Al Siebert, evinin yakınındaki kahvede, kasanın yanında şu yazıyı gördüğünde çok güldüğünü söylüyor: "Değişimden korkuyor musunuz?" Burayı bırakın o zaman..."
Bu küçük şaka, insanların hayatlarında değişimler gerçekleştirmelerine yardımcı olmayı amaçlayan bir eğitim şirketinin yöneticisi olan Siebert'in çok hoşuna gitmiş. Siebert, çalışanların, işyerinde değişimlerle karşılaşmaları halinde ne kadar gerilip mutsuz olduklarına yakından tanıklık eden biri.
"İnsanlar işyerlerindeki stres yüzünden patronlarını ya da ekonomiyi suçluyorlar," diyor Siebert. "Oysa bu bir hata. Onlar asıl değişim yüzünden stres yaşıyorlar."
Siebert'e göre, biz insanlar değişim karşısında heyecan duymak ve yeni fikirlere açık olmak üzere tasarlandığımız halde, bunu nasıl yaptığımızı unuttuk. Çocukken yeni deneyimler konusunda çok hevesliydik; çünkü yeni şeyler öğrenmeye meraklı ve açıktık. Yaşımız ilerledikçe, alışkanlıklarımıza sıkı sıkıya bağlı hale geldik ve değişimden korkar olduk.
"İnsanlar değişime 'bu konuda ne yapmalıyım' düşüncesiyle bakmalılar. Önemli olan durumun kendisi değil, sizin bu duruma verdiğiniz tepki."
Organizasyonlar, değişimin -bu yeni bir süreç ya da birleşme olabilir- üstesinden gelebilen kişilerin, işverenin gözünde daha değerli olduğunu fark ettiler. Değişime direnen kişiler ise şirketin ilerlemesine engel oldukları için geri planda tutuluyor ya da işten çıkarılıyorlar.
"On yıllar boyunca, işverenler, hizmet eden çalışanlar aradılar. Yani çalışanların söz dinlemesini, kendisine söylenenleri yapmasını, görev tanımlarına bağlı kalınmasını istediler," diyor Siebert. "Ancak artık işyerleri çok değişti. İşverenler, ortama çabucak uyum sağlayan, değişime adapte olabilen çalışanlar arıyorlar."
Ancak şunu kabul etmeliyiz: Değişim zor olabilir. İnsanlar genellikle inatçıdır, sabit fikirlidir ve kendi güvenli bölgelerinin dışındaki şeylere direnç gösterirler. Bazı yöneticilerin, inatçı keçiler gibi davranan çalışanlarına kızmasına şaşmamak gerekir.
Yeni fikir ve süreçleri daha kolay kabul edebilen çalışanların, patronun gözünde daha değerli olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Patronunuz, bir başka çalışanın birkaç hafta içinde benimsediği bir projeyi sizin de benimseyebilmeniz için aylarca uğraşmak zorunda kalıyorsa, sizce kimin kendisine daha pahalıya mal olduğunu düşünecektir. Kendi patronuna, departmanın neden yeni hedefe ulaşmak konusunda yol kat edemediğini açıklamak zorunda kaldığında, sizin inatçılığınızı takdir edecek midir?
Değişime başka bir açıdan bakmanın vakti geldi. Bunu bir tehdit olarak görmek yerine, gelişmek için bir fırsat olarak değerlendirin. Bunun için şunları denemelisiniz:
Derine bakın.
Değişim hakkında gerçekten ne hissettiğinizi düşünün. Eğer değişimle gerçekten mücadele ediyorsanız, ne kaybettiğinize inandığınızı düşünün. "Hayatta kayıplara katlanamıyorsanız, gelişemezsiniz," diyor psikolog ve antropolog Cynthia D. Scott.
Birilerini suçlamaktan kaçının.
Değişime neden olan şeyi ya da kişiyi suçlamak zaman kaybıdır. Geçmişi yeniden yazamazsınız.
Zihninizi açın.
Bir varsayım hakkında yanıldığınız zamanlan düşünün. Örneğin ben asla evlenmeyeceğimi ya da greyfurdu asla sevmeyeceğimi düşünürdüm. En azından birinde yanıldım: Tam yirmi yıldır evliyim. "Asla asla deme" bence çok doğru bir söz. Yeni fikirlere, yeni yöntemlere açık olmanın ne zararı var? Bunlar sizi imha edecek değil ya!
Destek bulun.
Şirketinizde açık fikirli görünen insanlar bulun. Bu kişiler, zihinlerini ve yeteneklerini sürekli esnek tutarak, şirkette değişimin kolay kabul edildiği bir ortam yaratılmasına yardımcı olmaktadırlar. Sürekli olumsuz konuşan kişilerin sizi de peşinden sürüklemesine izin vermeyin.
Risk atın.
İş dışında da kendinizi geliştirirseniz, işinizdeki değişimlerin üstesinden daha kolay gelebilirsiniz. O halde devam edin. Düşündüğünüz maratona katılın, bir jaz grubunda çalmaya başlayın, bisiklete binmeyi öğrenin. Yeni şeylere, çocukluğunuzda olduğunuz kadar hevesli olun.
Öğrenme üzerinde yoğunlaşın.
Tıpkı bedeniniz gibi, zihninizin de kaslarını korumak için egzersize ihtiyacı vardır. Öğrenmenin yaşam boyu sürdüğü ve değişimin zihinsel açıdan daha güçlü hale gelmek için bir fırsat olduğu görüşünü benimseyin.
Değişim korkutucu olabilir. Ancak aynı zamanda gelişmek ve yeni deneyimler kazanmak İçin bir fırsattır. Çocukluğunuzda öğrendiğiniz şeyleri -balık tutmayı, bisiklete binmeyi, kumdan kaleler yapmayı- düşünün. Bu deneyimleri yaşamış olmaktan dolayı pişmanlık duydunuz mu hiç? Yeni gelişmeleri korkulacak şeyler olarak görmeyin; bunları benimseyin. Belki de çok yakında tıpkı uçurtma uçurtmayı öğrenmeye benzer bir deneyim yaşayacaksınız, kim bilir!