmesi, korkusuyla arasındaki bağı kopartması için için çok uygundu. "Orada korkuyor, o küçük çocuk korkuyor" gibi cümleler kullanıyordu.

Kendinin küçük bir çocukken ki halinin asansörle yukarı çıkmasını ve sonra en üst katta, tekrar güvende olduğunu bi­lerek asansörden inmesini izledikten sonra olayla çok özel bir şekilde ilişkili hale girdi: sahnenin sonunun içine atladı ve bütün filmi tersten, büyük bir hızla sondan başa doğru oy­nattı. Bunu tamamen renkli olarak ve çok çabuk, sondan ba­şa sadece bir buçuk saniye alacak bir şekilde yaptı.

Bu filmi sondan başa oynatmanın sonunda, daha olay ger­çekleşmeden olayın başlangıcından dışarı fırladı. Altı yıl geç­mesine rağmen hâlâ bir sorunu yok. Tekniği uyguladıktan hemen sonra, cam bir asansörde on üçüncü kata çıkarak kor­kusunu test etti ve bunu kutlamak için asansörde bir bardak şarabın keyfini çıkardı.

Görselleştirme Yoluyla Travmadan Kurtulmak

Aynı teknik, bir fobiyle sonuçlanmamış bile olsa her travma-tik anıda işe yarayabilir. Bir adam son derece zor bir hayat deneyimi yaşamıştı. Beklemediği bir terfi aldığını karısına müjdelemek için işten eve erken gitmişti. Eve vardığında ka­rısının bahçıvanlık yapıyor olacağını bildiği evin arka bahçe­sine gitti. Trajik olarak, onu otuz beş yaşında kalp krizinden ölmüş buldu.

Bu sahne hafızasında yer etti ve onu çok etkiledi. Ne za­man onu ya da on yıllık evliliklerini düşünse, karısının arka bahçede yatışını canlı bir şekilde hayal edip, o deneyimin şo­kunu tekrar baştan yaşıyordu. Bu travmatik deneyimin do­ğasını değiştirmesine yardımcı olmak için, aynı deneyimi sanki yüzlerce metre yukarıdan, kendisini arka bahçeye yü­rürken ve karısını ölü bulurken izledi. Kendisinin oturuşu­nu, ellerini yüzüne götürüşünü ve sonra da ambulans olay yerme varırken ağlayışını gördü. Filmin sonunda içine atladı ve tıpkı büyük bir elektrik süpürgesi tarafından çekiliyormuş

gibi filmin sonundan başına bir buçuk saniyede çekildiğini hayal etti. Bu, şok ve korku duygularını anısından koparttı ve karısıyla yaşadığı hayatı daha kolay hatırlamaya başladı. Ancak ondan sonra karısıyla beraber yaşadığı birçok hoş anıyla ilişkili hale geçebildi.

Aynı teknik, bir çok Vietnam gazisinin ve polis memurla­rının yüz yüze geldiği travma sonrası stres bozukluklarında işe yarar. Ne zaman bir kişi yoğun ve ani bir korkuya kapılsa ya da rahatsız edici bir tepki yaşasa, ister fobi olduğu­nu düşünün ister düşünmeyin, bu işlem çok faydalı olabilir.

Fobiler Gerçekte Nedir?

Herhangi bir korkuya kapıldığınızda aklınızda tutmanız gereken iki şey vardır. Her şeyden önce, fobisi olan bazı insanlar kendilerinde bir sorun olduğunu düşünürler. Aslında, bir şeye fobik bir tepki veriyorsanız, bu beyninizin çok hızlı (iğrenebildiği anlamına gelir. Fobiler tipik olarak, tek sefer­lik bir öğrenme deneyiminin sonucudur. Örneğin, bir kadı­nın, küçük bir kızken üzerine doğru diğer çocuklar tarafın­dan bir yılan fırlatıldığı için bir yılan fobisi vardı. Ne zaman bir yılan görse ya da bir yılanı düşünse, bir şekilde, bilincin­de olmaksızın, kendisine doğru uçarak gelen o tehlikeli ve korkutucu yılanı düşünüyordu. O tek bir deneyim, yirmi yıl­dan uzun bir süredir süren bir korku yaratmıştı. Ne de olsa, bir yılan gördüğünde korkmayı asla unutmamıştı. Bu, hızlı öğrenme becerisinin güçlü bir kanıtıydı.

Unutulmaması gereken ikinci önemli şey, korkunun, bi­linçaltınızdan gelen bir iletişim olduğudur. Bilinçaltınız size, tehlikenin var olduğunu ve dikkatli olmanız gerektiğini ilet­meye çalışmaktadır.

Sıradaki alıştırma olan "Hızlı Fobi Tekniğinde" adımların her birini büyük bir açıklıkla geçmeniz önemlidir. Bu alıştır­mayla daha önceki iki alıştırma arasındaki benzerlikleri fark edeceksiniz. O iki alıştırmanın etkisini deneyledikten sonra, şimdi, onları bir teknikte özümsemeye hazırsınız. Bu tekniği kullanarak, korku dolu deneyiminizi, hiçbir ilişkinizin kalma­dığı bir anıya dönüştürebileceksiniz. Bu yöntem, güçlü olum­suz duygularını saf dışı etmek istediğiniz her durum, anı ya da olay için uygundur. Bu teknik aynı zamanda daha az yo­ğunluktaki rahatsız edici anılar için de kullanılabilir. Çok güçlü bir rahatsız edici anı için kullanıyorsanız, birinin bu iş­lemden geçmenizde size yardımcı olmasını isteyebilirsiniz.

Uygulama:29

Konu: Hızlı Fobi Tekniği

Bu yöntem yoğun korkularda ya da fobilerde çok etkili ol­masına rağmen, bu işlemi, hafif korku verici bir durumu kullanarak iyice öğrenmenizi tavsiye ederiz.

Korku Verici Durum. Bir dakika durun ve hafif korkutu­cu bir durumu düşünün. Bu istemediğiniz bir telefon konuş­masını yapmak, bir sunuş yapmak ya da sizi korkutan başka herhangi bir durum olabilir. Onu, bu korku duygusunu azıcık hissetmenize yetecek kadar düşünün. Korkuyu yaratan par­çanıza erişebileceğinizden emin olmak istiyorsunuz.

Film Salonu. Şimdi, zihninizin gözünde, büyük bir film salonunda oturduğunuzu hayal edin. Kendinizi perdede, korku dolu tepkiyi ilk verişinizden hemen önceki sabit bir karede görün. (Eğer bu korkuyu yaşadığınız ilk seferi hatır­layamıyorsanız, bu korku dolu tepkiyi en yoğun hissettiği­niz zamanı düşünün.)

Vücudunuzu Terk Edin. Şimdi vücudunuzun dışına doğru süzüldüğünüzü ve yukarıya, projeksiyon odasının ol­duğu yere çıktığınızı hayal edin. Böylece oradan bakabilir ve kendinizi perdede izleyen kendinizi görebilirsiniz. (Yük­seklik fobiniz varsa, projeksiyon odasına çıkmak yerine sırada on sıra arkaya gittiğinizi hayal edin.) Oradan çıkma­nız talimatı verilene kadar bu projeksiyon odasında kalın.

Bir Film İzleyin. Kendinizi izleyen kendinizi izlerken, o korku verici olayda gerçekleşen şeylerin siyah beyaz bir fil­mini oynatmaya başlayın. Olayın sonuna ulaşana ve trav­ma bitene ve güvenlikte olduğunuzu filmden anlayana ka­dar, o filmi projeksiyon odasından izlemeye devam edin. Bu noktada, filmi durdurun ve onu, travmayı atlattığınızdaki kendinizin sabit bir resmine dönüştürün.

Filmi Sondan Başa Doğru Oynatın. Şimdi, projeksi­yon odasını terk edin ve perdedeki sabit resmin içine girin ve deneyimi sondan başa, renkli, tıpkı zaman tersine çevril­miş ve dev bir elektrik süpürgesi tarafından filmin sonun­dan başına doğru çekiliyormuşsunuz gibi yaşayın. Bunu ça­bucak, yaklaşık bir buçuk saniye içinde yapın. Eğer faydalı olacağına inanıyorsanız, bu adımı birkaç kere daha tekrar­layın. Bitirdiğinizde, fiziksel olarak ayağa kalkın ve vücu­dunuzu oraya buraya hareket ettirin. Kollarınızı sallayın ve derin bir nefes alın.

Kontrol Etmek. Şimdi, o deneyimi tekrar düşünün ve verdiğiniz tepkiye dikkat edin. Zihninizde korkunuza 1'den 10'a bir derece verin. 10 en kötüsü olsun. Eğer verdiğiniz derece 2'den fazlaysa, her adımı titizlikle yapmaya dikkat ederek bütün işlemi tekrarlayın.

 

 

Az önce yarattığınız değişimi gerçek hayatta test ederken tedbirli olmak önemlidir. Örneğin, eğer yükseklik korkunuz vardıysa, oldukça yüksek bir yere gidebilir, pencereden aşağı bakabilir ve korkunuzun nasıl değiştiğine bakabilirsiniz. Ken­dinizi, kişisel güvenliğinize saygılı bir biçimde, nazikçe ve dik­katlice test edin. Tehlikeli durumlarda uygun tedbirleri alın.. Korkunuz herhalde sizi bu durumların dışında tutmuştur, o yüzden onlarla nasıl başa çıkacağınız konusunda fazla bir de­neyiminiz yoktur. Bazı durumlar hakiki tehlikeler içerirler. Bu sebeple, buna saygı duymak ve onlarla tedbirli ve kaynak dolu olarak nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek önemlidir.

Hızlı Değişim İhtiyacı

Çoğu insan, yoğun korku dolu ya da rahatsız edici bir tepki­nin bu kadar çabuk ve kolay değiştirilebileceğine inanmakta güçlük çeker. Birçok insan, hatalı bir şekilde, değişimin uzun sürmesi ve yavaş gerçekleşmesi gerektiğine inanırlar. Deği­şimin genellikle uzun bir zaman almasının tek sebebi, kulla­nılan yöntemlerin ilkel ve uygunsuz olmasıdır. Uygun bir an­layış ve metodlara, değişim daha hızlı gerçekleşebilir.

Aslında, yavaş değişemezsiniz! Beyniniz çok hızlı öğrenir. Eğer beş yıl boyunca her gün, bir film bir karesini izleseydi­niz, birine filmin konusunu anlatmanız güç olurdu. İmkan­sızlaşırdı; filmin anlamını sadece, kareler çok hızlı aktığında anlayabilirsiniz. Richard Bandler'ın dediği gibi, "Bir şeyi ya­vaş yavaş değiştirmeye çalışmak, bir konuşmayı günde bir kelime konuşarak sürdürmeye benzer."

İnsanlar genellikle sorarlar, "İşe yaraması için bu işlemi hangi sıklıkla uygulamam gerek?" Bu işlemi, hakkını vere­rek bir kere uyguladığınızda, bir daha asla tekrar yapmanıza gerek kalmaması gerekir. Değişim kalıcıdır. Bu rahatsız edi­ci anıya ya da fobiye sahip olmayı çok hızlı öğrendiniz ve onu değiştirmeyi de en az o kadar hızlı öğrenebilirsiniz.

Hızlı Fobi Tekniğinin ne yaptığını, nasıl çalıştığını ve ne için faydalı olduğunu anlattık ve gösterdik. NLP'de, bütün teknikler neye faydalı oldukları ve ne işe yaradıkları bakı­mından anlatılırlar. Ne yapmadıklarını ve ne için kullanıl-mamaları gerektiğini göstermek de eşit derecede önemlidir.

Eğer fobi işlemini hoş deneyimlerde kullansaydınız, onlar da etkisiz hale geleceklerdi ve bu da faydalı bir şey olmaya­caktı. Eğer bu işlemi, bir ilişkinizdeki bütün iyi deneyimlerde kullansaydınız, iyi duygular kaybolacak ve ilişki büyük ihti­malle bitecekti.

Fobi tekniğini, ani şoklara karşı ya da daha önceki örnek­te anlatıldığına benzeyen, bir kişinin ölüş biçimine verilen travmatik tepkilerde kullanabilirsiniz. Ölüm olayına verilen

hu travmatik tepki, değer verilen bir ilişkinin ve o kişiyle iliş­kili olarak yaşadığınız bütün harika deneyimlerin bitmesin­den oldukça farklıdır.

Eğer fobi tekniğini, matem tutan bir kişinin kaybında uygulasaydınız, ya etki etmeyecek ya da kişiyi daha beter bir duruma sokacaktınız çünkü matemin yapısı, fobininkinin tam tersidir. Bir fobide, kişi, hoş olmayan bir anıyla ilişkili hale girer; matemdeyse kişi, çok hoş bir anıyla ilişkisiz hale göçer. İki sorunun yapısı birbirlerinin tersi olduğundan, bu iki sorunun çözümü de birbirlerinin tersidir. Bu, ilişkili ve ilişkisiz olmanın, başka NLP tekniklerindeki diğer kullanım­larının bazıları konusunda bir ipucu sunar.

Üç Algısal Pozisyon

Şimdiye kadar, iki düşünme açısını incelediniz: ilişkili olmak ve ilişkisiz olmak. Bu iki bakış açısından uygun bir şekilde faydalanarak, yaşamınızda etkileyici değişiklikler gerçekleşti-ı eh ileceğinizi keşfettiniz. Hem kişisel etkililiğinizi hem de ha­yatınızı yaşarken kullandığınız bilgeliği büyük ölçüde arttır­mak için kullanabileceğiniz üçüncü bir bakış açısı daha vardır.

Önce, ilişkili ve ilişkisiz olmaya yeni isimler koymak istiyo­ruz. İlişkili olmak, kendiniz pozisyonunda olmak olarak düşü­nülebilir. Şeyleri kendi gözlerinizden deneyliyor, kendi fizyo­lojinizi hissediyor, olayları kendi değerleriniz ve kendi zihinsel filtrelerinizle değerlendiriyorsunuz. Bu kendiniz pozisyo­nu, dünyadaki bakış açılarından biridir. İlişkisiz olmak size, kendinizin izleyen bir gözlemci olduğunuz bir başka bakış açı­sı sağlar. Kayıtsız, olaylarla duygusal bağı olmayan bir bakış açısıdır. Bu, olayı objektif olarak değerlendirmenizi sağlar.

Size sunmak istediğimiz üçüncü ve yeni bakış açısı, bir başkasının deneyimlerini benimseyeceğiniz diğeri pozisy­onunda olmaktır. Birisiyle anlaşmazlık ya da münakaşa için­deyseniz, diğeri pozisyonunu benimseme becerisi özellikle önemli ve faydalıdır. Böylece olayları, kelimenin tam anlamıyla "onun gözlerinden görebilirsiniz." Bir durumu, bir baş­kasının gördüğü gibi görmek, ona katılmak zorunda olduğu­nuz ve kendi bakış açınızı terk etmeniz gerektiği anlamına gelmez. Sizi bölen sorunları çözmeye başlamanız için gere­ken ortak zemini bulmak için ihtiyaç duyduğunuz ilave haya­ti bilgileri size verebilir.

Diğeri pozisyonunda olmak, bir başkasının deneyiminin içinde olmak gibidir. Buna bazen empati de denir. Bu, kendi­nizi bir başkasının yerine koyduğunuzda ve bir şeyi onların gözlerinden, onların zihinsel filtreleriyle, kişisel tarihleriyle ve fizyolojileriyle deneylediğinizde benimsediğiniz bakış açı­sıdır. Diğeri pozisyonunu almak, çok sevdikleri biriyle bera­berken birçok insanın doğal ve otomatik olarak yaptıkları bir şeydir. O harika bağlantı kurmuş olma ve beraber olma duy­gusu, kısmen, sevilen kişinin görüşleri, arzuları ve bakış açı­larıyla bütünleşmiş olmaktan gelir.

Birinden bir şeye bizim gözlerimizle bakmalarını istediği­mizde, onlardan, bir konuda diğeri pozisyonunu, bizim pozis­yonumuzu almalarını ve onu bizim deneyleyişimizi benimse­melerini istiyoruzdur. Onlardan, bizimle derin bir empati kurmalarını istiyoruzdur. Çok az insan bunu hakkıyla ve benzeşimli olarak yapmayı öğrenir. Oysa, diğeri pozisyonunu alma becerisi size, davranışınız ya da herhangi bir durum hakkında güçlü ve faydalı yeni bir bakış açısı verir.

Diğeri pozisyonu hakkında daha net bir fikir oluşturmak için, bir film salonunda olduğunuzu ve en sevdiğiniz filmler­den birini perdede izliyor olduğunuzu düşünün; bir karakte­rin duygularını kendiliğinden benimser ve hayalinizde o ol­duğunuzu düşünürsünüz. Örneğin, birisi takip ediliyorsa, si­nema salonunda güven içinde oturduğunuz gerçeğine rağ­men peşinde olunmanın bütün hislerini duyarsınız, elleriniz terler, kalbiniz güm güm atar. Bu tam anlamıyla diğeri po­zisyonuna geçmektir.

Etkili aktörler ve aktrisler, kendilerini karakterin yerine  koyma ve o kişi olma becerileriyle tanınırlar. Ünlü bir aktör, zihin gözünde gerçekten de o kişi olduğunu söylemiştir. Dün­yayı farklı görüp farklı algılayabiliyordu ve hatta kendisinin yapmayacağı ama o karakterin kesinlikle yapacağı şeyleri kendiliğinden yapıyordu.

Gandhi, bir görüşmeye hazırlık olarak, olayları Hinduların, Müslümanların ve İngilizlerin gözlerinden değerlendir­diğini yazmıştır: Belirli bakış açılarını temsil ettiklerini düşündüğü gerçek insanları düşünüp, onların konular hakkındaki düşüncelerini tam olarak anlamak için onların vücut duruşlarını benimsermiş.

Gandhi'yle beraber çalışan kişilerden birinin söylediğine göre, Gandhi, belirli bir pazarlıktan önce, ellerini tanışacağı gibi tutup aklından onun çıkarlarının her birini geçirerek evinin içinde dolanırmış. Gandhi ayrıca, bir teklifte bulunmadan önce, pazarlığın sonuçlarını dünyanın gözlerin­den de değerlendirdiğini söylemiştir. Bu bir gözlemci bakış açısıdır. Bilgeliğinin nedeni, büyük ölçüde, değişik bakış açı­larından bakabilmesidir. Diğeri pozisyonuna geçtiğinizde, bir durumu bir başkasının nasıl deneylediği hakkında yeni ve faydalı bilgiler edinirsiniz.

Herhalde diğeri pozisyonunun önemini kavramanın en iyi yolu, bu pozisyonun eksikliğinin çekildiği durumlara bak­maktır. İnsanların, sadece kendi bakış açılarından bakarak kurarlar almalarının ne kadar yaygın, ama aynı zamanda da ne kadar sınırlayıcı ve zarar verici olduğunu düşünün. Örne­ğin, havayı ya da denizleri kirleten ya da kısa vadeli karlar için yağmur ormanlarını kesen şirketler, sadece kendi bakış açılarından bakarak karar alıyorlardır. Ya da baskıcı ve (otokratik bir patronunuzu düşünün. O kişi, sizin deneyimini­zi düşünmeksizin, sadece kendi bakış açısıyla kararlar ver­ince saplanıp kalmamış mıydı?

Herhalde, hayatınızdan, birinin diğeri pozisyonuna geç­meye ve olayın diğer ucundaki tarafı anlamaya kalkışmadığı,

daha başka birçok hoş olmayan örneği düşünebilirsiniz. Eğer iki tarafta diğerinin deneyimine gerçekten girebilseydi hayat ne kadar basitleşir ve hoşlaşırdı? Diğeri pozisyonuna geçme ve bir başkasının deneyiminin içine girme becerinizi geliştir­mek için sıradaki alıştırmayı yapın.

Uygulama:30

Konu: Diğeri Pozisyonuna Geçmek

2.     Çatışmalı Durum. Bir başkasıyla anlaşmazlık ve çatış­ma içinde olduğunuz, bir parça sorunlu belirli bir durumu düşünün.

Kendiniz Pozisyonu. Bu olayın filmini kendi bakış açı­nızdan oynatın. Bu olayı, kendi gözlerinizden bakarak, ger­çekte olan şeyleri deneyleyerek tekrar yaşadığınızı hayal edin. Neler duyup hissettiğinizi, elde edebildiğiniz bütün bil­gileri fark edin. Bu bölümün sonuna geldiğinizde, filmi başa sarın ve bu çatışma durumunun tam başında durdurun.

Diğer Kişiyi İnceleyin. Film, başındayken pause ile durdurulmuş olarak, bu diğer kişiye bakın. Nasıl nefes alıp verdiğine, vücudunun duruşuna, yüz ifadesine, nasıl hare­ket edip konuştuğuna, sesinin tonuna ve temposuna, bu in­sanın deneyiminin neye benzediğini anlatan bütün davra­nışlara dikkat edin. Ayrıca, bu insanla geçirdiğiniz dene­yimleri ve beğenileri, beğenmedikleri, tavırları, kişisel tari­hi ve kim olduğuna katkıda bulunan bildiğiniz diğer her şe­yi gözden geçirebilirsiniz.

Diğeri Pozisyonuna Geçin. Şimdi farkındalığınızın, onun gördüğünü görmek ve duyduğunu duymak amacıyla, belki de o kişinin omzunun ardından bakarak, o kişiyle bütünleşmek için vücudunuzun dışına doğru süzülmesine izin verin.

Kendinize, "ben ........ bir kişiyim" diyerek beğenilerini ve beğenmediği şeyler hakkındaki fikirlerini ve kişisel tar­ihini benimseyin. Buna, onun bildiğiniz bütün karakter özelliklerini ve yönlerini benimseyerek devam edin.

Farkındalığınızın onun vücudunun içine girmesine ve onun vücut duruşunu, hareket tarzını ve daha önceden ak­lınıza not ettiğiniz diğer sözsüz davranışlarını benimsemesine izin verin. Bu kişiliğe daha da çok bürünmeye devam ederken, gerçekten bu insan olmanın nasıl bir şey olduğunu hissedin.

7.     Filmi Diğeri Pozisyonundan Oynatın. Şimdi, çatış­malı durumun filmini, bu sefer onun bakış açısından izleye­rek oynatın. Bu diğer kişi olarak, aynı çatışmalı durumu nasıl deneyliyorsunuz? Neler hissediyorsunuz? İstekleriniz, umutlarınız ve korkularınız neler? Olumlu niyetleriniz ne­ler ve bu zor durumla nasıl başa çıkmaya kalkıyorsunuz? Bu filmi sonuna kadar oynatırken, kendi davranışınızın bu diğer kişiye nasıl göründüğü ve hissettirdiği hakkında ne­ler fark ettiniz? Bu kişinin deneyimi hakkında daha neler öğrenebilirsiniz?

8.     Kendiniz Pozisyonuna Geri Dönün.   Farkındalığınızın tekrar yukarıya doğru süzülmesine ve kendi vücudunu­za dönmesine izin verin. Gözlerinizi açmadan ve bu diğer kişinin kimliğinin bütün öğelerini orada onunla bırakma­dan önce, kendiniz olmaya tamamen dönmek için ihtiyacı­nız olan bütün zamanı kullanın.

 

Bu alıştırmayı titizlikle yapmak için gerekli zamanı ayıran çoğu insan, diğer kişi ve kendilerinin bu kişiye nasıl gözüktü­ğü hakkında birçok şey öğrenirler. Bu bilgi genellikle, bir anlaşma zemini bulmak ve çatışmayı çözümlemek için neler yap­maya başlanması gerektiği hakkında önemli mesajlar içerirler.

Bir önceki alıştırmada, kendiniz pozisyonunu nasıl terk edeceğinizi ve o pozisyonu tam anlamıyla deneylemek üzere diğeri pozisyonuna nasıl geçeceğinizi öğrendiniz. Daha önce do, hoş olmayan duygularla ilişkisiz hale geçmek ve daha kaynak dolu olmak için, kendi deneyiminize gözlemci pozisyonundan nasıl bakabileceğinizi öğrenmiştiniz. Ancak, gözlemci pozisyonunu kullanmak için bir yol daha vardır: kendi­niz ve diğer kişi arasındaki etkileşimi gözlemlemek. Bunu nasıl faydalı olabileceğini deneylemek için sıradaki alıştır­mayı kullanın.

Uygulama:31

Konu: Tarafsız Gözlemci

Çatışmalı Durum. Bir önceki alıştırmada kullandığınız
çatışmalı duruma dönün

Kendiniz Pozisyonu. Bu durumda, tekrar kendiniz po­zisyonunu alın. Bu sefer, kendinizi o olaya tamamen döndürebildiğiniz sürece bütün filmi oynatmanıza gerek yoktur.

Diğeri Pozisyonu. Şimdi, aynı şekilde diğeri pozisyonu­nu alın. Yine, tamamen bu durumun içindeki o kişi olabiliyorsanız bütün filmi oynatmanıza gerek yoktur.

Gözlemci Pozisyonuna Geçin. Şimdi, hem kendinizi hem de bu diğer kişiyi açıkça görüp duyabildiğiniz bir po­zisyona geçin. Bu gözlemcinin, kendinizi gördüğünüz yerle ve diğer kişiyi gördüğünüz yerle eşit uzaklıkta olduğuna emin olun. Ayrıca kendinizin ve diğer kişinin göz hizasında bir yerden (daha alçaktan ya da yukarıdan değil) gözlendi­ğinize de emin olun.

Filmi bir Gözlemci Olarak Oynatın. Şimdi, filmin ta­ mamını oynatın ve olayın gelişmesini, sanki bu iki kişiyi ilk defa gözlemliyormuşsunuz gibi, bir gözlemci olarak izleyin ve dinleyin. Bu tarafsız bakış açısından, ikiniz arasındaki etkileşime büyük bir dikkat gösterin. Özellikle, birinizin yaptığı bir şeyin diğerinizi nasıl etkilediğine ya da tetiklediğine, birinizin davranışının diğerindeki duygulara nasıl yol açtığına vs dikkat edin. Gözlemci pozisyonundan, bu etkile­şim hakkında öğrenebildiğiniz her şeyi öğrenin. Bu etkileşi­mi izlerken, kendinizi bu pozisyonda nasıl hissediyorsunuz?

 

Birçok insan bu alıştırmada, kendi davranışlarının diğerlerinin tepkilerini nasıl tetiklediği hakkında önemli ve fayda­lı anlayışlar kazanırlar. Bunun da ötesinde, bu anlaşmazlığa kendilerini kaptırmış bu insanların her ikisi için de derin bir şefkat hissederler.

Bilgelik ve Dehanın Bir Temeli

Üç pozisyonun hepsi de (kendiniz, diğeri ve gözlemci) benzer­siz bilgiler ve anlayışlar sağlarlar. Bu üçü arasında istediği­niz gibi geçiş yapabildiğiniz zaman, bütün bu bilginin birleşi­mi gerçek bilgelik için bir temel sağlar.

NLP'nin geliştiricilerinden biri olan Robert Dilts şöyle de­mişti: "Mükemmellik, sizin pozisyonunuz için tutkulu bir adanmışlıktır. Bilgelik ise sizin, diğerinin ve gözlemcinin po­zisyonları arasında bilinçli olarak ileri geri hareket edebilme becerisidir." Bunu ne kadar tam ve hakkını vererek yapabi­lirseniz, kişisel etkililiğinizi o kadar geliştirirsiniz. Aynı zamanında, ister pazarlık ediyor, ister bir sunuş yapıyor, ister ye­ni bir müşteriye bir yaklaşımda bulunuyor ya da çocuğunuza tepki veriyor olun, becerikli bir düşünme sürecini muhafaza tıtme becerinizi de zenginleştirirsiniz. Son olarak, bu işlemle­ri kullanınca, zihinsel esnekliğinizi ve çeşit çeşit insanla ve uluyla etkili ve olumlu bir şekilde başa çıkma becerinizi de arttıracaksınız.

Kendiniz, diğeri ya da gözlemci bakış açılarını tam olarak benimseyebilme becerisi, dünyamızda ender rastlanır bir olaydır. Einstein, Gandhi, Mozart, Disney ve daha başka bir­çok deha bu bakış açıları hakkında yazmışlar ve bu değişik bakış açılarını, düşünme süreçlerinin bir parçası olarak aktif bir biçimde kullandıklarını yazmışlardır. Örneğin, Einstein, gözlemci bakış açılarını görecelik teorisini yaratır­ken kullanmıştı. Kendisi, "bir başka" Einstein kendisini göz-Ivtnci bakış açısından izlerken, bir ışık demetinin ucunda muitte 300.000 km hızla ilerlemenin nasıl bir şey olacağını hayal etmiştir. Bu düşünceler, evrenin yapısı hakkındaki dü­şüncelerimizi değiştiren teorinin temelini oluşturmuşlardır. Öyküler yaratırken içinde bulunduğu hayal sürecinde, bu üç farklı bakış açısını Walt Disney de kullanmıştır. Öyküye, onların bakış açısından da bakabilmek için planlarken ve kurgularken izleyicileriyle kendi pozisyonunu değiştirmiş­tir. Üç bakış açısı arasında bilinçli olarak dans etmek bu ka­dar önemli olduğundan 30. ve 31. Alıştırmaları yaparken acele etmeyin. Eğer tam olarak yaparsanız, bu üç algısal po­zisyonun her birini benimsemenin faydalılığını keşfedecek­siniz.

Tekniklerinize Çalışın

Bu üç bakış açısının ne kadar değerli olabileceğini anlama­nın herhalde en iyi yolu, onları, çatışmaları çözümlemekte, pazarlık becerilerinde ve müşteri hizmeti becerilerinde ya da organizasyonunuz etkili takımlar kurmaya çalışırken kul­lanmaktır. Bu durumlarda, kendiniz, diğeri ve gözlemci ba­kış açıları arasında bilinçli olarak hareket etmek sizin için ideal olan şeydir. Bu, sizi, başkalarıyla olan ilişkilerinizde akıllıca plan yapmak ve eyleme geçmek konusunda kuvvet­lendirecektir.

Şimdi, korku dolu hissettiğiniz ya da daha fazla seçeneğe sahip olmak istediğiniz, başka insanları da içeren bir durum düşünün. Örneğin, yüz yüze bir tartışmada biriyle başa çık­maktan korkuyor olabilirsiniz. Ya da belki de, hak ettiğinizi düşündüğünüz o terfiyi istemekten çekmiyorsunuz. Belki gö­zünüzü korkutan o müşteriye yaklaşmaktan korkuyorsunuz. Korkunuz her neyse, burada öğrendiğiniz üç algısal pozisyon becerilerini kullanarak, birkaç dakika içinde onu, kişisel et­kililiğe dönüştürün. Korku ve endişe duygularınız üzerinde, hayal edebileceğinizden çok daha büyük bir kontrol sahibi olabilirsiniz.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Korkularınızı ve fobilerinizi yok etmeyi öğrenmek, birkaç basit NLP tekniğini öğrenmek kadar kolaydır. Bu bölümde tartıştıklarımızın tekrarı olarak, öğrendikleriniz şunlardır:

İlişkisiz olmayı ya da kendinizi izleme işlemini, kendi­niz ve hoş olmayan olaylar konusundaki duygularınız arasına mesafe koymak için nasıl kullanacağınız.

Hoş deneyimlerden zevk almak ve hoş olmayanları etki­siz hale getirmek için ilişkili ve ilişkisiz zihinsel halleri­nize nasıl ulaşacağınız.

Hoş olmayan bir olayı etkisiz hale getirmek için, o ola­yın bir filmini nasıl sondan başa oynatacağınız

Korkularınızdan hızla yok etmenize yardımcı olması için Hızlı Fobi Tekniğini nasıl uygulayacağınız.

Üç algısal pozisyonu (kendiniz, diğeri ve gözlemci) ilişki­lerinizi geliştirmek ve yaratıcı ve bilgece kararlara bir temel oluşturmak için nasıl kullanacağınız.

Korkuları ve hoş olmayan duyguları saf dışı etmek, bece­rilerinizi açığa çıkarabilecek ve kendine güven içerisinde İlerlemenizi sağlayabilecek değerli bir hedeftir. Ancak bu he­defler, üç algısal pozisyondan hayatınızın bütün alanlarında faydalanmakla kıyaslandığında önemsiz kalırlar. Alıştırma­lım n sadece alıştırma olduklarını unutmayın: üstleneceğiniz bütün vazifeler için "zihinsel kaslarınızı" esnetip güçlendir­menizi sağlayacak araçlar. Alıştırmaları ne kadar çok kulla­nırsanız, zihniniz da o kadar çevik ve esnek olur.

 

 

Kendinize Olan Güveninizi Geliştirmek

Kendinizi Nasıl Değerlendirdiğinizi Anlamak

Tıpkı korkular ve endişelerin başarınızın yolunu tıkayabile­ceği gibi, kendinizi yargılamanın ve eleştirmenin getirdiği kötü duygular da size engel olabilir. Hiçbir şey sizi kendinizi olumsuz değerlendirmenin verdiği ıstırap kadar etkili bir şe­kilde güçten düşürüp raydan çıkaramaz. Tipik olarak insan­ların kendilerini çökertmek için kullandıkları iki temel zihin­sel süreç vardır: başarısız olmalarının veya işleri birbirine karıştırmalarının içsel resimlerini tasarlamak ve yaptıkları­nın yanlış olduğunu hatırlatan içsel bir ses duymak.

Şimdiye dek en azından bir kez mutlaka zihninizde kendi­nizi, endişeli bir şekilde bir izleyici kitlesinin önüne çıkıp bir tanıtım konuşması ya da ona benzer bir şey yapmaya çalışır­ken aptal durumuna düşürdüğünüzü canlandırmış, veya bi­rine bir şey söyledikten hemen sonra aklınızın içinde bir se­nin aniden, "Seni aptal, sana bunu söyleten ne?" diye bağırdığını duymuşsunuzdur. Hepimizin kendi kendimizin en büyük düşmanına dönüştüğümüz buna benzer deneyimleri olmuştur. Bu tip zihinsel süreçler bize önceden, başarısız ol­mamız için tuzaklar hazırlarlar.

Bill'i ele alın. Büyük bir problemi olan, kendini olumsuz değerlendiren bir adam. Kendini bir yıldan uzun bir süredir hüzünlü ve moralsiz hissettiğini söylemişti. Düşünme süreç­lerini incelerken, sürekli zihninde başarısız deneyimlerine ilişkin resimler gördüğünü ve sonra da ne kadar rezil biri ol­duğu konusunda içsel yorumlar yaptığını keşfetti. Yukarıda belirtilen her iki baş belası işlemi de yapıyordu. "Peki ya iyi becerdiğin bütün o şeyler?" diye sorulduğunda, başarılarının beynine kayıtlı olduğunu bildiği, ama onlara odaklanmanın elinden gelmediği cevabını verdi. Bu bölümdeki teknikleri kullanarak hem içsel resimlerini hem de içsel diyalogunu kullanabileceği yeni yollar keşfetti ve böylece bunalımlı duygularının özgüvenle yer değiştirmesini sağladı. Bu da onun  hem çalışma grubunda hem de yaşamında daha dinamik ve başarılı bir insan haline gelmesine yardımcı oldu.

Eleştirel Seslerinizi Tespit Etmek

Önce içsel seslerle başlayalım. İçsel bir sesin eleştirel davran­dığı ya da sizin hakkınızda küçük düşürücü yorumlar yaptı­ğını fark ettiğiniz belirli bir olayı hatırlayın. Önce kendinizi o olayın içine tekrar sokun ve özet halinde yeniden yaşayın. O deneyimi anımsarken, o eleştirel sese özellikle dikkat edin.

Altıncı bölümde sizinle uyum içine girmesi ve içinize en­tegre olması için baş belası bir sesin bulunduğu yeri nasıl de­ğiştireceğinizi öğrendiniz. Bu sefer size başka bir yaklaşım öğretmek istiyoruz. Ses yüksek ya da yumuşak, hızlı ya da yavaş olabilir. Sesin tonlaması iğneleyici ya da katı ve sert olabilir. Kulağınıza kendi sesiniz gibi veya geçmişte size kar­şı eleştirel davranmış bir yakınınızın (örneğin bir ebeveyn, ağabey ya da bir başka akraba) sesi gibi gelebilir. Sesi dinler­ken yerdiğiniz duygusal tepkiyi fark edin.

Şimdi değişik tonlamalarla deneyler yapın. Sesi en sonu­na kadar hızlandırdığınız veya yavaşlattığınız zaman (bir fo­nografın hız ayarını değiştiriyormuş gibi) ne olduğuna dikkat edin. Sesi çizgi film karakterleri Mickey Mouse ya da Garfield'ın veya elektronikleşmiş bir bilgisayar kaydının sesine benzetin. Neşeli, alaycı ya da baştan çıkarıcı yapmaya çalı-yın. Sözcüklerin aynı kalmasına rağmen, sesin hızını, tonla­masını ya da temposunu değiştirdiğinizde verdiğiniz duygu-hui tepkilerin nasıl değiştiğine dikkat edin.

Olumlu Niyetleri Keşfetmek

Şimdi sizin için olumlu olan ne tür bir şey yapmaya çalıştığını sorarak eleştirel olan bu sesin niyetini keşfedelim. NLP'nin varsayımlarından biri her davranışın altında bizim için olumlu bir niyet yattığını söyler; öyle olmasa, o davranışı sür­dürmezdik. Bu eleştirel sesin sizin iyiliğiniz için gerçekleştir­meye çabaladığı olumlu bir amacı olduğunu ve bu olumlu ama­cın ne olduğunu bulmanın önemli olduğunu varsayabilirsiniz. O yüzden zihninizde bu sesin sizi eleştirdiğini tekrar duyun ve sese sanki başka bir insanmış gibi sorun:

"Benim için beslediğin niyet ne?"

"Benim iyiliğim için yapmaya çalıştığın şey ne?"

"Bana karşı hangi amaçla eleştirel davranıyorsun?"

Bu sorulardan birini sorduktan sonra sessiz durun ve karşılık olarak sesin ne söyleyeceğini dinleyin. Bu soruya verilen tipik cevaplar şunlardır:

"Senin kendini aptal durumuna  düşürmeni engellemeye çalışıyorum."

"Seni korumak istiyorum."

"Doğru olanı yaptığından emin oluyorum."

"Olabileceğinin en iyisi olmanı istiyorum."

Bu sesten bir cevap aldığınızda, bu niyete verdiğiniz tep­kiyi fark edin.

Herhalde bu sesin size söylediklerini ya da kullandığı ton­lamayı takdir etmiyorsunuzdur ama sesin niyetini takdir ediyor musunuz? Eğer duyduğunuz şeyin olumlu bir şey ol­duğunu kabul etmekte zorlanıyorsanız, olumlu olduğuna ka­tıldığınız bir niyet bulana kadar sese bu soruları sormaya de­vam edin. Mesela eğer ses, "Seni motive etmeye çalışıyorum." Derse o zaman "Beni motive etmeye çalışmanın bana ne gibi bir faydası var?" diye sorabilirsiniz. Ses, "Motive olduğunda işleri hallediyor ve daha fazla para kazanıyorsun." diyebilir. Buna, "İşleri halletmemin ve daha fazla para kazanmamın bana ne gibi bir faydası var?" diye cevap verebilirsiniz. Sonra ses, "Başarılı biri olursun ve kendin hakkında iyi şeyler his­sedersin." diye cevap verebilir. Bu çoğumuzun kesinlikle tak­dir edeceği ve bir parçamızın uğruna çabaladığına memnun olacağımız bir niyettir.

Eğer ses ilk başta, "Seni cezalandırmak istiyorum," derse herhalde bu niyete hak vermezsiniz. Tekrar bir soru sorup, "Beni cezalandırmak sana ne sağlayacak?" derseniz ses sizi, "O zaman bana dikkat eder ve söylediklerimi hatırlarsın," di­ye cevaplayabilir. Olumlu niyeti tekrar sorduktan sonra ses, "Seni başarısız olacağın ve kendini kötü hissedeceğin durum­lardan uzak tutmak istiyorum diye cevap verebilir. İşte en sonunda hepimizin hak vereceği bir niyet ama olumsuz bir şekilde ifade edilmiş. Bu sesin aslında istediği şey olumlu— başarılı olmanız ve kendinizi iyi hissetmeniz.

Eleştirel sesin olumlu niyetini tespit ettiğinizde, ilk adım hemfikir olmak ve sese bu niyete sahip olduğu için teşekkür etmektir. Size karşı beslediği niyete değer verdiğinizi doğru-laym. "Bana karşı bu olumlu niyeti beslediğine memnun ol­dum. Benim için bunu istediğinden dolayı teşekkür ederim." Bunu yapınca, can alıcı bir aşamaya gelirsiniz. Çünkü hem ses hem de siz olumlu niyette hemfikirsiniz. Artık düşman değilsiniz. Şimdi problemin geri kalanını çözmek için birlik­te çalışabilecek müttefiklersiniz. Problemin geri kalanı bu sesin amacına ulaşmaya çalışırken kullandığı yöntemin (dır­dır etmek ve eleştirmek) size acı çektirmesidir. Aslında bu dırdır etme ve eleştirme yöntemi, başarılı olmanıza yardım ötmek anlamına gelen olumlu niyetin tam tersine, başarısız olmanıza yol açıyor bile olabilir.

Eleştirel Sesinizle Pazarlık Etmek

Hem siz hem de ses olumlu niyet konusunda hemfikir oldu­ğunuza göre şimdi beraber, ikinizin de istediği sonuçlara ulaş­manın başka, daha keyifli ve muhtemelen daha etkili yolları­nı keşfedebilirsiniz. Bu süreçte sıradaki aşama sese şunu sor­maktır: "Bu olumlu niyeti yerine getiren, en az şu anda yaptığın şey kadar iyi (muhtemelen daha da iyi) olan ilave başka yollar olsaydı, onları bir denemek ilgini çeker miydi?"

Bu, sesin reddedemeyeceği bir tekliftir. Eğer ses daha faz­la ve daha iyi seçeneklere sahip olmayı kabul etmezse, o za­man belli ki teklifi tam olarak kavrayamamıştır. Bazen bir ses, şu anda yaptığı şeyden vazgeçmesi gerektiğini ya da ka­bul etmeyeceği bir seçeneği kullanmak zorunda kalacağını düşünür. Eğer ses reddederse, teklifinizi başka bir şekilde ifade edin ve açıklığa kavuşturun. İlave seçenekler aramak istiyorsunuz ve yalnız, ses onların şu anda yaptığı şeyden da­ha çok işe yaracağına tamamen katılırsa bu seçenekler sizi tatmin edecek. Yaratıcı tarafınızdan sesin olumlu niyetine nasıl ulaşabileceği hakkında bir sürü fikir üretmesini isteyin ve sese niyetine ulaşmasını sağlayacak en beğendiği, en azından şu anda şu anda yaptığı şey kadar iyi ya da daha da iyi olan, üç ilave yolu seçmesini isteyin. Sizin istediğiniz, size engel olmak yerine kendinize olan güveninizi arttıracak olan davranış biçimleri. Yaratıcı taraf yüzlerce olasılık ürettikçe, hiz ve ses sadece her ikinizin de kayda değer bir gelişme sağ­layacaklarında ortak bir karara vardıklarınızı seçin.

İşte bu sürecin nasıl işlediğine bir örnek. John bir gece kendini hüzünlü ve moralsiz hissettiğinden yakındı. Konuyu irdeledikçe, "Sen kötü bir insansın," diyen bir iç ses keşfetti. Sese, "Bunu söyleyerek neyi amaçlıyorsun?" diye sorunca ce­vap, "Dikkatini diğer insanlara nasıl davrandığına çekmek istiyorum. Son zamanlarda başkalarına karşı çok kötü dav­ranıyorsun ve bunu yapmaktan vazgeçmen gerek," oldu.

John bu cevaba şaşırmıştı ama üzerinde düşününce sese hak verdi. Son zamanlarda başkalarına karşı olumsuz bir ta­vır takınmıştı. Bunu, "Ve başkalarına karşı olumsuz bir tavır almayı kesmemin bana nasıl bir faydası olacak?" diye yanıt­ladı. Buna gelen cevap, "Daha fazla özsaygın olacak ve ken­din hakkında daha iyi şeyler hissedeceksin," oldu. Bunun ar­kasından John, "Daha fazla özsaygıya sahip olmak bana ne gibi bir yarar sağlayacak?" diye sordu. Cevap, "Kendin hak­kında iyi şeyler hissettiğinde, başkalarına karşı yapıcı olur­sun ve bunun sonucu da daha fazla arkadaş ve daha iyi ilişki­lerdir," oldu.

John bütün bunları değerli bilgiler saydı. Alışkanlık olarak kendi ve başkalarının hayatında nelerin yanlış gittiğini fark etmeye eğilim gösterdiğinin farkına vardı. Başkalarıyla olan ilişkilerini geliştirebilmesi için özsaygı duymasını isteyen bir sese sahip olmanın ne kadar değerli olduğunun farkına vardı.

