Güven
GÜVENİN HIZI
Dünya üstündeki her birey, ilişki, ekip, aile, organizasyon, millet, ekonomi ve medeniyet için ortak olan tek bir şey vardır. Bu öyle bir şeydir ki, eğer ortadan kalkarsa, en güçlü hükümeti, en başarılı şirketi, en parlak ekonomiyi, en etkili liderliği, en iyi arkadaşlığı veya en derin aşkı yok edebilir.
Diğer yanda, eğer geliştirilerek yükseltilirse, yaşamın her boyutunda benzersiz bir başarı ve bolluk yaratma potansiyeli vardır. Yine de, en az anlaşılan, en çok ihmal edilen ve zamanımızın en hafife alınan olasılığıdır. Bu şey, güvendir.
Güven bizi yılın 365 günü, günün 24 saati etkiler. O, her ilişkinin, her iletişimin ve her projenin kalitesini etkiler ve destekleyerek kuvvetlendirir. Hem kişisel, hem de profesyonel yaşantımızda, yaşanan ve yaşanacak anların yörüngesini değiştirerek, sonuçları etkiler.
Çoğu kimsenin inandığının aksine, güven ya sahip olduğunuz ya da olmadığınız yumuşak ve hayali bir özellik değil, tam tersine, mümkün olabileceğini düşündüğünüzden çok daha hızlı yaratabileceğiniz, somut, faydacı ve işlemeye uygun bir değerdir.
Kurumsal skandallar, terörist tehditleri, ofis politikaları ve biten ilişkiler, her cephede düşük güven ortamı yaratmış olsa da, ben güven oluşturma ve geliştirmenin, yalnızca kişisel ve kişilerarası ilişkilerimizin sağlığı açısından hayati önemde olduğunu değil, aynı zamanda yeni küresel ekonominin anahtar liderlik yetkinliği de olduğunu iddia ediyorum.
Her ne durumda olursa olsun, hiç bir şeyin, güvenin hızı kadar hızlı olamayacağı konusunda da ikna olmuş durumdayım. Ve genel görüşün aksine, güven, onu yaratmakta giderek ustalaşabileceğiniz bir şeydir!
O zaman güven nedir? Karmaşık bir tanım yapmak yerine, General Electric'in eski CEO'su Jack Welsh'in ifadesini kullanmayı tercih ediyorum. Demişti ki : "Hissettiğinizde onun ne olduğunu bilirsiniz."
En basit şekliyle, güvenmek, itimat etmektir. Güvenin karşıtı - güvensizlik - şüphedir. İnsanlara güvendiğinizde, onların samimiyetinden ve yeteneklerinden eminsinizdir. İnsanlara güvenmediğinizde ise, onların samimiyetinden, gündemlerinden ve yeteneklerinden şüphe duyarsınız. Bu kadar basittir. Hepimiz, güven üzerine kurulu olan ve olmayan ilişkileri deneyimlemişizdir. Bu deneyimler bize, aradaki farkın küçük olmadığını, tam tersine çok büyük olduğunu açıkça göstermiştir.
Şimdi bir dakikanızı ayırarak, yüksek güvene dayalı ilişkiniz olan birini düşünün - belki yöneticiniz, müşteriniz, eşiniz, çocuğunuz ya da bir arkadaşınız... Bu ilişkiyi anlatın. Neye benziyor? Neler hissediyorsunuz? Ne kadar iyi iletişim kuruyorsunuz? İşler ne kadar hızlı yürüyor? Bu ilişkiden ne kadar keyif alıyorsunuz?
Şimdi de, düşük güven ilişkisi yaşadığınız birini düşünün. Bu kişi de, iş ya da özel yaşamınızdan birisi olabilir. İlişkiyi anlatın. Neye benziyor? Neler hissediyorsunuz? İletişiminiz nasıl? Hızlı ve akıcı mı, yoksa kendinizi sürekli mayın tarlasında yürüyor ve yanlış anlaşılıyor gibi mi hissediyorsunuz? Birlikte rahat çalışıyor ve işleri hızla hallediyor musunuz, yoksa sonunda uzlaşmaya varmak, aşırı enerji ve zaman mı gerektiriyor? Bu ilişkiden keyif alıyor musunuz, yoksa onu can sıkıcı, usandırıcı ve külfetli mi buluyorsunuz?
