Bilgi yönetimi kendi kendisini haklı çıkaran bir proje değil, yaratma amacına yönelik bir araçtır.
Örgütlerin nasıl işlediklerini açıklama bakımından etkinliğini kanıtlamış olsa bile, bu anlayışın çok temel bir sınırlılığı var. Bize göre, bu anlayış yenilikçiliğe ilişkin gerçek bir açıklama getirememektedir. Örgütler yenilik gerçekleştirdiklerinde, yaptıkları şey sadece mevcut sorunları çözme ve değişen bir ortama uyum sağlama amacıyla, dışarıdan içeri doğru enformasyon işlemekten ibaret bir şey değildir. Aslında, hem sorunları hem de çözümleri yeniden tanımlamak ve bu süreç içinde çevrelerini yeniden yaratmak amacıyla, içeriden dışa doğru yeni bilgi ve enformasyon da yaratırlar.
Operasyonel çalışma, bir örgütte zaten varolan süreç ve işlevleri optimalleştirmeye çalışır. Kolb'un tek devreli öğrenme çevrimi, bu operasyonel çevrimin muhafaza edilmesi için gerekli uyarlamacı öğrenimi yeterince açıklamaktadır. Yenilik yapmak ise farklı türden bir çalışma olup, Farklı şekilde örgütlenmesi gerekir. Keza, laikli türden bir öğrenmeyi de gerektirir: Bu, gerçekliği çok sayıda deneyim bakımından araştıran ve işbirliğine dayalı etkileşim yoluyla yeni bilgi yaratan, yaratıcı öğrenmedir.
· Örtük bilgiyi dünyayla ilişkilerimiz kanalıyla öğrendiğimiz bir şey olarak görüyorlar. Bu bilgi türü özneldir, şu ana ilişkin cisimsel bilgidir; pratik tanışıklıkla edinilen bilgidir. Zihin modellerimizi, yani paradigmalarımızı, eylemlerimize yön veren bakış açılarımızı ve inançlarımızı içerir. Keza, eylem bilgimizi, yani sahip olduğumuz becerileri, zanaatları ve know-how'larımızı da içerir. En önemlisi, örtük bilgi aynı zamanda duygularımızı, umutlarımızı, dileklerimizi, düşlerimizi ve tutkularımızı da içerir.
· Açık bilgi ise, dil veya söylem kanalıyla öğrendiklerimizden oluşur. "Kitabi öğrenme" dir: Sadece şu ana değil, aynı zamanda geleceğe de uygulanabilen, evrensel hakikatlere ilişkin nesnel, rasyonel, teorik bilgidir. Açık bilgi, sahip olduğumuz know-how'u tamamlayan "know-what"tır. Kodlanıp kaydedilebilir.
Bu iki bilme modelinin birbirlerinin partneridir; bu ikisi yaratıcı faaliyetlerimiz içinde karşılıklı etkileşime giriyor ve birbirlerine dönüşüyorlar. Birbirlerine sosyal olarak, "bilgi dönüşümü" diye adlandırılan dört süreç yoluyla dönüşüyorlar.
· Sosyalleştirme (örtükten örtüğe), deneyimi paylaşma sürecidir. Çıraklığın veya işbaşında eğitimin karakterize ettiği öğrenme biçimidir; bu öğrenme biçiminde, zihinsel modeller ve teknik beceriler deneyim paylaşımıyla "özümsenir".
· Dışsallaştırma (örtükten açığa), örtük bilgiyi açık kavramlara dönüştürme sürecidir. Buna "tözsel bilgi yaratım süreci" deniyor, çünkü özel düşünmeyi başkalarıyla —bir deneyimi paylaşma ihtiyacı duymadan—paylaşmanın yolu, dışsallaştırmadan geçer. Dışsallaştırmanın en basit örneği, bir sürecin belgelenmesidir; yazma, örtük bilgiyi açık enformasyona dönüştürme sanatıdır. Ama dışsallaştırma başka biçimler de alabilir: metafor, imgeleştirme, hipotezler, analoji ve modeller —bunların hepsi dışsallaştırmaya yardımcı olan şeylerdir. Dışsallaştırma, düşünme ve diyalogla başlar.
