Başarı ve Hedef Odaklılık Eğitim Notu

MentalPress 30

Başarı ve Hedef Odaklılık

HEDEF ve BAŞARI ODAKLILIK

Hedef ulaşılmak istenen sonuçtur. Hedefler açık ve ölçülebilir özellikler taşımalıdır ve hedeflerin kesinlikle somut ve rakamsal olması gereklidir.

Başarı ise hedefe ulaşmaktır. Başarı güdüsü, kişinin yaptığı işi sürekli olarak “en iyi” yapma arzusu, yapılan her işte belirli bir mükemmellik düzeyine ulaşma çabasıdır. Başarı ihtiyacı, güçlükleri yenmek, gücünü denemek, zor olan bir şeyi mümkün olan en kısa zamanda ve en iyi biçimde yapmaya gayret etme isteğidir.

Hedef ve başarı odaklılık ise; başarıya ulaşmak için gerekli azmi göstererek hedefe ulaşabilmek ve hedefi aşabilmektir. Hedef ve başarı odaklı kişiler hedeflerin üzerinde performans göstermeye çalışırlar ve hedefe ulaşma konusunda hırslı ve kararlıdırlar.

Hedefler; kurumun uzun dönemdeki yönelimini ve başarmak istediklerini belirler. Kurumlar; değerlerle anlayış ve kavrayışlarını, misyonu ile bağlılıklarını, hedeflerle bağlılığın yönünü ortaya koymaktadır. Dolayısıyla hedefler misyon ve değerlerden doğmaktadır. Hedeflerin diğer bir özelliği de strateji ve yaklaşımlara dönüşebilecek niteliğe sahip olmasıdır.  Bu kapsamda hedefler; vizyonun hayata geçirilmesi için, değerler ve misyonda ifadesini bulan arzuyu, bugünkü strateji ve yaklaşımlarla ilişkilendirmektedir.
Hedefler; çalışanlara ve diğer paydaşlara değişimi yakalatmalı, basit, etkili, kapsamlı, net ve çok yönlü olmalı, çalışanları bir konuya yoğunlaştırmalıdır. Bu anlamda hedefler, kurumun değerlerine ve misyonuna odaklanmalı, değişen koşullara göre güncellenmeli ve vizyonun daha açık ifadesini oluşturmalıdır.
Hedeflerin gerçekleştirilmesi, tarafların sahiplenme ve bağlılığına bağlıdır. Bağlılığın garantisi katılım olduğundan, hedef belirleme sorumluluğu öncelikle liderlik grubuyla paylaşılmalı, sonra diğer çalışanlar ve paydaşlarla birlikte tartışılmalıdır.

Hedefler, “şirket neyi başarmaya kararlıdır?” sorusunu cevaplar ve uzun dönemde şirketin yönünü tayin eder. Bu nedenle hedefler, misyon ve değerlerden doğmalı ve bunlar üzerinde gelişmelidir.   

Bir işi yönetmek, çeşitli ihtiyaç ve hedefleri belirlemektir.

İyi bir hedef     

·      Yazılı

·      Kişiye özgü

·      Somut ve belirgin

·      Ulaşılabilir

·      Ölçülebilir

·      Tek yerine çok yönlü

·      Değişimi yakalayan

·      Ve zamana bağlı olmalıdır.

 

Başarı Planlaması ve Gelecek Vizyonu

Mevcut Durum + İmkânlar = İstenen Durum

Mevcut Durum

İmkânlar

İstenen Durum

 

İçsel

Dışsal

 

Şimdi neler yapılmakta?

Değiştirme İsteği

Dış kaynaklar

Ne isteniyor?

Neler yapılmamakta?

Kendine Saygı

Duygusal Destek

Nasıl olmasını hayal ediliyor?

Neler durdurulmak istenir?

Kişisel İmaj

Yönetici Desteği

Nasıl olması isteniyor?

 

Değerler

 

Bunun olmasını sağlamak açısından kişi için neler önemlidir?

 

Hazırlık

 

Başarılı olunduğu nasıl anlaşılır?

Durum — Hedef Karşılaştırması

DURUM

HEDEF

Muğlâk ifade edilir.                     

Spesifik ifade edilir.

Adımlar yoktur.                              

Adımlar gerekir.

Sınırsızdır.

