Hiç kimse insanların fikirlerini açıklamaya çok meraklı olduğu gerçeğini yadsıyamaz. Bize en iyi dondurmanın hangisi olduğundan, patronun başına gerçekte neler geldiğine kadar ne sorarsanız sorun, bir dolu şey duyarsınız.
Ancak arkadaşlarla ya da aile bireyleriyle tartışılırken zararsız görünen fikirler, işyerinde bir anda kontrolden çıkabilir. Bunun nedeni özel hayatımızda genellikle bize benzeyen, görüşlerimizi paylaşan kişilerle vakit geçirmemizdir. İşyerinde ise birbirine tamamen zıt olan kişiler bulunabilir.
İşyerinizde inançlarınızı, ekose bayrak sallar gibi da sallandıramazsınız.
Başka bir deyişle, patronunuz dini bayramlarınızı kutlamanıza ya da dini inançlarınıza uygun giyinmenize karşı çıkamaz; hatta tarikat üyesi olmanıza bile ses çıkaramaz. Onu ilgilendiren şey, işyerindeki diğer kişilerle bu konularda, ortamda gerginlik yaratacak tartışmalara girmenizdir.
Patronunuz sizin et yememenizi umursamaz; ancak enfes bir sosisli sandviçi midesine indirmekte olan iş arkadaşınıza bu konuda vaaz vermenizden hiç hoşlanmaz. Sizin bir sonraki seçimlerde kime oy vereceğinizle ilgilenmez; ancak işe üzerinde desteklediğiniz adayın İsminin yazılı olduğu bir tişörtle gelmenize ya da bölmenizi küçük fillerle ve eşeklerle donatmanıza izin vermez.
"İşyerinizde kişisel inançlarınızdan söz etmeye kalkarsanız, gerçekten yıkıcı sonuçlara neden olabilirsiniz. İnsanlar gerilip öfkelenebilirler; işleri üzerinde yoğunlaşmakta zorlanabilirler. Bu durumda ortalığı sakinleştirmek yöneticiye düşer. Üstelik eğer çalışanlardan biri din konusunda istismar edildiği düşüncesine kapılırsa, kendinizi hukuki kuralların geçerli olmadığı bir ortamda da bulabilirsiniz," diyor, iş hukuku konusunda uzman olan avukat Jeffrey Tanenbaum.
Patronlar kişisel meseleler konusundan neden eskisinden daha hassaslar? Düşünün:
Eşit İş Fırsatları Komisyonu, 2003 yılında dini ayrımcılık yapıldığına dair 2500'den fazla şikayet aldı. Bu rakam, 1993 yılındaki rakamdan %75 fazlaydı. İşyerinde kendisini din değiştirmeye zorlayan birinin olduğunda şikayet edenler de vardı.
2000 İle 2004 yılları arasında sayıları %400 oranında artan siyasi web siteleri, "çalışanların verimliliğini büyük ölçüde azaltabilmektedir", çünkü Websense raporlarına göre bu siteler en çok 11:00 İle 15:00 saatleri arasında ziyaret edilmektedir.
Patronlar bu rakamları görmekte, çalışanlarının işyerinde işlerine yoğunlaşmak yerine kendi kişisel ilgi alanlarına hitap eden şeylerle uğraştıklarını fark etmektedirler. Bir patron, çalışanlarının kişisel inançlarından vazgeçmelerini talep edemez; ancak bunları işyeri dışında tutmasını ister.
"İnsanların inançlarından söz etmeleri, güçlü duyguları tetikliyor. Kendileriyle aynı inançları paylaşmayan kişilerle ağız dalaşına giriyorlar ve sıkışıp kalıyorlar," diyor bir iletişim stratejileri şirketinin CEO'su olan Judith Glaser. "Bu da çatışmaları artırıyor. Oysa birçok patron çatışmayı hiç sevmez." Bu da, patronların işyerinde görmeyi hiç istemedikleri savaşlarla mücadele etmekten hiç hoşlanmadıkları anlamına geliyor.
İşte patronunuzu mutlu etmeniz ve kişisel inançlarınızla işteki başarınızı birbirine karıştırmamanız için ipuçları:
Gerçekçi olun.
Herkes sizin vombatlara olan sevginizi paylaşmak zorunda değil; hatta vombatlardan nefret edenler bile olabilir. İşyerinizdeki kişileri bu küçük yaratıkların neden çok önemli olduğu, keseliler dünyasında neden önemli bir rol oynadığı, onları kurtarmak için neler yapılabileceği konusunda eğitmek de sizin görev tanımınızın bir parçası değil.
İhtiyatlı olun.
Bir siyasi partiye ya da desteklediğiniz bir organizasyona yakınlığınızı gösteren tişörtleri, çıkartmaları ve posterleri evde bırakın. Bu küçük anılar işyeriniz değil, eviniz içindir. Eğer kendinize hiç engel olamıyorsanız, çiçekli boxerınızı giyebilirsiniz. Bu, sizin küçük sırrınız olacaktır.
Şirketin zamanından çalmayın.
Kendi özel işleriniz için telefon konuşmaları yapmayın, interneti, fotokopi makinesini, kağıt öğütücüyü, kalemtıraşı ya da zımbayı kullanmayın. Bağlı olduğunuz grup ya da organizasyondaki kişilere sizinle evden temas kurmalarını söyleyin.
Serinkanlı olun.
İşyerinizden biri, sizi kişisel inançlarınızla ilgili bir tartışmanın içine sokmaya çalışırsa ya da karşınızdaki kişinin söylediklerine katılmaz ve tartışmayı uzatmak isterseniz, ona akşam sizi evden aramasını ya da iş çıkışında bir yerlerde oturmayı teklif edin. Eğer tartışmayı uzatmak istemiyorsanız, sadece "Ben öyle düşünmüyorum" deyin.
Bazı kişiler için kişisel inançlarını işyerindeki herkesle paylaşmaya yönelik doğal eğilimlerini bastırmanın zor olacağım biliyorum. George Burns'un dediği gibi: "Ülkeyi-nasıl yöneteceğini çok iyi bilen insanların, taksi kullanmaktan ya da saç kesmekten buna vakit bulamamaları ne kadar kötü!" Bu cümleye şunu da eklemeliydi: "ve İşyerinde su ısıtıcısının başında dikilmekten..."