Sese, bu niyetini gerçekleştirmesini sağlayacak ilave dav­ranış seçeneklerinin (problemi aslında daha beter hale geti­ren, "Sen kötü birisin" diye söylenmenin dışında) ilgisini çe­kip çekmeyeceğini sormaya geçti. Bunun üzerinde bir anlaş­maya vardıktan sonra, yaratıcı tarafına yapabileceği yeni davranışlar hakkında fikirler ürettirdi. Sesin beğendiği ve kabul ettiği üç seçenek derin nefes almak ve başkalarına bir tepki vermeden önce gülümsemek; diğer kişinin yaptığı olumlu şeyleri fark etmek ve onlar hakkında yorumlarda bu­lunmak; ve John'u iyi becerdiği şeyler hakkında cesaretlen­dirmek, davranışlarının olumlu yanlarını fark etmekti. Bi­linçaltı seviyede, John bu seçeneklerin eleştirel bir iç sesten çok daha fazla işe yarayacağının farkına vardı.

Ayrıca sesle size ne zaman düzeltici geri besleme sunacağı hakkında pazarlık edebilirsiniz. Bir şeyi yaparken gelen geri besleme genelde eylemi aksatır ve engeller. Oysa aynı geri besleme daha sonra geldiğinde çok faydalıdır. Sesten size ge­ri besleme ve önerileri işinizi bitirdikten sonra vermesini is­teyin. Zirvedeki sporcuların birçoğu iç seslerinin karışmasını engellemek ve böylece kendine güven seviyelerini yüksek tutmak için bir melodi mırıldanırlar ya da pozitif bir lafı zi­hinlerinde tekrar ederler. Birçok sporcu performanslarını su­narken hoş bir iç ses duyuyorlarsa eleştiren bir sesi dinleme ihtimallerinin çok düştüğünü keşfetmişlerdir.

Sıradaki, Richard Bandler ve John Grinder1 tarafından geliştirilen "Altı Adımda Yeniden Çerçevelendirme" adındaki bir tekniğin bir uyarlamasıdır. Aşağıdaki özet bir alıştırma olarak sunulmuştur. Bu kitaptaki tüm alıştırmalar gibi, ne kadar çok kullanırsanız düşünmenizin ve tepkilerinizin o ka­dar otomatik bir parçası olur.

 

 

Uygulama:32

Konu: İç Sesinizi Yeniden Çerçevelemek

Eleştirel Ses. Bir iç sesinizin sizi eleştirdiği bir olayı ha­tırlayın. Kendinizi tekrar o olayın içine koyun ve sesin söy­lediği şeyleri, sesin tonunu, temposunu ve bu kelimeleri söylerkenki ritmini dikkatle dinleyin.

Olumlu Niyet. Bu sese, "Olumlu niyetin nedir?" ya da "beni bu şekilde eleştirerek benim iyiliğim için sağlamaya çalıştığın şey ne?" diye sorun ve sonra sesin söylediklerini dinleyin. Duyduğunuz olumlu niyete tamamen hak verene kadar bu soruyu sormayı sürdürün.

Kabul ve Teşekkür Edin. Olumlu niyeti kabul edin, hemfikir olun ve sese sizin için bu olumlu niyeti beslediğin­den! dolayı teşekkür edin.

Sesten, Alternatif Arayışında Size Katılmasını İste­yin. "Bu olumlu niyete ulaşmanın, şu anda yaptığın şey ka­dar iyi ve muhtemelen daha da iyi ilave yolları olsaydı, on­ları bir dener miydin?" diye sorun. İçten bir "evet" cevabı gelene kadar bekleyin.

Yaratıcı Taraf. Yaratıcı tarafınızdan ya da size yardım etmeyi planlayan bir tarafınızdan bir sürü muhtemel dav­ranış üretmesini isteyin. Ses bunların arasından; beğendi­ği, en az şimdi yaptığı şey kadar işe yarayacağına inandığı en iyi üç taneyi seçecek.

Geleceğe Dair Planlama. Hangisinin en iyi sonuçlana­cağını bulmak için, uygun bir durumda sırayla bunların her birini uyguladığınızı hayal edin. Eğer bazıları beklediğiniz kadar iyi sonuçlanmazsa, yeni seçenekler üretmek için 5. adıma geri dönün. Her ikinizin de beğendiği üç yeni seçene­ğiniz olduğunda, sese uygun durumlarda bu seçeneklerden birini ya da daha fazlasını gerçekten kullanmaya istekli olup olmadığını sorun.

 

 

Bu süreçte ustalaştığınızda, her birinin fonksiyonunu ko­ruduğunuzdan emin olmanız şartıyla ilk adımları atlayabi­lirsiniz.

Mesela bir sesin iyi bir tavsiyesi varsa ama tonu yerici ve aşağılayıcı olduğundan onu dinlemekten hoşlanmıyorsanız, "Bana söylemeye çalıştığın şeyi takdir ediyorum ama sana garanti veririm ki arkadaşınınki gibi yumuşak ve arkadaşça bir ses tonu kullanırsan seni dinlemeye çok daha istekli olu­rum. Bunu yapmaya razı olur musun?" diyebilirsiniz.

Eğer bir ses hatalarınızı yaptığınızdan sonra fark ediyor­sa, "Bu olayda yapmamın muhtemel olduğu hata tipleri ve on­ları ne zaman yapabileceğim hakkında birçok şey biliyorsun. Daha başarılı olmam için, arkadaşça bir suflör olup bana ne yapmam gerektiğini önceden söylemeye gönüllü olur musun?"

Yeniden Çerçevelendirme, birçok çeşit içsel pazarlıklarda kullanılabilecek, son derece aerodinamik ve etkili bir yöntemdir. Aynı prensipler, ayrıca insanlar ve organizasyonlar arasındaki pazarlıklarda ve arabuluculuklarda da çok etkili­dir. Önce olumlu niyet ya da amaçlar üzerinde fikir birliği sağlayın. Ancak ondan sonra, bir takım olarak olası alternatifler ya da çözümler keşfedebilirsiniz.

Şimdi frekansınızı, içsel seslerinize ve kendinize söyledi­ğiniz şeylere ayarladığınıza göre, kişisel etkililiğinizin önünde engel teşkil eden konuşma kalıplarını dinlemek size daha kolay gelecektir.

Olumsuzlamalardaki Problem

Daha önceki bölümde, olumsuz ifadelerin etkisine işaret ettik: tamamen  düşünmek istemediğiniz şeyi düşünmenize yol açarlar, başkalarıyla konuşurken olumsuz ifadeler kullandığınızda bunların düşünmek istemediğiniz şeyi düşünmelerini sağlar.

Aynı sürecin kendine güven üzerinde büyük bir etkisi vardır. Aşağıdaki ifadeleri içinizden tekrarlayın ve sebep oldukları resim ve duyguların farkına varın:

"Toplantıda nasıl da her şeyi berbat edebileceğini düşün­me."

"Patronunun, raporun hakkında ne düşündüğünü kafana takma."

"Tatilde nelerin ters gidebileceği konusunda endişelen­me."

Daha önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi, bu ifadeleri ne istediğinizi belirten ifadelere dönüştürdüğümüzde, kendimize olan güvenimiz büyük ölçüde gelişebilir. Bu olumlu ifadeleri, "non" ifadelerinden, "ben" ifadelerine dönüştürmenin de faydalı olabilir. "Sen" ifadeleri başka birinden geliyormuş gibi ^tılir ve geçmiş tarihinizden dolayı genelde hoş olmayan bir

tonlamayla duyarız. "Ben" ifadeleri kendimizden gelir, böyle­ce gücün ve becerinin kaynağı olduğumuzu hissederiz ve on­ları olumlu bir tonlamayla duymamız daha muhtemeldir.

"Merak ediyorum yarınki toplantı ne kadar iyi geçecek?" "Patronum, ona sunduğum raporda en çok neyi beğenecek?" "Keşke tatilim boyunca neyin özellikle iyi gideceğini bil­seydim."

Tümelleri Değiştirmek

Kendinize güven duymanızı ciddi bir biçimde engelleyebile­cek bir başka yaygın içsel dil kalıbı da gereğinden fazla ge­nellemektir. "Hiçbir şeyi beceremiyorum"; "Beceriksiz, rezil bir ebeveynim"; "Herkes devamlı beni reddediyor"; "Vazgeç­sem ne çıkar, zaten bir fiyaskoyum" gibi ifadeler yaygın, ken­dine güven çökerticilerdir çünkü gizli olumsuz ifadeler taşır­lar. "Asla"nın anlamı "her zaman değil"; "rezil" ve "beceriksiz"in anlamı "iyi olmayan"; "reddetmenin" anlamı "kabul et­meyen" ve "fiyasko"nun anlamı "başarılı olmayan"dır.

Bu ifadelerden birini kendinize söylediğinizde ruh halinize ne oluyor? Kendinizi umutsuz hissediyorsunuz. Tüm bu ifade­ler, olumsuzlamaların yanında çok zararlı bir başka şey de barındırıyor. Her birinin içinde dilbilimcilerin tümel genelle­meler dediği; her ve hiç var. Eğer herkes beni reddederse, zor bir duruma düşmüşümdür ve çaresiz hissetmek çok mantıklı gelir. Eğer hiçbir şeyi doğru yapamıyorsam, o zaman gerçek­ten bir fiyaskoyumdur. Bir daha tümel genellemeler yaptığı­nızda, kendi kendinizle yaptığınız konuşmaları sorgulamak için aşağıdaki yöntemi kullanabilirsiniz. Alıştırmayı yapar­ken, kafanızdaki görüntülerin nasıl değiştiğine dikkat edin.

Eğer kendinize: "Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum." Derse­niz, "Sahi mi? Hiçbir zaman mı? Yani bir şeyi doğru yaptığım zamanlar hiç mi olmadı? Tam olarak ne yaptım da yolunda gitmedi?" diye yanıt verin.

Sonra farkına varabilirsiniz ki, "Doğru yaptığım şeyler de oldu. Aslında bir çok şeyi doğru yaptım. Yalnızca bazı za­manlarda çuvalladığını oldu."

Kendi kendinizle yaptığınız konuşmalara meydan okuma­nızın nasıl hem içeriği hem de kafanızdaki resimlerin altbiçemlerini değiştirmeye başladığını fark edin. Kendinize bu tip sorular sorarak tümel genellemelerden, sizi tatmin etme­yen o belirli olaya gidebilirsiniz. Böylece de ona odaklanabilir ve değiştirebilirsiniz.

İşte bir başka örnek: "Herkes daima beni reddediyor." Bu ifadeyi benimsediğinizde ürettiğiniz resme dikkat edin. Ken­dinize sorun: "Sen bunları söylerken bu resimde kaç kişi var." Herhalde yüzlerce, ya da hiçbir tane. Sonra kendinize sorun: "Beni reddeden tam olarak kim?"

O zaman fark edebilirsiniz ki: "Aslında beni reddeden bu kişi Mary Lou (ya da herkimse).

Sizi reddeden bir kişiye tepki vermek, yüzlercesine tepki vermekten çok daha kolaydır. Sizi sadece bir insanın reddet­miş olduğu düşüncesi kendinize duyduğunuz güvenin çok da­lın fazla bir bölümünü sağlam bırakır. Şu ana kadar iç sesini­zin önemli fonksiyonlarından birinin; zengin kaynaklarla do­lu, yapabilir ve kendinizden emin kalmanıza yardımcı olacak il uygularınızı olumlu bir şekilde etkileyebilecek içsel resimler vo filmler üretmek olduğunun farkına varmış olabilirsiniz.

Kendinizle Telkinsel Konuşmalar Yapmak

Telkinler olumlu olarak çerçevelenmiş sizin hakkınızdaki ifadelerdir, diğer bir deyişle, olmasını istemediğinizden ziyade istediğiniz şeylerdir. Sanki zaten oluyormuş ya da yakında olacakmış gibi şimdiki ya da gelecek zaman kipinde ifade edilirler. Düşüncenizi geniş zaman kipi yerine şimdiki zaman kipi olarak ifade etmek büyük bir fark yaratır. "Hissederim" ile "His-m>diyorum" arasındaki farka dikkat edin; "Sesim .... çıkar" ile "8(!sim .... çıkıyor" arasındaki farka. Şimdiki zaman kipi, deneyimin içini daha fazla eylemle doldurur ve size daha ger­çek gelmesini, sanki şu anda oracıkta gerçekleşiyormuş gibi daha bir ilişkili hale gelmenizi sağlar. Bu eylem kipi ayrıca dondurulmuş içsel resimleri, daha fazla bilgiyle dolu olan ha­reketli filmlere dönüştürür.

Burada bir kriterden bahsetmemiz gerekir. Eğer telkini­nizde kendinizi algılayış biçiminizle çelişen bir ifade kulla­nırsanız, size yapmacık gelecektir. Eğer yapmacık olduğunu düşünürseniz ya işe yaramayacak ya da ters tepki verecektir.

Mesela, diğer insanlara karşı genelde düşüncesizce davra­nışlarda bulunuyorsanız, "Diğer insanlara karşı çok düşün­celi davranıyorum." Telkini bir zaman kaybı olacaktır. Ama, bunu "Diğer insanlara karşı düşünceli olmayı öğrenebilirim" e dönüştürürseniz, düşüncesizce davrandığınız inancı­nızla çelişmeyecektir.

İşte bazı kullanışlı telkinler:

"Her şeyi kolayca öğreniyorum."

"Her gün başkalarına karşı daha nazik ve daha sevecen oluyorum."

"Ben kendine önem veren değerli biriyim."

"Sorumluca davranmayı öğrenebilirim."

"Kendime karşı çok sevecen olabilirim."

"Başkalarıyla olan ilişkilerimde dürüst olmayı seviyorum."

Önce kim olmak istediğiniz açısından önem taşıyacak bir telkin oluşturmaya biraz zamanınızı ayırmalısınız. Sonra bu­nu kendinize tekrarlayıp, sonuçların istediğiniz gibi olup ol­madığını görmek için içsel deneyiminizi kontrol etmelisiniz. Eğer alamıyorsanız, benzeşimli ve kalpten tepki verebileceği­niz bir şekle girene kadar yeni baştan yazmalısınız ya da ters tepki vermesine yol açan tarafınızla pazarlık etmelisiniz.

Telkinler size, farklı bir iç diyalog kurmanızda yardımcı olabilirler, Belirli durumlarda kendinize olan güveninizi artıracak olan bir iç diyalog. Genellikle, kendinizden pek emin di madiğiniz durumlara girdiğinizde iç diyalogunuz pek sizi destekler nitelikte değildir.

Benjamin Franklin, kendine karşı hissettiği duyguları ge­liştirmek için düzenli olarak telkinler kullanırdı. Sürekli üzerlerinde çalıştığı 13 erdem vardı. Bu erdemler; kendine hakim olmak, sessizlik, düzenlilik, azim, tutumluluk, çalış­kanlık, samimiyet, adalet, ölçülülük, temizlik, sakinlik, iffet vi! alçakgönüllülük idi. Hatta saat cebinde sakladığı bir kağı­da bu erdemler hakkında kendine okuduğu telkinleri yazmış­la. Böylece ne zaman saatine baksa, hayatını geliştirmesini hatırlatan bir pusula okuyordu. Bu yolu kullanarak, kendine güven seviyesini sürekli arttırdı.

Franklin'in telkinleri kendi işine yaramış olsa da, telkinler bazı insanlarda ters tepki verebilir ve durumu daha kötü bir hâle sokabilir. Çoğumuzun birden çok iç sesi vardır ve bunlar­dan bazıları son derece şüpheci ve alaycıdır. Eğer kendinize güzel bir telkinde bulunursanız ve bir başka ses "Tabii, tabii" diye alay ederse, gerçekleşmesini istediğiniz şeye hiçbir fay­danı olmayacak olan içsel görüntüler gelecektir aklınıza.

Eğer içsel deneyiminize büyük bir dikkat gösterirseniz, bir telkinin yapmasını istediğiniz şeyi gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini kolayca anlayabilirsiniz.

Mesela, kendinize "Başkalarına karşı daha düşünceli ol­mayı öğrenebilirim," deyince, zihninizde bunu hangi içsel tep­ki izliyor? Aklınıza, başkalarına karşı daha düşünceli oluşu­nuzun ya da başka düşünceli kişilere, bunu nasıl becerdikleri­nin bir dizi görüntüsü gelebilir ve örneğin, haya­lınızın aldığı bu yön konusunda kendinizi iyi hissedebilirsiniz.

Diğer yandan, içsel bir sesin kıs kıs güldüğünü duyuyor ve başkalarına karşı düşüncesiz davrandığınız zamanların kocaman bir kolajını görebilir ve kendinizi kötü de hissedebi­liriniz. Eğer bu tip bir tepki verdiyseniz, bunu değiştirmek İçin bir önceki bölümde öğrendiğiniz yeniden çerçeveleme tekniğini her zaman kullanabilirsiniz. Kıs kıs gülen tarafın olumlu niyeti büyük ihtimalle, sizi hatalı iyimserlikten ve onu tipik olarak izleyen hayal kırklığından uzak tutmaktır. Ama, böyle değişimleri gerçekleştirmeden telkinler kullan­mayın çünkü az önce nasıl ters tepeceklerini keşfettiniz.

Telkinlerin iki kriterini zaten belirttik: Onları olumlu ifa* de edin ve bugününüze ya da yakın geleceğinize yerleştirin.

Hayal Kırıklığını Esnekliğe Çevirmek

Sıradaki alıştırma, alternatif davranışları sistematik olarak görselleştirerek daha fazla davranış seçeneğine sahip olma­nızı sağlayabilir. Bu yöntem, kendinizi hayal kırıklığına uğ­ramış bulduğunuz ve rahatlayıp, deneyecek yeni alternatifle­re sahip olmanın size daha faydalı olacağı, sıkışıp kaldığınız durumlarda özellikle faydalıdır.

Bir pazarlık eğitimi sırasında, bir yönetici, patronuylayken istediği kadar esnek olamadığından yakındı. Tipik ola­rak çok konuşkan olduğundan fikirlerini insanlara açıkça ifade ettiğini ama bunu patronuna karşı yapamamasından dolayı hayal kırıklığı içinde olduğunu belirtti.

Patronunun ofisine çağrıldığı ve kendisine bir numune in­celeme grubunun yöneticiliği görevinde yapılan köklü deği­şikliklerin açıklandığı yakın geçmişte geçen bir deneyimini anlattı. Orada sessizce oturmuş ve patronunun eksik bilgile­rini tamamlama cesaretini kendinde bulamamıştı. O durum­da kendini edilgen ve rahatsız hissetmiş, son derece edilgen­ce davranmıştı. Kendisini, daha fazla kişisel kontrol sahibi ve zeki hissetmiş olmayı diliyordu.

Daha çok böyle hissetmesine yardımcı olmak için, o du­rumda yapabileceği üç farklı davranışın zihinsel filmlerini yapma yöntemini denedi. İlk filmde, kendini derin derin nefes alır ve "Zihin-tetikte, vücut-sakin" sözlerini tekrarlar­ken gördü. İkinci filmde, patronuyla empati kurmak için di­ğeri pozisyonuna geçtiğini hayal etti. Üçüncü filmde, önce iş-

teki görevlerini değiştirmekteki amacının ne olduğunu soru­yor ve sonra da patrona kararını yeniden gözden geçirmesi İçin ihtiyacı olan bilgiyi sunuyordu.

Bu üç filmin içine gerçekten girip patronunun ofisinde bu üç seçeneği yapmayı prova ederken, ilk seçimi olan, gevşe­mek için derin nefesler almanın kendisini bir rahatlık seviye­ni ne getirmek için en iyi seçim olduğunu ve böylece bunu üçüncü seçeneğin takip edebileceğini keşfetti. Genellikle fay­dalı olmasına rağmen, ikinci seçeneğin ona bu durumda pek bir faydası olmuyordu.

Kendini bu davranışa sokabilmek için, zihninde, patronu­nun masasının arkasından kendisiyle konuştuğunu canlan­dırdı. Sonra bu işlemi hayalinde bir bütün olarak canlandırdı vo bir sesin, "Bunu yapacağım. İlave sorumluluğu kaldırabi­lirim," dediğini duyduğunu hayal etti. Kendisi ve patronuna karşı nasıl davranacağı hakkındaki duyguları, bu tekniği uy­guladıktan sonra dramatik bir şekilde değişti.

Uygulama:33

Konu: Hayal Kırıklığını Esnekliğe Dönüştürmek

Kendini Beceriksiz Hissetme Durumu. Geçmişte, is­lediğiniz kadar becerikli davranamadığınız bir durum bu­lun. Önce, bu deneyimin içine, sadece hissettiğiniz duygula­rın farkına varmanıza yetecek kadar girin. Sonra duygula­rınızı nitelendirin. Onlara, "kafası karışmış," "tedirgin," "korku içinde" gibi isimler verin.

Gözlemci Pozisyonu. Şimdi olayla bağınızı koparın ve rahatlık içerisinde, kendinizi o zaman davrandığınız gibi davranırken izleyin. Bu filmi izlerken, hem bilinçli hem de bilinçaltı olarak bilgi topluyor olacaksınız %1. Duygu Seçin. Bu sahneyi izlerken, kendinize, o koşul­larda hangi hissi ya da duyguyu deneylemek istediğinizi sorun ve bu duyguyu, "hedefe odaklı," "ayakları yere basan,"

"varlığını hissettiren," "sakin," "heyecanlı," "ısrarcı" vs. ola­rak nitelendirin.

Yeni Davranışları Gözden Geçirin. Bu olumlu duyguyu aklınızda tutarak, yukarı bakın ve kendinizi o durumda, size istediğiniz duyguyu hissettirebilecek farklı davranışlar yaparken görün. O durumda, geçmişte yaptığınızdan farklı en az üç davranışı yaparken kendinizi görün. Seçenekleriniz­ den en az birini, şaşırtıcı ve komik hale getirin; geçmişte göz önüne almayacağınız bir şey olsun. Onu yapmanıza gerek yok ama esnekliğinizi arttıracaktır. Bunların her birinin var­yasyonlarını prova edin ve ona göre gözden geçinip düzeltin.
Bunu itinayla yapmak için gereken zamanı ayırın.

Yeni Davranışları Prova Edin.   Şimdi, ilk düşündü­ğünüz davranışla ilişkili hale girin ve o durumda öyle dav­randığınızı hayal edin. Böylece duygularınızın farkına va­rabilirsiniz. Bu davranış, istediğiniz duyguyu ne kadar yo­ğun olarak yaratıyor?

Şimdi bu seçeneği bir kenara koyun ve hayal ettiğiniz ikinci davranışın içine girin. O seçeneğin nasıl olduğunu ve istediğiniz duygunun o seçenekte ne kadar yoğun olduğunu kontrol edin.

Seçenekleri Karşılaştırın. Bu seçeneklerden hangisi size daha güçlü bir duygu yaşatıyor ya da hangisi en iyi se­çenek gibi gözüküyor? Bu seçeneği şu anki bir numara ola­rak kodlayın ve sonra da bir kenara koyun.

Şimdi, son seçeneğin içine tekrar girin ve yaratılan duy­gunun yoğunluğunu kontrol edin. Bu seçeneği, daha önceki bir numara ile karşılaştırın ve favorinizi seçin.

Eğer bu üçünden hiçbiri çok tatmin edici değilse, geri dö­nün ve gerçekten sevdiğiniz bir tane bulana kadar yeni seçe­cekler yaratın. Favori yeni seçeneğinizi seçtikten sonra, heyecanlı  bir içsel sesin, "İşte bunu yapacağım," dediğini duyun.

Geleceğe Dair Planlama. Şimdi, durum başladığında ortalıkta olacak dışsal bir ipucunu düşünerek, bu yeni seçe­neği otomatik hale getirin. Örneğin, eğer durum, topluluk önünde konuşmaksa, ipucu, bir grup insanın oturup sizin konuşmanızı beklediklerini görmek ya da önünüzde bir podyum görmek olabilir. Eğer patronunuzla konuşmayı seçtiyseniz, ipucu, o kişiyi görmek ya da duymak olabilir. Eğer telefonda kızgın bir müşteriyle başa çıkmayı seçtiyseniz, ipucu, hattın diğer ucunda kızgın ses tonları duymak olabilir. Önce ipucunu hayal edin ve sonra da, o yeni davra­nışı gelecekteki durumda ortaya çıkması için programla­mak amacıyla, kendinizi o durumun ortasına yerleştirin ve seçtiğiniz yeni şekilde davranın.

 

 

 

Yaratıcı Görselleştirme

Daha önceki birçok alıştırmada, açıkça beIirtmediğimiz iki-adımlık işlem kullandık. Bir hedefi ya da gelecekteki bir davranışı görselleştirirken, bunu gözlemci po­zisyonundan yapmak faydalıdır. Bu pozisyonda, gözlemci po­zisyonundan iyi görünen bir film yaratana kadar farklı se­naryolar yazan, iyi işlemeyen kısımları kesen, yeni kısımlar ekleyen bir "film kurgucusu" olmak kolaydır. Bu pozisyondan bakarken, eğer filmin içine girseydiniz nasıl hissedeceğiniz konusunda da iyi bir fikir edinirsiniz çünkü tamamlanmış film oynarken yüzünüzdeki ifadeyi ve olaydaki diğer insanla­rın yüzlerini görürsünüz.

Bu gözlemci pozisyonunun filminin gerçek hayattaki haki­ki davranışlara tercüme edilmesi için, onunla ilişkili hale gi­rip kendiniz pozisyonunu almak ve gelişirken içinde olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak için onu yaşamak gereklidir. Bunu yaparken, üç şey yapmış oluyorsunuz: Birincisi, senar­yonun gerçekten dışarıdan göründüğü kadar iyi olup olmadı-

ğını test ediyorsunuz. İkincisi, onu yaşarken, hâlâ bir iki ufak düzeltme yapmak istediğinizi ya da önemli bir ihtimali plan­lamadığınızı ve film kurgusu odasına geri dönüp baştan kur­gulamanız gerektiğini fark edebilirsiniz. Ve sonuncu olarak, bu yeni davranışın gerçek hayatta yapılışını prova ediyorsu­nuz. Böylece kendinizi, uygun ipuçlarına, deneyimleri daha gerçekçi ve karşı konulmaz yapan duygular, tatlar ve kokular eklediğiniz gözlemci filminizde belirlediğiniz şekillerde oto­matik olarak tepki vermek üzere programlıyorsunuz.

Daha öncekilerin hepsinde, kişinin yeterli olduğunu ve bu yeterliliği kullanırken rahat ve motive olmuş hissetmek için sadece kendine güvene ihtiyacı olduğunu varsaydık. Bu, ör-neğin sahne korkusu için kesinlikle doğrudur. Kişinin, diğer durumlarda akıcı konuşma becerisi olduğunu biliyorsunuz­dur ama bir insan topluluğunun önündeyken, nasıl oluyorsa doğru dürüst konuşamıyordur.

Kendine güvenin, becerilerimizi kullanmanın temeli ol­masına rağmen, bazen de iyi bir nedenden dolayı kendine gü­ven eksikliği çekeriz: Henüz bir şeyi doğru yapacak yeterlili­ğimiz yoktur. Örneğin biri, bir şeyi daha önce hiç yapmadığı için kendine güven eksikliği duyabilir. Hiç kendine güveni olan ama konusunu sunacak kadar yeterliliği olmadığı için sizi sıkan bir konuşmacı duydunuz mu?

Yeterlilik kazanmak ya da bir şeyde gerçekten usta olmak için ne gerekir? Zaten kolayca ve ustalıkla yapabildiğiniz, araba sürmek gibi bir iş düşünün. Bir araba sürdüğünüz ilk zamanı hatırlıyor musunuz? Büyük ihtimalle, arabanızı cad­dede sürmek için, özellikle de arabanızın vitesi vardıysa, bi­linçli olarak yapmanız gereken bütün o şeyler içinde biraz bo­ğulmuştunuz. Aynı anda direksiyonu çevirmeye, ön camdan dışarı bakmaya, dikiz aynasına bakmaya, fren ve gaz pedalla­rını koordine etmeye ve trafik kurallarını hatırlamaya çalışa­rak sürücü koltuğunda oturuyordunuz. Hatta, büyük ihtimal­le, arabayı çalıştırmadan önce motoru iki üç kere boğdunuz.

Bir süre sonra, araba sürmekte ustalaşınız ama yine de bi­linçli dikkatinizin büyük bir kısmını gerektiriyordu. Şimdi, belirli bir zaman ve deneyimden sonra, arabanıza atlayıp onu 150 kilometre boyunca ya da şehirden şehre ne yapıyor olduğunuzu ya da nereye gidiyor olduğunuzu bile düşünmeden sü­rebilirsiniz. Kendi içinizde, arabayı, bilinçli olarak düşünme­nize gerek kalmaksınız otomatik olarak ve tahminen güvenli l»ir şekilde sürebilen bir parça geliştirdiniz. Ne zaman bir şeyi iyi öğrenseniz, aynı öğrenme aşamalarından geçersiniz:

Bilinçsiz Yetersizlik. Bir şeyi öğrenmeyi denemeyi dü­şünmeden önce, bu beceride ne kadar yetersiz olduğunuzun farkında değilsinizdir; bunu daha düşünmemişsinizdir bile.

Bilinçli Yetersizlik. Yeni bir beceriyi öğrenmeye başla­dığınızda, yetersizliğinizin farkına varırsınız.

Bilinçli Yeterlilik. Biraz alıştırmadan sonra, bir beceri-clu yeterlilik gösterir hale gelebilirsiniz ama becerinin büyük bir kısmı hâlâ bilinçli olarak yapılmaktadır —ne yapıyor ol­duğunuzu düşünmeniz gerekmektedir.

Bilinçsiz Yeterlilik. En sonunda, beceriyi, bilinçsizce vurabileceğiniz bir noktaya ulaşabilirsiniz. Onu, bilinçli bir dikkat göstermeden kendiliğinden yaparsınız.

Ne zaman bir şey öğrensek kaçınılmaz olarak bu aşama­lardan geçeceğimizi bilince, yol boyunca yapacağımız kaçınıl­maz hatalara karşı kabullenici ve hoşgörülü olabiliriz.

Çoğumuz, kendimiz için o kadar yüksek standartlar koya­rız ki yeni bir şey denememizi engelleriz çünkü onu ilk sefe­rinde mükemmel olarak yapamayacağımızı biliriz. Eğer kü­çükken yeni bir şeyler denemeyi bıraksaydık hayatımızın şu h ı id a nasıl olmuş olacağını düşünün. Yürümeyi öğrenirken bir sandalyeye tutunup, ileriye doğru titrek bir adım atıp düştüğünüzü ve "bunu bir daha denemeyeceğim; aptal duru­muna düştüm," diye düşündüğünüzü hayal edin. Eğer bunu yapmış olsaydınız, hayat sizin için çok da ilginç olmayacaktı;

hâlâ dört ayak üzerinde emekliyor olacaktınız. O küçüklük dönemlerinizde, bir şeyleri başarana kadar denemeye devam ettiniz. NLP görselleştirme yöntemleri sizi anında mükem­mel yapmayacak ama sizi tepeden tırnağa hazırlayacak ve öğrenmeye devam edebileceğiniz durumda etkili bir şekilde hareket ettirecek. Ne zaman yeni bir şey öğreniyor olsanız, aldığınız sürekli geri beslemenin öğrenmenin en önemli öğe­lerinden biri olduğunu aklınızda tutun.

Bir diğer NLP varsayımı da şöyleydi: Başarısızlık yok­tur, sadece geri besleme vardır. Robert Dilts'in bir mucit arkadaşı vardır. İşe yaramayan birçok şey dener. Bir keresin­de Robert ona, "İşe yaramayan bu kadar çok şey denedikten sonra cesaretinin kırılmasını nasıl engelliyorsun?" diye sorar. Mucit şöyle cevap verir: "Bir şey işe yaramadığında, sadece onun farklı bir problemin çözümü olduğunu fark ediyorum."

NLP varsayımlarından biri de şuydu: Her davranış be­lirli koşullar altında faydalıdır. Yeni bir davranış prog­ramı kurduğunuzda ve o işe yaramadığında, bu, sadece o bağlamda farklı bir şeyler denemeniz gerektiğinin bir işare­tidir. İşe yaramayan bir şeyi denediğiniz her seferinde, bu si­ze, başka nelerin işe yarayabileceği hakkında iyi bilgiler ve­rir. Birisinin bir keresinde söylediği gibi, "İyi yargı deneyim­den kaynaklanır. Deneyim kötü yargıdan kaynaklanır.

Kendinize Güveni Günlük Olarak Geliştirmek

Sürekli olarak yeni davranışsal seçenekler yarattığınızdan ve kendinize olan güveninizi geliştirdiğinizden emin olmanın bir yolu, Hayal kırıklığını Esnekliğe Dönüştürme Yöntemini hayatınıza günlük bir alıştırma olarak yerleştirmektir. İşte bunu nasıl yapacağınız.

Geceleyin uykuya dalmadan önce, o gününüzün ve o gün yaptığınız aktivitelerin bir filmini oynatın. Filmde, davranı­şınızdan tam olarak memnun olmadığınız bir sahneye geldi­ğinizde durun. Neler olduğu ve hedeflerinizin ve niyetlerinin neler olduğu hakkında bilgi toplamak için sahneyi tekrar edin. Sonra sizi memnun edecek ve size daha iyi sonuçlar ge-I.irecek şekilde davranışınızın filmini oynatın. Tam doğru bir davranışı bulana kadar o sahneyi oynatın. Sonra, orada, dış çevrenizde olacak olan bir ipucunu hayal edin ya da duyun ve lam o durumun ortasında bu yeni davranışı yapıyor olduğu­nuzu hayal edin. Bu işlemi yaparak, gelecek için yeni ve daha başarılı bir davranış geliştiriyor olacaksınız.

Bu, eylemlerinizi sürekli gözden geçirmenin ve işinize ya­ramayan davranışları değiştirmenin bir yoludur. Bu, başarısızlık olarak kabul ettiğiniz şeyi alır ve onu geri beslemeye dönüştürür. Başarısızlık, yapabileceğiniz değişiklikler ve ge­liştirmeler için bir geri beslemedir. Bu günlük tekrardan an­latıldığı şekilde faydalanmak, hayatta nasıl davrandığınız­dan inanılmaz bir tatmin hissi almanızı sağlayabilir; gerçek bir kendine güven roketleyicisidir.

Ümitler ve Beklentiler

Davranışların değiştirilmesi için öğretilen çeşitli görselleştir-ıneleri incelerken, bazı nisanların görselleştirme sayesinde inanılmaz, heyecan verici değişimler yaratırken bazılarının da değişimleri görselleştirip sonuç alamadıklarını ya da küçük sonuçlar aldıklarını keşfetmek şaşırtıcıdır. Değişimler gerçek­leştirmede başarılı olanlarda önemli bir farklılık vardır.

Bunun nasıl çalıştığının bir başka boyutunu bulmak için kendi düşünce süreçlerimizi inceleyelim. Yarın olabilecek bir şeyi düşünün. Örneğin, yarın için bir açık hava gezintisi planladığınızı ve hava raporunun güzel bir gün olacağını söy­lediğini hayal edin. Kendinize, "Umarım yarın güneşli olur" deyin ve umudu zihninizde görüntülerle, seslerle ve belki de kelimelerle nasıl temsil ettiğinizi fark edin. Şimdi, "Yarın ha­vanın güneşli olmasını bekliyorum," deyin ve bir beklentiyi zihninizde nasıl temsil ettiğinizi fark edin.

Bu iki deneyimi kıyaslarken, aşağıdaki detaylara dikkat edin. Bir resminiz mi iki resminiz mi var? Resim hareketsiz mi yoksa film gibi mi? Konumunu, parlaklığını, netliğini, renk miktarını, kaç boyutlu olduğunu, çerçevesini vs. fark edin. Kendi gözlerinizden mi bakıyorsunuz yoksa olanlara karşı bir çeşit gözlemci misiniz? Ayrıca zihinlerinizdeki işit­sel seslerin ve kelimelerin de farkına varın. Bir mi iki mi yok­sa daha fazla mı sesiniz var? Her sesin ya da konuşmanın konum, yönelim, hız, tonlama yoğunluklarına dikkat edin, Özellikle, altbiçemlerin, bir şeyin olmasını ummanıza veya beklemenize bağlı olarak nasıl farklı olduklarına dikkat edin. Ümidi ve beklentiyi karşılaştırdığınızda, yarının güneş­li olacağı inancınız ne kadar kuvvetli? Sizin için beklentiyle özdeşleşen bu zihinsel özellikleri ya zihinsel ya da yazılı ola­rak bir kenara not edin çünkü yeni davranışlar programla­makta çok önemli olabilirler.

Birçok insan beklentiyi tek bir resim olarak temsil eder. İlişkisiz halde başlayabilir ama çoğunlukla ilişkili halde ken­di gözlerinizden bakarak biter. Resim genellikle, gerçek ren­ginde, parlak ve berraktır ve içinde hareket vardır. İşitsel öğeler genellikle belirgin ve nettir ve belki de bunların içinde, "Olacak olan tabi ki bu" diyen gerçekçi bir ses de bulunmak­tadır. Beklentiler, gerçekmiş gibi bir duygu verirler.

Bunun tersine, çoğu insan umudu iki resim olarak temsil etmektedir. Bunlar "belki öyle belki de değil" diyen bir sesin eşlik ettiği, olabilecek ve olmayabilecek şeylerin resimleridir, Bazen umut tek bir resimdir ama uzaktaki, bulanık, hareket­siz ve pek renkli olmayan bir resim. Bir şeyi, bu özellikleri kullanarak düşünmek sizi, onun olup olmayacağı hakkında kuşku içinde bırakır, oysa beklenti genelde zihninizde çok daha oturmuş ve gerçektir.

Bu bilgiler ışığında, bu işlemi takip edin. Belirli bir du­rumda daha fazla kendine güvene sahip olmakla ilgili bir so­nuç belirlemekle başlayın. Seçtiğiniz bağlamda nasıl davran­mak istiyorsunuz? Belki bir iş görüşmesinde daha fazla kendine güvene sahip olmak istiyorsunuz. O durumda nasıl davranmak istediğinizi düşündükten sonra, 'belki de esnek bir duruş, yüzünüzde hoş bir gülümseme, net konuşma yeteneği, akıcı, kendine güvenli bir ses tonuna sahip olarak ve dengeli ve kontrollü hissederek sakin ve rahat gö­zükmek istediğinize karar verdiniz. Eğer bunu tam yapmak istiyorsanız, arzuladığınız sonucu derinlemesine yazın. Gerçekten sahip olmak istediğiniz ve sahip olunmaya değer bir şey olduğuna emin olmak için onu dikkatlice inceleyin. Ken­dinize, "Bu sonucu elde etmememi gerektiren bir sebep var tin?" ya da "Onu elde etmek konusunda herhangi bir tereddü­düm var mı?" diye sorun. Bu noktada isteksiz parçalarınızla pıı/.arlık etmek isteyebilirsiniz.

Sonucunuzu kesin olarak belirledikten sonra, kendinizi rahatlatın ve öğrenmeye açık bir ruh haline sokun. Şimdi, daha önce keşfettiğiniz beklenti altbiçemlerini kullanarak arzuladığınız sonucu görselleştirmeye başlayın. Bu, işlemin ili önemli kısmıdır. Beklentinin altbiçemlerini kullanarak, Kİ İminize bunun olacağına dair güçlü bir mesaj veriyorsunuz. Bir iş görüşmesinde kendine güvenli olmakla ilgili örneği kullanarak bütün bir görüşmeyi baştan sona oynatabilir, beklenti altbiçemlerini kullanarak inşa ettiğiniz kendine güvenle onu geçmesini beklediğiniz gibi yaratabilirsiniz.

Tam olarak olduğunu hissedene kadar sonucunuzu bir beklenti olarak görselleştirin ve sonra da bırakıp olmasını bekleyin. Kendiniz için sonuçlar yaratmak için bu işlemi düzenli olarak yaparak kendi kişisel evriminizde aktif bir rol oynuyor olacaksınız.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölümde, kendinizi olan güveninizi geliştirmek için birçok  teknik keşfettiniz. Tam olarak şunları nasıl yapacağınızı öğrendiniz:

Olumlu niyetini keşfederek eleştirel bir sesi size yar­dımcı olan bir dosta dönüştürmek

Sesinizin olumlu niyetini gerçekleştirebileceği daha fay­dalı yollar bulmak için beyin fırtınası yapmak.

Kendi kendinizle olumsuz telkinsel konuşmalarınızı, belirli, olumlu "ben" telkinsel ifadesine dönüştürmek.

Hayal kırıklığına uğradığınız durumları, yaratıcı görselleştirme aracılığıyla seçenek fırsatlarına dönüştürmek,

Elle tutulur ve ikna edici olumlu beklentiler yaratmak.

Beyninizin daima elinden gelenin en iyisini yaptığını ve öğrendiği şeyi yapması için ona güvenebileceğinizi öğrendi­niz. Kendiniz için istediklerinizin daha fazlasını yaratmak amacıyla beyninizin programını, onun kendi dilini kullana­rak nasıl yeniden programlayabileceğiniz! öğrendiniz. Kendi­nize olan güveninizi geliştirmek için bu güçlü teknikleri uy­gulamak için her gün programınızda belirli bir zaman aralığı belirleyin. Bunu sizin için başka hiç kimse yapamaz. Siz ve sizin bütün parçalarınız bunu hak ediyorsunuz.

Olumlu Bir Zihinsel Tavrı Oturtmak

Olumlu Bir Zihinsel Tutumun Gücü

Çoğumuz olumlu bir zihinsel tutumun (zor zamanları aşma­mızı sağlayacak dayanıklı bir zihinsel tutumun) önemini bil­diğimizi düşünürüz. Çoğumuz zihinsel tutumumuzu hiçbir zaman NLP eğitmeni Gary Faris'in 12 yıl ön­ce yaptığı gibi bir teste tabi tutmak zorunda kalmayız.

Gary, Santa Cruz-Kaliforniya'da katıldığı bir NLP semi­nerinin ardından koşuya çıkmıştı. 38 yaşındaydı ve çeyrek mil koşusunda yarışmak için idman yapıyordu. O gün, her iki tarafında yeşil, gür enginar tarlaları olan asfalt kaplı bir çift­lik yolunda koşmaya karar verdi. Ansızın arkasında saatte 90 km hızla giden bir kamyonet belirdi. Şoför, yol üzerindeki küçük bir bayırdan dolayı onu görmemişti. Fren yapmaya ça­lıştı ama Gary'e çarpıp tarlalara fırlattığında kamyonet hâlâ çok hızlı gidiyordu.

Önceleri, acil servisteki doktorlar Gary'nin yaşayacağın­dan bile emin değildiler. Gary'nin olmak zorunda kalacağı al­tı ameliyattan ilk ikisini yaptılar. Ölüm tehlikesini atlattı­ğında acil servis doktorlarından birkaçı onu ziyaret ettiler. İyi haber olarak, hayatta kalmasının tek sebebinin mükem­mel bir fiziksel kondisyonda olması olduğunu söylediler. Kö­tü haber ise bir daha asla normal yürüyemeyeceği ve kesin­likle koşamayacağıydı.

Ondan sonraki iki sene boyunca Gary, spor rehabilitasyon programına katıldı. Doktorlarının kuşkularının yanı sıra inanılmaz bir acının da üstesinden gelerek yıkılmış vücudu­nu yeniden inşa etti. Bugün Gary, en zor seviyede koşuyor ve antrenman yapıyor.

Ne olmuştu? Sevgi, İlaçlar ve Mucizeler'in yazarı Dr. Bernie Siegel orada olsaydı, doktorların yalnız ellerindeki en iyi ista­tistiksel verileri kullandığına dikkat çekerdi. Gary acil servise getirildiğinde, onun istisnai bir hasta olacağını bilmiyorlardı.

Gary, NLP'yi hayatını tehdit eden bir yaralanmanın üste­sinden gelmek için kullanan birisidir. Dünyadaki süper ba­şarılı insanları incelerken NLP'yi nasıl kullandığımızı, bu in­sanların başarılarını mümkün kılan özelliklerini nasıl buldu­ğumuzu ve sonra da bunları başkalarına öğrettiğimizi zaten okudunuz. Vücudunu, zihnini ve ruhunu yeniden inşa eder­ken Gary de aynı prensipleri kullandı.

Gary her zaman spor yapar ve formda kalmaya özen gös­terirdi. Ancak kazadan sonra, spor sakatlanmaları rehabili­tasyonu hakkında araştırma yapmak için yeni, çok kişisel ve karşı konulmaz bir istek duydu. Hayatın adaletsizliği hak­kında yakınmak ya da dava edebileceği kişilerin bir listesini yapmak ya da ne kadar engellilik maaşı alabileceğini hesap­lamak yerine, başarılı rehabilitasyon geçirmiş bütün sporcu­ların belirgin özelliklerini incelemeye karar verdi. Ne de olsa, böyle şeyler başka sporcuların da başından geçmiş olmalıydı. Onlar ne yapmışlardı? Gary, NLP varsayımlarından birinin gerçekleşmesine tanık oluyordu: Eğer bir şeyi bir kişi ya­pabiliyorsa, onu yapmayı herkes öğrenebilir. Ve o, öğ­renmeye kararlıydı.