Yüksek ve düşük güvene dayalı ilişkiler arasındaki fark aşikardır!
İletişimi ele alalım. Yüksek güvene dayalı bir ilişkide, yanlış şeyler söyleseniz dahi, insanlar ne demek istediğinizi anlarlar. Düşük güvene dayalı ilişkide ise, son derece ölçülü ve hesaplı konuşsanız dahi, insanlar sizi yine de yanlış anlayacaklardır.
Yaşamınızdaki özel ya da profesyonel ilişkilerdeki güven miktarını arttırmanızın sağlayacağı farkı hayal edebiliyor musunuz?
Bunu, toplum genelinde de sorgulayabiliriz. Günümüzde, sosyal kurumlara duyulan güven, bir nesil öncesine göre çok daha az ve tarihsel gelişiminde ise, şimdiye kadar görülen en düşük noktadadır. 2005 yılında ABD'de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, medyaya güvenenlerin oranı % 22, siyasi partilere güvenenler % 8, hükümete güvenenler % 27 ve büyük şirketlere duyulan güven ise % 12 dolaylarındadır.
Belki de daha da anlamlı olan veriler, insanların diğer insanlara duydukları güvenle ilgili kayıplardır. İngiliz sosyolog David Halpern'in yaptığı bir araştırmada, Amerikalıların sadece %34'ünün diğer insanların güvenilir olduğunu düşündüğü ortaya çıkmıştır. Latin Amerika'da bu sayı %23, Afrika'da ise %18'dir. Halpern'in araştırmasına göre, İngiltere'de kırk yıl önce toplumun %60'ı diğerlerinin güvenilir olduğunu düşünürken, bugün bu oran, % 29'a düşmüştür.
Araştırmanın verdiği "iyi" haberler ise, İskandinav ülkelerindeki (Danimarka, İsveç ve Norveç) % 68'lik ve ve Hollanda'daki % 60'lık sonuçlar, hala yüksek güven taşıyan toplumlar olduğunu göstermektedir. Meksika sonuçlarına gelince, çıkan % 3 l'lik oran pek iç açıcı olmasa da, 1983'deki % 19 rakamına göre, ümit verici ve toplumsal güveni arttırmanın mümkün olabileceğinin de bir göstergesi durumundadır.
Organizasyonel düzeyde ise, şirket içi güven, dik bir düşüş yaşamaktadır. Araştırmanın ortaya koyduklarına bir bakalım:
• Çalışanların sadece % 51 'i üst yönetime güven duymaktadır,
• Çalışanların sadece % 31 'i liderlerinin dürütlük ve samimiyet içinde davrandığını düşünmektedir,
• Son 12 ay içinde, çalışanların % 76'sı, işyerinde yasa dışı ya da etik olmayan uygulamalara şahit olmuşlardır. Bu uygulamalar, açığa çıkmaları durumunda, toplumsal güveni ciddi oranda zedeleyecek özelliktedir.
Kişisel ilişkiler seviyesindeki güven ne durumdadır? Bu konu, ilişkilerin özelliğine bağlı olarak doğalında farklılık gösterse dahi, çoğu kimse için güven, ilişkilerinde yatan ana sorun olarak tespit edilmektedir:
• insanların işten ayrılmalarının bir numaralı nedeni, yöneticileriyle aralarındaki kötü ilişkidir,
• Her iki evlilikten biri, boşanma ile sonuçlanmaktadır.
