Kurumdaşlık nedir?
Kurumdaşlık (Çalışan Olma Bilinci) yeni bir kavramdır. "Çalışan" kavramı, "işe alınmış" kişiyi tanımlar.
Hem elemanlar hem de yöneticiler, liderler işe alınmış kişiler olduğu için liderlik, Kurumdaşlığın bir unsuru olarak düşünülebilir.
Kurumdaşlık bilinci aşağıdaki kavramlarla karşılaştırılabilir:
Vatandaşlık bilinci
İyi bir vatandaş olmanın gerektirdikleri
Ortaklık bilinci
İyi bir ortak olmanın gerektirdikleri
Meslektaşlık bilinci
İyi bir meslektaş olmanın gerektirdikleri
Arkadaşlık bilinci
İyi bir dost olmanın gerektirdikleri
Kardeşlik bilinci
İyi bir akraba olmanın gerektirdikleri
Aynı şekilde:
Kurumdaşlık bilinci
İyi bir çalışan olmanın gerektirdikleridir.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette çalışanlardan istenenler
Bir şirketteki bütün çalışanların ellerinden gelenin en iyisini yapmaları ve "takımdaki iyi oyuncular" gibi performans gösterebilmeleri için, kendilerinden ne istendiğini ve ne beklendiğini net bir şekilde anlamaları gerekir.
Bu istek ve beklentiler, ilke olarak, futbol oyuncularından ve diğer "takım oyuncularından" beklenenlerden farklı olmamalıdır.
Her çalışan, şirketin başarısına aktif olarak katkıda bulunmalıdır.
Bunu sağlayabilmenin ön koşulu, başarı kriterlerinin belirlenmesidir.
Bireylerin, kendi başarılarına, departmanın başarısına ve şirketin başarısına yapacakları katkılar da net bir şekilde ortaya konulmalıdır.
Genel olarak her çalışandan;
Hem departmanda hem de şirkette bir takım ruhunun yaratılmasına katkıda bulunması,
Hem bir birey olarak hem de profesyonel bir çalışan olarak gelişim için çaba göstermesi,
Moral ve fiziksel açıdan en iyi düzeyde bulunması,
Departman ve şirkette üstlendiği rolü yapabilir olması ve yapmak istemesi istenmeli ve
beklenmelidir.
Aşağıdaki cetvel çalışanların yeterliliği bakımından onlardan beklenenleri tanımlamak için kullanılabilir.
Yeterlilik kavramı bilgi, beceri, tutum ve davranışları kapsamaktadır.
Yeterlilik hem yapabilir olmayı hem de yapmak isterneyi içerir.
Bir çalışan, işini etkin şekilde yapabilmek için gerekli becerilere sahip ise yapabilir demektir.
Bir çalışan kendisi ve şirketinin yararı için elinden gelenin en iyisini yapmaya istekli ise yapmak istiyor demektir. Bu onun, özdeğer ve motivasyon düzeyinin yüksek olduğunu ve sorumluluk duygusu taşıdığını gösterir.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette, ''Yapabilir/ yapmak istiyor" cetveli, sonuçlarıyla birlikte dört farklı durumu yansıtır:
1. Yapmak istemeyen ve yapamayan
Çalışan işten çıkarılır, başka bir işle görevlendirilir ya da kendine başka bir iş bulması tavsiye edilir.
2. Yapabilen fakat yapmak istemeyen
Çalışan motive edilir, manevi açıdan desteklenir veya kendisinden işine olan tutumunu değiştirmesi istenir.
3. Yapamayan fakat yapmak isteyen
Çalışana eğitim ve öğretim olanağı sağlanır, gerekli yardım ve destek eşliğinde kendi
yeterliliğini denemesine olanak verilir.
4. Hem yapmak isteyen hem de yapabilen
Çalışana sorumluluk, hareket özgürlüğü ve yeni görevler verilir. Çalışan ödüllendirilir.
Takımdan talep edilenler
İnsanlar hayatta yapmaları gerekenlerin çoğunluğunu, başkalarıyla birlikte, yani bir takım içinde yapmak durumundadırlar. İş hayatında, futbol sahasında ve ailede durum böyledir.
Bir başka deyişle, bir şeyler elde etmek için, başka insanlarla birlikte "oynamanız" gerekir. Başka insanlarla birlikte oynamak için de "takım çalışması yeterliliği"ne sahip olmalısınız.
Her oyuncu;
Birlikte çalıştığı insanları anlamayı öğrenmelidir,
Kendi gücünü tanımalı ve takımın başka üyeleri üzerindeki etkilerini bilmelidir,
İç çatışmalardan ve temel çelişkilerden uzak bir şekilde sonuç üreten bir takımda rol almayı
öğrenmelidir,
Enerjisini gerçek "mücadeleyi" kazanma yönünde harekete geçirmeyi öğrenmelidir.
Bir futbol takımında işbirliği konusundaki isteklilik, oyuncuların teknik becerileri kadar önemlidir.
Aynı şekilde yüksek düzeyde takım performansı elde edilebilmesi için yönetici ve çalışanların profesyonel becerilerinden çok daha fazlası gerekmektedir. Birlikte mücadele etmek ve kazanmak için hem yetenek hem de isteğin bulunması şarttır.
Takımın sonuç üretmesi gerekiyorsa doğru araçlar ve donanım bulunmalıdır. Bundan başka, çalışanlar da doğru tutum ve davranışlara ve gereken yeterliliğe sahip olmalıdır. Son olarak sorumluluk ve görevler uygun şekilde dağıtılmalıdır.
Bu anlatılanlar en temel ve bilinen konular olarak görülebilir. Ancak pratik hayatta gerçekleştirilmeleri zordur. Bu zorluk takımın elde edeceği sonuçlar bakımından, takım çalışmasının önemini anlama konusunda insanların yeterince istekli olmamasından kaynaklanabilir. Ya da insanlar bunu anlamakta güçlük çekiyor olabilirler.
Kazanan takımın özellikleri
İyi sonuçlar elde eden, yani kazanan bir takım ya da şirket aşağıdaki özelliklere sahiptir:
• Takımın hep birlikte bir şeyler gerçekleştireceği konusunda görüş birliği vardır. Bu, her konuda görüş birliği içinde olmaları anlamına gelmez.
• Takımın hedefleri ve görevleri her birey tarafından hem tam olarak anlaşılmıştır hem de benimsenmiştir.
• Sorumluluklar ve üstlenilecek roller bireyler arasında açık ve anlaşılır bir şekilde dağıtılmıştır.
• Değerler, performans standartları ve kurallar açık ve anlaşılır niteliktedir.
• Takım hem yapabilecek durumdadır hem de yapmayı istemektedir. Sonuçlara ulaşmak için
gerekli olan takım çalışmasını geliştirme konusunda yeteneğe ve motivasyona sahiptir.
• İletişim kanalları açıktır. Herkes fikirlerini ve duygularını dile getirmektedir. Herkes aktif olarak dinlemeyi bilmektedir.
• Her birey özdeğere sahiptir, kendini ortaya koyma konusunda tereddüt göstermez ve hiç
bir zaman yapay bir performans sergilemez.
• İnsanlar birbirini destekler ve teşvik eder. Herkes birbirine saygı gösterir ve önem verir.
• Takımın ulaşacağı hedeflerin tümü esas alınarak ve herkesin birbirine ihtiyaç duyduğu gerçeği
göz önünde bulundurularak, her bireyin kişiliğine ve yeteneklerine uygun bir çalışma
ortamı sağlanmıştır.
• Bireysel hedefler ve takımın hedefleri aynı doğrultuya getirilmiştir.
Şirketin üç başarı alanı
Futbolda, tüm oyuncuların sahip olduğu enerjiyi, gol atma ve gol yemeyi engelleme yönünde harekete geçirmek önem taşır.
Bir şirkette de tüm çalışanların sahip olduğu enerjiyi, şirketin başarısı için hayati öneme sahip olan üç farklı alanda şirketin ve şirket "takımının" gelişimi yönünde harekete geçirmesi çok önemlidir.
Şirket başarısı, özellikle aşağıdaki üç alanda şirketin nasıl çalıştığına, gelişimini nasıl sürdürdüğüne ve yenilikleri nasıl çalışma hayatına geçtiğine bağlıdır:
Aşağıdaki üç soru şirket sahiplerine sorulsaydı büyük olasılıkla her üçüne de "Daima" cevabı alınırdı:
• Şirketinizin her kademesinde verimliliği, etkinliği ve karlılığı ne kadar süreyle güvence altına
almak istersiniz?
• Şirketiniz bünyesinde dahili ve harici ilişkilerin kalitesinin yüksek düzeyde olmasını ve herkesin elinden gelenin en iyisini yapmasını ne kadar süreyle istersiniz?
• Şirketinizin ürünlerinin ve sunduğu hizmetlerin kalitesinin pazardaki beklenti ve talepleri
karşılamasını ne kadar süreyle istersiniz?
Bu üç alan şirketin hedefleri arasında kalıcı bir yere sahip olmalıdır. Bu hedefler asla değişmez, fakat bunlara ulaşma yollarının her zaman değişime açık olması gerekir.
Şirketin kendisinden beklenenleri karşılayabilmesi için, sürekli olarak; verimliliğin artırılması, insan ilişkilerinin iyileştirilmesi ve kalitenin gelişmesine katkıda bulunacak daha iyi yöntem ve araçların bulunmasına çalışılmalıdır.
Bu alanlarla ilgili herhangi bir özel reçeteye ihtiyaç yoktur. Özel kampanyaların düzenlenmesi gerekmez. Bunlar her şirkette ve her departmanda günlük hayatın doğal bir parçası olmalıdırlar.
Şirketin özel bir verimlilik yılı, insan ilişkileri yılı ya da kalite yılı ilan etmesi söz konusu olmamalıdır:
• Her yıl verimlilik yılı olmalıdır
• Her yıl ilişkiler yılı olmalıdır
• Her yıl kalite yılı olmalıdır
Verimlilik
Verimlilik, kaynakları optimum düzeyde kullanarak, hedeflere ulaşmak ve sonuç üretmek demektir.
Şirket ve kuruluşların ayakta kalabilmeleri için verimli olmaları gerekir. Bireyin de, özdeğerini koruması, yaptığı işi gerektiği gibi yapabilmesi ve mevcut işini sürdürebilmesi ya da yeni bir iş bulabilmesi için, verimli olması bir ön koşuldur.
Verimli olmak için sonuç üretmek gerekir. Sonuç üretebilmek için ise;
Ulaşılmak istenen hedeflerin,
Hedeflere ulaşmak için yerine getirilecek görevlerin,
Bu görevlerin ne zaman ve kimler tarafından yapılacağının belirlenmesi ve
Zaman, enerji ve kaynakların bu önemli görevler için harcanması gerekmektedir.
Verimli bir şirket, insan kaynakları da dahil olmak üzere tüm kaynaklarını optimum düzeyde kullanır. Verimlilik karlılığın ön koşuludur.
Verimliliği artırmak için kullanılan bazı etkin ve iyi bilinen yöntemler şunlardır: Amaçlara Göre Yönetim, Zaman Yönetimi, Kişisel Organizasyon, Delege Etme Kuralları, Bilgi Yönetimi, Nakit Yönetimi, Proje Yönetimi, Zaman Tabanlı Yönetim, Değer Analizi.
İnsan ilişkileri
İlişkiler kavramı şirketteki insanlarla ilgilidir. Bu kavram insanların hem şirket içindeki karşılıklı ilişkilerini hem de şirket dışında var olan dünya ile olan ilişkilerini kapsar. İnsan ilişkilerinin, şirket kültürü, şirket içi iletişim ve moral ile çok yakından bağlantısı bulunmaktadır. İnsanlar nasıl olgunlaşabilir ve ellerinden gelenin en iyisini yapma arzusunu nasıl duyabilir? Çalışma ortamında iyi bir atmosfer nasıl yaratılır? Çalışan kişiler iş ve özel yaşamları arasındaki dengeyi nasıl kurabilirler? İnsanların yaptıkları işten hoşlanmaları ve yaptıkları işi bir zorunluluk olarak görmemeleri nasıl mümkün olabilir?
Bir kuruluşta çalışan insanların bir arada çalışmalarını ve daha iyi sonuçlar üretmelerini sağlamak için aşağıdaki konular üzerinde durulması büyük ölçüde yararlıdır: Hayata Bakış Açıları, İletişim, Stres Yönetimi, Duygular Dünyası Yönetimi, Takım Oluşturma, Uygulamalı Psikoloji.
Kalite
Bu alandaki çabalar şirket dışındaki dünyanın kalite ile ilgili talep ve beklentilerini karşılamaya yöneliktir. Beş tür kaliteden söz etmek mümkündür:
Kişisel kalite Departman kalitesi Ürün kalitesi Hizmet kalitesi Şirket kalitesi
Bu kalite türlerinin hepsinde de iki boyut bulunmaktadır:
• Somut kalite (teknik kalite)
• Soyut kalite (kişisel kalite)
Kalite uzmanları geleneksel olarak, daha çok somut kalite ile ilgilenmişlerdir. Soyut kalitenin önemi üzerinde ise yeteri kadar durulduğunu söylemek zordur. Soyut kalite konusu yalnızca kuramsal açıdan ele alınmıştır. Kalite iyileştirmesi, ilke olarak:
- İdeal kalitenin tanımlanması (kalite hedefi)
- Asıl kalite standardının ölçümü
- İdeal kalite ile asıl kalite arasındaki açığın kapatılması anlamına gelir.
Başarı alanları arasındaki bağlantı
Bir şirketin başarı alanlarını simgeleyen üç çember, birçok bakımdan birbiri ile bağlantılıdır:
• Alanlardan birisinde ortaya çıkan olumlu veya olumsuz bir değişim diğer iki alana da yansır.
• Diğer iki alanı geliştirme yönünde herhangi bir adım atılmadan, alanlardan birinde olumlu yönde önemli bir değişimin sağlanması güçtür. Örneğin maliyetlerin düşürülmesi amacıyla tek yönlü önlemlerin alınması kalitenin düşmesine ve ilişkilerin zayıflamasına yol açabilir. Kalite geliştirme yönünde yapılan tek yönlü uygulamalar şirketin verimlilikten uzaklaşmasına ve karlılığın olumsuz yönde etkilenmesine neden olur.
• İyi insan ilişkileri yerleştirilmedikçe bir şirketin yüksek verimliliğe ulaşmasını düşünmek zordur. Diğer taraftan şirketin elde ettiği sonuçlar tatmin edici değilse iyi insan ilişkilerini uzun süre korumak güç olacaktır.
• Yüksek hizmet kalitesinin sürekliliği, ancak, müşteri ile teması bulunan insanların içtenlikle
çalışması ve ellerinden gelenin en iyisini yapması durumunda sağlanabilir. Bu ise şirketteki iç ilişkilerin iyi olmasına bağlıdır. Dış hizmet kalitesi, yani müşteriye verilen hizmetin kalitesi hiç bir zaman, iç hizmet kalitesini (çalışanların ve departmanların şirket içi performanslarını ve birbirlerine verdikleri hizmetin kalitesini) aşamaz.
• Bir müşteri, sağlanan kaliteden memnun değilse, ürünü ya da hizmeti aldığı yeri değiştirecektir, ya da en iyi olasılıkla memnuniyetsizliğinin nedeninin düzeltilmesini isteyecektir. Her iki durumda da şirketin verimliliği ve karlılığı bundan etkilenir.
• Karlılığı yüksek olan, kalite açısından ve çalışma ortamının özellikleri bakımından iyi bir üne sahip bulunan bir şirket, aranan özellikleri bulunduran kişileri kolayca cezbeder ve elinden kaçırmaz. Bu özelliklere sahip kişiler şirketin verimlilik, kalite ve ilişkilerde daha da iyi sonuçlara ulaşılmasına katkıda bulunur.
Verimlilik, ilişkiler ve kalite, bir şirkette uygulamaya konulan bütün büyük değişim projeleri için mutlak ve kilit faktörlerdir.
Ayakta kalabilmek için bütün kuruluşlar bu üç alanda, sürekli olarak gelişim göstermek zorundadır.
Verimlilik, ilişkiler ve kalite evrensel kavramlardır. Bu kavramlar, farklı kültürler, farklı iş alanları, farklı ideolojiler ve farklı ülkelerdeki insan ve kuruluşların hayatı üzerinde, önemli rollere sahiptir.
Kişisel katılım
Bir şirkette:
• Verimliliğin
• İnsan ilişkilerinin
• Kalitenin, arzu edilen düzeyde tutulması ve geliştirilmesine kimler katkıda bulunsa iyi olur?
Herkes!
Daha doğrusu, herkesin katkıda bulunması şarttır. Herkesin hem kendi kazancı hem de takımın kazanması için oynamasının tek yolu budur.
"Maçı kazanmak" amacıyla "teknik direktörün" yani üst yönetimin hatırı için içtenlikli bir çaba sergilemek yeterli değildir. Şirkette, verimlilik, kalite ve ilişkiler kavramlarıyla ilgili sorumluluğu herkes paylaşmalı ve bunların geliştirilmesine herkes katkıda bulunmalıdır.
Şirketin ayakta kalması, büyüme ve gelişmesini sürdürmesi, tümüyle, bu alanlardaki talepleri karşılayabilmesine bağlıdır. Bunlar kadar önemli bir başka hayati faktör de herkesin şirketin başarısına kendini adaması ve bu konuda tam bir kararlılık içinde bulunmasıdır.
Şirket sahiplerinin ve yöneticilerin kararlılığı ve birbirine kenetlenmiş olması yeterli değildir. Bütün çalışanlar aynı duyguları paylaşmalıdır:
• Herkesin içten ve gönülden bir gayret içinde olması gereklidir. Sahada her oyuncu aktif olmalıdır.
• Enerji, sorunları işaret etmek ya da sorumluları bulmak amacıyla değil, sorunları çözmek amacıyla kullanılmalıdır.
• Şirketin departmanlar arasında sürtüşmeye ve çatışmaya tahammülü yoktur.
Herkesin bu üç alanda katkılarda bulunması için bu konularla ilgili olarak sadece şirket düzeyinde konuşmalar yapmak yeterli değildir. Departman ve kişiler düzeyinde de verimlilik, kalite ve ilişkiler ele alınmalıdır.
Bu, çalışanlardan her birinin, bu üç alanda kişisel gelişimini gerçekleştirmeye çalışması anlamına gelir.
Kişisel verimlilik
Kişisel verimlilik, kişisel hedeflere sahip olmak ve bu hedeflere mümkün olan en hızlı ve en iyi şekilde ulaşmak demektir. Departman ve şirket verimliliğinin ön koşulu kişisel verimliliktir.
Kişisel ilişkiler
Kişisel ilişkilerin iyi olması, bireylerin kendi kendileri ve başkaları hakkında iyi duygular taşıması anlamına gelir. Her bireyin, ilişkiler alanında göstereceği çaba, departman düzeyinde ve bir bütün olarak şirketin tamamında olumlu bir psikolojik ortam oluşturulabilmesinin ön koşuludur.
Kişisel kalite
Kişisel kalite hem çalışanların hem de diğer kişilerin memnun oldukları bir kalite düzeyinin sağlanmasıdır. Kişisel kalite, diğer her çeşit kalitenin temel şartıdır.
Kurumdaşlığın tanımı
Bir birey, şirketin üç başarı alanı içerisinde hedefe yönelmesi ve içten bir çaba göstermesi halinde, özel bir kişisel benimseme türü sergilemektedir.
Bu benimsemeye "Kurumdaşlık" adını vermekteyiz.
Bütün çalışanlar şirketin yaşamını sürdürmesi ve gelişmesini gönülden istediğinde ve Kurumdaşlık sergilediğinde, o şirketin "Kurumdaslık kültürüne" sahip olduğu söylenebilir.
Kurumdaşlığın Ana Unsurları
Kurumdaşlık, iyi bir çalışan olmanın gerektirdiği özellikleri ifade eder.
Bir kişinin daha iyi bir çalışan olma yönünde gelişim göstermesi için ve bir şirketin Kurumdaşlık kültürüne uygun bir temel oluşturması ve/veya bu kültürü devam ettirebilmesi için, iyi bir çalışanın nasıl olması gerektiği konusu net olarak açıklığa kavuşturulmalıdır:
• İyi bir çalışanın bağlı olduğu patrona, çalışma arkadaşlarına, kendisine bağlı olarak çalışan kişilere, şirketine ve yaptığı işe karşı tutumu nasıl olmalıdır?
• Kurumdaşlığın bulunduğunu ya da bulunmadığını gösteren davranışlar nelerdir?
• Kurumdaşlığın bulunduğunu ya da bulunmadığını gösteren performans standartları nelerdir?
İyi bir çalışan olmanın anlamını açıklayabilmek için, iyi bir vatandaş ve iyi bir dost olmanın ne anlama geldiğine bakmak yararlı olacaktır. Çünkü, iyi bir vatandaş, iyi bir dost ve iyi bir çalışan olma kavramlarının, birçok ortak özelliği bulunmaktadır. Bu özellikler genellikle, üzerinde çok durulmayan, hakkında çok şey yazılmayan ve konuşulmayan özelliklerdir.
İyi bir çalışan...
- Yaptığı işe bütün kalbiyle kendini adamıştır ve şirketi için bütün içtenliğiyle gayret göstermektedir.
- Şirketinde, başka bir iş bulamadığı için değil, istediği için çalışmaktadır.
- Aynı şirkette çalışan diğer insanlara ve şirketin hedeflerine bağlılık duyar.
- Şirketinin başarı ve başarısızlıklarından kendini sorumlu tutar.
- Kendi kişisel gelişimi ile departmanının ve şirketinin gelişmesi konularında inisiyatif kullanır.
- Bütün sorunların çözümünü toplumdan ve yöneticilerinden beklemez.
- İnandıklarını cesaretle savunur.
- Dakiktir, üzerinde anlaşmaya varılan kurallara titizlikle uyar.
- Esnektir, değişime açıktır, değişim yanlısıdır.
- Yardımseverliğini kuruluştaki herkese karşı gösterir, iş birliğine açıktır.
- Söylenti çıkarmaz ve yaymaz.
- Başka insanlara karşı ilgili ve saygılıdır, onların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur.
- Tutumludur, şirket kaynaklarını dikkatle kullanır.
- Şirketi ve çalışma arkadaşlarını dışarıdan gelecek etkilerden korumaya çalışır, onları savunur.
- İşini profesyonel düzeyde iyi yapar.
- Açık ve dürüsttür.
- Kendi inançlarına ters düşen konularda her zaman fikrini savunur.
- Hatalarından ders alır ve aynı hatayı tekrar etmemeye çalışır.
- Etkindir, hedefleri doğrultusunda çalışır.
- İç-disiplin sahibidir, güçlüdür.
- Kendine güveni tamdır.
- Kaliteyi korumak ve geliştirmek için bilinçli bir şekilde çaba gösterir.
- Başkalarını olumsuz etkileyecek konularda ısrarcı davranmaz.
- İşinde düzenlidir, giyimine ve dış görünümüne dikkat eder.
- Çalışma arkadaşlarını "önemli müşteriler" gibi görür ve ona göre davranır.
- Şirketten yarar sağlayan kişilerle konuşurken ya da herhangi bir ortamda onlardan söz ederken naziktir.
- Yaptığı iş için mücadele etmesini bilir.
- Çalıştığı şirketin bir parçası olmaktan gurur duyar.
Sorumluluk, bağıllık ve inisiyatif
Kurumdaşlığın üç temel unsuru
Gördüğümüz gibi iyi bir çalışan olmanın unsurlarından birçoğu iyi bir dost ve iyi bir vatandaş olmak için de gerekli.
Bu unsurların çoğunluğu genel ifadeler gibi görünebilir, soyut konular olarak algılanabilir ve bu nedenle de bunlar üzerinde çalışma yapmanın güç olduğu, bunları geliştirmenin mümkün olmadığı düşünülebilir.
Bir çalışanın, Kurumdaşlık bilincine sahip olduğunu ortaya koyamaması, o kişinin bunu istemediği ya da bu bilinci sergilemesi yönünde motive edilmediği anlamına gelmez. Belki iyi bir çalışan olmanın anlamı o bireyin kafasında yeterince açık değildir. Belki de konu şirkette yeteri kadar tartışılmamıştır, işe alınırken yapılan görüşmede veya günlük hayatta bu konuda yeterli ölçüde bilgi verilmemiştir.
İyi bir çalışan olmanın unsurlarından aşağıdaki üç tanesi, temel niteliktedir:
• Sorumluluk
• Bağlılık
• İnisiyatif
Bu üç genel kavram "iyi çalışan" tanımlamasına uyan kişilerin tutum ve davranışlarındaki temel özelliklerdir.
Sorumluluk, Kurumdaşlığın en başta gelen unsurudur.
Sorumluluk olmaksızın bir kişinin bağlılık hissetmesi ve inisiyatif kullanması mümkün değildir. Bu, aşağıdaki şekilde açıklanabilir:
• Kurumdaşlık, bir kimsenin kendi çıkarları ve şirketinin çıkarları doğrultusunda elinden gelenin en iyisini yapmasını konu almaktadır.
• Kurumdaşlık, bireyin şirketinin başarısını gönülden istemesinin ifadesidir.
• Bu isteği duymak ve Kurumdaşlık sergilemek için bir insanın kendini, şirketinin ulaşacağı
sonuçlar açısından sorumlu hissetmesi gerekir.
• Bir kişinin sorumluluk duymadan, şirketinin başarısını içtenlikle istemesi ve elinden gelenin
en iyisini bu yönde ortaya koyması çok zordur.
• Dolayısıyla sorumluluk duygusu Kurumdaşlığın ön koşuludur.
• Şirketinin ulaşacağı sonuçlar açısından kendini sorumlu tutan bir çalışanın;
- Kendini, şirketin çıkarları bakımından en doğru şekilde konumlandırması,
- Şirketin hedeflerine ve şirkette çalışan diğer insanlara bağlılığını her zaman göstermesi
ve bir takım ruhunun yaratılmasına, korunmasına katkıda bulunması,
- Şirketin daha iyi yerlere ulaşması, gelişmesi ve işlerin yolunda gitmesi için inisiyatif kullanması daha büyük bir olasılıktır.
Herkes için Kurumdaşlık
Yönetici mi, eleman mı?
Bu soruyu soran kişiler insanların, bu iki gruptan birine girmesi gerektiğini öngörmektedir. Onlara göre bir kişi ya yöneticidir veya elemandır.
Kişilerin bu şekilde, yöneticiler ve elemanlar olarak iki gruba ayrılmaları, çoğu kez bir yanılgıya yol açar ve günlük hayattaki bir gerçeğin göz ardı edilmesine neden olur.
Yöneticiler yalnızca yönetici değildir, yöneticiler aynı zamanda birer çalışandır, elemandır. Keza elemanlar da yalnızca eleman değil fakat aynı zamanda yöneticidir.
Yöneticiler aynı zamanda elemandır
Büyük şirketlerde yöneticilerin çoğunluğu orta düzey yöneticilerdir, bunların "altında" elemanlar, "üstünde" de başka yöneticiler vardır.
En üst düzeydeki yönetici, yani genel müdür, çoğu kez ücretli olarak çalışan bir kişidir. Genel müdürün üzerinde yönetim kurulu, yönetim kurulu başkanı, şirket sahipleri ya da patronlar bulunur.
Uygulamada ve kağıt üzerinde, kendisine bağlı olarak çalışan insanlar ve müşteriler üzerinde genel müdürün sahip olduğu etki ve yaptırım gücü oldukça büyük olabilir. Fakat şirket sahiplerinin çoğunluğunu temsil eden bir yönetim kurulu başkanının gücünün yanında genel müdürün sahip olduğu bu güç, çok fazla bir anlam taşımaz.
Depoda görev yapan en deneyimsiz bir elemanın bile, bağlı olduğu depo yöneticisinden işi konusunda gördüğü hoşgörü, genel müdürün yönetim kurulu başkanından gördüğü hoşgörüden çok daha fazla olabilir.
Bu durum kamu kuruluşları için de geçerlidir. Belediye Fen İşleri Müdürünü ya da Müsteşarı ele alalım. Kendilerine bağlı olarak çalışan çok sayıda eleman bulunabilir ve konumları nedeniyle bu kişiler oldukça güçlüdür. Ama belediye başkanının, bakanın yanında, bu kişiler de alt görevlerde çalışan kişilerdir.
Kendi işinin başında olan insanlar ve serbest meslek sahipleri de enselerinde sürekli olarak başkalarının nefesini hissederler: Müşteriler, gümrük, vergi dairesi, özel idare, yerel yönetim kuruluşları, kamuoyu.
Kişi ve kuruluşlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olan diğer bir kurum da bankadır. Çünkü banka kredi musluklarını açıp, kapatabilen bir kuruluştur. Dolayısıyla bu da bir tür yönetimdir.
Elemanlar aynı zamanda yöneticidir
Elemanlar, resmi olarak bir yöneticilik görevleri olmasa da çalıştıkları projelerde, çeşitli fonksiyonlarda ve çeşitli çaptaki görevlerde, çoğu kez bir yönetici gibi hareket ederler.
Elemanlar tarafından, yöneticilik sıfatı olmadan yürütülen yönetim görevlerine, aşağıdaki örnekler verilebilir:
• Yeni elemanların ve iş konusunda deneyimi az olan elemanların eğitimi
• Çalışma arkadaşlarına ve yöneticilere bilgi aktarma
• İşe yeni eleman alma
• Büronun yerleşimini düzenleme
• Satış kampanyaları düzenleme
• Güvenlik komitesi üyeliği
• Şirket yardım sandığını yönetme
• Bina ve teçhizatın bakım ve idaresi
• Şirketin mal ve hizmet aldığı kişi ve kuruluşları seçme ve bunlarla bağlantıyı sürdürme
• Resepsiyon ve santral işlerini yönetme
• İç ve dış bilgi akışını sağlama
Bunlara ek olarak her bireyin, kendi kendini, hayatını, kişisel gelişimini ve başkalarıyla olan ilişkilerini yönetme zorunluluğu da vardır.
Öz-yönetim
Bir insanın kendi kendini yönetmesi de bir yönetim şeklidir, üstelik bu öz-yönetim pek de kolay bir yönetim tarzı değildir.
Çoğu kez başka insanları yönetmek, bir insanın kendi kendini yönetmesinden daha kolaydır. Özyönetim; zamanı doğru işler için kullanmayı, bu işleri planlanmayı, yapılan planlara uymayı, morali bozulduğu veya zorluklarla karşılaştığı zaman kişinin kendini motive etmesini ifade eder.
Öz-yönetim günümüzde birçok işte gereklidir. Charlie Chaplin'in "Modern Zamanlar" filminde anlatılan türden işlerin sayısı, artık çok çok azalmıştır. Karar alabilmeyi, inisiyatif kullanma yeteneğini ve bireysel anlamda planlama yapabilme becerisini gerektiren işlerin sayısı giderek artmaktadır. Her şeyin tüm ayrıntısına kadar en tepeden planlanması hem olanaksızdır, hem de doğru değildir.
Ayrıca elemanları ayrıntılar konusunda yönetmek de artık, eskisi kadar gerekmemektedir. Modern şirket koşulları ve temel gerekleri konusunda yeterli eğitim ve bilgiye sahip olan elemanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu nedenle şirketler, elemanlarını yönetme işlevini yavaş yavaş yitirmektedir.
Şirketler elemanların öz-yönetim ve ortak-yönetim işlevlerine daha yüksek düzeyde güven duymak zorunda kalacaklardır. Bu, Kurumdaşlığın önemli bir öğesidir.
Herkes için Kurumdaşlık
Kurumdaşlık, şirketteki herkesi ilgilendirir. Üst düzey yönetici, orta düzey yönetici ya da eleman olmaları bu gerçeği değiştirmez. Kurumdaşlık, işlevi ne olursa olsun çalışan herkesi kapsar.
Çalışan herkesin Kurumdaşlık bakış açısına sahip olması yani sorumluluk, bağlılık, inisiyatif, sahibi olması gerekir ve bu mümkündür. Bu gerçekleştiği zaman o şirkette Kurumdaşlık kültürünün varlığından söz edilebilir.
Ancak bireyin, Kurumdaşlık bilincini her zaman ortaya koyabilmesi, gördüğü işleve ve yaptığı işe bağlıdır.
Örneğin bir satış elemanının ana sorumluluğu satış yapmaktır. Kaynakçının ana sorumluluğu ise kaynak yapmak. Fakat bu elemanların her ikisinin de aslında daha geniş sorumlulukları vardır.
Satış elemanı, özellikle, satışın geliştirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi konusunda inisiyatif kullanmalıdır. Kaynakçı ise inisiyatifini kaynak yapma konusunda ortaya koymak durumundadır. Fakat bu elemanların ikisi de hem ortaya çıkan sorunların çözümü için hem de kendi günlük faaliyetleri dışında kalan konularda yapılacak iyileştirmeler için inisiyatif kullanmak zorundadır.
Her ikisinin de birbirlerine, şirketlerine ve şirketlerinde çalışan diğer insanlara karşı bağlılık duygusuna sahip olması gerekir.
Bir kişinin Kurumdaşlığı nasıl sergileyeceği aynı zamanda, o kişinin üstlendiği role (yönetici rolünde mi, eleman rolünde mi olduğuna) bağlıdır.
Sorumluluk
Birçok iş sahibi ve yöneticinin hayalinde, tüm çalışanların mutlu olduğu ve herkesin elinden gelenin en iyisini yapma gayreti gösterdiği bir şirket yaratmak yatar. Bu çoğu kez bir hayal olarak kalır.
Birçok şirkette bu hayali gerçekleştirmeyi zorlaştıran bir "sahiplenme duygusu eksikliği" vardır. Bu açık, çalışanların ortaya koydukları asıl performans ile ellerinden gelenin en iyisini yapmaları durumunda gerçekleştirecekleri ideal performans arasında büyük bir farkın bulunduğunu anlamına gelmektedir.
Çalışanların moral ve performansları bakımından, yöneticinin hayalini kurduğu noktaya ulaşılabilmesi için, bu sahiplenme duygusu eksikliğinin giderilmesi gereklidir.
Daha önceki bölümde anlatıldığı gibi bir kişinin kendini içtenlikle yaptığı işe adaması ancak, o kişinin şirketin elde edeceği sonuçlarla ilgili sorumluluk hissetmesi ile mümkündür.
Herkesin -üst düzey yönetici, orta düzey yönetici, eleman-sorumluluk duygusu taşıdığı bir Kurumdaşlık kültürünün temellerini atabilmek için şunlar gereklidir:
Yöneticinin rolü ve önemi üzerinde daha az durulmalıdır.
İş dünyasında birçok yöneticinin, insanlara karşı olan tutumunu değiştirmesi gereklidir.
Birçok elemanın sahip olduğu davranış biçimini değiştirmesi gereklidir.
Görev ve sorumluluk verme yöntemi bakımından birçok şirkette bugün var olan anlayışın terkedilmesi gerekir.
Yöneticilik ile ilgili yayınlarda yönetici rolünün tek yanlı olarak ele alınması
Şirketlerde, yöneticilerin her türlü başarısızlıktan sorumlu tutulmaları söz konusudur. Bunun karşılığında da elde edilen bütün başarıların sahibi de onlar olurlar.
Birçok kişi olumsuz bir mali sonucun nedeni olarak kötü yönetimi gösterir. Keza şirket içi çatışmaların altında da yine, kötü yönetim yatmaktadır.
İyi sonuçlar genellikle iyi yönetimle açıklanır.
Yöneticilik ile ilgili yayınların çoğunluğunda yöneticinin rolü hep tek taraflı olarak incelenir. İyi ve kötü yönetimden örnekler verilir.
İyi bir yöneticinin özellikleri
Yöneticilik yayınlarına göre iyi bir yönetici belli tutum ve davranışları olan, belli becerilere sahip bir kişidir. İyi bir yönetici işleri delege etmek, elemanları motive etmek, moral vermek, hedef belirlemek, zamanı iyi kullanmak, faaliyetleri başlatmak, öncelikleri belirlemek, işleri takip etmek, çatışmaları çözümlemek, bilgilendirmek, organize etmek, ileriyi görmek, sağlıklı olmak ve iş hayatıyla özel hayatı arasında denge kurmak vb. gibi konularda yeteneklidir.
Kötü bir yöneticinin özellikleri
Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi kötü bir yönetici, bildiklerini kendine saklar, elemanlarına güvenmez, ayrıntılı direktifler verir, insanları tehdit eder, sorumluluk vermez, gergindir, olaylara geniş açıdan bakamaz, sürekli olarak yangın söndürmekle meşguldür, kendisine erişmek güçtür, daima çok meşguldür vb.