Acı verici fiziksel-terapi seanslarına katılırken bile aynı çıkmazdaki insanlarla konuştu. Ünlü sporcular ve onların neler yaptıkları hakkında yazılar okudu. Altta yatan zihinsel tavırlarını incelemek için öykülerinin ve sebeplerinin ötesine baktı. İnatçı çabalarının karşılığını etkileyici kazançlar ola­rak aldı. En sonunda Gary, tanıştığı ya da hakkında okuduğu, başarılı bir şekilde iyileşmiş her sporcunun sahip olduğu altı farklı zihinsel kalıp, yani karakteristik buldu ve onları kendinde uygulamaya girişti. Gary, keşiflerini spor rehabili­tasyonu uzmanları ile paylaştığında, kendisini onaylamaları­na sevindi.. En sonunda, araştırması profesyonel dergilerde yayınlandı.1 Keşiflerini NLP meslektaşlarıyla paylaştığında, bunun yol açtığı çağrılara, mektuplara ve konuşmalara şaşır­dı ve sevindi. Diğerleri, Gary'nin öngörülerini işteki müşteri­lerinde, sağlık uzmanlarında ve hatta ilkokul çocuklarında kullandıklarında, bu altı zihinsel kalıbın ebeveynlik, sırıkla atlama ve politika gibi birbirlerinden çok farklı geniş yelpaze­de bir durumlar demetinde geçerli olduğunu keşfettiler. Bu altı zihinsel kalıbın, her pozitif zihinsel tavrın temel özellikle­ri olduğu ortaya çıktı. İster sporculara, ister girişimcilere, is­ter yöneticilere baktığımızda, zihinsel tavırları ne kadar sağ-lamsa bu altı öğeden o kadar çok faydalanıyor olduklarını gö­rürüz. Çok övgü toplayan Yeni Borsa Sihirbazları adlı kita­bın yazarı Jack Schwager, bu karakteristiklerin o kadar ö-nemli olduklarını düşündü ki, onları, başarılı bir tüccar olma­nın belirgin anahtarlarından biri olarak kitabına ilave etti.

Sağlam Pozitif bir Zihinsel Tavrın Altı Karakteristiği

Pozitif bir zihinsel tavrın altı karakteristiğini inceleyelim. Bu­nu yaparken, hiçbir karakteristiğin diğerlerinden daha önemli olmadığını aklınızda tutun. Bu altı karakteristik bir sıra içinde sunulmuştur ama sağlam pozitif bir tavır için gereken sinerjiyi yaratan hepsinin birbiriyle aynı anda olan etkileşimidir.

İçsel Motivasyon

Gary'nin keşfettiği ilk öğe, bu rehabilitasyona katılan spor­cuların içsel motivasyon yönüydü. Bu sporcular çok belirgin bir hedefe doğru yakınlaşıyor ve hoş olmayan belirli sonuç­lardan uzaklaşıyorlardı. Bunlar, muğlak bir kazanma, en iyi olma ya da kendini aptal durumunu düşürmeme arzusunun "hollywood filmleri" ya da "new age" tarzı görüntüleri değil­di. Bu atletlerin, arzulanan hedefler ve hoş olmayan sonuçlar hakkında kişisel, belirli ve karşı konulmaz bir vizyonları var­dı. Örneğin, umut vaat eden genç bir liseli yüzücü bir sakat­lıktan sonra tekrar iyileşiyordu. O, sadece sağlığını geri ka­zanmak değil, bir üniversite bursu için yarışmalara katılmak istiyordu. Hedefine doğru motive olmuş ve yönelmişti. Bir baş­ka olayda ise, 42 yaşındaki bir adam kireçlenme sorunu daha kötüleşmesin diye rehabilitasyondaydı. Genellikle halden dü­şürücü olan bir hastalığın olası sonucundan uzaklaşmak için motive oluyordu. Ancak en iyi sporcular hem uzaklaşmacı hem yakınlaşmacı motivasyon kullanırlar. Kaçınılmaya değer ar­zulanılmayan sonuçları ve sonra da onları ileriye doğru iten arzulanılır kayda değer hedefleri canlı bir şekilde hayal eder­ler. Bunu yaparak maksimum motivasyona ulaşırlar.

II. Yüksek Standartların Değeri

Gary'nin, rehabilitasyondaki bu sporcularda fark ettiği ikinci öğe de kendilerini eski güçlerine ve sağlıklarına yemden kavuşmaya adamış olmalarıydı. Bu, onlara rehberlik eden hedef, ilk ve son standartlarıydı. Tavırları, daha azının kabul edilemez olduğu şeklindeydi. Aslında çoğu sadece eski güçle­rine ve sağlıklarına tekrar kavuşmayı değil, daha fazlasını istiyorlardı. Sakatlanmadan önce olduklarından daha form­da olmak istiyorlardı. Neyi yapabileceklerini biliyorlardı ve daha azını kabul etmiyorlardı. Bu sporcular, aldıkları sonuç­ları içsel standartlarıyla ölçüyorlardı. Daha makul bir stan­darda razı olabilirlerdi ama bunu hiçbiri yapmıyordu. Onlar, olabileceklerinin en iyisi olmalıydılar.

Bu, sporculara özgü en iyi olma saplantısını sık sık oku­ruz ya da duyarız. Bunu bir an düşünün. Eğer kendinizden en iyisini talep etseydiniz ve şu anda ona sahip olmasaydınız, bu bir çöküşün hazırlayıcısı olabilirdi. Bu sporcular da ona şu anda sahip olmasalar bile en iyiyi ummak için bir yola ihtiyaç duyuyorlardı. Üçüncü ve dördüncü öğeler tam da bunu yapmanın anahtarlarım sunmaktadır. Sağlam pozitif bir zi­hinsel tavır yaratmak için bu altı öğenin birlikte çalışması­nın nasıl hayati derecede önemli olduğu işte burada açıklığa kavuşmaya başlamaktadır.

III. Hedefleri Küçük Parçalara Bölmek

Bu sporcuların sahip olduğu üçüncü anahtar öğe de sağlıkla­rını ve atletik formlarını küçük adımlarla yeniden kazanma sürecine odaklanabilme becerileriydi. NLP diliyle, dikkatleri­ni hangi "parça boyutuna" verebileceklerine karar verebiliyor­lardı. Ciddi bir sakatlığı aşmak için gereken bütün o çabayı hiç düşündünüz mü? Acı, hayal kırıklığı, zaman, sırf başladı­ğınız yere dönmek için gereken inanılmaz çaba? Ya da işteki büyük bir projeye rehberlik etmek; departmanları koordine et­mek; insanları motive etmek; önemli detayları takip etmek ve gevşek bağları sıkılaştırmak için gereken inanılmaz çabayı? Eğer bu projelerden birinin içerdiği çalışmanın hepsini tek bir seferde düşünürseniz, kolayca onların altında ezilebilirsiniz. Öbür taraftan, eğer her iki projeyi de "çiğneyebileceğiniz bü­yüklükte parçalara" bölerseniz, yani adım adım gerçekleştirir-seniz, o zaman iz üstünde durmaya devam edebilirsiniz ve onu tamamlayabilirsiniz. Gary Ferris ise ayağa kalkmadan önce hayatta kalmak, yürümeye başlamadan önce ayağa kalkmak, koşmaya başlamadan önce tekrar yürüyebilmek zorundaydı.

Ancak bu sporcular önlerindeki hedefi bundan çok daha küçük parçalara bölüyorlardı. Enerjileri tükenmeden dört yerine beş hareket yapma becerisi ya da bir ayaklarını her seferinde 5 santim daha fazla esnetmek, günün erişilebilir hedefi oluyordu.

Çok çaba isteyen zor bir girişimi bu şekilde "küçük parça­lara bölmenin" ilave iki avantajı daha vardır. Birincisi, bu, dikkatlerini şu anda halledebilecekleri küçük işlere yönelt­melerini sağlar. İkincisi, Gary ve araştırdığı sporcular bu küçük adımların her birini gerçekleştirmekten büyük bir tat­min duyuyorlardı. Bu sporcular, erişilebilir parça hedefler sayesinde esas hedeflerine, yani eski güçlerine ve sağlıkları­na giden yolun her santiminde başarıyı deneyliyorlardı. Yol üzerindeki her hedef, kendi başarı tatminini veren yeni bir hedefe dönüşüyordu. Belirli, erişilebilir hedeflere odaklana­bilmek ve her birinde başarıya ulaşmanın verdiği tatmin, de­vam etmek için gereken motivasyonu korur.

IV. Şimdiki ve Gelecek Zaman Çerçevelerini Birleştirmek

Başarılı bir şekilde iyileşen sporcuların sahip oldukları dör­düncü ortak anahtar öğe de, iki beceriyi birleştiren, zamanı dü­şünme yetenekleriydi. Birinci beceri, küçük hedeflere ve gün­lük işlere odaklandıklarında sporcuların o anın içinde buluna­bilmeleriydi. O anda yaptıkları bir tek işi düşünüyorlardı. Arnold Schwarzenegger, aldığı eğitim hakkında, bir alıştırmayı farkındalıkla bir kere yapmanın, bir alıştırmayı dikkatiniz da­ğılmış olarak on kere yapmakla eşdeğer olduğunu söylemiştir.

Geleceğin belirsizliğini düşündüklerinde atletlerin kolay­ca dikkatleri dağılabilir ve cesaretleri kırılabilirdi. Örneğin, "Daha önceki kapasiteme ulaşabilecek miyim?" ya da "Başa­rılı olacak mıyım?" gibi sorular sorup geleceğe kuşkuyla ba­karlarsa, —onlar düşünmeden önce— orada bile olmayan so­runlar ve engeller hayal etmeye başlayabilirlerdi. Bu sorular, negatif bir adaptasyon yaratıp motivasyonu söndürebilirler. "Sıradaki kilometre taşma ulaşmak için şimdi ne yapabili­rim?" diye sormak çok daha güç vericidir. O anki durumlarını dolu dolu deneylediklerinde ve onu iyileştirmeye katılımda bulunduklarında içlerindekinin en iyisini ortaya çıkaran ey­lemler gerçekleştirmektedirler. Bu hepimiz için geçerlidir.

Bu zamansal becerilerinden ikincisi, dolu dolu o anın için­de olmanın tam tersidir. Bu, pozitif geleceği canlı bir şekilde tümüyle düşünebilme becerisidir. Bazen bir gelecek adaptas­yonu, o anda olmaktan çok daha faydalı ve motive edicidir.

Bir kazadan sonra rehabilitasyonda olan bir sporcu çok acı verici dönemler geçirir. Bu dönemlerde, bütün sıkı çalışmala­rınızın ve acının size getireceği ödülleri tanı olarak deneyle­mek için ilerisini düşünmek çok daha faydalıdır. Daha sağ­lıklı bir vücudu, artmış hareket kabiliyetini ve sevdiğiniz şe­yi yapmaya dönmeyi görselleştirdiğinizde o andaki acı ve ça­ba, ödenmesi gereken önemsiz bir bedel gibi görünür. Vücu­dunuz, bu anın içinde yeniden inşa oluyor ve öğreniyorken siz çoktan geleceğin sefasını sürüyorsunuz. Bu çekici, uzun vadeli hedef, motivasyonunuzu şimdi sağlam bir şekilde ko­rurken sizi ileriye doğru çekmeye devam eder.

Başarılı motivasyon bu iki beceriyi birleştirir. Elinizdeki küçük görevi başarmaya konsantre olduğunuz zaman, sizi ileriye iten gelecekteki başarınızın o büyük, parlak resmini görebilirsiniz.

V. Kişisel Katılım

Başarılı motivasyonun ve pozitif bir zihinsel tavrın beşinci öğesi de kişisel katılımdır. Gary, sporcuların rehabilitasyon planlarına aktif olarak ne kadar katılırlarsa kendilerine o kadar yardım ettiklerini ve bunun da tamamen iyileşme ihti­mallerini büyük ölçüde arttırdığını keşfetti. Bu, kızışmış bir bölgeye buz koymak kadar basit bir şey bile olsa, kendileri için bir şeyler yapmak katılım hislerini takviye ediyordu.

Bu teknolojik çağdaki diğer her şey gibi spor ilaçları da bir tümen uzman ve otorite sayesinde çok karmaşıklaştı. Bu doktorlar, fizik terapistleri, atletizm eğitmenle­ri, hemşireler ve spor psikologları genellikle profesyonel ha­yatlarının çoğunu bu becerileri öğrenmek için harcadılar. Otoriteleri haklarıdır ama bazen bu uzmanlık akını, atletle­rin kendilerini uzman ellere pasif bir şekilde bırakmalarını cesaretlendiriyor. Gary'nin araştırmaları bunun bir hata ol­duğunu ortaya koyuyor. Ne pasif kabulleniş ne de isyankâr direniş kişisel mükemmelliğe dönmek için güvenilir bir yol değildir. Sporcuların ve bizim geri kalanlarımızın istediğimiz tipte sonuçları üretmek için yüksek eğitim görmüş uzman­larla aktif bir şekilde birlikte çalışmamız gerekmektedir.

Eğer bunu bir an düşünürseniz mantıklı gelecektir. Hiç bir takımda olup da önemli bir maç ya da toplantı sırasında köşe­de oturmanız gerekti mi? O zaman için bu uygun olmuş bile olabilir. Ama sonuç hakkında heyecanlansanız bile, yine de bü­yük ihtimalle sanki siz ve eylemler arasında camdan bir duvar varmış gibi onunla aranızda bir bağlantısızlık hissettiniz. Ora­daydınız ama oynamıyordunuz. Onun gerçekten bir parçası değildiniz. Katılımda bulunduğumuzda olan bitenlere etki ederiz. Farkı hissedebiliriz. Bu kişisel adanmışlığımızı arttırır ve yoğunluğumuzu odaklar. Bizi daha kararlı ve aktif yapar ve bu da daha fazla kişisel katılıma ve geleceğimiz üzerinde daha fazla söz hakkımızın olmasına yol açar. Kendimiz için eyleme geçmek, eylemler ne kadar küçük olurlarsa olsunlar önemlidir.

VI. Kendi Kendinizle Kıyaslamalar

Başarılı sportif rehabilitasyon ve sağlam pozitif bir zihinsel tavır kurmak içinki altıncı ve son öğe, bu sporcuların, perfor­manslarını nasıl değerlendirdikleri, ne tip zihinsel kıyasla­malar yaptıklarıdır. Spor yorumcuları, gazete istatistikleri ve hayranlar, sporcuları sürekli kendilerini ve yaptıklarını yaşayan ve ölmüş kişilerle karşılaştırmaları için cesaretlen­dirirler. Eğer üstün gelirlerse kendilerini iyi hissetmeye hak kazanırlar; eğer karşılaştırma onların lehine sonuç vermezse kendilerini kötü ya da bir şekilde yetersiz hissetmeleri gerek­mektedir. Bu aynı eğilim çoğumuzda kökleşmiştir. Hayatımı­zın erken dönemlerinde, bazı çocukların bizden daha zeki ol­duğunu, bazılarının daha atletik olduğunu, bazılarının daha yakışıklı olduğunu ve bazılarının da daha popüler olduğunu fark ettik ya da bu bize okulda birileri bunu bize açıkça işaret etti. Belki bir dalda en tepelerdeydik ama bir diğerine baktı­ğımızda kendimizi aşağılarda gördük. İş hayatına atıldığımızda, kendimizi başkalarıyla karşılaştırma eğilimimiz de­vam etti ve hatta bazılarımızda arttı. Bizden daha saldırgan ya da zeki ya da ofis politikalarından ya da bilgisayarlardan daha iyi anlayan insanlarla karşılaştık. Yetişkinler olarak, bu kıyaslamaları genellikle bilinçsizce ve otomatik olarak ya­parız. Kendimizi film yıldızlarıyla, en yeni para sihirbazlarıyla, komşumuzla ve onların hayat tarzıyla ya da görüş alanımızdaki başka birileriyle karşılaştırırız. Bunu işte ve evde yapmak için medya tarafından cesaretlendiriyoruz ve bunu yapmaya devam ediyoruz çünkü bedelini bilmiyoruz.

İyileşmekte olan sporcular bunun bedelini bilirler. Bu zi­hinsel alışkanlığa kapılmamanın hayati önemde olduğunu bi­lirler. Şimdiki sakatlıklarından dolayı "ölçüşemeyeceklerini" bilirler. Amatör atletlere kıyasla bile önde olamayabilirler. Bu çok cesaret kırıcı olabilir ve onlar bunu bilirler. Gary Ferris keşfetti ki gerçekten başarılı olanlar kendilerini herhangi bir seviyedeki diğer sporcularla kıyaslamak yerine sadece kendi gelişimlerine bakmaktaydılar, NLP'nin "kendi kendinle kı­yaslama" dediği şeyi yapıyorlardı. Kendilerine, "Dünden ya da geçen haftadan beri ne kadar gelişme gösterdim? Geçen aydan beri? Geçen yıldan beri?" gibi sorular soruyorlardı. Bunu yap­mayı hepimiz öğrenebiliriz. İster sporda, ister işte ya da evde olsun, ilerlememizi kendi gelişimimizle ölçmeyi öğrenebiliriz.

Bu sadece olumlu zihinsel bir tavır değil, hayatın bütün yönlerine uygulanabilen öngörülerden birisidir. En iyi moti­vasyon konuşmacılarından bazıları şu soruyu sormuştur: "Eğer başarısız olmayacağınızı bilseydiniz ne yapardınız?" Ke­sinlikle kışkırtıcı ve insanı içini kıpır kıpır eden bir soru. Ama bir sporu, mesleği ya da müzik enstrümanını deneyen, öğre­nen ve ustası olan herkes, her başarının temelinde sayısız ba­şarısızlığın yattığını bilirler. Golf, tenis, gitar ya da buna ben­zer bir şeye başlayışınızı hatırlıyor musunuz? Zihniniz herhal­de başarılı olmanın görüntüleriyle doluydu. Herhalde, topun havadan çaba harcamadan süzüldüğünü görüyordunuz ya da parmaklarınızın altından yukarıya doğru akan güzel müzik notaları duydunuz. Hatta o güzelliği ve heyecanı ilk birkaç se­ferde deneyleyecek kadar şanslı bile olmuş olabilirsiniz. Sonra gerçek, size kendini hissettirmiştir. Seçtiğiniz aletle (golf sopa­sı, raket, telli bir çalgı ya da bir klavye) güzel şeyler yapmak olasıydı. Ama ödeyeceğiniz bedel, seçtiğiniz alanda uzunca bir za­man öğrencilik yapmak ve o alana kendinizi adamaktı. Birço­ğunuz bir müzik enstrümanı çalmanın çok zor olduğuna karar verdi ama aynı derecede zor olan bir sporu yapmaya devam et­ti. O spor dalı artık hayatınızı doldurdu, size hem büyük hayal kırıklıkları hem de yüce ödüller sundu. Bıraktığınız ve devam et­tiğiniz şeyler arasındaki fark neydi? Gary'nin NLP araştırma­sını rehber olarak alırsak, cevabın en azından bir parçası geli­şimi ne kadar erken deneylediğinizdir. Ne kadar süre sonra top havada süzülmeye başladı? İlk ustalık sezişinizi, gerçek bir iler­leme hissini deneylemeniz ne kadar sürdü? Bu ilerleme, baş­langıcınızı ve şu andaki başarılarınızı karşılaştırmaktan gelir. Diğer bir deyişle kendi kendinizle yaptığınız kıyaslamadan.

Ama her gün medya, iyi niyetli öğretmenler ve koçlar ve hatta diğer öğrenciler bize ve çocuklarımıza, bazı konularda bizden daha iyi olan ve daha kötü olan insanların olduğunu hatırlatmaktadır. Eğer bir çocuk jimnastikte umut vaat eder­se, bazı aileler hemen olimpik planlar yapmaya başlarlar. Eğer bir çocuğun çizimleri doğal bir kabiliyet gösteriyorsa, bazı insanlar, yeteneğinin zirvesindeki Picasso ile kıyasla­malar yapmaya başlarlar.

Toplumumuz bu kadar çok kendini-diğerleriyle karşılaş­tırma yaptığına göre bunun hakkında olumlu olan bir şeyler olmalıdır ve vardır da. Diğer insanların gerçekleştirdikleri bize bir insanın neyi yapmasının mümkün olduğunu gösterir. Ayrıca, nasıl yapılacağının değerli modelleridirler. Onların zihinsel kalıplarını ve fiziksel .davranışlarını inceleyerek sa­dece neyin olası olduğunu değil aynı zamanda nasıl olası ol­duğunu öğreniriz.

Ne kadar değerli olursa olsun, kendini-diğerleriyle karşı­laştırmalarda büyük bir tehlike yardır. Bir kişi, beceriler arasındaki koskoca farkı görünce şöyle bir sonuca varabilir, "Ben bunu asla yapamam" ya da "Onda doğal kabiliyet var herhalde." Eğer çocuğunuz ilk defa matematik ya da fen ça­lıştığında biraz umut vaat ederse, kıyaslamalar hemen dev­reye gireceği için ikinci bir şahsı olmayabilir. Olgunlaşmamış şu sonuca ulaşılabilir, "Ben bunda iyi değilim." Bütün bu çok cesaret kırıcı olabilir. Çok genç bir Picasso'yu, Mary Lou Retton'u, pek parlak olmayan bir matematik öğrencisi olan Albert Einstein'ı ve hatta basketbol yıldızı Michael Jordan'ı kendilerini tekrar tekrar aşmaya cesaretlendiren bir şeyleri gerçekleştirmenin yaratıcı neşesini kesinlikle yok edebilir.

Unutmayın: Sonuçlara giden güvenilir yol kendi ilerleme­mizle ölçülür. Çocuklarımız, bu kendi-kendiyle kıyaslamayı akıllarında tuttuklarında, diğerlerinin başarılarına haset ve kıskançlık hedefleri değil, ilham, mükemmellik modelleri ve kendi gelişimleri için yüksek kalitede bilgi kaynakları olarak bakabilirler. Kendi olanaklılıkları için rehber ve model ola­cakları için diğerlerinin başarılarından sevinç duymayı öğre­neceklerdir. Daha sonra, onların, gelecek kuşaklar için başa­rı modelleri olmaları çok muhtemeldir. Kendi başarılarına gerçekten değer vereceklerdir. Çocuklarınıza kendi kendile­riyle kıyaslamalar yapmayı öğretmek, herhalde onlara vere­bileceğiniz en büyük hediyelerden biridir.

Başarılı bir atletik rehabilitasyonun ve sağlam bir zihinsel tavrın altı öğesi şunlardır: içsel motivasyon, yüksek standartla­rın değeri, hedefleri küçük parçalara bölmek, esnek zaman çer­çevesi, kişisel katılım ve kendi-kendinizle kıyaslamalar. Bu al­lı öğe birlikte, başarı için bilinçaltında karşı konulamaz bir zi­hinsel görüntü yaratırlar. Onlarla, pozitif bir zihinsel tavır garantilenmiştir. Onlarsız, hayattaki diğer başarılar zorlaşabilir.

Pozitif Tavır İş Başında

Bu öğelerin birbirleriyle nasıl çalıştıklarını ve birlikte çalış­mazlarsa ne olduğunu gösteren birkaç farklı örneğe bakalım.

Birincisi, şirketler arasında bir softbol turnuvasında oynar­ken ciddi bir şekilde sakatlanan 31 yaşındaki bir adamdır. Rehabilitasyona başlar başlamaz ilk sorduğu şey, "İşiniz ne-zaman biter, işime ne zaman geri dönebilirim?" olmuştu. Bu tek bir soru, zihinsel kalıpları ve duygusal yaratılışı hakkın­da tonlarca şey söylüyordu. Tek düşündüğü şey işine geri dön­mekti. Bu kendi başına gıpta edilecek bir hedeftir ve yakın­laşman bir motivasyona işaret eder. Ancak o kadar geneldir ki, yürüyor mu yoksa tekerlekli sandalyede mi olduğunu, to­pallıyor mu yoksa sağlıklı mı olduğunu belirtmemektedir. Ay­rıca çok büyük bir hedeftir; çiğnemek için çok büyük bir par­çadır. Hedefini küçük parçalara bölen bir planı yoktur ve bir başkasından, işine ne zaman geri dönebileceği hakkında bir söz istemektedir. Ayrıca, dilinde bir kişisel katılım noksanlığı gösterdiğine de dikkat edin; pasif bir dil kullanmaktadır. "İşi­niz ne zaman biter" diye soruyor. Fizik terapistinin bunu ken­disi için yapmasını istiyor. Aktif bir rol oynaması gerektiğini fark edemiyor. Eğer tavrını değiştirmezse, rehabilitasyonu­nun uzun sürmesi ve verimsiz olması muhtemeldir.

Bir başka vaka da, son sınıfta sezon ortasında sakatlanan liseli futbol yıldızınınkidir. Hastaneye vardıklarında, bir son­raki maçta sahada olacağına yemin ediyor. Doktoru ve koçu, kafasına yaralarının ciddiyetini sokmaya çalışınca genç spor­cu umutsuzluğa kapılıyor. Takım arkadaşlarının cesaretlen­dirmeleri, "Ne faydası var ki" ile yanıtlanıyor. Rehabilitasyon egzersizlerinin çok acı verici olduğundan yakmıyor ve onları yapmayı reddediyor ya da istemeye istemeye yapıyor. Bir üniversite kabul görevlisinden ne zaman futbola devam ede­ceğini soran bir telefon aldıktan sonra bu genç adam kendi iyileşmesi ve rehabilitasyonuna ilgi duymaya ve katılım göstermeye başlıyor. Etkili bir motivasyon ya hoş olmayan bir durumdan uzaklaşmacı ya da belirli arzulanabilir bir hedefe doğru yakınlaşmacı, kişisel ve karşı konulmaz bir vizyon ge­rektirir. Genç adam, o sezon futbol oynamaya devam edemeyeceğini keşfedince karşı konulmaz motivasyonunu yitirmiş­tir. Rehabilitasyon egzersizlerini yaparken dikkatini çektiği acıya vermesini engelleyecek ya da acıyı aşmasını sağlaya­cak motivasyonu verecek olan karşı konulamaz bir geleceği yoktur. Geri kalan beş öğe zaten oradaydılar ve bu yeni, kar­şı konulamaz motivasyonla birleştiklerinde, onu iyileşmek için gayretle çalışması için motive etmeye yettiler.

Bu altı öğe, spordaki en ünlü geri dönüş hikayelerinde açıkça vardırlar. Çoğu Amerikalı, adı kulağa Fransızca gibi gelen bir Amerikalı, dünyanın en zor, en yorucu bisiklet ya­rışını (Le Tour de France'ı) kazanana kadar Avrupa bisiklet yarışlarına ilgi duymamıştır. Bu yarışı 1989'da kazanan Greg LeMond, uluslar arası bisiklet yarışlarını yeni bir gü­zergâha sokmuştur. Amerika Birleşik Devletlerine, genç Amerikalılara yepyeni bir atletik mükemmellik arenası aç­mış olan bir kahraman olarak döndü. Ailesiyle geçirdiği, çok­tan hak edilmiş bir tatilden sonra ava çıktı. Şimdilerde çok ünlü olan garip bir kazada göğsünden ve bacağından vurula­rak ciddi şekilde yaralandı. Kapsamlı bir ameliyattan sonra bile vücudunun içinde, kalbinin çevresinde, onları oradan al­mak çok tehlikeli olduğu için birçok tüfek saçması kalmıştı. Bir atletizm başarısı öyküsü, bir Amerikan kahramanı ve şartların kurbanı olarak Greg LeMond ağaçların arasında dinlenebilir ve iyileşebilirdi. Herkes genç sporcunun iyileş­mesinden ve ilham verici konuşmalar yapmasından gurur duyardı. Ama Greg LeMond değil. Sonraki iki yıllık zaman zarfında, onu daha önceki en iyi halini aşmaya giden bir rota­da ilerleten kendi rehabilitasyon programının kontrolünü eli­ne aldı. Greg, hastanedeki yatağından evine taşındığında ve yürümekten tekrar bisiklet sürmeye geçtiğinde, kendi ilerle­mesi dışındaki bütün kıyaslamalar gülünç kaçardı. Uzun bir süre boyunca, herhangi bir çocuk onu dövebilirdi. Ama o ça­lışma zamanlarını ve dayanıklılığını arttırarak devam etti. Spor yorumcuları, kuşkucu televizyon programcıları onun "boş hayallerinden," boşuna çabalayışından ve yakında bü­tün ülkenin alay konusu olacağından bahsediyorlardı. O, ne istediğine ilişkin kişisel ve karşı konulmaz vizyonunu zihnin­de tutmaya devam etti. Tour de France'da yeni bir derece ka­zandığında bile birçok yorumcu, açık olan hevesinden şevk duymalarına karşın, utancını kaydetmektense görmezden gelmeyi önerdi. O yarışın son ayağında, Greg LeMond ve bi­sikleti, saçmalar hâlâ kalbinin çevresinde olduğu halde ünlü Champs-Elysees'den kurşun gibi geçtiler ve yarış tarihinin zaman rekorunu kırıp Greg'in ikinci zaferini garantilediler.

Aynı sağlam pozitif tavır iş hayatı için de başarının temeli görevini üstlenir. Morrie Mages, bir halk kahramanı olan Chicago'lu bir işadamıydı. Yıllar önce Maxwell Sokağında, hafta sonu açık havada kurulan bir bit pazarında Morrie, arabasının bagajında gömlek sattı. Sonra spor malzemeler} satmaya başladı. Birkaç yıl içinde, satıcılık ve anlaşma yapma becerilerini Chicago'daki en büyük perakende spor mağa­zalarından birine dönüştürmüştü. Kendisinin söylemekten hoşlandığı gibi, "başarısının doruğunda", bu büyük adam, bu sular seller gibi para harcayan adam ve bu yaşam aşığı başa­rısının zevkini çıkardı, en az Chicago'nun onun gösterişli ha­yat tarzının zevkini çıkardığı kadar. Ve sonra da çok kısa bir zaman zarfında her şeyini kaybetti. Çoğu kişi "ortadan kay­bolabilir" ya da emekli olduklarını iddia edebilirlerdi. Bunun yerine Morrie, Maxwell Sokağına geri döndü ve tekrar araba­sının bagajından satış yapmaya başladı. Sakatlıklarından sonra geri dönen o büyük atletler gibi Morrie Mages de geri döndü. Bugün, süper mağazası Chicago'daki en büyük ve en ünlü perakende spor mağazalarından biridir.

Bu kısa tarifle bile, Morrie bize, sağlam pozitif bir zihin­sel tavrın altı özelliğini nasıl kullandığının ipuçlarını veri­yor. İşe başladığında gelecekteki süper mağazasının motive edici bir vizyonuna sahip olup olmadığını bilmiyoruz ama ona bir kere sahip olunca belli ki aklında tutmuş. Bazı insanlar sokakta satış yapmaya dönmeye utanırlardı ama Morrie, o özel atlet gibiydi, şu andaki acı verici koşullarında debelenmektense, çabalarının gelecekte vereceği meyveleri hayal ediyordu. Bütün yetişkin yaşamı boyunca perakendeci olmuş biri olarak müşterilere teker teker satış yapıldığını biliyordu. Tam olarak ifade etmek gerekirse, satış hemen karşınızda duran müşteriye yapılırdı. Bu, dikkatini şu andaki küçük bo­yuttaki göreve vermenin mükemmel bir örneğidir. En son olarak, diğerlerinin başarıları bütün çevresinde görülebilme-sine ve zaman zaman onun dikkatini dağıtmış bile olabilme­sine rağmen, o, yüzünü netice olarak kendi en kişisel gelişim kaynağına yani kendisine dönmek zorundaydı. Yüksek sesli ve koskocaman kalbi olan sıcak, açık kalpli bir adam. Ona baksanız geçmişte yaşadığı sıkıntıları tahmin bile edemezsi­niz. Ama pozitif tavırları sadece zor zamanlarda değil, bütün zamanlarda canlı kalan insanlar böyledir işte. Bu tip bir ta­vır size hayatınız boyunca yardımcı olacaktır.

Tavırlar bir seçim meselesidir. Civarınızdaki eczaneden şişeler içinde ya da küçük renkli haplar olarak gelmiyor ola­bilirler ama tavırlar gerçektir. Hepimiz, negatif bir tavrın bir projeyi daha başlamadan çamura sapladığı dönemler yaşa­mışızdır. Aynı zamanda, pozitif bir tavrın insanları nasıl bir araya getirdiğini ve mucizeler yarattığını da deneylemişizdir. Sıradaki NLP tekniği, bu bölümde öğrendiğiniz sağlam pozitif bir zihinsel tavrın altı öğesini hayatınıza entegre et­menize yardımcı olması için özel olarak tasarlanmıştır. Bu, hayatınızın geri kalanının kalitesinde bir fark yaratacak o-lan bir tavra sahip olma şansınızdır. Bu işlem, İkinci Bölüm­de motivasyon stratejinizi değiştirmek için kullandığınız tekniğin bir benzeridir. Şimdi onu, başarılı sporcunun zihin­sel tavrının sizin düşünüşünüzün ve davranışınızın doğal bir parçası yapmak için kullanacağız. Bu NLP tekniğinin sizin için bir fark yaratmasına izin verin.

Bu alıştırmayı tamamladıktan sonra, birçok insan bu değişimi hayatlarının geri kalan kısmına nasıl yayabilecekleri­ni bilmek ister. Bu işlemi bütün geçmiş anılarında ve gelecek beklentilerinde yapmak zorunda olup olmadıklarını bilmek isterler. NLP'nin ilk zamanlarında, duyguların ve tavırların iyi bir genelleme oluşturmaları amacıyla yeterli sayıda eski anının icabına bakmak için bazen bir NLP tekniğini yirmi ke­re uygulamanız gerekiyordu. Alandaki son zamanlardaki ge­lişmeleri kullanarak yıllar boyu süren rahatsız edici duygula­rı, faydasız tavırları ve sınırlayıcı inançları birkaç dakika içinde değiştirmek olanaklı hale geldi. Tek gereken kullanıl­maya hazır bir güçlü kişisel kaynak doluluk ruh hali ve bir in­sanın zamanı nasıl organize ettiği bilgisi. Sıradaki alıştırma, deneyimlerinizi bir zaman sıralamasında yani bizim kişisel zaman çizgisi dediğimiz şeyde nasıl organize ettiğinizdir.

 

Uygulama:38

Konu: Olumlu Bir zihinsel Tavrı Kucaklamak

Yirmi-otuz dakikalığına rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir yer ve zaman bulun.

1.  Bir Durum Seçin. Önce, yaşamınızda daha sağlam po­zitif bir zihinsel tavra sahip olmak isteyeceğiniz belirli bir durum düşünün. Eğer cevabınız her durum ise o zaman orada olmasını en çok istediğiniz belirli bir durum düşü­nün. Bu, tekrar olmasını beklediğiniz ve bir dahaki sefere farklı olmasını istediğiniz, geçmişteki tanıdık bir olay olabi­lir. Ya da yakında olacağını beklediğiniz, gelecekteki bir olay da olabilir. Hangisini seçerseniz seçin, zihninizin gö­zünde, o durum gerçekleşmeye başlamadan hemen önceki ana gidin ki yeni pozitif zihinsel tavrınız ona ihtiyaç hisset­menizden hemen önce orada hazır olsun.

Kendinizi Görün. Kelime anlamıyla kendinizi, o duru­mun başlangıcından hemen önceki bir başka "siz"i gördüğü­nüzü hayal ederek başlayın. Siz, bu işlemi öğrenecek olan o "öbür siz"i izleyeceksiniz. Bu "diğer siz"in öğrendikleri sizin olmadan, gördüklerinizden ve duyduklarınızdan tamamen tatmin olmanız gerekecek.

Motivasyon. O "öbür siz"in o deneyimde nelerin kaçınıl­maya değer olduğunu fark edişini izleyin. Sonra, o "öbür siz"in o durumdan elde etmek istediğiniz belirli sonuçlara doğru gerçekten çekildiğini görün. Hem kaçınmak istediği­niz şeyi hem de arzulanır şeyleri canlı, renkli, heyecan veri­ci ve karşı konulamaz filmler olarak görün. Kelimenin tam anlamıyla geleceğinizi yaratıyorsunuz; bir motivasyon yönü kuruyor ve içsel hedefler belirliyorsunuz.

Yüksek Standartlar. Şimdi, o "öbür siz" görüntüsüne zihninizde tutarak, onun, başarı için yüksek standartlar belirleyerek hedefinde ince ayarlar yapışını izleyin.

"Daha azı kabul edilemez" diye düşünün. O "öbür siz"in tam bir başarı için, neredeyse kendisini rotasında bir mıkna­tıs gibi ileriye çeken bir arzuyla dolduğunu görün. Vücudun­da rahat bir kararlılık ve gözlerinde neşeli bir parıltı görme­ye başladığınızda bu değerin orada olduğunu bileceksiniz.

Hedefleri Küçük Parçalara Bölmek. O "öbür siz"in önce "büyük resmi" gördüğünü ve sonra da şu anda ulaşabi­leceği tek bir belirli öğeye odaklandığını fark edin. O "öbür siz"in, geniş kapsamlı hedefe giden yoldaki her adımı ta­mamlamaktan tatmin duyuşunu görün. Bunu, önünüzde oynayan bir fılmmiş gibi sadece izleyin ve dinleyin.

Şimdiki ve Gelecek Zaman Çerçevelerini Birleştir­mek. O "öbür siz"in, küçük parçalara ve görevlere odakla­nırken nasıl kolayca şu anda kalabildiğini fark edin. Ve o "öbür siz" zor ya da acı verici bir şeyle uğraşıyorken, o "öbür siz" aynı zamanda şu andaki rahatsızlık ve çabaların so­nundaki ödülleri doyasıya deneylemek için geleceği önce­den  görebilir.   Bu  zaman-yönetimi becerilerinin  oradaki "öbür siz" tarafından oracıkta tekrar tekrar çalışılmasını iz­leyin. Gördüğünüz sonuçların zevkini çıkarın.

Kişisel Katılım. O "öbür siz"in kendi hayatının kontro­lünü eline alışını ve sorunları çözmeye ve başarıya doğru ilerlemeye kişisel olarak katılımda bulunuşunu izleyin. O "öbür siz"in nasıl daha fazla katılımla gittikçe artan karar­lılık ve yoğunluk duyguları gösterdiğini görün.

Kendi-Kendinizle Kıyaslama. O "öbür siz"in, "Dünden beri ne kadar gelişme gösterdim? Geçen haftadan beri? İlk evreden beri? Buna başladığımdan beri?" diye soruşunu iz­leyin ve dinleyin. O "öbür siz"in bu ölçülebilir gelişimden hoşnut olduğunu ve cesaret aldığını görün.

Ayarlama. Şimdi, bırakın bir sis süzülsün. Böylece o "öbür siz"i birkaç saniye göremeyeceksiniz. O, o sisin için­deyken bilinçaltı zihniniz bu becerileri düşüncelerinizin,

duygularınızın ve hayatınızın diğer bütün öğeleriyle, sizin için sağlam pozitiftir zihinsel tavrı en etkili şekilde üretecek bir biçimde entegre edebilir. Pozitif zihinsel bir tavrın altı öğesinden en iyi nasıl faydalanacakları konusunda her insan eşsizdir. Her insanın, bu öğeleri gerçek hayata tam olarak nasıl taşıdıkları konusunda ayarlamalar yapması gerekir. Bu ayarlamaların çoğu bilinçaltında yapılacaktır, bu sebeple sizin bir şeyleri bilinçli olarak çözmenize gerek yoktur. Bü­tün parçalarınız, bu "öbür siz"in öğrendiği bilgiden en iyi na­sıl faydalanacaklarını düşünürlerken siz sadece sisi izleyin. Bu entegrasyon süreci tamamlandığında sis yavaşça da­ğılacak ve böylece sizi memnun eden yeni bir tavır içindeki "öbür siz"i göreceksiniz. Eğer bu sadece birkaç saniye sürer­se, bırakın sadece birkaç saniye sürsün. Bazı insanlarda, öğelerin çoğu yerli yerindeydi, bir araya gelmeyi bekliyor­lardı. Diğerleri için bunlar tamamen yeni öğrenimlerdir ve entegre etmeleri için onlara yeterli zaman vermek, bu öğre­nimleri kalıcı kılmak için en iyi yoldur.

Kontrol Edin. Pozitif zihinsel tavırlı o "öbür siz"e ba­kın. O yeteneklere ve tavırlara sahip olan o insan olmak is­tiyor musunuz? Eğer istemiyorsanız, sisi geri getirin ve o "öbür siz"i kaplayın ki önemli olan diğer özellikler şimdi ek­lenebilsin.

Entegrasyon.   Olmak istediğiniz  şeyden,  o  "öbür siz"den tatmin olduysanız o "öbür siz"i öne doğru ilerletin ve içinize sokun. Böylece bu beceriler içinizde olacak ve ta­mamen bir parçanız olacaklardır. Bazı insanlar, eğer elleri­ni sahiden de uzatır ve o "öbür siz"i göğüslerinin içine çe­kerlerse bunun sonucu arttırdığını keşfederler. Bazı insan­lar, bu olurken tatlı bir ürperti ya da başka bir hoş duygu hissederler. Ö "öbür siz"i içinize hangi yolla çekmiş olursa­nız olun, bu işlemi tamamlamışsınızdır ve bu yeni beceriler artık içinizdedir.

Geleceği Planlamak. Geriye kalan tek şey, bu pozitif zihinsel tavırların harekete geçeceğinden ne zaman ve ne­rede özellikle emin olmak istediğinize karar vermektir. Bu tavra en güçlü olarak ne zaman sahip olmak istersiniz? Ge­lecekteki o durumu düşünür ve bu pozitif tavrın bir sonucu olarak daha fazla seçeneğe sahip olduğunuzu hissederken verdiğiniz tepkiyi fark edin.

 

 

Kişisel zaman çizginiz, geçmişte yaşamış olduğunuz ve gelecekte yaşamayı umduğunuz olayları ve deneyimleri orga­nize etmenin temel yoludur. Sadece bir örnek olarak, eğer ge­leceğiniz önünüzde ve yakınsa, o zaman hedef koyduğunuzda daima onları hemen görebileceğiniz bir yerde olacaklardır. Onlara ulaşmak için, eğer geleceğiniz zar zor fark edebilece­ğiniz bir yer olan periferik görüşünüzün öte ucunda olsaydı olacağınızdan çok daha motive olurunuz. Zaman çizgilerinin diğer birçok uygulamaları ve belirli sonuçlar için onları nasıl değiştirebileceğiniz başka bir yerde tarif edilmiştir. Şim­dilik, kişisel zaman çizgisinin bir başka yönünden yararlan­mak istiyoruz: devamlılığından.

Zaman çizginiz, hayatınızın nasıl aynı kişi (bu siz oluyor­sunuz) tarafından deneylenen bir devamlılığı olan bir olaylar dizisi olduğunun tam bir şeklini çizer. İster pozitif ister nega­tif olsun, herhangi bir çeşitteki tavır ya da diğer bir kişisel karakteristik, zaman boyunca süregelen bir şeydir. Çoğumuz her türlü farklı olaylardan, deneyimlerden ve düşünce süreç­lerinden geçeriz ve yine de aynı kendimiz olduğumuz hissini ve zihinsel tavrı koruruz. Çoğu insan bu fikri, kötü bir ruh hali ya da negatif bir tavrı düşünürken anlar ama işlem pozitif bir tane için de tamamen aynıdır. Bizim NLP anlayışına göre, beyinlerimiz, ister negatif ister pozitif, olsunlar, şu an­daki tavırlarımızı ve ruh hallerimizi zaman çizgimize kodlamıştır. Eğer pozitif bir zihinsel tavır istiyorsak, o zaman ila­ve etmemiz gereken kod budur.

 

Uygulama:39

Konu: Sesinizi Eşleştirme Yeteneğini Geliştirmek

Bu alıştırmayı yapmak için kendinize en az on dakika ve­rin. Önce rahat bir pozisyon bulun ve sonra rahatlamak için bir dakikanızı ayırın.

Günlük İş. Zihninizi boşaltmak için bir iki saniyenizi verin. Dişlerinizi fırçalamak ya da gazete okumak gibi ol­dukça düzenli yaptığınız sıradan bir şeyi düşünerek başla­yın. Bunun kıyasla nötr, hakkında güçlü hislerinizin olma­dığı bir şey olması lazımdır.