Bütün ilişkiler, güvene dayalı olarak kurulup, onun sayesinde ayakta kalabilmektedir. Bu ilişkiler, güven eksikliğine bağlı olarak da, parçalanıp dağılabilirler. Güvenin var olmadığı herhangi bir anlamlı ilişki düşünmeye çalışın. Aslında kötü ilişkinin en gerçek tanımı, güven düzeyinin düşük olması gerçeğidir.
Bireysel düzeydeki güven konusunda ne düşünüyorsunuz? Aşağıda verilmiş olan ve mezun olabilmek için kopya çektiklerini itiraf eden öğrencilerin yüzdesine bir bakalım:
• Güzel Sanatlar öğrencileri - % 43
• Eğitim Bilimleri öğrencileri - % 52
• Tıp öğrencileri - % 63
• Hukuk öğrencileri - % 63
• İşletme öğrencileri - % 75
Ameliyatınızı yapacak doktorun, % 50'den fazla ihtimalle, okuldayken hile yapmış olduğunu bilmek nasıl bir his uyandırıyor? Ya da şirketinizi yöneten kişinin, % 75 ihtimalle, dürüstlüğe önem vermeyen bir kişi olduğunu fark etmek, neler düşündürüyor?
Söz, güven krizinden açılmışken, toplum, organizasyonlar ve ilişkileri bir kenara bırakıp, çok daha temel ve güçlü bir boyuta değinelim, öz güven konusuna... Sık sık, kendimize önemli sözler verir, her yıl başı ya da hafta başı uygulayacağımız şeyler konusunda kararlar alır, daha sonra ise başarısızlıklar yaşarız. Sonuç olarak, kendimize dahi güvenemeyeceğimizi hissettiğimiz bir noktaya varırız. Kendimize güvenemezsek, başkalarına güvenmek konusunda sorunlar yaşamamız doğaldır. Bu kişisel uyuşmazlık, diğerlerinden şüphe duymamızın başlıca kaynağıdır. Babamın sık sık dediği gibi, kendimizi niyetimizle, ancak başkalarını davranışlarıyla yargılarız. Bu nedenle, güven oluşturmanın en hızlı yollarından biri, kendimize ve diğerlerine verdiğimiz sözleri, en küçük sözleri bile, tutmayı başarmaktır.
GÜVEN EKONOMİSİ
Şüpheci biri şöyle sorabilir: "Peki, öyleyse ne olmuş? Güven, gerçekten de "olsa iyi olur" türü sosyal bir erdemin ötesinde, hijyenik bir faktör müdür? Güvenin somut bir ekonomik gösterge olduğunu, ölçme ve gösterme şansı var mıdır?"
Güven konusunu, ölçülemez ve soyut bir boyuttan, somut ve ölçülebilir bir düzeye taşımanızı mümkün kılacak basit bir formül var. Formülün dayandığı öngörü : "Güven her zaman iki çıktıyı etkiler" şeklindedir. Bu çıktılar, "hız ve maliyet"tir. Güven düştüğünde, hız da düşer ve maliyet artar.
Güven arttığında ise, hız da artar ve maliyet düşer.
Aslında durum bu kadar basit, bu kadar gerçek ve öngörülebilirdir.
"Dünya, çok hızlı değişmektedir. Artık büyük küçüğü yenmeyecek, hızlı olan yavaş olanı yenecektir." Rupert Murdoch
GÜVEN VERGİSİ
Güven ekonomisinin uygulamadaki en ciddi etkisi, bir çok ilişkide ve etkileşimde ödediğimiz, gizli düşük güven vergisidir. Üstelik, bunun farkında dahi değiliz.
GÜVEN KAR PAYI
Düşük güvenin yarattığı verginin gerçek olduğu gibi, yüksek güvenin yaratacağı kar payı da ölçülebilirdir.
İster yüksek, ister de düşük güven olsun, organizasyonel başarının "gizli değişken"i güvendir. Geleneksel iş formülü, strateji kere uygulamanın sonuçları vereceğini söyler:
S (Strateji) x E (Uyugulama) = R (Sonuçlar)
(Strateji kere Uygulama eşittir Sonuçlar)
Ancak, bu formülde gizli bir değişken vardır: güven - ya düşük güven vergisi şeklinde, ya da yüksek güven kar payı şeklinde etki etmektedir.
