Kim daha ikna edici?
Şeytanın avukatı mı yoksa gerçek bir muhalif mi?
Uzay araştırmasında, ulusal yasın iki günü tarihe kazındı: 28 Ocak 1986'da Amerikan uzay mekiği Challenger kalkış sırasında patladı. Ve 1 Şubat 2003'de Amerikan uzay mekiği Columbia dünya atmosferine geri girerken yok oldu. İki felakette de mürettebat ekibinden yedi kişi hayatını kaybetti.
Bu felaketlerin nasıl meydana geldiğini anlamak için Columbia felaketinde yer alan soruşturmayı sürdüren kişi ile uçuş idaresi arasında geçen konuşmayı inceleyelim:Her ne kadar trajedilerin nedenleri farklı da olsa, başarısızlıkların kökünde aynı şey yatmaktadır: NASA'nın zayıf karar gelenekleri.
Soruşturmacı: İdareci olarak, muhalif görüşleri nasıl buluyorsunuz?
Başkan: Hmm, onları duyduğum zaman...
Soruşturmacı: İçerikleri gereği onları duyamazsınız, onları elde etmek için ne hangi teknikleri kullanıyorsunuz?
Başkanın bu soruya cevabı yoktur.
Bu trajediler bizlere bazen amacın ikna etmemek olduğunu hatırlatır fakat yanlış yönlere doğru gidiyorsak başkaları tarafından ikna edilmemize izin vermeliyiz. Ama muhalif fikirleri nasıl öğrenebiliriz? Lider olarak, takım elemanımıza şeytanın avukatı rolünü oynayıp oynayamayacağım mı sormalıyız?
Yaklaşık dört yüz yıldır, Roma Katolik Kilisesi şeytanın avukatı diye anılan Advocatus Diaboliye kilisede azizlik yapacak kimselerin tüm olumsuz taraflarını araştırması ve bunu Kiliseye sunması için itimat etmektedir. Bu kilise tarafından yapılan değerlendirme çalışması ile Papa seçilmek için aday olan kişilerin geçmişindeki tüm olumsuz tarafları gözler önüne serilmektedir.
İş dünyasında olan herhangi biri 'iş' ve aziz' kelimelerinin birbiri ile ilişkili olmadıklarını bilir. Fakat yöneticilerin şeytanın avukatından öğrenebilecekleri çok değerli dersler vardır. Başlangıçta tüm ekibinizin hemfikir olduğu bir konu hakkında diğer bakış açılarından yararlanmalarım sağlamak verimli olacaktır. Bu özellikle grupta ele alındığından daha uç noktalara gelen fikirlerin grupta harap edici ve kutuplaştırıcı etkiler yarattığı durumlarda önemlidir.
Sosyal psikologlar bazen hemfikir olan bir grupta sadece bir kişinin muhalif görüşte olmasının bile grup içinde yaratıcı ve kapsamlı düşünmeye yol açması için yeterli olduğunu bilirler. Fakat bugüne kadar muhalif olan kimse ile ilgili çok az araştırma yapılmıştır. Şeytanın avukatları mı yoksa gerçek muhalifler mi grup içindeki sorun çözme becerisini daha iyi geliştirir?
Sosyal psikologların yürüttüğü çalışmada, muhalif kimseye nazaran şeytanın avukatı rolündeki kimsenin grup içinde problem çözmedeki yaratıcılığı daha az arttırmıştır. Ekip üyelerinin çoğunluğunun gerçek muhalifin görüşlerini ilkeli ve geçerli bulmaktadırlar. Şeytanın avukatı tarafından tercih edilen görüş, sadece ihtilaf amaçlı muhalefettir. Ekip üyelerinin çoğunluğu fikirlerine karşı çıkan kişiyle karşı karşıya kaldıklarında, kişinin karşı fikri neden bu kadar savunduğunu öğrenmek isterler. Böylece, problemi daha iyi arılayabilip daha kapsamlı olarak düşünebilmektedirler.
Bu bulgular şeytanın avukatının artık modası geçmiş olduğuna bir işaret mi? 1980 yıllarında Papa John Paul bu uygulamayı Kilisenin yaptığı işlemlerden çıkardı. Aslında şeytanın avukatı uygulamasının üyelerin çoğunluğunun diğer alternatifleri eleyerek bu pozisyona geldiklerine dair inançlarını güçlendirdiğine dair kanıtlar vardır.
Bu araştırmada elde edilen bulgular ışığında, liderler için belki de en İyi yol, meslektaşları ve astlarının kabul edildiği değil ayrıca muhalif olmalarının da desteklendiği bir çalışma ortamı yaratmalarıdır. Bu durum karışık sorunlara yaratıcı çözümler getirilmesini, çalışanların morallerinin yüksek olmasını, hatta kâr marjının yükselmesini bile sağlar. Yapılacak seçimlerin uzun süreli ve çok kişiyi etkileyen şekilde olması durumunda, bu konuda düşünmek için gerçek muhaliflere ihtiyaç vardır. Bilgili kişiler tarafından yanlış yönde olduğumuz konusunda ikna edilerek, en uygun kararları alarak en etkili mesajları veriyoruzdur.
Ne yazık ki, deneyimli ve yüksek rütbeli liderler astlarının kendilerinin fikirlerini sorgulamaya korkar bir atmosfer yaratmaktadırlar: Örneğin müdürlerinin fikirlerine karşı çıkmak istemeyen çalışanlar, denetçi doktora soru sormaya çekinen hemşire ve uçak pilotlarından korkan memurlar gibi. İyi bir çalışma ortamı yaratmak isteyen liderlerin ilk yapması gereken şey biraz alçakgönüllü olmalarıdır. Başka bir deyişle toplantı odasında hastanede ya da kokpitte egonuzu kontrol altına alın.