Geçmiş. Aklınıza bir şey geldiğinde (gazete okumak gibi), onu bir hafta önce yaptığınız belirli bir zamanı düşünün; sonra iki ay önceki bir zamanı düşünün, sonra bir yıl önceki, sonra üç yıl önceki ve en son olarak da on yıl önceki. Bunların her birini bulduğunuzda, hepsini birden düşünün. Altısını aynı anda düşündüğünüzde zihin gözünüzde nasıl sıralan­dıklarını fark edin.

Çoğu insanın zihinsel görüntüleri en yakın zamanda ge­çen anıların en yakında olduğu, daha uzaktaki anılarında daha uzakta olduğu bir çizgi oluştururlar. Çoğu insanda bu çizgi sol tarafa doğru uzanır. Diğerlerinde arkalarından ge­çer ve onlar geçmişi görmek için dönüp arkalarına bakmak zorundadırlar. Bazılarının geçmişleri sağ taraflarındadır: Hangi yolla yapıyorsanız iyidir; bu, beyninizin, hayatınızın zamanını sınıflandırmada kullanışlı bulduğu yoldur.

Gelecek. Geleceğiniz nerede? Bu sefer, bir öncekiyle he­men hemen aynı şeyi yapacaksınız, sadece şimdi gelecekte olmalarını beklediğiniz sıradan olayları bulacaksınız. Yine, düzenli olarak yaptığınız ve gelecekte de yapmayı bekledi­ğiniz bir şeyi alın. Önce, gelecekte bir hafta, sonra iki ay, sonra altı ay, sonra bir yıl, sonra üç yıl, sonra on yıl.

Şimdi hepsini aynı anda düşünün ve zaman çizginizin gelecek kısmını oluşturmak üzere boşlukta nasıl dizildikle­rini bulun. Bu görüntülerin, geleceğinize doğru aldıkları yö­nü fark edin. Bazı insanlarda gelecek sağlarına doğru uza­nır. Diğerlerinin ise tam karşılamadadır. Birkaçının gelece­ği sol taraflarındadır. Geleceğinizi nasıl temsil ediyorsanız edin, zaman çizginizin geleceğe doğru nasıl uzandığına dik­kat edin.

Kişisel Zaman Çizginiz. Birbirleriyle beraber, geçmişi­niz ve geleceğiniz sizinle şu anda zaman çizginizi oluştu­rurlar. Zaman çizginiz, V'nin en altı siz ve V'nin solu geçmiş anılarınızdan ve sağı da gelecek içinki beklentilerinizden oluşan büyük V'ye benzer bir biçimde şekillenmiş olabilir. Ya da zaman çizginiz, sizin üzerinizden geçen, geleceğinizin önünüzde geleceğinizin arkanızda uzandığı düz ya da hafif bükük bir çizgi olabilir. Birkaç kişinin kıvırcık ve halka şeklinde zaman çizgileri bile vardır. Sizinki nasıl organize edilmiş olursa olsun, artık kişisel değişimin şu ana kadar keşfedilmiş en etkili araçlarından birine sahipsiniz.

Geçmişinizi, Bugününüzü ve Geleceğinizi Yeniden Değerlendirmek

Artık zaman çizginizi kafanızda canlandırabildiğinize göre bu bilgiyi, zaman boyunca kendiniz hakkındaki düşünme bi­çiminizi ve nasıl hissettiğinizi değiştirmek için kullanabilir­siniz. Sıradaki NLP tekniği olan Richard Bandler'ın "Karar İmha Edicisinin" ardında yatan fikir budur. Bu tekniğe "ka­rar İmha Edicisi" isminin konulmasının sebebi, Richard Bandler'ın bunu insanlara, hayatlarının daha önceki dönem­lerinde aldıkları kötü kararları bozmalarına yardımcı olmak için geliştirmiş olmasıdır. Bu size, kötü olanın öncesine nasıl iyi bir anı yerleştireceğinizi ve böylece kötü anıyı etkisiz hale getirebileceğiniz öğretilerek yapılır. Bu aynı prensibi, az önce yarattığınız sağlam zihinsel tavrı geçmişinize, bugününüze ve geleceğinize yerleştirmek için kullanacağız. Sonuç, bu ha­rika tavra zaten uzun zamandır sahipmişsiniz ve gelecekte uzun bir zaman boyunca onun zevkini çıkaracakmışsınız gibi hissetmeniz olacaktır.

Sıradaki alıştırma, 38. Alıştırmadan gelen yeni sağlam pozitif zihinsel tavrınızı ve kendi zaman çizginiz hakkındaki 39. Alıştırmadan gelen bilginizi kullanacaktır. Eğer önceki iki alıştırmayı halen yapmadıysanız, onları sıradaki alıştır­maya geçmeden şimdi yapın. Acele etmeyin. Talimatları izle­yin ve sonuçların keyfini sürün.

Bu alıştırma, pozitif bir tavırla ya da anıyla başlamakta ve onu, bütün yaşam deneyimlerinizden geçirip bütün haya­tınıza yaymaktadır. Sağlam pozitif zihinsel tavırlar doğal olarak böyle yaratılırlar. NLP ile geçmişinizi, her zaman orada olmuş olmasını dilediğiniz şeyin, şimdiki zamandaki (hepimiz şimdiki zamanda yaşar, çalışır, oynar ve yaratırız) başarınız için çekip kullanabileceğiniz güçlü ve pozitif anılar deposunun orada olması için yeniden yaratabiliriz.

Uygulama:40

Konu: Sesinizi Eşleştirme Yeteneğini Geliştirmek

Güçlendirici Anı. Bu NLP işlemine başlamak için önce güçlendirici, pozitif bir anınıza dönmeniz gerekecektir. Bu anının, davranışlarınızı bugün bile etkiliyor olacak kadar güç­lendirici olması gerekmektedir. Bu, sizi kendiniz hakkındaki iyi bir şeye, mesela atletik, beğenilir ya da bir şeyde yetenekli olduğunuza, ikna eden türde bir deneyimdir. Sadece doğru ol­duğunu biliyorsunuz, sorgulamıyorsunuz. Bu deneyimler ge­nellikle gençken ve 13-19 yaşlarında gerçekleşir ama yaşam­daki her anda da gerçekleşebilirler. Bu anı beyninizde olum­lu bir iz oluşturdu. Olumlu bir anı bulduğunuzda onu, sanki şu an gerçekleşiyormuş gibi tamamen aklınıza getirin.

Sıradan Anı. Şimdi, dün bakkalda hallettiğiniz ufak te­fek işler ya da postanızı açmak gibi, hayatınızı herhangi bir şekilde pek etkilemeyen bir anıyı düşünün.

Güçlendirici Anının Altbiçemleri. Bu iki anıyı, güç­lendirici anınıza hangi altbiçemlerin güç verdiğini bulmak için kıyaslayın. Güçlendirici anının sıradan olandan daha büyük, daha dramatik, daha renkli olduğunu keşfedebilirsi­niz. Onun gerçek bir filmini yapacağınızı farz edin ve sine­masal özelliklerine dikkat edin: görsel ve işitsel altbiçemlerine. İçsel görüntülerin ve ses öğelerinin büyüklerini, par­laklıklarını ve yerlerini fark edin. Onu olduğu önemli anı yapan görsel ve işitsel özellikleri fark edin. Eğer aklınızda tutmanıza yardımcı olacaksa onları listeleyin.

Pozitif Zihinsel İzi Güçlendirici bir Anı Olarak Ya­ratın. Şimdi, 38. Alıştırmada yarattığınız pozitif zihinsel tavrı düşünün. Onu içinize soktuktan sonraki anı hatırla­yın. Sağlam pozitif zihinsel tavır görüntülerinizi zihninizin gözünde güçlendirici anıyla aynı yere koyun. O pozitif tavra bütün aynı özellikleri, az önce düşündüğünüz pozitif iz de­neyimiyle bütün aynı görsel ve işitsel altbiçemleri verin. Pozitif zihinsel tavrınızı kendinizin güçlendirici bir iz anısına dönüştürün.

Zamanda Yolculuk Etmek. Şimdi dönüşümsel bir zi­hinsel yolculuğa çıkmaya hazırsınız. Pozitif zihinsel tavır izini yanınıza alarak vücudunuzun dışına ve bir önceki alıştırmada keşfettiğiniz zaman çizginizin tepesine süzüldüğünüzü hayal edin. Sağlam pozitif bir zihinsel tavrın gerçekten işinize yaramış olacağı geçmişinizdeki eski bir zaman, değişimler gerçekleştirmenin hayatınızın geri kala­nının pozitif bir şekilde etkileyeceği bir zaman arayarak sa­dece birkaç yıl geriye gidebilir ya da çok gençliğinize döne­bilirsiniz.

 

 

 

Belirli bir anı bulduğunuzda, pozitif zihinsel tavrın izini de yanınıza alarak geçmiş zaman çizginizde o anınızdan he­men önceki herhangi bir yere gidin. Şimdi zaman çizginizde hızla ilerlemeye başlayın. O geçmiş olayın pozitif zihinsel tavır izinizle dönüştürüldüğünü görüp, duyup hissedin.

Şimdi bütün geçmiş anılarınız boyunca bugüne gelene kadar hızla ilerlemeye devam edin. Bu geçmiş olayların da pozitif zihinsel tavır izinizle aynı anda değiştiğini ve zengin­leştiğini deneyleyin. Bugüne gelene kadar zaman çizginiz boyunca hızla ilerlemeye devam eden ve bugünde durun.

Bazı insanlar, faydalarını daha da kuvvetlendirmek için bütün bu alıştırmayı birkaç kere tekrarlamak isterler.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Eğer bu bölümdeki alıştırmaları tamamladıysanız az önce kendinize güçlendirici pozitif bir zihinsel tavır yarattınız ve onun izini geçmişteki anılarınız ve gelecekteki beklentileri­niz üzerine çıkarttınız. Yani az önce hayatınızı çok daha bü­yük eylem olasılıklarıyla yeniden yarattınız. Aynı tekniği, diğer başarı kaynaklarını yaptığınız ve yapacağınız her şeye getirmek ve geleceğiniz için daha da sağlam bir temel inşa et­mek için kullanabilirsiniz.

Biz, deneyimlerimizin toplamıyız. Anı deneyimlerimizi değiştirmeyi öğrendiğimizde hayatlarımızı değiştiririz. Geç­mişe yeni bir tavır yerleştirerek kendimize yeni bir tarih duygusu veririz ve bugünümüzde yeni olasılıklar açılır. Eski yanlış inançlar kendiliklerinden yok olurlar ve yeni bir ben­lik hissi derinlerimizden su yüzüne çıkar. Bu benlik iyimser, pozitif ve mutludur.

Bu bölümde,

pozitif bir zihinsel tavrın önemini;

birlikte bu tavrı yaratan altı öğeyi;

hayatınıza pozitif zihinsel bir tavrı şu anda nasıl yerleş­tireceğinizi;

geçmişteki kararları nasıl pozitif kaynaklara çevireceği­nizi,

ve pozitif kaynakları bütün yaşamınıza nasıl yer­leştireceğinizi öğrendiniz.

Bazı insanlar, "ama bunların hepsi zihninizde. Hiçbir şey yapmadınız," diyebilirler. Ve şu anda bu doğru bir ifadedir. Ama ne yapmak istediğinize nasıl karar veriyorsunuz? Bir fi­kir, arzu ya da hayal ediniyorsunuz ya da gerçek dünyada bir yol karşınıza çıkıyor ve olasılıkları görmeye başlıyorsunuz. Tavrınız, seçebileceğiniz bir şeydir. Hayal ettiğiniz hayatı ya­yama şansını yakaladınız. Eyleme dönüşen her hayal, bunu zihinsel bir tavır sayesinde yapar.

ÖZTAKDİR VE ÖZDEĞER YARAMAK

Kendi Kendini Takdirin Erdemleri

Özdeğer nedir? Herhalde en iyi, kişinin bütün deneyimlerini etkileyen, kendi hakkındaki objektif ve olumlu izlenimi ola­rak tanımlanabilir. Bu oldukça uzun bir ifadedir ama bütün psikologlar, danışmanlar, motivatörler, başarılı işadamları (ve işkadınları), psikiyatristler ve zihinsel sağlık uzmanları özdeğerin, zihinsel huzur ve kişisel tatmin için şart olduğuna hemfikir olacaklardır.

Tabii ki ne kadar çok özdeğer hissiniz varsa hayatınız o kadar güzel olur. Olumlu özdeğer sizin kendiniz hakkında iyi hissetmenizi, kendinizi hakikaten takdir etmenizi sağlayan bütün hayatınızı kapsayıcı bir tavırdır. Size, olduğunuz gibi, şu anda ait olduğunuz hissini verir. Size kendinizi güvende ve değişmeye başlamak için kişisel olarak kuvvetlenmiş hissettirebilir. Karşınıza çıkan yeni zorlukları çözümlemek, ha­yatınızın incelenmemiş bölgelerine cesaretle bakmak ve bü­tün deneyimlerinizin dokusuna ve tadına zengin eklemeler yapmak için enerji verir.

Bir an durun ve hayatınızın, kendiniz hakkında özellikle İyi peyler hissettiğiniz bir zamanına dönün. Ne kadar zaman önce olmuş olursa olsun, hayatınızdaki o zamana geri dönün ve o zaman gördüğünüzü görün, duyduğunuzu duyun, hisset­tiğinizi hissedin. O zamanlar ne kadar iyi hissettiğinizi ve şu anda sadece onu düşünerek ne kadar iyi hissettiğinizi fark edin. Eğer ne zaman isteseydiniz, sadece öyle yapmayı seçerek kendiniz hakkında iyi ve kendinize karşı daha fazla sevgi bes­lemeyi seçebilseydiniz hayatınızın nasıl olacağını düşünün. Soru şu: Sizi onu seçmekten alıkoyan nedir? Sizin yüksek bir özdeğeri seçmenizi engelleyen şey nedir? Çoğu insan, onu yaratmanın belirli adımlarını bilmedikleri için onu seçmezler.

Bütün insan performansı uzmanlarının kişisel özdeğerin önemi üzerinde hemfikir olmalarına rağmen, gerçekte sadece birkaç tanesi ona nasıl ulaşabileceğimizi öğretebilmektedir. Herkes özdeğerden bahsetmektedir ama hiç kimse bize ona ulaşmanın etkili yollarını nasıl öğreteceğini biliyormuş gibi gözükmemektedir.

Neyse ki bu, başarı-odaklı teknoloji Nöro Linguistik Programlama'nın başarı gösterdiği bir konudur. NLP ile beynini­zi, özdeğerimizi güçlü bir şekilde etkilemek için kullanacağı­nız belirli adımları kolayca öğrenebilirsiniz ve bu da kişisel başarı seviyenize etki edecektir.

İrade Gücü ve Özdeğer

İrade gücünün özdeğeri geliştirmekle pek bir alakası yoktur. Kendiniz hakkındaki düşünme biçiminizi değiştirmek için zi­hinsel kaslarınızı zorlamanıza gerek yoktur. Dürüstçesi, ira­de gücü özdeğer yaratmak için yeterli değildir. Bunu herhal­de kendi başınıza zor yoldan keşfetmişsinizdir ama yine de sözlü olarak ifade edilmesine ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz: Dünyadaki bütün irade gücü, kendinizin bütün deneyimleri­nize etki eden objektif ve olumlu bir izlenimini yaratmaz. Öz-değer yaratmak için irade gücünüzü kullanmak işe yarama­yan, yorucu bir çabadır. Bilmeniz gereken gerekli adımlardır, NLP sayesinde, yüksek özdeğerin, kendiniz hakkındaki içsel haritanıza yani temsilinize bağlı olduğunu biliyoruz. Başka bir deyişle, özdeğer gerçekte nasıl olduğunuza değil, kendiniz hakkındaki içsel temsillerinize, kendiniz hakkında ne düşündüğünüze bağlıdır. Kendiniz hakkındaki içsel temsillerinizi değiştirin ve özdeğerimizi değiştirmiş olursu­nuz. Kendinizi zorlamanıza gerek yoktur, sadece düşünme­niz yeterlidir. Bu kadar basittir.

Biçim ve İçerik

NLP, kendimiz hakkında düşünme biçimimizin, kendimiz hak­kında hissettiklerimizi büyük ölçüde belirlediğini bilmektedir. Tam olarak, kendimiz hakkındaki içsel resimlerimizin yapısı ve içeriği yüksek ve düşük özdeğerin görsel yapı taşlarıdır.

Diğer bütün deneyimler gibi bir kişinin öz-imgesinin yo­ğunluğu altbiçemler tarafından belirlenir. Tipik olarak, kü­çük, karanlık ve uzakta gözüken bir öz-görüntü, büyük, parlak ve yakın plan olan bir öz-görüntüden daha az yoğun ve daha az gerçek gözükecektir. Form farklı olduğundan yoğun­luk da farklıdır.

Öbür taraftan, bir kişinin öz-imgesinin içeriği de yoğunlu­ğun pozitif mi negatif mi olduğunu belirler. Örneğin, öz-imgenizdeki siz bir şekilde çarpıtılmış ve kötü-kurulmuşsa, bü­yük ihtimalle kendinizi öz-imgeniz pozitif, bütün ve tam ol­saydı hissedeceğinizden çok daha farklı hissedeceksinizdir.

Düşük Özgüvenin İçeriği

Düşük özgüven tipik olarak görsel olarak formda yoğun, içe­rikte negatif bir öz-imgeyle özdeştir. Örneğin, otuzlu yaşları­nın başlarındaki profesyonel iş hayatında bir kadın olan Jean kendini, elinden geldiğinden kesinlikle emin olduğu finansal güvenliğini sağlamayı beceremez halde buldu. İçsel kişisel-temsillerini incelemeye biraz vakit ayırdığında, negatif ve alt edici bir öz-imge barındırdığını keşfetti. Jean kendini tam anlamıyla doğal olmayan bir biçimde çarpık ve içi boş olarak gördü. Ama hepsi bu değildi. Bu renkli fotoğrafı ke­limemin tam anlamıyla canlı bir şekilde yüzüne son derece ya­kın olarak gördü.

Öz-imgesinin içeriği (kendisinin vücudunun çarpık ve içi boş bir görüntüsü) bakılmak için çok altüst edici olduğundan ve formu da yoğun olduğundan (büyük, parlak ve yakın plan), Jean kişisel değeri hakkında ne zaman düşünse kendi­ni duygusal olarak altüst olmuş hissediyordu ve sonuç olarak çok düşük bir özgüvene sahipti.

Doğal olarak, iş arkadaşları çalışması hakkında ne söyler­lerse söylesinler, hangi övgüleri ve ödülleri kazanırsa kazan­sın Jean değerli bir insan olduğuna inanmıyordu. Sadece ken­dini o şekilde görmüyordu. Ne zaman zihnindeki resimleri başkalarının kendisi hakkında söyledikleriyle kıyaslasa, Jean zihninde gördüğüne inanıyordu ve kendini kendisi konusun­da çok kötü hissediyordu. Yoğun formun ve negatif içeriğin birleşimi Jean'e kendini oldukça değersiz hissettiriyordu. Bun­dan sonuçlanan özdeğer eksikliği de gerçekten istediği türde bir finansal güvenlik yaratma becerisinin yoluna çıkıyordu.

Çok Yüksek Özdeğerin Yapısı ve İçeriği

Öbür taraftan, çok yüksek özgüven tipik olarak, formunda görsel olarak çok yoğun altbiçemler olan pozitif bir öz-imgeyle karakterize edilir. Örneğin Jean, bu bölümde öğreneceği­niz bir NLP alıştırması olan "Otobiyografiyi" tamamladığın­da, öz-imgesi büyük, parlak, renkli bir filmin yoğunluğuna büründü. Bugün sadece kendi hakkında iyi şeyler hissetmek-le kalmıyor aynı zamanda, arzuladığı finansal özgürlüğe gi­den yolda somut olarak ilerlediğini düşünüyor.

Özdeğerin Yapısı:

İçerik ve Formdaki Varyasyonlar

İçerik pozitif ve negatif olabileceğinden ve form da yoğun ola­bileceğinden ve olmayabileceğinden dolayı içerik ve formun dört varyasyonu vardır. Jean'in örneğinde gördüğünüz gibi, çok yüksek ve çok düşük özdeğerin sübjektif yapısı şöyledir:

1.    Çok yüksek özdeğer yoğun formdan ve pozitif içerikten oluşur

2.    Çok düşük özdeğer yoğun formdan ve negatif içerikten oluşur.

3.    Orta derecede yüksek özdeğer, ılımlı bir formda temsil edilen olumlu bir öz-imgeden oluşur. Bu tip bir durum­ da, ılımlı özdeğer hissiniz sadece altbiçemlerin yoğun­luğunu arttırıp formu değiştirerek geliştirilebilir. Pozi­tif öz-imgenin formu daha renkli, büyük ve parlak ola­bilir ve bu görüntü bir filme dönüşebilir ya da sizde bu duyguyu yoğunlaştıran altbiçemler nelerse onları alabi­lir. Onu kuvvetlendirmek için form yoğunlaştırılırken
içerik aynı kalır.

4.    Ilımlı negatif özdeğer, ılımlı bir formda temsil edilen negatif bir öz-imgeden oluşur. Bu durumda hem for­mun hem de içeriğin değiştirilmesi gerekebilir. Önce görüntünün içeriği değiştirilerek negatif öz-imge pozitif yapılabilir ve sonra da görülen şeyin formu değiştirile­rek ılımlı etki daha güçlü bir hale getirilebilir.

Zihnimizin gözünde kendimiz hakkında muhafaza ettiği­miz görüntüler yoğun biçimde negatif, yoğun biçimde pozitif ya da aradaki herhangi bir şey olabilir. Altbiçemlerin ve içe­riğin etkisi hakkındaki NLP bilginizle seçim sizindir.

Bu alıştırma, görüntülerden, seslerden ve duygulardan oluşan içsel düşüncelerinizin cesaret dolu davranışları nasıl destekleyebileceğinin ve bağımsızlığa, başarıya ve seçeneklere götürebileceğinin ya da sizi korku dolu ve etkisiz kılabi­leceğinin bir başka örneğidir. Farkı yaratan şey, içsel dü­şüncelerinizi, öz-imgenizi seçme becerinizdir. Kendiniz hak­kındaki içsel temsillerinizi bilinçli olarak nasıl değiştireceğinizi bildiğinizde, seçiminiz üzerine nasıl değişeceğinizi bilirsiniz özdeğer seviyenizi şu anda etkili bir biçimde geliştire­bilirsiniz.

Uygulama:34

Konu: Özdeğerinizi Geliştirmek

Öz-imge. Kendinizin bir görüntüsünü zihin gözünüze ge­tirmek için bir an durun. Sadece neye benzediğinizi düşü­nün. Form, ılımlı bir şekilde mi yoksa kuvvetli bir şekilde mi yoğun?

İçeriği Ayarlayın, içerik pozitif mi negatif mi? Önce içe­riğin pozitif olduğundan emin olun. Fiziksel çarpıtmaları arayın ve onların yerine kendinizi olduğunuz gibi görün. O görüntüde negatif gözüken her şeyi fark edin ve gördüğü­nüz temsilin daha olumlu bir yönünü düşünerek onu pozi­tif bir temsile dönüştürün. Örneğin, eğer kendinizi yavaş
hareket ediyor görüyorsanız bu, jetonunuzun bazen geç düştüğü ya da işleri tamamlamama eğiliminiz olduğu anla­mına gelebilir. Acele etmemenin aynı zamanda sabırsız ol­madığınız ve eyleme geçmeden her şeyi etraflıca düşündü­ğünüz anlamına geldiğini fark edin.

Öz-imgenizin içeriğini, güçlü noktalarınızın, en iyi bece­rilerinizin, tavırlarınızın ve yeteneklerinizin olumlu ve doğ­ru bir temsiline dönüştürmek için bu kitapta öğrendiğiniz diğer yöntemlerden birini kulanın. Çok arzuladığınız bir hedefi yeni başarmış bir zamana bakarken kendinizi bir bütün ve tam olarak görün.

Formu Ayarlayın. Şimdi bırakın bu öz-imgeniz büyü­sün, parlaklaşsın, yakınlaşsın ve sizi anlatan 3 boyutlu bir filme dönüşsün. Şimdiye kadar çoktan bu görüntüyü sizin için daha da güçlü ve karşı konulmaz yapmak için kullana­bileceğiniz diğer altbiçemler keşfettiniz.

Duyguları Karşılaştırın. Az önce yarattığınız öz-imgeyle ilk olarak düşündüğünüzü karşılaştırınca nasıl hisse­diyorsunuz? Bu basit alıştırmayı yapmaya vakit ayıran çoğu insan özdeğer hislerinin, kendileri hakkında sahip oldukla­rı görüntülerin farklı form ve içeriklerinden güçlü bir şekil­ de etkilendiğini keşfederler. Öz-imgeler hem pozitif hem de yoğun olduğunda daha büyük bir özdeğer hissederler.

 

Özdeğer Hayatınızı Nasıl Değiştirebilir?

Yüksek özdeğer sahibi insanlar temel olarak sizden farklı değillerdir. Kendilerini hiç kötü, üzüntülü ya da morali bozuk hissetmiyor değillerdir. Bu hoş olmayan duygusal ruh halleri­ni zaman zaman onlar da deneyler. Tabii ki özdeğeri olan da insandır. Fark sadece onların, duygularının hayatlarını nasıl yaşadıkları hakkında çok önemli bilgiler sunduğunun farkında olmalarıdır. Bu çeşit duygu-temelli bilgiyi ciddiye alırlar ve bilinçli olarak düşünme biçimlerinde uygun değişik­likler yaparlar ve böylece de dünya üzerindeki davranışlarını değiştirmiş olurlar. NLP teknik bilgisiyle, duygularınızı size hayatınızı ya da temsillerinizi ya da her ikisini birden değiştirme fırsatı veren bir geri besleme olarak düşünebilirsiniz.

Örneğin, Fred adındaki, genç bir işadamı kendini rahat hissedemediğini ve bunun neden olduğunu bilmediğini keşfet­ti, Son zamanlarda kendini üzüntülü ve morali bozuk hissetmeye başlamıştı. Arkadaşlarından bazıları ona sorunu hak­kında bir psikiyatriste danışması gerektiğini söylemişlerdi. Bazılarıysa uzun bir tatile çıkması gerektiğini söylediler. Bazıları da kendisini tamamen işe vermesi gerektiğini söyledi­ler. Bu olaylar bir hafta boyunca sürdü. Fred duygularının kendi başlarına değişmeyeceklerini anladığında, kendi duy­gu mil hayatının kontrolünü eline almaya karar verdi. İşte o Kuman duygularını geri besleme olarak kullanmaya başladı.

Fred, üzüntülü ve morali bozuk duygularını, işi, evi ve ya­kın ilişkileri hakkında hissettikleriyle karşılaştırdı. Bunu yaparak, yarattığı dünyayı sevdiğini fark etti. Ev hayatı zen­gin ve tatminkardı. Rahatsızlık duyguları hayat tarzından ya da ilişkilerinden kaynaklanmıyordu.

Fred, duygusal tepkilere NLP yaklaşımı hakkında bir bilgi sahibi olduğundan moral bozukluğunun içsel temsillerine baktı ve duygularının zihin gözünde bulduğu çok belirli bir görüntüden kaynaklandığını fark etti. Fred, çok da zekice olma­ya n bir şekilde tam önünde dikilen siyah bir duvar görüntüsü yaratmıştı. Bu görüntü duygularının kaynağıydı. Bu görüntü ona kendisini üzgün ve bir parça morali bozuk hissettiriyordu,

Siyah duvarın farkına varınca, duvarın rengini siyahtan beyaza çevirmek için NLP bilgisini kullandı ve bu da duvarın, gözlerinin önünde dağılıp toza dönüşmesini sağladı. Bu ona daha fazla bir açıklık, içsel kuvvet ve güvenlik hissi ver­di. Almak istediği sonuçları almak için tek ihtiyacı olan şey bu basit prosedürdü.

Tekrarlamak gerekirse, NLP teknolojisi ve prosedürleriydi le, özdeğeri olan insanlar kendilerini sıkıntılı hissettiklerinde öyle yapmayı seçerek içsel temsillerini, duygusal hayatlarını ve böylece de davranışlarını beceriyle değiştirecek güce sahip olduklarını bilirler. Özdeğeri yüksek insanların sırrı, istedik­leri zaman kendilerini nasıl değiştireceklerini bilmeleridir.

Varolmaya Karşı Yapmak

Sizi Sıkan Utancı İyileştirmek adlı kitabın yazarı John Bradshaw, "Siz bir eylem değil, bir varlıksınız,"1 demiştir. ! Kim olduğunuzu ne yaptığınızdan ayırdığınızda varlığınızın temel olarak iyi olduğunu daha kolay fark edebilirsiniz. Dav­ranışınız —nasıl davrandığınız— gerçekten istediğiniz so­nuçlara ulaşmada etkili ya da etkisizdir. Sizin, davranışları­nız olmadığınızı bilmek, pişmanlık, kendi kendini suçlama ve utanç gibi birçok rahatsız edici duyguyu engeller ve nasıl ya­şadığınızı incelemek ve tatmin olmadığınız davranışları ve tepkileri değiştirmek için size enerji sağlar.

Çoğu insanın öz-imgesi sadece gözlemci pozisyonundan yararlanır. Kendilerini bir gözlemcinin göreceği gibi görür­ler. Diğer bakış açılarını eklemek öz-imgenizi zenginleştir­mek için gerçekten faydalı olabilir. Özellikle faydalı bir diğer bakış açısı, kendinizi sizi seven birinin gözlerinden görmek­tir. Diğer insanlar bizi genelde kendimizi gördüğümüzden farklı görürler ve bizi sevenler genellikle bizim kendi başımı­za hiç fark edemeyeceğimiz şeyleri görürler.

Geçenlerde, kendi işini yapan bir iş kadını NLP-temelli bir özdeğer seminerine katıldı. Eileen seminere geldiğinde, insanların onu nasıl kendisi olduğu için sevebileceklerini an­lamıyordu. Kendisini bir başka kişinin, kendisini gerçekten sevdiğini bilen bir kişinin bakış açısından gördüğünde, dav­ranışını geçip özünü, gerçekten kim olduğunu gördü. Bunu daha önce hiç yapmamıştı. Büyük ihtimalle bunun en büyük etkisi şimdi kendisini çok daha fazla sevmesi ve kim olduğu­nu ve ne olduğunu kabul etmesi. Dedi ki, "Artık kendimi çok daha az eleştiriyorum. Kendim ve diğerleriyle çok daha rahat ve sakinim. Bu işimi ve ilişkilerimi kesinlikle etkiliyor."

Bu işlemi kullanmanın bir başka örneği de çok yetenekli bir girişimci ve iş danışmanından gelmektedir. Trent şu ara­lar işini uluslararası seviyeye taşıma sürecindedir. Yine, bu tekniği bir kere deneyledikten, kendisini kendini seven biri­ni n gözlerinden gördükten sonra, bunun ona mümkün olduğunu düşünmediği ve hatta ihtiyacı olduğunu bile bilmediği konularda kendine karşı duyduğu sevgiyi geliştirdiğini söyle­di. Şöyle dedi; "Kişiliğimde ve vücudumda bir doluluk, bir en­tegrasyon yarattı. Kendine duyulan sevgi bunu sahiden yapı­yor. Bu işlemin işim üzerinde inanılmaz bir etkisi oldu ve ha­yalımın geri kalan her alanını da etkileyecek."

"Otobiyografi" adı verilen bir sonraki alıştırma Leslie Cameron-Bandler'ın NLP kitabı "Çözümlerden" alınmıştır ve kendinizi sizi seven biri gibi görmenin zengin deneyimini katabilir. Bu alıştırmayı birkaç yoldan yapabilirsiniz ama bazıları diğerlerinden daha çok işe yarar. Örneğin, bunun yeter­li olacağını düşünüp onu kendi kendinize bir defa okuyabilir­diniz. Bu herhalde en az etkili yöntemdir. Daha iyi bir yol, prosedürü ezberlemek, rahatsız edilmeyeceğinizden emin olduğunuz bir yer ve zaman seçmek ve bütün alıştırmayı zihinsel olarak hatırlamaktır. Ve çok daha etkili bir yol da alıştırmayı kendi sesinizle teybe kaydetmek ve ne zaman vakti­niz olursa prosedürü tekrarlamaktır. Bir diğer yöntem de, ve büyük ihtimalle de en iyi yol, güvendiğiniz bir arkadaşınızın,

sizin her adımı tamamlamanıza izin vermek için duraklaya­rak ve siz bitirdiğinizi işaret ettiğinizde kaldığı yerden devam ederek onu size yüksek sesle okumasıdır. Bu yolla, bitirdiğinizde onu paylaşmak için yanınızda güvendiğiniz birinin ol­duğunu bilerek deneyimin zevkini çıkarabilirsiniz.

Uygulama:35

Konu: Otobiyografi

Tamamen Rahatlayın. Bu alıştırmayla devam etmek için rahat ve sessiz bir yer bulun. En sevdiğiniz sandalyeniz işinizi görür. Bu alıştırmayı, uzanmak yerine dik oturarak yapmak daha iyidir. Çok rahat hissetmek ama yine de te­tikte ve dikkatinizi toplamış bir halde olmak istiyorsunuz.

Rahatlama zamanı, şimdi.... nefes alın... bırakın vücudu­nuz rahatlasın. Yavaş yavaş nefes alın... ve derin... ve dolu dolu... nefes alırken bir ses çıkarabilirsiniz. Ayaklarınızın al­tında burun delikleriniz olduğunu düşünün... ve aldığınız ne­fes bacaklarınızdan yukarı çıkıp ciğerlerinizi dolduruyor. Vü­cudunuzu iyi, taze havayla doldurun. Ve rahatça ve yavaşça ve dolu dolu nefes alırken, kendinizi, olduğunuz gibi, gerçek­ten takdir etmenin nasıl bir şey olduğu hakkında düşünün.

Sizi Seven Birini Düşünün. Bu işleme başlamadan ön­ce, sizi sevdiğini bildiğiniz birini düşünün. Sizi sevdiğinden emin olduğunuz, hiç kuşku duymadığınız birini düşünün: bir arkadaş, sevgili, koca, eş, ebeveyn, çocuk, ya da herkimse, sadece öğrenmek üzere olduğunuz bu yöntem için kim olduğunu düşünün. Eğer sizi sevdiğini bildiğiniz birini düşünemiyorsanız, o zaman bir şekilde yardımcı olduğunuz ve size karşı derin bir saygı beslediğini bildiğiniz birini düşü­nün. İster sizi seven ister size derin bir saygı beslediğini bil­diğiniz birini düşünmüş olun, şimdilik sadece kim olduğu­nu fark edin yeter. Bu kişisel kaynaktan daha sonra olduk­ça faydalanacaksınız.

Otobiyografinizi Yazın. Şimdi, bir masanın başına oturmuş otobiyografinizi yazıyor olduğunuzu düşünün. Belki kurşun, belki de tükenmez kalem ve hatta belki de bir dak­tilo ya da bilgisayar klavyesi kullanıyorsunuz. Bir şekilde, kendinizi otobiyografinizi yazıyor, hayatınızın hikayesini anlatıyorken buluyorsunuz. Otobiyografinizi yazarken son derece rahatsınız. Kullandığınız masayı ve sandalyeyi görüp hissedebiliyorsunuz. Fark edebilirsiniz, simdi... birkaç sani­ye içinde ya da belki de daha sonra... hayatınızı tarif eden kelimelerin size zarifçe nasıl geldiğini. Sizi sevdiğinizi bildi­ğiniz o kişiyi daha net olarak düşünmeye başlıyorsunuz.

Sizi Sevdiğinizi Bildiğiniz Kişiyi Görün. Şimdi, oto­biyografinizi yazdığınız odanın öbür tarafında, cam kapının öbür tarafında, sizi sevdiğini bildiğiniz kişiyi görebildiğinizi fark etmek için biraz zaman ayırın. Ve sizi sevdiğini ya da takdir ettiğini bildiğiniz bu kişiyi görürken, onun size bak­tığının, sizi gözlemlediğinin farkına varın. Ve bu kişiyi ve hayatınızdaki rolünü otobiyografinizde anlatmaya karar veriyorsunuz. Acele etmeyin ve bu kişiyi ve onunla ilgili ne­ler görüp hissettiğinizi tarif edin. Sizi sevdiğinizi bildiğiniz kişi hakkında kendi kendinize neler söylediğinizi duyduğunuz şeyleri de dahil edin. Bütün bunları otobiyografinize yazın. Gereken zamanı ayırın.

Kendinizi Bir Başka Bakış Açısından Görün. Şimdi, sevdiğini bildiğiniz kişiyi tarif etmenin nasıl bir his ol­duğunu tamamen bildiğinize göre, kendinize, masanın ba­şındaki vücudunuzdan ayrılmak ve farkındalığınızı odanın diğer ucuna, cam kapıya doğru süzdürmek için izin verin ve sizi seven kişinin yanında durmanın nasıl bir şey olduğunu fark edin. Cam kapıdan bakıp kendinizi otobiyografinizi ya­larken gözlemlemeye biraz vakit ayırın. Sadece orada du­run ve cam kapının ardındaki bu bakış açısından nasıl gö­züktüğünüzü fark edin. Ve kendinizi şu anda ne kadar tak­dir ettiğinizin farkına varın. Bu cam kapıdan bakarken, kendiniz hakkındaki gerçek duygularınızın farkına varın. Büyük bir kendine takdir duygusu hissedebilirsiniz ya da azıcık hissedebilirsiniz. Ne hissederseniz hissedin, sadece bu deneyimi kabul edin.

Kendinizi Sizi Seven Birinin Gözlerinden Görün, Şimdi, zariflikle ve nazikçe, kendinize, sizi sevdiğini bildi­ğiniz kişinin vücuduna girme izni verin- Bunu rahat ve ko­lay bir şekilde yapmak için ne kadar zamana gereksinim duyuyorsanız o kadar zaman verin kendinize. Ve tamamen sizi sevdiğini ya da derin bir saygı beslediğini bildiğiniz ki­şinin vücudundayken, otobiyografinizi yazan kendinize o kişinin gözlerinden bakın. Kendinizi, sizi seven birinin göz­lerinden görün. Orada, otobiyografinizi yazarken nasıl gö­züktüğünüzü görün. Ve nasıl hareket edip nefes alıp verdi­ğinizi fark edin. Kendinizi sevgi gözlerinden görürken, ken­dinizin, belki de ilk defa farkına vardığınız özelliklerinizi ve özel yönlerinizi tekdir etmek için yeterli vakit ayırın. Ve si­zi seven birinin vücudunda olduğunuza göre, kendiniz hak­kında söylenen ve hissedilen şeylerin de farkına varın. Ken­dinizi orada, masanızın başında yazarken, sizi seven biri­nin bakış açısından görürken, duyduğunuz pozitif ses tonu­na, takdir edici düşüncelere dikkat edin.

Kendi Bakış Açınıza Dönün. Sizi siz yapan özellikleri­nizin ve özel yönlerinizin tamamen farkına varınca, zarifçe ve kibarca, farkındalığınızın, sizi sevdiğini bildiğiniz kişi­nin vücudunu terk etmesine ve cam kapıdan geçip, oda bo­yunca süzülüp, masanın başında otobiyografinizi yazan vü­cudunuza dönmesine izin verin.

Deneyiminiz Hakkında Yazın. Şimdi, otobiyografini­ze, kendinizi sevgi ya da takdir gözlerinden görerek neler deneylediğinizi yazmaya vakit ayırabilirsiniz. Deneyiminiz hakkında yazarken, kendinizi sevgi gözlerinden görürken kendinizde fark ettiğiniz özelliklerin ve özel yönlerin birço­ğunu tarif ettiğinizden emin olun.

Geleceği Düşünün. Bu deneyimi otobiyografinize ya­zarken, geleceği düşünmeye başlayın —hem karşılaşmayı beklediğiniz gelecekteki deneyimlerinizi hem de sizi şaşır­tabilecek beklenmedik deneyimleri. Geleceğinizdeki bütün yerleri ve zamanları düşünün... yarın, sonraki gün, hafta olur, aylar, hatta şimdiden yıllar sonra, kendinizi sevgi göz­lerinden görerek, özel olduğunuzu fark ederek bu dünyada İtim ve ne olduğunuzu takdir ettiğiniz bu değerli deneyimi hatırlamak ve gözden geçirmek isteyeceğiniz bir zamanı.

Şu Ana Geri Dönün. Şimdi, dolu farkındalığınıza, dolu bilinçliliğinize dönmeye başlayın. Size uygun gelen hızda, gittikçe daha çok tamamen uyanın ve tetikte olmaya başla­yın. Şu andaki zamana ve mekana dönün, kendinizi daha ön-cokinden çok daha iyi hissederek. Odadaki seslere dikkat e-ıliıı. Ve vücudunuzdaki hislere dikkat edebilirsiniz. Ve bir an­da, gözlerinizi açıp tam bilinçli farkmdalığmıza dönüp kolla­rınızı ve bacaklarınızı gerebilirsiniz. Tekrar hoş geldiniz.

Değişimleri Fark Edin. Şimdi, birçok kişinin aklının kıyısından geçmeyen kendini takdiri hissetme şansınız olduğuna göre, gevşemiş bir şekilde, bu alıştırmanın kendiniz hakkındaki içsel temsillerinizi göze çarpmayan ve göze çar­pan hangi biçimlerde değiştirdiğini fark etmek için biraz vaktinizi ayırın. Kendinizi şimdi hangi yeni, daha takdir ve sevgi dolu bakış açılarından görebildiğinizi fark edin. Az ön-00 yaşadığınız deneyim, size, genellikle kendinizi tamamen desteklemenin ve cesaretlendirmenin ilk adımı olan derin bir kendini kişisel olarak takdir etme duygusu sağladı.

 

Kendini Takdir Etmek: Adım Adım bir Yaklaşım

Özdeğerli kişinin faydalı bir tanımı da, büyük resmi, resmin çizeri de dahil olmak üzere görecek gücü olan kişidir. Ve ken­dinizi eşsiz bir sevgiyle dolu bir bakış açısından izleyerek yu-

karıdaki NLP Otobiyografi Alıştırmasında yaptığınız tam olarak budur. Kendinizi sevginin gözlerinden gördünüz.

Kendinizi bu kendini takdir edici bakış açısından, büyük resmin içinde izlemek, kendinizi daha olduğunuz gibi kabul etmenize daha yardımcı olacaktır. Artık çeşitli gereksiz iç ça­tışmaları bırakmak ve bir ağacın bir ağaç, bir çiçeğin bir çiçek ve sizin de siz olduğunuz gerçeğini tümüyle kabul etmek ve bundan hoşlanmak daha mümkündür.

Kısa bir süre önce otuzlarının sonlarındaki profesyonel bir danışman NLP'nin temellerini anlamak konusunda ge­nişletilmiş bir kurs aldı. NLP teknolojisinin, okuduğu iddia­ları gerçekleştirip gerçekleştiremediğini kendisi keşfetmek istiyordu. Kurs sırasında, "Otobiyografi" adındaki alıştırma­ya katıldı. Daha sonra dedi ki, "kendimi sevginin gözleriyle görmenin gücü. hakkında hiçbir fikrim yoktu. Şimdi, kendim hakkında daha önce var olduklarını bile bilmediğim şeyler gö­rüyorum. Kendimi, kişisel değerimi ve başkaları üzerindeki olumlu etkimi kavramış hissediyorum. Bu deneyim, hayatı­mın her yönünde etkili olacak. Onu asla unutmayacağım."

Bu NLP tekniğini sadece bir kere kullandıktan sonra bile kendinizi ne kadar daha çok takdir eder olduğunuzu fark edebilirsiniz. Ve kendinizi takdir edişinizin gerçek derinliği arttığına ve geliştiğine göre lütfen, kendinizi gittikçe daha fazla özgüvene açmaya devam ederken, kendiniz hakkındaki bütün düşünme biçimlerinizi geleceğiniz için muhafaza etti­ğinizden emin olmaya biraz zaman ayırın. Şimdi kendinize, daha da fayda sağlamak için bu alıştırmayı kısa zamanda hayatınızdaki bir başka sevgi ve takdir dolu insanla yapmak için kendinize söz verin.

Kendinizi Diğerlerinden Ayırmak

Özdeğerin bir başka öğesi de bireyselliğinizin farkına var­maktır. Özdeğerli insan, "sen" ve "biz" ifadelerinden çok "ben" ifadeleri kullanır. Yüksek özdeğerle bir adam ya da kadın, "Bilirsin, bazı günler kendini harika hissedersin" ya da "Bugün harika bir gün" demek yerine "Bugün kendimi hari­ka hissediyorum" diyebilir. Bunun sebebi özdeğerli kişinin kendisini diğer insanlardan, şeylerden ve kavramlardan ko­layca ayırt edebilmesidir.