İyi/kötü elemanın özellikleri
Toplumda hem iyi, hem de kötü yöneticilerin bulunduğu konusunda kimsenin kuşkusu yoktur.
Fakat yöneticilik literatüründe iyi ve kötü bir elemanın hangi özellikleri bulundurması gerektiği anlatılmaz, bunlar için örnekler verilmez.
Doğal olarak akla şöyle bir soru gelmektedir: Elemanların da iyi ve kötü özelliklere sahip olanları yok mu? Yoksa eleman dendiğinde yalnızca tek bir kategori mi söz konusu olmaktadır?
Eğer bir şirketteki herkesin sorumluluk alması isteniyorsa alışılagelmiş tek taraflı bakış açısı terkedilmelidir. Onun yerine her bir bireyin üstlendiği rol, göstermesi gereken gayret ve paylaşması gereken sorumluluklar üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Sorumluluğun yorumlanması
Sorumluluk, Kurumdaşlığın ana unsurudur.
Sorumluluk kavramının birçok boyutu, anlamı ve şekli vardır:
Farklı düzeylerde sorumluluk
Bir şirkette sorumluluk dendiği zaman farklı düzeylerde sorumluluk dağılımı anlaşılır; kişisel düzey, departman düzeyi, şirket düzeyi.
Şirket ve şirket çalışanlarının ayrıca, toplumsal düzeyde de sorumlulukları bulunmaktadır.
Yüklenen, verilen ve tercih edilen sorumluluklar
Sorumluluk bazen karşı tarafa, bir yükümlülük olarak verilir ve talep edilir. Sorumluluk ayrıca bir güven ifadesi olarak da verilebilir. Ya da kişi, sorumluluk almayı kendisi tercih edebilir.
Yasal/manevi sorumluluk
Sorumluluk yasal da olabilir, manevi de. Kurumdaşlık açısından en önemli sorumluluk türü manevi olanıdır.
Kişinin kendine karşı/başkalarına karşı sorumluluğu
Kişi kendisi, kendi özgün konumu ve gelişmesi için sorumluluk alabilir - bu sorumluluk "topluma" da bırakılabilir.
İnsanın sorumluluğu kendi kendisi ile sınırlamaması ve başkalarını da sorumluluğunun kapsamı içine alması mümkündür.
Kısmi/tam sorumluluk
Sorumluluğu kısmen üstlenmek de mümkündür.
Eğer sorumluluk, bütünü kapsayan bir anlayışla ve herkesin çıkarını gözeten şekilde değil de çok katı ve kuralcı bir şekilde yorumlanırsa o zaman gündeme bürokrasi gelecektir.
Sorumluluk hem olumlu hem de olumsuz bir anlayışla uygulanabilir.
Sorumluluğun olumsuz şekilde yorumlanması
Sorumluluk, olumsuz şekilde yorumlandığı zaman korkulan, kaçınılmaya çalışılan, hatta insanların üzerlerinden atmaya, başkalarına yüklemeye çalıştıkları bir kavram olur. Bu durumda sorumluluk bir külfet, ağır bir görev, sıkıcı, hoş olmayan bir duygu olarak görülebilir.
Sorumluluk başkası tarafından size yüklenebilir ve gereğini yerine getirmediğiniz zaman eleştiri alabilirsiniz. Ortaya çıkan zararları telafi etmeniz istenebilir ya da bir şekilde ceza da görebilirsiniz.
Sorumluluğun olumlu şekilde yorumlanması
Sorumluluk olumlu şekilde yorumlandığı zaman, insanın kendi isteğiyle üstlendiği, almayı arzu ettiği bir kavram haline gelir. Mutluluk kaynağıdır, uğruna seve seve mücadele edilen bir şeydir.
Sorumluluk insanın gelişimine yardımcı olur, daha iyi performans ortaya koymasında, kendini daha iyi hissetmesinde kolaylık sağlar.
Bir şirketin gelişimi için, sorumluluğun olumlu şekilde yorumlanması esastır.
Elemanların enerjisini, yeteneklerini ve yaratıcılığını, şirketin ve şirketten yarar sağlayanların çıkarı doğrultusunda harekete geçirebilmesi için, yönetimin elindeki en güçlü olanak elemanlara sorumluluk vermektir.
Her bir çalışan açısından sorumluluk almak, kişisel gelişim için ve daha anlamlı bir hayat kurmak için en iyi araçtır.
Herkesin sorumluluk almasının ön koşulları
İnsanlar; sorumluluğunu üstlenebilecekleri bir şeye sahip olduklarında, hedeflerin ne olduğunu bildiklerinde ve hedefleri başarmaya giden yolda durumu etkileyebileceklerini hissettiklerinde sorumluluk duyarlar ve bu duygu ile hareket ederler.
Etki edebilme yeteneği "güç" olarak da adlandırılabilir.
"Güç" kavramı etki, kudret anlamına gelir. Muktedir olmak anlamındaki Latince "posse" sözcüğünden türetilmiştir.
Belirli bir durumu ya da olayı etkileyebilme yeterliliğini hissetmek, kişilerin kendini önemli bulmasını sağlar, ümitsizliğe düşmesini önler, geleceğe umutla bakmasına yardımcı olur.
Bir insanın, belirli bir durumu ya da olayı etkileyebilecek yeterlilikte olduğunu fark etmesi, çok önemli bir kişisel deneyimdir. Böyle bir deneyim o insanın özdeğerini güçlendirir.
Sorumluluk alabilmesi için insanın, özdeğere ve kendini "güçlü" hissetmeye gereksinimi olduğu, tartışılmaz bir gerçektir.
Kendini güçlü hisseden ve özdeğeri yüksek olan insanlar, önceden belirledikleri ve bilinçli olarak sorumluluğunu üstlendikleri hedefleri gerçekleştirerek, hayatlarına anlam katarlar.
Sorumluluk üstlenmeyi tercih etmeyen insanların hayatlarına anlam katmaları zordur. Yaşamın birçok unsuruna karşı zaman içerisinde kolaylıkla kayıtsız kalabilirler. Böyle kişilerin davranışlarını ödüller ve cezalar belirler. Onlar için çaba göstermek, yalnızca bir avantaj sağlayacaksa ya da bir dezavantajı ortadan kaldıracaksa anlam taşımaktadır.
Bir şirketin, herkesin sorumluluk aldığı bir Kurumdaşlık kültürünü yerleştirebilmesi için, aşağıdaki ön koşulların yerine getirilmesi bir zorunluluktur:
Yönetim, elemanlara yetki ve sorumluluk vermelidir.
Elemanlar, sorumluluk almaya istekli olmalıdır.
Sorumluluk almak ve sorumluluk vermek
Dünyanın birçok yerinde şirketler, hiyerarşik yapının yıkılmasının ve elemanlara yetki verilmesinin yararını anlamıştır.
Ya da en azından, yöneticilik literatüründe delege etme ve elemanlara yetki verme konularında pek çok tavsiyelerin bulunması, bizi böyle düşünmeye yöneltebilir.
Elemanlarını yetkilendirme konusunda birçok şirket yoğun çaba göstermektedir.
Ancak şirketlerin, sorumluluğun ve yetkinin delege edilmesi yönündeki bu gayretleri, her zaman arzu edilen sonuçları vermemektedir. Bunun temel nedeni, yönetimin, elemanlarına verdiğini düşündüğü sorumlulukla birlikte, gerekli güç ve hareket serbestliğini sağlayamayışıdır.
Bir başka muhtemel neden ise problemlerin çoğunlukla, yönetim açısından ele alınmasıdır:
Onlara görevleri delege etmek için ne yapmamız gerekir?
Onları nasıl yetkilendirebiliriz?
Onlara ne kadar sorumluluk vermeliyiz?
Bu konulardaki bütün çaba yönetimin neler yapması gerektiğini araştırmaya yöneliktir, ama elemanların neler yapması gerektiği üzerinde pek durulmaz.
Yönetimin sorumluluk vermeye istekli olması yetmez. Sorumluluğu verebilecekleri birilerinin olması şarttır. Sorumluluğu almayı arzu eden birilerinin de olması şarttır.
Sorumluluğu; kabullenen, isteyen, üstesinden gelinebilinir olarak algılayan, kendisine yüklenen ağır bir görev olarak görmeyen, özgürce yaptığı bir tercih gibi değerlendiren, kendi kişisel gelişimi için bir fırsat olarak kabul eden, kişilere ihtiyaç vardır.
Yöneticilerin uzun zaman sonra nihayet eriştikleri - ya da belli bir noktadan sonra erişecekleri - gücü başkalarına vermeyi kabullenebilmeleri son derece zordur. Bu birçok şirkette, ülkede ve kültürde geçerli olan bir zorluktur.
Yöneticiler, kendi sorumluluklarının bir bölümünü başkalarına aktarmaları konusunda ikna edildikten sonra da, beklenmedik bazı yeni engeller baş gösterir.
Bütün çalışanların sorumluluğu almasını sağlamak tahmin edildiği kadar kolay değildir.
Bu konuda hem sorumluluğu "aktaran" yani veren kişiler açısından, hem de "kabul eden" yani alan kişiler bakımından, çok önemli bir gayretin gösterilmesi gereklidir.
Sorumluluk almak ve vermek çok temel ve karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin amacı; kapasiteden optimum düzeyde yararlanılmasını garanti altına almak, yönetim kapasitesini, uygulama yapmak yerine, gerçek yöneticilik görevlerini yürütebilmeleri için kullanmalarına olanak tanımak, elemanların gelişmelerini sağlamak ve onların yeterlilik düzeylerini artırmak, işlerin etkin şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak ve hızlı bir şekilde tepki veren esnek bir kuruluş yaratmaktır.
Sorumluluk vermek ve almak, sorumluluğu "aktaran" kişilerin tek başına yapabileceği bir iş değildir. Ayrıca "kabul edenlerin" de, açık ve olumlu bir tutum içinde bulunmaları ve önemli ölçüde çaba göstermeleri gerekir.
Sorumluluk vermek, temel anlamda bir yönetim görevidir. Sorumluluk almak ise herkesi kapsar: Üst düzey yöneticiler, orta düzey yöneticiler ve elemanlar.
Kişisel gelişiminiz ile ilgili sorumluluklarınız
Çalışanlar, yalnızca yaptıkları işin sonuçlarından sorumlu değildir. Çalışanların ayrıca, kendi kişisel gelişimleri ile ilgili sorumlulukları da vardır ve aşağıdaki tutum ve davranışları göstermeleri gereklidir:
Şirket, işimi yapabilmem için gerekli eğitimi sağlıyorsa bu benim için bir olanaktır.
Şirket, benim daha ileri düzeyde gelişmem için gerekli eğitimi sağlıyorsa bu benim için çok
daha değerli bir olanaktır.
Şirket, ihtiyacım olan eğitimi sağlayamıyorsa bu benim sorunumdur. Bu konuda bir şeyler
yapması gereken benim.
İstediğim tarzda bir eğitim için gerekli maddi olanakları şirketimin karşılamasını sağlayamazsam, kişisel gelişimim için başka yollar ve yöntemler bulmaktan ben sorumluyum.
Benim gelişme göstermem elbette şirketimin yararına olacaktır. Fakat bundan en çok ben yarar sağlarım.
Bilgi birikimimi artırır, yeni beceriler geliştirirsem, hayatım daha heyecan verici ve daha zengin olacaktır.
Aynı zamanda daha iyi bir eleman olacağım.
Hem mesleki gelişiminize hem de kişisel gelişiminize önem verin.
Mesleki gelişim
Sizi yaptığınız işte, gördüğünüz işlevde ve çalıştığınız sektörde daha başarılı bir kişi yapan bilgi ve beceriler mesleki gelişim adını alır.
Kişisel gelişim
Kişilik ve duygusal boyutlardaki gelişiminizdir. Başkaları ile olan ilişkilerinizde etkin olan tutum, değer, ahlak, duygular, davranışlar ve becerilerinizdeki gelişimdir.
Departmanımızın gelişimine karşı sorumluluklarınız
Departmandaki "oyuncu arkadaşlarınızla", çalışma grubunuzla ya da mensup olduğunuz takımla uyum sergilemeniz için, iyi bir "takım oyuncusu" olmanız şarttır.
"Hem takımın, hem de sizin kazanmanız" konusundaki sorumluluk size aittir.
Eğer o anda yerinde bulunmayan bir arkadaşınızın telefonu çalarsa, telefona cevap verin. Departmanınızın verimliliği, ilişkileri, kalitesi ve gelişmesi konusunda aktif olarak sorumluluk alın.
Sizin kişisel verimliliğiniz, kişisel ilişkileriniz ve kişisel kalitenizdeki yetersizliklerin departmanınızı olumsuz yönde etkilemesine izin vermeyin.
Şirketinizin gelişimine karşı sorumluluklarınız
Departmanın gelişimi ve elde edeceği sonuçlar büyük oranda, her bir bireyin performansına ve gösterdiği işbirliği anlayışına bağlıdır.
Benzer şekilde şirketin gelişimi ve elde edeceği sonuçlar da, her bir departmanın gelişimi ve ulaşacağı sonuçlar tarafından belirlenir. Şirket bakımından belirleyici olan diğer bir husus da bütün çalışanların, hep birlikte paylaşılan ortak bir hedef uğruna çalışma yönündeki istekliliği ve başarısıdır.
Şirketin ulaşacağı genel sonuçlarla ilgili sorumluluğu tüm çalışanların üstlenmesi durumunda, en iyi sonuçlar elde edilir.
Her çalışan, şirketin üç başarı alanındaki gelişimi için önerilerde bulunarak katkıda bulunabilir.
Bütün çalışanlar değişim konusunda öneriler getirebilir.
Gerekli değişikliklerin hızla ve çok fazla sorun ortaya çıkmadan uygulamaya konulabilmesine bütün çalışanlar yardımcı olabilir.
Sorumluluk bir seçimdir
Sorumluluk, başkası tarafından yüklenen bir kavram gibi görülebilir. Ancak sorumluluğu, insanın kendi kendine üstlendiği bir olgu gibi görmek daha yararlıdır ve bu bakış açısı bireyin, daha ileri düzeyde gelişimini sağlar.
Sorumluluğu üstlenmenizin gerekli ya da şart olduğuna, başka biri karar vermemelidir.
İnsanlar her zaman bir dizi tercihle karşı karşıya kalırlar. İnsan hayatında herşey, önceden düzenlenmiş değildir. Seçim yapmak bireyin kendi sorumluluğudur.
İnsanın kendi sorumluğunun bilincinde olması ve bu sorumluluk duygusu içinde davranması, seçim yapmasının ürünüdür. Hayatı, özgün bir biçimde yaşamayı kararlaştırmış olmasının, yani sorumlu bir kişi gibi davranmasının sonucudur.
Sorumluluk sahibi kişiler, önceden yapılmış düzenlemelere, verilmiş talimatlara, kurallara körü körüne bağlı kalmazlar. Sorumlu kişiler başka İnsanların kendi yerlerine karar vermesine izin vermezler.
Bir seçim yaparlar ve yaptıkları seçimin sonucunu kabullenirler. Sorumluluğu başkalarına atmazlar.
Bazı kişiler pasif kalarak, karar vermeyerek kendi seçimlerini yapmaları konusundaki sorumluluktan kurtulacaklarını düşünür. Oysa seçim yapmaktan kaçınmak, olayların seyrini yine etkileyecektir.
Herkes kendi hayatını seçer
Tercih etme hakkınızın bulunmadığını fark ederseniz, o zaman hayatınızın kontrolünün başkasının elinde olduğunu hissedersiniz. Benliğinizi kaybedersiniz, elleriniz ayaklarınız bağlıymış gibi gelir. Özdeğeriniz ciddi bir şekilde yaralanmıştır.
Yaşadığınız hayatı sizin seçtiğinizi anlamak zorundasınız.
Hareket ve davranışlarınızdan siz sorumlusunuz. Şu anda bulunduğunuz durumda olmayı, tek başınıza siz seçtiniz. Hayatınızı yalnızca siz değiştirebilirsiniz.
Ancak bunu anladığınız zaman, kendi hayatınızın kontrolünü üstlenebilmeniz mümkün olacaktır. Hayatınızın kontrolünü üstlenmeniz ise kendinizi ne ölçüde özgür hissedebileceğinizi belirlemektedir. Kendi ellerinizle ördüğünüz hücrenin kapısını zorlayın. Kilitli olmadığını göreceksiniz. Kapıyı açın ve seçme özgürlüğünü yakalayın!
Kendinizi şartların kurbanı olarak görmeyin. Sorunların "sizin" sorunlarınız olduğunu ve onları ancak sizin çözebileceğinizi kabul edin.
Hayatınızı, sizin Yaptığınız tercihlerin ve verdiğiniz kararların bir sonucu olarak görmeyi öğrenin.
Hayatınızın, başkalarının yaptığı tercihlerin ve verdiği kararların sonucu olduğunu düşünmeyin.
'Tercih hakkım yok" dediğinizde aslında kendinizi kandırıyorsunuz. Bunu söylerken aslında seçeneklerden hoşlanmadığınızı ve seçenekleri etkilemeye çalışmak yerine başkasının sizin adınıza yaptığı tercihleri kabullenmeyi tercih ettiğinizi ifade ediyorsunuz.
"Kendi özgür iradenizin tamamen aksine" olarak işi oluruna bırakmak da bir tercihtir. Sizin tercihiniz. Ve bu kötü bir tercihtir.
İnançlarınıza ters düşen bir şey yaptığınız her durumda, özdeğeriniz azalacaktır.
Tercihin size ait olduğunu bilmeniz yalnızca kendinizi iyi hissetmenize neden olmaz, aynı zamanda, diğer insanlarla aranızda daha iyi bir ilişkinin kurulmasına da yol açar.
Bağıllık
Kurumdaslığın yerleştiği bir sirkette tüm çalışanlar, şirketin hedeflerine ve şirketteki insanlara bağlılık duyar.
Bir şirketin çalışanları, şirketin başarı ve başarısızlıkları ile ilgili olarak kendilerini sorumlu hissettikleri zaman, - en önemli özelliklerinden birisi bağlılık duygusu olan - iyi bir takım performansının temeli atılmış demektir.
Bağlılık şu şekilde tanımlanabilir:
Kendisine destek vermeyi tercih ettiğiniz birine gösterdiğiniz sadakat.
Bir insan;
Ailesine/dostlarına
Patronuna/çalışma arkadaşlarına/kendisine bağlı olarak çalışanlara
Takımına/departmanına/şirketine
Kulübüne/siyasal partisine/derneğine
Topluma/ülkesine
Hükümetine/devlet başkanına/hükümdarına
Karşı bağlılık duyabilir.
Bağlılık duygusu taşıyan bir çalışan:
Şirketi/departmanı başarılı olduğu zaman mutludur.
Şirketi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığında aktif rol üstlenir ve onu savunur.
Şirketinin/departmanının mensubu olmaktan gurur duyar.
Şirketi/departmanı hakkında olumlu düşünceler ortaya koyar ve dıştan gelecek olumsuz etkilere karşı onu korur.
Yapıcı eleştirilerde bulunur, fakat eleştirilerinin şirketi/departmanı içinde kalmasına özen gösterir.
Şirkette bağlılık
Şirket aleyhine konuşmalarda veya davranışlarda bulunan insanlara, şirketin her düzeyinde rastlamak mümkündür.
Şirket çalışanlarının şirketteki müdürler, elemanlar ve kendi iş arkadaşları hakkında olumsuz görüşler ortaya artığına sık sık tanık olabilirsiniz. Çalışanların birbirleriyle değil, birbirleri hakkında konuştukları izlenimini edinirsiniz. Olumsuz görüşler müşterilere, şirketin mal ve hizmet satın aldığı yerlere, ailelere, dostlara, komşulara, kısaca dinlemek isteyen herkese söylenir. Tabii bunları dinlemek isteyen kişiler de her zaman bulunur.
Dinleyenler çoğu kez, şirketin bu "şanssız" çalışanına acır ve yakınlık gösterirler. Başka bir iş araması yönünde önerilerde bulunmaları pek sık rastlanan bir durum değildir. Şirketlerinin aleyhinde konuşan insanlar arasında kendine yeni bir iş arayanlara seyrek rastlanır. Bu insanlar, sanki şirketlerinde çalışmaya, her gün karşılaştıkları bu sıkıntıları ve talihsizlikleri "protesto etmek" için devam etmektedir. Bir başka deyişle bu insanlar sanki şirketlerine bilgi vermeden "emekliye" ayrılmışlardır.
Aslında hem çalışanlar açısından hem de şirket açısından, "kulübe" bağlılık duygusu edinemeyen bu kişilerin ayrılmaya karar vermeleri, son derece isabetli olur. Bu kişiler kendilerine, "oynayacak" başka bir kulüp, bağlılık duyabilecekleri bir başka kulüp bulmalıdır. Hem diğer "oyuncu arkadaşları" için hem de "seyirciler" için en yararlısı bu olacaktır.
Yönetimde bağıllık eksikliği
Normalde üst yönetimin bağlılık duygusu taşıması ve elemanlarının da aynı duyguyu paylaşmaları için sürekli olarak çaba göstermesi beklenir.
Yönetimin tutum ve davranışlarına ilişkin bu anlayış her zaman doğru değildir. Elemanların şirkete olan bağlılık duygusundaki zayıflık, doğrudan doğruya üst yönetimdeki bağlılık eksikliğinin bir yansımasıdır.
Bağıllık çatışmaları
Bağlılık kavramı, desteklemeyi seçtiğiniz bir kişiye sadık olmak anlamına gelir.
Genel olarak herkes, bazı kişi ve kuruluşlara karşı bağlı olmayı seçmiştir: Aile, dostlar, departman, şirket, kulüp, dini kurumlar vb.
Bir insan birden fazla kişiye/gruba karşı bağlılık duyuyor ve bu bağlılığını sürdürdüğünü göstermeye çalışıyorsa bazı çatışmaların ortaya çıkması kolaylıkla muhtemeldir.
Bir birey olarak, bir yandan şirketinizden, diğer yandan da aile ve arkadaşlarınızdan gelen talepler karşısında, bağlılık duygusu gereklerini yerine getirmeye çalışırken, çatışmalarla karşılaşabilirsiniz.
Yapmanızın doğru olduğuna içtenlikle inandığınız eğer şirketinizin yapmanızı istediğinden farklıysa, o zaman da yine, bir bağlılık çatışması içine düşersiniz.
Aşağıda bir eleman, bir orta düzey yönetici ya da bir üst düzey yönetici olarak, insanların karşılaşabilecekleri bağlılık çatışmalarına birkaç örnek verilmiştir.
Elemanların karşılaştığı bağlılık çatışmaları
Bir eleman olarak amirinize, departmanınızın hedeflerine ve iş arkadaşlarınıza olan bağlılık duygularınız birbiriyle çatışabilir.
Bu çatışma aşağıdaki durumlarda ortaya çıkabilir:
Amiriniz ofiste değilken iş arkadaşlarınızdan bazılarının hiç bir iş yapmadığını farkediyorsunuz.
Çalışma saatleri içinde amiriniz sizden, kızının vereceği bir parti için şarkı sözü yazmanızı
istiyor.
İş arkadaşlarınızdan birinin, müşterilerden sipariş alırken sürekli olarak yaptığı bir hatayı,
amirinizden gizlenmeye çalıştığını farkediyorsunuz.
Hasta olduğu için üç gün süreyle istirahatli olan bir arkadaşınızın aslında eğlenceli bir
davete katılmak üzere özel bir seyahate çıktığını öğreniyorsunuz. Arkadaşınız konuyu
amirinize duyurmamanızı istiyor.
Amiriniz, çok önemli bir müşteri toplantısına katılmanızı istiyor. Aynı tarihte ise çocuğunuzun okulunda yılda bir kez yapılan bir festival var. Festivalde çocuğunuz, çaldığı müzik aleti
ile bir konser verecek ve festivale gitmeyi çok istiyorsunuz.
Orta düzey yöneticilerin karşılaştıkları bağlılık çatışmaları
Bir orta düzey yönetici olarak bir yandan üst yönetimin sizden istedikleri, diğer yandan departmanınızın hedefleri, elemanlarınız ve iş arkadaşlarınızIa ilgili konular, sizde bağlılık duygusu çatışmalarına yol açabilir.
Bu tür çatışmalara örnek olarak şunlar verilebilir:
Şirketin zor durumda olduğu bir dönemde amiriniz, masrafları azaltmayı arzu ettiğini göstermek için, sizden, eleman sayınızı azaltmanızı istiyor. Oysa siz, eleman sayısının azaltılmasının hem departmanınıza hem de şirkete zarar vereceğinden eminsiniz.
Amiriniz, departmanınızdaki elemanlardan bir kısmının bir süre için başka bir departmanda
çalışmasını istiyor. Gerekçe ise söz konusu departmana, daha önce de olduğu gibi yapabileceklerinin üzerinde iş yüklenmesi. Eğer kabul ederseniz kendi departmanınızın hedeflerine ulaşması riske girecek.
Başka bir departmandan bir eleman, sizden, kendisini departmanınıza almanızı istiyor ve bunun için bir gerekçe bulmanızı rica ediyor. Departmanını değiştirmek istemesinin nedeni ise amirinin, genel müdür hakkında ve elemanları hakkında iyi düşünmüyor olması.
İş arkadaşlarınızdan birinin alkol problemi olduğunu öğreniyorsunuz.
Üst düzey yöneticilerin karşılaştıkları bağlılık çatışmaları
Üst yönetim kadrosunun bir üyesi olarak şirket hedefleri ile şirket sahibinin/genel müdürün kişisel arzuları arasında bir bağlılık duygusu çatışması içine düşebilirsiniz.
Bu çatışmalar için de aşağıdaki durumlar örnek olarak gösterilebilir:
Şirket sahibi sizden, şirketin bir bölümünün satılmasına yardım etmenizi istiyor. Oysa size göre söz konusu bölüm, şirketin gelecekte ayakta kalmasını sağlayabilecek düzeyde önemli.
Genel müdür şirket atıklarının yok edilmesi konusunda yardımınızı istiyor. Ancak atıkların çevreye vereceği zararı dikkate almıyor.
Siz genel müdürsünüz ve hükümet, toplum genelinde uygulanan tasarruf önlemleri çerçevesinde sizden, bütçenizde kısıtlama yapmanızı istiyor.
Genel müdürsünüz. Yönetim kurulu başkanı, eşinin yöneticisi olduğu tiyatroya, şirket kaynaklarından mali destek sağlamanızı istiyor.
Bağıllık çatışmalarının çözüm yolları
Bağlılık çatışmalarının tek bir çözümü yoktur.
En iyi çözümü bulmak, kişinin kendisinin vereceği karara bağlıdır.
Belli bir kişiye/gruba karşı hissettiğiniz bağlılık duygusunun, başka bir kişiye/gruba olumsuz bir etki yaratmamasını sağlayacak çözümleri bulmaya çaba göstermelisiniz. Arada bir, bazı insanları/grupları desteklemekten kaçınmanız gerekebilir. Bunu doğal karşılamak gerekir.
Belirli durumlarda bir kişiye/gruba, diğerlerine göre daha öncelikli bir destek vermeyi tercih ettiğiniz zaman, o kişi grup dışında kalanlara vereceğiniz desteği çekmeniz gerekebilir.
Kendisine daha düşük bir öncelik verdiğiniz kişilere/gruba durumu dürüst bir şekilde açıklamanız yararlı olacaktır. Bunu yapmanız, neden böyle davrandığınızı anlamalarını sağlayacaktır.
Bağlılık ve saygı
Birçok kişi, saygı duymadığı, güvenmediği kişilere ve kuruluşlara, bağlılık hissetmelerinin kendileri için zor olduğunu düşünür. Şirketi departman/yöneticilere saygı duyamıyorsanız o zaman önünüzde aşağıdaki seçenekler var demektir:
Şirketi ve içindeki insanları, kendilerine saygı duyabileceğiniz şekilde değiştirmeye çalışın.
İçinde bulunduğunuz duruma rağmen işinizi sürdürmeyi öğrenin.
İşinizden ayrılın.
Bağlılık duymayan bir eleman olarak işinize devam edin.
Eğer özdeğerinizi sürdürmek istiyorsanız son madde sizin için bir seçenek olamaz.
Bağıllık ve dürüstlük
Desteklemeye karar verdiğiniz kişilerin istekleri ile kendi değerleriniz arasında özel bir bağlılık çatışması ortaya çıkabilir.
Başkaları istediği için, doğru olduğuna içtenlikle inandığınızın tam tersini yaparsanız, o takdirde en değerli varlığınızı yani dürüstlüğünüzü kaybedersiniz.
Bu tip bağlılık çatışmaları aşağıdaki durumlarda ortaya çıkabilir: Başkaları, sizden;
neyin doğru ve neyin yanlış olduğu konusundaki düşüncelerinizle çelişen bir şey yapmanızı isterse,
olması gerektiğini düşündüğünüzden ya da sağlamanız gerekenden daha farklı bir kalitede mal ya da hizmet sağlamanızı talep ederse, makul ve haklı olmayan isteklerde bulunursa, yani yaptığınız takdirde desteklemeyi tercih ettiğiniz kişi!grup için olumsuz etkileri olacak şeyler isterse.
İster üst düzey, ister orta düzey yönetici olun, ister eleman olun, her zaman bir karar vermek durumundasınız: İnançlarınıza ters düşen bir şeyi yapar mısınız?
Her zaman bir kişiye/gruba verdiğiniz desteği sona erdirmeyi tercih edebilirsiniz.
Böyle bir tercih her zaman en kötü tercih değildir. Özellikle dürüstlüğünüzü devam ettirmeniz için tek çıkar yol bu ise, böyle bir tercih kaçınılmazdır.
Futbol oyuncuları kulüplerini değiştirebilirler.
Siz de "kulübünüzü değiştirebilirsiniz".
Fakat "kulüpte oynadığınız sürece", enerjinizi % 100 oranında kullanarak oynamalısınız.
Enerjinizi % 100 oranında kullanamadığınızı hissettiğiniz zaman, bunu açıklamalısınız. Ayrılacağınızı ilgililere bildirmelisiniz.
Bağıllık körü körüne itaat değildir
Bağlılık, kendisine bağlılık duyduğunuz kişinin her istediği şeyi yapmak durumunda olmanız anlamına gelmez.
Bağlılık, körü körüne itaat demek değildir.
Bağlılığı, yapacağınız işleri şirket çıkarları doğrultusunda olduğuna inanarak yapmanız şeklinde tanımlamak, daha doğrudur.
Bu nedenle bağlılık zaman zaman, başka insanların istediklerinin tersini yapmak ya da, verilen talimatların aksi yönünde hareket etmek anlamlamına da gelebilir.
Bazı durumlarda bağlılık şirkete, departmana ya da şirket çalışanlarına zararı dokunacağını düşündüğünüzü yapmayı reddetmek demektir.
Bir uç örnek vermek gerekirse bağlılık bazen, şirketi, resmi yetkililere şikayet etmektir, basına şirketle ilgili konularda bilgi vermektir, yani yeri geldiği zaman alarm zillerini çalan kişi olabilmektir.
İngiltere'de bu görüş "Majestelerinin Sadık Muhalefeti" deyimiyle ifade edilir. Bir başka deyişle Majestelerine hem bağlı olmak, hem de ona muhalefet etmek mümkündür.
Muhalefette bulunmanız elbette ki Majestelerinin (yani toplumun) yararınadır. Çünkü bir görüşe, bir düşünmeye karşı, toplumun genel hedefleri çerçevesi içinde kalarak muhalefet edebilir ve kendi görüşlerinizi dile getirebilirsiniz.
Aynı şekilde, bir şirket veya departmana bağlılık duymanız, uygulamadaki yöntemlerle ilgili olarak aynı görüşleri paylaşmasanız da mümkündür. Ancak bir şeyin yanlış olduğu yolundaki düşüncelerinizi bastırmanız, onları dile getirmemeniz, bağlılık duygusu eksikliği anlamına gelir.
Fakat aynı görüşü paylaşmadığınızı düşündüğünüz durumlarda, kendi kendinizi ciddi olarak sorgulamanız ve sizin bağlılık olarak değerlendirdiğinizin aslında bir bencillik ya da sadece eleştirme arzusu olmadığından emin olmanız gerekir.
Farklı görüşte olduğunuzu ifade etme şekliniz de çok önemlidir. Fikrinizi çok açık bir şekilde, içtenlikle, yapıcı bir tarzda ortaya koymalı, bunu yaparken karşı tarafa saygı gösterdiğinizi her halinizle belli etmelisiniz.
Yöneticiler ve elemanlar, herkesin çekinmeden düşüncelerini söyleyebildiği bir kültür yaratmak için güçlerini birleştirmelidir.
Bir yönetici ile elemanı arasında iyi bir takım çalışmasının bulunması, her konuda aynı görüşü paylaşmaları gerektiği anlamına gelmez. Fakat her ikisi de, ortaklaşa çalışarak bir amaca ulaşmayı hedeflerler.
Hedeflere giden yolda sık sık sert tartışmalar ortaya çıkabilir, bu tartışmalar insanlarda olumlu bir enerji yaratır.
Verilen sözlerin tutulması
Bağlılık, kurum içindeki herkesin, yapılacak iş ve görevler konusundaki isteklerini yerine getirmek değildir. Bağlılık, hayır demeyi öğrenmektir; evet demek, zaman ve kaynaklarınızın çok üzerinde bir çabayı gerektiriyorsa hayır demek bir zorunluluktur.
İnsanın, itaat etmek zorunda kalmadan bağlılık hissetmesi, Kurumdaşlığı sergilemenin ön koşuludur:
Kurumdaşlık, her zaman nazik olmak ve sizden istenen herşeyi yapmak değildir. Kurumdaşlık, bir işi arzu edilen kalite düzeyinde yapamayacağınızı düşündüğünüzde, hayır diyebilmektir.
Kurumdaşlık, bir insanın kendini amirine iyi göstermesi değildir.
Kurumdaşlık, zaman ve kaynaklar kısıtlı olduğunda, önceliklerin belirlenmesi konusun
da yapıcı bir tartışma ortamı oluşturabilmek için inisiyatif kullanmaktır.
Kurumdaşlık, olağanüstü bir çabayı gerektirse de, evet dediğiniz bütün işleri gerçekleştirmektir.
Kurumdaşlık, mantıksız "fedakarlıklar" yapmak zorunda kalmadan, yeterli ve makul bir gayret gösterilerek yapılabileceklerle, gerçekçi ve gerekli şeyler arasında dengeli bir köprü kurmaktır.
Kurumdaşlık, insanın, yeni görevler alabilecek durumda olduğunda bunu söylemesidir.
Kurumdaşlık, başkalarına yeni görevler vermeden önce, onların iş yüklerini ve içinde bulundukları durumu doğru bir şekilde değerlendirebilmektir.
Kurumdaşlık, başkalarına, öncelikleri belirleyebilmeleri konusunda yardımcı olmak ve doğru
işlerin yapılmasını sağlamaktır. Yeterli zaman ve kapasiteleri yoksa, yapmak zorunda oldukları işlerin bir kısmını onların üzerinden almaktır.
İnisiyatif
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette bütün çalışanlar şirketin verimliliğini, ilişkilerini ve kalitesini geliştirme konusunda inisiyatif kullanır.
Belli bir düzeyde sorumluluk ve bağlılık olmadan, inisiyatif sahibi olmak mümkün değildir.
Şirketin başarısı ve başarısızlığı konusunda sorumluluk hissetmedikleri takdirde çalışanların, şirketi geliştirmek ve "korumak" için inisiyatif kullanabilmeleri çok zordur.
Şirket çıkarları doğrultusunda bir şey yapmak için inisiyatif kullanmak, aynı zamanda bağlılık duygusu sergilemek demektir.
İnisiyatif, bir şeyi başlatmak anlamına gelir.
Kurumdaşlık anlayışı için inisiyatif, yalnızca şirket yararına olan bir projeyi başlatmak değil, aynı zamanda başlatılanı bitirmek, onu hayata geçirmektir.
Dolayısıyla inisiyatif, Kurumdaşlık için hayati öneme sahip olan uygulama kavramı ile çok yakından ilişkilidir. Uygulama kavramı, ilerideki bölümlerde bağımsız bir konu olarak ele alınacaktır.
Fikirden eyleme
Dünyanın her yerinde şirketlerin en önemli sorunu, uygulamaya geçme becerisindeki yetersizliktir.
Şirket içinde çok sayıda düşünce vardır, fakat bu düşüncelerin çok az bir kısmı hayata geçirilebilmektedir. Birçok proje ve faaliyet başlatılır, ama tamamlanamaz.
Uygulama;
Fikirden eyleme geçmek,
Niyeti davranışa dönüştürmek,
"Ne" aşamasından "kim, nasıl, ne zaman" aşamasına ulaşmak,
Bir konuyu bitirmek ve tamamlamak anlamına gelir.
