Bu eğitim notunda
Kendi Düşünsel Modellerinizi gözden geçirmeyi,
Diğer insanlarla etkileşime geçtiğinizdeki güvensizlikleri ve yanlış anlamaları azaltmayı veya ortadan kaldırmayı öğreneceksiniz.
Düşünsel Modellerinizi gözden geçirirken ve paylaşırken üç önemli konuşma tartışma aracı öğreneceksiniz:
Sol Sütun
Sonuç Çıkarma Merdiveni
Belirtme (Anlatma) ve Sorgulama (Anlama) Becerileri
Bu bölümün sonunda;
Kendi Düşünsel Modellerinizi anlamalı ve tanımlayabilmelisiniz,
Fikirlerini, inançlarını, düşünme şekillerini paylaştığınız insanlarla daha dürüst, açık, anlamlı konuşma ortamları yaratmak ve insanların neyi niçin düşündüklerini görebilmek için Düşünsel Model disiplininin araçlarını kullanabilmelisiniz.
1. Bölümü tamamlamak 3 saatinizi alacak.
Düşünsel Model Nedir?
Düşünsel Model hayata bakış açınızdır. Onu kişisel deneyimlerimizle ve akıl yürütme sürecimizle oluşturur, güçlendirir ve yaşam boyu bazen değiştiririz.
Temel inanç ve değerlerimiz düşünsel modellerdir. Her gün çok fazla üzerinde durmadan düşünsel modellerimize göre karar verir ve davranırız.
"Düşünsel modellerin farkına vardıkça, dünyayla ilgili görüşlerimizi nasıl oluşturduğumuzu daha iyi anlarız. Yıllardır sorgulamadığımız ve veri gibi kabul ettiğimiz varsayımları görmeye ve belki de alternatifleri düşünmeye başlarız."
Peter M. Senge
Düşünsel modelleri, hayatı algılayışımızı etkileyen süzgeçler olarak düşünebiliriz. Yıllar içinde oluşturduğumuz varsayımlarımız, inanışlarımız, önyargılarımız, kabullerimiz, düşünsel modellerimizdir. Yaşadıklarımızı, etrafımızda olanları düşünsel modellerimizin süzgecinden geçirerek değerlendirir ve kararlar veririz. Ancak çoğu zaman düşünsel modellerimizin ve onların karar ve eylemlerimiz üzerindeki etkilerinin farkında olmayız. Düşünsel modellerimizi herkes için geçerli kesin doğrular olarak kabul etme tehlikesi ile karşılaşırız.
Kendi düşünsel modellerimizin farkında olmadığımızda başkalarının bizden farklı düşünsel modelleri olabileceğini göremeyiz. Dolayısıyla aynı olaylar karşısında bizden farklı algılamaları ve eylemleri olmasını anlayamaz ve başkalarını kendi düşünsel modellerimize göre yargılarız. Böyle bir durumda iletişim kurmak, birbirini anlamak ve bir arada çalışmak oldukça zorlaşır.
Bu bölümde düşünsel modellerinizin, sizi, takımınızın üyelerini ve organizasyonunuzdaki diğer kişileri nasıl etkilediğini görmenizi sağlayacak araçlarla tanışacaksınız.
Düşünsel modellerimizi fark etmek, onları paylaşabilmek ve daha yapıcı, üretken konuşmalar gerçekleştirebilmek için kullanabileceğimiz üç temel araç bulunmaktadır:
Sol Sütun
Sonuç Çıkarma Merdiveni
Belirtme (Anlatma) ve Sorgulamayı (Anlamayı) Dengeleme
Bu araçlardan ilk önce sol sütun üzerinde çalışacaksınız.
Sol Sütun:
Sol sütun, bir konuşmadaki söylenmeyen düşünce ve duyguları ifade eder. Sağ sütun ise konuşma sırasında söylenenlerden oluşur. Aşağıdaki örnek bir sonraki alıştırmada size yardımcı olmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu örnekteki sol sütunda geçen tüm düşünceler konuşmayı yazana aittir. Karşıdaki kişinin sol sütunu, bizimle paylaşmadığı duygu ve düşüncelerini bilemeyeceğimizden dolayı (ancak tahmin edebiliriz) yazılmamıştır.