"Ben" ifadeleri, kendi deneyimlerinizin, arzularınızın ve ihtiyaçlarınızın mülkiyetinin sizin olduğunu garanti eder ve bu da size, kimliğinize sahip çıkmanız, nasıl hissettiğinizi ve ne istediğinizi bilmeniz için size güç verecektir. "Ben kendimim. Ben bu kişiyim ve başkası değilim. Kendimi, kusurları­mı ve diğer şeylerimi seviyorum" diyebileceksiniz.

Özdeğerli kişi aynı zamanda diğer kişilerin haklarına da inanır ve diğer kişilerin de kendi kimliklerine sahip olmaları için ve ne hissedip ne istediklerini ifade etmeleri için onlara izin verir ve cesaretlendirir. Özdeğer, farklılıklarınızın olmadığına, farklılıklara sahip olmanıza ve farklı olmanıza izin ve­rir. Özdeğer sahip olduğunuzda tıpkı olduğunuz gibi, kendi­niz gibi olmak konusunda güvende hissedersiniz. Olduğunuz gibi, kendi kişisel fikirleri, duyguları, hedefleri ve değerleri olan ayrı bir birey olmak konusunda dürüstçe güvende hisse­dersiniz. Ayrı bir birey olmak kendinizi ifade edebilmeniz an­lamına gelir ve bu da temelde evet ve hayır diyebilme beceri­ni ne dayanabilir.

Hayır diyebilme beceriniz olmadan bütün evetleriniz te­mcide anlamsızdır. Eğer evet deme zorunluluğu hissediyorsanız elinizde seçeneğiniz yok demektir ve hayatınızı seç­mekten gelen özdeğeriniz eksik olacaktır.

Karşınıza çıkan her şeye hayır demek zorunda hissediyor­sanız da aynı şey geçerlidir. Her iki durumda da, eğer devam­lı evet demek zorunda hissediyorsanız da, eğer her şeye hayır demek zorunda hissediyorsanız da, bu güçlü isteklerin her ikisi de seçeneksizliğe götürecek ve düşük özdeğerle sonuçla­nacaktır.

Bugünlerde, başkalarına bağımlı davranış adı verilen bir tür seçeneksizlik hakkında birçok şeyler söyleniyor. Başkala­rına Bağımlılık Hakkındaki Birinci Ulusal Konferansta (1989'da Arizona'da toplanmıştır) başkalarına bağımlılık, "Güvenlik, öz-değer ve kimlik bulmak için başkalarının ona­yına ve zorlayıcı davranışlara dayalı bir bağımlılık kalıbı" olarak tanımlanmıştır. Öz-değer ve kişilik sadece özgüvenin diğer tarifleridir. Düşük özdeğerin ve kendi varlığınıza az de­ğer yüklemenin veya hiç değer yüklememenin gittikçe daha az seçeneklere yol açtığı açıktır. Bu seçenek eksikliği genel­likle bir başkasına bağımlılığı ve diğer bağımlı ya da zorlayıcı davranışları karakterize eder.

İlginçtir ki birisi pek değeri olmadığını hissettiğinde, eli­nin altında olan birçok seçeneği gözden kaçırma ve görmez­den gelme eğilimi gösterir: Değersiz hissetmek gittikçe daha az seçeneğe götürür. Bunun karşılığında da daha az seçenek, tekrarlanan davranışlara yol açar, etkili olmadıkları zaman­lar bile. Etkisiz davranış kalıpları hayatta daha az başarıya yol açar. Ve başarısızlık da değersiz hissetmeye ve böylece düşük özdeğerin tehlikeli döngüsü tamamlanır.

Örneğin orta yaşlı bir işkadını olan Claire hayatında daha fazla bağımsızlık yaratmak için bazı önemli kararlar aldığını ama yine de kendini tamamen başarısız hissettiğini söyledi, Başkalarına bağımlı olduğundan emin olduğunu çünkü ne zaman kendi başına olsa, kendini rahat ve üretken hissedemediğini söylüyordu. Özgüvenini arttırmak için aklına gelen her şeyi denemişti ama kelimenin tam anlamıyla hayatının her alanında kendi değişmez bir şekilde başarısız hissediyor­du. Başarısız bir insan gibi hissetmek Claire'i adımını sağ" lam atmaya itiyordu. Bu yüzden daha az üretiyor ve kendisi ve diğerleri için pek az kredi alıyordu. Bütün bunlar onun de­ğersizlik hislerini arttırıyordu.

Entelektüel bir seviyede, Claire başarısız bir insan olmadığını çok iyi biliyordu. Birçok insan onun hayattaki konumuyla kendilerininkini değiştirmekten mutlu olurdu. Ama derinlerde bir yerde, duygusal bir seviyede, yine de değersiz-

ligine ikna olmuştu.

Claire, düşük özdeğer duygularını içsel temsillerine kadar İzlemeye zaman ayırdığında, annesinin başını açıkça hayal kırıklığıyla ve olumsuz anlamda sallayan, çok büyük ve em­poze edici bir görüntüsünü keşfetti. Claire, başarısız bir insan olma duygularının ve bu duyguların ürettiği seçeneksizliğin doğrudan bu görüntüyle ilişkili olduğunu fark etti. Birçok te­rapi yaklaşımı bu görüntünün tarihi kökenlerini araştırırdı ve bazen görüntüyü daha faydalı bir şeye dönüştürmekte bu da faydalı olabilirdi. Ancak, NLP ile sorun çıkaran bir görün­tüyü doğrudan değiştirmek için birçok yolumuz vardır. Altbiçemler kullanarak, Claire annesinin görüntüsünün boyutunu değiştirebileceğini öğrendi. Büyülttüğünde kendini kötü hissediyor ama onu küçülttüğünde çok daha iyi hissediyordu. Bu şekilde deneyler yaptıktan sonra, annesinin görüntüsünü kü­çük, uzak, loş, düz ve siyah beyaz yaptığında, görüntünün ar­tık kendisini hiç etkilemediğini fark etti. Bunu yapmak, kendini kötü hissettiren görüntüyü yok etti ama onun yerine otomatik olarak daha olumlu bir şey koymadı. "Fena değil" iyi hissetmek yeterli değildi; kendini iyi hissetmek istiyordu. Bu­nu başarmak için, ilk olarak Richard Bandler tarafından geliştirilen NLP Swish Kalıbını öğrendi.

Swish  Kalıbı

Swish Kalıbının nasıl çalıştığının ve anında etkisi hak­kında bir örnek. Çok ilgili bireylerden oluşan bir gruba veri­lim NLP hakkındaki kısa bir tanıtım sırasında kişisel başarı Ve topluluk önünde konuşma konusu ortaya atıldı. Araştır­malar, topluluk önünde konuşma korkusunun Amerika'daki bir numaralı korku olduğunu gösteriyor. Bir topluluk önünde ayağa kalkıp konuşmaktan korktuğunu bildiren insanların sayısı diğer her şeyden, buna yükseklik, köpekler, karanlık ve ölüm de dahil olmak üzere, korktuğunu bildiren insanların sayısından fazla.

Tartışma sırasında, orta yaşlı bir işadamı olan Tom elini kaldırdı. Moralini bozan bir topluluk önünde konuşma kor­kuşu olduğunu söyledi. Hatırlayabildiği kadar uzun bir süre boyunca topluluk içinde konuşmaktan korkmuştu ve bu korku onun belirli iş kollarına katılımda bulunmasını engelle misti. Ne zaman kendini topluluk içinde ifade etme ihtimalini düşünse kendini sinirli ve endişeli hissediyordu ve bu da onun hedeflerine ulaşma becerisini yavaşlatıyordu. Bir denek olmayı isteyip istemediği sorulduğunda, bunu yapamayacağını çünkü grubun önünde ayakta durmaya bir türlü cesaret edemediğini söyledi. Tom, Swish Kalıbı için harika bir denekti çünkü işlemin sonunda, odanın ön tarafına gelmesi istenerek tekni­ğin işe yarayıp yaramadığını test etmek kolay olacaktı.

NLP eğitimcisi, dinleyicilerin arasında oturmaya devam eden Tom'la konuştu. Tom'a, topluluk önünde konuşmayı dü­şündüğünde zihninin gözünde ne gördüğünü sordu. Tom, bir­çok insanın ona baktığının büyük, parlak bir görüntüsünü gördüğünü söyledi. İlginçtir ki dinleyiciler arasında gördüğü kişilerin hepsinin ampul büyüklüğünde gözleri vardı. Ne za­man bu görüntüyü görse, karın kasları kasılıyor ve ağzı ku­ruyordu.

Sonra eğitimci, Tom'un kendinin pozitif bir görüntüsünü, topluluklar karşısında şu anda yaptığı gibi tepkiler verme*1 yen "harika bir Tom" görüntüsü oluşturmasına yardımcı ol­du. Dinleyiciler izleyip dinlerken ve öğrenirken Tom, bu "ha­rika Tom" görüntüsünü parıldayan bir noktanın içine koydu ve noktayı ampul gözlü dinleyenler görüntüsünün ortasına yerleştirdi ve "harika Tom" görüntüsünü büyütüp ve parlaklaştırıp onu dinleyici görüntüsüyle yer değiştirdi. Daha sonra Tom'dan boş bir ekran görmesi ve bu basit işlemi, her birinin sonunda boş bir ekran görerek ve her seferinde daha hızlı yaparak on kere tekrarlaması istendi.

Tom'un Swish Kalıbını etkili bir biçimde birçok kez tek­rarladığına ikna olduktan sonra eğitimci Tom'u odanın önü-ııi1 gelmeye ve aldığı sonuçlar hakkında konuşmaya davet et­ti. Tom, odanın ön tarafına yürüyüp rahatlık ve kendine güven içinde yüzünü topluluğa döndüğünde, hayretle, artık top­luluk önünde konuşurken kendini iyi hissettiğini söyledi. Toplulukta bir alkış koptu.

Svvish Kalıbı sadece kendi kendinizi bozguna uğratan davranışlarınızla ve özgüveni engelleyen diğer engellerle başa çıkmakla kalmaz, aynı zamanda daha parlak bir geleceğe bakabilmenizi sağlayarak beyninizi daha fazla özgüven için yeniden ayarlar. Bu kalıp, özgüvenle alakalı geçmişteki, bu­günkü ve gelecekteki sorunlarla ve endişelerle hep beraber aynı anda başa çıkar çünkü o "harika siz" görüntüsü, pozitif (te-imgenizin kelime anlamıyla bir parçasını inşa eder.

Bir terapist olmak üzere eğitim gören 42 yaşında bir ka­ilin olan Mary, Ömür boyu sürmüş olan bir sorununu çözüm­lemek için Svvish Kalıbını kullandı. Mary'nin, babasının er­ken yaşta onu terk etmesiyle ilişkili olan çözümlenmemiş korku ve öfkesi, onu, kendi ayakları üzerinde durmaktan ve potansiyelinin daha fazlasına ulaşmaktan alıkoymuştu. Olablleceğinin en iyisi olmaktan onu alıkoyan şeyin ne olduğunu düşündüğünde aniden, babasının yumruğunun ona doğru ge­lininin bir görüntüsünün farkına vardı. Ayrıca bu görüntüde, babasının "Seni istemiyorum" diyen sesini duydu. Zihin gözünde gördüğü bu görüntünün ve sesin kombinasyo­nu onda, öfke ve korkuyla eşlik edilen derin değersizlik hisle­ri yaratmak için yetiyor da artıyordu.

Tom'la olduğu gibi, Mary'den de görsel olarak, babasının tavırlarıyla, inançlarıyla ve eylemleriyle olan meselesini çok-farklı çözümlemiş bir tür kişi olarak kendisinin bir görüntüsünü oluşturması için gereken bütün zamanı kullanması isten­il, «Sonra Mary, "harika Mary'nin" boşlukta süzülen parlayan bir noktaya dönüştüğünü gördü. Parıldayan noktayı babasının yumruğunun ortasına yerleştirdi. Sonra da "harika Mary" görüntüsünü zihin gözünü kaplayana dek büyütüp parlaklaştırarak yumruğun görüntüsünü "harika Mary" görüntüsüyle hızla yer değiştirdi. Babasının yumruğunun görüntüsünü "harika Mary" görüntüsüyle her değiştirdiğinde "harika Mary"nin "Kendim hakkında iyi şeyler hissediyorum" dediği­ni duydu. "Harika Mary"nin sesi, Mary'nin kafasının içinde yankılandı. Birkaç dakika içinde Mary Swish Kalıbını birçok kere tamamlamış ve derin bir içsel değişim gerçekleştirmişti.

Bunu yaptıktan aylar sonra Mary, "Artık içsel bir özgür­lüğüm ve neşem var ve kendimi gelecekte de canlı ve çevreme ışık yayarken görebiliyorum. Ve kendimi görürken, o anın içinde olmaktan dolayı daha fazla kuvvet deneyliyorum. Kendime daha da derin bir sevgi besliyorum," diye yazdı. Kendisiyle olan ilişkisi ve babasının anısı tamamen değiş­mişti. Kendisini değiştiren bu deneyimden kısa bir süre son­ra kendi işini kurdu ve evli bir adamla kurduğu uzun süreli ve verimsiz bir ilişkiyi kopardı.

Şimdi siz de, bir sonraki alıştırmada benzer bir derin öğ­renim ve kişisel değişim yolculuğuna çıkmaya davetlisiniz.

Uygulama:36

Konu: Swish Kalıbı

Bu alıştırmanın her adımını titizlikle, rahatça, kolayca ve kendi temponuzda tamamlamak için gereken bütün zama­nı kullanın.

İpucu Görüntüsünü Tanımlayın. Hayatınızın, kendini­ze karşı çok acımasız olduğunuz, özgüven eksikliğiniz olduğu belirli bir zamanını hatırlayın. Hayatınızda, gerçekten arzu­ladığınız o kişisel başarıya giden adımları atmak için gere­ken özgüveninizin eksik olduğu, belki yakınlardaki ya da bel­ki de çok uzun zaman Önceki bir zamanı hatırlayın. Olabile­ceğinizin en iyisini olamadığınızı hissettiğiniz bir zamanı. Ya da geleceğinizde olmasını beklediğiniz bir şeyi düşünün. Dü­şündüğünüzde sizi rahatsız ya da çaresiz hissettiren bir şeyi.

Aslına bakarsanız, kendinizin o deneyimin içinde olması­na, gördüğünüzü görmenize, hissettiğinizi hissetmenize ve duyduğunuzu duymanıza izin verin. Bırakın, hayatınızın o dönemiyle özdeşleştirdiğiniz rahatsızlık verici duygular da­ha da yoğunlaşsınlar. Bu duygular içinizde yoğunlaştıkça, vücudunuzun, bu duyguları en güçlü hissettiğiniz parçası­nın hangisi olduğunun farkına varın.

Şimdi, bu duyguların farkında olmaya devam ederek, ay­rıca zihin gözünüzde neler gördüğünüzü de fark etmeye başlayabilirsiniz. Bu duyguyla özdeşleşmiş olan neyi gördü­ğünüzün farkına varın. Bu görüntü size tam bir anlam ifa­de edebilir ya da etmeyebilir. Her iki koşulda da sadece iç­sel olarak ne gördüğünüzü fark edin —size bir şeyin söylen­mesi ya da sizin söylediğiniz bir şey de bu rahatsız edici duygulara katkıda bulunuyor olabilir.

Şimdi, o rahatsız edici görüntüyü ve o sesleri geçici ola­rak bir kenara koyun.

Dikkatin Dağıtılması. Deneyiminizi bir kenara koy­manıza yardımcı olması için telefon numaranızı yüksek sesle söyleyin. Şimdi, sırf eğlence olsun ve dikkatinizi bir an için dağıtsın diye telefon numaranızı bir kere daha ama bu sefer tersten yüksek sesle söyleyin.

Başarılılık Öz-İmgesi Yaratın. Şimdi gözünüzün Önünde, özgüveninizi etkileyen meseleyi çoktan çözmüş oldu­ğunuzda nasıl gözükeceğinizin bir görüntüsünü yaratmak için bir iki dakikanızı ayırın. Bu bir "gelecekteki siz," sizin bir kaç adım ilerinizdeki bir "siz," size sorun olan meseleleri nasıl çözümleyeceğini çoktan öğrenmiş olan bir siz. Gele­cekteki bu "siz," meseleyi size henüz açık olmayan yöntem­lerle çözümlemiş. Ve bu siz, başarılı olacağınızı biliyor çün­kü kendisi zaten başarılı olmuş. Bu, sizin başınızdan geçen her şeyi ve biraz daha fazlasını yaşamış bir "siz." Sizin için sevgi ve şefkat' besliyor ve başarılı olacağınızı biliyor.

Bu "muhteşem siz"i hemen önünüzde, yolunuzu tıkayan bütün meselelerle başa çıkacak kaynağı olan kendinizin bü­yük, parlak ve renkli bir görüntüsü olarak görün. Birçok ilave seçeneği, rahatsız edici gördüğünüz şey her neyse onunla başa çıkabilmek için birçok farklı yolu olan bir "siz." "Muhteşem siz"in mükemmel olmadığından ve iyi bir mi­zah anlayışı olduğundan emin olun.

Ve en önemlisi, kuvvetle ona doğru çekildiğinizi hissedin. Sadece ona bakmakla, güçlü bir o kişi olma arzunuz oluşu­yor. Eğer "muhteşem siz" görüntüsüne daha fazla benze­mek için güçlü bir çekim hissetmiyorsanız, o görüntüyü da­ha gerçekçi, daha inandırıcı, daha olmak istediğiniz bir kişi gibi yapmak için zaman ayırın. Bunu, görüntünün altbi-çemlerini zenginleştirerek yapabilirsiniz. Örneğin görüntü­yü daha büyük, daha parlak, daha renkli ve hareketli yapa­bilirsiniz. Karşı konulmaz bir "muhteşem siz" oluşturma­nın bir başka yolu da şu soruyu sormaktır: Eğer "muhteşem siz" görüntünüz karşı konulamaz çekicilikte olsaydı neye benzerdi? Bu "eğer" sorusu daha çekici bir "muhteşem siz" görüntüsü yaratmak için beyninize anında izin verecektir.

Artık o gelecekteki size karşı güçlü bir çekim hissettiği­nize göre, "muhteşem siz"in, içten ve sahiden de dürüst bir ses tonuyla "kendim hakkında iyi hissediyorum" dediğini duyun, "kendim hakkında iyi şeyler hissediyorum" kelime­leri size doğru gelsin ve başınızın tepesinde daireler çizsin­ler, bütün başınızın çevresini gezsinler. Kafanızda dönen kelimeleri dinleyin... sanki başınız büyük, altın bir çanın içindeymiş gibi hafif yankılar yapıyorlar. Ve "kendim hak­kında iyi şeyler hissediyorum" kelimelerini duyduğunuzda, bırakın iyi duygular sizi baştan aşağı ve içten dışa yıkasın.

Başarılı Öz-İmgenizi Genişletme Alıştırmaları Ya­pın. Şimdi, "muhteşem siz"in görüntüsünü alın ve önünüz­deki boşlukta süzülen, parıldayan küçük noktanın içine

yerleştirin. O parıldayan noktanın çabucak canlanmasına ve gittikçe büyümesine izin verin—tekrar gerçek yaşam bo­yutlarında olana ve siz "muhteşem siz"i görebilene kadar... hemen önünüzde... büyük, parlak ve renkli. Ve "muhteşem sizin" dürüstçe ve içtenlikle "kendim hakkında iyi şeyler hissediyorum" deyişini duyun... ve bu kelimeler, sanki başı­nız büyük, altın bir çanın içindeymiş gibi başınızın çevre­sinde daireler çiziyor ve iyi duyguların sizi yıkadığını hisse­diyorsunuz. Şimdi, sanki bir sinema salonundaymışsınız gi­bi zihninizde boş bir ekran görün. Bu işlemi otomatik hale gelene kadar birkaç defa tekrarlayın.

Başarılı Öz-İmgenizi İpucu Görüntünüzün İçine Yerleştirin. Şimdi o küçük, parlak noktayı, 1. Adımda keş­fettiğiniz ipucu görüntüsünün ortasına yerleştirin.,

Görüntüleri Birbirlerinin Yerlerine Koyun. Şimdi, ra­hatsızlık verici görüntü solarken, küçülürken ve parçalanır­ken, "muhteşem siz"i içeren parıltılı nokta büyüsün ve parlaklaşsın, büyüsün ve parlaklaşsın ta ki... svvish... "harika siz" görüntüsü rahatsızlık verici görüntünün yerini kaplaya­na ve zihin gözünüzü doldurana ve böylece tek görebildiğiniz "muhteşem siz" olana kadar. Kendinizin o görüntüsünü tam karşınızda büyük, parlak ve renkli olarak, "Kendim hakkın­da iyi şeyler hissediyorum" derken görün... kelimelerin kafa­nızda daireler çizdiklerini ve hafif bir yankı yaptıklarını du­yun... sanki başınız büyük, altın bir çanın içindeymiş gibi... ve bırakın iyi duygular sizi yıkasın.

Boş Bir Ekran Görün. Şimdi, sanki bir film salonunda, film başlamadan önce boş bir ekrana bakıyormuşsunuz gi­bi, zihninizde boş bir ekran, görün.

On Kere Tekrarlayın. Simdi, 4. adımdan 6. adıma ka­dar biraz daha hızlı gidin. O küçük, parıldayan noktayı ra­hatsız edici görüntünün ortasına tekrar yerleştirin. Şimdi, rahatsızlık verici görüntü solarken, küçülürken ve parçalanırken, "muhteşem siz"i içeren parıltılı nokta büyüsün ve parlaklaşsın, büyüsün ve parlaklaşsın ta ki... swish... "hari­ka siz" görüntüsü rahatsızlık verici görüntünün yerini kap­layana ve zihin gözünüzü doldurana kadar. Ve "harika siz" büyük, parlak ve renkli ve "Kendim hakkında iyi şeyler his­sediyorum" diyor ve kelimeler kafanızda daireler çiziyor ve sanki kafanız büyük, altın bir çanın içindeymiş gibi içinde yankılanıyorlar... ve iyi duyguların sizi yıkamasına izin ve­riyorsunuz. Sonra, tıpkı sinema salonlarında görülebilecek boş bir ekran gibi görüyorsunuz.

Bütün bu işlemi, her seferinde daha hızlı yaparak dört ke­re daha tekrarlayın. Sonra, her birinin arasında boş bir ek­ran gördüğünüzden emin olarak işlemi üç kere daha tekrar­layın. Ve son olarak, işlemi, mümkün olduğunca hızlı olarak iki kere daha gerçekleştirin. Bunu gerçekten hızlı yaptığı­nızda, görüntülerin yer değiştirdiğinin bilinçli olarak farkın­da olmayabilirsiniz. Bu işlemi on kere yapmak çoğu insan için yeterli olacaktır. Ancak bazıları için bir ya da iki kere yeterlidir; diğerleri bunu yirmi kere yapma ihtiyacı duyabi­lirler. O rahatsızlık verici duyguları artık hissetmeyene ka­dar bu işlemi kaç kere yapmaya gereksiniminiz var? 9. Başarılı Öz-İmgeyi Çoğaltmak. Özdeğer, kendinizin, bütün davranışlarınızı etkileyen objektif ve olumlu bir izle­nimi olduğuna göre, baktığınız her yerde (geçmişte, şimdi ve gelecekte) kendinizin içsel olumlu bir görüntüsünü görmek çok güçlü bir etki yaratacaktır. "Harika siz" görüntüsünü fi­ziksel olarak elinizde tutabildiğinizi hayal edin. Uzanın ve onu ellerinizle kavrayın. Ona dokunduğunuzda parlamaya başlayacaktır. Şimdi, "harika siz"in, sanki bir iskambil des­tesi gibi her biri birbirinin ardında parıldayan ve renkli bin­lerce görüntüsünü yaparak o görüntüyü çoğaltın.

Şimdi, geri kalanlarını havada yükseklere fırlatırken gö­rüntülerin bir tanesini hemen önünüzde bırakın. "Muhte­şem siz"in bütün o görüntülerinin aşağı doğru inmeye ve

her yönde, gözünüzün alabildiği uzaklığa kadar bütün çev­renizde merkezi daireler olarak yerleşmeye başlayışını izle­yin... geçmişinize, bugününüze ve geleceğinize. Dairelerce sıralar boyunca "harika siz" görüntüleri olduğunu ve hepsi­nin, sevgi dolu, dürüst seslerden oluşan bir koro olarak "Kendim hakkında iyi şeyler hissediyorum" deyişini duyun. Ve iyi duyguların sizi baştan aşağı ve içten dışa yıkadığını hissedebilirsiniz.

Çalışmanızı Test Etmek. Artık bu kalıbı birçok defa tekrarladığınıza göre, yaptığınız çalışmayı test etmek önem­lidir. Şimdi biı« an durun ve o orijinal, rahatsız edici ipucu görüntüsünü aklınıza tekrar getirmeye çalıştığınızda ne his­settiğinize dikkat edin. Eğer rahatsız edici duygulan hiç ge­ri getiremiyorsanız ya da rahatsız edici görüntüyü görmekte zorlanıyorsanız başarılı olmuşsunuzdur demektir.

 

 

Eğer ipucu görüntüyü düşündüğünüzde herhangi bir ra­hatsız edici duygu hissediyorsanız, her adıma büyük bir dikkat göstererek rahatsız edici duygu ortadan kalkana ka­dar kalıbı tekrarlayın.

Swish Kalıbı, kendinizin, size sorun çıkartan belirli prob­lemli durumlarda anında etki gösterecek olan objektif ve olumlu bir görüntüsünü oluşturmanın basit ve etkili bir yo­ludur. Bu tekniğin ilginç özelliklerinden biri, eskiden başarı­nıza sorun çıkartan o duruma benzer bir durumla karşılaştı­ğınız bir dahaki sefere tam olarak ne yapacağınızı önceden bilmemenizdir. Birçok NLP işlemi, belirli bir durumla başa çıkmak için belirli bir davranışlar kümesi oluşturmasına rağ­men, Swish Kalıbı, bir NLP varsayımının (insanlar ihtiyaç duydukları bütün kaynaklara sahiptir) şaşırtıcı bir doğ­rulayıcısı olarak, onunla yaratıcı bir biçimde başa çıkması için kişinin bilinçaltı zihnine güvenir.

Swish Kalıbı hakkında düşünmenin bir yolu, olmak istediğiniz kişiliğin çok kuvvetli bir şekilde motive edici bir öz-imgesini yarattığıdır. Bu güçlü motivasyon bütün bilinçli kaynaklarımızı problemli durum üzerinde organize eder ve odaklar ve onunla nasıl başa çıkacağınızı ortaya çıkarır. Swish Kalıbıyla inşa ettiğiniz öz-imge ayrıca, geçmişteki, bu­gündeki ve gelecekteki bütün deneyimlerinize etki eder.

Burada sunulan Swish Kalıbı, iki görüntüyü yer değiştir­mek için büyüklüğü ve parlaklığı kullanmaktadır. Görüntü­lerin yerlerini değiştirmek için ayrıca renkli/siyah-beyazı; yakın/uzağı; 3 boyutlu/düzü; fotoğraf/filmi ya da diğer her­hangi bir altbiçemi kullanabilirsiniz. Farklı insanlar farklı altbiçemlere daha güçlü tepkiler verdiklerinden, Swish Kalı­bını uygulamak için alternatif yollardan birini kullanmak, bazı insanlar için burada kullanılandan daha etkili olacaktır. Ayrıca bir ipucu sesini ve bir öz-imge sesini yer değiştirterek Swish Kalıbını işitsel sisteme adapte etmek de mümkündür.

Eğer dikkatle ve tekrar tekrar yapmanıza rağmen burada sunulan kalıp sizde etkili olmadıysa, bu alternatif yollardan birinin sizde daha iyi sonuçlar vermesi oldukça muhtemeldir.4

Eleştiri Korkusu

Çoğu insan için, sadece kendileri olmalarının önündeki en bü­yük engellerden biri eleştiri korkusudur. Diğer insanlarla olan ilişkilerimiz, çoğu özel neşelerimizin kaynağı olduğundan — aynı zamanda yemek ve iş gibi diğer önemli şeylerin kaynağı olmanın yanında- hepimiz uyum gösterme ve diğer insanlarla anlaşma ihtiyacı hissederiz. Başkaları tarafından eleştirilmek genellikle çok tehdit edici ve tehlikeli olarak algılanabilir. Kendimizi başkalarının eleştirilerinden korumak için, genel­likle kendimizi uyarır ve eleştiririz. Hiç zihninizde bir sesin si­ze belirli bir görevi yerine getiremeyeceğinizi ya da aptal ya da yetersiz olduğunuzu söylediğini duydunuz mu? Bunu hepimiz zaman zaman yaparız. Geçen bölümde, bu öz-eleştirisel sesler­le başa çıkmak için birçok belirli stratejiler sunmuştuk.

Sıkılganlığı Dönüştürmek

Yakın ilişkili verimli olmayan bir zihin hali de, genellikle eleştirilme ya da içsel eleştirel bir sesten çok gerçek hayatta­ki başkalarının gözünden düşme korkusuna bağlı olan acı ve­rici sıkılganlıktır. Birçok insan, eğer bir başka kişinin eleşti­rilerine maruz kaldıklarını keşfederlerse sıkılgan hisseder­ler. Ama çoğu insan yalnız kaldıklarında da sıkılgan hisset­meyi becerebilmektedirler. Tamamen yalnız olan birisi eleş­tirildiğini hissedebildiğine ve bunun sonucu olarak sıkılgan hissedebildiğine göre bu özdeğerimizi dış faktörlerin değil kendi düşünüşümüzün yarattığını gösterir.

Şu anda biraz zaman ayırın ve bu düşünce deneyini uygu­layın. Özellikle sıkılgan hissettiğiniz bir zamanı düşünün. Bu, son zamanlarda yaşadığınız bir sıkılganlık deneyimi ya da uzun zaman önce başınızdan geçmiş olabilir. Her durum­da, öyle bir zamanı düşünün ve o zamanlar gördüklerinizi gö­rün, o zaman duyduklarınızı duyun ve o zaman hissettikleri­nizi hissedin.

Eğer sıkılgan olma deneyimini tam olarak yeniden yarattıysanız, şu anda bir parça sıkılgan hissediyorsunuzdur. Bu duyguyu bazı değişiklikler yapmak için kullanalım. Sıkılgan­lık duygusu vücudunuzun neresinde ikamet ediyor? Bir an durun ve fark edin,

Şimdi gevşeyin ve sıkılganlık duygusunun biraz güçlen­mesine izin verin. Duygunun, zihninizin gözünüzde görebile­ceğiniz bir görüntü haline gelene kadar kuvvetlenmesine izin Verin. Şimdi, zihninizin gözünde hangi görüntüye bakıyorsa­nız onu alın ve küçültün, loşlaştırın, siyah beyaz yapın ve uzaklaştırın. Hâlâ aynısını hissediyor musunuz? Şimdilik, nasıl hissettiğinizin değerini yargılamak önemli değildir; sa­dece nasıl hissettiğinizin farkına varın.

Şimdi, şunu yapın: Aynı görüntüyü alın ve büyültün, renklendirin ve yakın plan olarak görün. Şimdi nasıl hissedi­yorsunuz? Tipik olarak, bu düşünce deneyini deneyen insanlar vücutlarındaki sıkılganlık hissinde kuvvetli bir artış ol­duğunu bildirirler. Şimdi o görüntüyü küçültün, loşlaştırın ve siyah beyaz yapın ve tekrar uzaklaştırın böylece daha ra­hat hissedebilirsiniz. Altbiçemlerin zekice kullanımıyla gö­rüntünün yoğunluğunu değiştirerek kendinize daha çok ya da az sıkılgan hissettirebilirsiniz. O deneyimi hangi yolla dü­şünüşünüzü aklınızda tutmak istersiniz?

Özdeğerli İnsanların Alışkanlıkları

Tipik olarak, kendi hakkında nasıl iyi hissedeceğini bileme­yen, düşük özdeğeri olan bir kişi, eğer birisi performansında, değerlerinde ya da hedeflerinde bir hata bulacak olursa ken­dini savunmacı bir tepki verecektir. Her kim tarafından eleş­tirilse, kendini incinmiş ve çaresiz hissedecektir. Bu yüzden, kendi özgüvenini koruma çabası içerisinde sözlü olarak "kar­şı saldırıya" geçebilir, bir şekilde bir hata bulmaya çalışabi­lir. Ya da böyle eleştirel bir yorum karşısında perişan olup, diğer kişinin görüşlerinin geri kalanını dinleyemeyebilir. Herkesin kendi benzersiz bir bakış açısının ve dünya modeli­nin olduğunu fark edemeyecektir. Bir başka kişinin görüşü­nü kendisininkiyle objektif olarak kıyaslayamayacaktır. Ve ne yazık ki bazı düşük özdeğerli kimseler, ne kadar haksızca davranılmış olurlarsa olsunlar kendi duygularını ve değer­lerini göz ardı edip "rıza göstererek" eleştirel kişiyi memnun etmeye çalışabilirler.

Buna karşılık, yüksek özdeğeri olan kişi kendi hakkında iyi hisseder ve aynı meydan okuyucu durumda diğer kişinin bakış açısını dinleyip doğruluğunu değerlendirmek için kendini güç­lü hisseder. Kendini, diğer kişinin bakış açısını kabul etmek ya da reddetmek zorunda hissetmez. Kendini olduğu gibi ka­bul ederek, her birimizin farklı ve kişisel olarak geçerli bir dünya modeline sahip olduğumuzu kabul etmek için özgür his­sedecektir. Ama eğer kendisinden bir şekilde haksız bir biçim­de faydalanıldığını hissederse, yüksek özdeğerli kişi bunu söylerken kendini rahat hissedecek mümkünse bir kazan-kazan çözümü yaratmak için gerekli eyleme geçecektir.

Başarılı ve başarısız satıcılar arasındaki anahtar farklılık­lardan birinin, kendilerinin ve ürünlerinin tekrar tekrar red­dedilmesine serinkanlılıkla tepki verebilme becerisi olduğu söylene gelmiştir. Satıcılar reddedilmeyle her gün etkili bir şe­kilde yüzleşebilmeli ve üstesinden gelebilmelidirler yoksa sa­tış işinde uzun yıllar kalamazlar. Ve satıcılıktan gelen para ge­nellikle her işgününde kontak kurulan kişi sayısıyla doğrudan ilişkili olduğu için ne kadar çok reddedilmeyle rahatlıkla başa çıkabilirseniz o kadar başarıya ulaşabilirsiniz.

Eleştiriden Rahatça Faydalanmak

İçsel eleştirelliğinizin sizi nasıl kendinize olan güveninizden edebileceğini gördünüz ve bu sesleri pozitif dostlara dönüş­türmek için iki yol öğrendiniz: (1) Altıncı bölümdeki bir sesin bulunduğu yeri bütünleştirmek. (2) Sekizinci bölümdeki ye­niden çerçevelendirmek. Artık diğer insanların eleştirileriyle nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek önemlidir çünkü bu da ay­nı derecede yıkıcı olabilir ve genellikle evde olduğu kadar işte de büyük bir meseledir.

Büyük bir bankanın eğitim ve organizasyonel gelişim bö­lümünün başı olan Tom, işte sürekli tekrarlanan bir şey yü­zünden kendini kötü hissediyordu. Bankanın CEO'su olan patronu ona karşı eleştireldi ve o da savunmacılığa geçme­den eleştiriye nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Patronu ne zaman eleştirel olsa Tom, karnında canına okuyan bir acı hissediyordu. Sonra savunmacı oluyor, morali bozuluyor ve en sonunda da günün geri kalanında verimsiz oluyordu.

Bu sorunu çözmek için, Yedinci Bölümdeki gözlemci bakış açısına dayanan bir teknik uygulamaya karar verdi. Zihni­nin gözünde olayın dışına çıktı, kendini ve patronunu dışarı­dan gördü ve patronunun onu eleştirmesinin bir filmini oy­nattı. Bu onun, canına okuyan duyguyu hissetmeden ve savunmacı olmadan patronunun ne söylediğini dinlemesini sağladı. Sonra patronunun yaptığını söyledikleriyle kendisi­nin yaptığını hatırladığını karşılaştırdı. Patronu sürekli, bir takım oyuncusu olmadığını çünkü belirli toplantıların bazı bölümlerine gelmediğini söylüyordu. Tom bunu düşündü ve kendi kendine "ama toplantıların sadece kendi bölümümle doğrudan ilgili olmayan bölümlerini kaçırıyorum" dedi. Göz­lemci pozisyonundan bunun üzerine düşündükçe farkına vardı ki, "Ama bu diğerlerine onları desteklemiyormuşum gi­bi görünebilir; orada olmadığım zaman ne yaptığımı bilmele­rine imkan yok." Patronunun eleştirilerinin bir kısmının ge­çerli geri besleme olduğunu fark etti. Sadece onu daha önce duyamamıştı, çünkü çabucak savunmaya geçmişti.

Sonra Tom, patronuna nasıl bir tepki vermek istediğini dü­şündü. Uygun bir tepki düşündü ve sonra da, patronunun ver­diği tepkiye yakın bir dikkat göstererek kendisinin patronuyla etkileşim içine girişinin provasının bir filmini oynattı. Ayrıca kendisini ya toplantılara katılırken ya da yönetim takımına neden toplantıları kaçıracağını açıklarken hayal etti. Bu ona, patronunu dinleyebilmesi ve patronunun verdiği geri besle­meden faydalanabilmesi için beynini programlamasına yar­dımcı oldu. Bu işlemi bitirdiğinde, hem kendisi hem de patro­nu hakkında çok daha pozitif şeyler hissettiğini fark etti.

Beyninizi Yeniden Programlamak

Tom'un henüz fark edemediği şey, eleştiriye nasıl tepki ver­diğini bu belirli şekilde yeniden düşünerek, beynini, gelecek­te ne zaman birinden gelen bir eleştiriyle karşılaşsa geriye adım atmak, eleştiriyi değerlendirmek, uygun bir tepki dü­şünmek, o tepkiyi vermek ve faydalı geri beslemelerden nasıl faydalanacağı üzerinde düşünmek için yeniden programladığıdır. Aşağıdaki tekniği kullanarak siz de beyninizi tıpkı Tom gibi yeniden programlayabilirsiniz.

Eleştiriye rahatça tepki vermek içinki bu işlem, eleştiriyle aranıza mesafe koymak ve kaynağı ne olursa olsun hangi faydalı geri beslemenin size açık olduğunu keşfetmek için et­kilidir. Ayrıca, birinin sizi eleştirebileceğini bildiğiniz ya da kendi kendinizi eleştirdiğiniz zamanlarda da kullanılabilir. İletişime açık kalmak ve uygun tepkiler vermek için bu tek­niği kullanabileceğinizi bilmek, özdeğerimizi arttırmakta mucizeler yaratabilir.

Uygulama:37

Konu: Eleştirilere Rahat Tepki Vermek

Eleştiri. Kötü tepki verdiğiniz; verdiğiniz tepkiden hoş­nut olmadığınız yakın zamandaki bir eleştiriyi aklınıza ge­tirerek başlayın. Bu tekniği öğrenmekte kolaylık sağlaması için pek şiddetli olmayan bir eleştiriyi seçin. Deneyimin, gerçekleşmeden hemen öncesine geri gidin.

Gözlemci Pozisyonu. Kendinizi (öbür siz), o kişi tara­fından eleştirilmek üzereyken görün ve o öbür siz bunun eleştiri olduğunu anlar anlamaz, ilişkisiz hale geçişini izle­yin. O "öbür siz" eleştiriyi almaya başladığında, onun, vü­cudunun dışına çıktığını ya da çevresindeki pleksiglas bir kalkanla  korunduğunu  hissettiğini  hayal  edebilirsiniz. Eleştirel kelimelerin bir çizgi romandaki konuşma balonu­na basıldığını görmek de yardımcı olabilir.

Eleştirinin Filmi. O "öbür siz"in, eleştirinin anlamının detaylı bir filmini yapışını izleyin. Böylece eleştirinin konu­sunun ne olduğunu anlayabilir. Eğer o "öbür siz"in net bir film yapmaya yetecek kadar bilgisi yoksa, onun, eleştiren ki­şinin söyledikleri hakkında net bir anlayışa ulaşana kadar kendisini eleştiren kişiden daha fazla bilgi isteyişini görün.

Deneyiminizin Filmi. Şimdi o "öbür siz," duruma eleş­tiren kişinin bakışını, onun neyi algıladığını bildiğine göre, o "öbür siz"in, aynı durumda neler olduğunun sizin hatırla­dığınız şekilde bir filmini yapışını ve sizin filminizi eleşti­ren kişinin gördükleriyle karşılaştırışım izleyin.

Filmleri Karşılaştırın. Olay hakkındaki filmler birbir­leriyle uyumlu mu, uyumsuz mu? Uyumlu olabilirler, kıs­men uyumlu olabilirler ya da tamamen uyumsuz olabilir­ler. Ne de olsa, farklı algısal pozisyonlar. Eğer uyumsuzlarsa, kendinizin eleştiren kişiden daha fazla bilgi istediğinizi görün. O "öbür siz" eleştiriyi anlamaya çalışıyor.

Tepki Seçin. O "öbür siz"in filmleri karşılaştırışına da­ yanarak, uygun bir tepki üzerinde karar kılın. Koşullara ve iki film arasındaki uyumun/uyumsuzluğun miktarına bağlı olarak birçok farklı olası tepkiler vardır. O, "Üzgünüm" ya da "Amacım ilgilendiğimi bilmeni sağlamaktı" ya da "Be­nim bakış açımdan çok farklı gözüküyor" diyebilir. Ya da, "Bu, olanlara ilginç bir bakış" ya da "Belki bunu farklı bir şekilde yapabilirdim" ve hatta "Görüşünü ifade ettiğin için teşekkür ederim" diye tepki yerebilir. Onun, bu duruma uy­gun bir tepki seçişini ve diğer kişiye iletişimi anlayış içinde algıladığını belli edişini görün. Kendinizi, eleştiren kişiye tepki verirken görürken, aldığınız tepkiye dikkat edin. So­nuçtan memnun kalana kadar "öbür siz"in söyledikleri ve nasıl söylediği üzerinde ayarlamalar yapabilirsiniz.

Geleceğe Dair Planlama. Sırada, az önce aldığınız bilgi­ye dayanarak davranışınızı değiştirmek isteyip istemediğini­ze karar vermek var. Eğer değiştirmek istiyorsanız, kendini­zi gelecekte benzer bir durumda farklı davranışlar kullanır­ken görün. Bu işlem kendinizi, bir daha benzer bir durumla karşılaştığınızda bu yeni davranışların otomatik olarak eli­nizin altında olacağı bir şekilde programlamanın bir yoludur,

Alıştırmayı Tekrarlayın. Tepkilerinizi daha da otoma­tik hale getirmek için, eleştirilmenizin muhtemel olduğu ve bu yeni tepki verme biçimini kullanabilir olmayı isteyeceği­niz, gelecekteki iki üç farklı durumu teker teker gözden ge­çirin. Bu alıştırmanın birden altıya kadar olan adımlarını bunların her biriyle tekrarlayın. Böylece sıralanış daha da otomatik hale gelecektir.

Entegrasyon. Bitirdiğinizde, fiziksel olarak uzanın ve bu yeni stratejiyi öğrenmiş olan parçanızı vücudunuza sokun. Böylece bütün eleştiriyi değerlendirme ve eleştiriye tepki verme işlemi sizin tamamen bir parçanız olmuş oluyor.

 

 

 

 

Eleştirinin Değeri

NLP'nin Eleştirilere Rahat Tepki Verme stratejisi olmadan eleştiriye seçeneksiz bir şekilde tepki verebilirsiniz. Ne za­man eleştirilseniz savunmacı bir tutum içinde tepki verirse­niz, eleştirinin içerdiği faydalı bilgiye karşı körleşebilirsiniz.

Her davranış belirli bir çerçevede faydalıdır. Bu çok önemli NLP varsayımı, eleştirinin bile bir değeri olduğu anla­mına gelir. Aslında her eleştiri faydalı bilgiler içerir. Eğer Eleş­tirilere Rahatça Tepki Verme stratejisini kullanırsanız ve birisi inançlarınızı, değerlerinizi ya da davranışlarınızı eleştirdiğinde savunmacı bir tepki vermezseniz söylenenleri dikkatlice dinle­yebilir ve objektif bir biçimde değerlendirebilirsiniz ve her ne öğrendiyseniz kendi amaçlarınız için kullanabilirsiniz.

Eğer eleştiri doğruysa ve siz onun hakkında objektifseniz, bunu söyleyen kişiyle rahatça hemfikir olabilirsiniz, "Söyle­diklerini anlıyorum." Ancak hemfikir olmanız, illa da kendiniz hakkındaki bir şeyi değiştirmeye niyetiniz olduğu anlamına gelmez. Değişebilirsiniz de değişmeyebilirsiniz de. Seçim si­zindir. Öğrendiğiniz şey, sizin ve diğer kişinin bazı şeyleri ay­nı gözle görebildiğinizdir ve ne zaman o kişiyle iletişim kurar­sanız, hemfikir oluşunuzun doğasını vurgulayabilirsiniz.