İş dünyasındaki yöneticilerin çoğu, yıllarca tartışılan fakat bir türlü başlatılamayan projelerin yarattığı hayal kırıklığını yaşamıştır. Birçok konu lafta kalır!
Yeni fikirleri, önerileri ve onaylanmış projeleri hayata geçirme konusunda zorlanan şirketlerde, garip bir atalet hüküm sürer. Bu şirketler sanki fikirden harekete bir türlü geçememektedir.
İşlerin tamamlanması yönünde çok az çaba harcanmaktadır.
Fikir ve önerilerin çoğu, şirket içinde bir yerlerde takılıp kalmaktadır.
Sanki şirketteki çalışanlar sakız üzerinde yürümektedir.
İnisiyatifin ön koşulları
İnsanların inisiyatiflerini kullanabilmeleri için, belli bir dereceye kadar hareket serbestisine sahip olmaları gerekir.
Kuruluştaki elemanların çalışırken, kendi inisiyatiflerini kullanabilme serbestliğini hissetmelerini sağlamak ve onları bu yönde teşvik etmek için, yönetimin yapabileceği çok şey vardır.
Çalışma kültürü, inisiyatif kullanmanın takdir edildiği bir kültür olmalı, inisiyatif kullanmak, görevli olunmayan konularda müdahalede bulunmak olarak görülmemelidir.
İnsanların, inisiyatif kullanmaları halinde iyi sonuçlar elde edebilmeleri için aşağıdaki ön koşullar gereklidir.
Hedeflerin iyi bilinmesi ve benimsenmesi
İnisiyatif kullanan kişiler, şirket hedeflerini bilir ve bu hedefleri benimser. Çalışanların kendi hedefleri, şirket hedefleri ile aynı doğrultudadır.
Şirket hedefleri çalışanların hedefleri ile aynı doğrultuda olduğu zaman, güçlerin aynı yöne doğru harekete geçtiği ve herkesin şirketi aynı yöne doğru çektiği bir çalışma ortamını yaratmak için, sağlam bir temel var demektir.
İnisiyatifierin koordinasyonu
İnsanların inisiyatiflerini hangi çerçeve içerisinde kullanabilecekleri, çok açık bir şekilde belirlenmelidir.
Bu çerçeveyi oluşturan esaslar, inisiyatif kullanmanın, istenmeyen ve talihsiz sonuçlara yol açmasını önleyecek nitelikte olmalıdır. Tabii ki bu esaslar, inisiyatif kullanma nedeniyle bir kaos ve hayal kırıklığı ortamının doğmasına da engel olmalıdır.
Şirket hedefleri bireyin hedefleri ile aynı doğrultuda olmadığı zaman, inisiyatif kullanma, birbirinin aksi yönde hareket eden güçlerin ortaya çıkması anlamına gelir. Bu durum hem şirket için hem de çalışanlar için zararlıdır.
İletişimin belirlenmesi
Yeni inisiyatiflerin kullanılması durumunda izlenecek iletişimin kuralları, önceden belirlenmelidir:
Hangi bilgiler
Kime
Ne zaman
Nasıl
verilecektir?
Risk almaya isteklilik
Hem yönetim hem de inisiyatif kullananlar riski göze almaya istekli olmalıdır. Ancak bu onların elde edilen sonuçlarla ilgili sorumluluktan kurtulmaları anlamına gelmez.
Yaratıcı hataların hoş görülmesi
Şirketteki her birey, yaratıcı hataları, yani deneme yapılırken, yeni bir şey test edilirken yapılan hataları, hoşgörüyle karşılamalıdır.
Kuralcılık yerine akılcılık
Şirketteki herkes, belirli bir durumda yapılması gereken en akılcı şeyi bulma gayreti içinde olmalıdır. Bürokratik ilkeler, katı kurallar ve basmakalıp alışkanlıklar terkedilmelidir.
istek ve cesaret
İnisiyatif kullanmaya istekli olunması ve çekinilmemesi konusunda herkes birbirine yardımcı olmalıdır.
Yeterlilik geliştirme
İnisiyatifierin zaman kaybetmeden ve akıllıca kullanılabilmesini sağlamak amacıyla, şirkette her zaman bütün çalışanların mesleki yeterlilik düzeyini geliştirmeye yönelik programlar bulunmalıdır. Yalnızca istemek yeterli değildir, mesleki bilgi ve beceri de yüksek olmalıdır.
Birçok şirkette hala, inisiyatifi sadece yöneticilerin kullanması gerektiğine inanılır.
Kurumdaşlığın bulunduğu bir şirkette hem yöneticiler hem de elemanlar, yani herkes inisiyatif kullanır.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette:
Herkes kendini işine adamıştır.
Problem ve çatışmaların çözümlenmesi konusunda herkes inisiyatif kullanır.
Şirketin her yönde gelişmesi, bütün faaliyet alanlarında işlevlerini sürdürebilmesi ve yeniliklerle tanışabilmesi için, herkes önerilerde bulunur.
Bütün güçler hareket halindedir.
Hiyerarşik ve mesleki sınırlamalar gözetilmeksizin herkes fikrini serbestçe söyleyebilir.
Eksik bilginin tamamlanması için herkes inisiyatif kullanır.
Yürütme, geliştirme ve yenilikler getirme konularında inisiyatif
Bir şirkette her birey farklı inisiyatif türleri ortaya koyabilir:
Şirketin faaliyetlerinin yürütülmesi konusunda inisiyatif
Bir şirketin faaliyetini yürütmek amacıyla inisiyatif kullanılabilir. Bunun anlamı, statünün korunması, günlük işlerin aksamadan yapılmasının sağlanması ve beklenmedik anlarda ortaya çıkan sorunların çözümlenmesidir.
Şirketin gelişmesi konusunda inisiyatif Şirketin gelişmesi konusunda inisiyatif kullanmak mümkündür. Bu, daha hızlı, daha esnek, daha pratik ve daha yaratıcı bir şekilde çalışmak, kaynakları daha iyi düzeyde kullanmak, daha yüksek kalitede ürün ve hizmet elde etmek ve daha az masraf yapmak demektir. Şirket gelişimi için inisiyatif kullanmak ayrıca, yapılan işleri daha eğlenceli hale getirmeyi, takım ruhunu ve takımın sahip olduğu enerji düzeyini yükseltmeyi ve bireylerin bilgilerinden tam olarak yararlanmayı da kapsar.
Yenilikler getirme konusunda inisiyatif Şirkette yenilikler getirme konusunda da inisiyatif kullanılabilir. Yenilik getirmek derken aşağıdakiler kastedilmektedir: Gelişimden daha ileri düzeyde bir değişim yaratmak, yepyeni şeyler gerçekleştirmek, yapılmakta olan işleri tamamen farklı yollarla yapmak, yeni sistemleri uygulamaya koymak, yeni teknolojiler kullanmak, sabit fikirlikten uzaklaşmak, şirketten yarar sağlayan diğer kişileri yapıları çalışmalara katmak, duvarları ortadan kaldırmak, engelleri aşmak, mesafe katetmek.
Şirketin ayakta kalması ve gelişmesi söz konusu ise her türlü inisiyatif şirket içinde bulunmalıdır. Bütün çalışanlar, hem yöneticiler hem de elemanlar, inisiyatif kullanabilmelidir.
Şirketin yürütülmesi ve gelişmesi konularında inisiyatif kullanmak, ilk planda olanaklardan yararlanabilmekle ilişkilidir.
Söz konusu tavsiyeler, normal bir iş ya da görevin çerçevesi içerisinde kullanılabilecek inisiyatifieri kapsamaktadır.
Bu inisiyatifierin, sınırları zorlama niteliği yoktur. İnisiyatifi gösterecek kişi ve şirket için, bu inisiyatifierin taşıdığı risk sınırlı düzeydedir.
Yenilik getirmek için kullanılan inisiyatif ise özel bir bakış açısını, özel bir cesareti ve azmi gerektirir. Vizyona olan gereksinimi ise belirtmeye gerek bulunmamaktadır.
Yenilik getirmek sınırları ortadan kaldırmaktır.
Kurumdaslığın olduğu bir şirkette çalışanların yapabilecekleri şunlardır:
Elemanlar, şirketin yürütülmesinden çok daha fazlasını gerçekleştirebilirler
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirketin elemanları yalnızca kendi işlerini yürütebilen kişiler değildir. Bütün elemanlar gösterdikleri çabayı sürekli olarak artırırlar. Birçoğu departmanın işlev ve yöntemlerini geliştirmek amacıyla önerilerde bulunurlar. Bazıları şirkete yeniliklerin kazandırılması konusunda aktif olarak rol alırlar.
Orta düzey yöneticiler şirkette en azından gelişmeyi sağlayabilir
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu bir şirkette orta düzey yöneticiler, yalnızca departmanların normal çalışmasını sürdürmelerini sağlamazlar. Orta düzey yöneticilerinin asgari düzeydeki görevi departmanların işlevlerini geliştirmektir. Ayrıca birçoğu yenilik getirme becerisine de sahiptir.
Üst düzey yöneticiler yenilikleri hayata geçirebilirler
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette üst düzey yöneticiler geniş bir vizyona sahip kişilerdir. Yenilikler yaratabilirler. Risk almaya hazırdırlar. Uzlaşma ortamı olmasa bile değişiklikler yapmaya cesaretleri vardır. Şirket çıkarları ortakların istekleri nedeniyle tehdit altına girerse, yüksek sesle itiraz edebilirler.
Sınırları yıkmak
Bir şirketin çalışmasını etkin bir şekilde sürdürmesini sağlamak yeterli değildir.
Hatta çoğu kez, şirketteki herkesin, şirketin - mevcut çerçeve içinde- gelişimi konusunda, inisiyatif kullanması da yetersizdir.
Şirketin ayakta kalmasını ve büyümesini garanti etmek için bazı insanların yenilikleri uygulamaya koyması gerekir.
Basit bir anlatımla sınırların yıkılması şarttır.
Sınırlar ne zaman yıkılmalı?
Sınırların, kontrol ve koordinasyon olmaksızın sürekli olarak yıkılması doğal olarak, bir kaos, yılgınlık ve hayal kırıklığı ortamının ortaya çıkmasına neden olur.
Hedef, strateji ve planların - en azından belli bir süre için - istikrarlı olmaması, insanların, şirketlerin ve departmanların etkin şekilde çalışabilmesini önler.
Sınırların ne zaman kaldırılması gerektiği şeklindeki bir soruya kolayca cevap vermek mümkün değildir. Bunun birçok koşulu vardır, örneğin aşağıdaki faktörlere ilişkin değişiklikler, bu konuda belirleyici rol oynayabilir:
Pazar ihtiyaçları
Yasal düzenlemeler
Rekabet
Toplam pazarın büyüklüğü
Pazar paylan
Teknoloji
Çalışanların talepleri
Trafik/taşıma koşulları
Fiyat ve maliyetler
Ortaklık yapısı
Şirketin mal ve hizmet aldığı kuruluşların talepleri
Büyük değişikliklerin başlatılacağı zamana karar verirken, hırs ve istek faktörleri de göz önünde bulundurulmalıdır:
En iyi olmak?
Şirket kendi faaliyet alanında;
şehirde
bölgede
ülkede
kıtada
dünyada
en iyi şirket olmayı mı arzu ediyor?
İlk olmak?
Şirket yeniliği uygulamaya koyan ilk şirket olmak mı istiyor, yoksa;
rakiplerin ne yaptıklarını görünmeye kadar yada,
yeniliği uygulamaya koymak zorunda kalıncaya kadar
... veya iş işten geçinceye kadar beklemeyi mi düşünüyor?
Pazar lideri olmak?
Şirket eğer kendi pazarında lider konumundaysa, yenilikleri sürekli olarak devreye sokmanın yararlarının bilincinde mi?
Yenilikler getirmeyi, pazarda 2 veya 3 numara oluncaya kadar erteleyecek mi?
Pazarında ı numara olmayı sürdürürken, bu konumunu korumak için, yenilik getirmesi gerektiği görüşünde mi?
Kendisine en yakın rakibi ile arasındaki farkı hangi düzeyde tutmak istiyor?
Yeniliklerin uygulamaya konulmasında zamanlama
Yenilikler getirmenin zamanlaması ayrıca, şirketin ne ölçüde vizyon sahibi olduğuna da bağlıdır:
Şirket, pazarda, yenilikleri gerektiren değişmeleri önceden tahmin edebiliyor mu?
Şirket, değişikliklere uyum sağlamak yerine, değişimi kendisi yaratabilecek durumda mı?
Şirket yenilik getirme yeteneğine sahip mi?
Yoksa başkasının yaptıklarını taklit etmek – ya da sadece izlemek - durumunda mı?
Yenilik getirme konusunda ne zaman inisiyatif kullanacaklarına karar vermek, şirketin çalışanlarının -yönetici ve elemanlarının - yapması gereken bir iştir.
Bu konuda karar verdikten sonra ortaya çıkacak sonuçların sorumluluğunu da almak durumundadır.
Yeniliklerin uygulamaya geçirilmesi çok gecikmişse, ya da bu konuda çok erken davranılmışsa, bundan başkaları değil, şirketteki herkes sorumludur.
Sınırların şirket düzeyinde yıkılması
Bir şirkette sınırlar çeşitli düzeylerde yıkılabilir: Şirket düzeyinde, departman düzeyinde, kişisel düzeyde.
Şirket düzeyinde sınırların yıkılması üst yönetimin ve şirket sahiplerinin görev alanına girer.
Şirket düzeyinde sınırların aşılabilmesi için aşağıdaki koşulların sağlanması şarttır:
Üst düzey yöneticinin katkısı
Üst düzey yönetici yenilik getirme sürecinin önderliğini yapabilmelidir - yenilikleri "sahiplenmelidir". Üst düzey yönetici;
vizyon sahibi,
hırslı,
risk alabilen,
dirençlere karşı hazırlıklı,
yenilikleri uzlaşma olmasa da uygulamaya koyabilen ve
"sebat" edebilen
bir kişi olmalı ve değişimi temsil etmelidir.
Şirket sahiplerinin katkısı
Şirket sahipleri ya da yönetim kurulu, yenilikçi bir yöneticide bulunması gereken özellikleri taşımayan bir üst düzey yöneticiyi değiştirebilmelidir.
Şirket sahipleri, yenilikleri desteklemeyen bir yönetim kurulunu değiştirebilmelidir.
Vizyon ve hedefler
Üst düzey yönetici, yenilik getirecek vizyon ve hedefleri açıklıkla ortaya koymak için büyük çaba sarfetmelidir.
Bu vizyon ve hedeflerin en üst noktadaki elemandan parmak ucu çalışanlarına kadar, bütün şirket tarafından çok iyi bir şekilde anlaşılmasını ve benimsenmesini sağlamalıdır.
Yeniliklerin yerleşmesini sağlayacak vizyon ve hedeflerin herkes tarafından anlaşılması ve benimsenmesi şarttır. Yeniliğin gerekçeleri çalışanları "harekete geçirici" nitelikte olmalıdır.
Orta düzey yöneticilerin katkısı
Yeniliklerin yerleşmesi için gösterilecek çabada orta düzey yöneticiler çok önemli işlevlere sahiptir.
Yeniliğin ardındaki vizyonun ve ulaşılması gereken hedeflerin orta düzey yöneticiler tarafından iyice anlaşılması ve benimsenmesi, hayati bir önem taşır.
Orta düzey yöneticiler yeniliğin gerekli olduğu görüşünü paylaşmıyorlarsa, bunu üst düzey yönetime bildirmelidir.
Yenilikle ilgili son karar verildikten sonra orta düzey yöneticilerin Kurumdaşlık anlayışı içinde davranmaları gerekir:
Kendi departmanları adına sorumluluk üstlenmeli,
Verilen karara bağlı kalmalı,
Kararı uygulamak için inisiyatif kullanmalıdırlar.
Herkes tarafından sahiplenilmesi
Üst düzey yönetici, yeniliklerin hayata geçirilmesi sürecine herkesi katmalıdır: Üst yönetim, orta düzey yönetim ve elemanlar, yani en yukarıdan parmak ucu çalışanlarına kadar herkesi.
Çalışan herkes, yalnızca gelişim amacıyla değil, fakat aynı zamanda yenilikler yaratmak amacıyla da fikir ve önerilerini bildirmeleri yönünde teşvik edilmelidir.
Yeniliklerle ilgili fikirlerin olağan iletişim kanallarından geçmesi şart değildir. Bu fikirlerin doğrudan doğruya üst düzey yöneticiye ulaştırılabilmesi mümkün olmalıdır.
Ortaya atılan her fikrin uygulanması gerekmez, ancak her türlü fikir dikkate alınmalıdır.
Sınırların departman düzeyinde yıkılması
Sınırların yıkılması yalnızca şirket düzeyinde düşünülmemelidir. Sınırlar, şirketin alt birimleri düzeyinde de yıkılabilir.
Şirketin fonksiyonlarının her biri için - departmanlar, proje grupları, çalışma grupları vb. -mevcut olan kurallar, şirket düzeyinde sınırlar yıkılmadan da değiştirilebilir.
"Departman" düzeyinde sınırların yıkılması konusunda aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür:
Bilgi düzeyinin yükseltilmesi
Yönetim ve işbirliği alanında yeni ilkelerin uygulamaya konulması
Tek işlevli çalışan anlayışından çok işlevli çalışan anlayışına geçilmesi
Sekreterlik işlevlerinin kaldırılması
Yeni bilgi akış sistemlerinin uygulamaya konulması
Çalışma ve üretim alanlarında yeni yöntemlerin devreye sokulması
Departmanın birkaç birime ayrılması
Sınırları kimler yıkabilir?
Gereksinimi gören, inisiyatif kullanabilen, önerilerde bulunan herkes:
Üst düzey yönetici
Bir üst düzey yönetici doğal olarak, inisiyatif kullanabilir ve departmanın başındaki kişiyi bir yeniliğin uygulanabilir olduğu konusunda ikna edebilir.
Departman yöneticisi, sorumlu olduğu departmanda en azından, gelişme sağlamak durumundadır. Eğer bunu yapamıyorsa, üst düzey yönetici onu görevinden almak zorundadır.
Orta düzey yönetici
Departman yöneticisinin kilit görevlerinden birisi de departmanın gelişimi için inisiyatif kullanmaktır.
Departman yöneticisi bundan başka, gelişmeyi yakından izlemekle de görevlidir. Ayrıca yeniliğe olan ihtiyacı desteklemek ve artırmak için bütün çabasını ve yaratıcılığını kullanmalıdır.
Fikir aşamasından uygulama aşamasına kadar yenilik sürecinin tamamına, bütün elemanlarını dahil etme düşüncesinde olmalıdır.
Eleman
Departmanın elemanları, departmanın aktif olarak gelişmesini sağlayacak önerilerde bulunmanın, görevlerinin doğal bir parçası olduğunu bilmelidir. Departman işlerinin gereken şekilde yürütülebilmesini ve geliştirilmesini sağlayacak önerileri olan herkes, bu önerileri dile getirmeyi bir zorunluluk olarak görmelidir.
Kişisel düzeyde sınırların yıkılması
Sınırları kişisel düzeyde de yıkabilirsiniz. Bu, aşağıdaki durumlar söz konusu olduğu zaman gerçekleşebilir:
Bir departmandan başka bir departmana geçtiğinizde
Yeni bir beceri kazandığınızda
Mesleki konuda bir aşama kaydettiğinizde
Daha önce yapılmamış bir şeyi gerçekleştirdiğinizde
Şirket yararına olarak mevcut kurallara karşı çıktığınızda
Çoğunluğa ya da genel olarak benimsenen görüşlere karşı çıktığınızda
Yönetimin tutum ve davranışlarını kabul edemediğiniz durumlarda itirazınızı yüksek sesle dile getirdiğinizde
İşi bıraktığınızda
Bir şirket, aslında toplumun küçük bir örneğidir. İçinde yaşadığınız bu toplum biriminde gönülden gelen bir istekle çalışmıyorsanız, düşüncelerinizi dile getirmek ya da ayrılmak sizin sorumluluğunuzdadır.
Şirkette çalışmaya devam ettiğiniz süre boyunca kendinizin, departmanınızın ve şirketinizin gelişmesi yönünde gayret göstermek için inisiyatif kullanmak durumundasınız.
Başlıca hedefiniz yalnızca geçiminizi sağlamak değil, aynı zamanda iyi bir hayat sürmek olmalıdır.
Kurumdaşlık bilincine sahip birey
Kurumdaşlık günümüzde, şirketlerin yaşamını sürdürmesi ve gelişmesi için bir gerekliliktir. Şirket faaliyetlerine herkes katılımcı olmalı, herkes sorumluluk almalıdır.
Bu tavır hem şirketlerden hem de bireylerden beklenmektedir.
Böyle bir tavır içinde olan bir çalışan olarak sizin, aşağıdaki şekilde davranmanız gerekir:
Hem kendinizin, hem de takımınızın kazanması için oynamalısınız.
Şirketin yaratacağı sonuçlar konusunda sorumluluk almalısınız.
Şirketteki insanlara ve şirketin hedeflerine karşı bağlılık duymalısınız.
Şirketinizde verimliliği, ilişkileri ve kaliteyi geliştirmek için inisiyatif kullanmalısınız.
Ne olmak istediğinize ve ne tür bir katkıda bulunmak istediğinize karar vermelisiniz.
Kurumdaşlığın size sağladığı üstünlükler
Çalışma grubunuza, departmanınıza ve şirketinize, ancak Kurumdaşlık sergileyerek yararlı olabilirsiniz.
Fakat bundan, en büyük avantajı siz sağlarsınız. Kurumdaşlık sergiIemenizin size kazandıracağı avantajlar şunlardır:
Daha fazla sorumluluk ve hareket serbestisi
Sorumluluk almayı arzu ettiğinizi ve sorumluluk alabilecek kapasitede olduğunuzu gösterdiğiniz zaman, sorumluluk alma şansınız artar.
Departman ve şirketin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğiniz takdirde, yaptıklarınız daha az kontrol edilir ve hareket serbestisi kazanmanız kolaylaşır.
Bunlardan başka, daha cazip ve motive edici görevlerin size verilmesini sağlamanız mümkün olur.
Terfi etmeniz için olanak
Kurumdaşlık sergilemeniz, terfi etme şansınızı artırır.
İstediğiniz görevi alabilmeniz ya da bu görevi kendiniz için yaratabilmeniz daha kolay olur.
İnisiyatifinizi kullanarak kendi işinizde gelişmeler sağlar, yenilikler getirirseniz, kendi işinizle ilgili ya da bir başka alanda birinci düzeyde sorumluluğun size verilme olasılığı artacaktır.
Daha yüksek iş güvencesi
Eskiden, bazı işlerin güvenceli olduğu kabul edilirdi, bu işlerde çalışan insanların, işlerini ani olarak kaybetmelerinin söz konusu olmadığı düşünülürdü. Bu görüş özellikle, kamu sektörü, özerk kurumlar, bankalar ve bazı uluslararası şirketler için geçerliydi.
Fakat günümüzde, "ömür boyu iş garantisi" sağladığını söyleyebileceğimiz işlerin sayısı, giderek iyice azalmaktadır. Büyük çaplı maliyet düşürme projelerinin gereği olarak, şirketler sık sık, kadro, işlev ve departman sayısını azaltmak zorunda kalmaktadır.
Böyle durumlarda şirketler, sorumluluk alabilen, bağlılık duygusuna sahip olan ve inisiyatif kullandığını gösterebilen elemanları, ellerinde tutabilmek için özel bir çaba - örneğin onlara başka görevler bularak - gösterirler.
Daha iyi iş olanakları
Kurumdaşlık sergilemeniz halinde bile şirketinizin, kadronuzu, işlevinizi ve departmanınızı iptal etmek zorunda kalması mümkündür.
Şirketinizin, yeni bir iş bulmanızda yardımcı olmasını ve bu konuda sizi desteklemesini sağlamak, Çalışan Olma Bilinci sergilemiş bir eleman olmanız halinde çok daha kolay olacaktır.
İşinizi kendi isteğinizle değiştirmeniz söz konusu ise, bu bilinci taşıdığınız sürece, istediğiniz işi elde etme şansınız daha fazladır.
Daha iyi ilişkiler
"Takımın" elde edeceği sonuçlara katkıda bulunmanız ve çalışma ortamınızdaki diğer insanları gözetmeniz, size güven duyulmasını ve saygı gösterilmesini sağlayacaktır.
Sorunları sadece göstermek yerine, sorunların çözümüne katkıda bulunmayı yeğlediğiniz sürece, hem şirket içindeki hem de şirket dışındaki insanlarla daha iyi ilişkiler kurabilirsiniz.
Daha yüksek özdeğer
Kurumdaşlık sergilemeniz özdeğerinizi artıracaktır.
Davranışlarınız, gelişiminiz, kendinizi iyi hissetmeniz, performans düzeyiniz, yaratıcılığınız ve ilişkilerinizin kalitesi bakımından, özdeğerinizin düzeyi son derece önemlidir.
Yaptığınız işi hoş bir uğraş olarak gördüğünüz ve elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığınız zaman, daha eğlenceli zaman geçirmeniz mümkün olur ve kendinizi daha iyi hissedersiniz. İyi olduğunuza İnanırsınız.
Hayatınız anlam kazanır ve yaşamanızın bir amacı olur.
Kurumdaşlık bilinci kazanmanızın önündeki engeller
Yönetici ya da eleman olarak yukarıda belirtilen düzeyde sorumluluk, bağlılık ve inisiyatif ortaya koymanız, yani "erdemli" bir çalışan olmanız mümkün mü?
Hayır, herzaman değil.
Kurumdaşlık bilinci kazanma süreci içinde, önünüze birçok engel çıkacaktır. Bu engellerden bazıları kendinizle bazıları da içinde bulunduğunuz ortam ile ilgilidir.
Çevrenizdeki engeller
Aşağıda belirtilen koşulları Kurumdaşlık sergilemenizin önünde bulunan engeller olarak düşünebilirsiniz:
Merkeziyetçi ve otoriter yönetim Belirli ve kalıplaşmış kurallara göre işleyen bürokratik sistemler Her türlü inisiyatifin ve yenilik fikrinin "yukarıdan" gelmesi gerektiğini öngören hiyerarşik sistemler
İşlevler ve meslekler arasında kesin sınırların bulunması "Biz/onlar" kültürü Yetersiz yönetim
Hedeflerin net olarak belirlenmemesi, sorumlulukların açık ve anlaşılır biçimde dağıtılmaması
Kurumdaşlık ile ortaya konulan tavır ve davranışların ödüllendirilmemesi Şirket içinde manevi değerlere yeterli özenin gösterilmemesi
Yöneticinin Kurumdaşlık anlayışının eksik olması
Kurumdaşlığa sahip bir birey bu tür engellerle karşılaştığı zaman, aşağıda belirtilen üç yoldan birini seçerek hareket etmelidir:
Engelleri ortadan kaldırmaya ya da olumsuz etkilerini azaltmaya çalışabilirsiniz.
Bu özel bir çaba ister. Belli bazı sınırları ortadan kaldırmanız gerekebilir. Böyle bir tercih "sebat" işidir ve risk almaya istekli olmanız şarttır.
Eleştirilerinizde objektif olmalısınız. Daha iyi çözümler için yapıcı önerilerde bulunmalısınız. Kendi görüşünüzün doğru olduğunu savunmalısınız. Problemin çözümü konusunda kişisel olarak sizin yapmayı planladıklarınızı açıklamalısınız.
Önerilen değişikliklerin yapılmasının departmana/şirkete kazandıracağı avantajları vurgulamalısınız. Bunların yapılmaması durumunda ortaya çıkacak olumsuz sonuçların neler olduğunu da anlatmalısınız.
Ancak en önemli nokta, önerdiklerinizi kişisel çıkar elde etmek veya başka birine zarar vermek amacıyla değil, departmanın/şirketin yararı için önerdiğinizi çok açık bir şekilde anlatabilmenizdir.
Engellerle birarada yaşamayı öğrenebilirsiniz
Bunu yapabilmek için, sorun olarak gördüğünüz şeylere karşı bakış açınızı değiştirmeye çalışmanız gerekir.
Engellerin sizde stres yaratmasını engellemeyi öğrenmelisiniz. Onları sorun olarak değil, teşvik edici birer uğraş olarak görmelisiniz.
Esnek olmalı, yeni stratejiler denemeyi düşünmelisiniz.
Belirli bazı engellerin işinizi zorlaştırması durumunda bile, yaratıcılığınızı Kurumdaşlık sergileme yönünde harekete geçirmelisiniz.
Şirketinizden ayrılmayı tercih edebilirsiniz
Bu seçenek her zaman vardır.
Çalıştığınız şirketten ayrılmaya karar vermek her zaman, en kötü seçeneği tercih etmek anlamına gelmez.
Eğer şirkette kalmanız kişiliğinize zarar verecekse, ayrılmayı tercih etmek iyi bir yol olabilir.
Ancak, Kurumdaşlık bilinci ile işinizi yapamadığınız halde, şirkette protesto mahiyetinde kalmayı sürdürmeniz hem kendiniz hem de şirketiniz için her zaman yanlış bir seçim, daima kötü bir tercihtir.
Kendi içinizdeki engeller
Bu başlık altında yer alan ve Kurumdaşlık bilinci ile işinizi yapmanızı zorlaştıran engeller, iki kategoride toplanmaktadır:
Bilgi ve beceri eksikliği
Kurumdaşlık sergileyebilmeniz için sorumluluk almaya istekli olmanız yeterli değildir. Aynı zamanda, sorumluluğu alabilecek durumda olmanız gerekir.
Sorumluluğu alabilecek durumda olmak ve inisiyatif kullanabilmek için sürekli olarak yeni bilgiler edinmeli, yeni beceriler kazanmalı ve bu şekilde de yüksek kalitede iş ve hizmet ortaya koymalısınız.
Sizin için gerekli olan eğitimi, şirketiniz sağlamıyorsa, bu eğitimi kendi çabanızla alabilmek için inisiyatifinizi kullanmanız şarttır.
Kişisel gelişiminiz için sürekli olarak çaba göstermeniz, büyük avantajlar elde etmenizi sağlar. Verimliliğinizi, başkalarıyla olan ilişkilerinizi ve kalitenizi sürekli olarak geliştirmelisiniz.
Bunlara ek olarak işinizin dışındaki diğer konularda da bilgi sahibi olmanız veya mevcut bilgilerinizi artırmanız kişisel gelişiminiz bakımından son derece önemlidir.
Şirketinizde, birden fazla işlevi yerine getirebilecek nitelikler kazanmalı, kendi mesleğiniz dışında kalan konular hakkında daha çok bilgi edinmelisiniz.
Özdeğer eksikliği
Sorumluluk alabilmek, bağlılık duymak ve inisiyatif kullanabilmek için özdeğerin yüksek olması gereklidir.
Özdeğerinizi geliştirmek için yapabileceğiniz pek çok şey bulunmaktadır.
Özdeğerinizi yükseltmek için kendinize karşı olumlu bir bakış açısına sahip olmanız, "duygular dünyasının" kuralları ve özellikleri hakkında daha çok şey öğrenmeniz gereklidir.
Özdeğerinizi güçlendirecek iyi ve güzel duygular, davranışlar üzerinde düşünerek bunları uygulamaya çalışabilirsiniz.
Kendinizi sevmeli, kendinizi özel bir kişi olarak görmelisiniz. Korku ve suçluluk duygularından uzak bir şekilde şimdiki zamanı yaşamayı başarabilmelisiniz.
Güçlü yönlerinizi görebilmek ve onlardan yararlanmak zorundasınız. Kendi tercihinizi kendiniz yapıyorsunuz, bu nedenle de şu anda içinde bulunduğunuz durumdan yalnızca kendinizi sorumlu tutabilirsiniz.
Yeni fikirlere açık, esnek bir kişi olmalısınız, davranışlarınızı değiştirmeli, davranışlarınıza çeşitlilik katmalısınız.
Problemleri, zevkle mücadele edilecek şeyler olarak görmeli, hata ve başarısızlıklarınızı ise kişisel gelişim sürecinizin bir parçası gibi değerlendirmelisiniz.
Olumlu düşünmeli, hayata ve işinize dört elle sarılmalısınız.
Kurumdaşlık tutum ve davranışları
Her birey sürekli olarak, Kurumdaşlık bakış açısını geliştirmeli ve bu tutumunu sürdürmelidir.
Olumlu iş tanımı
Birçok kişi, bazı işlerin sıkıcı, bazı işlerin ise heyecan verici olduğu düşüncesindedir. Bu kişiler bazı işlerin kişisel gelişimi teşvik ettiğine, bazı işlerin ise sürekli olarak, tekdüze ve rutin uygulamaların yapıldığı işler olduğuna inanırlar.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette çalışanlar, yaptıkları işlerin heyecan verici yönlerini kendileri bulmak durumundadır. Her çalışan, "yaptığım işi mecburen değil, kendim seçtiğim için, yapmaya değer bulduğum için yapıyorum" anlayışındadır.
Çalışanlar ayrıca, işlerinin ilginç ve heyecan verici yönlerini bulmaları konusunda birbirlerini teşvik eder.
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu şirketlerde çalışanlar aşağıdaki bakış açısına sahiptir:
Benim dünyamda işleri heyecan verici/sıkıcı, kişisel gelişimimi sağlayamayan şeklinde gruplara ayırmak söz konusu değildir.
İnsanın, yaptığı iş hakkındaki düşüncesi, yaptığı işe karşı duyduğu sorumluluk tarafından belirlenir. İşin heyecan verici ya da sıkıcı olması, teşvik edici ya da monoton olması bu duyguya bağlıdır.
Olumlu bir iş tanımı yapın
İnsanın yaptığı işe karşı olumlu bir tutum içinde olması, beklentilerine ulaşmasına yardım eder. Bu tutum, yaptığı işi, hem heyecan verici hem de istediği bütün özellikleri bulunduran nitelikte bir iş olarak görmesini, yani "hayalindeki iş" gibi değerlendirmesini kolaylaştırır.
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu bir şirkette "olumlu iş tanımı" anlayışı hakimdir.
Çalışanlar, ne yaptıklarına değil, yaptıkları işlerin yapılmaya değer ve motive edici yönleri üzerine yoğunlaşırlar.
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu bir şirkette çalışanlar, yaptıkları işlerle ilgili olarak aşağıdakilere benzer görüşlere sahiptir:
Ben insanlara faturalarını ödemelerini hatırlatmıyorum. - Şirketimin nakit akışını garantiye alıyorum.
Ben yalnızca temizlik yapmıyorum. - Çalışanlar için hoş bir ortam yaratıyorum.
Müşteri şikayetleriyle ilgilenmiyorum. - Müşterilerin memnun kalmalarını sağlıyorum.
Yalnızca santrale bakınıyorum. - Ben şirketimin iletişim merkeziyim.
Ben yalnızca makine bakımı yapmıyorum. - Şirketimde verimliliğin artması için çalışıyorum.
Kendi kendini değerlendirme
Projektörleri başkalarına çevirmek
Yaşadığımız toplumda herşeyin ve herkesin bir değerlendirmeden geçirilmesi normal karşılanmaktadır.
Eleştiri projektörlerimizi sık sık insanlar, kuruluşlar, şirketler, ürünler, hizmetler, politikacılar, hükümetler, dernekler vb. üzerine çeviririz.
İnsanların birbirlerini değerlendirmeleri ve birbirlerinden bazı şeyler talep etmeleri iyi ve sağlıklı bir davranış biçimidir. Bu davranış biçimi mal ve hizmet kalitesinin yükselmesine katkıda bulunur. Bu tür davranışlar ayrıca, haksızlıkların, yasa dışı uygulamaların, nüfuzun kötüye kullanılmasının, baskı kurma çabalarının, ahlak dışı davranışların, yetersiz ve uygun olmayan yöntem ve sistemlerin vb. ortadan kaldırılması için verilen mücadelelere yardımcı olur.
Doğru ve yapıcı şekilde kullanılması koşuluyla, eleştirel değerlendirme, daha iyi bir toplumun yaratılmasını sağlaması açısından, demokrasinin en temel dayanaklarından biridir. Ancak eleştirel değerlendirme her zaman iyi bir amaca hizmet etmez. Bazı kişiler bilinçli olarak, diğer insanlara zarar vermek ve/veya kendilerine çıkar sağlamak için eleştirel değerlendirme yapabilmektedir.
Bir insanın eleştiri projektörlerini başkalarına doğru çevirmesi zaman zaman sorumluluktan kaçma amacını güdebilir.
Bu tavır, mevcut durumu düzeltici şeyler yapmamanın bir "mazereti" olarak kullanılabildiği gibi, projektörlerin kendine doğru yönelmesini engelleme amacı ile de kullanılabilir.