SAG SÜTUN - SOL SÜTUN
(Önce sağ sütunu okuyun)
|
SOL SÜTUN (İfade Edilmeyenler)
|
SAĞ SÜTUN (İfade Edilenler)
|
"Boş boş oturuyor, tembel, düşüncesiz."
|
Dedim ki: Bana yardım eder misin?
|
"Çok acil olduğu belli değil sanki! Ne zaman yardım istesem kaytarmaya çalışıyor"
|
O dedi ki: Çok mu acil?
|
"Bu sefer kaytaramayacaksın. Sana bu işi yaptıracağım"
|
Dedim ki: Evet
|
İnsanların işle ilgili konuşmalarında önemli ve kilit noktaları saklamak istemeleri ilginçtir. Diğer yandan bunun gibi bir öğrenme oturumunda, sizin gibi açık ve dürüst kişilerin önemli bilgileri açıkça konuşuyor olması son derece etkileyicidir.
Aşağıdaki benzetmeler, düşünsel modellerin güçlü etkisini anlatmakta yararlı olmaktadır.
Sol sütunumuzdakiler zehirli atıklara benzer.
Bunları atabiliriz ve ilişkilerimizi kirletebiliriz.
Bunları gömebiliriz fakat yeniden filizlenirler.
Bunları işlemek için yeni yollar bulabiliriz sol sütunumuzdakileri fark edip inceleyebilir, tehdit edici olmayan ve güven veren bir tarzla diğerlerinin de aynı şeyi yapmalarına yardımcı olabiliriz.
Bir sonraki çalışmalarda üzerinde duracağımız sonuç çıkarma merdiveni, sol sütunumuzu ve akıl yürütme sürecimizi anlamak ve incelemek için kullanılır.
Akıl yürütme sürecimizi değerlendirebilmek için diğerlerinin yardımına gereksinimimiz vardır. Açık olarak konuşmalı, varsayımlarınızı ve inançlarınızı savunmak ya da saklamak yerine ortaya çıkartmalı ve paylaşmalıyız. Bunu yapabilmek için ise kendi akıl yürütmemizi diğerleriyle paylaşmamızı sağlayacak ve onların da kendi akıl yürütmelerini bizimle paylaşmalarına yardımcı olacak yöntemleri kullanmalıyız. Bu amaçla birinci bölümün ilerleyen kısımlarında belirtme ve sorgulama becerileri üzerinde çalışacaksınız.
Kendi düşünme şeklimizin farkına varmak son derece önemlidir, çünkü akıl yürütmemizi kendimize açıklamadan başkalarına açıklayamayız.
Bugünkü durumumuzu anlamak ancak kendimize "Ne düşünüyorum? Böyle düşünmeme ne yol açıyor?" diye sormakla mümkündür,
Ancak, düşünsel modellerimizin başarımızı nasıl sınırlandırdığını gördüğümüzde. bakış açılarımızı gerçekten sorgulamaya başlarız. Bakış açılarımızı sorgulayarak gerçekten öğrenebiliriz. Gerçek öğrenme sonucu, davranışlarımızı ve bugünkü durumumuzu değiştirebiliriz. Bugünkü durumumuzu değiştirerek şu an elde edemediğimiz ama arzuladığımız sonuçları elde edebiliriz.
Sonuç Çıkarma Merdiveni
"Sonuç Çıkarma Merdivenini Tırmanmak" terimini, akıl yürütme sürecinin birbirini izleyen adımlarını açıklamak için kullanılmıştır. Soyut kavramları ve hayat deneyimlerimizi anlaşılır hale getirmek için, akıl yürütme sürecimizi kullanırız. Bununla birlikte, bu süreç eksik verilere dayanan varsayım ve inançlarımız üzerine kurulu yanlış kararlara ve eylemlere de yol açar. Merdiveni ışık hızıyla, düşünme sürecimizin farkına bile varmadan tırmanırız ve sonra varsayımlarımızı gerçek veriler gibi algılarız. Aslında gerçek veriler sandığımız verileri bile, önyargılarımızın etkisiyle seçeriz. "O, görmek istediğini görür" ya da "O, duymak istediğini duyar" cümlelerini büyük bir ihtimalle siz de kullanmışsınızdır. Doğal olarak gördüklerimizde ve duyduklarımızda seçici davranırız. Düşündüklerimize uygun şeyleri görür ve duyarız.
