Carpe diem -Gününü gün et; ama lütfen sadece pazarları!
Şu cümleyi duymuşsunuzdur: "Her günü son gününmüşçesine yaşa". Bütün yaşam-stili dergilerinde illaki en az üç kere geçer, yaşam koçlarının da standart repertuarındandır. Ama bütün bunlar o cümlenin mantıklı olduğu anlamına gelmez! Farz edin ki, bugünden itibaren dişlerinizi fırçalamıyorsunuz, saçlarınızı yıkamıyorsunuz, evinizi temizlemiyorsunuz, işi gücü bırakıyorsunuz, faturalarınızı da ödemiyorsunuz -kısa sürede kendinizi yoksul, hastalanmış ve hatta belki de hapiste bulursunuz. Yine de bu cümle içinde derin bir özlem barındırıyor; dolaysızlık özlemi. Günümüze dek unutulmadan kalabilmiş bütün Latince vecizelerin arasında "carpe diem" herhalde en sevileni: Gününü yaşa, gününü gün et ve yarını düşünme. Dolaysızlık bizim için çok değerli. Peki tam olarak ne kadar? Mantık çerçevesinde açıklanabilecekten daha fazla.
Bir sene sonra 1.000 lira almayı mı tercih edersiniz, bir sene bir ay sonra 1.100 lira almayı mı? Çoğu insan gibi düşünüyorsanız, 13 ay sonra 1.100 lirada karar kılarsınız. Bu tercih akıllıcadır çünkü lira için aylık % 10 (ya da yıllık % 120) faizi başka hiçbir yerde bulamazsınız. Bu faiz oranı bir ay beklemenizden doğabilecek zarar ziyan tehlikelerini ziyadesiyle karşılar.
İkinci soru: Bugün 1.000 lira almayı mı tercih edersiniz, bir ay sonra 1.100 lira almayı mı? Çoğu insan gibi düşünüyorsanız, bugün 1.000 lirada karar kılarsınız. Bu hayret vericidir. Her iki örnekte de tamı tamına bir ay bekleyip karşılığında 100 lira alıyorsunuz. İlk örnekte kendinize şunu söylüyorsunuz: Bir yıl beklediysem bir ay daha beklemekten ne çıkar? İkinci örnekte ise bu durum söz konusu değil. Dolayısıyla -zaman ufkuna bağımlı olarak- istikrarsız kararlar veriyoruz. Bilim bu olguya hiperbolik indirgeme adını veriyor. Bu terim, bir karar şimdiki âna ne kadar yakınsa "duygusal faiz oranımızın" o derece yükseldiği anlamına geliyor.
Sübjektif olarak farklı faiz oranlarıyla hesap yaptığımızı iktisatçıların pek azı kavramış durumda. Onların modelleri sabit faiz oranlarından yola çıkıyor ve dolayısıyla bu modeller beş para etmez.
Peki çocuklarda durum nasıl? Walter Mischel 60 lı yıllarda, ödül ertelemesiyle ilgili ünlü bir deney yaptı. Youtube'da "Marshmallow Test" adı altında bu deneyle ilgili harika bir video bulabilirsiniz. Deneyde, dört yaşlarındaki çocukların önüne birer şekerleme konuyor ve onlara iki tercih sunuluyor: Ya hemen yiyebilirler ya da yemeden birkaç dakika beklerlerse bir tane daha şekerleme alabilirler. Hayret verici olan sadece birkaç çocuğun bekleyebilmesiydi. Daha da hayret verici olan, Mischel’in ödül ertelemesi yeteneğine sahip olmanın ilerideki kariyer başarısı için güvenilir bir gösterge olduğunu tespit etmiş olmasıydı.
Yaş ilerledikçe ve otokontrolümüzü geliştirdikçe, ödülleri ertelemek bizim için daha kolay başarılır hale geliyor. Fazladan 100 lira kazanmak için 12 ay yerine seve seve 13 ay bekliyoruz. Ama bir ödülü bugün elde edebileceksek eğer, onu ertelemeye razı olmamız için özendirme çok yüksek olmalı. Bunun en iyi örneği kredi kartı borçlarının fahiş faizleri ve diğer kısa vadeli tüketim kredileridir.
Sonuç: Dolaysız ödül son derece caziptir -ve hiperbolik indirgeme yine de bir düşünce hatasıdır. Dürtülerimize ne kadar hakimsek bu hatadan kaçınmayı o kadar iyi başarırız. Dürtülerimize ne kadar az hakimsek, örneğin içkiliyken bu düşünce hatasına o kadar çok düşeriz. "Carpe diem" güzel bir fikirdir -ama sadece haftada bir kez.