Projektörleri kendine çevirmek
Kurumdaşlık, bir insanın etkileyebileceği durumlarla ilgili sorumluluk alması demektir. İnsanın her şeyden önce kendini ve içinde bulunduğu durumu geliştirmek için yapabileceği katkıları değerlendirmesi anlamına gelir.
İnsanın kendi kendisini, özeleştiri yaparak değerlendirebilmesi zordur. Performansının veya bazı davranışlarının eleştiri konusu olduğunu bilmek, insanda hoş olmayan bir duygu yaratır.
Başka insanların hatalarını ve eksikliklerini göstermek ve onları eleştirrnek daha kolaydır.
Ancak kendimizi, sahip olduğumuz roller, yaptığımız işler ve uğraşlarımız açısından değerlendirmeye çalışmamız büyük önem taşır. Kendi kendimize daha iyi bir;
misafir
toplantı katılımcısı
seminer katılımcısı
vatandaş
müdür
eleman
üye
ana/baba
müşteri
satıcı
eş
arkadaş
olabilmek için neler yapabileceğimizi sormalıyız. Kurumdaşlık, projektörleri kendi üzerimize çevirmemiz anlamına gelir.
"Arkayı kollama"
Gerektiğinde çekinmeden öne çıkan ve şirket hakkında ya da yönetim hakkında olumsuz görüş bildiren çalışanlar, Kurumdaşlık kültürü için en büyük tehlikeyi oluşturmazlar. Bu insanların bağlılık duygusu taşımadıkları söylenemez. Çünkü bu kişiler en azından, konu hakkında birşeyler yapması için yönetime bir şans daha vermektedir.
Fikirlerini açıkça ve anlaşılır şekilde ortaya koymayan insanlar ise, Kurumdaşlık kültürü için çok tehlikelidir. Bunlar hem fikirlerini açıkça söylemez ve bastırırlar, hem de her zaman "Peki efendim" derler.
Hiyerarşinin her kademesinde rastlanabilen bu kişiler daima tarafsızdır.
Bu kişilerin kendi düşüncelerini ortaya koymaları için, önce yönetimin tutum ve düşüncesini öğrenmeleri şarttır. Hangi görüşü savunduklarını ancak, tartışma bittikten ve taraflardan biri kazandıktan sonra anlayabilirsiniz.
Bu insanlar "Arkayı Kollama" anlayışını benimsemiş kişilerdir.
Aslına bakılırsa, Arkayı Kollama tutumunu benimseyen kişiler şirketlerine karşı en ufak bir bağlılık duygusu taşımazlar.
Kişiliklerini bir tarafa bırakmışlardır ve kendi başlarına düşünmek ve yapıcı bir tutum içinde olmak yerine, hiyerarşide daha yüksek yerlerde bulunan yöneticileri hoşnut etmeyi tercih ederler.
Arkayı Kollama tutumu, hiyerarşinin etkin olduğu bürokratik ve merkeziyetçi kuruluşlarda yaygın olarak görülür.
Mesela ücret artışı ve terfinin, çalışanın performansına göre değil kıdemine ve vasıflarına göre belirlendiği kuruluşlarda bu tutumu benimsemiş kişiler çoktur.
Bu tür kuruluşlarda insanın terfi etmesini engelleyen yegane şey genellikle, görevini çok aleni bir biçimde ihmal etmesidir.
Arkayı Kollama davranışının yaygın olduğu şirketlerde çalışanlar, yöneticilerini sinirlendirmemek ve kendi hatalarını gizlemek için ellerinden gelen herşeyi yaparlar.
Bir şirkette elemanlar yöneticilerden çekiniyor ya da korkuyorsa, Arkayı Kollama anlayışının yerleşip kök salmasına uygun bir ortam mevcut demektir. Bu şirketlerde çalışanlar, yöneticilerin hata kabul etmediklerini, yaşadıkları acı deneyimlerle öğrenmişlerdir.
Elemanlar hatalarını örtmek için çok büyük çaba gösterir. Gizlemek için ne gerekirse yaparlar. Hatası gösterilen kişi, hatasını düzeltmeye çalışmaz, daha çok, hatasını gündeme getiren kişinin yaptığı hataları bulmaya çalışır.
Arkayı Kollama örnekleri
"Benden duymuş olma ..."
Bazı insanlar iş arkadaşları hakkında konuşurken veya şirkette işlerin nasıl gittiği konusundaki düşüncelerini söylerken arkalarını kollayarak hareket ederler. "Benden duyduğunu söyleme ama, bak sana ne söyleyeceğim ..." derler. Ya da "Benden duyduğunu söylersen, inkar ederim." derler.
"Suçlanamaz" İnsanlar
Bazı insanlar asla risk almaz. Hata yapmaktan o kadar çok korkarlar ki, övgüye değer bir şey yapma yönündeki istek ve arzuları, bu korku tarafından bastırılır.
Sükunetin en büyük erdem olduğuna inanırlar.
İlerlemenin tek yolunun "suçlanamaz" insan olmaktan geçtiğine inanırlar.
Diğer insanlar alışılagelmiş sınırların dışına çıkmadıkça kendi düşüncelerini ortaya koymazlar ve kendilerini olaylara katmaktan kaçınırlar. Ancak, üst yönetim de, sıradışı ve beklenmeyeni takdir ettiğini gösterirse "suçlanamaz" insanlar bu harekete alkış tutarlar.
Süper esnek kişiler
Bazı kişiler "süper esnek" tir.
Yöneticiler ya da iş arkadaşları onlara fikirlerini sorduğunda, bir görüş ileri sürmekten kaçınırlar.
Onun yerine "siz ne düşünüyorsunuz?" diye sorarlar.
Yönetici kendi düşüncesini söyledikten sonra, süper esnek, "evet efendimci" kişi de "tabii" der, "ben de aynen öyle düşünüyorum."
Diyelim ki, yönetici ertesi gün fikrini değiştirdi. Süper esnek kişi de kendi fikrini değiştirmiştir zaten. "Ne tesadüf der, "dün konuştuktan sonra etraflıca düşününce ben de aynı sonuca ulaştım."
Bir sonraki gün yönetici yeniden eski fikrine döner. Evet efendimci eleman düşünceli düşünceli başını salladıktan sonra "Aslında en iyi fikir, akla ilk gelen fikirdir...!" der.
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu şirketlerde insanlar arkalarını kollamazlar. Buna ihtiyaçları yoktur. Çünkü bahane bulmak, mazeret kullanmak insanı hedef tahtası haline getirir. Ve insanlar, hedef tahtalarına ateş etmeyi çok sever.
Olanaklardan yararlanın
Aşağıdaki tavsiyeler, bütün çalışanlara şirketin yürütülmesi ve gelişmesi için daha çok inisiyatif kullanma konusunda ışık tutabilir.
Ele alınan konular yapılan işin ve görülen işlevin normal çerçevesi içerisinde kullanılabilecek insiyatifleri kapsamaktadır.
Burada belirtilenler inisiyatif bölümünde sözü edilen sınırların yıkılması ile ilgili davranışlarla ilişkili değildir.
Dolayısıyla, inisiyatifi kullanan birey için - ve şirket için-sınırlı düzeyde bir risk söz konusudur.
Tavsiyeler
Daha fazla bilgiye ihtiyacınız var
Eğer yapmakta olduğunuz iş konusunda, yönetimden size yeterli bilginin ulaşmadığını düşünüyorsanız, bilgileri kendiniz edinmeye çalışın. Bilgi eksikliğiyle ilişkili şikayetlerinizi başkalarına anlatmayın.
İşleriniz, zamanınızın tamamını doldurmuyor
Zamanınızı boşa geçirmeyin. Yapmanız gereken işleri tamamladıktan sonra eğer zamanınız varsa yeni ve anlamlı uğraşlar bulun. Ya da amirinizden yeni görevler isteyin.
Çalışma yöntemlerinizi ve işlerinizi hangi sıra içinde yapacağınızı planlayın, sizin yüzünüzden başka insanların beklemelerine meydan vermeyin.
Kaliteden memnun değilsiniz
Başkalarının sizin için yaptığı işlerin kalitesi beklentilerinizi karşılamıyorsa bunu kendilerine - ve yalnızca kendilerine - söyleyin.
Kaliteyi talep edin.
Gelişme için yapıcı önerilerde bulunun.
Zaman kaybediyorsunuz
Zamanınızı boşa harcamanıza neden olan şeyleri ortadan kaldıracak girişimlerde bulunun.
Mesela, sizin için zaman kaybı olduğunu düşündüğünüz bir toplantıya katılmanız söz konusu ise, katılmayın. Ya da toplantının, size ve katılan diğer kişilere yararlı olmasını sağlamak için inisiyatif kullanın.
Olumsuz söylentiler işitiyorsunuz
Başka birinin arkasından olumsuz şeyler konuşulduğunu işittiğinizde müdahale edin.
Bu tür söylentilerin yayılmasına engel olmak için inisiyatif kullanın.
Verilen bir görevi tam olarak anlamadınız
Amirinizin size verdiği bir görevi anlamadıysanız ondan daha fazla bilgi isteyin.
Ne yapılacak?
Hangi özelliklerde yapılacak?
En geç ne zamana kadar yapılacak?
Yetkinizin sınırları nedir?
Yapılacak işin önceliği nedir?
Yardıma gereksinim duyduğunuzda nereden
yardım sağlayabilirsiniz?
Bir anlaşmazlıkla karşılaşıyorsunuz
Amiriniz/iş arkadaşınız/elemanınızla anlaşmazlığa düştüğünüzde bunu çözümlemek için inisiyatif kullanın.
Bir görüşme ortamı ayarlayın. Tartışarak uzlaşmaya çalışın.
Mali desteğe ihtiyacınız var
Gerekli ve yararlı olduğuna inandığınız bir uygulama için sizin ya da departmanınızın yeterli mali kaynağı yoksa, bulmak için mücadele edin.
Gerekirse başka harcamalardan tasarruf etmek için inisiyatif kullanın.
Araç ve ekipmandan yoksunsunuz
Departmanınızın işleri için ya da kendi işleriniz için gerekli olanaklara sahip değilseniz, bunu dile getirin.
Öneride bulunmak için inisiyatif kullanın. İhtiyacınızı ve gerekçelerini açık bir şekilde ortaya koyun.
Eğitime ihtiyacınız var
Şirketiniz size yeterli eğitim olanakları sağlanıyorsa bunu söyleyin. Eğitim verilmesini talep edin veya kendi inisiyatifinizle gerekli gördüğünüz eğitimi almaya çalışın.
Kaynakların boşa harcandığını fark ediyorsunuz
Şirketinizde herhangi bir kaynağın boşa harcandığını görürseniz buna engel olmak için girişimlerde bulunun.
Edindiğiniz yeni bilgiler, bazı faaliyetlerin işlevlerin ve rutin uygulamaların geçerliliğini kaybettiğini ortaya koyuyorsa bunları kaldırmak için inisiyatif kullanın. Bu tür girişimlerinizde açık ve yapıcı davranın.
Arkadaşlarınızın sizin yardımınıza ihtiyacı var
Elemanlardan birinin yaptığı işten dolayı mutsuz olduğunu öğrenirseniz, o kişiye yardım etmek için inisiyatif kullanın.
Arkadaşlarınızdan birinin yeteneklerinden, şirketinizin yeterli ölçüde yararlanmadığını düşünüyorsanız bunu bildirin.
O kişinin bilgi ve kapasitesinden hem kendisinin hem de şirketin daha fazla yarar sağlaması için neler yapılabileceği konusunda önerilerde bulunun.
Bürokrasi sizi engelliyor
Şirketinizde uygulamaya konulan yeni bir kural, içinde bulunduğunuz durumda bir anlam taşımıyorsa o kurala uymayın.
Ancak mevcut kuralları, yalnızca şirketin ve şirketten yarar sağlayanların çıkarına olduğu zaman çiğnemelisiniz.
Bir kurala uymamaya karar verseniz bile, sorumlu ve bağlılık duygusuna sahip bir kişi gibi davranmalısınız. Kurala neden uymadığınızı insanlara açıklamalısınız. Bunu kuralı çiğnemeden önce yapabilirseniz, elbette daha iyi olur.
Hayatı sıkıcı buluyorsunuz
Şirketteki her gününüzün eğlenceli geçmesini sağlamak için çaba göstermelisiniz.
Neşeli ortamlar insanların yaratıcılığını harekete geçirir ve inisiyatif kullanma yeteneğini geliştirir.
Yol gösterilmesine ihtiyacınız var
Yapmanız gerekeni belirlemenize yarayacak herhangi bir kılavuz ya da açıklama yoksa, inisiyatif kullanın.
Talimat verilmesini beklemeyin. Amirinize yapmanız gerekeni sorun. Ya da kendiniz karar verin.
Karar verirken, şirketin sahibi olsaydım ne yapardım diye düşünün.
Kendi başınıza karar alabileceğiniz durumların sayısı ne kadar fazla olursa, kişisel gelişiminiz için o kadar çok fırsat elde etmiş olursunuz.
Kendinize serbest hareket alanları sağlayacak bir iş tanımınız olması için inisiyatif kullanın ve bu alanları doldurun.
Bütün bunlar sizi motive edecek, size moral kazandıracaktır. Bundan şirketiniz de yarar görecektir.
Şirketin başarısına nasıl katkıda bulunabilirsiniz
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu bir şirkette herkes, verimlilik, ilişkiler ve kalite alanlarında şirketin gelişimini sağlamak için inisiyatif kullanır.
Yönetici ve elemanlar, bu üç alanda gelişim sağlamak için farklı düzeylerde çaba gösterebilirler.
Kişisel düzey
Departman düzeyi
Şirket düzeyi
Kişisel gelişiminize ve şirketinizin/departmanınızın gelişimine katkıda bulunmak için bu ve bundan sonraki sayfalarda yer alan önerilerden yararlanabilirsiniz.
Kendinizi geliştirme konusunda inisiyatif kullanın
Kişisel gelişiminiz için plan yapın
Hangi alanlarda gelişim gösterebileceğinizi belirlemek ve plan yapabilmek için aşağıdaki listeyi kullanabilirsiniz.
Geliştirmeyi ya da öğrenmeyi arzu ettiklerinizi altalta yazın. Bunu yaparak sonuçta şöyle bir liste elde edebilirsiniz:
İngilizce konuşabilmek
Stresle başa çıkmanın yollarını öğrenmek
Bir müzik aleti çalmak
Bilgisayar kullanmak
Daha hızlı okumak
Bilgiyi kontrol altına almak
Sunuş yeteneğini geliştirmek
Zaman planlaması yapabilmek
Başka insanlarla ilişkileri geliştirmek
Yaptığınız bu listeden bir tanesini veya en çok iki tanesini seçin ve aşağıdaki adımlan izleyin:
Ne öğrenmek istediğinizi çok açık bir şekilde tanımlayın. Örneğin, öğrenme süreci sona
erdiğinde hangi durumda olacaksınız, ayrıntılı olarak anlatın.
Bu seçtiğiniz alanda ilerleme kaydetmeyi neden istediğinizi kendi kendinize açıklayın. Ne tür
avantajlar elde edeceksiniz? Bu avantajları belirlemeniz, öğrenme süreci içinde motivasyonunuzu
artırabilmenize yardım edecektir.
3. Kararlaştırdığınız şeyi öğrenmek için neler yapa bileceğinizi araştırın. Bunlardan birine karar verin.
Size kimin yardım edebileceğini araştırın. Nereye başvurabilirsiniz.
Ne zaman başlamak istediğinize karar verin. Gerçekçi bir şekilde ayırabileceğiniz zamanlan belirleyin.
Öğrenme süreciniz için ayrıntılı ve gerçekçi bir plan yapın.
Planınıza kesin olarak uyun. Arzu ettiğiniz düzeyde beceri kazanıncaya kadar öğrenmeye devam
edin. Başladığınız konuyu tamamlamadan, başka bir öğrenme sürecine girmeyin.
Performansınızı ve elde ettiğiniz ilerlemeyi değerlendirin.
Becerilerinizde bir ilerleme gördüğünüz her zaman, kendi kendinizi ödüllendirin.
Departmanınızı geliştirme konusunda inisiyatif kullanın
Verimlilik
Yaptığınız işi ayrıntılı olarak tanımlayın. Departmanınızın verimliliğini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen görevlerinizin bir listesini çıkarın.
Departman düzeyinde verimlilik kavramının ne ifade ettiğini tanımlayın. Departman verimliliğinin
iyi düzeyde olduğunu düşündüğünüz alanları belirleyin. Yüksek verimlilik düzeyinin sağlanmasın
da rolü bulunan kişileri ödüllendirin.
Verimliliğin daha iyi bir düzeye çıkarılabileceğini düşündüğünüz alanların bir listesini yapın.
Departman verimliliğinde gelişmeler kaydedebilmek için, sizin yapabileceğiniz ve diğer kişilerin
yapabilecekleri konusunda yapıcı önerilerde bulunun.
İlişkiler
Departmandaki ilişkileri özellikle etkileyen davranışlarınızın bir listesini yapın.
Departmandaki çalışma ortamının olumlu özelliklerini belirleyin. Çalışma atmosferinin güzel
olması için önemli katkılarda bulunan kişilere, kendileri hakkındaki olumlu düşüncelerinizi söyleyin.
İşbirliğinin gelişebileceğini düşündüğünüz alanları belirleyin.
Departmanın iç ve dış ilişkilerinde gelişme kaydetmek için, sizin yapabileceğiniz ve diğer kişilerin yapabilecekleri konusunda yapıcı önerilerde bulunun.
Kalite
Kendi işinizin departman kalitesini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen yönlerinin bir listesini çıkarın.
Departman düzeyinde kalite kavramının ne ifade ettiğini tanımlayın. Departman kalitesinin iyi
düzeyde olduğunu düşündüğünüz alanları belirleyin. Yüksek kalite düzeyinin sağlanmasında rolü
bulunan kişileri ödüllendirin.
Departman kalitesinin daha iyi bir düzeye çıkarılabileceğini düşündüğünüz alanların listesini yapın.
Departman kalitesinde gelişmeler kaydedebilmek için, sizin yapabileceğiniz ve diğer kişilerin
yapabilecekleri konusunda yapıcı önerilerde bulunun.
Şirketinizi geliştirme konusunda inisiyatif kullanın
Performans ve davranışlarınız arasından, bir bütün olarak şirketin imajını, atmosferini, elde
edeceği sonuçları ve gelişmesini etkilediğini düşündüklerinizin bir listesini yapın.
Şirketinizin, çekici bir çalışma ortamı olarak algılanmasını sağlayan koşulların listesini çıkarın.
Şirket içinde, haklarında olumlu düşündüğünüz kişilere, bu düşüncelerinizi söylemeyi alışkanlık
haline getirin.
Şirketin daha iyi bir çalışma ortamına sahip olabilmesi için, şirketinizce yapılmasını düşündüğünüz konuların bir listesini çıkarın.
Ayakta kalabilmek ve büyümek için şirketin değişiklikler yapmasını gerekli bulduğunuz konuları belirleyin.
Şirketin büyümesi ve gelişmesi için, kendinizin, başkalarının ve departmanınızın yapabilecekleri
konusunda önerilerde bulunun. Önerilerinizde açık olmaya çalışın.
Kişisel verimlilik
Kişisel verimlilik, her çalışanın kendi kişisel hedeflerinin olması ve bu hedeflere mümkün olan en iyi ve en hızlı şekilde ulaşması anlamına gelir.
Departmanın ve şirketin verimliliği için, kişisel verimlilik bir ön koşuldur.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette herkes, departmanın ve şirketin verimliliği için sorumluluk duyar. Her birey kişisel verimliliğini yükseltmek amacıyla, hedeflere yönelik ve samimi bir gayret gösterir. Bireylerin hedefleri, departmanın ve şirketin hedefleri ile koordine edilmiştir.
Daha verimli ve daha etkin olmayı arzu eden herkesin, bilmesi ve uygulaması gereken çok önemli bir ilke vardır: sonuç üretme ilkesi.
Sonuç üretme ilkesi
Hedeflerinize ulaşabilmek için aşağıdakileri gerçekleştirmeniz şarttır:
1. Kişisel hedeflerinizi tanımlayın
Hedeflerinize, ancak onları çok açık ve net olarak belirlediğiniz takdirde ulaşabilirsiniz. Hedefleriniz size sürekli olarak hatırlatılmadığı takdirde onlarla ilgili birşeyler yapmanız pek mümkün değildir -"gözden ırak olan akıldan da ırak olur".
Birçok insanın, gerçekleştirebileceğinden çok daha fazla sayıda hedefi ve dileği vardır. Oysa bunların gerçekleştirilebilmesi için öncelikleri belirlemek ve karar vermek gereklidir: Hangi hedef önce gelmeli? Hangisi bekleyebilir?
2. Görevlerinizi belirleyin
Zamandan en iyi şekilde yararlanmak için, bir karar tabanına ihtiyacınız vardır. Hedeflerinize ulaşabilmeniz için, hangi işleri yapmanızın gerektiğini bilmek durumundasınız. Bu karar tabanında yapmanız gereken görevlerin bir listesi bulunur. Belirlediğiniz görevler aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
Bütünlük: Üzerinde zaman harcamayı düşündüğünüz her konuyu içermelidir.
Açıklık: Mantıksal olarak gruplanmış işlerinizle ilgili, genel bir görünüm sağlamalıdır.
Belirginlik: Bu işlerin içeriğini (ne, kim, ne zaman, nasıl, ne kadar), açıkça belirten bilgileri bulundurmalıdır.
Pratiklik: Elinizin altında bulunan bir yere kaydedilmeli ve üzerinde kolayca çalışma yapabileceğiniz şekilde yazılmış olmalıdır.
3. Zamanınızı bu görevlere harcayın
Hedeflerinize ulaşabilmek için zamanınızı, sizi hedeflere götürecek olan şeyler üzerinde harcamanız esastır. Uzun vadeli hedeflerinizi ve niyetlerinizi "şimdi ve burada" gerçekleştirilebilecek görevlere dönüştürmeniz gerekir. Bu nedenle "Şimdi ne yapmalı?" sorusu, kişisel etkinliğiniz için çok önemlidir.
Sonuç üretebilmek için hedeflerinizle kullanabileceğiniz zaman arasında bir bağlantı kurmanız -köprü oluşturmanız - şarttır. Zamanınızı planlarken, başkalarının yapmanızı istediği şeyleri değil, varmak istediğiniz hedefleri esas almalısınız.
Zamanı etkin şekilde planlayabilmek için ise, farklı planlama dönemlerini yani yıl, ay, hafta ve günü planlamanız gerekir.
Her planlama dönemi kendine özgü bir şekilde ele alınmalıdır. Dönem ne kadar uzunsa, genel konuları o ölçüde göz önünde bulundurmalısınız. Dönem ne kadar kısaysa o ölçüde ayrıntılar üzerinde yoğunlaşmalısınız.
Her planlama döneminin başında, o dönemin sonunda ne elde etmek istediğinizi kendi kendinize sorabilmek için zaman ayırmalısınız. Kendinize şu soruları sormalısınız:
Hedeflerim neler?
Hedeflerime ulaşmam için yapmam gereken en önemli işler neler?
Zamanımın ne kadarı dolu?
Kullanabileceğim zaman ne kadar?
Kullanabileceğim zamanı nasıl kullanmalıyım?
Her planlama dönemi içerisinde, dolu ve kullanılabilir zaman dilimleriniz vardır.
Kullanılabilir zamanınızdan yararlanabilme düzeyiniz, hedeflerinize ulaşıp ulaşmayacağınızı belirler. Bu nedenle, üzerinde çalıştığınız planlama döneminde kullanabileceğiniz zaman süresini, sürekli olarak göz önünde bulundurmanız şarttır.
Orkestra şefi mi kukla mı?
Mevcut zamanınızı "doğru işleri", yani sonuç üreten işleri yapmak için kullanın. Hayatınızı orkestra şefi gibi yönetebilmeniz ancak bu şekilde mümkün olabilir.
Birçok kişi kendi dışında oluşan talep ve faaliyetlerin kontrolü altındadır ve zamanlarını kendilerinin kontrol etmediğini düşünür. Bir anlamda hayatlarının ve zamanlarının sorumluluğunu başkalarına bırakmışlardır.
Yani kukla olmaya karar vermişlerdir.
Kişisel ilişkiler
Bir kişinin özdeğerini belirleyen en önemli iki unsur, kendini iyi hissetmesi ve başkaları ile kurmuş olduğu ilişkilerdir.
Bireylerin birbiriyle iyi ilişki kurma yönündeki girişimleri departman ve şirket içinde oluşacak psikolojik ortamın belirleyicisidir.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette tüm çalışanlar departmanın, şirketin iç ve dış ilişkileri konusunda sorumluluk duyarlar. Herkesin moralini yükselten ve elinden gelenin en iyisini yapması yönünde herkesi motive eden bir çalışma ortamının yaratılabilmesi için her birey, somut ve içten bir gayret gösterir.
Duygular dünyası
Günlük yaşantımızda her zaman irili ufaklı birçok sorunla karşılaşıyoruz. Hem işyerinde hem de evimizde.
Bu sorunları, somut sorunlar ve duygusal sorunlar olarak iki gruba ayırabiliriz.
Somut sorunlar "gerçekler dünyasından" kaynaklanır. Bu sorunları mantıklı yöntemler kullanarak, deneyimlerimizden yararlanarak, mesleki ya da teknik bilgilerimizin yardımıyla çözebiliriz.
"Duygular dünyasından" kaynaklanan sorunlar ise hayal kırıklıklarına yol açar. Bunları tam olarak görebilmek kolay değildir ve çözümleri de uzun zaman alır. Duygular dünyasının sorunları insanı incitir. Özetle bu sorunlar, gerçekler dünyasından kaynaklanan sorunlara göre, insanlarda daha fazla üzüntüye yol açarlar. Kişisel gelişim, kurumsal gelişim ve büyümenin önünü kapatan sorunların çoğu, duygular dünyası kökenli, çözümlenmemiş sorunlardır.
Çözümlenmesi en zor olan sorunların duygular dünyasından kaynaklanması şaşırtıcı değildir.
İnsan aklının duygu ve düşünce bakımından nasıl çalıştığı, insanlar arasında sıcak ilişkilerin kurulabilmesi ve korunabilmesinin nasıl mümkün olabileceği konularında, gerçek anlamda eğitim almış olanlarımızın sayısı çok azdır.
Birbirimizi nasıl motive edeceğimize ve birbirimize nasıl moral verebileceğimize ilişkin yeterli bilgiye sahip değiliz. Birbirimizi daha iyi anlamak için nasıl bir iletişim kurmalıyız. Nasıl vizyon oluşturabiliriz ve yaratıcılığımızı kullanarak kendimizi nasıl geliştirebiliriz. Hem işyerimizde hem de evimizde, birbirimizle olan ilişkilerimiz sırasında doğan çatışmaları nasıl çözümleyebiliriz. Yöneticiler ve elemanlar olarak gurur, iş tatmini, şevk, heyecan, hoşgörü ve esneklik açılarından daha iyiye, daha güzele nasıl ulaşabiliriz. Sorumluluk duygusunu nasıl oluşturabiliriz ve takım ruhunu nasıl yaratabiliriz.
Kıırumdaşlığın yerleştiği şirketlerde çalışanlar - yöneticiler ve elemanlar - yalnızca gerçekler dünyasıyla ilişkili becerilerine dayanarak yaşamlarını sürdüremezler. Çünkü her çalışanın, elinden gelenin en iyisini yapabilmeleri konusunda arkadaşlarını teşvik etme sorumluluğu vardır.
Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, duygular dünyası özelliklerinin bilinmesini gerektirmektedir.
Ozdeğer.. ve ilgi
İnsanların kendilerini nasıl hissettiklerinin ve başkalarıyla nasıl ilişkiler kurduklerının temelinde özdeğer yatar.
Özdeğer ise, beynin kaydettiği takdir ve tanınma hissinin miktarı ölçüsünde gelişir.
Tanınma hissi en geniş anlamı ile, ilgi olarak da adlandırılır.
İlgi, yaratılan psikolojik ortamın kalitesi bakımından hayati önem taşımaktadır.
İlgi nedir?
"insanların gösterebileceği her türlü dikkat" olarak tanımlanabilir.
Kendi özdeğerimizi veya başkalarının özdeğerini geliştirmemiz ya da zedelememiz mümkündür ve ilgi, bunları yapabilmemiz için elimizde bulunan en güçlü araçtır.
Başkalanndan ilgi almamız, kendimiz hakkında iyi şeyler hissetmemiz için gereklidir.
Yeterli ilgiyi alamayan insanlar kendilerini kötü hissederler, olumsuz davranışlar gösterirler. Bu kişiler kaybeden psikolojisine girerler ya da en kötü olasılıkla hem ruhsal hem de fiziksel olarak ciddi biçimde hastalanırlar.
Başkaları ile aranızda kuracağınız ilgi alışverişi, onlarla kuracağınız ilişkilerin niteliğini belirleyecektir.
İlgiler, olumlu ya da olumsuz olabilir. Özdeğeriniz, aldığınız olumlu ve olumsuz ilgilerin miktanna bağlıdır.
Olumlu ilgi
Olumlu ilgi özdeğerimizi artırır ve bizi mutlu bir insan yapar. Her türlü olumlu dikkat, tanınma hissi, takdir, teşekkür, memnuniyet, gurur, hayranlık vb. olumlu ilgidir.
Olumsuz ilgi
Olumsuz ilgiler bizi üzer, hayal kırıklığına uğratır, kendimizi yetersiz hissederiz. Eleştiri, azarlama, alay etme, küçük görme, güvenmeme vb. olumsuz ilgiye bazı örneklerdir.
Sıfır ilgi
Bir insanın alabileceği en iyi ilgi olumlu ilgidir.
En kötü ilgi ise olumsuz ilgi değil, sıfır ilgi yani kayıtsızlıktır.
Sıfır ilgi, bir insanın özdeğerine en çok zarar verebilen ilgi türüdür. Sıfır ilgi kendimizi iyi hissetmemizi büyük oranda engeller. İlgi yetersizliğinin, insanların duygulan, düşünceleri ve davranışları üzerinde çok büyük etkisi vardır.
İnsanlar yeteri kadar olumlu ilgi alamadıkları zaman bilinçli ya da bilinçsiz olarak olumsuz ilgi almaya çalışırlar. Bu tepki doğal karşılanmalıdır. Çünkü olumsuz ilgi hiç ilgi almamaktan daha iyidir.
Gerek iş, gerekse özel hayattaki anlaşmazlıklar, personel dönüşümünün hızlı olması, işe gelmeme, insanların yaptıkları işi sahiplenmemesi ve düşük kalite, çoğu kez doğrudan doğruya, insanlara gösterilen ilginin yetersizliğinden kaynaklanır.
Kişisel kalite
Kişisel kalite, sizin ve başkalarının memnun kalacağı bir kalite düzeyine ulaşmanızı ifade eder.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette bütün çalışanlar, şirketin ve departmanın kalitesi konusunda sorumluluk duyar. Herkes, kişisel kalite düzeyini yükseltmek için, hedefe yönelik, yürekten bir çaba içindedir.
Bir şirketin ayakta kalması, diğer kişi ve kuruluşların kalite taleplerini karşılaması konusundaki başarısına bağlıdır. Amaç, müşterilerin ve kullanıcıların istek ve beklentilerini karşılayabilen mal ve hizmetleri üretebilmektir.
Kişisel kalite sergilemeyen kişilerden oluşan kuruluşların ürettiği mal ve hizmetlerde talep edilen kaliteyi sürekli olarak karşılayabilmesi çok zordur.
Kişisel kalite kavramının diğer bütün kalite kavramları için bir ön koşul oluşturmasının nedeni budur.
Kişisel kalite standardı
Kişisel kalite:
Bir insanın, hem kendi hem de başka insanların beklentilerini, somut ve soyut taleplerini tatmin etmesi olarak tanımlanabilir.
Bir kişinin yaptıkları ile aslında yapabilecekleri arasında büyük bir fark bulunabilir.
Kişilerin performansı, farklı durumlarda büyük dalgalanmalar gösterebilmektedir.
Farklı insanların, ellerinden gelenin en iyisini yapış şekli farklıdır.
Bu nedenle iki farklı kalite standardı üzerinde durmak yararlı olacaktır:
İdeal performans düzeyi (ip düzeyi)
Asıl performans düzeyi (AP düzeyi)
İP düzeyi
İp düzeyinizi şu şekilde tanımlayabiliriz: Kendi kişisel kalitenizin ideal düzeyi.
İp düzeyiniz, performans düzeyinizle ilgili olarak kendi beklentilerinizi, isteklerinizi ve en samimi arzularınızı ifade eder. İp düzeyiniz kişiliğinizle çok yakından bağlantılıdır.
Kendi performans düzeyinizden memnun alabilmeniz ancak, kendi arzularınız doğrultusunda yaşadığınızda ve AP düzeyinizle İp düzeyiniz birbirine yakın olduğunda mümkün olabilir. Ancak böyle bir durumda başınız dinç olur, kendinizle gurur duyar ve mutlu olursunuz. Bir kişi;
Yapabildiğinin en iyisini yaptığı,
Performansından gurur duyduğu,
Yaptığı işin altına adını yazmaktan mutlu olacağını hissettiği takdirde, İp düzeyine ulaşmış demektir.
İp düzeyinizin önemi
Neyin doğru neyin yanlış olduğu konusundaki değerlendirmeleriniz ve ahlak anlayışınızı da içeren hayata bakış açınızla ilgili temel değerler hayatınızın ilk dönemlerinde oluşmaya başlar.
Sahip olduğunuz bu bakış açısını ve bu değerleri hayatınızın diğer dönemlerinde de beraberinizde taşırsınız. İdeal kalite standardınız da en önemli değerlerinizden birisidir.
İp düzeyiniz esas olarak, hayatınızın ilk yıllarında, anneniz, babanız, kardeşleriniz, arkadaşlarınız, öğretmenleriniz ve çevrenizdeki diğer bilgi kaynakları ile kurduğunuz ilişkiler sonucunda oluşur. Bu düzey, hem kendi performansınızın kalitesini, hem de başkalarının performans kalitesini, nasıl değerlendireceğinizi belirler.
İP düzeyiniz ayrıca, kendi kapasitenizin sınırlarını saptamanız sırasında da etkili olur. Bu nedenle İp düzeyiniz, kişisel gelişiminiz, başkalarıyla olan ilişkileriniz ve gelecekte elde edeceğiniz fırsatlar bakımından belirleyici nitelikte bir etkiye sahiptir.
AP düzeyi
Asıl Performans (AP) düzeyiniz
Asıl performansınızın belli bir durumdaki kalite düzeyi şeklinde tanımlanabilir.
AP düzeyi durağan değildir, sürekli olarak değişir ve çok kısa zaman dilimleri içerisinde büyük oranda değişiklikler gösterebilir.
AP düzeyiniz duruma göre de değişiklikler gösterir.
AP düzeyinizi yükselten ya da düşüren koşullarla sürekli olarak karşı karşıya kalırsınız.
AP düzeyinizi etkileyebilen faktörler
AP düzeyinizi aşağıdaki faktörler etkileyebilir:
Takdir/ödül
Hedefin bilinmesi
Başarı/başarısızlık
Fiziksel ortam
Psikolojik ortam
Deneyim ve beceriler
Yapılan işin özellikleri
Kullanılabilir zaman miktarı
Diğer kişilerin AP düzeyi İp düzeyi
Hangi faktörlerin AP düzeyinizi yükselttiğini. hangilerinin düşürdüğünü bilmenizde yarar vardır.
Sizi hangi kişilerin, hangi koşulların teşvik ettiğini, ilham verdiğini, yaptığınız işe kendinizi adamanıza neden olan etmenlerin neler olduğunu, hangi durumlarda elinizden gelenin en iyisini ortaya koymaya çalıştığınızı bilmelisiniz.
Ayrıca, hangi kişilerin, hangi koşulların size engel olduğunu, moralinizi bozduğunu, enerjinizi ve performansınızı azaltacak kadar etkilediğini, elinizden gelenin en iyisini yapmanızı engellediğini de belirlemelisiniz.
Birlikte zaman geçirdiğiniz kişilerin AP düzeyinizi artıran ya da azaltan etkenleri bilmesi, size yardımcı olabilmeleri için gereklidir. Siz de AP düzeyinizi etkileyen etkenleri bilmelisiniz.
Birbirinizin ve tüm takımın AP düzeyini artırabilmek için neler yapabileceğiniz konusunda arkadaşlarınızla anlaşmalısınız.