Senaryo:
Takımınızın toplantı saati sabah 8:30 olarak belirlendi. Saat 8:25'te toplantı odasına girdiğinizde Tarık'tan başka herkesin orada olduğunu gördünüz. Tarık, saat 8:45'te, toplantı sürmekteyken odaya girer ve hiçbir açıklama yapmadan yerine oturup tartışmaya katılır. Birkaç kişi rahatsız bir şekilde bakar, ancak tartışmalarına devam ederler.
Yukarıdaki senaryoda, Tarık'ın toplantıya geç kaldığını düşünmüş olabilirsiniz. Fakat "geç" tanımı kişisel ve kültürel bilgilerimize dayanmaktadır, Amerika ve Avrupa iş hayatında "zamanında gelmek" terimi genellikle belirlenen zamanı birkaç dakikadan fazla geçirmemek anlamında kullanılır. Ama başka durumlarda (örneğin bir partide), ya da başka kültürlerde, "zamanında gelmek" belirlenen zamandan 1 saat sonrasına kadar olan zaman dilimini ifade ediyor olabilir.
Tarık'ın geç kaldığını düşündüyseniz, onun hakkında 8:4S'te geldiği gerçeğinden yola çıkarak yargılara varmış olabilirsiniz. Örneğin, Tarık'ın toplantıya önem vermediği için geç geldiğini, dolayısıyla bu projeyi önemsiz olarak algıladığını ve size yardımı olamayacağını düşünmüş olabilirsiniz.
Gördüklerimizi yorumlamadan ve kararlar vermeden yaşamamız mümkün değildir. Fakat düşünme sürecimizi paylaşarak ve "Sonuç Çıkarma Merdivenini" kullanarak diğer insanlarla olan ilişkilerimizi geliştirebiliriz. Sonuç Çıkarma Merdivenini kullanmak bize aşağıdaki yararları sağlayacaktır:
Düşünme ve akıl yürütme sürecimizin daha fazla bilincinde olmak.
Düşünme ve akıl yürütme süreçlerinizi başkalarıyla paylaşabilmek.
Diğerlerinin nasıl düşünüp, akıl yürüttüğünü anlamak.
Kendi düşünme sürecinizi diğerlerinin görmesini sağlar ve onları da aynı şeyi yapmaları için cesaretlendirirseniz, yanlış anlamalar ve şüpheler oldukça azalacaktır.
Sonuç çıkarma merdiveni, gözlemlenebilir verileri yorumlayarak varsayım, genelleme ve inanışlarımıza nasıl ulaştığımızı bir merdiven benzetmesi ile anlatır. Gözlemlenebilir veriler, bir kasete çektiğimizde herkesin aynı şeyi görüp duyacağı netlikteki verilerdir. Hiçbir yorum içermezler. Örneğin boyum 1.65 dediğimde bu bir veridir. Ancak kısayım ya da uzunum dediğimde bu bir veri olmaktan çıkar çünkü kısa ve uzun benim içinde bulunduğum ortama göre oluşturduğum bir yorumdur. Bir ülkede uzun boylu kabul edilecek birisi bir diğerinde kısa olabilir. "Tarık geç kaldı" gözlenebilir bir veri değildir. "Tarık toplantı için duyurulan saatten yarım saat sonra geldi" gözlenebilir, somut bir veridir. Tarık geç geldi benim bu duruma yüklediğim anlamdır. Bir kültürde yarım saat sonra gelmek geç gelmek olarak algılanmaz iken bir diğerinde kabul edilemez bir kabalık olarak algılanabilir.
Sonuç çıkarma merdivenine, yorum yapma, varsayım üretme merdiveni de diyebiliriz. Merdivenin en altında gözlenebilir, somut veriler bulunur. Bir adım yukarı çıktığımızda bu verilerin bir kısmını seçeriz. Bir basamak yukarıda ise bu verilere kendimize göre bir anlam ekleriz. Bu anlamlardan varsayım ve genellemelere gider ve karşımızdaki kişi ile ya da içinde bulunduğumuz durum ile ilgili sonuçlar çıkarırız. Bu sonuçlar eylemlerimizi belirlerler. Ayrıca merdivenin üst basamaklarında ulaştığımız varsayım ve sonuçlar daha sonraki merdivenleri çıkarken seçeceğimiz verileri de belirler.