Eğer diğer kişinin neden bahsettiğini anlayamadığınızı keş­federseniz rahatça, "Ne söylediğini henüz anlayamadım; biraz daha net olur musun?" diyebilirsiniz. Objektifçe daha fazla de­tay isteyerek, kendiniz ve konuşmacı hakkında daha birçok şey öğrenme ihtimalinizi arttırırsınız. Diğer kişinin size söyledikleriyle kendi kişisel deneyiminizi karşılaştırabilir ve tam olarak nerede hemfikir olup nerede olmadığınızı keşfedebilirsiniz.

Öbür taraftan, eğer size bunları söyleyen kişiye katılmazsa-nız bunu, objektif bir şekilde "Ben onu o şekilde görmüyorum" diyerek yapabilirsiniz. Ve sizinle konuşan kişinin ve sizin bazı konularda dünyayı kayda değer farklılıkta algıladığınızı öğren­miş olursunuz. Bu bilgiyle, gelecekte o kişiyle ona daha fazla anlam ifade eden bir şekilde konuşmak için daha hazırlıklı olacaksınızdır. Bunlar, özdeğerli bir kişinin iletişimleridir.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölümde, öz-takdir ve özdeğer inşa etmek için birçok fay­dalı işlem sunduk. Tam olarak şunları öğrendiniz:

Özdeğerin sadece zihninizde yaptığınız ve değiştirebile­ceğiniz görüntülerin sonucu olduğunu: pozitif ve negatif duygular için görüntünün içeriğini ve yoğunluk için alt-biçemlerini.

Yüksek özdeğer için güçlü bir kaynak, diğeri pozisyonu­na geçmek ve sizi seven ve takdir eden bir kişi gibi ol­manın nasıl bir şey olduğunu deneylemek ve bu dene­yimleri özgüveninize ilave etmektir.

Swish Kalıbı, pozitif bir özgüven inşa etmenin ve belirli sorunlu durumlar için yeni, başarılı davranışlar üret­ menin bir yoludur.

Eleştiriden nasıl rahatça faydalanacağınızı öğrenerek Özdeğer hissinizi koruyabilirsiniz. Eleştiriden nasıl ra­hatça faydalanacağınızı öğrenmek, eleştiriyi dinlemeni­zi, objektif olarak değerlendirmenizi ve karşılık olarak ne yapmak istediğinize karar vermenizi sağlar.

Özdeğer doğarken sahip olduğunuz ya da bir anda başını­za gelen bir şey değildir. Özdeğerinizi yaratmakta ve koru­makta aktif bir rol oynarsınız kendiniz için en iyisini yarat­mış olursunuz.

DORUK PERFORMANSA ULAŞMAK

Dağ Dorukları ve Doruk Performans

Dağlar insanlar için her zaman özel şeyler olmuşlardır. Ne­redeyse her zaman heybetli ve her nasılsa gizemlidirler. Dağ­lar, özellikle de en yüksek ve sivri uçlu doruklara sahip olan­lar, insan ruhu için son derece önemli sembollerdir. Bir dağ görünce hemen hemen hepimiz aklımızdan ona tırmanmayı geçiririz. Dünyayı onun doruğundan seyretmenin nasıl bir şey olacağını düşünürüz.

Doruk, uzun zamandır sporda, akademik alanda, eğlence sektöründe başarının Amerikan usulü bir sembolüdür. Bu çok mantıklıdır. Doruktan bakmak ilham vericidir. Manzara­yı kapatan hiçbir şey yoktur. Doğanın görünümü önünüze se­rilir ve ufuk çizgisi bir sonsuzluk boyu uzağınızdaymış gibi görünür. Aşağıdaki şeyler daha küçük ve elle tutulur gelir. Kendimizi her şeyin üzerinde hissederiz. Çoğumuzun içsel olanaklılıklar dünyası genişler. Daha uzağı görebiliyormuşuz, sadece mesafe olarak değil ama hayat olarak da, gibi ge­lir. Girişimcilerin, belli CEO'ların ve çocukların yüksek açık alanlar aramaları bir rastlantı değildir. Onlar dünyayı hâlâ olasılıklarla dolu görmek istemektedirler.

NLP Comprehensive'de biz dağların büyüsünü iyi biliyo­ruz, çünkü merkez ofisimiz Colorado eyaletine bağlı güzel bir şehir olan Boulder'da. Bir akarsuyun yanında ahşaptan ya­pılmış ofisimiz Rocky sıradağlarının eteğine bakar. Pencere­mizden mevsimlerin değiştiğini görür ve dağların yakınında olmanın getirdiği bakış açısını kazanırız. Eğer ofisimizi ziya­ret eder veya NLP eğitimi için Colorado'ya gelirseniz, Denver'dan 36. otoyola sapacak ve arabanızı dağlara doğru süre­ceksiniz. Size önce bunlar dağ değil de ufuktaki alçak gri bulutlarmış gibi gelir. Arabanız kilometreleri aldıkça o gri, engebeli ufuk, o sivri zirveleri göğe değen, en yüksek zirveleri her zaman buz ve karla kaplı heybetli dağlara dönüşerek büyüme­ye başlar. Otoyolun her iki yanında otlayan sığırlar ve atlarla dolu çiftlikleri ve tarlaları geçtikten sonra, uçak gezisini, ha­vaalanını ve Mile High City'yi arkanızda bırakmış olursunuz. Sonunda Flatironları, Rocky dağlarının başlangıcına işaret eden üç dramatik kaya çıkıntısını ve onların yamacında, yem­yeşil bir vadide kurulmuş olan Boulder şehrini görürsünüz. Dünyanın her yanından gelen dağcılar burada yeteneklerini ve kararlılıklarını test etmek, içlerindeki doruk performansı bulmak amacıyla zirvelere tırmanmak için toplanırlar.

Eğer hiç bir dağa tırmandıysanız, ister bir gündüz gezin­tisi ister rekabetçi teknik bir tırmanış olsun, saatlerce süren bir çaba gerektirdiğini biliyorsunuzdur. Tırmanma görevi konsantrasyonunuzun gittikçe daha fazlasını emerken gün­lük endişeler patikada bırakılır. Yukarıya giden yolda müm­kün olan her duygudan geçersiniz: hüsran, korku, kıvanç, kendinden şüphe, güven ve zafer. Tırmanış, "normal hayat­ta" haftalar, aylar ya da hatta yıllar alabilecek deneyimleri birkaç saate sıkıştırır.

Tırmanırken, genellikle yarı yola gelindiğinde, ilerlemeni­zi ve zihinsel halinizi değerlendirdiğiniz bir nokta gelir. Ken­dinizi neyin içine soktuğunuzu artık açıkça bilirsiniz. Daha gidilecek ne kadar yol vardır? Fiziksel ve duygusal olarak da­ha ne kadar vermeye razısınızdır? Bu, aylarca bir projeyle yoğun bir biçimde uğraşıp kendinizi yine geç saatlere kadar çalışıyor bulduğunuzda aldığınız tipteki duygu gibidir. Çaba­larınızın sizi nasıl buraya kadar getirdiğini ve onu bitirmek için hâlâ ne kadar çaba gerektiğini ölçüp biçebilirsiniz. Geri dönüp geçmişe, başlangıçlarınıza bakabilirsiniz. Ayrıca gele­ceğinize bakıp, umduğunuz hedefin ve ödüllerinin yanı sıra karşınıza çıkacak olan zorlukları ve gereken çabaları da görebilirsiniz—hepsi de bir dağ doruğu kadar gerçek.

Her birimiz, doğal yeteneklerin ve kaynakların benzersiz bir birleşimiyiz. Hayatımızın bir noktasında bir yol seçtik ya da kendimizi çoktan bir yolun üzerinde bulduk ve tırmanma­ya başladık. Onu tek başımıza kat edebiliriz ya da başkalarıy­la seyahat edebiliriz. Hatta birkaç kişinin yükünü sırtımızda taşımayı bile seçebiliriz. Hangi yolu seçmiş olursak olalım onun seyahat edeceğimiz yol olduğunu biliriz ve bir diğerini seçene kadar onun gerekliliklerini yerine getirmek ve ödülle­rini toplamak zorundayızdır. Bizimle buraya kadar seyahat etmiş olarak, kendinizi, yolunuzu bildiğiniz en iyi şekilde iz­lemeye adamış olduğunuzu biliyoruz. Bu kitabı okuyarak ve bu yeni başarı teknolojisini izleyerek bunu kendinize kanıtla­dınız. TV'deki programları izliyor olabilirdiniz ama onun ye­rine kendi kişisel mükemmelliğinizin peşinden gidiyorsunuz.

Geçen bölümde, sağlam pozitif bir zihinsel tavra nasıl eri­şebileceğinizi öğrendiniz. Bu tavır, gelecekteki başarılarınız için temeliniz olabilir. Şimdi, bir şeylere ulaşanlarla kendi do­ruk performanslarına ulaşanlar arasındaki "farkı" yaratan farkın ne olduğunu bilmek isteyebilirsiniz. Hadi bunu bulalım.

Doruk Performansı Modellemek

Diğer birçokları doruk performansı incelediler ve araştırma­ları, insan mükemmelliğinin daha yüksek boyutlarına ulaş­mak için umut vaat edici bir alıştırma programı sunuyor. En iyi tanınan çalışmalardan bazıları Charles Garfield tarafın­dan yapılmıştır. Amerika'nın aya bir insan yerleştirme ham­lesi sırasında Grumman Aerospace Corporation için acemi bir bilgisayar programcısı olarak çalışan Charles, ilham al­ınış kadın ve erkeklerin kendilerinin ve başkalarının içlerin-dekinin en iyisini ortaya çıkarışlarını şaşkınlıkla izledi. Öl­çümlerde en alt yüzde ellide çıkan yöneticiler, on sekiz aydan kısa bir sürede en yukarıdaki yüzde on beşe dönüşüyorlardı. Yeni bir üniversite mezunu olmasına rağmen, yaşam deneyimi, ona, normun bu olmadığını ikaz edecek kadar genişti. Sı­ra dışı bir şeyle karşı karşıyaydı. Resmi olmayan araştırma­lar, başarı konusunda hayat boyu süren bir ilgiye ve bir psi­koloji derecesine giden yolu açıyordu. Bugün, Dr. Garfield, doruk performans konusunda ülkenin önde gelen otoritele­rinden biridir. Doruk Performansçılar: Amerikan İş Hayatı­nın Yeni Kahramanları1 adlı kitabında, doruk performansçıları yaratan özellikleri hakkındaki orijinal araştırmasını izah etmektedir. NLP'den çok farklı bir yaklaşım kullanarak, o da mükemmellik kalıpları keşfetmiştir. NLP gibi onun ça­lışmaları da yüksek başarılara ulaşan kişiler arasındaki or­tak düşüncelere, tavırlara ve davranışlara işaret etmektedir.

Dr. Garfield, doruk performansçıların bir dizi anahtar ka­rakteristiği paylaştıklarını buldu. Kendilerinden büyük bir misyona, gerçek, ölçülebilir sonuçları olan amaçlı bir aktiviteye, takım kurmaya ve takım oyununa, izlenen rotada dü­zeltmeler yapmaya (esnek ve rotayı takip eden ve idaresini değiştiren bir yol), ivmeyi korumaya ve zamanlarla birlikte değişmeye bağlılık gösteriyorlardı.

Dr. Garfield'ın doruk performansçılarının anahtar karakte­ristiklerini inceleyerek, bu kitaptaki alıştırmaların onların ço­ğunu kendinize entegre etmenize nasıl yardımcı olduğunu gö­rebilirsiniz. Üçüncü ve Dördüncü Bölümlerde size bir misyo­nun önemini gösterdik ve size, kendi kalbinizde hissettiğiniz yaşam misyonunuzu keşfetmeniz ve geliştirmeniz için alıştır­malar sunduk. Aynı bölümlerde sizi, hedefe ulaşma koşulla­rıyla ve başarının kanıtlarıyla, amaç dolu hedefler koymanın temeli ve gerçek sonuçları ölçmekle tanıştırdık. Beşinci ve Al­tıncı Bölümlerde sizi, ahenkle ve iknanın gücüyle tanıştırdık ve kendi takımınızı içten dışa nasıl oluşturacağınızı gösterdik. İkinci ve Üçüncü Bölümlerde size, bir eylem rotasına sahip ol­manın önemini ve kendinizi iz üstünde tutmak için NLP'yi na­sıl kullanabileceğinizi gösterdik. Değişim yönetimi içinse, NLP, değişimi yaratmak ve yönetmek için var olan en gelişmiş iletişim teknolojisidir. Bu kitapta yaptığınız her alıştırma esnekliğinize ve becerikliliğine katkıda bulunmuştur.

Bunlara ek olarak, Dr. Garfield, daha somut ama hayati bir karakteristik daha bulmuştur. İster bir roket bilimcisi, ister kanserden iyileşen biriyle konuşuyor olsun, her birinin kendi başarılarının gerçekleşebilirliğine tam bir inançları olduğunu keşfetti. Kendilerine inanıyorlardı. Bir fark yaratacaklarına inanıyorlardı. Dr. Garfield bu özelliğin bazen, Başkan Kennedy'nin bu on yılın sonunda bir Amerikalı'nın ayda yürüyece­ğini ilan ettiği zamanda olduğu gibi yeni fırsatlar karşısında ortaya çıktığını buldu. Diğer zamanlarda ise, bir kaza ya da kanser gibi kişisel meydan okumalar doruk performansçıyı or­taya çıkarıyordu. Dr. Garfield, doruk performansın sadece ko­şulların bir ürünü olup olmadığını merak etti. Spor, sanat, eğ­lence ve iş dallarındaki çok başarılı kişilerin içsel olarak moti­ve olduklarını keşfettiğinde bu olasılığı reddetti. Basketbol ef­sanesi Michael Jordan'ı ya da ünlü Amerikan ressamı Jasper Jones'u ya da dünyaca ünlü kareograf Twyla Tharp'ı ya da şarkıcı-besteci Bruce Springsteen'i sadece koşullar mı motive etti diye sorun kendinize. İçinde bulundukları koşullar hangi kat­kılarda bulunmuş olurlarsa olsunlar, bu insanlar bir fark ya­ratmak arzusuyla içsel olarak motive oluyorlardı. Dr. Garfield, bu dağın tepesinde, doruğumuzda olma arzusunun ve becerisi­nin istisnasız her birimizin içinde olduğunu keşfetti.

Acizliğin Kökenleri

Öyleyse nasıl bu kadar çoğumuz kendini aciz hisseden insan­lar tanıyoruz? Televizyon şovlarından, gazetede çıkan öykü­lerden ve çevremizdeki insanlardan biliyoruz ki birçok insan, doruk performanslarına ulaşmak bir yana, içlerinde bulun­dukları durumu değiştirecek güçleri olduğunu bile hissetmi­yorlar. Kuvvetli olma hissine sahip olanlarla olmayanlar ara­sında neden böyle büyük bir uçurum var? Ulusal Zihinsel Sağlık Enstitüsü'nden Dr. Michael Lerner bunu bulmaya ka­rar verdi. 1980'lerin ortalarında, insanların kendi hayatları üzerindeki etki hislerinin kökenlerini keşfetmek için bir araştırma projesini yönetti. O ve personeli Amerikan hayatı­nın her yönünden binlerce insanla röportaj yaptılar: yüksek teknolojiyle uğraşan, mavi yakalı, hizmet sektöründe çalı­şanlar, profesyoneller, hükümette çalışanlar, kendi işlerini kuranlar. Onlara, hayatlarında ve hayatları üzerinde ne ka­dar etki sahibi olduklarını hissettiklerini sordu. Araştırmala­rının bulgularını, Acizlik Fazlası adlı akademik bir kitapta yayınladı. Araştırmalarının sonuçları çok şaşırtıcıdır ve çok daha geniş bir okuyucu kitlesini hak etmektedir.

İlk olarak, pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, eşitsiz bir ekonomik ve politik güç döneminde yaşadığımızı gözlemledi. İkincisi, bulguları, çoğu insanın zihnindeki bu güç eşitsizliği algısının gerçekte olduğundan çok daha büyük olduğunu gös­terdi. Dr. Lerner, çoğu insanın bir şeyleri değiştirmek için çok az etkiye sahip olduğunu hissettiğini ve bunun sonucu olarak da kendilerinde bir "acizlik fazlası" yarattıklarını keş­fetti. O, buna "duygusal acizlik" diyordu çünkü bu onların, durumları hakkındaki duygularıydı gerçek değil. Üçüncü olarak, çoğu insanın acizlikleriyle derin bir özdeşlik kurdu­ğuna dair karşı konulamaz kanıtlar sundu. Acizlik duyguları hayatlarını mahvediyor, onları yabancılaştırıyor ve diğerleri­ne karşı güvensiz yapıyor ve kendilerini gerçekleştirmelerini sınırlıyor bile olsa, onu değiştirmiyorlardı. Bunun yerine sanki bu kaçınılmazmış gibi davranıyor ya da ona bunun hak ettikleri şey olduğunu söylüyorlardı.

Ortaya çıktığına göre Dr. Lerner'ın şaşırtıcı keşifleri Dr. Garfield'ın ortalama performans seviyeleri olup da doruk performansçıya dönüşen kişilerdeki değişimleri incelediği kendi araştırmalarıyla desteklenmektedir. Dr. Garfield, ge­nellikle kendilerini ya da kapasitelerini oldukça gelişmiş ola­rak tarif ettiklerini keşfetti. Dr. Garfield, çok sayıda insanın potansiyellerini sınırladıkları, kendilerini imkanlarından çok daha aşağı gördükleri sonucuna vardı. İçinde bulunduk­ları koşullar hızla ve dramatik bir şekilde değiştiğinde, bu, genellikle insanları eski sınırlamalarından serbest bırakan bir tetikleyici işlevi görüyordu ve kendilerini, olduklarını dü­şündüklerinden çok daha büyük bir halde buluyorlardı. NLP terimleriyle ifade etmek gerekirse, sınırlamaları yeteneklerinde ya da dünyanın kendisinde değil, inançlarında, düşün­celerinde ve kendileri hakkındaki duygularındaydı.

Size bu kitapta doruk performansçıların anahtar karakte­ristiklerini edinmenize yardımcı olacak NLP tekniklerini sun­mak bizim açımızdan bilinçli bir tercihtir. Teori ve uygulama, fikirler ve eylemler arasındaki farkın altını çizmek istedik. İn­san mükemmelliğinin birçok alanı hakkında o kadar çok de­ğerli bilgi vardır ki: daha sağlıklı olmak için nasıl yemek ye­meniz gerektiği, en fazla sonucu almak için nasıl egzersiz yap­manız gerektiği, kazananların anahtar karakteristikleri, ders­lerde başarı için çalışma becerileri ve en iyi pazarlıkların yön­temleri bunlardan bir kaçıdır: Doruk performans imkanların­dan ya da yaşayan mükemmellik modellerinden yoksun deği­liz. Yoksun olduğumuz şey bu harika fikirleri insani eyleme dönüştürmek için güvenilir bir yöntem idi. Daha sağlıklı olma­nız için ne yemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Onu yiyor musu­nuz? Hangi egzersizin sizin için iyi olduğunu biliyorsunuz. Onu yapmaya istekle ve heyecanla eliniz varıyor mu? Çoğu in­sanda kendileri için iyi olduğunu bildikleri şeyler ve yaptıkları şeyler arasında büyük bir uçurum vardır. İnsanların hayal et­tikleri ve kendileri için arzuladıkları ve sevdikleri şeyle ona ulaşmak için yaptıkları arasında da aynı genişlikte bir uçu­rum vardır. Bu uçurum kapatmak ve bu rüyaları ve arzuları gerçeğe dönüştürmek gerçekten NLP'nin vaat ettiği şeyi tem­sil eder. NLP'nin hedeflerinden biri, herkese en iyi kendinize ulaşma fırsatı sunmaktır. Bu kitap boyunca hayatınızı zengin­leştirmeleri için bolca NLP tekniği sunduk. İnsan mükemmel­liği her birimizin içinde doğar. Onunla ne istersek başarabili­riz. Umuyoruz ki NLP ile kendinizi, hayatlarınızı daha olma­larını istediğiniz gibi yapmak için gerçekleştirmeniz gereken eylemleri gerçekleştirmek üzere güçlenmiş hissedeceksiniz.

Başarı seviyemiz ne olursa olsun hepimiz kendi hayatlarımızı ve diğerlerinin hayatlarını daha iyi yapabiliriz.

Her NLP eğitimi verdiğimizde, daha çok insanın acizlikle­rini bir kenara attıklarını ve her zaman içlerinde olmuş olan daha büyük yetenekleri ve özellikleri angaje ettiklerine tanık oluruz. Her türden insan eğitimlerimize kaydolur: yönetici­ler, öğrenciler, satıcılar, doktorlar, hemşireler, zihinsel sağ­lık uzmanları, terapistler, avukatlar, girişimciler, eğitimciler ve sadece meraktan gelenler. Birçok farklı sebeple katılırlar: iletişimlerini geliştirmek, öğrenmelerini hızlandırmak, iliş­kilerini zenginleştirmek, aldıkları sonuçları geliştirmek ve yeni beceriler öğrenmek. NLP tekniklerini kendi bireysel he­deflerine başarıyla ulaşmak için tekrar tekrar uyguladıkla­rında çok daha büyük bir değişimin gerçekleştiğini gördük. İşadamları NLP'ye avantaj için, öretmenler eğitim stratejile­ri için ve terapistler daha etkili değişim teknikleri için gel­dikleri halde eğitimin ortasında hepsi olasılıklarını, kendi ki­şisel gelişimlerini kapsayacak şekilde genişletmişlerdir. Da­ha önceleri utangaç olan öğretmen kendi işini kurmaya karar vermişti. Ben merkezci bilgisayar programcısı bir kriz mer­kezinde gönüllü çalışmaya karar verdi. Girişimci, NLP tek­niklerini sadece kendisi kullanmak yerine birlikte çalıştığı herkese öğretmeye karar verdi. Şirket yöneticisi, NLP yöne­tim becerilerinin ebeveynlikte de aynı derecede etkili olduğu­nu keşfetti. Tekrar tekrar katılımcılarımızın ufukları geniş­ledi. Potansiyelleriyle temasa geçerek kendilerinin daha faz­lasını keşfettiler. O her zaman oradaydı. Her zaman inanılı­yordu. Daha da önemlisi, onların inanacakları bir şekilde ha­rekete geçirilmesi gerekiyordu.

Doruk Performansa Tam Bir İnanç

Öyleyse, dikkatimizi yeniden Dr. Garfield'ın keşfettiği doruk performansının daha az somut ama hayati karakteristiğine döndürelim: kendi başarısının gerçekleşebilirliğine tam bir inanç. Bir kitaptaki tek bir tekniğin bir NLP eğitiminin yeri­ni tutmasına imkan olmamasına rağmen, şimdiki NLP işlemi­ne vereceğiniz konsantre olmuş dikkatiniz size çok doyurucu ödüller verebilir. Yine Swish Kalıbını kullanacağız. Bu, Doku­zuncu bölümde özdeğerinizi arttırmak için kullandığınız tek­niğin aynısıdır. Zihninizdeki bir alışkanlığı her değiştirmek istediğinizde faydalı bir tekniktir. Swish Kalıbı, öğrenmesi en kolay ve aynı zaman son derece güçlü NLP tekniklerinden bi­ridir. Bunun sebebi, otomatik olarak o soruna artık sahip ol­mayan biri olmanızı tetiklemek için problemin kendisini kul­lanmasıdır. Bu tekniği ne kadar çok çalışırsanız, onu kullana­cak o kadar yer bulursunuz. Şimdi, bu işlemi size daha fazla kaynak ve kişisel güç duyguları vermesi için kullanalım.

 

 

Uygulama:41

Konu: Sesinizi Eşleştirme Yeteneğini Geliştirmek

İpucu Görüntüsünü Belirleyin. Kendinizi aciz hisset­tiğiniz belirli bir zamanı düşünerek başlayın. Bazı insanla­rın hemen yaşamlarındaki dramatik biranı düşünmelerine rağmen, benzer bir güçsüzlük duygusu veren daha sıradan bir anı seçmek daha da etkili olabilir. Bunun sebebi, hergün hissettiğiniz acizlik duygusunu değiştirdiğinizde bütün benzer hayat deneyimlerinizin de değişecek olmasıdır. Ger­çek ve belirli bir anı, şeyleri daha iyi bir hale sokabilecek be­ceriye sahip olmadığınızı hissettiğiniz bir zaman olduğun­dan emin olun.

Bir an için o anının içine tekrar girin ve o acizlik hissini hissetmeden hemen önce kendi gözlerinizden gördüklerinizi Körün. Bu, daha sonra kullanacağımız ipucudur. Şimdi bir Hüre için bu ipucunu bir kenara koyun.

Başarılı bir Öz-İmge Yaratın. Şimdi, zihninizin gözün­ de; kendinizin, bu sorunu aşmış olsaydınız nasıl görüneceği­nin içsel bir görüntüsünü oluşturun. O "sizi" zihninizin gözünde güçlenmiş ve kaynak dolu olarak görün. "Sizin" ar­ka planı olmayan bir stüdyo fotoğrafınıza benziyor. Bu ha­le nasıl geldiğinizi bilmenize gerek yok. Sadece o "sizden" etki gücü özelliklerinin fışkırdığını, örneğin belki de gözle­rindeki parıltıdan ya da kendine güvenli gülümseyişinden görebiliyorsunuz. Bu öz-imgenin tamamen gelişmesi için gereken zamanı ayırın. Size gerçekçi geldiğinden ve bu kay­nak dolu öz-imge olmaya kuvvetle çekildiğinizden emin olun. "Sizin" o görüntünüzün zevkini çıkarın.

Başarılı Öz-İmgeyi Genişletme Alıştırmaları Yapın.

Şimdi zihninizin gözündeki bu kaynak dolu öz-imgeyi önü­nüzdeki küçük, parıldayan bir noktanın içine koyun. O pa­rıldayan noktanın hızla genişlemesine ve çiçek açmasına ve bu kaynak dolu "siz"i hemen karşınızda daha büyük ve da­ha parlak olarak görmenize izin verin. Sonra boş bir ekran görün. Bu işlemi otomatik hale gelene kadar birkaç kere tekrar edin.

Başarılı Öz-İmge Noktasını İpucu Görüntüsünün
İçine Yerleştirin. Şimdi içinde kaynak dolu öz-imge bulu­nan bu parıldayan noktayı Birinci Adımda bulduğunuz ipu­cu görüntüsünün ortasına yerleştirin.

Görüntülerin Yerlerini Değiştirin. İpucu görüntüsü hızla solup kararırken bırakın parıldayan nokta kaynak do­lu görüntüyü açığa çıkarırken hızla genişlesin ve parlaklaşsın ve hızla gerçek hayat boyutuna gelsin

Boş Bir  Ekran Görün.

On Kere Tekrarlayın. Şimdi, 4'ten 6'ya kadar olan adımları biraz daha hızlı tekrarlayın. O küçük, parıldayan noktayı ipucu görüntüsünün ortasına tekrar yerleştirin. Şimdi, ipucu görüntüsü hızla solarken ve kararırken, öz-imgenizin hızla büyümesini ve parlaklaşmasını ve büyüme­sini ve parlaklaşmasını izleyin... swish... kaynak dolu öz-imge ipucu görüntüsünü kaplayana kadar. Sonra tekrar bos bir ekran görün.

Başarılı Öz-İmgeyi Katlayarak Çoğaltın. Bu "başarı­lı siz" görüntüsü sizin, büyük ihtimalle daha başka birçok durumda işinize yarayacağı için eğer bu pozitif görüntüyü nereye bakarsanız bakın (geçmişte, bugün ve gelecekte) et­kisi en güçlü olacaktır.

O yüzden, eğer eskiden sahip olduğunuz hoş olmayan duyguları hissedemezseniz, sadece "başarılı sizi" fiziksel olarak ellerinizde tutabildiğinizi hayal edin. Uzanın ve onu ellerinizle kavrayın. Ona dokunduğunuzda parlamaya başlayacaktır. Şimdi o görüntüyü katlayarak çoğaltın (kendi renkli fotokopilerinizi çekin) büyük bir kart destesi gibi, pa­rıldayan ve renkli, her biri birbirinin ardında olacak şekil­de o "başarılı siz"in binlerce görüntüsünü yapın.

Şimdi, geri kalanlarını havaya fırlatırken o görüntüler­den bir tanesini hemen karşınızda bırakabilirsiniz. Bütün o "başarılı siz" görüntülerinin aşağı inmelerini bütün çevre­nize, her yönde, gözünüzün alabildiği uzaklığa kadar ortak merkezli daireler halinde yere konmalarını izleyin... geçmi­şinize, bugününüze ve geleceğinize. Bütün çevrenizde o "başarılı siz" görüntüsünün sıra sıra daireleri olduğunu ha­yal edin.

Çalışmanızı Kontrol Edin. Bu kalıbı birçok kere uygu­ladığınıza göre şimdi çalışmanızı test etmek önemlidir. Bir an durun ve o orijinal, rahatsız edici ipucu görüntüsünü tekrar  zihninize  getirdiğinizde  nasıl  hissettiğinizi  fark edin. Eğer rahatsız edici duyguları hiç hissedemiyorsanız ya da rahatsız edici görüntüyü görmekte zorlanıyorsanız tekniği başarıyla tamamlamışsınızdır.

 

Eğer o ipucu görüntüsünü düşündüğünüzde hâlâ rahat­sız edici duygular hissediyorsanız, rahatsız edici duygular kaybolana kadar her adıma büyük bir dikkat göstererek kalıbı tekrar edin.

Az önce yaptığınız şey, beyninizi yeni bir yöne yöneltmek­tir. Bir demiryolu makası gibi. Beyniniz ne zaman aciz ve kaynaksız hissetmeye doğru yönelse, "swish"iniz otomatik olarak düşüncelerinizi doğrudan kişisel güce giden yolun üzerine koyacaktır. Çevrenizdeki dünya sizi aciz hissetmeye ne kadar iterse beyniniz o kadar sizi kişisel güce döndürme alıştırması yapacaktır. Swish kalıbı, daha büyük becerileri­nizle temasa geçmeniz için bilinçaltı kaynaklarınızı organize etmenize onlara erişmenize yardımcı olur. Yeni kişisel gücü­nüzü nasıl ifade edeceğiniz yapılmayı bekleyen bir kişisel-ke-şif yolculuğudur. Siz o yolculuğu yaptıkça genişleyecek ve da­ha zevkli hale gelecek bir yolculuk. Beyniniz inanılmaz şey­ler yapabilir. Eğer pozitif, doruk performans bir yaşam isti­yorsanız, beyniniz bunu sağlamak için "swish" yapabilir.

Beyninizin Doğal Yeteneklerini Geliştirmek

Hepimiz, her birimizin içinde yaşayan inanılmaz potansiyeli gösteren öyküler duymuşuzdur. İşte bizim şu sıralardaki fa­vorilerimizden birkaçı. Yıllar önce genç bir öğrenci, ileri sevi­ye matematik sınıfında uyuyakalmış. Zille uyanınca tahtada birkaç karmaşık problem görmüş. Onları ödev olarak yap­mak için hızla kontrol etmiş ve bir sonraki derse girmiş. Haf­ta sonunda onları çözmeyi kafasına takmış. Ne kadar zor ol­duklarına hayret etmiş. Pazartesi geldiğinde sadece bir tane­sini tam olarak ve iki tanesini kısmen çözebilmiş. En iyisinin ders sırasında uyuduğunu itiraf etmek ve profesöründen yar­dım almak olduğuna karar vermiş. Profesörü ona, o problem­leri tahtaya henüz çözülememiş ilginç problemler olarak yaz­dığını söylediğindeki şaşkınlığını siz hayal edin.

Sınıf perdeleri çekilmiş ve arkada barok müzik çalıyor. Dil öğretmeni öğrencilere gülümseyerek ve başını sallayarak yavaşça ve net konuşuyor. Her birinin inceledikleri dilden gelen bir ismi ve kimliği var. Öğretmen bir soru sorduğunda öğrenciye cesaret verici bir şekilde bakıyor. "Cevabı tabi ki biliyorsun Paulo. Bütün hayatın boyunca burada yaşadın. Sadece geçici olarak unuttun. Şimdi bilgi geri geliyor, değil mi?" Ve çoğunlukla geliyor. Dr. Lozanov'un "Telkinopedisi" dil öğretmekte dünya çapında bir devrim yarattı ve öğren­mek hakkındaki temel fikirlerimizi sorgulattı.

Doktorlar ona, sahip olduğu hastalıkla yaşama şansının çok az olduğunu söylediler. Piyasada yeni bir ilaç vardı. Yar­dımcı olabilirdi ama sadece bir deney mahiyetindeydi. Sade­ce deneysel bir incelemenin bir parçası olmayı kabul ederse onu alabilirdi. Kabul etti. Yıllar sonra tamamen iyileşmiş olarak, "kontrol grubunda" olduğunu ve sadece bir şeker hapı aldığını keşfedecekti.

Bu üç sahnenin hepsi "plasebo etkisinin" örnekleridir. Plasebolar, içlerinde aktif hiçbir madde olmayan haplardır. Yeni ilaçların deneylerinde yeni ilaçların etkisinin ölçülebil­mesi için bir taban çizgisi işlevi görürler. İçlerinde genellikle sadece şeker ya da un vardır.

Plasebo aldıklarında, insanlar onu, kendilerine yardımcı olacak bir şey olduğunu anlayarak alırlar. Kimyevi hiçbir şey barındırmamasına rağmen kişilerin kayda değer bir bölümü gelişme gösterir ve buna "plasebo etkisi" denir. Pozitif deği­şim için kendilerini hazırlamışlardır ve beyinleri onları daha iyi yapar. Genç matematik öğrencisi örneğinde, öğrenci tahta­daki problemlerin ödev olduğunu düşünüyor ve sınıfındaki her öğrencinin çözebileceğine inanıyordu. Onların çözülebilir olduğuna inanınca, içsel kaynakları çözebilmesini sağladı. Yabancı dil öğrencilerinin durumunda ise, dili zaten bildiklerine inanı­yorlardı. Bir kelime ya da dilbilim noktası unutulduğunda, onun hemen akıllarına tekrar geleceğini varsayıyorlardı. Plasebo etkisinin klasik anlamında, hasta kadın, yeni deneysel ilacın ona yardım edeceğine inanıyordu. Ve bir anlamda etti do. Ona, hastalığıyla savaşmak ve sağlığına tekrar kavuşmak için kendi içsel kaynaklarına ulaşmasına yardım etti.

NLP'nin kurucuları Richard Bandler ve John Grinder "plasebo etkisi" hakkında varolan verileri incelemeye karar verdiler. Plaseboların yüzde 20 etkili olduklarını buldular. Bunun anlamı, deneysel ilaç testlerindeki hastaların yakla­şık yüzde yirmisinin, plasebo (hiçbir ilaç değeri olmayan bir hap) aldıktan sonra genellikle çok zor ya da tehlikeli hasta­lıklardan iyileştikleri anlamına geliyordu.

Şu andaki bilimsel tıbbi araştırma yaklaşımı plasebo etki­sini bertaraf etmek çünkü doktorlar ve bilim adamları, hasta­lar neye inanırlarsa inansınlar işe yarayacak olan ilaçlar arı­yorlar. Bu, gerçekten etkili yeni ilaçlar geliştirmek için ke­sinlikle en iyi yoldur ve bize penisilin ve çocuk felci aşısı gibi birçok "mucizevi ilacı" sağlayan bir yaklaşımdır.

Richard Bandler ve John Grinder'ın akıllarında başka bir hedef vardı o yüzden aynı veriye farklı bir açıdan baktılar. Plasebo etkisini, harekete geçirilmemiş doğal bir ihsan yete­neği olarak gördüler. Plasebo etkisi, beyinin, insan vücudunu iyileştirme ve belirli koşullar altında beklentileri aşma bece­risini gösteriyordu. İnanç, sıklıkla zor ya da çözülemez gözü­ken problemlerin üstesinden gelebilir. Soru bunu nasıl başa­racağımız olmuştur.

İlk olarak, Bandler ve Ginder bunu plaseboları doğrudan satarak başarabilecekleri konusunda aralarında şakalaştılar. Ne de olsa haplar, sadece bazı etkisiz maddeleri içereceği için gerçek bir ilaç olmayacaklardı. Her "Plasebo" şişesi, sa­tın alan kişiye kapsüllerin sağlık kazandırıcı hayal etmeleri­ni ve arzulanan sonuçlara ulaşılana kadar her birkaç saatte şu kadarını almalarını söyleyen bir prospektüs ile birlikte sa­tılacaktı. Plasebo sahiden de yüzde yirmi ölçüsünde başarılı olduğu şeklinde reklam edilebilirdi. FDA'nın tepkisini ve Plasebo'yu yasaklamak için uluslararası bir çabayı kafala­rında canlandırdıklarında hayal güçleri coştu.

Hayal uçuşları eğlenceli olabilirler ve ayrıca beklenmedik ve çok verimli yollara yöneltebilir ve farklı sorular sormamı­za yol açabilirler. Matematik öğrencisi "ödev" problemleri üzerinde çalışmaya başladığında zihninde hangi öz-imge var­dı? Dil öğrencisi kendisini, öğrendiği yeni dilin anadili oldu­ğunu düşündüğünde ve bir kelime ya da deyişi sadece geçici olarak unuttuğuna inandığında başka türlü ulaşılmayacak olan anılara ulaşabilir. Hasta kadın deneye katıldığında, bü­yük ihtimalle ilaç hastalığını başarıyla iyileştirirken kendisi­nin gittikçe daha sağlıklı olduğunu öngörmüştür. Plasebo işe yaramadığında nasıl işe yaradığını tam olarak bilemesek de, neyi düşündüğümüzü, nasıl düşündüğümüzü ve neyin müm­kün olduğu hakkındaki inançlarımızı etkilediğini biliyoruz. Swish kalıbı bunu hızla ve kolayca ve plasebodan çok daha güvenilir bir şekilde yapmanın bir yolunu sunuyor. Ne de ol­sa, plasebo alan birçok insan karamsar olmaya, kendilerini düşüşte ya da aptal ya da hasta olmaya devam eder bir şekil­de görmeye devam etmektedir.

Sıradaki alıştırmada, plaseboların doğası hakkındaki NLP anlayışlarımızı, aynı şeyi başaracak yeni bir teknik ya­ratmak için kullanmak istiyoruz: neyi düşündüğünüzü, onun hakkında nasıl düşündüğünüzü ve neyin mümkün olduğu hakkındaki inançlarınızı etkilemek.

Uygulama:42

Konu: Bir Doruk Performans Deneyi Yaratmak

Bu alıştırma yine Richard Bandler'ın Karar İmha Edicisini Kullanmaktadır. 36. Alıştırmada onu, kendinize hayatınız boyunca sürecek sağlam pozitif bir zihinsel tavır vermek için kullandınız. Bu sefer onu, güçlü doruk performansınızı, ondan şu anda faydalanabilmek için geçmişteki anılarını­zın içine koymak için kullanacaksınız. Başlamadan önce, On birinci Bölümde yarattığınız pozitif tavır izini hatırla­mak için bir an durun. Onu tam olarak yeniden deneyledik­ten sonra geçici olarak bir kenara koyun.

Doruk Performans Anısı. Geriye bakın ve hayatınızın pozitifçe özel bir zamanının, doruk performansı yaşadığınız

bir zamanı bulun. Bu, büyük bir yaratıcılığa ya da parlak bir kavrayışa ya da sıra dışı bir konsantrasyon ya da ısrar­cılığa sahip olduğunuz bir zaman olabilir. Bir sporda, okul­da, çalışırken ya da evinizde ailenizleyken olmuş olabilir. Önemli olan, "dorukta" olduğunuz bir zaman olmasıdır. Çok hoşnut olduğunuz inanılmaz bir performans verdiği­niz. Böyle bir tanesini bulduğunuzda onun içine girin ve o zaman gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve o özel duyguları tekrar hissedin. Onu, sanki şu anda başınızdan geçiyormuş gibi yeniden deneyleyin.

Sıradan Anı. Şimdi, basit bir telefon konuşması ya da bahçenizde çalışmak gibi, hayatınızı kayda değer bir biçim­ de etkilemeyen sıradan bir anıyı düşünün.

Doruk Performans Anısının Althiçemleri. Sizde bu hali yaratan doruk performans anısında hangi altbiçemlerin farklı olduğunu bulmak için bu iki anıyı karşılaştırın. Görüntüleri, sesleri ve duyguları yeniden deneyimlerken, bu özel deneyimin bir filmini yapacağınızı hayal edin. Sine­masal özelliklerine dikkat edin: yeri, büyüklüğü, parlaklığı, görsel ve işitsel detayların zenginliği vs. Hızlı bir liste ya­pın. Bu, beyninizin, hayatınızda" o kadar iyi performans gösterdiğiniz zamanını kendine özgü kodlama biçimidir.

Pozitif Zihinsel Tavrı Eklemek. Şimdi, 38. Alıştırmada yarattığınız pozitif tavır izini ekleyerek doruk performan­sınızı şarj edeceğiz. O yeni izi yarattığınızda ona, hayatınızın geri kalanından daha büyük, daha cesur, daha gerçek ve daha önemli olan bir gerçek yaşam deneyiminin özelliklerini vermiştiniz. Doruk performansınızı yeniden deneylemeye başlayın ve bu sefer ona bu aynı görsel ve işitsel özellikleri ekleyin. Doruk performans anınızın daha büyük, daha cesur, daha gerçek ve daha önemli hale gelmesini izleyin. Bir "do­ruk performans/pozitif tavır" yaratmak için pozitif tavrınızı sıra dışı bir performansınızla birleştiriyorsunuz.

Geleceğe Dair Planlama. Bu bilgiyi inanılmaz şeyler yapmak için kullanabilirsiniz. Bu ruh, halini, bir daha su­nuş yaptığınızda deneyleseydiniz ne olurdu? Ya da ne za­man bir başkasının sizin en iyi halinize ihtiyacı olduğu za­man bu an tamamen aklınıza gelseydi? Ve ya ailenizle ya da arkadaşlarınızla geçirdiğiniz o özel zamanlar?

Zaman İçinde Yolculuk Yapmak. Şimdi, bu yeni ruh halini, geçmişteki anılarınızı bugününüz ve geleceğiniz için şarj edilmiş kaynaklara dönüştürmek için kullanabilirsiniz. Bu doruk performans/pozitif tavın aklınızda ve vücudunuz­ da tutarken, onunla beraber vücudunuzun dışına süzüldüğünüzü ve zaman çizginizin tepesinde geçmişinize gittiğinizi hayal edin. Bu inanılmaz kaynak, geçmişinizin neresinde ol­saydı geçen yıllarınızda dramatik farklar yaratırdı? Böyle bir yer bulun ve bulduğunuzda zaman çizginizde, bu kaynağa ih­tiyacınız olmasından hemen önceki yere girin. Şimdi, bu ina­nılmaz kaynağın, geçmişteki anılarınızı olağanüstü kaynak dolu anılara nasıl dönüştürdüğünü fark ederek zamanda hız­la ileriye doğru seyahat edin. Bugüne vardığınızda, kendinizi bu kaynakla beraber geleceğe doğru giderken izleyin.

 

Birçok insan, bu işlemi ya aynı anıyla ya da bir başka anıyla tekrar ederek daha da fazla fayda sağlarlar. Bu işlem­le, geçmişinizi ve geleceğinizi dakikalar içinde kelimenin tam anlamıyla yeniden programlayabilirsiniz. Onu, ne zaman ha­yatınıza yeni bir tavır, duygu ya da bir mükemmellik hali ek­lemek isterseniz kullanın. Biz, her ikisini de yapmaya zaman ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Doruk performans yanınızda ol­duğunda, hayatınızı çok daha doyasıya yaşayacaksınız.

Doruk performansın sadece bir hayal değil, gerçek bir ola-«ılık olduğunu bildiğimizde şu soruyu sorabiliriz, doruğunda ne var? Bir şey için, neden önemli olduğunu unuta­cak kadar büyük bir odaklanma ve vahşi bir kararlılıkla gayret etmek insan doğası gibi gözükmektedir. En iyimiz olma­mız, yapabildiğimizin en iyisini yapmamız ve olabildiğimiz her şey olmamız için çevremizden gelen sürekli teşviklerle, bazı insanların, ister sporda, işte, politikada ya da eğlence sektöründe olsun, doruğun, olunmaya değer tek yer olduğuna ikna olmasına şaşmamak gerekir. Bütün enerjileri, en yük­sek doruğa çıkmaya odaklandığı için ona ulaşmayı başara­madıklarında, kıl payı bile başaramamış olsalar, bunu büyük bir kişisel başarısızlık olarak görürler. Başarılı olduklarında ise, her televizyon yorumcusunun dudaklarındaki sıradaki soru şudur, Orada ne kadar kalabilecekler?