Kişisel kalite gelişimi
Kalite gelişiminin genel ilkelerini uygulayarak kişilerin kendi kişisel gelişimleri üzerinde çaba sarfetrnesi mümkündür. Bu ilkeler şunlardır:
İp düzeyinin belirlenmesi
AP düzeyinin ölçülmesi
İp ve AP düzeyleri arasındaki farkın kapatılması.
İp ve AP düzeyleri arasındaki fark, kişinin kendi kişisel kalitesini hangi ölçüde geliştirebileceğini gösterir.
Gerçekte yaptıklarınızla, yapabilecekleriniz arasındaki fark ne kadardır?
İp ve AP düzeyleriniz arasında şu anda ne kadar fark bulunmaktadır?
İp ve AP düzeyleriniz arasındaki farkın çok büyük ya da çok küçük olduğu alanlar var mı?
Bu farkları değerlendirerek kendi kişisel kalitenizi artırmak için bir plan yapmalısınız.
İp ve AP düzeyleriniz arasındaki farkı azaltmanız için birçok değişik yöntem vardır. Bunlardan birisi de hataların önceden öngörülmesi ve önlenmesidir.
Hataların önlenmesi
Şirketlerin, departmanların ve bireylerin hataları azaltarak ya da tamamen ortadan kaldırarak, son derece önemli miktarda tasarruf sağlamaları mümkündür.
Hataların önlenmesi konusunda sürekli olarak çaba göstermelisiniz.
• Çünkü, hataları önleme konusundaki becerileriniz kişisel kalitenizin değerlendirilmesini -
ister kendiniz isterse başkaları değerlendirsin önemli ölçüde etkiler.
• Çünkü, hatalarınız hem siz hem de başkaları için çok önemli etkilere sahiptir. Büyük maddi
kayıplar, hayal kırıklıkları ve diğer hoş olmayan bazı olumsuz sonuçlar yaratabilir.
Hatalarınızı ne kadar erken farkederseniz, çözümlemeniz ve yol açacakları olumsuz sonuçları önlemeniz o ölçüde kolaylaşır.
Aşağıda, yaptığınız hataların sayısını azaltmanızı ve ortadan kaldırmanız! kolaylaştıracak bazı öneriler bulacaksınız:
Hataları öngörün ve önleyin
• Bir şey yapmak için harekete geçmeden önce düşünün.
• Yapacağınız işi gerçekleştirirken ne gibi aksiliklerin ortaya çıkabileceğini kafanızda canlandırmaya çalışın.
• Hatalara yol açabilecek muhtemel sebepleri saptayın.
• Hata ve eksikliklerin yalnızca sonuçlarını gidermeye değil, aynı zamanda sebeplerini de
ortadan kaldırmaya çalışın. Bahçenizdeki zararlı otların yapraklarını koparmanız yeterli
değildir, aynı zamanda köklerini de çıkarmalısınız.
• Hataların ortaya çıkma olasılıklarını azaltmak veya oluşmalarını önlemek için gerekli girişimlerde bulunun.
• Basit çözümler
- İletişimlerin doğrudan yapılması
- Direkt yöntemler gibi mümkün olduğunca sade bir tarz benimseyin.
Yaptığınız işi kontrol edin
• İşinizi tamamladıktan sonra başkasına devretmeden önce her zaman kontrol edin.
• Yaptığınız işe başkalarının güvenmesini sağlayın, bu şekilde:
- Herkes sizin yazdığınız mektuplarda, raporlarda ve sizin ilettiğiniz telefon mesajlarında
hata olmadığından emin olacaktır.
- Gerekli planlamayı siz yapıyorsanız ve götürülecekleri siz hazırlıyorsanız, seyahate
çıkarken herkes eksik bir şeyin kalmadığını bilecektir.
• Kontrol listeleri kullanmayı alışkanlık haline getirin.
• Yaptığınız işin muhatabı olan kişinin kaliteden ne beklediğini göz önünde bulundurun. -
• Küçük bile olsa her türlü hatanın önemli olduğunu dikkate alın.
Hatalarınızı düzeltin ve onlardan ders alın
• Kendi hatanızı bulduğunuz zaman ya da başkaları size hatalarınızı bildirdiği zaman
sevinmelisiniz. Çözüm konusunda bir şey yapabilmeniz ancak hatalarınızı görmeniz halinde
mümkün olacaktır.
• Yaptığınızı bildiğiniz hatalarınız için bahaneler bulmaya çalışmayın. Hatalarınızı kabul edin.
• Başkaları sizi düzelttiği zaman ya da hatalarınız nedeniyle eleştirdiği zaman kendinizi kötü hissetmeyin. Bunu gelişiminiz için bir fırsat olarak görün. Aynı hatayı tekrarlamanızı önleyecek
bir olanak olarak değerlendirin.
• Haklı eleştirileri kabul edin. Gerekçesi olmayan eleştirileri dikkate almayın.
• Hataları, tamamen yok edilmeleri mümkün olmayan şeyler olarak kabul edin ve gelişiminizin bir parçası olarak değerlendirin.
• Hatalarınızdan ders alın.
• Hatalarınızı düzeltin.
• Aynı hatayı bir daha yapmayın.
• Basit hatalar yapmaktan kaçının.
Kurumdaşlık ve delege etme
Delege etme konusundaki yayınların hemen hemen hepsinde konu, yönetici açısından ele alınır ve görevlerin etkin bir şekilde delege edilebilmesi için yöneticinin neler yapması gerektiği konusunda tavsiyelere yer verilir.
Delege etme konusunda elemanların sahip olduğu rolün üzerinde genellikle fazla durulmaz.
Kurumdaşlık ile delege etme dendiğinde ise herkesin sorumluluk alması ve işlerin en etkin ve en uygun şekilde gerçekleştirilmesi anlatılmak istenir.
Bunun için şu koşullar gereklidir:
1. Yönetici, elemanına yetki ve sorumluluk vermelidir.
2. Eleman, sorumluluk almaya istekli olmalıdır.
Bu bölümde, delege etme konusunda yöneticilerin ve elemanların karşılıklı olarak üstlenmeleri gereken roller anlatılacaktır.
Delege etme açısından bakıldığında yönetici, sorumluluğu veren kişidir. Eleman ise bir iş, bir proje, ya da bir görev için sorumluluğu üstlenen kişidir.
Delege etme nedir?
Yöneticilerin, tek başına yerine getiremeyeceği kadar çok sayıda sorumlulukları vardır. Dolayısıyla, böyle bir durumda iş bölümü yapmak şart olmaktadır.
Yöneticiler sorumluluklarını delege etmelidir.
Delege etmek:
- Başka birine görev, yetki ve güç vermektir.
- Başka birini, karar alma ve yapılacak işleri gerçekleştirme konusunda yetkilendirmektir.
- Başka bir kişinin, bu görev ve sorumluluğu taşıyacağına güven duymaktır.
Delege etme, elemana üzerinde önceden anlaşılan sınırları aşmamak koşuluyla;
- Kaynakları, sistemleri ve donanımı kullanabilmesi,
- zaman planlamasını yapabilmesi ve çalışma koşullarını düzenleyebilmesi,
- şirket adına belge imzalayabilmesi için yetki verilmesi demektir.
Yönetici, elemanına bir görev delege ederken uygun sorumluluk ve yetkileri de birlikte vermek durumundadır. Ve bu noktadan sonra doğrudan müdahalede bulunmamalıdır.
Ancak, görevler yöneticinin sorumluluk alanı içinde kalmalıdır.
Bir başka deyişle, elemanın yaptığı işin kalitesinde bir eksiklik olduğu zaman, sonuçta yönetici sorumlu olacaktır.
Yani bir anlamda, yönetici görevi delege ettiği zaman, o işten elini çekebilir ama gözleri her zaman işin üzerinde olmalıdır.
Delege etmenin avantajları
Bir yönetici için en önemli şey, her işi doğru yapmak değildir, doğru işleri doğru yapmaktır.
Eğer yönetici tatmin edici sonuçlara ulaşamıyorsa, bunun nedeni çoğu kez zamanını yanlış işler için harcamasıdır.
Yöneticiler genellikle, yöneticiliğe az zaman ayırmakta, operasyonel işlere ise daha çok zaman harcamaktadır.
Operasyonel iş örnekleri
Mektupların açılması, bütün mektupların ve yazışmaların imzalanması, detaylı planlar, toplantı notları ve raporların hazırlanması.
Yöneticilikle ilgili işlere örnekler
Koordinasyon. Bir işi başlatma kararının alınması. İşlerin takibi. Planlama, karar verme. Geliştirme. Motivasyon. Hedef, politika, strateji ve vizyonun belirlenmesi. Delege etme.
''Yöneticilik, işlerinin başkaları aracılığıyla yürütülmesi" olarak tanımlanır, Dolayısıyla etkin şekilde delege etme, etkin yönetim için esastır.
Etkin olarak delege etmeyen bir kişi, etkin olarak yöneticilik yapamıyor demektir.
Delege etme etkiri ya da uygun şekilde gerçekleştirilmediği zaman ortaya çıkan sorunlar kolaylıkla tanınır.
Uygun şekilde yayılmayan delegasyonun nedeni delege etme tekniğindeki yanlışlıklar olabileceği gibi yöneticinin delege etme konusundaki tutumundan da kaynaklanabilir
Yöneticinin en hayati görevlerinden bazıları şunlardır:
Doğru kararlar vermek
Kararları uygulamak
Elemanlara moral vermek
Yönetici bütün kararları tek başına veremez, ayrıca bu kararları motive edilmiş elemanların yardımı olmadan uygulayamaz. Delege etmenin birçok avantajı vardır:
Kararlar daha doğru seviyelerde olan kişiler tarafından alınır.
Yönetici, yapacağı diğer işler için zaman ve enerji bulur.
Elemanların eğitim, deneyim ve becerilerinden daha iyi yararlanma olanağı elde edilir.
Elemanların yeterlilik düzeyleri artar.
Elemanların gelişimi mümkün olur.
Sorunların çözümüne katkıda bulunan kişilerin sayısı artar.
Elemanların sorumluluk ve kalite bilinci yükselir.
Yönetici işyeri dışındayken de işler gerektiği gibi yürütülür.
Elemanların yetenekleri ve becerileri sınanmış olur.
Ortaya atılan fikir, görüş ve çözüm sayısı artar.
İş yükü daha fazla sayıda kişiye bölünmüş olur.
Elemanların kendilerini daha iyi hissetmesi ve işlerini sahiplenmesi sağlanır.
Yöneticilik becerileri gelişir.
Yönetici için delege etmek çoğu kez, elemanların eğitimi ve onlara ne yapacaklarının anlatılması için önemli miktarda zaman yatırımının yapılması demektir.
Bu zaman yatırımının getirisi genellikle yüksektir, fakat getirinin ortaya çıkması için belli bir sürenin geçmesi gerekebilir.
Bu nedenle, yönetici sabırlı olmalıdır.
Yöneticiler için delege etme kuralları
Delege etme kuralları iki kategori altında incelenebilir:
Somut delege etme kuralları
Bu kurallar herkes için belirgin, mantıklı, kolaylıkla anlaşılabilir ve kullanılabilir niteliktedir.
Somut kuralları tanımlamak kolaydır. Bunlar bariz ve tartışılmaz gerçeklerdir. Birçok yönetici bu kuralları bilmektedir, ancak her zaman uydukları söylenemez.
Soyut delege etme kuralları
Bunlar duygular, bakış açıları ve insanlar arası ilişkilerle ilgili olan kurallardır. Bu kurallara uyabilmek için insan doğasını anlamak gerekir.
Soyut kuralları tanımlamak daha zordur. Çünkü birçok insan yöneticilik konusunda, yalnızca gerçekler dünyasının kurallarını bilmektedir.
Yöneticiler için somut delege etme kuralları
Bu kuralların altındaki mantık beş temel soru ile açıklanabilir: Ne? Kim? Niçin? Nasıl? Ne zaman?
1. Yapılacak iş ne?
Ne yapılacağı tanımlanmalıdır. Görevin amacı çok net bir şekilde belirlenmelidir. Hangi sonuçlara ulaşılacaktır? Görev tamamlandıktan sonra hangi durumda olunması arzu edilmektedir?
Görevin tanımlanması çok açık ve eksiksiz bir şekilde yapılmalıdır. Ayrıca görev, elemanın bilgi ve deneyim düzeyine uygun olmalıdır.
2. Sorumlu kim?
Görevin tamamından kimin sorumlu olduğu ve varsa görevi oluşturan alt görevlerden kimlerin sorumlu oldukları kesin şekilde belirlenmelidir. Görevin içeriğini kimin değiştirebileceği, görevin en geç hangi tarihte tamamlanması gerektiği vb. kararlaştırılmalıdır.
Görevin gerçekleştirilmesiyle bağlantılı olarak elemanların hangi sorumluluk, güç ve yetkilere sahip olacağı saptanmalıdır. Yöneticinin yapacakları ile elemanların yapacakları arasında net sınırlar çizilmelidir. Elemanlar görevin önem düzeyini, yani A, B ve C kategorilerinden hangisine girdiğini bilmelidir.
A tipi görevler elemanların, yöneticiye sormadan ve bilgi vermeden yapabilecekleri görevlerdir.
B tipi görevler elemanların, yöneticiye sormadan yapabilecekleri ancak tamamladıktan sonra bilgi vermeleri gereken görevlerdir.
C tipi görevler ise elemanların yöneticiye sormadan başlayamayacakları görevlerdir. Elemanlar bu görevleri yerine getirirken yöneticiye danışmadan nihai bir karar alamazlar.
3. İşin yapılma nedeni ne?
Yapılacak işe olan ihtiyacın neden kaynaklandığı yeterli ölçüde açıklanmalıdır. İşin genel olarak taşıdığı önem anlatılmalıdır.
Açık ve basit ifadelerle görevin neden yapılması gerektiği açıklanmalıdır.
4. Nasıl yapılacak?
Elemanlar, görevin yerine getirilmesi ile ilgili görüşlerini dile getirmeleri yönünde teşvik edilmelidir.
Gerekiyorsa elemanlara, konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler sağlanmalıdır.
Görevin özel bir şekilde yapılması önem taşımak-taysa, bu özel durum elemanlara açıklanmalıdır.
5. İş ne zaman tamamlanacak?
Bütün görevlerin ve alt görevlerin en son tamamlanma zamanı, gün ve gerekiyorsa saat olarak belirlenmelidir. Belirlenen sürelerin gerçekçi ve teşvik edici olmasına mutlaka dikkat edilmelidir. Olası gecikmeler ve işin elemanlar üzerindeki baskısı, göz önünde bulundurulmalıdır. Gerekiyorsa, zaman konusunda önceden belirli bir esneklik saptanmalıdır.
En son tamamlanma tarihi elemanla birlikte belirlenmelidir. Bu sürenin gerçekçi ve mantıklı olduğu konusunda eleman ikna edilmelidir.
6. Görevin yazılı tanımı
Genel bir kural olarak delege etme, yazılı bir metne dayanmalıdır. Görevin yazılı tanımı asgari olarak ne, kim ve ne zaman sorularının cevaplarını içermelidir. Yazılı metne ek olarak birçok görevin sözlü şekilde açıklanması da gerekir.
7. Görevin anlaşılması
Yönetici, elemanın görevi tam olarak anladığından emin olmalıdır. Yanlış anlamalara meydan vermemek için yönetici, görevin kendisine ne ifade ettiğini, elemanın görev için yaptığı tanımlama ile karşılaştırmalı, onunla aynı bakış açısını yakalamaya çalışmalıdır.
8. Yardım
Görevin gerektiği gibi yerine getirilmesi için elemanlara ihtiyaç duydukları yardım sağlanmalıdır. Bilgi verilmeli ve eğitim olanağı tanınmalıdır. Gerekli durumlarda işin yürütülmesi sırasında da yardım edilmelidir. Beklenmedik sorunlar çıktığında nereden yardım sağlanabileceği söylenmelidir. Önceliklerin belirlenmesi konusunda yardım edilmelidir.
9. Görevin takibi
Görevin delege edildiği elemanla, takip şekli ve işleyiş konularında görüş birliğine varılmalıdır. Uzun süreli görevlerde işlerin nasıl gittiği konusunda bilgi alışverişi yapmak için tarihler saptanmalıdır.
Büyük çaplı görevler parçalara ayrılmalı ve o parçaların takibi yapılmalıdır. Gerçekleşme sürecinde iletişimin nasıl olacağı kararlaştırılmalıdır. iletişim sözlü mü yoksa yazılı mı olacaktır. Hangi sıklıkta ve hangi detayda yapılacaktır?
10. Geri iletişim
Görevler ya da alt görevler tamamlandığı zaman sonucun bildirilmesi konusu karara bağlanmalıdır. Görevin gerçekleşmesini gerektirecek ya da gerektiği gibi yapılmasını önleyecek herhangi bir sorun çıktığında hemen bilgi verilmesi için gerekli kararlar alınmalıdır.
11. Başkalarını bilgilendirme
Görevin, ilgili yetki ve sorumluluklarla birlikte delege edildiği kişinin kim olduğu, konuyla ilgili bütün iletişimin bundan böyle söz konusu kişi ile yapılması gerektiği, görevle bağlantısı bulunan herkese bildirilmelidir.
12. Sorunların öngörülmesi
Görevin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar tahmin edilmeli, bunlar arasından gecikmeye veya aksamaya yol açabilecek olanlar belirlenmelidir. Bu sorunlarla ilgili gerekli girişimlerde bulunulmalı, olumsuz etkilerinin önüne geçilmeye çalışılmalı ya da görev planında bu sorunlar dikkate alınarak uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Gerekiyorsa bir alternatif plan hazırlanmalıdır.
Başka kişilerin görevin yapılması sırasında aksi yönde talimatlar vermesi halinde ne yapacağı elemana anlatılmalıdır. Elemana, bu tip talimatları yerine getirmeden önce, sizden geldiği konusunda emin değilse size bilgi vermesi söylenmelidir.
13. Görevin tamamlanması
Elemandan işini tamamlaması istenmelidir. Görevin yarım bırakılmasına izin verilmemelidir. Elemanın, çözüm önerileri olmaksızın sorunları size getirmesi engellenmelidir. Görevin tekrar size iade edilmesi kabul edilmemelidir. Elemandan, sorumluluk alması, kendisini şirketin sahibi gibi düşünmesi istenmelidir.
14. Kalite
Görevin hangi kalite düzeyinde yapılacağı çok açık bir şekilde belirtilmelidir: Kalite, hangi koşullarda memnun edici nitelikte olacaktır? Görev hangi hatasızlık düzeyinde yapılacaktır? Kaynaklar ne ölçüde kullanılacaktır? Aynı görev daha önce yapılırken en çok hata ne zaman yapılmıştır, en az hata hangi durumlarda ve ne zaman ortaya çıkmıştır?
Elemanın kendi yaptığı işi kontrol etme alışkanlığını edinmesi sağlanmalıdır.
Yöneticiler için soyut delege etme kuralları
Soyut kurallar tutum, duygular ve ilişkiler ile bağlantılı kurallardır. Bu kuralları pratik hayata uygulayabilmek için insan doğasının anlaşılması gerekir.
Bu kuralları uygulamanın öğrenilmesi yoğun bir çabayı gerektirir. Başarırsanız, sonuçta elde edecekleriniz çok büyük olacaktır - başarılı bir delege etme deneyimi kazanılacak, hem elemanın hem de yöneticinin gelişimi sağlanacak, aralarında daha iyi bir ilişki doğacaktır.
Yöneticiler öncelikle kendi bakış açılan üzerinde durmalı, bakış açılarını olumlu hale getirmeye çalışmalıdır. Kendilerine olan güvenleri, elemanlarına olan güvenleri, yöneticiliğin önemli bir aracı olan delege etme işlevine olan inançları, bu bakış açılarının en başta gelenleridir.
Somut kurallar elle tutulur, gözle görülür şeylerdir. Delege etme sürecinin çeşitli aşamaları ile şu ya da bu ölçüde ilişkilidirler. Görevin gerçekleştirilmesinde belli aşamalar katedildikçe somut kuralların "üzerleri çizilebilir".
Soyut kurallar ise elle tutulamaz, gözle görülemez. Bir mantık sırası takip etmezler. Bunlar için başlama ve bitiş zamanlarını belirlemek zordur. Bu kurallara delege etme sürecinin tamamında uyulmalıdır. Bu kuralların etkileri yalnızca bir görevle sınırlı kalmaz, başka görevleri de etkiler ve çok daha önemlisi elemanla yönetici arasındaki ilişkileri etkiler.
1. Güvendiğinizi belli edin
Elemanlarınızın tamamının yeni görevler için uygun adaylar olduğunu kabul edin.
Görev her insana yeni şeyler öğretir ve o insanın gelişmesine neden olur, yeter ki o insana görevi yerine getirme şansı verilsin. Kendisine böyle bir fırsat tanınan kişilerin çoğu, hem kendi düşündüklerinden hem de yöneticinin onlardan beklediğinden daha yüksek bir performans gösterir.
Bunun nedeni belki de, daha fazla sorumluluk duymaları, kendilerini işlerine daha çok adamaları ve kaynakları çok daha etkin bir şekilde kullanmalarıdır. Elemanlar böyle durumlarda genellikle, o zamana kadar farketmedikleri yeteneklerini keşfederler ve daha önce kullanmadıkları bir kapasiteleri olduğunu farkederler.
Elemanın söz konusu görevi yerine getirebileceği fikrini kafanıza yerleştirin ve bu fikri hem ona hem de çevrenizdeki diğer kişilere söyleyin. Eğer sizde böyle bir inanç yoksa, yaptıklarınıza ve söylediklerinize karşı elemanınızda size karşı bir güvensizlik oluşacaktır ki, bu güvensizlik özellikle de sizin kendinizi ifade ediş tarzınız ve beden dilinizden kaynaklanacaktır.
Bir seferinde başarısız olan bir elemana bir başka şans daha tanıyın. Böyle yaptığınız takdirde, hem o eleman hem de sizinle birlikte çalışan diğer elemanlar kendilerini güvende hissedecektir.
2. Elemanınızın özdeğerini artırın
Elemanlarınıza, onları teşvik edici, ilginç ve mantıklı gelen görevler verin.
Kendilerinde bulunan bütün güçlü yönleri kullanma fırsatı tanıyın.
Onlara başarmaları için yardım edin, başarıya ulaştıkları zaman sevindiğinizi belli edin. Gerekli desteği sağlayın. Bu şekilde, yeni görevler almayı istemeleri için onları teşvik etmiş olursunuz.
Elemanlarınıza, özdeğerlerini sarsmadan yol gösterin ve yanlışlarını onları kırmadan düzeltin. Asla kişiliklerine yönelik eleştirilerde bulunmayın, her zaman davranışlarını eleştirin.
3. Takdir edin
Elemanlarınızın özdeğerlerini kazanmalarını sağlamanın en iyi yolu onları takdir etmektir. Bu nedenle takdir, delege etme işlevi için hayati önem taşımaktadır.
Bir eleman verdiğiniz bir görevi ve bununla ilişkili ait görevleri tam olarak gerçekleştirdiğinde mutlaka takdir ettiğinizi belli edin.
Görev tamamlandıktan sonra, elemanın doğal olarak beklediği takdir ihmal edilirse, hayal kırıklığı ve üzüntü başgösterir. Daha sonra elemanın kendini işine adaması mümkün olmaz. Bu duygular bulaşıcıdır ve tüm kuruluşa yayılır.
Elemanlarınızı, yaratıcılık, dikkatlilik, işine kendini adamışlık, yardımseverlik, olumlu tutum, neşeli ve espritüel olma, bilgi, deneyim vb. doğrudan takdir edileceklerini pek beklemedikleri soyut konularda anında takdir etmenizin büyük önemi vardır.
Elemanlarınızı "toplu" halde takdir ederken dikkatli olun. Çok iyi çalışan ve kendilerini işlerine adamış birkaç kişinin gösterdiği çaba sonucunda iyi bir şekilde başarılan bir görev nedeniyle "departmandaki herkesi" takdir etmeyin.
Elemanlarınızdan biri tarafından gerçekleştirilen bir işi asla kendiniz sahiplenmeyin.
Bir yönetici olarak gösterdiğiniz çaba nedeniyle takdir edildiğinizde, ulaşılan sonucun gerçekleştirilmesinde yardımı olan elemanlarınızın katkılarını vurgulamanızın, büyük yararı vardır.
Başkalarının elemanlarınızla ilgili olarak söylediği olumlu şeyleri onlara aktarmayı unutmayın.
4. Esnek olun
Her bireyin öğrenme tarzının farklı olduğunu ve herkesin görevini farklı şekilde yaptığını unutmayın. Başka insanların yöntemlerini kabul edin, onlardan birşeyler öğrenmeye gayret edin.
Elemanların öne sürdükleri fikir ve önerilere açık olun ve dikkat gösterin, onları dinleyin.
Elemanlarınızın özel isteklerini göz önünde bulundurun. Onların zamanları olup olmadığını dikkate alın, diğer görevlerini ve yapmak zorunda oldukları diğer işleri unutmayın, saygı gösterin.
Delegasyon stratejilerinizin repertuarını genişletin.
5. Hataların olabileceğini öngörün ve bunları kabul edin
Bir elemanın yeni bir görevi hata yapmadan yerine getirmesini beklemek gerçekçi değildir.
Somut kurallara uyularak hataların ortaya çıkma olasılıkları azaltılabilir, fakat ne yapılırsa yapılsın hataları tamamen ortadan kaldırmak olanaksızdır.
Hata olabileceğini kabul edin ve buna hazırlıklı olun. Hataları, delege etme ve gelişim sürecinin birer parçası olarak görün. Bir eleman, hata yaptığı ve o hatanın nasıl oluştuğunu anladığı zaman bundan iyi bir ders almış olur.
Elemanlarınızın hatalarını tanımalarını ve sonuçlarını anlamalarını sağlayın. Onlarla tartışın ve aynı hatanın tekrarını engellemek için gerekli önlemleri alın.
Öyle bir çalışma ortamı yaratın ki;
herkes yaptığı hatadan ders alsın
herkes hataları önceden tahmin etmeye çalışsın
kimse hata yapmaktan korkmasın.
Elemanlar için delege etme kuralları
Yöneticisinin delege etme tekniği iyi olsun ya da olmasın, gerekli yeterliliğe sahip bir eleman, etkin delegasyon konusunda yöneticisine çok büyük yardımlarda bulunabilir.
Nasıl ki yöneticiler için delege etme kuralları varsa, elemanlar için de böyle kurallar koymak mümkündür.
Bu kurallar, delege etme sürecinin başarılı olması için elemanların neler yapabileceğini gösterir ve bunlar da somut ve soyut kurallar diye ikiye ayrılır.
Elemanlar için somut delege etme kuralları
1. Yapılacak iş ne?
Ne yapılacağını çok iyi anlayın. Görevin hedefi nedir? Hangi sonuçlara ulaşılacaktır? Görev tamamlandıktan sonra hangi durumda olunması arzu edilmektedir? Sizin yapmanız gerekenler nelerdir?
2. Yetkiniz nereye kadar?
Sorumluluk ve yetkilerinizin gücünü ve sizin rolünüzün tam olarak ne olduğunu çok iyi öğrenin. Görevlerin A, B ve C kategorilerinden hangisine girdiği konusunda anlaşma sağlayın.
3. İşin yapılma nedeni ne?
Yapılacak görevin neden yapılması gerektiğini çok iyi anlayın. Görevin önemini içinde bulunduğu genel çerçeve dahilinde anlamak için elinizden geleni yapın.
4. Nasıl yapılacak?
Verilen görevin yapılmasında özel olarak takip edilmesi gereken bir yol olup olmadığını araştırın. Eğer gerekiyorsa bunu öğrenin.
Görevin gerçekleştirilmesi konusundaki kendi görüşlerinizi dile getirin.
Benzer görevlerin daha önce nasıl yapıldığını araştırın.
5. İş ne zaman tamamlanacak?
Bütün görevlerin ve alt görevlerin en son tamamlanması gereken zaman belirlenmelidir. Yönetici tarafından herhangi bir bitim süresi belirtilmediyse bunun belirlenmesini ondan isteyin.
Gerçekçi olmayan süreleri kabul etmeyin. Yöneticinin anlayacağı ve kabul edeceği şekilde hayır diyebilmeyi öğrenin. Ters tepki alırım korkusuyla kendinizi "evet" demek zorunda hissetmeyin. Yapamayacağınız bir şey için "evet" derseniz ve sözünüzü tutamazsanız yöneticinizin tepkisi çok daha olumsuz olabilir.
Kararlaştırılan zamanlamaya uyun. İşin zamanında yetiştirilmesini engelleyen beklenmedik sebepler ortaya çıkarsa bunu gecikmeden yöneticinize bildirin.
6. Yazılı görev tanımlaması
Geniş kapsamlı görevlerde yapılacak işlerin yazılı bir metin haline dönüştürülmesi gerektiğini unutmamalısınız. Yöneticiniz, görevi yazılı olarak vermiş olsa bile anlamakta zorluk çekerseniz, görevi kendi ifadenizle yazılı hale getirip, ona onaylatmalısınız. Görevin çerçevesi konusunda yöneticiniz ile görüşlerinizin çakışması ve ortak bir vizyon oluşturmanızın tek yolu budur.
7. Görevin anlaşılması
Görevi, yöneticinin gördüğü şekilde gördüğünüzden emin olun. Görev konusunda sizin anladıklarınızı kendi ifadelerinizle yöneticinize tekrar edin.
8. Görevlerin öncelikleri
Size delege edilen bir görev yapmanız gereken diğer işlerinizi engelliyorsa bunu yöneticinize söyleyin.
Yapacağınız işlerin öncelikleri konusunda önerilerde bulunun. Bu konuda yöneticinizle anlaşın.
9. Yeterli bilgiler
Görevi yerine getirebilmeniz için gerekli olan esaslan ve bilgileri öğrenin.
Yeterli ölçüde bilgi edinip edinmediğinizi yöneticinizle görüşerek kontrol edin.
10. Sorun ve engeller
Görevin yerine getirilmesi sırasında ortaya çıkabilecek sorunları ve engelleri tahmin etmeye çalışın. Planlarınızı yaparken bunları göz önünde bulundurun.
Çözemediğiniz sorunlarla karşılaştığınız takdirde veya yetkinizin sınırlan hakkında tereddüde düştüğünüzde, yöneticinizi anında haberdar edin.
İşinizi yaparken yardım istemeye çekinmeyin. Konuya ilişkin bilgi ve eğitim talebinde bulunun. Gerekli kaynaklan mutlaka edinin.
11. Çelişen talimatlar
Görevinizi yürütürken başkası tarafından görevinizin esaslarıyla çelişen bir talimat verilirse, yöneticinizin - görevi size delege eden kişinin - bundan
haberdar olduğundan ve verilen talimatla aynı görüşte olduğundan emin olmalısınız.
12. Yönetici desteği
Yöneticinizden gerekli desteği mutlaka alın.
A ve B tipi görevlerde, yöneticinizin verdiğiniz kararlan onayladığından emin olun.
Yöneticinizden, yeni göreviniz, sorumluluklarınız ve yetkileriniz hakkında diğer kişilere bilgi vermesini isteyin.
Konuyla ilgili tüm haberleşmenin size yönlendirmesini isteyin.
13. Yöneticinin bulunmadığı durumlar
Yöneticinin işyerinde bulunmadığı zamanlarda onun yerine kararlan kimin alacağı konusunu aydınlığa kavuşturun.
Yönetici vekilinin bulunamaması ya da bu kişinin her konuda yetkili olmaması halinde yöneticinize ulaşabilmeniz için gerekli düzenlemeleri yapın.
Görevin yapımı sırasında size kimlerin destek sağlayabileceğini önceden bilin.
14. Zamandan yararlanma
Zamanınızı boşa harcamamak için inisiyatif kullanın. Size verilen görev, zamanınızın tamamını doldurmuyorsa, ek olarak başka görevler isteyin.
Boş zamanınız kaldığında hangi işlere eğilecek-seniz o işlerle ilgili düzenlemeleri yeteri kadar önceden yapın.
Çalışma ritminizi ayarlayın ve başkalarının sizden kaynaklanan bir nedenle zaman kaybetmelerine izin vermeyin.
15. Geri iletişim
Görevin seyri ile ilgili olarak yöneticinizle ne zaman ve hangi şekilde geri iletişim kuracağınızı belirleyin.
Görevleri ya da alt görevleri tamamladığınızda, yöneticiniz sizden istememiş olsa bile, ona bilgi vermeyi alışkanlık edinin.
16. Kalite
Kendi kalite kontrol sisteminizi oluşturun. İşinizi devretmeden önce kontrol edin. Kendinize yüksek standartlar belirleyin.
Başkalarının, sizin yaptığınız işe güven duymalarını sağlayın. Anlaşmalarınıza sadık kalın ve zorunluluklara uyun. Üstlendiğiniz işi, kararlaştınları kalitede, miktarda ve zamanda tamamlayın.
17. Daha büyük sorumluluk
Eğer başarabileceğinize inanıyorsanız, yöneticinizden daha büyük sorumluluklar isteyin. Bu talebinizi, daha önce başardığınız işler, ulaştığınız sonuçlar, tecrübeniz, işinizi sahiplenmeniz ve gelişiminizi sürdürme merakınızia destekleyin.
Elemanlar için soyut delege etme kuralları
1. Hatalar
Bir atasözü şöyle der:
"Bir hatayı savunmak, başka bir hata yapmaktır".
Eğer bir hata yaparsanız, bunu kabul edin. Hatanızı üzerinizden atmak için açıklamalar yapmaya çalışmayın.
Hatalarınızdan dolayı eleştirildiğiniz zaman ya da size bu nedenle sinirlenen olduğu zaman bundan incinmeyin ve ters tepki göstermeyin. Bunu kişisel gelişiminiz için bir fırsat olarak görün, aynı hatayı tekrarlamamaya çalışın.
Yapmadığınız, ya da tek başına sorumlu tutulamayacağınız bir hatadan dolayı eleştirildiğiniz zaman sakin bir tavır benimsemelisiniz. Yöneticiniz hatanın sizden kaynaklanmadığını nasıl olsa anlayacaktır.
Hatalarınızı düzeltin, onlardan ders alın ve tekrarlamayın.
Yöneticilerinizin ve iş arkadaşlarınızın da hata yapabileceğini kabul edin. Onlara, hatalarını düzeltebilmeleri için yardım edin.
2. İşi sahiplenmek
Bir görev üstlendiğinizde hem görevin içeriğine hem de size bu görevi veren kişiye karşı bağlılık hissi duymalısınız. Hiç bir zaman "ben sadece bana ne söylendiyse onu yaparım ..." dememelisiniz. İşin içinde olun. Kendinizi işinize adayın. Bir görev üstlendiğinizde onu sahiplenin. Tamamen sona erinceye kadar o işle ilgili tüm sorumluluğu üstünüze alın.
3. Takdir
Yöneticinizi ve iş arkadaşlarınızı takdir edin. Daha önce yapmadığınız, heyecan verici ve motive edici nitelikteki işleri sizin sorumluluğunuza vererek size güven duyduklarını gösterdikleri için, onlara teşekkür edin.
Görevlerinizi gerçekleştirmenizde size yardımcı olan insanlara teşekkür edin. Basit yardımlar için bile teşekkür etmeyi unutmayın.
Elde ettiğiniz iyi sonuçlar nedeniyle size yöneltilen takdir ve ilgiyi, sonuca katkıda bulunanlarla paylaşın.
Hatalarınızı farkederek size gösteren kişilere de teşekkür etmeyi unutmayın.
4. Sorumlulukların kendinizle sınırlı olmaması
Kendi gelişiminiz
Departmanınızın gelişimi ve
Şirketinizin gelişimi hakkında sorumluluk sahibi olun.
5. Olumlu iş tanımı
Kendinizi işinize adayabilmeniz için yaptığınız işte bir anlam bulmalısınız.
Aşağıdaki bakış açısına sahip olmanızda büyük yarar vardır:
Yapmaya değer herşey, iyi yapılmaya değerdir.
Her türlü iş ve her türlü görevde onu zevkli kılacak bir yön mutlaka vardır. Arayıp bulun. Bunu başarabilen kişi çok kazançlı çıkar.
6. İç müşteriler
Yaptığınız işlerin sonucu, birçok kişiyi etkilemektedir.
Kişisel kalitenizdeki hatalardan dolayı iş arkadaşlarınızın olumsuz yönde etkilenmelerini önlemek için aktif bir çaba içinde olmalısınız.
Diğer insanlara, onları önemsediğinizi hissettirin. Zincirin bir sonraki halkasındaki kişinin çok değerli bir müşteriniz olduğunu düşünün. Bu "müşterinin" sizin sağladığınız mal veya hizmetten memnun kalmasını sağlayın. Şirket içi müşterilerinize özen gösterin. Ortak kullanımın söz konusu olduğu durumlarda, kullandığınız şeyleri, sizden sonra gelecek kişi için hazır şekilde bırakın.