Merdivenin altındaki veriler aynı olsa da hepimiz merdiveni kendi düşünsel modellerimize göre çıkar, farklı varsayım ve yorumlara ulaşırız. Merdiveni ışık hızı ile çıkarız ve üst basamaklara ulaştığımızda varsayım, yorum ve inanışlarımızı herkes için geçerli somut veriler gibi algılamaya başlarız. Varsayım, yorum, genelleme ve inanışlarımız (düşünsel modellerimiz) ile bunları üzerine inşa ettiğimiz verileri birbirinden ayırabilmek daha farklı düşünebilmemize ve nasıl düşündüğümüzü karşımızdakine anlatabilmemizi yardımcı olur. Merdivenin kaç basamak olduğu önemli değildir. Önemli olan somut veriler ile onlar üzerine inşa ettiğimiz, yorum ve varsayımlarımızı birbirinden ayırabilmektir.
Merdiven basamağı
|
A kişisi
|
B kişisi
|
1. Gözlemlenebilir somut veriler, somut bilgiler.
|
Burası her ikisi içinde geçerli olan dışarıdaki gözlenebilir olayların tümünü içeriyor. Manzaralı yerde görülebilecek her şey.
|
2. Tüm gözlenebilir verilerden bir kısmını seçmek.
|
Her tarafa sorumsuzca çöp saçıyorlar.
|
Sofrayı ve kilimi temiz tutmaya özen gösteriyorlar.
|
3. Seçilen verilere anlam yüklemek.
|
Türkler temiz olmaya önem vermiyorlar.
|
Türkler özel ve kamusal alana farklı davranıyorlar.
|
4. Yüklenen anlamlardan sonuç çıkarmak.
|
Türkler pisletiyorlar.
|
Özel alanın temizliğine dikkat ediyorlar; kamusal alanın temizliğinden sorumluluk almıyorlar.
|
5. Çıkarılan sonuçlardan genelleme yapmak.
|
Türkler her yerde ve her zaman çöp atarlar.
|
Türkler evlerini temiz tutmaya özen gösterirler, sorumluluk alırlar.
|
6. Genellemeleri inanış ve varsayımlara dönüştürmek.
|
Türkler pis.
|
Türkiye'de kamusal alanlar pis.
|
Sol Sütun- Sonuç Çıkarma Merdiveni
Sol sütunumuzdakiler ile ilgili üç şey yapabiliriz. Onları hiç rafine etmeden, olduğu gibi karşımızdakine aktarabiliriz, içimize atabiliriz ya da düşüncelerimizin altında yer alan verileri paylaşabiliriz.
Sol sütunumuzdakileri olduğu gibi söylemek (merdivenin tepesinden fırlatmak) ilişkiyi bozar. Söylemediğimizde yani içimize attığımızda ise sol sütunumuz dışarı sızar; davranışlarımızla, tepkilerimizle, vücut dilimizle, yüz ifademizle kendini belli eder. Bazı durumlarda içimize attıklarımız birikir ve büyük patlamalara neden olur. Karşımızdakiler bir anda böylesine şiddetli tepki vermemize şaşırır ve nedenlerini anlayamaz.
Sol sütunumuzu, sonuç çıkarma merdiveninden yararlanarak, verilerle paylaştığımızda birbirimizi anlamanın alt yapısını oluşturmaya başlarız.
Daha önce sol sütunu için çizilmiş örneğin, sonuç çıkarma merdiveni aşağıda yer almaktadır.
Sonuç Çıkarma Merdiveni
|
Yardım eder misin dedim, çok mu acil dedi. Geçeri hafta yardım istedim, vaktim yok dedi. Geçen hafta beş akşam o, işten saat 18:00'de çıktı, ben ise 22:00'de çıktım. Bu sabah yarım saat annesiyle telefonda tatilde nereye gideceklerini konuştu.
|
Boş boş oturuyor.
|
Tembel, düşüncesiz.
|
Kaytarmaya çalışıyor.
|
Nasıl Gerçekten Karşılıklı Konuşuruz?
Daha önce de düşünme sürecinizi diğerleriyle paylaşırsanız ve diğerlerinin de bunu yapmasını teşvik ederseniz, yanlış anlamaların azalacağını belirtmiştik.
Aynı tartışmadaki iki kişinin farklı sonuçlara varabildiğini görmüşsünüzdür. Bu farklılıkları irdeleyebilmenin, şüpheleri yok edip, güven oluşturmanın tek yolu, dürüst ve anlamlı konuşmalar yapmaktır.