Dağ dorukları ile doruk performans arasındaki kıyaslama­mıza dönersek, bir dağ doruğuna ulaşmanın, tıpkı bir kariyer doruğuna ulaşmak gibi çok çaba gerektiğini fark edebilirsiniz. Ona ulaştığınızda, sahiden hak ettiğiniz bir başarıdan ve tat­minden gelen bir keyif duygusu vardır. Ve sonra? Her yöne doğru bakarsınız. Manzaraya bakarsınız. Eğer arkadaşlarınız­la birlikteyseniz manzarayı ve heyecanı paylaşırsınız. Zaferi­nizi bile haykırabilirsiniz. Eğer kameranızı yanınızda getirdiyseniz olayı kaydedersiniz. Onun zevkini çıkardıktan sonra, bir­çok farklı doruk olduğunu ve bir sonraki doruğa tırmanmak için genellikle önce aşağı inmeniz gerektiğini fark edersiniz. Ayrıca doruğun yaşanacak değil, ziyaret edilecek bir yer oldu­ğunu da fark edebilirsiniz. Doruk kavramı, ister kayalardan ister insani başarılardan yapılmış olsun, yamaçtan ya da orta­lardan ya da yukarıya doğru yolun üçte ikisinden farklıdır. Do­ruk, neyin doruk olmadığına kıyasla yaratılır ve her dağda, oransal olarak doruktan çok "doruk olmayan" vardır.

Yine de bazı insanlar kariyerlerini ve mutluluklarını ka­lıcı mükemmellik doruğu fikri çevresinde inşa etmeye devam ederler. Doruğun bu şekilde idealleştirilmesi onların, mutlu olmak için hayatlarındaki her şeyi mükemmel bir düzene oturtmaları gerektiğini düşünmelerine yol açar. Ellerinin al­tında yalnızca mükemmel bir ev, doru bir araba, tatmin edici ilişkiler, kendilerini gerçekleştirdikleri bir iş, zor bir proje, etkili bir yönetici asistanı, elde dikilmiş takım elbise, son de­rece üretken sabah toplantıları ve mükemmel bir kapuçino olursa, her şey harika olacaktır. Bunların hepsini elde ettik­lerinde dorukta olacaklar ve o zaman da gerçekten, kalple­rinden gelerek ve tamamen mutlu olacaklardır.

Sadece doruğu kutlayarak, hayatlarının geri kalanını do­ruğa giden bıktırıcı bir külfete dönüştürebilirler. Buna ilave­ten, gerçek mutluluk, bir şeyler yanlış gidene, fotokopi maki­nesi bozulana, bilgisayar çökene ya da bir tartışma çıkana ya da kapuçino makinesi bozulana ya da mükemmellik doruğu vizyonlarını bozan herhangi bir kusur devreye girene kadar sadece kısa bir süre sürecektir. Öyleyse belki yirmi dakika katıksız mutluluğu yaşarlar. Ve sonra, bütün zamanlarını çalışmaya, kurmaya ve her şeyi olmasını gerektiğini düşün­dükleri gibi olmaları için yeniden düzenlemeye ayırmaya ge­ri dönmek zorundadırlar. Mükemmel olmayan bir hayat dağ­larını tırmanmaya bir daha başlamaları gerekmektedir. Bunların hepsini, önlerindeki iki ya da üç yıl içinde o mü­kemmellik doruğuna tekrar çıkmak ve böylece bir yirmi daki­ka daha gerçekten mutlu hissetmek için yaparlar.

O zaman da belki o dağa çıkmanın alternatif bir yolu vardır. Belki dünyada ne olursa olsun mutlu olmak mümkün­dür. Belki mutluluğun başkalarının ne yapıp ne yapmadıkla­rına ya da bir kişinin neye sahip olup olmadığına bağlı olma­ması mümkündür. Belki ne olursa olsun mutlu olmak müm­kündür. O zaman, mükemmel eve sahip olmayı başarabilir­seniz, zaten mutlu olduğunuzdan dolayı daha da mutlu olabi­lirsiniz. O zaman eğer tatmin edici bir ilişki kurarsanız daha da mutlu olabilirsiniz. Uçup gidici birkaç anda mutlu olmak için çabalamaktansa, hayatınızın doyasıya yaşanmasına sü­rekli olarak ilavelerde bulunabilirsiniz.

Bu gerçekten mümkün müdür? Eğer isterseniz mümkün­dür. Bu, hayatınızın geçip gitmesi yerine deneyimlerinizi yönetebilmeyi öğrenmek demektir. Başınızdan geçenleri, daha pozitif ve anlamlı yollar bulmak için istediğiniz yolla değer­lendirmek anlamına gelir. Bu, "kötü günleriniz" olmayacak anlamına gelmez. Sadece sizin değil günün "kötü" olacağı an­lamına gelir. Körce iyimser olmanız gerektiği anlamına gel­mez. Kendi içsel ortamınızı, başarının, doruk performansın ve mutluluğun birlikte var olabildiği ve hatta birlikte büyüye-bildiği bir dünya yaratmanın sorumluluğunu üzerinize al­mak anlamına gelir.

Eğer bunu yapmayı arzularsanız her şeyi bir anda halle­den tekniklerin olmadığını bilmeniz gerekmektedir. Buna, hayatınızın basit, günlük ve sıradan olayları hakkında nele­rin hoşunuza gittiğini fark ederek başlayabilirsiniz. Onlar hakkındaki neyi saklamak ve hatırlamak istiyorsunuz? Kah­venin kokusunda, ipeğin dokusunda, garsonun gülümseme­sinde ya da bir rezervasyon görevlisinin sabrında ne hoşunu­za gidiyor? Deneyiminize, bir çocuğun sizin için çizdiği bir resme bakarmış gibi bakın. Onun içindeki hediyeyi bulun. Takdir edilmeye değer olanı bulun.

Bunu bir süre denedikten sonra, dikkatinizi hayatınızın daha zor bir parçasına yöneltin. Kazanıyor da kaybediyor da olsanız yaptıklarınıza büyük bir dikkat gösterme alıştırmaları yapın. Rakibinizde neyin takdire şayan olduğunu bulun. Bunu yapabildiğinizde, hayatı ciddi oynamak için yeteri ka­dar hafife alan ruh haline ulaşmış olacaksınız. Kendinize karşı cesaret verici ve diğerlerine karşı nazik olmanızdan ötürü duyularınız açılmış ve gevşemiştir. Kuşkusuz kendini­zi onlara doğrudan konsantre olmadan başkalarının becerile­rini ediniyor bulacaksınız. Çok daha sık kazanmanız ve bu­nun deneyiminizin merkezi olmadığını bilmeniz büyük bir olasılıktır. Bu, doruğun ötesinde ne var sorusuna bir cevaptır.

Geleceğinizi Kafanızda Canlandırmak

Doruk performansı aktif, katılımcı bir süreç olarak deneyle­diniz. Genel performansınızı yükselttiğinizde bu yeni en dü­şük seviyeniz haline gelir. Atletlerin yaptığı kendi-kendileriyle kıyaslamaları hatırladınız mı? Bu kitabın başından beri ne kadar yol kat ettiğinizi takdir edin. Eğer bu noktaya kadar olan bütün NLP alıştırmalarını yaptıysanız motivasyonunu­zun kontrolünü elinize almış, misyonunuzu netleştirmiş ve geliştirmiş, geleceğinizi programlamış, kendinizle ve .diğerle­riyle daha iyi ilişkiler geliştirmiş, pozitif bir zihinsel tavır ya­ratmış ve doruk performansınızın daha fazlasına ulaşmayı öğrenmişsinizdir ve bu da oldukça büyük bir şeydir.

Bunu bir adım daha ileriye götürelim. Chicago Üniversi­tesi psikoloğu Mihalyi Csikszentmihalyi'nin "Akış Deneyi­mi"3 dediği şeye geçelim. Bu, her şeyin siz çaba göstermeden olması ve zamanın genişlemesi anlamına gelir. "Akış," (flow) spor figürlerinin "doğru alanda olmak" dediği şeydir. Topun büyük gözüktüğü ve onlara gelirken yavaşladığı ve bütün gün yorulmadan koşabilecek gibi hissettikleri zamandır. Caz müzis­yenlerinin, "havada olmak" dedikleri şeydir. Keith Jarret bu zihin halini o adar iyi bilir ki onu deney­lemeden konsere çıkmaz.

NLP becerileriyle, akış deneyimini araştırdık. Akışın, in­sanların bütün dikkatlerini ellerindeki işe verdiklerinde or­taya çıktığını keşfettik. Daha olağan bilinç hallerinde insan­lar, ya kendilerini geriye çekerler ya da çevrelerindeki şeyler tarafından dikkatleri dağılır. Akışta, bütün dikkat yapılan işe verilir. "benlik," yapmanın içinde kaybolur. Golf sopası ve golfçü tek bir bütün olur. Müzisyen, kendisinin müziği çaldı­ğı kadar müziğin de kendisini çaldığını deneyimler.

Akış ruh halinin endişelerden arınmış, her şeyin yapılabil­diği bir hal olduğunu bulduk. İnsanlar Akış ruh halindeyken "büyük resmi" görmüşlerdir ve ondan özgürleştirici bir pers­pektif geliştirmişlerdir. Zihinleri özgürdür ve yaratıcılıkları­nın ve yeteneklerinin gitmesi gereken yere gitmelerine izin ve­rebilirler. Ve bu tavır sayesinde de büyük başarılara ulaşırlar. Ayrıca, bütün büyük başarılara imza atmış kişilerin yola çıkıp hareket ettiği doruk performanstadırlar. Sıradaki NLP alıştır­ması size aynı bakış açısını kazandırmak için tasarlanmıştır.

Uygulama:43

Konu: Sınırsız Başarı İçin Bakış Açınızı Özgür Kılmak

Kendiniz Hakkındaki Farkındalığınızı Fark Edin,

Rahat bir yer ve zaman bulun ve tamamen şu anda ve bura­da olarak başlayın. Vücudunuzu, derinizin, hissini ve san­dalyeye, masaya ve hatta bu kitaba dokunan bölgelerinizi fark edin. Şimdi, kendiniz hakkındaki farkındalığınızın normal olarak vücudunuzun neresinde ikamet ettiğini fark edin. Örneğin, kendinizi daha çok zihninizde mi yoksa göğ­sünüzde mi ya da karnınızda mı hissediyorsunuz? Farkındalığınızın çevrede dolaşmasına izin vererek deneyler ya­pın. Değişimleri fark edin.

Vücudunuzun Dışına Süzülün. Farkındalığınızın yük­selmeye ve vücudunuzun dışına çıkmaya başladığını hisse­din. Yakında kendinizi kolayca vücudunuzun tepesine doğ­ru süzülürken hissedebilirsiniz. Kendinizi ve odayı aşağıda büyük bir detay zenginliği içinde görebildiğinizi hayal edin.

Yükselin. Şimdi, kendinizin tavana yaklaşana kadar da­ha da yukarıya süzülmesine izin verin. Sonra, bir sonraki ka­ta ya da binanın çatısına, içinde bulunduğunuz binanın ve onu çevreleyen bölgenin kuşbakışı bir görüntüsünü görene kadar yükselin. Sonra, yeryüzüyle ilişkiniz kesilirken ve nehirlerle diğer doğal coğrafi şekilleri ve şehirleri görürken hızınızın iv­me kazanmasına izin verin. Kendinizin bulutların arasından, ülkelerin şekillerini görünceye kadar daha da yükseklere yük­selmeye devam ettiğini hissedin. Yakında hem okyanusları hem de uzayın karanlığında süzülen ihtişamlı yeryüzünü gö­rebileceksiniz. Güneşi ve onu çevreleyen mücevher parlaklığındaki yıldızları görün. Tepesinde bulutlar gezinirken dünya­nın özünü görün. Bu sizin eviniz. Bu görüntüyü zihninize yer­leştirin. Sınırları olmayan o dünyayı görün. Onun aslında tek bir dünya olduğunu görün. Bir gün bu manzarayı bir uzay is­tasyonunun penceresinden görebilirsiniz.

Bu Bakış Açısını Kullanın. Bu bakış açısından, önü­nüzdeki büyük mavi gezegenin yüzeyindeki o kadar küçük gelen vücudunuzu göremezsiniz bile. Şimdi o kişinin sahip olduğu bir problemi düşünün ve onu bu bakış açısından de­ğerlendirin. Bu konum o kişiye bir çözüm için olan araştır­masında hangi kavrayışları ya da olasılıkları sunuyor? Bu bakış açısının faydasını istediğiniz kadar keşfedin ve öğren­diklerinizi yanınıza almaya unutmayın ki daha sonra o ge­zegenin yüzeyindeki o kişiye sunabilesiniz.

Alçalın. Şimdi alçalmaya başlayın, dünyaya gittikçe da­ha yaklaşın. Önce kıtaların şeklini görebileceksiniz, sonra yaşadığınız bölgeyi ve sonunda da kendi bölgenizi ve mahallenizi. En son olarak, binanıza yaklaşacaksınız. Çatıdan aşağı inin ve kendinizin hemen tepesinde biraz dinlenin.

2. BÖLÜM: BÜYÜK RESİM-ZAMAN

Zaman Çizginizi Görün. Gözlerinizi birkaç defa kırpış­tırdığınızda zaman çizginizi hemen aşağınızda görmeye başlayabilirsiniz. Geçmişinizi ve oturmuş vücudunuzdan hangi yöne doru uzandığını fark edin. Sonra geleceği ve git­tiği yönü fark edin.

Geleceğe Doğru Seyahat Edin. Zaman Çizginizin üze­rinden geleceğinize doğru seyahat etmeye başlayın. Seya­hat ederken, daha önceki alıştırmalarda zaman çizginize yerleştirdiğiniz sizle karşılaşabilirsiniz. Şimdi, seyahat et­meye devam ederken, bu hedefe ulaşmanın geleceğinizde nasıl geliştiğini görebilirsiniz. Başarı ve tatmin hissinizi gö­rün. Şimdi geleceğinizin daha da ilerilerine bakın ve bu he­defe ulaşmış olmanın diğer başarıları nasıl mümkün kıldı­ğını görün. Daha iyi bir yaşam içinki bu fırsatlara bakın.

Gelecekteki bir deneyime dalmak isteyebilirsiniz ve onun içine girdiğinizde ve ona dokunduğunuzda gelecekteki bu harika duyguların bazılarının sizin içinize geçecektir. Bu duygular, size. Hayallerinizin bir gün gerçekleşeceğini ha­tırlatma vazifesi görebilirler. Hayallerinizin bir gün gerçek­leşeceğinden doğan gittikçe artan bir tatmin duygusu için­de olarak, zaman çizginizin tepesinden geleceğinizin daha ilerilerine daha hızlı gidebilirsiniz.

Sonu Keşfedin. Eğer zaman çizginiz, arzuladığınızdan daha önce bitiyorsa, onun kontrolünü elinize alabilir ve ge­leceğinizi sağlık ve mutluluk dolu yüzlerce yıla uzatabilir­siniz. Zaman çizginizin en son anına kadar üretken ve do­yurucu bir hayat görebilirsiniz. Zaman çizginizin en sonun­da ne göreceğiniz hiçbirimiz için bilinir değildir. Bazıları bir kapı olduğunu, bazıları ateşten bir duvar olduğunu ve bazı­ları da titrek, kutsal bir ışık varlığı olduğunu söylerler. Ne­yin temsil edildiğini bulursanız bulun, onu kabullenin ve ondan ne öğrenebileceğinizi keşfedin.

Yaşlılığınızdaki Bilgeliğinizi Görün. Otuz yaşından sonra yüzümüzdeki çizgilerin, yaşamımızda seçtiğimiz yolla­rın çokluğunu yansıtmaya başladıkları söylenir. Zaman çizgi­nizin sonuna bakın ve olacağınız bilge kişiyi görün. O bilge yü­ze derinlemesine bakın ve kendiniz için planladığınız deneyim zenginliğini görün ve kendinizin en yaşlı ve en bilge vücut bul­muş hali size özel bir mesaj ya da işaret vermek isteyebilece­ğinden dolayı onu dikkatle dinleyin ve gözleyin. Onu tam ola­rak anlamasanız bile cevap karşısında çok saygılı davranın ve bu yaşlı bilge kendinize mesaj ve karşılaşma için teşekkür edin.

Hayatınızı Gözden Geçirin. Kişisel tarihinize bakın ve deneyimlerinizi gözden geçirin. Hayatınız tam olarak gözden geçirmek için kendinize izin verin. Bu hayatın, gerçekten ya­şamak istediğiniz hayat olmuş olup olmadığını kalbinizle ve aklınızla düşünün. Çok az insan, bilinçaltında yaşamayı planladıkları hayatın tatmin edici ve buna değer olup olma­dığını, özellikle de geçmişe bakarak bulmaya zaman ayırır. Bunu tamamlamak için gereken bütün zamanı ayırın.

Arzuladığınız Değişiklikleri Yapın. Eğer zaman çizginizde değişiklikler yapmak istediğinizi ya da buna ih­tiyacınız olduğunu hissediyorsanız, bilinçaltı aklınızın size yardımcı olmasına izin verin. Gelecekteki tarihinizi bir si­sin ya da buğunun kaplamasına izin verin. Bilinçli dilekle­rinizin ve arzularınızın, bu sisin içinde bilinçaltı zihninizin bilgeliğiyle birleşmesine izin verin. Sisin içinde zaman çiz­ginizden parlayarak gelen değişik renkler ya da şimşekler görürseniz, köklü değişikliklerin yapıldığını sezebilirsiniz. Bu işlemin kendini ne kadar çabuk tamamladığına şaşıra­caksınız. Ve yeni zaman çizginiz, yeni hayatınız size göste­rildiğinde zevkten uçacaksınız.

Bugüne Geri Dönün. Şimdi zaman çizginizin üzerin­den bu güne doğru seyahat edin. Bunu yaparken, yeni gele­ceğinizi gözden geçirmek isteyebilirsiniz. Gözden geçirirken bugüne doğru geri giden yolda daha fazla yeni seçenekleri içinize alın ve deneyleyin.

Geçmişinize Bakın. Bu ana geldiğinizde geçmişinize bakmak için biraz zaman ayırın. Sizin varlığınızı önceden tahmin eden daha genç bir sizi görün. Sonra geleceğe bakın ve olmayı dört gözle beklediğiniz gelecekteki "siz"i görün. Gelecekteki "siz"in bunu gerçek kılmanız için size güvendi­ğini unutmayın. Şimdi, tekrar bugündeki vücudunuzun içi­ne girin. Bütün yeni öğrenimlerinizi kendinizle beraber ge­tirin. Derin derin nefes alın. Parmak uçlarınızı ve ayakları­nız hissedin ve gözlerinizi açın.

Tırmanmak İçin Daha Yüksek Doruklar

NLP’nin kurucularından John Grinder her sene "yeni bir oyun" dediği bir şeyi öğrenmek için zaman ayırır. Bir sene bu akrobatik uçaklar uçurmaktı, bir diğerindeyse vahşi doğada hayvanların izini sürmek ve avlamak için onlara yaklaşmaktı. Ve bir yıl da teknik dağ tırmanışıydı. John tipik bir şekilde, bu­labildiği en iyi eğitmeni arardı. Alanında dünyanın en başarı­lı kişilerinden biri, bir mükemmellik modeli olan birini buldu. Bu dünya çapındaki dağcı az sayıdaki öğrenciye ders veriyor­du. Haftalar boyunca sporun teknik ve güvenlikle ilgili yönle­rini incelediler ve birçok tırmanış yaptılar. Kurs sona erdiğin­de eğitmen öğrencilerine daha ileri seviyede derslerin de oldu­ğunu ama o derse yazılabilmek için performanslarının değer­lendirileceği en az bir tırmanış yapmaları gerektiğini bildirdi

Tırmanış için belirlenen günde öğrenciler kararlaştırılmış saatte geldiler. Orada, eğitmenin geç kalacağını ve tırman­maya onsuz başlamalarını söyleyen kişilerle karşılaştılar, Rota uzun ve zorluydu ve dersler sırasında öğrendikleri bü­tün becerileri uygulamayı gerektiriyordu.

Saatler süren yorucu tırmanışın sonunda her öğrenci, aşağıdan tırmanışın son aşamasıymış gibi gelen aşamaya geldiler. Her biri, bu aşamaya geldiklerinde dağın karşıların­da uzanmaya devam ettiğini gördü. Öğrencilerinden gizlenen öğretmen, her öğrencinin, tırmanışın bitmediğini fark ettiklerindeki yüzünü dikkatle inceledi. Birçoğu, daha yapacakla­rı şeyler olduğunun hayal kırıklığıyla iç geçirdi. Ama birkaç tanesi de ulaşılacak yeni yükseklikler olduğundan dolayı yu­karıya şevkle ye dört gözle baktılar ve eğitmenin, ileri sevi­yedeki kursuna kabul ettiği öğrenciler bunlar oldu. Dünya­daki (ve kendi içlerindeki) daha yüksek doruklara çekilen in­sanlarla birlikte tırmanmak istiyordu.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölümde size, doruk performansa ulaşmak ve başkaların­da bir doruk performansa ilham vermek için kullanabileceği­niz bazı teknikler verildi.

Bu bölümde tam olarak şunları nasıl yapabileceğinizi öğ­rendiniz:

Swish tekniğiyle kişisel güç duygularını kazanmak ya da yeniden kazanmak

Karar İmha edicisini kullanarak doruk performansı anı­larınızın arasına yerleştirmek

Mutluluk, başarı ve kendini takdir için bir temel inşa etmek

Doruk performans ruh halinizin daha fazlasına erişebil­mek için bakış açınızı özgür kılmak

Tırmanılacak doruklar açısından düşünüş biçimindeki sınırlamaları ve fırsatları görmek

Gerçek şudur ki, bu kitap boyunca size, bütün alanlardaki performansınızı arttıracak olan özellikleri sistematik olarak geliştirmenize yarayacak olan teknikler verildi. İlk iki bölüm, NLP’nin yeni düşünce süreçleri için zihninizi hazırladı. Üçün­cü ve Dördüncü Bölümler karşı konulamaz bir gelecek yarattı. Beşinci ve Altıncı Bölümler o karşı konulamaz geleceğini iliş­ki becerileriyle bağladı. Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Bö­lümler geçmiş anılardan doğan sorunları temizledi ve kendine güven ve özgüven için uygun zemini hazırladı. Son olarak, bu son bölümler size, kendiniz için yeni fırsatlar yaratmak için nasıl bütün hayatınıza yayılan tavırlar inşa edeceğinizi öğretti.

Şimdi, kitabın sonuna doğru gelmişken bir an durmak ve size, sayın okuyucumuz ve gezginimize bu yolculuğa bizimle birlikte çıktığınızdan dolayı saygıyla anmak istiyoruz. Si­zinle kişisel olarak tanışmadık ama sizi tanıyormuşuz gibi hissediyoruz. Siz bizimle aynı soydan bir ruhsunuz. Bunu birçok nedenden dolayı hissediyoruz. Bu yolculuk boyunca sizden birçok şey istediğimizi biliyoruz. Baştan beri çok aktif bir katılımınızı talep ettik. Büyük ihtimalle sıklıkla uzun za­mandır sahip olduğunuz inançlarınızın bazılarına meydan okuduk ama yine de bizimle birlikte kaldınız. Size yeni fır­satlar dünyaları sunduk ve siz, onları keşfetmenin meydan okumasını kabul ettiniz. Herhalde bu maceraya nasıl olacağı hakkında şu anda deneylediğinizden çok farklı bir beklentiy­le başlamıştınız. Umarız size, NLP'ye ve çok başarılı kişilerin zihinlerinde bulduğumuz becerilere ve farklılıklara kapsam­lı bir giriş sunarak çabalarınızın ve dikkatinizin karşılığını kat kat fazlasıyla ödemişizdir.

DORUK PERFORMANSA ULAŞMAK

Dağ Dorukları ve Doruk Performans

Dağlar insanlar için her zaman özel şeyler olmuşlardır. Ne­redeyse her zaman heybetli ve her nasılsa gizemlidirler. Dağ­lar, özellikle de en yüksek ve sivri uçlu doruklara sahip olan­lar, insan ruhu için son derece önemli sembollerdir. Bir dağ görünce hemen hemen hepimiz aklımızdan ona tırmanmayı geçiririz. Dünyayı onun doruğundan seyretmenin nasıl bir şey olacağını düşünürüz.

Doruk, uzun zamandır sporda, akademik alanda, eğlence sektöründe başarının Amerikan usulü bir sembolüdür. Bu çok mantıklıdır. Doruktan bakmak ilham vericidir. Manzara­yı kapatan hiçbir şey yoktur. Doğanın görünümü önünüze se­rilir ve ufuk çizgisi bir sonsuzluk boyu uzağınızdaymış gibi görünür. Aşağıdaki şeyler daha küçük ve elle tutulur gelir. Kendimizi her şeyin üzerinde hissederiz. Çoğumuzun içsel olanaklılıklar dünyası genişler. Daha uzağı görebiliyormuşuz, sadece mesafe olarak değil ama hayat olarak da, gibi ge­lir. Girişimcilerin, belli CEO'ların ve çocukların yüksek açık alanlar aramaları bir rastlantı değildir. Onlar dünyayı hâlâ olasılıklarla dolu görmek istemektedirler.

NLP Comprehensive'de biz dağların büyüsünü iyi biliyo­ruz, çünkü merkez ofisimiz Colorado eyaletine bağlı güzel bir şehir olan Boulder'da. Bir akarsuyun yanında ahşaptan ya­pılmış ofisimiz Rocky sıradağlarının eteğine bakar. Pencere­mizden mevsimlerin değiştiğini görür ve dağların yakınında olmanın getirdiği bakış açısını kazanırız. Eğer ofisimizi ziya­ret eder veya NLP eğitimi için Colorado'ya gelirseniz, Denver'dan 36. otoyola sapacak ve arabanızı dağlara doğru süre­ceksiniz. Size önce bunlar dağ değil de ufuktaki alçak gri bulutlarmış gibi gelir. Arabanız kilometreleri aldıkça o gri, engebeli ufuk, o sivri zirveleri göğe değen, en yüksek zirveleri her zaman buz ve karla kaplı heybetli dağlara dönüşerek büyüme­ye başlar. Otoyolun her iki yanında otlayan sığırlar ve atlarla dolu çiftlikleri ve tarlaları geçtikten sonra, uçak gezisini, ha­vaalanını ve Mile High City'yi arkanızda bırakmış olursunuz. Sonunda Flatironları, Rocky dağlarının başlangıcına işaret eden üç dramatik kaya çıkıntısını ve onların yamacında, yem­yeşil bir vadide kurulmuş olan Boulder şehrini görürsünüz. Dünyanın her yanından gelen dağcılar burada yeteneklerini ve kararlılıklarını test etmek, içlerindeki doruk performansı bulmak amacıyla zirvelere tırmanmak için toplanırlar.

Eğer hiç bir dağa tırmandıysanız, ister bir gündüz gezin­tisi ister rekabetçi teknik bir tırmanış olsun, saatlerce süren bir çaba gerektirdiğini biliyorsunuzdur. Tırmanma görevi konsantrasyonunuzun gittikçe daha fazlasını emerken gün­lük endişeler patikada bırakılır. Yukarıya giden yolda müm­kün olan her duygudan geçersiniz: hüsran, korku, kıvanç, kendinden şüphe, güven ve zafer. Tırmanış, "normal hayat­ta" haftalar, aylar ya da hatta yıllar alabilecek deneyimleri birkaç saate sıkıştırır.

Tırmanırken, genellikle yarı yola gelindiğinde, ilerlemeni­zi ve zihinsel halinizi değerlendirdiğiniz bir nokta gelir. Ken­dinizi neyin içine soktuğunuzu artık açıkça bilirsiniz. Daha gidilecek ne kadar yol vardır? Fiziksel ve duygusal olarak da­ha ne kadar vermeye razısınızdır? Bu, aylarca bir projeyle yoğun bir biçimde uğraşıp kendinizi yine geç saatlere kadar çalışıyor bulduğunuzda aldığınız tipteki duygu gibidir. Çaba­larınızın sizi nasıl buraya kadar getirdiğini ve onu bitirmek için hâlâ ne kadar çaba gerektiğini ölçüp biçebilirsiniz. Geri dönüp geçmişe, başlangıçlarınıza bakabilirsiniz. Ayrıca gele­ceğinize bakıp, umduğunuz hedefin ve ödüllerinin yanı sıra karşınıza çıkacak olan zorlukları ve gereken çabaları da görebilirsiniz—hepsi de bir dağ doruğu kadar gerçek.

Her birimiz, doğal yeteneklerin ve kaynakların benzersiz bir birleşimiyiz. Hayatımızın bir noktasında bir yol seçtik ya da kendimizi çoktan bir yolun üzerinde bulduk ve tırmanma­ya başladık. Onu tek başımıza kat edebiliriz ya da başkalarıy­la seyahat edebiliriz. Hatta birkaç kişinin yükünü sırtımızda taşımayı bile seçebiliriz. Hangi yolu seçmiş olursak olalım onun seyahat edeceğimiz yol olduğunu biliriz ve bir diğerini seçene kadar onun gerekliliklerini yerine getirmek ve ödülle­rini toplamak zorundayızdır. Bizimle buraya kadar seyahat etmiş olarak, kendinizi, yolunuzu bildiğiniz en iyi şekilde iz­lemeye adamış olduğunuzu biliyoruz. Bu kitabı okuyarak ve bu yeni başarı teknolojisini izleyerek bunu kendinize kanıtla­dınız. TV'deki programları izliyor olabilirdiniz ama onun ye­rine kendi kişisel mükemmelliğinizin peşinden gidiyorsunuz.

Geçen bölümde, sağlam pozitif bir zihinsel tavra nasıl eri­şebileceğinizi öğrendiniz. Bu tavır, gelecekteki başarılarınız için temeliniz olabilir. Şimdi, bir şeylere ulaşanlarla kendi do­ruk performanslarına ulaşanlar arasındaki "farkı" yaratan farkın ne olduğunu bilmek isteyebilirsiniz. Hadi bunu bulalım.

Doruk Performansı Modellemek

Diğer birçokları doruk performansı incelediler ve araştırma­ları, insan mükemmelliğinin daha yüksek boyutlarına ulaş­mak için umut vaat edici bir alıştırma programı sunuyor. En iyi tanınan çalışmalardan bazıları Charles Garfield tarafın­dan yapılmıştır. Amerika'nın aya bir insan yerleştirme ham­lesi sırasında Grumman Aerospace Corporation için acemi bir bilgisayar programcısı olarak çalışan Charles, ilham al­ınış kadın ve erkeklerin kendilerinin ve başkalarının içlerin-dekinin en iyisini ortaya çıkarışlarını şaşkınlıkla izledi. Öl­çümlerde en alt yüzde ellide çıkan yöneticiler, on sekiz aydan kısa bir sürede en yukarıdaki yüzde on beşe dönüşüyorlardı. Yeni bir üniversite mezunu olmasına rağmen, yaşam deneyimi, ona, normun bu olmadığını ikaz edecek kadar genişti. Sı­ra dışı bir şeyle karşı karşıyaydı. Resmi olmayan araştırma­lar, başarı konusunda hayat boyu süren bir ilgiye ve bir psi­koloji derecesine giden yolu açıyordu. Bugün, Dr. Garfield, doruk performans konusunda ülkenin önde gelen otoritele­rinden biridir. Doruk Performansçılar: Amerikan İş Hayatı­nın Yeni Kahramanları1 adlı kitabında, doruk performansçıları yaratan özellikleri hakkındaki orijinal araştırmasını izah etmektedir. NLP'den çok farklı bir yaklaşım kullanarak, o da mükemmellik kalıpları keşfetmiştir. NLP gibi onun ça­lışmaları da yüksek başarılara ulaşan kişiler arasındaki or­tak düşüncelere, tavırlara ve davranışlara işaret etmektedir.

Dr. Garfield, doruk performansçıların bir dizi anahtar ka­rakteristiği paylaştıklarını buldu. Kendilerinden büyük bir misyona, gerçek, ölçülebilir sonuçları olan amaçlı bir aktiviteye, takım kurmaya ve takım oyununa, izlenen rotada dü­zeltmeler yapmaya (esnek ve rotayı takip eden ve idaresini değiştiren bir yol), ivmeyi korumaya ve zamanlarla birlikte değişmeye bağlılık gösteriyorlardı.

Dr. Garfield'ın doruk performansçılarının anahtar karakte­ristiklerini inceleyerek, bu kitaptaki alıştırmaların onların ço­ğunu kendinize entegre etmenize nasıl yardımcı olduğunu gö­rebilirsiniz. Üçüncü ve Dördüncü Bölümlerde size bir misyo­nun önemini gösterdik ve size, kendi kalbinizde hissettiğiniz yaşam misyonunuzu keşfetmeniz ve geliştirmeniz için alıştır­malar sunduk. Aynı bölümlerde sizi, hedefe ulaşma koşulla­rıyla ve başarının kanıtlarıyla, amaç dolu hedefler koymanın temeli ve gerçek sonuçları ölçmekle tanıştırdık. Beşinci ve Al­tıncı Bölümlerde sizi, ahenkle ve iknanın gücüyle tanıştırdık ve kendi takımınızı içten dışa nasıl oluşturacağınızı gösterdik. İkinci ve Üçüncü Bölümlerde size, bir eylem rotasına sahip ol­manın önemini ve kendinizi iz üstünde tutmak için NLP'yi na­sıl kullanabileceğinizi gösterdik. Değişim yönetimi içinse, NLP, değişimi yaratmak ve yönetmek için var olan en gelişmiş iletişim teknolojisidir. Bu kitapta yaptığınız her alıştırma esnekliğinize ve becerikliliğine katkıda bulunmuştur.

Bunlara ek olarak, Dr. Garfield, daha somut ama hayati bir karakteristik daha bulmuştur. İster bir roket bilimcisi, ister kanserden iyileşen biriyle konuşuyor olsun, her birinin kendi başarılarının gerçekleşebilirliğine tam bir inançları olduğunu keşfetti. Kendilerine inanıyorlardı. Bir fark yaratacaklarına inanıyorlardı. Dr. Garfield bu özelliğin bazen, Başkan Kennedy'nin bu on yılın sonunda bir Amerikalı'nın ayda yürüyece­ğini ilan ettiği zamanda olduğu gibi yeni fırsatlar karşısında ortaya çıktığını buldu. Diğer zamanlarda ise, bir kaza ya da kanser gibi kişisel meydan okumalar doruk performansçıyı or­taya çıkarıyordu. Dr. Garfield, doruk performansın sadece ko­şulların bir ürünü olup olmadığını merak etti. Spor, sanat, eğ­lence ve iş dallarındaki çok başarılı kişilerin içsel olarak moti­ve olduklarını keşfettiğinde bu olasılığı reddetti. Basketbol ef­sanesi Michael Jordan'ı ya da ünlü Amerikan ressamı Jasper Jones'u ya da dünyaca ünlü kareograf Twyla Tharp'ı ya da şarkıcı-besteci Bruce Springsteen'i sadece koşullar mı motive etti diye sorun kendinize. İçinde bulundukları koşullar hangi kat­kılarda bulunmuş olurlarsa olsunlar, bu insanlar bir fark ya­ratmak arzusuyla içsel olarak motive oluyorlardı. Dr. Garfield, bu dağın tepesinde, doruğumuzda olma arzusunun ve becerisi­nin istisnasız her birimizin içinde olduğunu keşfetti.

Acizliğin Kökenleri

Öyleyse nasıl bu kadar çoğumuz kendini aciz hisseden insan­lar tanıyoruz? Televizyon şovlarından, gazetede çıkan öykü­lerden ve çevremizdeki insanlardan biliyoruz ki birçok insan, doruk performanslarına ulaşmak bir yana, içlerinde bulun­dukları durumu değiştirecek güçleri olduğunu bile hissetmi­yorlar. Kuvvetli olma hissine sahip olanlarla olmayanlar ara­sında neden böyle büyük bir uçurum var? Ulusal Zihinsel Sağlık Enstitüsü'nden Dr. Michael Lerner bunu bulmaya ka­rar verdi. 1980'lerin ortalarında, insanların kendi hayatları üzerindeki etki hislerinin kökenlerini keşfetmek için bir araştırma projesini yönetti. O ve personeli Amerikan hayatı­nın her yönünden binlerce insanla röportaj yaptılar: yüksek teknolojiyle uğraşan, mavi yakalı, hizmet sektöründe çalı­şanlar, profesyoneller, hükümette çalışanlar, kendi işlerini kuranlar. Onlara, hayatlarında ve hayatları üzerinde ne ka­dar etki sahibi olduklarını hissettiklerini sordu. Araştırmala­rının bulgularını, Acizlik Fazlası adlı akademik bir kitapta yayınladı. Araştırmalarının sonuçları çok şaşırtıcıdır ve çok daha geniş bir okuyucu kitlesini hak etmektedir.

İlk olarak, pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, eşitsiz bir ekonomik ve politik güç döneminde yaşadığımızı gözlemledi. İkincisi, bulguları, çoğu insanın zihnindeki bu güç eşitsizliği algısının gerçekte olduğundan çok daha büyük olduğunu gös­terdi. Dr. Lerner, çoğu insanın bir şeyleri değiştirmek için çok az etkiye sahip olduğunu hissettiğini ve bunun sonucu olarak da kendilerinde bir "acizlik fazlası" yarattıklarını keş­fetti. O, buna "duygusal acizlik" diyordu çünkü bu onların, durumları hakkındaki duygularıydı gerçek değil. Üçüncü olarak, çoğu insanın acizlikleriyle derin bir özdeşlik kurdu­ğuna dair karşı konulamaz kanıtlar sundu. Acizlik duyguları hayatlarını mahvediyor, onları yabancılaştırıyor ve diğerleri­ne karşı güvensiz yapıyor ve kendilerini gerçekleştirmelerini sınırlıyor bile olsa, onu değiştirmiyorlardı. Bunun yerine sanki bu kaçınılmazmış gibi davranıyor ya da ona bunun hak ettikleri şey olduğunu söylüyorlardı.

Ortaya çıktığına göre Dr. Lerner'ın şaşırtıcı keşifleri Dr. Garfield'ın ortalama performans seviyeleri olup da doruk performansçıya dönüşen kişilerdeki değişimleri incelediği kendi araştırmalarıyla desteklenmektedir. Dr. Garfield, ge­nellikle kendilerini ya da kapasitelerini oldukça gelişmiş ola­rak tarif ettiklerini keşfetti. Dr. Garfield, çok sayıda insanın potansiyellerini sınırladıkları, kendilerini imkanlarından çok daha aşağı gördükleri sonucuna vardı. İçinde bulunduk­ları koşullar hızla ve dramatik bir şekilde değiştiğinde, bu, genellikle insanları eski sınırlamalarından serbest bırakan bir tetikleyici işlevi görüyordu ve kendilerini, olduklarını dü­şündüklerinden çok daha büyük bir halde buluyorlardı. NLP terimleriyle ifade etmek gerekirse, sınırlamaları yeteneklerinde ya da dünyanın kendisinde değil, inançlarında, düşün­celerinde ve kendileri hakkındaki duygularındaydı.

Size bu kitapta doruk performansçıların anahtar karakte­ristiklerini edinmenize yardımcı olacak NLP tekniklerini sun­mak bizim açımızdan bilinçli bir tercihtir. Teori ve uygulama, fikirler ve eylemler arasındaki farkın altını çizmek istedik. İn­san mükemmelliğinin birçok alanı hakkında o kadar çok de­ğerli bilgi vardır ki: daha sağlıklı olmak için nasıl yemek ye­meniz gerektiği, en fazla sonucu almak için nasıl egzersiz yap­manız gerektiği, kazananların anahtar karakteristikleri, ders­lerde başarı için çalışma becerileri ve en iyi pazarlıkların yön­temleri bunlardan bir kaçıdır: Doruk performans imkanların­dan ya da yaşayan mükemmellik modellerinden yoksun deği­liz. Yoksun olduğumuz şey bu harika fikirleri insani eyleme dönüştürmek için güvenilir bir yöntem idi. Daha sağlıklı olma­nız için ne yemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Onu yiyor musu­nuz? Hangi egzersizin sizin için iyi olduğunu biliyorsunuz. Onu yapmaya istekle ve heyecanla eliniz varıyor mu? Çoğu in­sanda kendileri için iyi olduğunu bildikleri şeyler ve yaptıkları şeyler arasında büyük bir uçurum vardır. İnsanların hayal et­tikleri ve kendileri için arzuladıkları ve sevdikleri şeyle ona ulaşmak için yaptıkları arasında da aynı genişlikte bir uçu­rum vardır. Bu uçurum kapatmak ve bu rüyaları ve arzuları gerçeğe dönüştürmek gerçekten NLP'nin vaat ettiği şeyi tem­sil eder. NLP'nin hedeflerinden biri, herkese en iyi kendinize ulaşma fırsatı sunmaktır. Bu kitap boyunca hayatınızı zengin­leştirmeleri için bolca NLP tekniği sunduk. İnsan mükemmel­liği her birimizin içinde doğar. Onunla ne istersek başarabili­riz. Umuyoruz ki NLP ile kendinizi, hayatlarınızı daha olma­larını istediğiniz gibi yapmak için gerçekleştirmeniz gereken eylemleri gerçekleştirmek üzere güçlenmiş hissedeceksiniz.

Başarı seviyemiz ne olursa olsun hepimiz kendi hayatlarımızı ve diğerlerinin hayatlarını daha iyi yapabiliriz.

Her NLP eğitimi verdiğimizde, daha çok insanın acizlikle­rini bir kenara attıklarını ve her zaman içlerinde olmuş olan daha büyük yetenekleri ve özellikleri angaje ettiklerine tanık oluruz. Her türden insan eğitimlerimize kaydolur: yönetici­ler, öğrenciler, satıcılar, doktorlar, hemşireler, zihinsel sağ­lık uzmanları, terapistler, avukatlar, girişimciler, eğitimciler ve sadece meraktan gelenler. Birçok farklı sebeple katılırlar: iletişimlerini geliştirmek, öğrenmelerini hızlandırmak, iliş­kilerini zenginleştirmek, aldıkları sonuçları geliştirmek ve yeni beceriler öğrenmek. NLP tekniklerini kendi bireysel he­deflerine başarıyla ulaşmak için tekrar tekrar uyguladıkla­rında çok daha büyük bir değişimin gerçekleştiğini gördük. İşadamları NLP'ye avantaj için, öretmenler eğitim stratejile­ri için ve terapistler daha etkili değişim teknikleri için gel­dikleri halde eğitimin ortasında hepsi olasılıklarını, kendi ki­şisel gelişimlerini kapsayacak şekilde genişletmişlerdir. Da­ha önceleri utangaç olan öğretmen kendi işini kurmaya karar vermişti. Ben merkezci bilgisayar programcısı bir kriz mer­kezinde gönüllü çalışmaya karar verdi. Girişimci, NLP tek­niklerini sadece kendisi kullanmak yerine birlikte çalıştığı herkese öğretmeye karar verdi. Şirket yöneticisi, NLP yöne­tim becerilerinin ebeveynlikte de aynı derecede etkili olduğu­nu keşfetti. Tekrar tekrar katılımcılarımızın ufukları geniş­ledi. Potansiyelleriyle temasa geçerek kendilerinin daha faz­lasını keşfettiler. O her zaman oradaydı. Her zaman inanılı­yordu. Daha da önemlisi, onların inanacakları bir şekilde ha­rekete geçirilmesi gerekiyordu.

Doruk Performansa Tam Bir İnanç

Öyleyse, dikkatimizi yeniden Dr. Garfield'ın keşfettiği doruk performansının daha az somut ama hayati karakteristiğine döndürelim: kendi başarısının gerçekleşebilirliğine tam bir inanç. Bir kitaptaki tek bir tekniğin bir NLP eğitiminin yeri­ni tutmasına imkan olmamasına rağmen, şimdiki NLP işlemi­ne vereceğiniz konsantre olmuş dikkatiniz size çok doyurucu ödüller verebilir. Yine Swish Kalıbını kullanacağız. Bu, Doku­zuncu bölümde özdeğerinizi arttırmak için kullandığınız tek­niğin aynısıdır. Zihninizdeki bir alışkanlığı her değiştirmek istediğinizde faydalı bir tekniktir. Swish Kalıbı, öğrenmesi en kolay ve aynı zaman son derece güçlü NLP tekniklerinden bi­ridir. Bunun sebebi, otomatik olarak o soruna artık sahip ol­mayan biri olmanızı tetiklemek için problemin kendisini kul­lanmasıdır. Bu tekniği ne kadar çok çalışırsanız, onu kullana­cak o kadar yer bulursunuz. Şimdi, bu işlemi size daha fazla kaynak ve kişisel güç duyguları vermesi için kullanalım.