7. Kendini değerlendirme
Etkileyebildiğiniz koşulların sorumluluğunu üstlenin.
Başkalarının hata ve eksikliklerini ortaya koymak için daha az zaman harcayın.
Kendinizi değerlendirmek ve üstlendiğiniz çeşitli rolleri gözden geçirmek için daha çok zaman ayırın.
Kendinizi daha da geliştirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.
Eleştiri projektörlerini kendinize çevirerek Kurumdaşlık sergileyin.
8. Tercih edilen sorumluluklar
Sorumluluğu, üzerinize yüklenen bir olgu olarak görmeyin. Yapmak zorunda olduğunuz bir yükümlü1ük ya da bir zorunluluk gibi algılamayın.
Sorumluluğu, almaya kendi karar verdiğiniz, almayı arzu ettiğiniz, uğruna mücadele edebileceğiniz, gelişiminize ve olgunlaşmanıza katkıda bulunacak bir değer olarak görün.
Bir tercih - kendi tercihiniz, olarak değerlendirin.
Sorumluluğunuzun bilincinde olmanız ve sorumluluk duygusu ile hareket etmeniz tercihtir. Hayatınızı belirli bir şekilde yaşamayı tercih etmiş olmanızdır.
Nasıl yaşayacağınızı belirleyecek olan sizsiniz.
Yaptıklarınızdan ve davranışlarınızdan siz sorumlusunuz. Şu anda içinde bulunduğunuz durumda olmaya karar veren kişi yalnızca sizsiniz. Hayatınızı yalnızca siz değiştirebilirsiniz.
Uygulama için bazı tavsiyeler:
1. Hedefi açık olarak belirleyin
Uygulamak, bir işi gerektiği şekilde tamamlamak demektir. Bir başka deyişle bir hedefe ulaşmak anlamına gelir.
Uygulamadaki başarının önemli faktörlerinden birisi de hedefi açık olarak belirlemektir.
Hedef nedir?
Hedef, ulaşılmak istenen sonuçtur.
Hedef, belirli bir zaman sonunda, bazı faaliyetleri gerçekleştirdikten sonra içinde bulunmayı arzu ettiğiniz durumu tanımlar.
Hedef o şekilde tanımlanmalıdır ki ona ulaştığınız zaman, bunu anlayabilmelisiniz. Hedefe ulaştığınızı fark edemezseniz elde ettiğiniz gelişme nedeniyle sevinç duymanız mümkün olmaz.
Bir işin, son derece açık hedefler belirlenmeden gerçekleştirilmesi, lobutlar olmadan bowling oynamaya benzer.
Hedef için gerekenler
Aşağıdaki koşullar karşılanırsa belirlenen bir hedefe ulaşma olasılığı yüksektir. Hedef:
• Açık bir şekilde formüle edilmelidir
Ulaşılmak istenen durumu açık bir şekilde tanımlamalıdır.
• Gerçekçi olmalıdır
Ulaşabilmek mümkün olmalıdır.
• Teşvik edici olmalıdır
Ulaşmak için, fazladan bir çaba sarfetmek gerekmelidir.
• En geç hangi tarihe kadar ulaşılacağı belli olmalıdır
Aksi takdirde hedefe götürecek işlerin yapılması, sürekli olarak ertelenir.
• Ulaşmaya değer olmalıdır
Hedefe ulaşmanın, onu gerçekleştirecek insanlar için bir anlamı bulunmalıdır. Yüksek bir önceliğe sahip olmalıdır.
2. Sorumluluğu paylaştırın
Uygulamanın gerçekleşebilmesi için aşağıdaki ön koşulların sağlanması zorunludur:
Projenin, belirlenen zamanda ve üzerinde anlaşılan kalite düzeyi sağlanarak tamamlanmasından, tek bir kişi sorumlu olmalıdır.
Bu kişi - Proje yöneticisi - sorumluluğu üstlenmeli ve sorumluluğu tek başına taşıyabilmelidir.
Proje yöneticisinin hedefe ulaşmak için gerekli bütün kararları alma yetkisi bulunmalıdır.
Proje yöneticisinin kararlarına, hiyerarşide daha yüksek yerlerde bulunan kişiler de dahil,
herkes saygı göstermelidir.
Proje yöneticisinin, kullanımı kendi inisiyatifinde olan bir bütçesi bulunmalıdır.
Sorumluluğun açık bir şekilde konumlandırılma-ması nedeniyle birçok görev ve proje tamamlanamamaktadır.
Yöneticilerin sık yaptıkları hatalardan birisi de projeyi bir grup çalışanın ortak sorumluluğuna terketmektir.
Herkes "sorumlu" olduğunda, hiç kimse sorumluluk üstlenmez.
3. Sonuca yönelik zaman planlaması yapın
Projenin hedefi açık bir şekilde belirlendikten sonra proje yöneticisinin uyması gereken iki önemli kural bulunmaktadır:
1. Yapılması gereken işleri kararlaştırmak
2. Zamanını bu işleri gerçekleştirmek için kullanmak
Hedefi ve niyetleri "burada ve şimdi" yapılacak işlere dönüştürmek büyük önem taşır.
Proje yöneticisinin zaman planlaması, başka insanların isteklerinin yerine getirilmesini değil, hedefe götürecek işlerin yerine getirilmesini amaçlamalıdır.
Sonuçlara ulaşmak için hedef ile, kullanılabilecek zaman arasında bağlantı kurmak - köprü oluşturmak - şarttır.
Proje yöneticisi kullanabileceği zamanı kontrol altında tutabilmelidir. Hem kendi zamanını, hem de projede görev alan kişilerin her birinin zamanını.
Yöneticiler çoğu kez, aynı elemanları - eski tüfekleri - aynı anda birçok projede birden görevlendirirler. Ancak bunu yaparken onların ne ölçüde kullanılabilir zamanı olduğunu hesaba katmazlar.
4. Kararlı olun
"Zamanında Kalkış Projesi"nde belirtildiği gibi, kararlılık, uygulamanın etkinliği açısından hayati önem taşımaktadır.
Söz verilen zamanda, söz verilenler yapılmadığı takdirde, hem proje yöneticisi için hem de proje takımı içinde yer alan bireylerin her biri için, bazı yaptırımların ne olacağının önceden belirlenmiş olması gerekir.
Birçok insanın toplantılara, yemeklere, derslere geç gelme alışkanlığı vardır. Bu insanların zamanında gelmemelerinin bir nedeni de, geç kalmalarının olumsuz bir sonucunun bulunmamasıdır.
Oysa yolcuların havaalanına, uçak kalkış saatinden daha geç gelmeleri enderdir. Çünkü geç kalmalarının olumsuz sonucunu bilmektedirler: Uçak beklemeyecektir.
Eğer uçak, yiyeceklerin geç gelmesi durumunda kalkış saatini erte1emezse bu, yolcuların yiyecek bir şey bulamayacakları anlamına gelmez. Yiyeceklerin zamanında ulaşması olasılığının giderek artacağı anlamına gelir.
5. Engelleri kaldırın
Uygulama, engelli bir koşuya benzetilebilir.
Uygulamanın zor bir iş olmasının birçok sebebi vardır. Basit işlerden çok geniş kapsamlı projelere kadar birçok görevin, ertelenmesi, gecikmesi yani kısaca yerine getirilememesi için birçok sebep gösterilebilir.
Uygulamanın önündeki en önemli engellerden birisi ise, görevin yapılmasında rolü bulunan kişilerin, önlerine bir engel çıktığında nasıl davranmaları gerektiği konusunda, önceden bir eylem planı hazırlamamış olmalarıdır.
Engelin ortadan kaldırılması için inisiyatif kullanması gereken kimdir?
Bu soruya bir örnekle açıklık getirelim:
Yönetici bir projeyi, elemanlarından bir bölümüne delege eder. Ne yapılacağı, ne zaman ve kim tarafından yapılacağı konularında anlaşırlar: Hatta nasıl yapılacağını da tartışırlar.
Hedef açıktır.
Hedefe giden yolun haritası net olarak çizilmiştir.
Elemanların sırt çantaları gerektiği gibi hazırlanmıştır.
Hersey ayarlanmıştır:
Hedefe doğru yolculuk başlar!
Yöneticiler için Kurumdaşlık
Şirkette Kurumdaşlık kültürünü oluşturma sorumluluğu yöneticiye aittir.
çoğu şirkette, şirket kültürü Kurumdaşlık kültürü değilse, bu yöndeki ilk adımlan yönetimin atması, en gerçekçi yaklaşım olacaktır.
Yönetim hem kendi kendine hem de elemanlara aşağıdaki soruları sormalıdır:
Davranışlarımız, elemanlarımızı Kurumdaşlık sergilemeleri
yönünde teşvik ediyor mu?
Kendimiz Kurumdaşlık sergiliyor muyuz?
Sorumluluk alıyor muyuz?
Kendi kendimize karşı bağlılık hissediyor muyuz?
İnisiyatif kullanıyor muyuz?
Şirketin işleyişindeki somut ve soyut kurallar, Kurumdaşlık
kültürünün oluşmasını kolaylaştırıyor mu?
Kurumdaşlık kültürünün oluşmasını kolaylaştırmak, teşvik
etmek için neler yapabiliriz?
Elemanlarınızın güvenini kazanın
Elemanların yönetime bağlılık duymaları ve Kurumdaşlık göstermeleri için ön koşul, yöneticilerine güvenmeleridir.
Bir yöneticiye güvenmek için o yöneticiyi sevmek veya o yönetici ile aynı fikirde olmak şart değildir.
Güvenmek, yöneticinin söylediklerine inanmak, dürüstlüğüne güven duymaktır.
Aşağıda bir yönetici olarak sizin, elemanlarınızın güvenini kazanmanıza yardımcı olacak bazı tavsiyeler yer almaktadır:
Tutarlı olun
Elemanlarının güvenini elde etmek için yöneticinin davranışları tutarlı olmalıdır.
Yani, yöneticinin yaptıkları ile ortaya koyduğu düşünceler birbirine uymalıdır, ya da en azından birbiriyle çelişmemelidir.
İyi bir örnek oluşturun
Eğer yönetici, şirketine, üstlerine, iş arkadaşları olan diğer yöneticilere ve elemanlarına bağlılık duymuyorsa, elemanlarının ona bağlılık duygusu taşımalarını beklemek gerçekçi olmaz.
Elemanlarınıza hiç bir zaman "Patronun/yönetim kurulunun aldığı bu karara katılmadığımı bilmenizi isterim" gibi sözler söylemeyin.
Hiç bir zaman elemanlarınızdan, şirketin ahlak standartları ile çelişen bir istekte bulunmayın.
Sizin üstünüz olan bir yöneticiyi kalkan olarak kullanmayın. "Ben senin yerinde olsam böyle yapmazdım. Patronun buna çok sinirleneceğinden eminim ..." gibi ifadeleri asla kullanmayın.
Elemanınızı asla ele vermeyin
Elemanlarınızdan birisi bir hata yaptığı zaman kendi yöneticinizle olan ilişkilerinizde, hata ile ilgili sorumluluğu üstlenin.
Yöneticinize, elemanlarınızla birlikte hatayı düzelteceğinizi ve bir daha tekrar edilmeyeceğini söyleyin.
Elemanlarınızı savunun
Elemanlarınız haksız bir saldırı ya da eleştiri ile karşı karşıya kaldığında onları savunun.
Ailenizin bireylerini nasıl savunursanız, elemanlarınızı da öyle savunmalısınız.
Sorumluluklarınızdan asla vazgeçmeyin
Bir yönetici olarak sahip olduğunuz pozisyondan vazgeçmeyin. Pes etmeyin. Sorumluluktan kaçmayın. Durum riskli de olsa, kendinizi gergin ve baskı altında hissetseniz de konumunuzu koruyun ve sorumluluklarınızı bilin.
"İstediğinizi yapın. Artık konu beni hiç ilgilendirmiyor. Fakat yaptıklarınızın sorumlusu sizsiniz. Ayrıca bundan sonra benden destek de beklemeyin" gibi sözler söyleyerek kaybeden kişi pozisyonuna düşmeyin.
Sahip olduğunuz konumu korumazsanız elemanlarınızla aranızdaki köprüleri atmış olursunuz. Elemanlarınız size olan saygılarını kaybederler ve artık onlardan size bağlılık duymalarını bekleyemezsiniz.
Cesaret kırmadan eleştirin
Başkalarını eleştirirken, onların özdeğerlerini yitirmelerine yol açmadan eleştirin. Yaptığınız eleştiri, eleştirdiğiniz kişinin sadece davranışını değiştirmesini sağlamaya yönelik olmalıdır. Bunu yapabilmek için şunlara dikkat etmek şarttır:
Eleştirinin amacı olumlu olmalıdır. Üzüntülerinizi ve hayal kırıklıklarınızı dile getirmek için
eleştiri yapmamalısınız.
Karşınızdaki insana yönelttiğiniz eleştirilerin sayısı, ona gösterdiğiniz takdir ve ilgi sayısın
dan daha az olmalıdır. Elemanınızın yalnızca olumsuz yönlerini, zayıf yönlerini görüyor ve
dile getiriyorsanız, eleştiriniz büyük olasılıkla amacına ulaşmayacaktır.
Söz konusu davranışın doğru olmadığı ve değiştirilmesinin gerektiği konusunda, siz ve
elemanınız görüş birliğine varmalısınız.
İzleyen iki sayfada yöneticilerin bazı davranışlarının, elemanların Kurumdaşlık anlayışına nasıl etki ettiği açıklanmaktadır.
Yöneticinin verdiği mesajlar
Elemanların sorumluluk ve bağlılık duyguları ile inisiyatif kullanma istekleri, yöneticilerinden gelen sinyallerden büyük oranda etkilenir. Eğer yönetici;
söylediği gibi davranmıyorsa,
elemanlarından belli bir şekilde davranmalarını istiyor, fakat kendisi iyi bir örnek oluşturmuyorsa
kendisine duyulan güven ve saygı önemli ölçüde sarsılacaktır.
Bu nedenle, yöneticinin söyledikleri ile yaptıklarının birbiriyle uyum içinde olması şarttır, yönetici iyi bir örnek oluşturmalıdır.
Yöneticinin, elemanlarına, yapmaları gerekeni anlatması yeterli değildir. Yönetici, her an onlarla birlikte hareket etmelidir, tabii ki onlara öncülük etmesi de en doğrusudur.
Elemanlar genel olarak, yöneticilerinin söylediklerini değil, yaptıklarını yapma eğilimindedir.
Elemanlar yöneticilerinin, ağzından çıkan sözcüklerden çok, ayaklarının hangi yöne doğru gittiğine dikkat ederler.
Tutarsız mesaj örnekleri
Büyük bankalardan birinin genel müdürü bankanın hizmetleri ile ilgili olarak müşterilerin memnuniyetsizliklerinin arttığını saptadı. Bu nedenle, "Önce Müşteri" sloganı ile bir kampanyanın başlatılması kararlaştırıldı.
Bu kampanya, posterler, broşürler, banka dergisine yazılan yazılar ve binanın çeşitli yerlerine asılan bayraklar aracılığıyla, elemanlara tanıtıldı ve bu amaçla çeşitli eğitim faaliyetleri başlatıldı. Yöneticiler kampanyanın önemini elemanlara anlatabilmek için ellerinden gelen herşeyi yaptılar.
Fakat kampanya, elemanlar arasında dikkate değer bir motivasyona yol açmadı. Hatta tam aksine, elemanların çoğu yöneticilerinin bu girişimlerini pek anlamlı bulmuyor ve gerekli katılımı göstermiyordu. Buna çok şaşıran yönetim, büyük bir hayal kırıklığı içindeydi.
Elemanların gösterdiği tepkiyi yaratan unsurlardan birisi de yönetimden gelen "tutarsız mesajlardı" :
Yönetim, müşteri memnuniyetinin, banka için en önemli şey olduğunu söylüyordu. Fakat
yönetimdeki kişilerin müşterilerle doğrudan ilişki içine girmeleri çok enderdi.
Yönetim elemanlara, "Önce Müşteri" adlı seminerlere katılmalarının önemini anlatıyordu.
Fakat kendileri seminerlerin hiç birine gelmiyordu. Anlaşılan çok daha önemli işleri vardı.
Müşteri ile olan ilişkiler esas alınarak, Müşteri Temsilcisi adı altında bir kadro oluşturulmuş
tu. Ancak, bu görevi yapacak kişilere gerek maddi gerekse manevi anlamda herhangi bir
avantaj sağlanmamıştı. Prestiji yüksek görevler, en yüksek maaşlar ve en modern çalışma
yerleri "terfi eden ve dolayısıyla müşteriden uzaklaşan" kişilere veriliyordu.
Bankanın genel müdürlük binası önünde arabalarını park edebilmeleri için kendilerine park
yeri ayrılanlar, müşteriler değil, üst yönetimdeki kişilerdi!
Kurumdaşlık ve iletişim
Hedefler hakkında elemanlara yeterli bilgi verilmezse, elemanlar hedefleri tam olarak anlamazlarsa ve bütünüyle benimsemezlerse, yönetimin hedef belirlemesinin ve kararlar almasının bir anlamı olmaz.
Bir şirketin etkin bir işbirliği ve bağlılık anlayışı içinde faaliyetini sürdürebilmesi için tüm çalışanlar arasında bilgi akışı olması gereklidir.
Bilgi verilmemesi veya yetersiz bilgi verilmesi, söylentilerin ve yanlış anlaşılmaların ortaya çıkmasına, çalışanların bağlılık duygusundan yoksun davranışlarda bulunmalarına neden olur.
Kendisine yetersiz ya da yanlış bilgi verildiğini düşünen bir eleman, kolayca, kendisinin önemsiz bulunduğu veya aldatıldığı sonucuna varabilir.
Bu düşünceleri taşıyan elemanlar kolaylıkla, şirkete olan bağlılıklarını kaybedebilirler, kendilerini işlerine veremezler ve ister istemez şirketin kötü "propagandist1eri" haline gelirler. Memnun olmayan ve şirketlerine bağlılık duymayan elemanlar, "eleştiri" ustası olan basın mensupları için bulunmaz kaynaktır.
Şirket içi iletişim, yönetimin en ciddi şekilde ele alması gereken bir konudur. Yönetim, bu konudaki sorumluluğunu her zaman göz önünde bulundurmalıdır.
Elemanlarını açık ve dürüst bir şekilde bilgilendirmesi halinde yönetim, kolaylıkla, yüzde yüz düzeyinde bir bağlılık ve performans elde edecektir. Bu, hem şirkette herşeyin yolun
da gittiği dönemlerde, hem de ciddi sorunlarla karşılaşılan kriz dönemlerinde geçerlidir.
Şirket içinde fikir alışverişinin her düzeyde mümkün olması ve açıklık ilkesine bağlı kalınması, kimsenin kendini dışlanmış hissetmemesini sağlayacaktır.
Şirket içinde herkesin çekinmeden fikrini söyleyebildiği bir kültür yaratılmalıdır.
• Açıklık ve dürüst iletişim elemanlar arasında güven, inanç ve bağlılık yaratır. Bu ise, çalışanların özveride bulunmalarının ve normalin üstünde bir çaba göstermelerinin gerekli olduğu
dönemlerde, şirketin ayakta kalmasını mümkün hale getirecektir.
Şirketin verimlilik, ilişkiler ve kalite alanlarında başarıya ulaşması ve elemanların Kurumdaşlık sergilenmesi için, yönetimin açık fikirli olması, elemanlarına karşı kayıtsız kalmaması ve dahili iletişimi güçlendirmek için dürüst bir çaba içinde olması en önemli koşullardır.
Aşağıda, şirket içi iletişimle ilgili olarak yönetim kademesindekilere yol gösterici nitelikte bazı tavsiyeler bulunmaktadır.
Şirket içi iletişim konusunda tavsiyeler
Bilgiyi dürüst ve açık bir şekilde paylaşın
Şirkette çalışan herkese şirketin içinde bulunduğu durumla ilgili olarak doğru bilgiler verin. Sorunları, fırsatları, mücadele gerektiren konulan, başarılan ve başarısızlıkların nedenlerini anlatın.
Elemanlara satış rakamlan, bütçe vb. konularında bilgi verin.
İçinde bulunulan durumu bütün açıklığıyla yansıtın. Bu durumun eskiye göre daha iyi ya da daha kötü olduğunu kanıtlama gayreti içinde olmayın. Gerçek olmayan hiç bir şey söylemeyin.
Yönetimin de pay sahibi olduğu bir hata varsa bunu kabullenin. Mazeretler bulmaya çalışarak hatayı örtmeye çalışmayın.
Sadece tutabileceğiniz sözleri verin
Elemanlara hiç bir zaman, kimsenin işten atılmayacağı şeklinde bir söz vermeyin. Bunun yerine, yönetimin böyle bir şeye meydan vermemeye çalışacağını ifade etmek daha doğrudur.
Yeteri kadar açıklığa kavuşmayan bir konu ya da cevaplanması/ karar verilmesi gereken bir şey varsa bunu söyleyin. Zamanından önce ve bazı tahminlerden yola çıkarak hiç bir konuda söz vermeyin. Konunun açıklığa kavuşmasını bekleyin.
Diyalog kurun
Şirkette bulunan herkesin yaşanan olaylara katılmasını sağlayın. Her fikrin dinlenmesine özen gösterin. Toplantılarda, görüşmelerde, şirket içinde gerçekleştirilen dergi, bülten gibi yayınlarla ilgili çalışmalar sırasında bunları göz önünde bulundurun. Mümkün olan en çok sayıda insanın fikrini söylemesini ve konuşmasını sağlamak için bilinçli olarak çaba gösterin.
Sadece maddi konularda bilgi vermeyin
Şirket içi iletişimin sadece maddi, somut konularla sınırlı kalmamasını sağlayın. Şirketin ve insanların içinde bulunduğu durumu manevi açıdan da araştırın ve bu konularda da gerekli bilgi akışını sağlayın:
Çalışanların işlerinden tatmin olma düzeyi
Müşterilerin memnuniyet düzeyi
Dış ilişkiler
İmaj
Yönetim tarzı
İşbirliği anlayışı
İletişim anlayışı
Psikolojik ortam,
vb.
Yönetimin çalışanlara karşı tutumu
Bir şirketteki rollerin ve sorumlulukların geleneksel olarak dağılımı büyük ölçüde, yöneticilerin çalışanlara karşı olan tutumlarının bir sonucudur.
Bu bölümde insanlara karşı tamamen farklı bakış açılarına sahip olan - bir ölçüde uç örnek sayılsa da - iki yönetici tipini inceleyeceğiz.
Otoriter patron
Otoriter yönetim dendiğinde akla, emir, ayrıntılı talimatlar, yaptırım, monolog ve patron imajı gelmektedir.
Otoriter patron kendini insanlardan daha yukarıda bir kişi olarak görür, insanlar onun komutası altındadır. "Patron" olmanın gereklerinin ne olduğunu çok iyi bilir.
Patron tarafından elemanlara verilen görevler birer emir olarak verilir.
Patron ayrıntılı talimatlar verir. Elemanlara yalnızca ne yapacakları söylenmez, nasıl yapacakları da söylenir.
Bir işin neden yapılması gerektiği, elemana çok nadiren anlatılır. Eğer eleman "Neden bunu yapmam gerekiyor?" diye sorma cesaretini gösterirse, alacağı cevap çoğu kez şöyle olacaktır: "Çünkü ben öyle söylüyorum" veya "Sen burada patronun kim olduğunu sanıyorsun?"
Patron işlerini yürütebilmek için tehditler savurur, elemanların emirlere uymaması halinde bazı yaptırımlar uygular.
Patronun çalışanlarla iletişimi bir monolog şeklindedir, onların görüşlerini dinlemeye ve anlamaya pek ihtiyacı yoktur.
Patron elemanlarını himaye eder. Elemanların sorumluluk almaları, kendi başlarına düşünmeleri ve bazı fikirler geliştirmeleri gerekmez. Elemanların sadece söylenenleri uygulaması yeterlidir.
Patron dostça davranmak isterse, genellikle şu cümleleri kullanır: "Ben hallederim", "Sen onu düşünme", "Sizler için doğru olan neyse, yapılacaktır".
X Teorisi
Otoriter yönetim anlayışının altında yatan insanlara bakış açısı McGregor (1960) tarafından X Teorisi adı altında özetlenmiştir.
X Teorisi
Normal bir insanın yapısında, işi sevmeme ve iş yapmaktan kaçınma eğilimi vardır.
Bu nedenle, gerekli ve yeterli gayreti göstermesi için insanları kontrol etmek, yönlendirmek, korkutmak ve zorlayıcı davranmak şarttır.
İnsanlar yönlendirilmeyi tercih eder, sorumluluk almaktan kaçınır. Güvenlik, insan için herşeyden önce gelir.
X teorisi insanın nasıl bir varlık olduğunu tanımlamaz. Bu teori, yönetimdekilerin hiyerarşik bir sistem yardımıyla uyguladığı kontrol ve yönlendirme sonucunda insanların hangi duruma geldiğini anlatır.
Bu şekilde yönetilen şirketler, bu şekilde yönetilmek isteyen insanlar için çekicidir. Ancak sorumluluk almak isteyen kişiler bu şirketlerde çalışmak istemez.
Kurumdaşlık bilincine sahip yönetici
Temel görevinin -futbol takımı antrenörü gibi-takımının moralini yükseltmek olduğunu düşünen bir yöneticinin yönetim anlayışı, otoriter yöneticinin anlayışının tam tersidir. Bu anlayıştaki yöneticiye de "Kurumdaşlık bilincine sahip yönetici" adını veriyoruz.
Kurumdaşlık bilincine sahip yönetici, insanları, güvenilir, gayret göstermeye istekli ve yaratıcı varlıklar olarak görür. Bu yöneticiye göre insanların bu özelliklerini açığa çıkarılabilmek için, onlara karşı açık olmak, bir şey uğruna mücadele etme fırsatı tanımak ve onlara güven duyduğunu göstermek yeterlidir.
Kurumdaşlık bilincine sahip bir yönetici, insanlar arasında bazı temel farklılıkların bulunduğuna inanır. Bu nedenle her insana farklı davranmak gerektiğini bilir.
Kururndaşlık bilincine sahip yönetici aynı zamanda, insanların dürüst olduğuna ve her insanın karşısındakinden saygı beklediğine inanır. İnsanlar, yaptıkları işin amacını bilmek ister, çalıştıkları şirketin hedeflerini anlamak ve benimsemek ister.
Kurumdaşlık bilincine sahip yöneticilik anlayışının özellikleri aşağıdaki tutum ve davranışlarla açıklanabilir:
Vizyon ve hedefler
Yönetici, elemanlarıyla hedefler ve vizyon konusunda iletişim kurar. Yönetici ve elemanların ortak bir vizyonu vardır ve bunu gerçekleştirmek için birlikte çalışırlar. Hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği konusundaki tartışmalara elemanlar da katılır.
Teşvik
Yönetici, elemanlarına, yapılması gereken işlerin neden yapılması gerektiğini açıklar, onlan işlerini nasıl yapacaklanm araştırmalan yönünde destekler ve teşvik eder.
Hataların hoşgörülmesi
Hata yapmak olağan bir şeydir. Ancak hata1ann gizlenmemesi gerekir. Yönetici "yaratıcı hataları", yani insanların yeni bir şeyi denemeleri sırasında ortaya çıkan hataları, hem hoşgörür hem de bunların olabileceğini her zaman hesaba katar. Bir hata ortaya çıktığı zaman esas amaç, hatayı yapan kişiyi bulmaya çalışmak yerine, onu düzeltmek, o hatadan ders almak ve tekrar edilmemesini sağlamaktır.
Diyalog
Diyalog yöneticinin elindeki en önemli olanaktır. İnsanların birbirine zıt yönlerde konuştukları monologların tersine, diyalog, iki tarafın da konuştuğu doğru bir görüşme biçimidir. İnsanlar birbirine karşı ya da birbiri hakkında değil, birbiri ile konuşurlar.
Karşılıklı saygı
Yönetici, herkesin kendi becerisini ve neler yapabileceğini ortaya koymasına fırsat tanıyan bir ortamın oluşması, bu anlayışın egemen olduğu bir kültürün yaratılması için büyük gayret sarfeder. Böyle bir kültürün temel özellikleri, insanların kendilerini işlerine adaması ve birbirine karşılıklı olarak saygı göstermesidir.
Yetkilendirme
Yönetici, elemanlarına yetki verir ve sorumluluk almaları yönünde onları motive eder. İnsanları, her şeyi olduğu gibi kabullenmek yerine, gelişim için önerilerde bulunmaları yönünde teşvik eder.
Yönetici, elemanların iyiliklerini ve gelişmelerini onlardan daha fazla yarar sağlamak için değil, içten duygularla ister. Elemanlardan, sorunları kendilerinin çözümlemeye çalışmalarını bekler. Gerektiğinde elbette yardım da sağlar.
Y Teorisi
Kurumdaşlık bilincine sahip yöneticilik anlayışının dayandığı insanlara bakış açısı, McGregor'un Y Teorisi'nde (1960) tanımlanmıştır.
Y Teorisİ
Normal bir insanın yapısında yaptığı işi sevmeme eğilimi yoktur.
Kontrol ve cezalandırma tehdidi, gayreti ortaya çıkarmanın tek yolu değildir.
Bir insanın amaçlarına ulaşmak için bütün benliği ile çaba gösterme olasılığı, başarıları karşısında ona verilen ödülle doğru orantılıdır.
Normal koşullarda bir insan, öğreneceği bir şeyi sadece kabullenmek için değil aynı zamanda öğrendikleri ile ilgili bir sorumluluk almaya çalışmak için öğrenir.
Kurumsal sorunların çözümü için yaratıcılığı ve hayal gücünü kullanma kapasitesine sahip olan insanlar, toplumda çok yaygın olarak bulunur.
Günümüzün modern sanayi toplumunda ortalama bir insanın zihinsel potansiyelinin ancak bir bölümünden yararlanılmaktadır.
Y Teorisi, insanların gelişim gösterebilmeleri için var olan fırsat1ara dikkat çekmektedir. Sorun, insanların şu anda "nasıl oldukları" değildir, bir süre sonra "nasıl olabilecekleridir".
Kurumdaşlık bilincine sahip yöneticilik anlayışının egemen olduğu bir şirket, çalışanların, sorumluluk duygusu taşıyarak ve kendilerini işlerine adamış bir şekilde çalıştığı bir kurum kültürüne ulaşır. Böyle bir anlayış ayrıca, insanların tüm güçlerini seferber etmesini sağlar. Bu durum bağımsız fikirli ve yetenekli insanların, şirketi iyi bir çalışma ortamı olarak görmesine, çekici bulmasına yol açar. Gelecekte böyle insanlara ihtiyaç olacaktır.
Yönetim sorumluluğunun sınırları
İnsanların, uygun çalışma ortamları sağlandığı takdirde, olağanüstü bir aşama gösterebilmelerinin mümkün olduğu artık bilinen bir gerçek. Ayrıca günümüzde, böyle bir ortamın yaratılması ile ilgili sorumluluğun, yönetime ait olduğu da genel olarak kabul edilen bir görüş.
Y Teorisi ve bu teori ile ilgili olarak daha sonraki yıllarda yaşanan gelişmeler, ne yazık ki ''Yönetim, elemanların rahatını sağlamak ve onlar için iyi bir çalışma ortamı meydana getirmekle yükümlüdür" şeklinde yorumlanmıştır.
Elemanların yaptıkları işten memnun olmaması, performansın yeterli olmaması, çalışan insanların kendi yeteneklerini geliştirmemesi, motivasyon düzeyinin düşük olması gibi problemlerin sorumlusu bu yöneticilik teorilerine göre sadece yönetimdir.
Çalışanlar sorumluluk alabilecek durumdadır ve sorumluluk almalıdır şeklindeki temel düşünce çarpıtılmış ve "şirket, elemanlarının gelişmesi için gerekli koşulları oluşturmak zorundadır" şekline dönüştürülmüştür. Dolayısıyla sorumluluk ve görev, şirketin, hatta daha doğru bir deyimle yöneticilerin omuzlarına yüklenmiştir. Benzer şekilde toplumda da, bu sorumluluk ve görev, giderek artan bir şekilde kamu sektörüne yüklenmiştir.
Yöneticilik konusundaki bu teoriler, önceleri katı bir tutum izleyen yöneticileri "sevecen ana-baba" olmaları için zorlamıştır.
Ana-baba sevecenliği çocuklar için hayati bir önem taşır. Sevgi ve yakın ilgi görmeyen çocuklar hem fiziksel hem de ruhsal olarak zedelenirler.
Ancak çocuklara gösterilen sevgi ve ilgi himaye özelliğine bürünürse, yani anne ve baba çocuklarını kendi başlarına bırakmazsa, onların bütün dertlerini ve sorunlarını kendileri üstlenmek ve çözmek isterse, o zaman ana-baba rolü ve sorumlulukları abartılmış olur.
Şirkette ve toplumda da aynı şeyler söz konusu olabilir.
Yönetim, kendi rolünü yanlış yorumlar ve aşırı bir koruyuculuk anlayışı içinde hareket ederse, bazı elemanlar kendilerini her türlü sorumluluktan uzak tutacaktır ("bugün kendimi kötü hissediyorsam, bunun nedeni kötü yönetimdir"). Elemanların geri kalan bölümü ise iyi niyetlerinin suistimal edildiğini ve yöneticinin bu "nazik" tutumunun amaçlı olduğunu düşüneceklerdir.
Şirket yönetiminin, performans düzeyini artırmak amacıyla aldığı bazı önlemlere elemanların gösterdiği tepkiler anlaşılabilir niteliktedir. Bunun nedeni elemanların, olaylara derinlemesine bakabilme açısından kendilerini çoğu kez zorlamamaları ve işle ilgili konuları her zaman yeteri kadar önemseme-meleridir.
Birçok yönetici elemanlarının kişisel gelişimi konusuna çok önem verdiğini ve bunun için her şeyi yapmaya çalıştığını iddia eder. Teorik olarak bu yaklaşım son derece iyi bir yaklaşımdır. İnsanın aklına ilk anda yönetimin, elemanlarının gelişimini, tek başına bir hedef olarak belirlediği gelmektedir.
Oysa pratikte bu koruyucu ve olumlu anlayış, elemanların gelişimi ile şirketin karlılık düzeyi arasında doğrudan bir bağlantı yoksa, bir anda kaybolmaktadır.
Elemanlarının, işleri ile doğrudan ilgili olmayan konularda eğitim almaları için para harcayan şirketlerin sayısı çok azdır.
Bazı yöneticiler ise Y Teorisini, abartarak uygulamaya koyarlar, himaye eden yönetici konumunu alırlar, elemanlarına saygı gösteren ve onları kollayan bir yönetici olmak yerine, onlara karşı, aşırı ölçüde koruyucu olan bir "ana-baba" gibi davranırlar.
Böyle yöneticilerin bulunduğu şirketlerde yönetim, kendisinden beklenebilecek düzeyin çok üzerinde bir sorumluluk anlayışı taşımaktadır.
Refah toplumunun yeni değer yargıları yönetim anlayışını etkileyerek onu diğer değerlerin üzerine çıkarmıştır. Özgürlük, mücadele ruhu, insanın kendine ve başkalarına karşı sorumluluğu, görev, öfke, performans azlığının yarattığı korku ve başarının yarattığı zevk gibi kavramların yerini, kurumlar ve sistemler almıştır. Bunun sonucu olarak çalışanların çoğunluğunda bugün bile şu anlayış egemendir: Sorunlar bizim sorunlarımız değil, toplumun ya da şirketin sorunlarıdır.
Çalışanların çoğu, yönetimin üstlendiği ana-baba rolünü bilinçli ya da bilinçsiz olarak kabullenmektedir, en azından işyerinde kabullenmektedir.
Sorumsuzluk yasası
Madde 1
Birçok hakka sahibim, ama herhangi bir görevim yoktur.
Madde 2
Mutlu olma hakkına sahibim.
Kendimi iyi ve mutlu hissetmiyorsam, bu benim hatam değil, hükümetin, politikacıların, toplumun ve şirketimin hatasıdır.
Madde 3
Birçok yeteneğim var, ayrıca birçok şeye de gereksinim duymaktayım.
Yeteneklerimi geliştirmek ve gereksinimlerimi karşılamak, toplumun ve şirketimin sorumluluğudur.
Madde 4
Şirketin sorunlarla karşılaşması halinde, bunları giderme sorumluluğu yalnızca yönetime aittir. Ben geri saflardayım. Görüş bildirerek kendimi riske atamam.