Ölçülebilir.

Ulaşılabilir bir hedefin anahtarları

·      Kesin olarak ifade edilir. Tam olarak ne isteniyor? (veya istenmiyor?)

·      Bireysel olarak başlatmak ve devam ettirmek mümkün mü? Sadece kişiye mi bağlı?

·      Mevcut durumu belirlemek. Şu andaki konum nedir? (İçsel gözlem)

·      Hedefi belirtmek. Ulaşıldığı zaman ne görülecek, duyulacak, hissedilecek?

o   Sanki şimdi oluyormuş gibi hissetmek

o   Zorlama yapmak

o   Geleceği araya katmak.

·      Kanıtlayıcı prosedürü belirtmek. Hedefe ulaşıldığı nasıl anlaşılır?

·      Tutarlılıkla istenir bir hedef mi? Motivasyonunuz nedir? Bu hedef kişiye ne sağlayacak veya kazandıracak?

·      Gerektiği gibi kurgulandı mı? Nerede, ne zaman, nasıl ve kiminle isteniyor?

·      Gerekli kaynaklar nelerdir? Şimdi sahip olduğunuz şeyler nelerdir ve hedefe ulaşmak için nelere ihtiyaç duyuyorsunuz?

o   Eskiden bu var mıydı? Veya daha önce yapılmış mıydı?

o   Sahip olan biri tanınıyor mu?

o   Sahipmiş gibi davranılabilinir mi?

·      Çevreye uyumlu mu?

o   Hangi amaçla isteniyor?

o   Hedefe ulaştığınız zaman ne kazanılacak veya kaybedilecek?

o   Ulaşıldığı zaman ne olacak?

o   Ulaşılmadığı zaman ne olmayacak?

o   Ulaşılamadığı zaman ne olacak?

o   Ulaşılamadığı zaman ne olmayacak?

BAŞARIYA GİDEN YOL

Başarı

·      Yaşamdaki amacını bilmek,

·      Azami potansiyeline ulaşmaya çalışmak, 

·      Başkalarına örnek olmaktır.

Başarının yanlış resmi

1.   Zenginlik

2.   Özel bir duygu

3.   Özel ve değerli mallar

4.   Güç

5.   Başarı

 

Başarı yolculuğunda olması gerekenler

o   Uygulamaya dönük olmalıdır,

o   Fırsatları görmeli ve yakalamalıdır,

o   Başkalarını etkilemelidir,

o   Ek bir değer katmalıdır,

o   Başka liderleri çekmelidir,

o   Başkalarının donanımını artırmalıdır,

o   Esinlendirici fikirler sunmalıdır,

o   Alışık olunmayan olumlu tutumlara sahip olmalıdır,

o   Sadık olmalıdır.

BAŞARI PİRAMİDİ

Başarı

Sonuç alma

Davranışları kontrol etme

Harekete geçme

Eylem aşaması

Plan yapma ve strateji geliştirme

Amaçları belirleme

Kendini tanıma

Hazırlık aşaması

 

Başarılı İnsanın Dört Boyutu

1.   İnanç

2.   Bilgi

3.   Beceri

4.   Kişilik

İnancın kaynakları

·      Çevre

·      Olaylar

·      Bilgi

·      Geçmiş sonuçlar

·      Zihinde canlandırma

Başarısızlıktan ders çıkarmak

·      Başarısızlığın değerinin farkında olmak

·      Başarısızlığı kişiselleştirmemek

·      Sizi yeniden yönlendirmesini sağlamak

·      Espri duygusunu geliştirmek

·      Kim diye değil niçin diye sormak

·      Başarısızlığı bir öğrenme deneyimi haline getirmek

·      Bir gelişme ölçüsü olarak faydalanmak

·      Büyük resimleri görmek.

·      Vazgeçmemek

PROAKTİF ve REAKTİF KİŞİLİK

Proaktif Model

Proaktivitenin, İnisiyatifi ele almaktan çok daha öte bir anlamı vardır: İnsanın kendi yaşamından sorumlu olduğunu ifade eder. İnsan davranışları; koşulların değil, kararların işlevidir. Değerler duygulardan üstün tutulabilir.

İnsan doğası gereği proaktiftir. Kişi bu tür bir seçim yapmak gerektiğin zaman reaktif (tepkisel) olur.