 

 

Uygulama:41

Konu: Sesinizi Eşleştirme Yeteneğini Geliştirmek

İpucu Görüntüsünü Belirleyin. Kendinizi aciz hisset­tiğiniz belirli bir zamanı düşünerek başlayın. Bazı insanla­rın hemen yaşamlarındaki dramatik biranı düşünmelerine rağmen, benzer bir güçsüzlük duygusu veren daha sıradan bir anı seçmek daha da etkili olabilir. Bunun sebebi, hergün hissettiğiniz acizlik duygusunu değiştirdiğinizde bütün benzer hayat deneyimlerinizin de değişecek olmasıdır. Ger­çek ve belirli bir anı, şeyleri daha iyi bir hale sokabilecek be­ceriye sahip olmadığınızı hissettiğiniz bir zaman olduğun­dan emin olun.

Bir an için o anının içine tekrar girin ve o acizlik hissini hissetmeden hemen önce kendi gözlerinizden gördüklerinizi Körün. Bu, daha sonra kullanacağımız ipucudur. Şimdi bir Hüre için bu ipucunu bir kenara koyun.

Başarılı bir Öz-İmge Yaratın. Şimdi, zihninizin gözün­ de; kendinizin, bu sorunu aşmış olsaydınız nasıl görüneceği­nin içsel bir görüntüsünü oluşturun. O "sizi" zihninizin gözünde güçlenmiş ve kaynak dolu olarak görün. "Sizin" ar­ka planı olmayan bir stüdyo fotoğrafınıza benziyor. Bu ha­le nasıl geldiğinizi bilmenize gerek yok. Sadece o "sizden" etki gücü özelliklerinin fışkırdığını, örneğin belki de gözle­rindeki parıltıdan ya da kendine güvenli gülümseyişinden görebiliyorsunuz. Bu öz-imgenin tamamen gelişmesi için gereken zamanı ayırın. Size gerçekçi geldiğinden ve bu kay­nak dolu öz-imge olmaya kuvvetle çekildiğinizden emin olun. "Sizin" o görüntünüzün zevkini çıkarın.

Başarılı Öz-İmgeyi Genişletme Alıştırmaları Yapın.

Şimdi zihninizin gözündeki bu kaynak dolu öz-imgeyi önü­nüzdeki küçük, parıldayan bir noktanın içine koyun. O pa­rıldayan noktanın hızla genişlemesine ve çiçek açmasına ve bu kaynak dolu "siz"i hemen karşınızda daha büyük ve da­ha parlak olarak görmenize izin verin. Sonra boş bir ekran görün. Bu işlemi otomatik hale gelene kadar birkaç kere tekrar edin.

Başarılı Öz-İmge Noktasını İpucu Görüntüsünün
İçine Yerleştirin.
Şimdi içinde kaynak dolu öz-imge bulu­nan bu parıldayan noktayı Birinci Adımda bulduğunuz ipu­cu görüntüsünün ortasına yerleştirin.

Görüntülerin Yerlerini Değiştirin. İpucu görüntüsü hızla solup kararırken bırakın parıldayan nokta kaynak do­lu görüntüyü açığa çıkarırken hızla genişlesin ve parlaklaşsın ve hızla gerçek hayat boyutuna gelsin

Boş Bir  Ekran Görün.

On Kere Tekrarlayın. Şimdi, 4'ten 6'ya kadar olan adımları biraz daha hızlı tekrarlayın. O küçük, parıldayan noktayı ipucu görüntüsünün ortasına tekrar yerleştirin. Şimdi, ipucu görüntüsü hızla solarken ve kararırken, öz-imgenizin hızla büyümesini ve parlaklaşmasını ve büyüme­sini ve parlaklaşmasını izleyin... swish... kaynak dolu öz-imge ipucu görüntüsünü kaplayana kadar. Sonra tekrar bos bir ekran görün.

Başarılı Öz-İmgeyi Katlayarak Çoğaltın. Bu "başarı­lı siz" görüntüsü sizin, büyük ihtimalle daha başka birçok durumda işinize yarayacağı için eğer bu pozitif görüntüyü nereye bakarsanız bakın (geçmişte, bugün ve gelecekte) et­kisi en güçlü olacaktır.

O yüzden, eğer eskiden sahip olduğunuz hoş olmayan duyguları hissedemezseniz, sadece "başarılı sizi" fiziksel olarak ellerinizde tutabildiğinizi hayal edin. Uzanın ve onu ellerinizle kavrayın. Ona dokunduğunuzda parlamaya başlayacaktır. Şimdi o görüntüyü katlayarak çoğaltın (kendi renkli fotokopilerinizi çekin) büyük bir kart destesi gibi, pa­rıldayan ve renkli, her biri birbirinin ardında olacak şekil­de o "başarılı siz"in binlerce görüntüsünü yapın.

Şimdi, geri kalanlarını havaya fırlatırken o görüntüler­den bir tanesini hemen karşınızda bırakabilirsiniz. Bütün o "başarılı siz" görüntülerinin aşağı inmelerini bütün çevre­nize, her yönde, gözünüzün alabildiği uzaklığa kadar ortak merkezli daireler halinde yere konmalarını izleyin... geçmi­şinize, bugününüze ve geleceğinize. Bütün çevrenizde o "başarılı siz" görüntüsünün sıra sıra daireleri olduğunu ha­yal edin.

Çalışmanızı Kontrol Edin. Bu kalıbı birçok kere uygu­ladığınıza göre şimdi çalışmanızı test etmek önemlidir. Bir an durun ve o orijinal, rahatsız edici ipucu görüntüsünü tekrar  zihninize  getirdiğinizde  nasıl  hissettiğinizi  fark edin. Eğer rahatsız edici duyguları hiç hissedemiyorsanız ya da rahatsız edici görüntüyü görmekte zorlanıyorsanız tekniği başarıyla tamamlamışsınızdır.

 

Eğer o ipucu görüntüsünü düşündüğünüzde hâlâ rahat­sız edici duygular hissediyorsanız, rahatsız edici duygular kaybolana kadar her adıma büyük bir dikkat göstererek kalıbı tekrar edin.

Az önce yaptığınız şey, beyninizi yeni bir yöne yöneltmek­tir. Bir demiryolu makası gibi. Beyniniz ne zaman aciz ve kaynaksız hissetmeye doğru yönelse, "swish"iniz otomatik olarak düşüncelerinizi doğrudan kişisel güce giden yolun üzerine koyacaktır. Çevrenizdeki dünya sizi aciz hissetmeye ne kadar iterse beyniniz o kadar sizi kişisel güce döndürme alıştırması yapacaktır. Swish kalıbı, daha büyük becerileri­nizle temasa geçmeniz için bilinçaltı kaynaklarınızı organize etmenize onlara erişmenize yardımcı olur. Yeni kişisel gücü­nüzü nasıl ifade edeceğiniz yapılmayı bekleyen bir kişisel-ke-şif yolculuğudur. Siz o yolculuğu yaptıkça genişleyecek ve da­ha zevkli hale gelecek bir yolculuk. Beyniniz inanılmaz şey­ler yapabilir. Eğer pozitif, doruk performans bir yaşam isti­yorsanız, beyniniz bunu sağlamak için "swish" yapabilir.

Beyninizin Doğal Yeteneklerini Geliştirmek

Hepimiz, her birimizin içinde yaşayan inanılmaz potansiyeli gösteren öyküler duymuşuzdur. İşte bizim şu sıralardaki fa­vorilerimizden birkaçı. Yıllar önce genç bir öğrenci, ileri sevi­ye matematik sınıfında uyuyakalmış. Zille uyanınca tahtada birkaç karmaşık problem görmüş. Onları ödev olarak yap­mak için hızla kontrol etmiş ve bir sonraki derse girmiş. Haf­ta sonunda onları çözmeyi kafasına takmış. Ne kadar zor ol­duklarına hayret etmiş. Pazartesi geldiğinde sadece bir tane­sini tam olarak ve iki tanesini kısmen çözebilmiş. En iyisinin ders sırasında uyuduğunu itiraf etmek ve profesöründen yar­dım almak olduğuna karar vermiş. Profesörü ona, o problem­leri tahtaya henüz çözülememiş ilginç problemler olarak yaz­dığını söylediğindeki şaşkınlığını siz hayal edin.

Sınıf perdeleri çekilmiş ve arkada barok müzik çalıyor. Dil öğretmeni öğrencilere gülümseyerek ve başını sallayarak yavaşça ve net konuşuyor. Her birinin inceledikleri dilden gelen bir ismi ve kimliği var. Öğretmen bir soru sorduğunda öğrenciye cesaret verici bir şekilde bakıyor. "Cevabı tabi ki biliyorsun Paulo. Bütün hayatın boyunca burada yaşadın. Sadece geçici olarak unuttun. Şimdi bilgi geri geliyor, değil mi?" Ve çoğunlukla geliyor. Dr. Lozanov'un "Telkinopedisi" dil öğretmekte dünya çapında bir devrim yarattı ve öğren­mek hakkındaki temel fikirlerimizi sorgulattı.

Doktorlar ona, sahip olduğu hastalıkla yaşama şansının çok az olduğunu söylediler. Piyasada yeni bir ilaç vardı. Yar­dımcı olabilirdi ama sadece bir deney mahiyetindeydi. Sade­ce deneysel bir incelemenin bir parçası olmayı kabul ederse onu alabilirdi. Kabul etti. Yıllar sonra tamamen iyileşmiş olarak, "kontrol grubunda" olduğunu ve sadece bir şeker hapı aldığını keşfedecekti.

Bu üç sahnenin hepsi "plasebo etkisinin" örnekleridir. Plasebolar, içlerinde aktif hiçbir madde olmayan haplardır. Yeni ilaçların deneylerinde yeni ilaçların etkisinin ölçülebil­mesi için bir taban çizgisi işlevi görürler. İçlerinde genellikle sadece şeker ya da un vardır.

Plasebo aldıklarında, insanlar onu, kendilerine yardımcı olacak bir şey olduğunu anlayarak alırlar. Kimyevi hiçbir şey barındırmamasına rağmen kişilerin kayda değer bir bölümü gelişme gösterir ve buna "plasebo etkisi" denir. Pozitif deği­şim için kendilerini hazırlamışlardır ve beyinleri onları daha iyi yapar. Genç matematik öğrencisi örneğinde, öğrenci tahta­daki problemlerin ödev olduğunu düşünüyor ve sınıfındaki her öğrencinin çözebileceğine inanıyordu. Onların çözülebilir olduğuna inanınca, içsel kaynakları çözebilmesini sağladı. Yabancı dil öğrencilerinin durumunda ise, dili zaten bildiklerine inanı­yorlardı. Bir kelime ya da dilbilim noktası unutulduğunda, onun hemen akıllarına tekrar geleceğini varsayıyorlardı. Plasebo etkisinin klasik anlamında, hasta kadın, yeni deneysel ilacın ona yardım edeceğine inanıyordu. Ve bir anlamda etti do. Ona, hastalığıyla savaşmak ve sağlığına tekrar kavuşmak için kendi içsel kaynaklarına ulaşmasına yardım etti.

NLP'nin kurucuları Richard Bandler ve John Grinder "plasebo etkisi" hakkında varolan verileri incelemeye karar verdiler. Plaseboların yüzde 20 etkili olduklarını buldular. Bunun anlamı, deneysel ilaç testlerindeki hastaların yakla­şık yüzde yirmisinin, plasebo (hiçbir ilaç değeri olmayan bir hap) aldıktan sonra genellikle çok zor ya da tehlikeli hasta­lıklardan iyileştikleri anlamına geliyordu.

Şu andaki bilimsel tıbbi araştırma yaklaşımı plasebo etki­sini bertaraf etmek çünkü doktorlar ve bilim adamları, hasta­lar neye inanırlarsa inansınlar işe yarayacak olan ilaçlar arı­yorlar. Bu, gerçekten etkili yeni ilaçlar geliştirmek için ke­sinlikle en iyi yoldur ve bize penisilin ve çocuk felci aşısı gibi birçok "mucizevi ilacı" sağlayan bir yaklaşımdır.

Richard Bandler ve John Grinder'ın akıllarında başka bir hedef vardı o yüzden aynı veriye farklı bir açıdan baktılar. Plasebo etkisini, harekete geçirilmemiş doğal bir ihsan yete­neği olarak gördüler. Plasebo etkisi, beyinin, insan vücudunu iyileştirme ve belirli koşullar altında beklentileri aşma bece­risini gösteriyordu. İnanç, sıklıkla zor ya da çözülemez gözü­ken problemlerin üstesinden gelebilir. Soru bunu nasıl başa­racağımız olmuştur.

İlk olarak, Bandler ve Ginder bunu plaseboları doğrudan satarak başarabilecekleri konusunda aralarında şakalaştılar. Ne de olsa haplar, sadece bazı etkisiz maddeleri içereceği için gerçek bir ilaç olmayacaklardı. Her "Plasebo" şişesi, sa­tın alan kişiye kapsüllerin sağlık kazandırıcı hayal etmeleri­ni ve arzulanan sonuçlara ulaşılana kadar her birkaç saatte şu kadarını almalarını söyleyen bir prospektüs ile birlikte sa­tılacaktı. Plasebo sahiden de yüzde yirmi ölçüsünde başarılı olduğu şeklinde reklam edilebilirdi. FDA'nın tepkisini ve Plasebo'yu yasaklamak için uluslararası bir çabayı kafala­rında canlandırdıklarında hayal güçleri coştu.

Hayal uçuşları eğlenceli olabilirler ve ayrıca beklenmedik ve çok verimli yollara yöneltebilir ve farklı sorular sormamı­za yol açabilirler. Matematik öğrencisi "ödev" problemleri üzerinde çalışmaya başladığında zihninde hangi öz-imge var­dı? Dil öğrencisi kendisini, öğrendiği yeni dilin anadili oldu­ğunu düşündüğünde ve bir kelime ya da deyişi sadece geçici olarak unuttuğuna inandığında başka türlü ulaşılmayacak olan anılara ulaşabilir. Hasta kadın deneye katıldığında, bü­yük ihtimalle ilaç hastalığını başarıyla iyileştirirken kendisi­nin gittikçe daha sağlıklı olduğunu öngörmüştür. Plasebo işe yaramadığında nasıl işe yaradığını tam olarak bilemesek de, neyi düşündüğümüzü, nasıl düşündüğümüzü ve neyin müm­kün olduğu hakkındaki inançlarımızı etkilediğini biliyoruz. Swish kalıbı bunu hızla ve kolayca ve plasebodan çok daha güvenilir bir şekilde yapmanın bir yolunu sunuyor. Ne de ol­sa, plasebo alan birçok insan karamsar olmaya, kendilerini düşüşte ya da aptal ya da hasta olmaya devam eder bir şekil­de görmeye devam etmektedir.

Sıradaki alıştırmada, plaseboların doğası hakkındaki NLP anlayışlarımızı, aynı şeyi başaracak yeni bir teknik ya­ratmak için kullanmak istiyoruz: neyi düşündüğünüzü, onun hakkında nasıl düşündüğünüzü ve neyin mümkün olduğu hakkındaki inançlarınızı etkilemek.

Uygulama:42

Konu: Bir Doruk Performans Deneyi Yaratmak

Bu alıştırma yine Richard Bandler'ın Karar İmha Edicisini Kullanmaktadır. 36. Alıştırmada onu, kendinize hayatınız boyunca sürecek sağlam pozitif bir zihinsel tavır vermek için kullandınız. Bu sefer onu, güçlü doruk performansınızı, ondan şu anda faydalanabilmek için geçmişteki anılarını­zın içine koymak için kullanacaksınız. Başlamadan önce, On birinci Bölümde yarattığınız pozitif tavır izini hatırla­mak için bir an durun. Onu tam olarak yeniden deneyledik­ten sonra geçici olarak bir kenara koyun.

Doruk Performans Anısı. Geriye bakın ve hayatınızın pozitifçe özel bir zamanının, doruk performansı yaşadığınız

bir zamanı bulun. Bu, büyük bir yaratıcılığa ya da parlak bir kavrayışa ya da sıra dışı bir konsantrasyon ya da ısrar­cılığa sahip olduğunuz bir zaman olabilir. Bir sporda, okul­da, çalışırken ya da evinizde ailenizleyken olmuş olabilir. Önemli olan, "dorukta" olduğunuz bir zaman olmasıdır. Çok hoşnut olduğunuz inanılmaz bir performans verdiği­niz. Böyle bir tanesini bulduğunuzda onun içine girin ve o zaman gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve o özel duyguları tekrar hissedin. Onu, sanki şu anda başınızdan geçiyormuş gibi yeniden deneyleyin.

Sıradan Anı. Şimdi, basit bir telefon konuşması ya da bahçenizde çalışmak gibi, hayatınızı kayda değer bir biçim­ de etkilemeyen sıradan bir anıyı düşünün.

Doruk Performans Anısının Althiçemleri. Sizde bu hali yaratan doruk performans anısında hangi altbiçemlerin farklı olduğunu bulmak için bu iki anıyı karşılaştırın. Görüntüleri, sesleri ve duyguları yeniden deneyimlerken, bu özel deneyimin bir filmini yapacağınızı hayal edin. Sine­masal özelliklerine dikkat edin: yeri, büyüklüğü, parlaklığı, görsel ve işitsel detayların zenginliği vs. Hızlı bir liste ya­pın. Bu, beyninizin, hayatınızda" o kadar iyi performans gösterdiğiniz zamanını kendine özgü kodlama biçimidir.

Pozitif Zihinsel Tavrı Eklemek. Şimdi, 38. Alıştırmada yarattığınız pozitif tavır izini ekleyerek doruk performan­sınızı şarj edeceğiz. O yeni izi yarattığınızda ona, hayatınızın geri kalanından daha büyük, daha cesur, daha gerçek ve daha önemli olan bir gerçek yaşam deneyiminin özelliklerini vermiştiniz. Doruk performansınızı yeniden deneylemeye başlayın ve bu sefer ona bu aynı görsel ve işitsel özellikleri ekleyin. Doruk performans anınızın daha büyük, daha cesur, daha gerçek ve daha önemli hale gelmesini izleyin. Bir "do­ruk performans/pozitif tavır" yaratmak için pozitif tavrınızı sıra dışı bir performansınızla birleştiriyorsunuz.

Geleceğe Dair Planlama. Bu bilgiyi inanılmaz şeyler yapmak için kullanabilirsiniz. Bu ruh, halini, bir daha su­nuş yaptığınızda deneyleseydiniz ne olurdu? Ya da ne za­man bir başkasının sizin en iyi halinize ihtiyacı olduğu za­man bu an tamamen aklınıza gelseydi? Ve ya ailenizle ya da arkadaşlarınızla geçirdiğiniz o özel zamanlar?

Zaman İçinde Yolculuk Yapmak. Şimdi, bu yeni ruh halini, geçmişteki anılarınızı bugününüz ve geleceğiniz için şarj edilmiş kaynaklara dönüştürmek için kullanabilirsiniz. Bu doruk performans/pozitif tavın aklınızda ve vücudunuz­ da tutarken, onunla beraber vücudunuzun dışına süzüldüğünüzü ve zaman çizginizin tepesinde geçmişinize gittiğinizi hayal edin. Bu inanılmaz kaynak, geçmişinizin neresinde ol­saydı geçen yıllarınızda dramatik farklar yaratırdı? Böyle bir yer bulun ve bulduğunuzda zaman çizginizde, bu kaynağa ih­tiyacınız olmasından hemen önceki yere girin. Şimdi, bu ina­nılmaz kaynağın, geçmişteki anılarınızı olağanüstü kaynak dolu anılara nasıl dönüştürdüğünü fark ederek zamanda hız­la ileriye doğru seyahat edin. Bugüne vardığınızda, kendinizi bu kaynakla beraber geleceğe doğru giderken izleyin.

 

Birçok insan, bu işlemi ya aynı anıyla ya da bir başka anıyla tekrar ederek daha da fazla fayda sağlarlar. Bu işlem­le, geçmişinizi ve geleceğinizi dakikalar içinde kelimenin tam anlamıyla yeniden programlayabilirsiniz. Onu, ne zaman ha­yatınıza yeni bir tavır, duygu ya da bir mükemmellik hali ek­lemek isterseniz kullanın. Biz, her ikisini de yapmaya zaman ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Doruk performans yanınızda ol­duğunda, hayatınızı çok daha doyasıya yaşayacaksınız.

Doruk performansın sadece bir hayal değil, gerçek bir ola-«ılık olduğunu bildiğimizde şu soruyu sorabiliriz, doruğunda ne var? Bir şey için, neden önemli olduğunu unuta­cak kadar büyük bir odaklanma ve vahşi bir kararlılıkla gayret etmek insan doğası gibi gözükmektedir. En iyimiz olma­mız, yapabildiğimizin en iyisini yapmamız ve olabildiğimiz her şey olmamız için çevremizden gelen sürekli teşviklerle, bazı insanların, ister sporda, işte, politikada ya da eğlence sektöründe olsun, doruğun, olunmaya değer tek yer olduğuna ikna olmasına şaşmamak gerekir. Bütün enerjileri, en yük­sek doruğa çıkmaya odaklandığı için ona ulaşmayı başara­madıklarında, kıl payı bile başaramamış olsalar, bunu büyük bir kişisel başarısızlık olarak görürler. Başarılı olduklarında ise, her televizyon yorumcusunun dudaklarındaki sıradaki soru şudur, Orada ne kadar kalabilecekler?

Dağ dorukları ile doruk performans arasındaki kıyaslama­mıza dönersek, bir dağ doruğuna ulaşmanın, tıpkı bir kariyer doruğuna ulaşmak gibi çok çaba gerektiğini fark edebilirsiniz. Ona ulaştığınızda, sahiden hak ettiğiniz bir başarıdan ve tat­minden gelen bir keyif duygusu vardır. Ve sonra? Her yöne doğru bakarsınız. Manzaraya bakarsınız. Eğer arkadaşlarınız­la birlikteyseniz manzarayı ve heyecanı paylaşırsınız. Zaferi­nizi bile haykırabilirsiniz. Eğer kameranızı yanınızda getirdiyseniz olayı kaydedersiniz. Onun zevkini çıkardıktan sonra, bir­çok farklı doruk olduğunu ve bir sonraki doruğa tırmanmak için genellikle önce aşağı inmeniz gerektiğini fark edersiniz. Ayrıca doruğun yaşanacak değil, ziyaret edilecek bir yer oldu­ğunu da fark edebilirsiniz. Doruk kavramı, ister kayalardan ister insani başarılardan yapılmış olsun, yamaçtan ya da orta­lardan ya da yukarıya doğru yolun üçte ikisinden farklıdır. Do­ruk, neyin doruk olmadığına kıyasla yaratılır ve her dağda, oransal olarak doruktan çok "doruk olmayan" vardır.

Yine de bazı insanlar kariyerlerini ve mutluluklarını ka­lıcı mükemmellik doruğu fikri çevresinde inşa etmeye devam ederler. Doruğun bu şekilde idealleştirilmesi onların, mutlu olmak için hayatlarındaki her şeyi mükemmel bir düzene oturtmaları gerektiğini düşünmelerine yol açar. Ellerinin al­tında yalnızca mükemmel bir ev, doru bir araba, tatmin edici ilişkiler, kendilerini gerçekleştirdikleri bir iş, zor bir proje, etkili bir yönetici asistanı, elde dikilmiş takım elbise, son de­rece üretken sabah toplantıları ve mükemmel bir kapuçino olursa, her şey harika olacaktır. Bunların hepsini elde ettik­lerinde dorukta olacaklar ve o zaman da gerçekten, kalple­rinden gelerek ve tamamen mutlu olacaklardır.

Sadece doruğu kutlayarak, hayatlarının geri kalanını do­ruğa giden bıktırıcı bir külfete dönüştürebilirler. Buna ilave­ten, gerçek mutluluk, bir şeyler yanlış gidene, fotokopi maki­nesi bozulana, bilgisayar çökene ya da bir tartışma çıkana ya da kapuçino makinesi bozulana ya da mükemmellik doruğu vizyonlarını bozan herhangi bir kusur devreye girene kadar sadece kısa bir süre sürecektir. Öyleyse belki yirmi dakika katıksız mutluluğu yaşarlar. Ve sonra, bütün zamanlarını çalışmaya, kurmaya ve her şeyi olmasını gerektiğini düşün­dükleri gibi olmaları için yeniden düzenlemeye ayırmaya ge­ri dönmek zorundadırlar. Mükemmel olmayan bir hayat dağ­larını tırmanmaya bir daha başlamaları gerekmektedir. Bunların hepsini, önlerindeki iki ya da üç yıl içinde o mü­kemmellik doruğuna tekrar çıkmak ve böylece bir yirmi daki­ka daha gerçekten mutlu hissetmek için yaparlar.

O zaman da belki o dağa çıkmanın alternatif bir yolu vardır. Belki dünyada ne olursa olsun mutlu olmak mümkün­dür. Belki mutluluğun başkalarının ne yapıp ne yapmadıkla­rına ya da bir kişinin neye sahip olup olmadığına bağlı olma­ması mümkündür. Belki ne olursa olsun mutlu olmak müm­kündür. O zaman, mükemmel eve sahip olmayı başarabilir­seniz, zaten mutlu olduğunuzdan dolayı daha da mutlu olabi­lirsiniz. O zaman eğer tatmin edici bir ilişki kurarsanız daha da mutlu olabilirsiniz. Uçup gidici birkaç anda mutlu olmak için çabalamaktansa, hayatınızın doyasıya yaşanmasına sü­rekli olarak ilavelerde bulunabilirsiniz.

Bu gerçekten mümkün müdür? Eğer isterseniz mümkün­dür. Bu, hayatınızın geçip gitmesi yerine deneyimlerinizi yönetebilmeyi öğrenmek demektir. Başınızdan geçenleri, daha pozitif ve anlamlı yollar bulmak için istediğiniz yolla değer­lendirmek anlamına gelir. Bu, "kötü günleriniz" olmayacak anlamına gelmez. Sadece sizin değil günün "kötü" olacağı an­lamına gelir. Körce iyimser olmanız gerektiği anlamına gel­mez. Kendi içsel ortamınızı, başarının, doruk performansın ve mutluluğun birlikte var olabildiği ve hatta birlikte büyüye-bildiği bir dünya yaratmanın sorumluluğunu üzerinize al­mak anlamına gelir.

Eğer bunu yapmayı arzularsanız her şeyi bir anda halle­den tekniklerin olmadığını bilmeniz gerekmektedir. Buna, hayatınızın basit, günlük ve sıradan olayları hakkında nele­rin hoşunuza gittiğini fark ederek başlayabilirsiniz. Onlar hakkındaki neyi saklamak ve hatırlamak istiyorsunuz? Kah­venin kokusunda, ipeğin dokusunda, garsonun gülümseme­sinde ya da bir rezervasyon görevlisinin sabrında ne hoşunu­za gidiyor? Deneyiminize, bir çocuğun sizin için çizdiği bir resme bakarmış gibi bakın. Onun içindeki hediyeyi bulun. Takdir edilmeye değer olanı bulun.

Bunu bir süre denedikten sonra, dikkatinizi hayatınızın daha zor bir parçasına yöneltin. Kazanıyor da kaybediyor da olsanız yaptıklarınıza büyük bir dikkat gösterme alıştırmaları yapın. Rakibinizde neyin takdire şayan olduğunu bulun. Bunu yapabildiğinizde, hayatı ciddi oynamak için yeteri ka­dar hafife alan ruh haline ulaşmış olacaksınız. Kendinize karşı cesaret verici ve diğerlerine karşı nazik olmanızdan ötürü duyularınız açılmış ve gevşemiştir. Kuşkusuz kendini­zi onlara doğrudan konsantre olmadan başkalarının becerile­rini ediniyor bulacaksınız. Çok daha sık kazanmanız ve bu­nun deneyiminizin merkezi olmadığını bilmeniz büyük bir olasılıktır. Bu, doruğun ötesinde ne var sorusuna bir cevaptır.

Geleceğinizi Kafanızda Canlandırmak

Doruk performansı aktif, katılımcı bir süreç olarak deneyle­diniz. Genel performansınızı yükselttiğinizde bu yeni en dü­şük seviyeniz haline gelir. Atletlerin yaptığı kendi-kendileriyle kıyaslamaları hatırladınız mı? Bu kitabın başından beri ne kadar yol kat ettiğinizi takdir edin. Eğer bu noktaya kadar olan bütün NLP alıştırmalarını yaptıysanız motivasyonunu­zun kontrolünü elinize almış, misyonunuzu netleştirmiş ve geliştirmiş, geleceğinizi programlamış, kendinizle ve .diğerle­riyle daha iyi ilişkiler geliştirmiş, pozitif bir zihinsel tavır ya­ratmış ve doruk performansınızın daha fazlasına ulaşmayı öğrenmişsinizdir ve bu da oldukça büyük bir şeydir.

Bunu bir adım daha ileriye götürelim. Chicago Üniversi­tesi psikoloğu Mihalyi Csikszentmihalyi'nin "Akış Deneyi­mi"3 dediği şeye geçelim. Bu, her şeyin siz çaba göstermeden olması ve zamanın genişlemesi anlamına gelir. "Akış," (flow) spor figürlerinin "doğru alanda olmak" dediği şeydir. Topun büyük gözüktüğü ve onlara gelirken yavaşladığı ve bütün gün yorulmadan koşabilecek gibi hissettikleri zamandır. Caz müzis­yenlerinin, "havada olmak" dedikleri şeydir. Keith Jarret bu zihin halini o adar iyi bilir ki onu deney­lemeden konsere çıkmaz.

NLP becerileriyle, akış deneyimini araştırdık. Akışın, in­sanların bütün dikkatlerini ellerindeki işe verdiklerinde or­taya çıktığını keşfettik. Daha olağan bilinç hallerinde insan­lar, ya kendilerini geriye çekerler ya da çevrelerindeki şeyler tarafından dikkatleri dağılır. Akışta, bütün dikkat yapılan işe verilir. "benlik," yapmanın içinde kaybolur. Golf sopası ve golfçü tek bir bütün olur. Müzisyen, kendisinin müziği çaldı­ğı kadar müziğin de kendisini çaldığını deneyimler.

Akış ruh halinin endişelerden arınmış, her şeyin yapılabil­diği bir hal olduğunu bulduk. İnsanlar Akış ruh halindeyken "büyük resmi" görmüşlerdir ve ondan özgürleştirici bir pers­pektif geliştirmişlerdir. Zihinleri özgürdür ve yaratıcılıkları­nın ve yeteneklerinin gitmesi gereken yere gitmelerine izin ve­rebilirler. Ve bu tavır sayesinde de büyük başarılara ulaşırlar. Ayrıca, bütün büyük başarılara imza atmış kişilerin yola çıkıp hareket ettiği doruk performanstadırlar. Sıradaki NLP alıştır­ması size aynı bakış açısını kazandırmak için tasarlanmıştır.

Uygulama:43

Konu: Sınırsız Başarı İçin Bakış Açınızı Özgür Kılmak

Kendiniz Hakkındaki Farkındalığınızı Fark Edin,

Rahat bir yer ve zaman bulun ve tamamen şu anda ve bura­da olarak başlayın. Vücudunuzu, derinizin, hissini ve san­dalyeye, masaya ve hatta bu kitaba dokunan bölgelerinizi fark edin. Şimdi, kendiniz hakkındaki farkındalığınızın normal olarak vücudunuzun neresinde ikamet ettiğini fark edin. Örneğin, kendinizi daha çok zihninizde mi yoksa göğ­sünüzde mi ya da karnınızda mı hissediyorsunuz? Farkındalığınızın çevrede dolaşmasına izin vererek deneyler ya­pın. Değişimleri fark edin.

Vücudunuzun Dışına Süzülün. Farkındalığınızın yük­selmeye ve vücudunuzun dışına çıkmaya başladığını hisse­din. Yakında kendinizi kolayca vücudunuzun tepesine doğ­ru süzülürken hissedebilirsiniz. Kendinizi ve odayı aşağıda büyük bir detay zenginliği içinde görebildiğinizi hayal edin.

Yükselin. Şimdi, kendinizin tavana yaklaşana kadar da­ha da yukarıya süzülmesine izin verin. Sonra, bir sonraki ka­ta ya da binanın çatısına, içinde bulunduğunuz binanın ve onu çevreleyen bölgenin kuşbakışı bir görüntüsünü görene kadar yükselin. Sonra, yeryüzüyle ilişkiniz kesilirken ve nehirlerle diğer doğal coğrafi şekilleri ve şehirleri görürken hızınızın iv­me kazanmasına izin verin. Kendinizin bulutların arasından, ülkelerin şekillerini görünceye kadar daha da yükseklere yük­selmeye devam ettiğini hissedin. Yakında hem okyanusları hem de uzayın karanlığında süzülen ihtişamlı yeryüzünü gö­rebileceksiniz. Güneşi ve onu çevreleyen mücevher parlaklığındaki yıldızları görün. Tepesinde bulutlar gezinirken dünya­nın özünü görün. Bu sizin eviniz. Bu görüntüyü zihninize yer­leştirin. Sınırları olmayan o dünyayı görün. Onun aslında tek bir dünya olduğunu görün. Bir gün bu manzarayı bir uzay is­tasyonunun penceresinden görebilirsiniz.

Bu Bakış Açısını Kullanın. Bu bakış açısından, önü­nüzdeki büyük mavi gezegenin yüzeyindeki o kadar küçük gelen vücudunuzu göremezsiniz bile. Şimdi o kişinin sahip olduğu bir problemi düşünün ve onu bu bakış açısından de­ğerlendirin. Bu konum o kişiye bir çözüm için olan araştır­masında hangi kavrayışları ya da olasılıkları sunuyor? Bu bakış açısının faydasını istediğiniz kadar keşfedin ve öğren­diklerinizi yanınıza almaya unutmayın ki daha sonra o ge­zegenin yüzeyindeki o kişiye sunabilesiniz.

Alçalın. Şimdi alçalmaya başlayın, dünyaya gittikçe da­ha yaklaşın. Önce kıtaların şeklini görebileceksiniz, sonra yaşadığınız bölgeyi ve sonunda da kendi bölgenizi ve mahallenizi. En son olarak, binanıza yaklaşacaksınız. Çatıdan aşağı inin ve kendinizin hemen tepesinde biraz dinlenin.

2. BÖLÜM: BÜYÜK RESİM-ZAMAN

Zaman Çizginizi Görün. Gözlerinizi birkaç defa kırpış­tırdığınızda zaman çizginizi hemen aşağınızda görmeye başlayabilirsiniz. Geçmişinizi ve oturmuş vücudunuzdan hangi yöne doru uzandığını fark edin. Sonra geleceği ve git­tiği yönü fark edin.

Geleceğe Doğru Seyahat Edin. Zaman Çizginizin üze­rinden geleceğinize doğru seyahat etmeye başlayın. Seya­hat ederken, daha önceki alıştırmalarda zaman çizginize yerleştirdiğiniz sizle karşılaşabilirsiniz. Şimdi, seyahat et­meye devam ederken, bu hedefe ulaşmanın geleceğinizde nasıl geliştiğini görebilirsiniz. Başarı ve tatmin hissinizi gö­rün. Şimdi geleceğinizin daha da ilerilerine bakın ve bu he­defe ulaşmış olmanın diğer başarıları nasıl mümkün kıldı­ğını görün. Daha iyi bir yaşam içinki bu fırsatlara bakın.

Gelecekteki bir deneyime dalmak isteyebilirsiniz ve onun içine girdiğinizde ve ona dokunduğunuzda gelecekteki bu harika duyguların bazılarının sizin içinize geçecektir. Bu duygular, size. Hayallerinizin bir gün gerçekleşeceğini ha­tırlatma vazifesi görebilirler. Hayallerinizin bir gün gerçek­leşeceğinden doğan gittikçe artan bir tatmin duygusu için­de olarak, zaman çizginizin tepesinden geleceğinizin daha ilerilerine daha hızlı gidebilirsiniz.

Sonu Keşfedin. Eğer zaman çizginiz, arzuladığınızdan daha önce bitiyorsa, onun kontrolünü elinize alabilir ve ge­leceğinizi sağlık ve mutluluk dolu yüzlerce yıla uzatabilir­siniz. Zaman çizginizin en son anına kadar üretken ve do­yurucu bir hayat görebilirsiniz. Zaman çizginizin en sonun­da ne göreceğiniz hiçbirimiz için bilinir değildir. Bazıları bir kapı olduğunu, bazıları ateşten bir duvar olduğunu ve bazı­ları da titrek, kutsal bir ışık varlığı olduğunu söylerler. Ne­yin temsil edildiğini bulursanız bulun, onu kabullenin ve ondan ne öğrenebileceğinizi keşfedin.

Yaşlılığınızdaki Bilgeliğinizi Görün. Otuz yaşından sonra yüzümüzdeki çizgilerin, yaşamımızda seçtiğimiz yolla­rın çokluğunu yansıtmaya başladıkları söylenir. Zaman çizgi­nizin sonuna bakın ve olacağınız bilge kişiyi görün. O bilge yü­ze derinlemesine bakın ve kendiniz için planladığınız deneyim zenginliğini görün ve kendinizin en yaşlı ve en bilge vücut bul­muş hali size özel bir mesaj ya da işaret vermek isteyebilece­ğinden dolayı onu dikkatle dinleyin ve gözleyin. Onu tam ola­rak anlamasanız bile cevap karşısında çok saygılı davranın ve bu yaşlı bilge kendinize mesaj ve karşılaşma için teşekkür edin.

Hayatınızı Gözden Geçirin. Kişisel tarihinize bakın ve deneyimlerinizi gözden geçirin. Hayatınız tam olarak gözden geçirmek için kendinize izin verin. Bu hayatın, gerçekten ya­şamak istediğiniz hayat olmuş olup olmadığını kalbinizle ve aklınızla düşünün. Çok az insan, bilinçaltında yaşamayı planladıkları hayatın tatmin edici ve buna değer olup olma­dığını, özellikle de geçmişe bakarak bulmaya zaman ayırır. Bunu tamamlamak için gereken bütün zamanı ayırın.

Arzuladığınız Değişiklikleri Yapın. Eğer zaman çizginizde değişiklikler yapmak istediğinizi ya da buna ih­tiyacınız olduğunu hissediyorsanız, bilinçaltı aklınızın size yardımcı olmasına izin verin. Gelecekteki tarihinizi bir si­sin ya da buğunun kaplamasına izin verin. Bilinçli dilekle­rinizin ve arzularınızın, bu sisin içinde bilinçaltı zihninizin bilgeliğiyle birleşmesine izin verin. Sisin içinde zaman çiz­ginizden parlayarak gelen değişik renkler ya da şimşekler görürseniz, köklü değişikliklerin yapıldığını sezebilirsiniz. Bu işlemin kendini ne kadar çabuk tamamladığına şaşıra­caksınız. Ve yeni zaman çizginiz, yeni hayatınız size göste­rildiğinde zevkten uçacaksınız.

Bugüne Geri Dönün. Şimdi zaman çizginizin üzerin­den bu güne doğru seyahat edin. Bunu yaparken, yeni gele­ceğinizi gözden geçirmek isteyebilirsiniz. Gözden geçirirken bugüne doğru geri giden yolda daha fazla yeni seçenekleri içinize alın ve deneyleyin.

Geçmişinize Bakın. Bu ana geldiğinizde geçmişinize bakmak için biraz zaman ayırın. Sizin varlığınızı önceden tahmin eden daha genç bir sizi görün. Sonra geleceğe bakın ve olmayı dört gözle beklediğiniz gelecekteki "siz"i görün. Gelecekteki "siz"in bunu gerçek kılmanız için size güvendi­ğini unutmayın. Şimdi, tekrar bugündeki vücudunuzun içi­ne girin. Bütün yeni öğrenimlerinizi kendinizle beraber ge­tirin. Derin derin nefes alın. Parmak uçlarınızı ve ayakları­nız hissedin ve gözlerinizi açın.

Tırmanmak İçin Daha Yüksek Doruklar

NLP’nin kurucularından John Grinder her sene "yeni bir oyun" dediği bir şeyi öğrenmek için zaman ayırır. Bir sene bu akrobatik uçaklar uçurmaktı, bir diğerindeyse vahşi doğada hayvanların izini sürmek ve avlamak için onlara yaklaşmaktı. Ve bir yıl da teknik dağ tırmanışıydı. John tipik bir şekilde, bu­labildiği en iyi eğitmeni arardı. Alanında dünyanın en başarı­lı kişilerinden biri, bir mükemmellik modeli olan birini buldu. Bu dünya çapındaki dağcı az sayıdaki öğrenciye ders veriyor­du. Haftalar boyunca sporun teknik ve güvenlikle ilgili yönle­rini incelediler ve birçok tırmanış yaptılar. Kurs sona erdiğin­de eğitmen öğrencilerine daha ileri seviyede derslerin de oldu­ğunu ama o derse yazılabilmek için performanslarının değer­lendirileceği en az bir tırmanış yapmaları gerektiğini bildirdi

Tırmanış için belirlenen günde öğrenciler kararlaştırılmış saatte geldiler. Orada, eğitmenin geç kalacağını ve tırman­maya onsuz başlamalarını söyleyen kişilerle karşılaştılar, Rota uzun ve zorluydu ve dersler sırasında öğrendikleri bü­tün becerileri uygulamayı gerektiriyordu.

Saatler süren yorucu tırmanışın sonunda her öğrenci, aşağıdan tırmanışın son aşamasıymış gibi gelen aşamaya geldiler. Her biri, bu aşamaya geldiklerinde dağın karşıların­da uzanmaya devam ettiğini gördü. Öğrencilerinden gizlenen öğretmen, her öğrencinin, tırmanışın bitmediğini fark ettiklerindeki yüzünü dikkatle inceledi. Birçoğu, daha yapacakla­rı şeyler olduğunun hayal kırıklığıyla iç geçirdi. Ama birkaç tanesi de ulaşılacak yeni yükseklikler olduğundan dolayı yu­karıya şevkle ye dört gözle baktılar ve eğitmenin, ileri sevi­yedeki kursuna kabul ettiği öğrenciler bunlar oldu. Dünya­daki (ve kendi içlerindeki) daha yüksek doruklara çekilen in­sanlarla birlikte tırmanmak istiyordu.

Öğrendiklerinizin Tekrarı

Bu bölümde size, doruk performansa ulaşmak ve başkaların­da bir doruk performansa ilham vermek için kullanabileceği­niz bazı teknikler verildi.

Bu bölümde tam olarak şunları nasıl yapabileceğinizi öğ­rendiniz:

Swish tekniğiyle kişisel güç duygularını kazanmak ya da yeniden kazanmak

Karar İmha edicisini kullanarak doruk performansı anı­larınızın arasına yerleştirmek

Mutluluk, başarı ve kendini takdir için bir temel inşa etmek

Doruk performans ruh halinizin daha fazlasına erişebil­mek için bakış açınızı özgür kılmak

Tırmanılacak doruklar açısından düşünüş biçimindeki sınırlamaları ve fırsatları görmek

Gerçek şudur ki, bu kitap boyunca size, bütün alanlardaki performansınızı arttıracak olan özellikleri sistematik olarak geliştirmenize yarayacak olan teknikler verildi. İlk iki bölüm, NLP’nin yeni düşünce süreçleri için zihninizi hazırladı. Üçün­cü ve Dördüncü Bölümler karşı konulamaz bir gelecek yarattı. Beşinci ve Altıncı Bölümler o karşı konulamaz geleceğini iliş­ki becerileriyle bağladı. Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Bö­lümler geçmiş anılardan doğan sorunları temizledi ve kendine güven ve özgüven için uygun zemini hazırladı. Son olarak, bu son bölümler size, kendiniz için yeni fırsatlar yaratmak için nasıl bütün hayatınıza yayılan tavırlar inşa edeceğinizi öğretti.

Şimdi, kitabın sonuna doğru gelmişken bir an durmak ve size, sayın okuyucumuz ve gezginimize bu yolculuğa bizimle birlikte çıktığınızdan dolayı saygıyla anmak istiyoruz. Si­zinle kişisel olarak tanışmadık ama sizi tanıyormuşuz gibi hissediyoruz. Siz bizimle aynı soydan bir ruhsunuz. Bunu birçok nedenden dolayı hissediyoruz. Bu yolculuk boyunca sizden birçok şey istediğimizi biliyoruz. Baştan beri çok aktif bir katılımınızı talep ettik. Büyük ihtimalle sıklıkla uzun za­mandır sahip olduğunuz inançlarınızın bazılarına meydan okuduk ama yine de bizimle birlikte kaldınız. Size yeni fır­satlar dünyaları sunduk ve siz, onları keşfetmenin meydan okumasını kabul ettiniz. Herhalde bu maceraya nasıl olacağı hakkında şu anda deneylediğinizden çok farklı bir beklentiy­le başlamıştınız. Umarız size, NLP'ye ve çok başarılı kişilerin zihinlerinde bulduğumuz becerilere ve farklılıklara kapsam­lı bir giriş sunarak çabalarınızın ve dikkatinizin karşılığını kat kat fazlasıyla ödemişizdir.