Madde 5
Aldıkları kararlara beni ortak etmek yönetimin görevidir.
Ama benim kendimi yapılan işlere adamam gerekmez.
Alternatif öneriler ve yapıcı eleştiriler getirmem gerekmiyor.
Getirilen önerilerdeki yanlışları ve eksiklikleri göstermem yeterlidir.
Madde 6
Kendimi güvencede hissetmeye hakkım var, aksi takdirde verimli bir şekilde çalışamam.
Kendimi güvencede hissetmek için verimli çalışmak gibi bir zorunluluğum olamaz.
Kurumdaşlığın yerleştiği şirket
Bir şirketin varlığını sürdürmesi ve gelişmesi isteniyorsa tüm çalışanların yaptıkları işleri sahiplenmesi gerekir. Herkes hem kendisinin hem de "takımın" kazanması için "oynamalıdır".
Sadece şirket sahiplerinin ve yöneticilerin işi sahiplenmeleri ve birlik içinde olmaları yetmez. Tüm çalışanlar aynı anlayışta olmalıdır. Herkesin bütün içtenliğiyle çaba göstermesi şarttır. Maç sırasında bütün oyuncular aktif olmalıdır.
Enerjinin, sorunları gösterip suçlu aramak için değil, çözmek için kullanılması gerekir. Şirket, departmanlar arasındaki çıkar çatışmalarını, anlaşmazlıkları ve sürtüşmeleri kaldıramaz.
Basit bir anlatımla Kurumdaşlığa gereksinim vardır.
Kurumdaşlık ve şirket
Kurumdaşhğın şirkete sağladığı avantajlar
Kurumdaşlık kültürünün oluşturulması ve sürdürülmesi sonucunda şirket, aşağıdaki konularda da önemli rekabet avantajları elde edecektir:
Verimlilik artışı
Çünkü her birey, kendi verimliliğini geliştirmek için mücadele edecektir.
Daha iyi iç ve dış ilişkiler
Çünkü herkes, kişisel ilişkilerini iyileştirmeye çalışacaktır.
Daha iyi kalite
Çünkü her çalışan, kendi işinin kalitesini yükseltmeye gayret edecektir. Bu da ürün ve hizmet kalitesi ile departman ve şirket kalitesini yükseltecektir.
Daha çok enerji
Çünkü herkes kendini şirketin başarısına adayacağından, çalışanlar enerjilerini hem gündelik işlerin yürütülmesi hem de değişikliklerin uygulamaya konması sırasında seferber edeceklerdir.
Daha iyi takım çalışması
Çünkü her çalışan, hem kendinin hem de takımının kazanması için oynayacak, herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktır.
Artan uyumluluk
Tüm çalışanlar çok işlevli olma düşüncesine olumlu bakacaktır. Bunun anlamı, bir konuda çaba gösterilmesi gerektiğinde, hemen o anda ve orada inisiyatifi üstlenecek birinin bulunacak olmasıdır.
Paylaşılan vizyon
Vizyon bütün çalışanlarca benimsenir. Vizyonun gerçekleşmesi için herkes güçlü bir istek duyar.
Aynı doğrultuda hedefler
Şirketin, departmanın ve bireylerin hedefleri aynı doğrultudadır. Herkes halatı aynı anda ve aynı yöne doğru çekmektedir.
Öğrenen şirket
Herkesin hiyerarşi, mesleki ve diğer farklılıklar tarafından sınırlandırılmaksızın başkalarının bilgi ve becerisinden yararlanabileceği, birbirinden birşeyler öğrenebileceği bir organizasyon oluşacaktır.
Daha iyi bir iş ortamı
Azim, karşılıklı saygı, açıklık ve neşe dolu bir çalışma ortamı oluşacaktır.
Kısacası Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirket, rekabet içindeki yerini her zaman koruyabilir, şirket içindeki ve dışındaki kişilerin sürekli olarak değişen taleplerini tam olarak karşılayabilecek güce, donanıma sahiptir.
Şirketlerin karşı karşıya kaldığı yeni talepler
Yaşadığımız hızlı gelişmeler, şirketlerin stratejilerini sürekli olarak değiştirmelerini gerektirmektedir. Günümüzde hedeflere ulaşma yollarının, tekrar tekrar ele alınması şarttır.
Daha sert rekabet ortamı
Rekabet koşulları uluslararası düzeyde giderek şiddetlenmektedir. Şirketlerden her geçen gün daha hızlı, daha yüksek kalitede, daha düşük fiyatla ve daha çok üretim yapmaları istenmektedir.
Şirketler, uzman oldukları alanlar üzerinde daha çok yoğunlaşabilmek için, "dünya şampiyonu" olmadıkları ürünlerden ve faaliyet alanlarından çekilmeye mecbur kalmaktadır.
Böyle bir rekabet ortamında ayakta kalabilmek için artık yüksek kalitede mal üretmek yeterli olmamaktadır. Günümüzde zaman, belirleyici bir faktör haline gelmiştir.
Ürünlerin pazardaki yaşam süreleri kısalmaktadır. Kaliteli ürünü mümkün olan en kısa zamanda tüketiciye sunmak gerekmektedir. Başarılı şirketler, ürünün geliştirilmesi fikrinin ortaya çıkması ile, piyasaya verilmesi arasında geçen süreyi kısaltabilen şirketlerdir. Japonların bu konudaki yetenekleri, rekabet ortamındaki başarılarında büyük paya sahiptir.
Toplam pazarın daraldığı sektörlerde faaliyet gösteren kuruluşlar, birbiriyle daha amansız bir rekabet içine girmektedir.
Sürekli olmayan gelişim
Değişim yeni bir kavram değildir. Değişimin yeni olan yönü, günümüzde eskiye göre çok daha hızlı ve çok daha başdöndürücü bir şekilde ortaya çıkmasıdır.
Gelişimin önceden tahmin edilmesi mümkün olmadığı gibi, gelişimin doğrusal bir rota izlemesi de söz konusu değildir. Geçmişi ve günümüzü konu alan en detaylı çalışmalar bile gelişimin ne yönde olacağı konusu için bir temel oluşturmaz.
9 Kasım 1989'da Berlin duvarının yıkılması, en uzak görüşlü ve en bilgili uzmanlar için bile büyük bir sürpriz olmuştur. 1991 sonbaharında Rusya'da komünizmin çöküşü için de aynı şey söz konusudur.
Değişimin, alışkın olduğumuz ritmi, geçerliliğini çoktan yitirmiştir.
Bunun çok açık bir sonucu olarak her gün, hem özel sektörde hem de kamu sektöründe birçok şirket kepenklerini indirmektedir.
En gözde şirketlerin bile bazıları sessizce, bazıları ise gürültülü bir şekilde yok olup gitmektedir.
Birçok şirket değişime ayak uydurmak yerine, "Bu böyle devam edemez. Kısa bir süre içinde herşey yeniden yoluna girecektir" yaklaşımını tercih etmektedir. Ancak bu pek mümkün görünmemektedir.
Artık içinde yaşadığımız ortamın önceden kestirilmesi mümkün olmayan bir kaos olduğunu bilmek ve bunu kabullenmek zorundayız.
Değişim rüzgarları birçok küçük "esintiden" oluşmaktadır.
Değişimin küçük esintilerini algılamayı ve bunlardan yararlanmayı öğrenmeliyiz ki rüzgarlara kapılarak şaşkınlığa düşmeyelim ve rüzgarın enerjisinden faydalanalım.
Kurumdaşlık ve "biz" kültürü
"Görünmez ayrım çizgisi"
Birçok şirkette Kurumdaşlığın hayata geçirilmesi genellikle, şu ya da bu ölçüde var olan görünmez bir çizgi tarafından önlenir. Bu sınır çalışanları iki kategoriye ayırır:
1. "Şirket için çalışanlar"
2. "Sadece bordroda yer alanlar"
Çizginin bir tarafında bulunanlar şirketle ve şirketin hedefleriyle bütünleşmiştir.
Diğer tarafında olanlar ise şirketten tamamen bağımsızmış gibi görünürler. Şirkete ve şirketin hedeflerine karşı çok daha az düzeyde sorumluluk hissederler.
Bu çizgi kalın ve belirgin bir çizgi değildir. Net olarak görülmez, bir tarafında bulunduklarını düşünenler de, öbür tarafında olduklarına inananlar da çizgiyi farklı farklı görmektedir.
Söz konusu çizgi, duygular ve ilişkiler kökenlidir, görmek pek mümkün değildir. Bunları yaşamak gerekir!
Böyle bir çizgi, yaptığı işe kendini adayan ve şirkete bağlılık duyan kişilerin diğerlerinden ayrılabilmesini sağlayan bir göstergedir.
Şirket kültürüne bakarak kişilerin kaçının bir tarafta, kaçının ise diğer tarafta yer aldığı konusunda fikir edinmek mümkündür.
Olumsuz bir şirket kültürü kişilerin kendilerini işlerine adamadıkları bir ortam olarak görülür.
İşi sahiplenmek konusunda yetersizlik örnekleri
işini sahiplenmek konusunda yetersizlik birçok biçimde ortaya çıkar. Örneğin ayrım çizgisinin bir yanındaki çalışanlar arasında şu tip konuşmalar saptanabilir:
Anlaşılan şirketin kalite konusunda sorunları var.
Yönetim, işleri yoluna koymada yetersiz kalıyor.
Şirket, ürünlerini satmakta zorlanıyor.
İş bulabilse, birçok kişi kesinlikle bu şirketten ayrılır.
Şirket masrafları kontrol altında tutamıyor.
Ürünlerin modası geçiyor.
Son şirket toplantısında yönetim, fikirlerini kabul ettirme yönünden pek şanslı değildi.
inanır mısın! Organizasyon şemasını yine değiştirmişler. Bu seferki ne kadar dayanacak dersin?
Bu ifadelerde dile getirilenler, ister doğru isterse yanlış olsun, hoşnutsuzluğun, kayıtsızlığın ve Çalışan Olma Bilinci eksikliğinin işaretleridir. Bu ifadeler aşağıdaki bakış açılarını simgelemektedir:
Benim sorunum değil. Benim sorumluluğum değil. Ürünler benim ürünüm değil. Müşteriler benim müşterim değil, Benim param değil. Benim departmanım değil. Çok şükür benim şirketim değil. Bana ne.
Bir şirkette, bu anlayıştaki insanların sayısı ne kadar çok olursa, o şirketin tamamına aynı olumsuz anlayışın yerleşmesi olasılığı o ölçüde artar. Olumsuz şirket kültürü böyle ortamlarda doğmaktadır. Ciddi sorunları çözme konusunda herkesin yapıcı bir gayret içinde olması, olumsuz şirket kültürü ortamında söz konusu değildir.
Hataların önlenmesi için hiç kimse özel bir gayret göstermez.
Yönetim, departmanlar ve elemanlarla ilgili eleştiriler gündeme getirilmez. Kişiler kendi rahatlarını düşünürler. Kişiler "arkalarını kollarlar". Herkes başkalarını suçlar. Herkes birbirine karşı savunma konumu almaktadır.
Kişiler yeni şeyleri deneme eğiliminde değildir. Müşteri hizmetlerinde kalıplaşmış yöntemler kullanılmaya başlanır, kimse kendini işine vermez.
Olumsuz şirket kültürünün dış dünyadan saklanması olanaksızdır, tam tersine hemen dikkat çeker.
Müşteri hizmetlerindeki yetersizlik müşterilerin memnuniyetsizliğine yol açar.
Müşterilerden gelen şikayetler, şirket içindeki atmosferi olumsuz yönde etkiler.
Çalışanlar iş yerindeki olumsuz atmosferi evlerine, aile ve arkadaşlarına yansıtırlar.
Çalışanların aile bireyleri ve arkadaşları işittikleri olumsuzlukları, şirketin mevcut müşterileri
ve şirketin müşterisi olma ihtimali bulunan insanlar da dahil, çevrelerindeki insanlara yayarlar.
Bazı insanlar bu kısır döngünün, doğal bir kuralın kaçınılmaz sonucu olduğuna inanmaktadır:
Yönetim, bütün gücü, yani yönetme ve görevlendirme, eleman alma ve eleman çıkarma yetkisini yalnızca kendinde topladığı için, bütün elemanlar, çizginin karşı tarafına, kendini işine
adamayanların bulunduğu tarafa itilmiş olmaktadır.
Aynı tarafta toplanan elemanlar yönetimin yetkilerini kullanmasına karşı çıkmak için birlik
oluştururlar.
Elemanlar birbirine sıkı bir şekilde kenetlenir.
Kimsenin "düşman" tarafına geçmemesi için elemanlar birbirini kontrol altında tutmaya
başlar.
Elemanlar tarafına uyum sağlayanların ödülü, güvencede olmak, dedikodu ve şikayet ortamında kendilerini dinleyen birilerini bulmaktır.
Şirketin bu söylenti ve şikayet ortamını yok etmesi, mutsuz insan topluluğunun sorunlarını gidermesi ve bu kişilerin zamanlarını ve enerjilerini şirketi geliştirecek çalışmalara yöneltmesi gerekir.
Hem özel hem de kamu sektöründeki irili ufaklı birçok kuruluşta, belirgin ya da silik olarak yukarıda tanımlanan ayrım çizgisi bulunmaktadır.
Bazı şirketlerde bu çizgi, elemanlarla yönetim arasındadır. Diğer bazılarında ise hiyerarşi içerisinde dikey bir yol çizer.
Kurumdaşlığın yerleşmiş olduğu bir şirkette ise, bu tür bölünmelerin ortaya çıkmaması ya da tamamen ortadan kaldırılması yönünde her türlü çaba gösterilir.
Bunun başarılabilmesi için hem yönetimdekilerin hem de elemanların bakış açılarını değiştirmeleri şarttır.
Kurumdaşlık, şirket çalışanlarının, kendilerinden başka diğer kişileri de düşünmelerini gerektirir.
Başkalarını düşünmenin tercihen, kişinin kendi çalışma grubu veya departmanı ile sınırlı kalmayıp o şirkette çalışan ve şirketle iş yapan herkesi kapsaması yerinde olur. Bu ise onlara karşı biz anlamına gelen "biz/ onlar" kültürü yerine, "biz" kültürünü veya başka bir deyişle "hep birlikte" kültürünü gerektirmektedir.
''Yönetim olarak biz, elemanların ... yapmaları gerektiği görüşündeyiz".
"Elemanlar olarak biz yönetimden çok fazla bilgi alamıyoruz".
"Genel merkezdekilerin burada olup bitenden pek haberi olmaz".
"Satıcılar sattıkları ürünleri biz mühendisler kadar bile bilmezler".
''Yukarıdakiler mağazada yapılan işlerden anlamaz".
Çalışanlar en iyi olasılıkla departmanlarına ve aynı takımda birlikte çalıştıkları -birlikte çile çektikleri- arkadaşlarına karşı bağlılık duyar.
Birçok çalışan "Benim sorunum değil" anlayışındadır.
Herkes kendi çıkarını kollar. Herkes kendi başının çaresine bakar. Herkes kendi payını
aldığı zaman mutludur.
Departmanla ilgili bir şikayet gelmesi halinde herkes, departman içinde veya dışında suçlayacak birini aramaya başlar. Suçlunun yakalanması ve "yargılanması" için büyük gayret gösterilir.
Eğer bir çalışan yöneticinin kararına katılmıyorsa, kuruluş içinde veya dışında
hemen hemen herkes bunu duyar. Onun ayrı görüşte olduğunu kendi ağzından duymayan
tek kişi yöneticidir.
Herkes birbirine karşı saygılı ve güvenli bir şekilde davranır. Bu anlayış hiyerarşinin her kademesinde geçerlidir. Mesleki ve diğer geleneksel sınırlamaların etkisinde kalmaksızın herkes davranışlarında saygı ve güven sergiler.
Çalışanlar iş arkadaşlarına ve departmanlarına bağlıdır.
Çalışanlar ayrıca tüm şirkete de bağlılık duygusu taşımaktadır.
Herkes diğer takım ve departmanlara yardım elini uzatmaya hazırdır.
Herkes, ortak kullanılan şeyleri kullandıktan sonra, bir sonraki kişinin kullanımına hazır
durumda bırakır. Zincirin bir sonraki halkası önemli bir "müşteri" olarak görülür.
Çalışanlardan birinin yetersiz performansından dolayı departmana bir şikayet gelmesi halinde
hatanın düzeltilmesi ve tekrarının engellenmesi konusunda herkes sorumluluk hisseder.
"Aile içinde" anlaşmazlıkların çıkması, herhangi bir konuda sert tartışmaların yaşanması son
derece doğaldır. Ancak "dışarıya" karşı herkes birlik içindedir. Kişiler, birbirine ihanet etmez.
Herkes birbirini savunur.
Kişinin içinde bulunduğu takıma karşı abartılı bir bağlılık duyması, kendini abartılı şekilde takımıyla özdeşleştirmesi, şirket içinde takımlar arasında rekabetin ve çatışmaların doğmasına yol açabilir.
Aşağıda, takımlar/departmanlar arasındaki çatışmaların önlenmesi ve işbirliği anlayışının güçlendirilmesi konularında bazı öneriler yer almaktadır:
Şirket, bir takımı, yalnızca o takımın ulaştığı sonuçlar için değil, şirketin elde ettiği genel sonuçlara o takımın yaptığı katkılar nedeniyle de ödüllendirebilir.
Bir takım, diğer takımlara sağladığı destek ve yardımlar nedeniyle ödüllendirilebilir. Takımlar, diğer takımlarla işbirliği yapmaları yönünde teşvik edilmelidir.
Yönetim takımlar arasında sık sık görev rotasyonu uygulayabilir, farklı departmanlardan insanları bir araya getirerek proje takımları oluşturabilir. Bu şekilde "çok- işlevli çalışan" kavramını uygulamaya koyabilir.
Çalışma grupları birbiri pahasına bir rekabet ortamı içine sokulmamalıdır. Şirket, takımları herkes için en iyi olan sonuçların elde edilebilmesi için kaynakları ortaklaşa kullanmaları yönünde teşvik etmelidir. Ödüller takımlar/departmanlar arasında eşit olarak paylaştırılmalıdır.
Yani, "biz" salları oluşturulmalıdır.
Bir şirkette Kurumdaşlığı yerleştirebilmek için, yöneticilerin ve elemanların hem somut alanlarda hem de soyut alanlarda gayret göstermeleri gerekir..
Somut alanlar bir şirketin hayatındaki maddi ve teknik konulardan oluşur. Sistemler, yöntemler, teknoloji, hedefler, finansman, organizasyon, kurallar, usuller, komuta zincirleri, çevre vb.
Somut alanlar şirketin akıl ve mantığa uygun yönleridir. Bunların açıklanması ve tanımlanması son derece kolaydır. Somut alanlarda çoğu kez ne, kim, ne zaman ve nasıl sorularına cevap aranır.
Soyut alanlar bir şirketin hayatındaki duygusal, manevi konulardan oluşur. Sosyal koşullar, iletişim, psikolojik ortam, yönetim tarzı, insanlara karşı tutum, ahlak, gelenek, takım ruhu, ait olma hissi, güvenlik, mücadele ruhu vb.
Soyut alanları net bir şekilde ortaya koymak ve tanımlamak zordur. Soyut alanlar genellikle insan ilişkileri meselesidir:
Birbirimizi nasıl motive ve teşvik edebiliriz? Birbirimizi anlayabilmemiz için nasıl iletişim kurmalıyız?
Kurumdaşlığın yerleştiği şirketler, somut ve soyut alanların kuralları arasında bir denge kurulmasını sağlayacak tarzda yönetilir.
Geleneksel olarak yöneticilik kavramı, gerçekler dünyasına ait bir kavram olarak görülür. Eğitim sistemleri göz önüne alındığında bu durum çok da şaşırtıcı değildir.
Hem ilk ve orta öğrenim hem de yüksek öğrenim, somut dünyanın konularını kapsar. Matematik, coğrafya fizik, kimya, tarih, lisan vb. Ekonomi, teknoloji, hukuk pazarlama, satın alma, bilgisayar, satış, hizmet vb. konuları da somut dünya konularıdır.
Şirketlerin somut dünyasında, bütçe, hedef, fatura, pazar payı, finansman, stoklar gibi kavramlar, "mevzuata aykırı" gibi ifadeler kullanılır.
Yalnızca somut dünyadaki gerçeklerle iş görebilen yöneticilere "gerçekler dünyası (GD) yöneticisi" adı verilebilir.
GD yöneticisi gerçekIere sıkı sıkıya sarılır, insanları rasyonel kişiler olarak görür, duygularını dikkate almaz.
GD yöneticisi makineler, yöntemler ve sistemler üzerine yoğunlaşır.
Onun için kişiler, makinenin civatalarından farksızdır, yalnızca, planlama, bütçe yapma, kurum ve iş takibi ile ilgilidir.
GD yöneticisi çalışanları arasında işbirliği anlayışının zayıf olması, işe gelmeme oranının yüksekliği, çatışmalar, işe giriş ve işten ayrılma oranlarının yüksek olması, çalışanların kendilerini işlerine vermemeleri vb. sorunların nedenlerini anlamaz.
Bu sorunların, gerçekçi ve akılcı yöntemlerle çözümlenebileceğine inanır.
Birçok şirkette şirket ile çalışanlar arasındaki ilişkiler somut sistemler, sözleşmeler ve politikalar aracılığıyla kurulur. Bu durum birçok şekilde kendini göstermektedir:
göre belirlenir.
Aşağıda, şirketlerin somut sistem ve politikaları için iki örnek yer almaktadır:
Birçok büyük şirketin personel politikasında çalışanların hakları ve görevleri ile ilgili kural ve düzenlemeler yazılıdır.
Personel politikaları genellikle, idari ve bürokratik bir bakış açısı ile personelle ilgili politikaların nasıl yürütüleceğini açıklar.
Uluslararası bir şirketin personel el kitabının içindekiler sayfası, konuya tipik bir örnek oluşturması bakımından aşağıda verilmektedir.
Şirketle çalışan arasında çalışma koşulları hakkında yazılı bir sözleşme vardır:
Bu sözleşme mali, yasal ve uygulamayla ilgili koşulları tanımlar.
Sözleşmenin temel ilkelerinden birisi, çalışanın yapacağı katkı ile bunun karşılığında alacağı haklar arasında bir dengenin oluşmasıdır.
Birçok şirkette, çalışanla şirket arasındaki ilişkileri esas olarak somut sözleşme belirlemektedir.
Somut sözleşme işe giriş sırasında yapılır ve normal olarak taraflardan birinin belli bir ihbar süresi sonunda sözleşmeyi bitirmesine kadar devam eder.
Sözleşmenin içeriği, toplumda geçerli olan kural ve esaslara, çalışanın üyesi bulunduğu dernekler ve sendikalarla şirket arasında var olan anlaşmalara uygundur.
Bu sözleşme şirketin ve çalışanın birbirine karşı sahip olduğu hakları ve birbirine karşı olan sorumluluklarını tanımlar.
Sözleşme temel olarak, belirlenen zaman dilimi içinde çalışanın şirket için sağlayacağı hizmetleri ve bunun karşılığında da şirketin çalışana ödeyeceği ücreti konu almaktadır.
Çalışanların çoğunluğu için sözleşme kısa bir metinden oluşur. Çalışma koşulları bazen belli bir yasaya - örneğin iş yasasına - atıfta bulunularak tanımlanır.
Geleceğin yöneticisi sadece gerçekler dünyasının ölçülerini dikkate alan bir anlayışla işini yürütemeyecektir. Yöneticinin en önemli görevlerinden birisi, elemanlarını, işlerini yürütürken yapabileceklerinin en iyisini yapmaları ve şirkete bağlı olmaları konusunda teşvik etmektir.
Yönetici bunu başarabilmek için sadece gerçekler dünyasının ilkeleri ile hareket etmemelidir. Yönetici ayrıca, iletişim ve eğitim tekniklerini bilen, insan doğasından anlayan bir kişi olmalıdır.
Şirketin duygular dünyasında kullanılan söz ve ifadelerden bazıları şunlardır: Başkalarını düşünmek, dikkat, üzüntü, mutluluk, nefret, gurur, teşekkür1er, "kendilerinden utanmaları gerekir", "bu işe ne kadar çaba harcadığını biliyorum".
Sadece gerçekler dünyası ile sınırlı kalmayan, "duygular dünyasının gereklerini" de yerine getirebilen yöneticilere "duygular dünyası" (DD) yöneticisi adı da verilebilir.
DD yöneticisi sadece somut dünyanın gerçekleri içinde kalmaz.
DD yöneticisi çalışanlarını, hem belli bir mantık çerçevesinde hareket edebilen hem de duygusal bir kişi olarak görür.
DD yöneticisi önceliği İnsana verir, makineleri, yöntemleri ve sistemleri onları kullanarak çalışacak olan insanlara uydurmaya çalışır.
DD yöneticisi bir takım taleplerde bulunur ve elemanlarının bu talepleri karşılayabilmesi için, gerekli desteği onlardan esirgemez.
DD yöneticisi bir vizyon çizer, gidilecek yönü gösterir, değişimi teşvik eder ve hayata geçirir, bu şekilde insanların gelişmelerini sağlar.
DD yöneticisi, işbirliğinden kaynaklanan zorlukları ve çatışmaları en az düzeyde tutabilmek için, insan doğası hakkında bildiklerini hayata geçirir.
DD yöneticisi çalışma ortamında bir katalizör işlevi görür.
Bir şirkette herkesin Kurumdaşlık sergileyebilmesi için, yöneticilerle elemanlar arasında, yöneticilerin kendi aralarında ve elemanların kendi aralarında iyi ilişkilerin bulunması bir ön koşuldur. ilişkilerin iyi olmasını sağlayan özellikler aşağıdadır:
Bu ideal koşullara ulaşabilmek, ancak hem yöneticilerin ve hem de elemanların, ulaşılmak istenen hedef doğrultusunda bilinçli bir şekilde çaba göstermeleri ile mümkündür.
Şirket kültürü, insanların yapabileceklerinin en iyisini yapmaları konusunda bir katkı sağlayamıyor-sa, iç ilişkilerin geliştirilmesi için daha ziyade yönetim inisiyatif kullanır.
Bir şirkette Kurumdaşlığın yerleştirilebilmesi için hem somut hem de soyut alanlarda gayret göstermek şarttır.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirkette somut ücretlendirme sistemine ek olarak, bir de soyut ödüllendirme sistemi bulunur. Hem yeterli hem de istekli kişiler ödüllendirilir, takdir edilir ve terfi ettirilir.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirket soyut ve somut bilgilendirme sistemlerini birleştirmiştir. Soyut bilgilendirme çalışanların Kurumdaşlık sergileyip sergilemediğini tanımlar. Ayrıca, şirketin Kurumdaşlık kültürü için gerekli olan ön koşullar hakkında açıklamalar içerir.
Bütün çalışanların Kurumdaşlık sergilenmesi için yalnızca somut bir çalışma sözleşmesi yeterli olmaz. Böyle bir sözleşme, çalışanları verdikleriyle aldıkları konusunda hassaslaşmaları yönünde kolaylıkla etkileyebilir ve şu tavırlar içine girmelerine yol açabilir:
Benim sorunum değil.
Bana verdiği paraya karşılık şirketin daha fazlasını beklemeye hakkı yok.
şart, şirketle çalışan arasındaki somut sözleşmeye ek olarak, bir de soyut sözleşmenin bulunmasıdır.
Kurumdaşlığın yerleştiği bir şirketin hem somut hem de soyut personel politikası vardır. Soyut personel politikasının, bütün çalışanların Kurumdaşlık sergilemelerini sağlaması olasılığı, somut olana göre çok daha yüksektir.
Bu ve bundan sonraki altı sayfada, Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş bir şirketin iki özel niteliği tanımlanmaktadır: Kurumdaşlık yıllık faaliyet raporu ve soyut sözleşme.
Bazı şirketler "müşteri önde gelir" felsefesine inandıklarını iddia eder.
Ne var ki bu inanç, yönetimin davranışlarına ve şirketin ödüllendirme sistemlerine her zaman yansımaz.
Elemanların terfi etmesi demek, onların müşteriden uzaklaşmaları demektir. Tepe yönetim "parmak uçlarında", yani çalışanların müşteriler ile karşı karşıya geldiği noktalarda, neler olup bittiğinden habersizdir.
Bazı şirketlerde tepe yönetim "insanlar bizim en önemli kaynağımızdır" der.
Fakat ne yazık ki bu anlayış her zaman, Kurumdaşlığı teşvik eden bir yönetim tarzına dönüşmez.
Tepe yönetim, enerjisini genellikle elemanlardan hizmet istemek, kendi önemlerini vurgulamak, hiyerarşinin diğer kademeleri ile kendi aralarındaki "hak edilmiş" mesafenin önemine işaret etmek için çaba harcar.
Yöneticiler kendilerine çeşitli ve bariz statü sembolleri ve ayncalıklar sağlarlar.
Yöneticiler için özel park yerleri ayrılmıştır.
Yöneticiler, sadece kendilerine özel bir katta "siperlenirler".
Şirkette "şık" bir yemek salonu vardır. Orada özel konuklar ve tabii ki yöneticiler yemek yer.
Yönetim Kurulu adasının duvarlarında şirketin daha önceki yöneticilerinin resimleri sergilenmektedir.
Birçok şirkette faaliyet raporu, "Bizim şirketimizde hiyerarşi önde gelir" felsefesinin geçerli olduğunu kanıtlar niteliktedir.
"Başkanın faaliyet raporunun" ön yüzünde, başkanın bir resmi yer alır. Daha sonraki sayfada ise kurul üyelerinin ya da üst yönetimdeki kişilerin resimleri bulunmaktadır.
Bunların arkasından gelen sayfalar mali bilgiler ile doludur. Eğer elde edilen sonuçlar tatmin edici değilse bunun kötü yönetime yorulamayacağı, tam tersine birçok başka nedenden kaynaklandığı yolunda bir takım açıklamalara yer verilir.
Kötü bir sonuç yönetimin kontrolü dışındaki koşullardan kaynaklanmaktadır. Ekonomik durgunluk, şirketin faaliyet alanındaki daralma, paranın değer kaybetmesi, yasal önlemler, hammadde fiyatlarındaki artışlar.. ve tabii ki dünyada hiç de eksik olmayan tüm büyük ve küçük gerçek savaşlar ve ticari savaşlar.
"Önce Çalışan" anlayışı Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş şirketlerdeki temel tutumun belirleyicisidir. Böyle bir tutuma sahip olunduğu zaman çalışanların iç ve dış müşterilere daha iyi hizmet verme eğilimi artacaktır.
Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş şirketlerin faaliyet raporunda da insanların resimleri vardır. Çalışanların ve müşterilerin.
Mali bilgilere ek olarak, Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş şirketlerin faaliyet raporunda müşteri memnuniyetinin ve çalışanların tatmininin nasıl sağlanacağı, kurumsal imaj ve şirketin, gerek şirkete gerekse çalışanlara yönelik talebi nasıl karşılayacağını anlatan bilgiler bulunur.
Soyut sözleşme, şirket içinde bulunan İnsanların birbirinden soyut alanlarda neler bekleyebilecekleri ve birbirine neler verebilecekleri ile ilişkilidir. Bu sözleşme resmi bir sözleşme değildir ve psikolojik sözleşme şeklinde de adlandırılabilir.
Soyut sözleşme, üzerinde çok net ve bilinçli bir anlaşmaya varılmamış olsa da daima mevcuttur.
Soyut sözleşmenin yazılı hale dönüştürülmesi çok enderdir. Yasal olarak bir geçerliliği yoktur, fakat uygulanır. Hatta taraflar sözleşme içeriğini tam olarak bilmezler. Yine de şirketle çalışan arasındaki ilişkiyi düzenleyen kuralları soyut sözleşme içerir.
Soyut sözleşmenin içeriği her zaman çeşitli etkilere açıktır. İnsanların, yapacaklarını söylediklerinden çok yaptıklarından etkilenir. İnsanların birbirine karşı olan tutum ve davranışları, birbirlerine bağlılıkları da soyut sözleşmenin içeriğini önemli ölçüde etkiler.
Somut sözleşmede olduğu gibi, iyi bir soyut sözleşme de, çalışanın şirkete sağladığı hizmetler ve bunun karşılığında şirketin çalışana sağladıklarını esas alır.
Şirketlerin çoğu aşağıdaki sorunların biri ya da çoğu ile sık sık karşılaşmaktadır:
Şirketin kaybetmek istemediği iyi bir eleman istifa eder.
Bir yönetici ile elemanlardan birisi arasındaki ilişki gerginleşir.
Departmanlardan birinde insanların işlerine karşı tutumları olumsuz yönde değişir.
Çalışanlar fikirlerini açık bir şekilde söylememektedir.
Çalışanlar sorunların çözümü için öneride bulunmamaktadır.
Söylentiler ve dedikodu artar.
Çalışanlar işleri konusunda kendilerini güvencede hissetmemektedir.
Bu sorunlar çoğu kez soyut alanlarda yaşanan hayal kırıldıklarının göstergeleridir. Soyut sözleşme ya yeteri kadar iyi oluşturulmamıştır ya da kurallarına uyulmamıştır. Sonuç olarak, hem şirket hem de çalışan kaybeder.
Soyut sözleşmenin gerektiği gibi oluşturulmasından ve zaman zaman yeniden gözden geçirilmesinden herkes sorumludur. ''Yeniden gözden geçirilmediği" takdirde, ilişkilere saatli bir bomba konulmuş demektir. Beklediklerini bulamama düşüncesinin ve anlaşmazlıkların, tarafları birbirinden ayırması artık an meselesidir.
Soyut alanlarda çalışanın ve şirketin karşılıklı olarak birbirinden beklediği ve istediği şeyleri, her iki tarafın da bilmesi şarttır. Bunlar bilinirse, anlayışla karşılanırsa ve gerekleri düzenli olarak yerine getirilirse, çatışmaların çoğunluğu önlenmiş olacaktır.
Şirketlerin çoğunluğunda taraflar, iş hayatına ilişkin karşılıklı beklentileri hakkında konuşmak, değerlendirme yapmak ve görüş birliğine ulaşmak için son derece az zaman ayırmaktadır.
Yönetici ve elemanların çoğu, somut alanlardaki profesyonel özellikler ve kişisel kalite konularını içeren görüşme ve değerlendirmelerde, soyut alanlara göre daha başarılıdır.
Çalışanların Kurumdaşlık sergileyip sergilemeyeceği ise özellikle soyut sözleşmenin içeriğinde yatar.
Bir şirket içinde işbirliğinin iyi işleyebilmesi için, şirketin ve çalışanın, birbirinin beklentilerini karşılıklı olarak anlayabilmesi ve kabullenebilmesi şarttır.
Tarafların birbirlerinden beklentileri sürekli olarak gelişeceği ve değişeceği için, soyut sözleşme de düzenli olarak gözden geçirilmeli ve yeni koşullara uydurulmalıdır.
Aşağıdaki konuların soyut sözleşmenin içeriği ile ilgili "görüşmelerde" yer alması zorunludur:
ilgili dökümanlara, vb. kaydedilmelidir.
Yazılı olarak ifade edilmesi zor olan konular ayrıntılı şekilde tartışılmalı ve tarafların zihninde aynı tablonun yaratıldığından, en azından birbirlerinin tekliflerini, isteklerini ve beklentilerini anladıklarından emin olunmaya çalışılmalıdır.
Yönetici ve çalışan soyut sözleşme konularını görüşürken, hangi ortamda olursa olsun uymaları gereken belirli bazı şartlar vardır. Görüşmeden azami yararın sağlanabilmesi bu kurallara her iki tarafın da uymasına bağlıdır.
Görüşmeyi ciddiye alın.
Görüşme için yeterli süre öncesinde randevulaşın.
Görüşmeye bol zaman ayırın.
Hazırlık yapın. Gerekiyorsa önceki görüşmeleri yeniden değerlendirin. Konuşulacak konuları
belirleyin. Gerekli verileri önceden toplayın.
Görüşmenin telefon, ziyaret vb. şekillerle kesintiye uğramasını engelleyin.
Görüşmenin bir monolog değil, diyalog şeklinde olmasını sağlayın.
Hem somut hem de soyut konuları gündeme getirin. (Unutmayın ki, görüşmek istediğiniz bir konuyu gündeme getirmeyi unutursanız, bu durum hakkında ancak kendinizi suçlayabilirsiniz.)
Toplantıyı, sona erdirirken üzerinde anlaştığınız konuları özetleyin.
Bundan sonraki iki sayfada yer alan liste, hem yönetici hem de elemanlara beklentilerini nasıl dile getirecekleri konusunda fikir verebilir.
Soyut sözleşme şirketin ve çalışanın soyut alanlarda birbirinden beklediklerini içermelidir.