(S x E) T = R
(Strateji (S) kere Uygulamanın (E) Güven (T) ile çarpımı Sonuçlan (R) verir)
İyi bir stratejiniz ve iyi bir uygulamanız olabilir (lO'luk bir ölçekte, 10 değerinde) ancak yine de, düşük güven nedeniyle kayıp yaşayabilirsiniz. Ya da, yüksek güven bir performans çarpımı görevi yaparak, sinerji yaratabilir ve bütünün, kendi parçalarının toplamından daha büyük olduğu bir sonuç elde edebilirsiniz.
Strateji
|
X
|
Uygulama =
|
Sonuç
|
Vergi / Kar Payı
|
Net Sonuç
|
10
|
X
|
10
|
100
|
% 40 Vergi
|
60
|
10
|
X
|
10
|
100
|
% 10 Vergi
|
90
|
10
|
X
|
10
|
100
|
% 20 Kar Payı
|
120
|
Yüksek güvenin, kötü bir stratejinin kurtarıcısı olamayacağını itiraf ederken, düşük güvenin iyi bir stratejiyi rayından çıkarabileceğini her zaman iddia edebilirim.
O nedenle, bütün taraflar için - müşteriler, iş ortakları, yatırımcılar ve çalışanlar - güveni oluşturmak ve geliştirmenin, yeni küresel ekonominin anahtar liderlik yetkinliği olduğunu, tekrar vurgulamak istiyorum.
GÜVEN EFSANELERİ
EFSANE
Güven yumuşaktır.
Güven yavaştır.
Güven yalnızca samimiyet üzerine kurulur.
GERÇEKLİK
Güven serttir, gerçektir ve ölçülebilir. Hız ve maliyeti etkiler.
Hiç bir şey güvenin hızı kadar hızlı değildir.
Güven hem kişilik hem de yetkinlik ürünüdür.
Ya güvenirseniz, ya da güvenmezsiniz.
Güven hem yaratılabilir, hem de yok edilebilir.
Bir kez kayboldu mu, güven tekrar kurulamaz.
Güveni öğretemezsiniz.
İnsanlara güvenmek çok risklidir.
Zor olmasına rağmen, bir çok durumda kaybedilen güven, tekrar kazanılabilir.
Güven hem öğretilebilir, hem de öğrenilebilir ve stratejik bir avantaj haline gelebilir.
İnsanlara güvenmemek daha büyük bir risktir.
İnsanların güveni tek tek kazanılır.
Bir kişiyle oluşturulan güven, pek çok kişinin güveninin kazanılmasını sağlar.
Güvenin 5 dalgası
Güvenin 5 Dalgası modeli, suyun dalgalanma modeli metaforunda olduğu gibi, içeriden dışarıya akmaktadır. Güveni oluşturabileceğimiz beş düzeyi tanımlamaktadır. Aynı zamanda, güven oluşturma sürecini, işlenebilir kılmaktadır.
İLK DALGA : ÖZ GÜVEN
İlk dalga, Öz Güven, kendimize olan güvenle ilişkilidir. Kendimize belirlediğimiz hedefler ve ulaşıp ulaşamamamız, verdiğimiz sözleri tutmamız, söylediklerimizi uygulamamız ve diğerlerinde güven uyandırma yanımızla ilgilidir. Buradaki ana fikir, hem kendimiz hem de diğerleri için, güvene layık bir kişi olup olmadığımızdır. Bu dalganın ana prensibi "güvenilirlik" tır.
İKİNCİ DALGA : İLİŞKİ GÜVENİ
Bu dalgada ise, davranışlardaki tutarlılıktan söz ediyoruz. Yüksek güven duyulan liderlerin ortak 13 davranışı şu şekildedir:
1. DOĞRUDAN SÖYLEMEK - Dürüst olun. Doğruyu söyleyin. İnsanlar nerede durduğunuzu bilsinler. İçiniz dışınız bir olsun. Gerçekleri saptırmayın.