Sol sütun konusundaki benzetmeyi hatırlayın. Sol sütunumuzdakilerin, ilişkilerimiz için birer zehirli atık kadar tehlikeli olduğundan bahsedilmişti.
Bu atıkları;
Boşaltabiliriz-ve ilişkiyi kirletebiliriz.
Gömebiliriz-fakat sonunda bir yerlerden sızacaktır,
Tekrar işlemenin bir yolunu bulabiliriz.
Bu da sol sütunumuzdakileri inceleyerek ve sorgulayarak olur.
Sol sütunumuzu ve akıl yürütme süreçlerimizi incelemek için Sonuç Çıkarma Merdivenini kullanırız.
Akıl yürütme sürecimizi irdelemek için bize yardım edecek birilerine ihtiyaç duyarız. Bu irdeleme için gerçek konuşmalar yapabilmeli ve inançlarımız ile varsayımlarımızı açıkça ortaya koyabilmeliyiz.
Şu yaklaşım her şeyi özetlemektedir. "Benim sorumluluğum yalnızca fikrimi açıklamak ve bu fikre nasıl ulaştığımı anlatmak değil, senin fikrini ve bu fikre ulaşma sürecini de sormaktır". Gerçek konuşma, belirtme ve sorgulamayı dengelemek ile olur.
Sol Sütunumuzu, Sonuç Çıkarma Merdivenini Kullanarak Paylaşmak
Daha önceki örneğimizde sol sütunumuzu merdiveninin tepesinden sonuç fırlatarak paylaştığımı düşünelim:
Dedim ki: Ben bu kadar yoğun çalışırken sen öyle boş boş oturabiliyorsun? Annenle yarım saat sohbete vakit buluyorsun da ben yardım isteyince çok mu acil diyorsun? Bu nasıl bir düşüncesizlik. Birimiz gece 10'lara kadar çalışırken diğeri 6'da çıkıp gidiyor. Hep kaytarıyorsun!!
O dedi ki: Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun. Önce kendine
bak.
Yukarıdaki örnekte sol sütunu verilerle paylaştığımızı söyleyebilir misiniz?
Araya kattığımız yorumlar, ses tonumuz, vücut dilimiz verileri paylaşmaktan çok merdivenin tepesinden sonuç fırlattığımızı gösteriyor. Veri paylaşırken ses tonumuz ve vücut dilimiz de verileri paylaştığımızı ve karşımızdakini dinlemeye açık olduğumuzu ifade etmeli.
Daha önceki örneğimizde sol sütunumuzu paylaşmadığımızı ve konuşmayı yaptığımız kişi ile aynı odada ve birlikte çalıştığımızı düşünelim:
Ertesi sabah:
O dedi ki: Günaydın
Dedim ki: Günaydıııııınn beyim!
Sonraki sabah:
O dedi ki: Günaydın
Dedim ki: Bakıyorum da uykunu almışsınl
Bir sonraki sabah:
O dedi ki: Günaydın
Dedim ki: L
Aynı gün akşamüstü, müdürün odası:
Dedim ki: Beni çağırmışsınız?
O dedi ki: Çalışma arkadaşlarına davranış şeklinde ilgili huzursuzluklar var .
Hafta sonu, evde:
Oğlum dedi ki: Babacığım ev ödevime yardım eder misin?
Dedim ki: Kendi işini kendin yap. Ne bu böyle? Hep yardım istiyorsun. Sanki
bana yardım ediyorlar.
Oğlum ağlayarak giderken
Eşim: Zaten geç gelip çocuklarla ilgilenmiyorsun, bir de üstüne azarlıyorsun?
Ne olur yani beş dakika da oğlunla ilgilensen!
Daha önceki örneğimizde sol sütunumuzu sonuç çıkarma merdiveninin altındaki verilerle paylaştığımız yeni bir konuşma düşünelim. Bu konuşmada vücut dilimiz ve ses tonumuz öfke, serzeniş ve suçlama içermesin:
Dedim ki: Biraz konuşabilir miyiz? Senden yardım istedim, çok mu acil dedin. Geçen hafta yardım istediğimde ise vaktim yok dedin. Geçen hafta sen akşamları altıda işten çıktın ben ise saat ona kadar kalarak elimdeki projeyi bitirmeye çalıştım. Neden böyle oluyor?