Aşağıdaki kontrol listeleri hem şirkete hem de çalışana, sözleşme tartışılırken, oluşturulurken ve yeni koşullara uyarlanırken yardımcı olabilir.
Bu beklentilerin anlaşılması ve kabullenilmesi kolaydır.
Ancak aradaki ilişki için daha önemli olan konular, şirketin daha soyut konulardaki beklentileridir. Aşağıdakiler bunlara örnek olarak verilebilir:
Şirket gelişimine katkıda bulunmasını da bekleyebilir.
Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş bir şirketin personel politikası somut alanlardaki kural, düzenleme ve esaslardan çok daha fazlasını kapsamaktadır. Aynı zamanda soyut alanlardaki esaslan ve kuralları da tanımlar. Yöneticiler ve elemanlar bu personel politikasını birlikte hazırlarlar.
Kurumdaşlık personel politikası çeşitli şekillerde formüle edilebilir.
Bu tavsiyeleri iki bölümde ele almak mümkündür: Kurumdaşlık genel personel politikası ve Kurumdaşlığın her bir unsuru için, yani sorumluluk, bağlılık ve inisiyatif için politikalar.
İnsanlar en önemli kaynağımızdır.
Şirketin gelişmesi her bir çalışanın gelişmesine bağlıdır.
Şirket ve çalışan arasındaki ilişki, hem gerçekler dünyasında hem de duygular dünyasında
yapılan katkı ve bunun karşılığında elde edilen yarar arasındaki denge tarafından belirlenir.
Verimlilik, ilişkiler ve kalitenin geliştirilmesi için hepimiz, üç düzeyde birden gayret gösteririz:
Kurumdaşlık sergiler. Bunun anlamı şudur:
Herkes şirketin elde edeceği sonuçlarla ilgili olarak sorumluluk hisseder.
Herkes şirketin hedeflerine ve şirkette bulunan insanlara bağlılık duyar.
Herkes şirketin verimlilik, ilişkiler ve kalite alanlarında gelişmesi için inisiyatif kullanır.
Bütün çalışanlar çok işlevli kişilerdir. Her birimizin birden fazla konusu/uzmanlık alanı vardır ve her birimiz birden çok işi yürütebilecek durumdayız.
Organizasyonun her tarafında mesleki sınırların ötesinde de çalışabiliriz.
Bizler şirket için buradayız ve her durumda gereken gayreti gösteririz.
Şirketimiz öğrenen bir şirkettir.
Birbirimizin bilgisinden her zaman yararlanır, birbirimizden her zaman bir şeyler öğreniriz. Bunu meslek ve görev sınırlarına aldırmadan organizasyonun her kademesinde yaparız.
Hiç kimse başkasından bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmayacak kadar iyi değildir. Herkesin başkalarına öğretebileceği bir şey vardır.
Her insanın, yapabileceğinin en iyisini yapmasına yardımcı olacak bir şirket kültürümüz vardır. Şirket kültürümüzün temel özellikleri şunlardır:
Şirketimiz kalıcı bir iş güvencesi sağlayamaz. Ancak Kurumdaşlık sergileyen her çalışan için, şirket kendini borçlu hisseder.
Şirket, bu borcu ödeyebilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Bu amaçla:
Gerekiyorsa, şirket içinde başka bir göreve getirilmesi ya da şirket dışında başka bir iş bulması için yardımcı olur.
"Biz/onlar" kültürü yerine şirketimizde "biz" kültürünün yaratılması için yoğun çaba gösteririz.
Herkesin diğerlerine karşı doğal ve eşit davranması, kendini başkaları ile eşit görmesi normal kabul edilir.
Yönetim kademelerini en aza indirmek için aktif olarak gayret gösteririz.
Şirketimizde neşe, günlük çalışma hayatının ve birbirimizle olan ilişkilerimizin doğal bir parçasıdır. Şirketimizde geçirdiğimiz zamanın ilginç, çekici ve moral kazandırıcı nitelikte olması için mücadele ederiz.
Çalışma ortamımız rahat ve neşelidir, resmiyet yoktur.
Şirketimiz herkesin kendini rahat hissettiği bir yerdir.
Şirketimiz esnektir. Faaliyetlerini her koşulda etkin şekilde sürdürebilir.
Bütün çalışanlar çabuk ve doğru kararlar alabilecek durumdadır.
Bürokrasi yoktur.
Şirketimizde herkes şirketin ulaşacağı sonuçlarla ilgili olarak sorumluluk alır.
Sorumluluk gönüllü olarak alınır, insanlar sorumluluk almayı arzu eder, sorumluluk aldığı zaman bundan mutluluk duyar ve sorumluluk alabilmek için mücadele eder.
Sorumluluğun insanları geliştireceğine, daha iyi performans göstermesine ve daha anlamlı bir hayat yaratmasına yardımcı olacağına inanırız. Bu bizim temel felsefemizdir. İnsanların sahip oldukları yetenekleri, yaratıcılığı, gücü ve enerjiyi, şirkette bulunan herkesin yararına olmak üzere harekete geçirenin, sorumluluk olduğuna inanırız.
Şirketimizde yönetim, elemanlara sorumluluk ve yetki vermeye hazırdır.
Elemanlar da sorumluluk almayı arzu etmektedir.
Karar verme sorumluluğu şirketimizde mümkün olan en uç noktalara kadar delege edilmiştir.
Belirli bir sorunu çözmeye uğraşan insanlar ve sorun hakkında bilgi ve deneyim sahibi olanlar, herhangi bir gecikmeye meydan vermeden gerekli kararları alabilmelidir.
Delege etme, elemanların, belirli bir çerçeve içerisinde; kaynak, sistem ve donanımdan yararlanması, çalışma koşullarını belirlemesi, etkin zaman planlaması yapabilmesi ve şirket adına hareket edebilmesi anlamına gelir.
Şirketimizdeki delege etme anlayışının bir gereği olarak yönetim, elemanlara bir görev verdiğinde, gerekli yetki ve sorumlulukları da verir. Bunu yaptıktan sonra yönetici artık çalışmalara doğrudan doğruya katılmaz.
Ancak söz konusu görevle ilgili sorumluluk hala yöneticiye aittir.
Yönetici, söz konusu görevin gerektiği gibi yapılmasına ilişkin nihai sorumluluktan kurtulmuş sayılmaz.
Delege etme süreci hem görevi veren kişiye hem de alan kişiye sorumluluklar getirir.
Her birey, delege etme konusunda yöneticilerin ve elemanların uyması gereken kuralları bilmek ve onlara uymak durumundadır.
Bizler sorumluluğun yalnızca kendimizle sınırlı kalmaması gerektiğine inanırız. Aşağıdaki konularda da kendimizi sorumlu hissederiz:
Şirketimizde herkes kendini "şirket içinde bağımsız bir şirket" olarak düşünür. Her bireyin hem "tedarikçileri" hem de "müşterileri" vardır.
Hepimiz müşterilerimizin ve mal-hizmet aldığımız kişilerin beklentilerini karşılamaktan sorumluyuz.
Şirketimizde herkes yaptığı işin ilginç ve iddialı bir yönünü bulmak konusunda bizzat kendisi sorumludur.
Her birimizin, bir "olumlu iş tanımı" vardır. Bu tanımda esas alınan ilkeler şunlardır:
İnsanın işine kendini adayabilmesinin önkoşulu, işini yapması için iyi bir neden görebilmesidir.
Her türlü görev ve faaliyetin iddialı ve yapılması halinde doyum veren bir yönü mutlaka vardır. Bunu ancak o görevi yapan kişi bulabilir. Bunun getirisi çok büyüktür.
Yapılmaya değer olan herşey, iyi yapılmaya değerdir.
Bizden sonra gelecek kişi için herşeyin hazır olmasına özen gösteririz, bunun bütün sorumluluğu bize aittir. Aşağıdaki "işyeri kuralları" dahilinde çalışırız:
İşini bitiren herkes kullandığı herşeyi temizler ve toplar.
Kullanılmak üzere başkasından ödünç olarak alınan oda, araç, gereç vb. şeyler, zamanında,
zarara uğratılmadan ve alındığı gibi geri verilir.
Kullandıklarının bozulmasına ya da kullanılamaz hale gelmesine neden olan kişiler bunların
değiştirilmesini veya tamir ettirilmesini sağlar.
Malzeme yetersizliği, malzemelerin tükenmesi, araç gerecin bozulması gibi sorunları ilk önce
farkedenler hemen diğerlerine bilgi verir.
Ortak olarak kullanılan sabun, tuvalet kağıdı, büro makinelerinin mürekkebi, kağıt vb. gereçlerin tükenmesi halinde son kullanan kişi bunların yerine yenilerini koyar.
Birkaç kişinin ortak kullanımında olanlar, kullanıldıktan sonra mutlaka yerlerine konur.
Herkes kendi yokluğunda başkalarının aradığını kolayca bulması için önlem alır.
Birbirimize iş devrederken gerekli bütün bilgileri veririz.
Şirketimizde, kendimizle ilgili olarak yaptığımız değerlendirmelerden aktif olarak yararlanırız.
Projektörleri kendimize çeviririz. İçinde bulunduğumuz ortama yaptığımız katkıları değerlendiririz.
Sorumluluktan kaçmak için projektörleri başkalarına çevirmeyiz. İşlerimizi kendimiz yapmamak için, bizim yerimize işlerimizi yapacak birilerini aramayız.
Şirketimizde sorumluluk almayı kendimiz tercih ederiz, çünkü aktif ve sorumlulukları olan saygın insanlar olarak yaşamayı seçtik.
Başkalarına yardım etmek ve başkalarını düşünerek hareket etmek en önemli özelliklerimizden biridir. Ancak bu yönlerimizin aşırı bir koruyuculuğa dönüşmemesi için de dikkatli davranırız.
"Sorumsuzluk yasası" ile savaşırken tüm olanak1arımızı kullanırız.
Şirketimizde herkes şirket hedeflerine ve şirkette bulunan insanlara bağlılık duyar.
Bizim bağlılık anlayışımız körü körüne itaat etmek anlamına gelmez.
Bağlılık bazen şirkete, departmana veya çalışanlara zararı dokunacağını düşündüğümüz durumlarda yüksek sesle itiraz etmektir.
Şirketimizde, herkesin kendi düşüncesini çekinmeden ifade edebileceği ve aynı görüşü paylaşmasa da herkesin, diğerlerinin düşüncesine saygı göstereceği bir kültür oluşturmaya hep birlikte çaba gösteririz.
Şirket dışındayken herkes şirketle ilgili olumlu konuşur.
Çalıştığımız şirketin bir elemanı olmaktan gurur duyduğumuzu çevremizdekilere göstermekten çekinmeyiz. Şirket bize aittir, onu savunuruz. Başkalarına şirketimizin iyi yönlerini anlatır, şirketimizi daima koruruz.
Hoşlanmadığımız bir şey gördüğümüz zaman bunu kendi dört duvarımız içinde çözümlemeye, düzeltmeye çalışırız.
Şirketimizde yöneticilerin, kendi elemanlarının güvenini kazanmaları esastır.
Elemanlar yöneticilerin dürüst ve tutarlı olduğunu bilir.
Yöneticilerin söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uygun olması gerekir. Yöneticiler başkalarına örnek olmalıdır.
İşlerin durumu hakkında birbirimize açık ve dürüst şekilde bilgi veririz.
Söylentilerin çıkmasını, yanlış anlamaları ve bağlılık duygusu ile bağdaşmayan davranışları önlemek için aktif olarak gayret gösteririz.
Birbirimizin arkasından değil, yüzüne konuşuruz.
Verilen sözlerin tutulmasını isteriz.
Bir çalışanın, kendisine yeni bir görev verilmek istendiğinde dikkatli ve yapıcı bir şekilde düşünmesi ve diğer işlerini aksatacaksa "hayır" demesi gerektiğine inanırız.
"Evet" diyen fakat verdiği sözü tutmayan kişileri hoş görmemiz mümkün değildir.
Hata yaptığımızda hatamızı gizlemeye çalışmayız. Sebebini araştırır, bulur ve düzeltiriz.
"Arkayı kollamayan" kişilere eleştiri yöneltmeyiz.
Şirketimizde "biz/onlar" kültürü yerine "biz" kültürü yaratmaya çalışırız.
Hiyerarşinin bütün kademelerinde, bütün görevlerde ve bütün departmanlarda takım ruhunun yaratılması için gayret ederiz.
Birbirimize yardım ederiz. Kendimizi düşündüğümüz ölçüde başkalarını da düşünürüz.
Çalışanlar olarak kendimizi şirketimizin antenleri gibi görürüz.
Müşteri tatmini konusuna duyarlılık gösterir, bu konuda edindiğimiz bilgileri sürekli olarak gelişim yönünde kullanırız.
Bağlılık çatışmaları söz konusu olduğu zaman fikirlerimizi açıkça dile getiririz ve hep birlikte çözüm bulmaya ça1ışınz.
Arkadaşlarımızdan birisi şirkete ve şirketin hedeflerine bağlılık göstermesinin mümkün olmadığına karar verirse, onu böyle düşünmeye iten koşulları değiştirmeye çalışırız.
Şirketine bağlılık duymayan bir kişinin şirkertte kalması mümkün değildir.
Şirketimizde bütün çalışanlar verimlilik, ilişkiler ve kalite alanlarında şirketin gelişmesi için inisiyatif kullanır.
Çalışanlar kendi inisiyatiflerini kullanmada özgürdür.
Bizden, hareket özgürlüğümüzü ve inisiyatifimizi kullanmamız beklenmektedir.
Şirketimizde inisiyatif, yalnızca başlatmak değildir fakat aynı zamanda hayata geçirmektir. Uygulama demekle şunları kastediyoruz:
Tüm çalışanlar etkin uygulama için geçerli kuralları bilir ve hayata geçirir.
Şirketimizde çalışanların hedefleri ile şirket hedefleri birbirine uyumludur.
İnisiyatifler şirket hedefleri doğrultusunda koordine edilmektedir.
Kişiler, kendi inisiyatiflerini kullanırken üzerinde anlaşılmış bir çerçeve vardır.
Yaratıcı nitelikteki hataları, yani yeni şeyler denerken ortaya çıkan hataları, hoş görürüz.
Aynı hatanın tekrar tekrar yapılmasını ise kabul edemeyiz.
Yönetim de, inisiyatif kullanan çalışanlar da risk almaktan çekinmezler.
Çalışanların yeterlilik düzeyini artırıcı programlar şirketimizde her zaman yürürlüktedir.
Bunun amacı inisiyatiflerin, yeterli bilgi ve becerilerle birlikte kullanılmasını sağlamaktır.
Yalnızca istekli olmak yetmez, aynı zamanda bilgi ve beceri de şarttır.
Bütün çalışanlar yapmaları gereken iş için ihtiyaç duydukları bilgileri edinmek amacıyla inisiyatif kullanır.
Bilgilerin yetersizliğinden yakınmayız.
Problemlerin ve çatışmaların çözümü konusunda herkes inisiyatif kullanır.
Şirketimizde yürürlükte olan aktivitelerin, işlevlerin ve rutin uygulamaların değerini yitirdiğini görürsek, bunların iptal edilmesi ya da mevcut duruma uyarlanması konusunda inisiyatif kullanmaktan çekinmeyiz.
Belirli bir durumda herhangi bir anlam taşımayan bir kuralla karşılaşırsak ona uymayız, değiştirilmesi için gerekli girişimlerde bulunuruz.
Kurala uymamakla da, şirketimize bağlılık göstermiş ve şirketi kendi şirketimizmiş gibi görerek davranmış oluruz.
Arkadaşlarımızdan birinin yeteneklerinden yararlanılmadığını fark edersek gerekli uyarıyı derhal yaparız.
Söz konusu kişinin yeteneklerini hem kendisi hem de şirket için yararlı hale dönüştürme konusunda önerilerde bulunuruz.
Şirkette işlerin yürüyebilmesi için herkes inisiyatif kullanır.
Bunun anlamı mevcut durumun korunması, her şeyin olması gerektiği şekilde yürümesi ve aniden ortaya çıkan sorunların çözümlenmesine çalışılmasıdır.
Şirketimizin gelişmesi için herkes inisiyatif kullanır.
Bu, işleri daha hızlı, daha az masrafla, daha yaratıcı bir şekilde ve daha yüksek kalitede yapmak demektir.
Herkes şirkette yapılan çalışmalar için yenilikler getirme konusunda teşvik edilir.
Yenilik getirmek, tamamen yeni şeyler yapma, yapılan işleri farklı şekilde yapma, basmakalıp düşüncelerden uzaklaşma, duvarları yıkma, yenilikçi olma, yeni yöntemler keşfetme anlamına gelir.
Esnek ve canlı bir kurum oluşturmanın en önemli adımlarından birisi de çalışanların çok işlevli hale gelmelerini sağlamaktır.
Çok işlevli çalışan, birden fazla becerisi/uzmanlığı olan ve birden çok işlevi yürütebilen kişidir.
Çok işlevli bir çalışan şirkette her yerde çalışır, mesleki ayrımların kendisini sınırlamasına izin vermez. Hemen birşeyler yapılmasının gerekli olduğu durumlarda derhal harekete geçer ve kendisine ihtiyaç duyulan yerde bulunur.
Çok işlevli çalışan asla "Ben burada bu işi yapmak için çalışmıyorum" demez.
Kurumdaşlık bilincinin yerleşmiş olduğu bir şirkette bütün çalışanlar, bu tarz düşünmek ve davranmaktan dolayı mutludur.
Günümüzde hiç bir şeyin durağan olmadığını bilmekten memnun olan çalışanlar doğal olarak, değişime karşı olumlu bir tutum içinde olanlardır.
Birçok becerisi bulunan ve her an yeni beceriler kazanmaya hazır olan insanlar, bu bakış açısına sahip insanlardır.
Böyle bir şirket iş hacminde ve işin niteliğinde meydana gelecek değişikliklere daha kolay uyum sağlar.
Daha fazla esneklik kazanmak için günümüzde, giderek daha çok sayıda şirket serbest organizasyon yaklaşımını benimsemektedir. Bu yaklaşımda, şirketin yürüttüğü işlerin önemli bir kısmı şirketin organizasyonunun çeşitli kesitlerinden oluşturulan proje takımlan tarafından gerçekleştirilmektedir.
Tek bir birey açısından bu durum, daha doğrudan katılım, daha fazla sorumluluk, çok sayıda ve birbirinden farklı görevler alma, değişen roller üstlenme anlamını taşır.
Bu da herkesin daha fazla eğitim almasını gerektirir. Biraz daha geniş çerçeveden bakıldığında bu tarz bir uygulama, öğrenme yeteneğinin, tecrübeden daha önemli olduğu anlamına gelmektedir.
Bir başka deyişle eğitim, bir defa edinilen ve ömür boyu sahip olunan bir olgu değildir. Eğitim, bütün hayatınızın doğal bir parçası olmak zorundadır.
Birçok farklı beceriye sahip eleman, istihdam edilmiş herhangi bir kişi olmaktan çıkıp, istihdam edilebilir aranan bir eleman olur.
İş güvencesi kavramı, eski bilgi ve becerilere ya da kıdeme dayalı değildir. Sürekli olarak zenginleştirilen ve yeniliklerle devamlılığı sağlanan bilgi birikiminden kaynaklanır.
Çalışan bireyin, birçok görevi gerektiği şekilde yapabilmesini sağlayan, bu birikimdir.
Bireyler, sürekli şekilde gelişebilmelerine, eğitimlerine ve aranan eleman olma yönündeki atılımlarına katkıda bulunan işverenlerle çalışmayı, giderek daha fazla tercih edeceklerdir.
Bütün insanlar evlerinde çok işlevlidir. Çoğu kez bir satın alma müdürüdürler, şoförlük yaparlar, temizlikçi, bahçıvan, eş, ana-baba, ahçı, garson vb. olurlar.
Birçok insan evinde çok sayıda farklı işi yürütmektedir. Ayrıca insanlar evlerinde o anda ne gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmezler, bunu çok doğal karşılarlar.
Oysa, işyerinde sadece tek bir şeyi yapmaya alışmışızdır. Birçok çalışan iş ortamı içinde farklı farklı roller üstlenmenin doğru olmadığını düşünür ve doğal karşılamaz.
Tek kişilik işlerde de çok işlevlilik söz konusudur. Yönetici, işçi, satış elemanı, büro görevlisi, bilgisayar uzmanı, kantin görevlisi, depo görevlisi, personel memuru vb. hep aynı kişidir.
Büyük şirketlerde çalışanların, yalnızca birçok rolü üstlenme konusunda olumlu bir tutum içinde olmaları yeterli değildir. Kişilerin aynı zamanda, -evde ve tek kişilik işlerde olduğu gibi- birçok görevi üstlenebilecek yetenekte olmaları da şarttır.
Elbette ki çalışanların birden çok rol oynamasına izin vermek her zaman uygun değildir.
Bazı görevler uzun bir eğitimi, uzmanlık bilgisini ve deneyimi gerektirir.
Bu tür işleri en deneyimli kişilere yaptırmak çok daha ekonomik ve çok daha doğru olabilir.
Bu şekilde, herkesin rahatlıkla yapabileceği işleri diğer çalışanlara yaptırmak - ve daha az ücretle yaptırmak-mümkün olabilir.
Ancak çalışanların çok işlevli olma konusunda olumlu bir tutum içinde bulunmaları şirket için her zaman tercih edilecek bir durumdur.
Böyle olduğu takdirde acilen yapılması gereken işler için zaman kaybetmek zorunda kalınmaz.
Bazı şirketler çevrelerinde olup bitenlerden etkilenmeksizin varlıklarını sürdürüyor gibi görünürler. Sanki geçmiş zamanda yaşıyorlardır. Öğrenmek onlar için sona ermiştir. Fosilleşmişlerdir. Bu şirketlerin ayakta kalması olanaksızdır.
Diğer bazı şirketler ise varlıklarını sürdürebilmek için gerekli olan bilgileri az ya da çok sistematik bir şekilde edinme çabası içindedir. Bu şirketlerin ayakta kalması mümkündür.
Öğrenen bir şirket, ayakta kalması için gerekenden çok daha fazlasını yapar. Kendi içindeki ve çevresindeki bilgi birikimini mutlaka öğrenir. Şirketin sahip olduğu bilgiler yalnızca ayakta kalmak için kullanılmaz. Bu bilgiler aynı zamanda şirketi geliştirmek ve ona bir gelecek yaratmak için de kullanılır.
Kurumdaşlık bilinci yerleşmiş bir şirket daima öğrenen bir şirkettir. Bu nedenle de geleneksel eğitim anlayışının kurallarına göre hareket etmez.
Çalışanlar için eğitim programları düzenlerken şirketler ve yöneticiler genellikle konulara ve eğitim programlarına katılacak insanlara dar bir açıdan bakarlar.
Düzenlenen eğitimlerin büyük bir bölümü sadece mesleki alandadır ve işlevseldir. Bu durumda iletişim, teşvik, yeni fikirler geliştirme ve olağanüstü durumlarda yönetim gibi konularda çalışanların pek azı gelişme gösteriyor demektir.
Yöneticilikle ilgili eğitimlerin çoğunda konu, BİZ -yani yöneticiler - ONIAR - yani elemanlar - için neler yapabiliriz sorusuna cevap aranır. Bu anlayış nedeniyle elemanlarla yöneticiler arasındaki iletişim kopukluğu daha da belirginleşir. Çünkü "biz" kültürü yerine "biz/onlar" kültürü ön plana çıkmıştır.
Tüm çalışanların, şirketin başarısında rol oynayan satış, pazarlama, iletişim, psikoloji, bilgi işlem, kalite, planlama gibi genel faktörleri konu alan eğitimlere katılması kesinlikle daha fazla yarar sağlayacaktır.
Bu tür eğitimler elemanların daha esnek, daha sorumlu kişiler olmalarına yardım edecek ve onların özdeğerlerini yükseltecektir.
Şirket ise böyle bir eğitim tarzından, değişikliklere daha kolay ayak uydurma, güncelliği sürdürme, gelişme anlayışını hayata geçirme ve çok işlevli elemanlara sahip olma gibi avantajlar sağlayacaktır.
Bu, ayrıca bürokrasi, güvence kültürü ve kişisel sınır savaşları ile mücadeleyi daha da kolaylaştıracaktır.
Öğrenen bir şirkette çalışanlar, kişilerin ve departmanların bilgileri kendilerine saklaması yerine herkesin bilgisini bir araya toplayarak, bütün kişilerin kullanımına sunmanın daha güçlü bir takım oluşturacağını çok iyi anlamışlardır.
Kurumdaşlık bilincinin yerleşmiş olduğu bir şirkette vizyon, içinde bulunulan anda ne yapılacağına karar verme açısından en önemli faktördür. Bugünkü vizyonun yarının gerçeği olmasını sağlayacak bilgileri arayıp bulmak, vizyonun insanda sağlayacağı enerjiyle mümkündür.
Çalışanlar, hiyerarşi ve işlevlerin her düzeyinde yeni şeyler öğrenmeye, bilgili olan kişilere saygı göstermeye ve onlara yetişmek için gayret sarfetmeye alışırlar. Sahip oldukları bilgileri diğerleri ile paylaşma konusunda deneyim kazanırlar.
Öğrenen şirkette eğitim kursları özel işlevler, mesleki ayırımlar ve departmanlardan kaynaklanan sınırlamalar göz önüne alınmaksızın, aşağıdaki konulara göre düzenlenir:
Kurumdaşlık bilinci bulunan şirketler "Herkes için yöneticilik" eğitimi düzenler. Bunun anlamı, mevcut gelişim programlarına şirketten yarar sağlayan herkesin, yönetim kurulu üyelerinin, üst düzey yöneticilerin, orta düzey yöneticilerin ve bütün elemanların katılmasıdır.
Bu programlar herkesin yararlanabileceği konuları içerir. Hiç kimse bu programların dışında tutulmaz. Hiyerarşi, meslek ve departmanların her düzeyinden insanların, kurslara karma bir şekilde katılması sağlanır. Herkes aynı mesajları alır. Şirketin ayakta kalması ve gelişmesi hakkındaki tartışmalara, herhangi bir ayrıcalık gözetilmeden herkes katılır. Bütün katılımcılar bilgilerini diğerleriyle paylaşır. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenir.
Yöneticilik, bütün çalışanları ilgilendiren bir konu olarak görüldüğü zaman, değişim ve gelişim konusundaki dış taleplerin karşılanması çok daha kolay olacaktır.
Bütün çalışanların değişime karşı olumlu bir bakış açısı kazanmasını sağlayabilmek için "Herkes için yöneticilik" programı özellikle yararlıdır, hatta bir ön koşuldur.
Bir sonraki sayfada öğrenen ve öğrenmeyen şirketlerin bazı önemli özellikleri anlatılmaktadır.
• Yeni elemanlar yapılan işlerin doğruluğundan kuşku duymamalı, rutin uygulamaları öğrenmeye ve uyum sağlamaya çalışmalıdırlar.
• Eğitim, öğretim ve yeni bilgiler daima yukarıdan gelir. Genç elemanlar kendilerinden daha yaşlı olanlara herhangi birşey öğretemezler ve öğretmemelidirler. Bir öğrenci öğretmene bir şey öğretemez. Hiyerarşinin alt kademesinde olan kişiler kendilerinden daha yüksekte olanlara herhangi bir şey öğretemez.
• Bir eleman bir kursa katıldığında, edindiği yeni bilgi ve becerileri diğerleri ile paylaşmasını sağlamak için herhangi bir şey yapılmaz. Katılan kişi ile neler öğrendiğini ve bunların şirkette nasıl kullanılabileceği konusunu tartışmak için zaman ayrılması söz konusu değildir.
• Kimse kendi işinin dışında başka işlerle ilgilenmez. Başkalarının ne yaptıklarına müdahale etmek doğru değildir. Başkalarının işlerini nasıl yürüttüğü konusu da, elbette kimseyi ilgi-lendirmemelidir. Herkes kendi işine bakmalıdır.
• Çalışanlara bütün bilgilerini kullanmaları yönünde onları teşvik edecek veya onlara yeni beceriler kazandıracak görevler verilmez.
• Kişilerden, herhangi bir konuda görüş bildirmeleri ya da yaratıcılıklarını kullanmaları beklenmemektedir. Böyle bir girişim asla hoş karşılanmaz.
• Bireyin kişisel yeterliliğini geliştirmesi beklenmez. Çalışaıı kişi herşeye rağmen bu yönde bir gelişme sağlasa bile bunun ödüllendirilmesi de söz konusu değildir.
• Birşey ters giderse, enerji yanlışın nedenini bulup onu düzeltmek için değil, yanlışı yapanı bulmak için harcanır.
• Çalışma grupları, işlerini ve sorunlarını şirketin genel çıkarlarını göz önüne almadan halletmeye çalışırlar.
Yeni elemanlar, şirket için yeni de olsa bilgileri ile katkıda bulunmak yönünde ve şirketin rutin uygulama ve alışkanlıklarını sorgulamaları için cesaretlendirilir.
• Yaş, kıdem ve mevki dikkate alınmaksızın herkes başkalarından bir şey öğrenir. Herkes başkalarına bir şeyler öğretir.
• Çalışanlardan birisi bir kursa, fuara ya da benzer bir etkinliğe katıldığında, şirketteki diğer kişiler o kişinin edindiği yeni bilgilerden ve deneyimden yararlanır. Öğrendiklerini diğerlerine anlatması için ona zaman ayrılır. Yeni bilgilerin nasıl uygulamaya konulabileceği tartışılır.
• Herkes başkalarının yaptığı işlere ilgi göstermesi ve kendi işiyle ilgili olarak başkalarına bilgi vermesi için teşvik edilir. Herkes birbirine yardım etmeye hazırdır.
• Çalışanlar kendi bilgilerini kullanma fırsatı elde eder, yeni beceriler edinmek için inisiyatif kullanmaları yönünde teşvik edilir.
• Çalışanların her konuda görüş bildirmeleri, yaratıcılıklarını kullanmaları beklenir. Böyle bir girişim daima takdirle karşılanır.
• Ortaya bir sorun çıktığında bunun nedenleri araştırılır. Hata düzeltilir, herkes hatadan ders alır.
• Çalışma grupları, işlerini ve sorunlarını şirketin genel çıkarlarını göz önüne alarak halletmeye çalışırlar.
Her çalışan temel eğitim, daha ileri düzeydeki eğitimler ve iş tecrübeleri ile önemli bir bilgi birikimine sahip olur.
Her insanın beyninde biriktirdiği bilgi, diğer insanların sahip olduğu bilgilerden farklıdır.
Birbirinin tamamen aynı olan iki kişi bulmak olanaksızdır.
Bir kişinin sahip olduğu tüm bilgilerin başkalarına aktarılması ve başkaları tarafından tamamen aktif şekilde kul1anılması ise ne yazık ki olanaksızdır. Bu ancak kısmen mümkün olabilir.
Departmanlardaki ve çalışma gruplarındaki kişilerin tamamı birbirlerinin bilgilerini kullanabilseydi şirket bundan çok büyük bir güç elde ederdi.
Her bir çalışanın beyninde bulunan bilgiler, büyük bir bilgisayara aktarılabilseydi ve burada işlenip değerlendirildikten sonra herkesin kullanımına hazır hale getirilebilseydi, o zaman işler çok çok farklı olurdu.
Böyle bir durumda şirketin toplam yeterlilik düzeyi inanılmayacak düzeyde artardı. Grubun sahip olacağı entellektüel düzey, grup üyelerinin her birinden çok daha yüksek bir noktaya çıkardı.
Böylece müthiş bir enerji sağlanırdı ve büyük bir sinerjik etki elde edilirdi.
Uygulamada çok arzu edilen böyle bir duruma ulaşmak için önemli bir adım atmak mümkündür.
Örneğin, toplantılar düzenlenebilir. Bu toplantılarda her çalışan kendi bilgilerini, deneyimlerini ve fikirlerini ortaya koyar. Günlük çalışmalar bu bilgi aktarımına olanak sağlayacak şekilde programlanabilir.
Bu toplantılarda dile getirilecek konular mesleki konular olmak zorunda değildir, ya da mutlaka şirketin çalışma alanı ile bağlantılı konuların konuşulması şart değildir.
Bu tarz toplantılardan ve tecrübe alışverişinden sağlanacak yarar çok büyüktür:
Herkesin bilgisinden yararlanılır.
İnsanlar birşeylere katkıda bulunmalarının mümkün olduğunu hissederler. Herkes yeni bir şeyler öğrenir.
"Kendi ülkenizde bir kahraman olabilirsiniz". Her şirket hem yapabilecek durumda hem de istekli olan birçok kahramana sahip olabilir.
Bir şirkette, Kurumdaşlık kültürünü geliştirmeye yönelik bir program ya da süreç, şirketin karar veren yetkilileri veya gerekirse şirket dışındaki danışmanlar aracılığı ile uygulamaya konabilir.
Kurumdaşlığı hayata geçirmenin tek bir yolu yoktur.
Bu süreç birçok faktöre bağlıdır: Şirketin istekleri ve gereksinimleri, faaliyet alanı, imajı, rekabet içindeki yeri, ekonomik koşulları, yönetim tarzı, çalışma ortamındaki ilişkiler, atmosfer, kültür, verimlilik, ilişkiler, kalite vb.
Güçlü bir Kurumdaşlık kültürünün geliştirilebilmesi için araştırmacılar yedi modülden oluşan bir program önermektedir. Bu modüllerin içerikleri, sırası ve ne ölçüde kullanılacakları şirketin durumuna göre ayarlanmalıdır.
Şirket içindeki Kurumdaşlık kültürünün analizi.
Şirket kültüründeki güçlü ve zayıf yönlerin belirlenmesi.
İyileştirmeye olan ihtiyacın saptanması.
Kurumdaşlık sürecini koordine edecek ve yönetecek bir yönetim komitesinin oluşturulması.
Kurumdaşlık felsefesi ve politikası konusunda önergelerin hazırlanması.
Kurumdaşlık kültürünün hayata geçirilmesi ve korunması konusundaki genel hedeflerin belirlenmesi. Hedeflerin, şirketin diğer hedefleri, politikaları ve stratejileri ile aynı doğrultuya getirilmesi.
Bir eylem planı taslağı hazırlanması.
Sürecin şirket içinde benimsetilmesi için yapılacak çabaların organize edilmesi.
Bir ya da daha çok seminerle Kurumdaşlık felsefesi hedefleri ve politikasının bütün yöneticilerin görüşüne sunulması ve
tartışmaya açılması. Taslak eylem planının sunulması ve gerekli düzeltmelerin yapılması.
Yapılacak uygulamalar konusunda her düzeydeki yöneticinin açık desteğinin alınması ve aktif olarak katılımlarının sağlanması.
Kurumdaşlık konusunda herkesin bilgi sahibi olmasını sağlamak ve şirket başarısı yönünde herkesin enerjisini harekete geçirmek için bütün çalışanlara seminerler verilmesi. 'Kişisel düzeyde Kurumdaşlık anlayışına eğilinmesi.
Her çalışanın kişisel düzeyde Kurumdaşlık testine katılması.
Sorumluluk alma, bağlılık hissetme ve inisiyatif kullanma konularında neler yapacağına ilişkin, her çalışanın bir aktivite planı hazırlaması.
Departmanın, Kurumdaşlığa olan arzusunu tanımlaması.
Departmandaki Kurumdaşlık kültürünün ölçülmesi.
Departmanın güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi.
Departmanın, Kurumdaşlığı geliştirmek için bir eylem planı hazırlaması.
Eylem planının hayata geçirilmesi.
Uygulama sürecinin yakından izlenmesi ve gerekli düzeltmelerin, ayarlamaların gerçekleştirilmesi.
• Kurumdaşlık kültürünün hayata geçirilmesini ve korunmasını kolaylaştırmak için aşağıdaki konular değerlendirilmelidir:
Bu değerlendirme şirketin misyon ve vizyonu ile uyumlu şekilde yapılmalıdır.
• Yürürlükte olan yönetim tarzının tanımlanması ve gerekiyorsa aşağıdaki konularda programlar başlatılması:
• Bir Kurumdaşlık "araç kutusu" geliştirilmelidir. Bunun için de şirketin Kurumdaşlık felsefesi, hedefleri, politikaları ve stratejileri bulunmalıdır. Ayrıca Kurumdaşlığın her düzeyde geliştirilmesine yarayacak somut yöntemler ve teşvik unsurları yer almalıdır.
Kurumdaşlık kültürünün hayata geçirilmesi ve korunması için bir Kurumdaşlık takımı oluşturulmalıdır.
Kurumdaşlık kültürü her an takip edilmeli ve kontrol altında tutulmalıdır.
Kurumdaşlık kültürünün korunması ve güçlendirilmesi amacıyla düzenli faaliyetler yaratılmalıdır.