· Birleştirme (açıktan açığa), kavramları bilgi sistemleri içinde sistemleştirme sürecidir. Belgeler, toplantılar, şebekeler ve veri tabanları hep, farklı açık bilgi birimlerini birleştirmeye yararlar. Şirket vizyonları, iş veya ürün kavramları ve müşteri hizmetlerini yönetme sistemleri hep, birleştirmenin iş yaşamındaki sonuçlarıdır.
· İçselleştirme (açıktan örtüğe), açık bilgiyi "bilinçaltı yetkinlik" veya bir değerler bütününe dönüştürme sürecidir. Yaparak öğrenme, bilgiyi içselleştirmenin çok iyi bir yoludur. "Öykü anlatımı" nasıl şirket değerlerinin duygusal katılım aracılığıyla içsel-leştirilmesine yarıyorsa, belgelendirme de yararlıdır.
Bilgiyi dönüştürmenin bu dört modeli, beş-evreli bir "örgütsel bilgi yaratımı" modeli içinde bütünleşir. Örtük bilgiyi paylaşma, kavramlar yaratma, kavramları gerekçelendirme, bir prototip yaratma ve "bilginin düzeyini yayma" dan oluşan bu beş evre, yenilikçiliği destekleme amaçlı etkili bir BY stratejisi oluşturur.
• Örtük bilgiyi paylaşma. Örtük bilgi her zaman sadece bireylerin sahip olduğu bir şeydir. Bu bilginin örgüt içinde sosyalleşebilmesi için, insanların çeşitli türden diyaloglar yoluyla etkileşime girmelerini sağlayacak bir "alan" ın yaratılması gerekir. Bu noktada bilim insanları, "insanların deneyimlerini paylaşmalarını ve beden ile zihnin ritimlerini senkronize etmelerini" öneriyorlar. Böyle bir "alan" a tipik bir örnek, bir yenilik projesini başlatmak amacıyla kendilerine verilen talimatın ne anlama geldiğini, bu talimat üzerinde düşünürken sahip oldukları farklı deneyimlerin kendilerine nasıl yardımcı olabileceğini ve projenin görev sınırlarını tespit etmeyi tartışan, kendi kendini örgütleyen bir ekip olabilir.
• Kavramlar yaratma. Ekip bir kez zihinsel modellerini paylaşmaya başladı mı, bunu sözcük ve fikirler halinde ifade ederek çok çeşitli biçimlerde—tümdengelim, tümevarım, diyalektik, metafor ve analoji yoluyla—dışsallaştırır. Bu aşama yenilik süreci bakımından can alıcı önemdedir, çünkü ekibin çeşitli kavram ve yeni fikirler yaratmak ve bir "bilgi sarmalı" oluşturmak üzere birlikte hareket etmek amacıyla, düşüncelerini farklılaştırabildiği nokta burasıdır. Yeniliği doğuran şey, örtük bilgi ile açık bilginin karşılıklı etkileşimidir; bilgi sarmalı da bu sürecin nasıl işleyebileceğini gösteren bir modeldir.
• Kavramları gerekçelendirme. Bu aşamada, örgüte ve stratejisine ne kadar uygun oldukları konusunda bir karara varılabilmesi için, kavramlar üzerinde ince ayar yapılır. Bu aşama hem niceliksel hem de niteliksel taramayı içerir.
• Prototip yaratma. Gerekçelendirilen kavram elle tutulur bir şey —bir prototip veya pilot—haline dönüştürülür ve ardından, örgütün ve örgütün müşterilerinin ne kadar işine yarayacağını görebilmek amacıyla, örgüt içindeki mevcut bilgiyle birleştirilir. Bu noktada ayrıntılara dikkat edilmesi çok büyük önem kazanır.
• Bilginin düzeyini yayma. Yeniliği üreten bilgi yaratımı yeni bir düzeye sıçrar. Şirket içinde bir yenilik halini almış olan bilgi, örgütün diğer kısımlarında da yeni fikirler tetikleyebilir veya örgütün tedarikçileri, iş ortakları ya da müşterileri arasında ilgi uyandırıp, bilgi yaratımını teşvik edebilir. Bilgi yaratımı, projenin dışına taşıp çevreye yayılarak, sonu gelmez bir süreç halinde sürüp gider.
Bununla Kolb'un öğrenme çevrimi arasındaki benzerlikler çok çarpıcıdır. Bu iki çevrimi birbirleriyle çakıştırmayı deneyebiliriz.