2. SAYGI GÖSTERMEK - İnsanlara samimi ilgi gösterin. Herkese saygılı davranın.
3. ŞEFFAFLIK YARATMAK - Açık ve gerçekçi olun. Gizli gündemleriniz olmasın. Bilgi saklamayın.
4. YANLIŞLARI DÜZELTMEK - Hata yaptığınızda düzeltin. Hemen özür dileyin. Alçak gönüllülük sergileyin. Doğru şeyi yapmanızda, gururunuz engel olmasın.
5. BAĞLILIK GÖSTERMEK - Diğerlerinin katkılarını açıklayın. İnsanlardan yanınızdalarmış gibi söz edin. Kendileri adına konuşamayanları temsil edin. Kimsenin arkasından konuşmayın. Başkalarının özel bilgilerini paylaşmayın.
6. SONUÇ ÜRETMEK - Doğru şeyleri yapın. İş bitirici olun. Size verilen işleri zamanında ve bütçe dahilinde tamamlayın. Gerçekçi olmayacak kadar çok ya da az iş üstlenmeyin. Başaramadığınızda bahaneler bulmayın.
7. DAHA İYİ OLMAK - Sürekli gelişin. Yeteneklerinizi geliştirin. Resmi ve gayri resmi geribildirim sistemleri oluşturun. Aldığınız geribildirimler üzerinde çalışın. Geribildirim verenlere teşekkür edin. Bugünün bilgi ve becerilerinin yarının zorlukları için yeterli olduğunu zannetmeyin.
8. GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK - Söylenmeyeni söyleyin. Konuşmaları cesaretle yönlendirin. Gerçekleri hasır altı etmeyin. Başınızı kuma gömmeyin.
9. BEKLENTİLERİ NETLEŞTİRMEK - Beklentileri açığa çıkarın. Onlar üzerinde tartışın. Onları doğrulayın. Uzlaşmaya varın.
10. SORUMLULUK ÜSTLENMEK - Kendinizi sorumlu tutun. Diğerlerini sorumlu tutun. Sonuçlara ulaşmak için sorumluluk üstlenin. İşler kötü gittiğinde diğerlerini suçlamayın.
11. ÖNCE DLNLEMEK - Konuşmadan önce dinleyin. Kulaklarınız, gözleriniz ve kalbinizle dinleyin. Birlikte çalıştığınız kişiler için en önemli davranışların neler olduğunu öğrenin. Bütün cevapları ya da bütün sorulan bildiğinizi varsaymayın.
12. SÖZÜNDE DURMAK - Yapacağınız şeyi söyleyin ve söylediğiniz şeyi yapın. Sözlerinizi tutmayı onur meselesi yapın.
13. GÜVENİ YAYMAK - Güveninizi kazanmış olanlara cömertçe güvenin. Güvenme eğiliminde olun. Kişileri tanıyarak onlara nasıl güvenebileceğinizi öğrenin. Risk olduğu için, güvenmekten kaçınmayın.
ÜÇÜNCÜ DALGA : ORGANIZASYONEL GÜVEN
Buradaki anahtar prensip, yöndeşliktir. Yöndeşlik, liderlere güven vergilerini düşürecek ve güven kar paylarını arttıracak yapılar, sistemler ve güven sembolleri oluşturmakta yardımcı olur.
DÖRDÜNCÜ DALGA : PAZAR GÜVENİ
Bu dalgadaki anahtar prensip ise "itibar"dır. Herkes, markaların müşteri davranışını ve sadakatini etkilediğini bilmektedir. Yüksek güven duyulan bir marka, daha çok satılır ve tavsiye edilir.
BEŞİNCİ DALGA : TOPLUMSAL GÜVEN
Bu dalga, toplum genelinde değer yaratmak ile ilgilidir. Buradaki anahtar prensip "katkı"dır.