Reaktif insanlar, çoğu zaman fiziksel çevrelerinden etkilenirler. Hava iyiyse onlar da kendilerini iyi hissederler. Hava iyi değilse, bu, tutumlarını ve çalışmalarını etkiler.

Proaktif insanlar ise, havalarını birlikte taşıyabilir. Hava açmış, ya da yağmur yağmış, onlar için fark etmez. Onları gerçek değerler etkiler. Kaliteli iş çıkarmaya değer veriyorlarsa; bunun, havanın uygun olup olmamasıyla bir ilgisi yoktur.

Reaktif insanlar toplumsal çevrelerinden, “toplumsal hava”dan da etkilenir. Reaktif insanlar, duygusal yaşamlarının merkezi olarak başkalarının davranışlarını seçer, diğer insanların zayıflıklarının kendilerini denetlemesine izin verirler.

Bir değeri anlık bir dürtünün önüne geçirme yeteneği, proaktif bir insanın özünü oluşturur. Reaktif insanları yöneten duygular, koşullar, olaylar ve çevreleridir. Proaktif insanı ise, değerler yönetir.

Proaktif insanlar da fiziksel, toplumsal ya da psikolojik dış dürtülerden etkilenirler. Ancak onların dürtülere bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde verdikleri tepki, değere dayanan bir seçim ya da tepkidir.

İnsanlara zarar veren, başlarına gelenler değil, onlara gösterdikleri tepkidir. Kuşkusuz bazı şeyler herkese fiziksel ya da ekonomik açıdan zarar verip kederlenmeye yol açar. Ancak karakter ve temel kimliğin zarar görmesine hiç gerek yoktur.

İnisiyatifi Ele Almak

İnsanların doğasının temelinde yatan edilginlik değil, etkinliktir. Bu, hem belirli koşullara gösterilecek tepkiyi seçmeyi sağlar, hem de koşulları yaratmak için güç verir.

İnisiyatifi ele almak; saldırgan, tiksindirici ya da itici olmak demek değildir. Olayların gelişimindeki sorumluluğu kabullenmek demektir. Birçok kişi bir şeyler olmasını ya da birinin kendileriyle ilgilenmesini bekler. Ama sonuçta başarılı kişiler, sorun yaratan değil, sorunlara çözüm getiren, gerekeni yapmak için inisiyatifi ele alan, işini yaparken doğru ilkelere uyan kişilerdir.

Kişinin olgunluk düzeyini de hesaba katmak gerekir. Duygusal bakımdan bağımlı olan kişilerden yüksek derecede yaratıcı bir işbirliği beklenemez.  İnisiyatifini kullanabilen kişilerle kullanamayanlar arasındaki fark, gerçekten de geceyle gündüz arasındaki fark gibidir.

Şirketler, topluluklar, aileler de dâhil olmak üzere her türlü kurum proaktif olabilir. Proaktif bireyler, yaratıcılığı ve becerileri bir araya getirerek kurum içerisinde proaktif bir kültür yaratabilirler.

Tutum ve davranışlar paradigmalardan kaynaklandığına göre, onları incelemek için öz bilinçten yararlanarak, içlerinde temel haritaların niteliklerini görebiliriz.

Örneğin, kullanılan dil, ne ölçüde proaktif bir insan olunduğunun çok gerçek bir göstergesidir.

REAKTİF DİL

PROAKTİF DİL

Yapabileceğim hiçbir şey yok.                   

Seçeneklerimize bir bakalım.

İşte ben böyleyim.                                        

Farklı bir yaklaşımı seçebilirim.

Beni öyle kızdırıyor ki.                                   

Duygularımı kontrol edebilirim.

Buna izin vermezler.                                      

Ben etkili bir sunuş yapabilirim.

Bunu yapmam gerekiyor.                             

Uygun bir tepkiyi seçeceğim.

Yapamam.                                                       

Seçerim.

Yapmalıyım.                                                    

Yeğliyorum.

Keşke.                                                               

Yapacağım.