Kolb'un Öğrenme Çevrimi
|
Bilgi Dönüşümü Modelleri
|
Örgütsel Bilgi Yaratımı
|
Somut deneyim
|
Sosyalleştirme
|
Örtük bilgiyi paylaşma
|
Düşünme
|
Dışsallaştırma
|
Kavramlar yaratma
|
Kavramsallaştırma
|
Birleştirme
|
Kavramları gerekçelendirme
Prototip yaratma
|
Deney yapma
|
İçselleştirme
|
Bilginin düzeyini yayma
|
Aradaki temel fark, Nou modelin bireysel öğrenmeye değil de, sosyal eyleme vurgu yapmalarıdır. Bu, doğru dürüst bir örgütsel öğrenme modelidir; uyarlayıcı olmaktan çok yaratıcı bir öğrenme modelidir. Tek bir faaliyetin iyileştirilmesine yönelik içsel bir odaklanma yerine, bu modelin odak noktası dışa yöneliktir: Bilgi yaratımı her seferinde, örgütün farklı düzeylerinde daha fazla bilgi yaratımını ateşler. Araştırmacılar bu dışa yönelik odaklanmayı ifade etmek üzere çarpıcı bir imgeden yararlanıyorlar:
"Biz buna, örtük bilgi ile açık bilgi arasındaki etkileşimin boyutlarının, ontolojik düzeylere eriştikçe daha da büyüdüğü 'bilgi sarmalı' diyoruz. Demek ki, örgütsel bilgi yaratımı, bireysel düzeyden başlayan ve kesimleri, departmanları, bölümleri ve örgütsel sınırları aşıp, durmadan genişleyen karşılıklı etkileşim toplulukları boyunca yükselen sarmal bir süreçtir.
Bilgi yönetimi kavramını yeni bir karmaşıklık düzeyine taşıyorlar. BY'yi örgütsel bellek yaratmanın basit bir aracı olarak değil de örgütsel bilgi yaratmayı kolaylaştıran bir süreç olarak görüyorlar—bu, adı dışında, eksiksiz bir örgütsel öğrenmedir. Üstelik bunların hepsi, yenilik amacına yönelik olarak yapılıyor; yazarların bütün kitap boyunca bilgi yaratımıyla ilgilenmesinin temel nedeni de zaten bu.
Herhangi bir bilgi yönetimi girişiminin görevi, sistem ve ver kabanlarının içerdiği açık bilgi ile insanların kafa ve yüreklerinde bulunan örtük bilgiyi bütünleştirmeye çalışmak olmalıdır. ET temelli bir yaklaşım şu noktalara vurgu yapmalıdır:
· Sistemler;
· Şebekeler; ve
· Bilgi dönüştürme süreçleri (örneğin, belgelendirme usulleri veya müşteri istatistikleri yoluyla).
Bu yaklaşımı daha insancıl bir başka yaklaşımla dengelememiz gerekir; bu yaklaşımın vurgu noktaları da şunlardır:
· İş süreçleri;
· Müşteri ilişkileri;
· Ekip çalışması;
· Kariyer yönetimi; ve
· Ödüllendirme sistemleri.
Yenilik yapmaya çalışan herhangi bir örgütün en büyük meselesi, bilgi işçilerini bildikleri şeyleri başkalarıyla paylaşmaya ve işbirliği halinde öğrenmeye razı etmek olabilir. Bunu sağlayabilmek için işe enformasyon altyapımızın mimarisini yeniden örgütlemekle değil, bilgi işçileriyle yaptığımız sözleşmeleri yeniden değerlendirmekle başlayabiliriz. Belki de işe, onlara bir maliyet unsuru olarak değil de, bir yatırım olarak bakmakla başlayabiliriz. Teknolojiler ne de olsa eskir; oysa insanlar bütün çalışma yaşamları boyunca bilgi yaratma konusunda sınırsız bir potansiyele sahiptir, içinde bulunduğumuz bilgi çağma yapacakları katkı dolaysız bir üretici kuvveti temsil eder; üretimi ve tasarımı yeniden örgütleme yetenekleri sayesinde verimliliği artırabilirler; ve elbette bilgisayarların tersine, yenilik yapabilirler.