O dedi ki: Hatırlarsan 6 ay önce işe ilk girdiğimde akşamları kalıp sana yardım edeyim demiştim sen de çok yoğun olduğunu ve sana ayak bağı olacağımı söylemiştin. Bu işi senin yardımın olmadan öğrendim ve şimdi sen yardım istiyorsun.
Ben dedim ki: Seni kırmak istememiştim
YADA
O dedi ki: Annem çok hasta, bu yaz belki de birlikte yapacağımız son tatil olacak. Hiçbir şeye konsantre olamıyorum.
Ben dedim ki: Yapabileceğim bir şey var mı?
YADA
O dedi ki: Senin akşamları saat ona kadar kaldığını nasıl bilebilirim ki? Ben saat altıda çıkıyorum, sen de belki benden on dakika sonra çıkıyorsundur. Bu projede bu kadar sıkıştığını benimle hiç paylaşmadın.
Ben dedim ki: Gerçekten çok sıkıştım. Bir hafta içerisinde bitmesi gerek ve eksiklikler var.
Nitelikli bir konuşmanın iki unsuru vardır. Duygu ve düşüncelerimi, onlara yol açan verilerin etrafında anlatmak. Buna nitelikli belirtme yapmak ya da nitelikli anlatmak diyoruz. Böylece karşımdaki kişiler benimle aynı görüşte olmasalar bile düşüncelerimi ve o düşünceleri nasıl oluşturduğumu net bir şekilde görebilirler. İkinci unsur ise karşımdakilerini anlamak. Anlamak için önce dinleme isteğimi ifade etmem ve yargılamadan, kafamda yanıtlar hazırlamadan, anlamaya odaklanarak dinlemeyi başarmam gerekir. Dinlediğim kişi verilerle konuşmak yerine merdivenin tepesinden sonuç fırlatıyor olabilir, bu noktada "açıklar mısın?", "örnek verir misin?", "neden böyle düşünüyorsun?" gibi sorularla onu merdivenin altındaki verilere indirir ve düşünme sürecini anlamaya çalışırım.
Ne yazık ki çoğu zaman, nitelikli konuşmanın uygulandığını görmeyiz. Herkesin kendi görüşünün doğruluğuna inandığı, karşısındakilere bunu kabul ettirmeye ve onların görüşünü çürütmeye çalıştığı ortamlarda bulunmuşsunuzdur. Kendi görüşlerimizin eksik olabileceğini kabul ettiğimizde ve başkalarının düşünme süreçlerini öğrenerek daha geniş bir bakış açısı kazanabileceğimize inandığımızda nitelikli konuşma unsurlarını hayata geçirebiliriz. Nitelikli bir konuşmada/tartışmada amacımız empoze etmek, ikna etmek değildir, birlikte daha farklı ve iyi sonuçlar üretebileceğimize inanın.
Belirtme(Anlatma) ve Sorgulama (Anlama) dengesini kurmak, diğerlerini dinlemeye ve anlamaya en az kendi görüşlerimi anlatmaya ayırdığım süre kadar zaman ayırmam demektir. Toplantının büyük bir bölümünde ısrarla benim konuşmam, diğerlerinin söyleyeceklerinin benimkiler kadar önemli olduğuna inandığımı gösteren bir davranış olmaz. Aynı şekilde, konuşma sırası gelen kişinin sözünü kesmek, anlamaya çalışmak yerine yargılamak, akıl vermek gibi yaklaşımlar da takım çalışmasının etkinliğini artırmaz.
Gerçek bir takım çalışmasının sinerji yaratacağını söyleriz. Yani, iyi bir takım, üyelerinin tek başlarına geliştirebileceği fikirlerden daha iyilerini geliştirebilmeli ve bireysel uygulamalarla elde edilebilecek sonuçlardan çok daha iyisini elde edebilmelidir. Uygulamada ise bu durum çok sık gerçekleşmez. Çocukluğumuzdan başlayarak kendi görüşlerimizi anlatmak ve kabul ettirmek yönünde şartlanırız. İkna olduğumuz için değil, ikna ettiğimiz için; iyi dinlediğimiz için değil, kendimizi iyi ifade ettiğimiz için takdir görürüz. En iyi olasılıkla, nitelikli belirtme (anlatma) becerilerimiz gelişir ancak sadece nitelikli konuşma etkin bir takım çalışması için yeterli değildir. Bu kendi görüşlerimizin daha büyük bir bütünün parçası haline gelmesini ve üstün performanslı bir takım oluşmasını sağlamaz.
