Şirkete sadakatin pek kıymeti yoktur.
Sadece kendinize, ailenize ve dostlarınıza sadık olun —şirketinize değil. Finansal kriz geldiğinde, işvereniniz size nadiren sadık kalacaktır.
İşte bugün daha erken saatlerde açtığım bir e-posta: "Sevgili David, kredi krizinin bir sonucu olarak pozisyonum budandığından, sadece seni XXX şirketindeki günlerimin bitmek üzere olduğundan haberdar etmek için...v Son haftalarda buna benzer çok sayıda e-posta aldım.
Birkaç ekonomik durgunluğun üzerinde etraflıca kafa yormaya yetecek kadar yaşlıyım. Bir defasında çalıştığım şirketin genel müdürü çokuluslu şirketimizin merkezinden dönmüş ve grup başkanının acil bir finansal durum nedeniyle herkesi kapsayan yüzde 20'lik bir işgücü kısıntısına gidilmesine karar verdiğini bildirmişti. Tam olarak meşhur kör bıçak durumuydu. Hiçbir istisna olmayacaktı.
Ben genel müdüre bağlı, insan kaynaklarından sorumlu başkan yardımcısıydım ve hızla ilk kademe çalışanlar, amirler ve orta kademe yöneticiler için daha önce üzerinde mutabık kalınmış gönüllü işten çıkarma programını uygulamaya başladım. Bu iyi sonuç verdi. Sorun tepe ekibinin on yöneticisiyle ilgiliydi—içlerinden biri de bendim. Genel müdür tam bir tarafsızlıkla içimizden iki kişinin gitmesi gerektiği konusunda ısrar etti. İş arkadaşlarımdan sadece bir tanesi "parayı alıp" gitmeye gönüllü oldu. Bunun üzerine genel müdür geri kalan dokuz kişiden birinin daha zorunlu olarak işten çıkarılmasında ısrar etti. Neyse ki bu ben değildim. Beni önceden ikaz etmiş olarak (İK'nın başı olmam nedeniyle), genel müdür, kurbanı ofisine çağırdı ve kurşunu attı. Sonra da İK'cıların belli ki uzmanı oldukları, parçaların toparlanması, işin duygusal ve dokunaklı kısımlarının halledilmesi işi için mahvolmuş adamı süratle benim ofisime yönlendirdi.
Kurban bir şok geçiriyordu. Ağlıyor ve titriyordu. Duygusal bir çöküntü yaşıyordu. Hıçkırıklar arasında bana, "Bu şirkete 16 yaşındayken girdim" dedi. "Otuz sekiz yıl normal iş saatlerinin çok üstünde çalışarak ve her bir genel müdür için elimden gelenin en iyisini yaparak bu şirkete hayatımı verdim. Hiç kimse hiçbir zaman yaptığım işten ve başardıklarımdan şikâyetçi olmadı. Bu şirket için o kadar çok çalıştım ki, ilk evliliğim bitti. Dört yıl önce yeniden evlendim ve bakmak zorunda olduğum üç yaşında ikizlerim var. Şimdi de bu... Hiç anlayamıyorum."
Ben anlıyordum. Kriz söz konusu olduğunda, işte merhamet yoktur. Sadakate prim yoktur. "Şirket sadakati" yanlış bir terimdir. Yasal bir kavrama (bir şirket) sadık olamazsınız. Sadece insanlara sadık olabilirsiniz ve normal olarak bunlar da size sadık olan insanlardır—ailenizin fertleri gibi. Finansal kayıplar dikkate alındığında, şirketler açıkçası çalışanlarına sadık olamazlar.
Şirkete yıllarca sadakat göstermiş olma iddiasında bulunmanın herhangi bir terfi yarışında veya iyi bir işe yapılan başvuruda çok az önemi vardır. Eski şirketinizden ayrılmaya çalışırken olası yeni bir işverene "sadakatinizi" vurgulamak tuhaf görünecektir. Benzer şekilde, halihazırdaki şirketiniz de sizin hiçbir zaman ayrılmayacağınızı bildiği takdirde sizi elinde tutmak için gayret göstermeyecektir. Bu anlamda şirketin geleceği için hiçbir tehlike arz etmezsiniz. Bir şirkete sadakate nadiren değer verilir.
Aksine, mevcut işverenlerin bir rakibe geçme potansiyeline sahip olan (yani sadakatsizlik gösteren) o hırslı insanları ellerinde tutmaya çalışma olasılığı hiçbir tehlike arz etmeyen zavallı sadık insanlara kıyasla daha fazladır.
En yüksek sadakatiniz ailenize olmalıdır ve en büyük önceliği onlara vermeniz gerekir. Bu da mevcut işvereninize sadık olmamanız ve daha iyi bir iş için şirketinizden ayrılmanız gereken durumlar olduğu anlamına gelir.
Uygulamalar:
İşyerinizde sadık bir şirket adamı (veya kadını) olarak damgalanmanıza izin vermeyin. Size değer verilmeyip sizden yararlanılır.
İnsanların kendi hataları olmayan şeyler nedeniyle kaybettiklerine acımayan, rekabetçi bir dünyada yaşadığımızı unutmayın.
Böylesine saldırgan bir dünyada kazanmak istiyorsanız, en öne kendinizi koymanız gerektiğini unutmayın.
Aranıyor olmanın, sadece sizin bir iş için rekabet etmeniz değil, işverenin de sizin için rekabet etmesi meselesi olduğunu unutmayın.