Televizyon izliyorsanız, bir kişinin sürekli karşısındakinin sözünü kestiğini, durmadan lafa girdiğini ve başkalarının sesini bastırmaya çalıştığını duyarsınız.
"Senin bunu yaptığınız hiç sanmıyorum..."
"Bırak da ben..."
"Sen nesin biliyor musun, bir..."
"Ya öyle mî? Peki sen..."
Artık kimse kimseyi dinlemiyor. İşyerlerinde insanlar birbirleriyle yanlış iletişim kuruyorlar. Günümüzün %90'ını iletişini kurmaya ayırdığımız, ancak bu sürenin yalnızca %45'ini dinleyerek geçirdiğimiz tahmin ediliyor. Araştırmalar, Amerikalıların %85'inîn ortalama ya da ortalamanın altında dinleme yeteneğini; sahip olduğunu itiraf ettiğini gösteriyor.
Bunun anlamı şudur: Er ya da geç, dinlemeyi bilmediğiniz için sorunlar yaşarsınız. Eğer patronunuz bundan doğrudan etkilenmezse, çok şanslısınız demektir.
Diyelim ki, iş arkadaşlarınızdan biri size bir müşteriyle ilgili) olarak geçmişte yapılan hataları anlatıyor ama siz dinlemiyorsunuz. Dinlemediğiniz için, bu müşteriyle ilgilenirken aynı hataları) siz de tekrarlarsınız. Müşteri de yine aynı sorunlarla karşılaştığı için çok öfkelenir. Size bağırma zahmetine bile "katlanmaz, doğ-' raca patronunuza gidip şikayette bulunur. Patron durumu araştırır; Korunlara size anlatıldığını, ama sizin dinlemediğinizi, dinlemiş nisaydınız bunların yaşanmayacağını öğrenir.
Patron size neden mesajı ilk seferinde almadığınızı sorduğunda, mükemmel bir bahanenizin olduğunu düşünebilirsiniz. "O sırada telefon çaldı," diyebilirsiniz. "Cem'in armağanı olan balonlar da tam o anda gelmişti. Üstelik öğleden sonra tipi beklendiğini duyduğumdan, aklım oradaydı. Bir de çok fazla kahve içliğim için midem kötüydü."
Siz ne bahane uydurursanız uydurun, patronunuz ikna olmayacaktır, (a) Bu bahaneleri kafanızdan atmanızı, (b) daha dikkatli dinlemeniz gerektiğini söyleyecektir. Sizin güvenilmez ve kalası karışık bir tip olduğunuzu düşünecektir. Sizi daha yakından izlemeye başlayacak, oğlumun anaokulu öğretmeninin dediği gibi "kulaklarınızı açmadığınıza" ilişkin başka İşaretler arayacaktır.
Günümüz dünyasında telefonlar, fakslar sürekli çalarken, e-posta uyarıları arka arkaya gelirken dinlemenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Hiç kimse sabırla beklemeye hevesli değil; herkes bir an önce kendisiyle ilgilenilsin istiyor.
Ancak siz dikkatinizin dağılmasına neden olan her şeyi engelleyebilir, iyi bir dinleyici olma vaktinizin geldiğine karar verebilirsiniz. Şu Stratejileri deneyin:
Derin bir soluk alın.
İşyerinizden biri sizinle konuşmaya başladığında geriliyor musunuz? Zihniniz hemen başka düşüncelerle meşgul olmaya mı başlıyor?
İletişim uzmanı Bili Lampton, ortalama konuşma hızımızın dakikada 125-150 sözcük olduğunu, buna karşılık dakikada 400-500 sözcüğü dinleyip yorumlayabildiğimizi söylüyor. Bu "dinleme boşluğunun" zihnimizin şöyle bir dolaşmaya çıkmasına olanak tanıdığını ileri sürüyor. Derin bir soluk alın ve kendi kendinize "Dur. Dinle. Yoğunlaş." deyin.
Karşınızdaki kişinin sözünü kesmeyin.
"Bu, karşınızdaki kişiyi dinlemediğinizin bir numaralı göstergesidir," diyor Lampton. "Onun sözlerini kendi söyleyecekleriniz kadar önemli bulmadığınız anlamına gelir."
Kendinizden başka kimsenin cümlesini tamamlamaya çalışmayın.
Şayet bir medyum değilseniz, karşınızda konuşan kişinin düşüncesini tamamlamaya çalışmayın. Kimi zaman coşku ya kapılıp atılarak, "Ne hissettiğini biliyorum..." ya da "Hinim başıma da aynı şey gelmişti..."diyebilirsiniz ancak bu bile kalabalıktır ve ilginin karşınızdaki kişiden size yönelmesini-yol açar. Sizin dinlemeniz gerekmektedir; konuşmanız değil.
Kıpırdanıp durmayın.
Biri sizinle konuşurken kağıda bir şeyler karalamak, kalemle oynamak, e-postaları okumak, gelen mektuplara göz atmak sadece kabalık değildir; aynı zamanda zihninizin dağılmasına neden olur ve karşınızdaki kişiyi dinlemenizi engeller.
Etraf bulanıklaşsın.
Bir çalışan bana CEO'sunun en sevdiği yönünün, onunla konuşurken etraftaki hiçbir şeyle ilgilenmemesi, sadece dinlemeye odaklanması olduğunu söylemişti. CEO'nun kesintisiz dikkati, genç kadını çok etkiliyordu. Buradan çıkarılacak ders şu: Eğer etrafınızdaki her şeyi bulanıklaştırır ve görmezseniz, karşınızda konuşan kişi üzerinde yoğunlaşabilirsiniz. Gözleriniz başka yöne kaymasın, yüzünü/ de konuşan kişiye dönük olsun.
Seçici dinleme yöntemine başvurmayın.
Bir iş arkadaşınız size, "Şefimin onayım alabilirsem, o projede size seve seve yardım ederim," dediğinde, siz sadece "Seve seve yardım ederim" kısmını duyabilirsiniz. Bu, mesajın sadece o bölümünü dinlediğinizi gösterir. Şefin kararım beklemeden bu yardımı alacağınıza güvenirseniz, çok zor bir durumda kalabilirsiniz.
Özetleyin.
Dinledikten sonra, duyduklarınızı özetleyin. Böylece önemli bir noktayı atlamadığınızdan emin olursunuz. "Bakalım doğru anlamış mıyım..." ya da "Şunu demek istedin değil mi?" diyerek, İletişim sırasındaki eksiklikleri ya da yanlış anlamaları ortadan kaldırabilirsiniz.