Yukarıda anlattığımız durum toplantılar için de geçerlidir. Pek çok toplantıda zamanımızın boşa geçtiğini düşünür, sıkılır, sinirlenir, üzülürüz. Toplantılarda karar alamamaktan ya da alınan kararların uygulamaya geçmemesinden yakınırız. Halbuki toplantıların amacı birlikte düşünmek ve daha iyiye ulaşmaktır. Katıldığınız toplantıları düşünün, herkesin konuştuğu, görüşünü paylaşması için cesaretlendirildiği, sessiz kalanların fark edildiği ve onların görüşünün bizim için önemli olduğunun vurgulandığı, her bir katılımcının toplantı süresi içinde diğer üyelerin konuşma zamanını ihlal etmemeye özen göstererek, görüşlerini kısaca ve verilerle paylaştığı, insanların birbirini anlamak için soru sorduğu kaç toplantı hatırlıyorsunuz?
Bir öğrenen organizasyon uygulama takımında nitelikli konuşmaya/dinlemeye özen gösterip, birbirimizi bu konuda cesaretlendirip ve gerekiyorsa uyaracağız. Pratik yaparak bu becerimizi güçlendireceğiz. Çalışmasının birkaç ayını tamamlamış uygulama takımlarının toplantılarına katılan ziyaretçiler toplantıdan çıktıklarında bu takım farklı, bu toplantı farklı derler. İnsanların birbirinin görüşüne gösterdiği saygı, sessizlik içinde herkesin görüşünün dinlenmesi, verilerle yapılan konuşmalar, ortamı ve enerjiyi değiştirir. Böyle bir toplantıdan yorgun ve sıkılmış olarak değil, mutlu ve enerjik olarak ayrılırsınız.
Temel Düşünsel Modeller
Düşünsel Modeller 2 temel grupta incelenmiştir.
Bizce Temel Düşünsel Modeller: 1 iş hayatındaki tipik davranış kalıplarımızı,
Temel Düşünsel Modeller: 2 ise Belirtme/Sorgulama modelini tanımlar.
Temel Düşünsel Modeller: 1
İş Hayatındaki Tipik Davranış Şekilleri
Her iki modeli kıyaslarsak. Belirtme/Sorgulama Modelinin geleneksel modelden çok farklı olduğunu görebiliriz. Sonuçları ise bu yöndeki değişimin ne kadar gerekli olduğunu açıkça göstermektedir..
İlişkilerimizin kalitesini ve zenginliğini artırmak için belirtme ve sorgulama becerilerimizi geliştirmemiz gereklidir. Aşağıdaki öneriler belirtme ve sorgulama becerilerinizi geliştirip dengelemenize yardımcı olacaktır.
Belirtme; düşünme sürecinizi daha açık hale getirmek ve diğerleriyle paylaşmaktır. Ancak bu, tartışmayı kazanmak için değil, en iyi görüşü ortaya çıkartmak için yapılmalıdır.
Düşünme sürecinizi açıklayın.
Sonuç Çıkarma Merdivenini yavaş yavaş tırmanın.
Varsayımlarınızı ve vardığınız sonuçları diğerleriyle paylaşın ve onları alternatifler geliştirmeleri için cesaretlendirin.
"Bu verilere dayanarak, benim geldiğim nokta şudur ve bu noktaya şu şekilde geldim. Akıl yürütmemde eksiklik var mı? Sizce verilerimde yanlışlık var mı ya da bu verilerle farklı sonuçlara ulaşan var mı?"
Sorgulama, diğerlerini görüşlerini söylemeye ve akıl yürütme süreçlerini paylaşmaya davet etmektir. Sorgulamanın amacı nazik olmaya çalışmak ya da gösteriş yapmak değildir, en iyi görüşü ortaya çıkarmaktır.
Diğerlerinden, düşüncelerini açıklamalarını isteyin.
Diğerlerini hemfikir olduğunuz gözlemlenebilir verilere kadar indirin.
Saldırgan bir dil kullanmayın.
Varsayımlarınızı diğerlerininkilerle karşılaştırın.
"Görüşünüz nedir? Bu görüşe nasıl vardınız? Aynı verilerle farklı sonuçlara mı vardınız yoksa verileriniz mi farklıydı? Verileri birlikte gözden geçirebilir miyiz? Bütün veriler elimizde mi?