Reaktif dille ilgili ciddi bir sorun, onun kendi kendisini doğrulayan bir kehanet olmasıdır. İnsanlar, inanmaları gereken paradigmaya güçlü bir biçimde bağlanır ve bu inançlarını desteklemek için de kanıtlar gösterirler. Gitgide kendilerini yenilmiş ve denetimden çıkmış, yaşamlarını ya da kaderlerini yönlendirmekten aciz biri gibi hissederler. Dış güçleri suçlarlar. Koşulları, başkalarını, hatta yıldızları bile. Düştükleri durumdan onları sorumlu tutarlar.

İlgi Alanı/Etki Alanı

Herkes bir dizi şeyle ilgilenir: Sağlık, çocuklar, iş yerindeki sorunlar, ulusal borç, nükleer savaş. İnsanlar bunları, zihinsel ya da duygusal açıdan kendileri için önem taşımayan şeylerden, bir “İlgi Alanı” yaratarak ayırabilirler.

İlgi alanı içinde yer alanlara bakarken, gayet açık şekilde görülür ki, bazı şeyler gerçekten kişinin denetimi dışındadır. Diğerleri için ise bir şeyler yapılabilinir. Bu ikincileri daha küçük bir etki alanı içine alarak tanımlamak gerekir.

Enerji ve zamanın çoğunun odak noktasının bu iki alandan hangisi olduğuna karar vererek, proaktivite derecesi konusunda çok şey öğrenilebilir. Proaktif insanlar, çabalarını odak noktası olarak etki alanını seçerler. Onlar, bir şeyler yapabilecekleri işlerin üzerinde çalışırlar. Enerjilerinin doğası pozitiftir. Büyüyen ve mükemmelleşen enerjileri, etki alanını da genişletir.

Diğer yandan reaktif insanlar, çabalarına odak noktası olarak ilgi alanını seçerler. Dikkatlerini başkalarının zayıflıklarına, çevredeki sorunlara ve denetleyemedikleri koşullara verirler. Seçtikleri odağın sonuçları suçlayıcı davranışlar, reaktif bir dil ve gitgide artan bir yenilmişlik duygusu olur. O odaktan yayılan negatif enerji, bu kişilerin bir şeyler yapabilecekleri alanları ihmal etmeleriyle birleşince, etki alanı da küçülür.

Kişi İlgi alanı içinde çalışıldığı sürece, oradaki şeylerin kendisini denetlemesine izin verir. Konumu, serveti, işi ya da ilişkileri nedeniyle, bazı durumlarda kişinin etki alanı, İlgi alanından geniş olabilir. Bu durum, insanın kendi kendine yarattığı duygusal bir miyopluğa yol açar. İlgi alanında yoğunlaşmış bir başka bencilce reaktif yaşam tarzıdır bu.

İlgi Alanı, “olsaydı”larla doludur.

-       “Evimin ipotek borçları ödenmiş olsaydı, çok mutlu olurdum.”

-       “Keşke despot olmayan bir patronum olsaydı...”

-       “Keşke daha sabırlı bir kocam olsaydı...”

-       “Daha itaatli çocuklarım olsaydı...”

-       “Diplomam olsaydı...”

-       “Kendime ayırabileceğim daha fazla zamanım olsaydı...”

Etki Alanı ise, “olabilirim”lerle doludur.

-       “Daha sabırlı olabilirim.”

-       “Daha bilge olabilirim.”

-       “Daha sevecen olabilirim.”

 

Bu, karakter odağıdır. Değişim paradigması “dışarıdan içeriye”dir. Kişinin değişmesi için önce dışarıdakinin değişmesi gerekir.

Proaktif yaklaşım içten dışa değişmektir. Farklı olmak ve farklı olarak dışarıdaki etkeni olumlu yönde değiştirmektir. Örneğin; “Daha verimli olabilirim.” “Daha yaratıcı olabilirim.” “Daha fazla yardımcı olabilirim.”

Bazen yapabilecek en proaktif şey; mutlu olmak ve içtenlikle gülümsemektir. Mutluluk, mutsuzluk gibi proaktif bir seçimdir. Etki alanı içine hiçbir zaman girmeyecek şeyler vardır; iklim koşulları gibi. Ama proaktif insanlar kendi fiziksel ya da toplumsal havasını birlikte taşıyabilirler. Mutlu olabilir ve o anda denetleyemeyeceği şeyleri de kabul edebilirler. Bir yandan da değiştirebilecekleri şeyler üzerinde odaklanırlar.

Kişinin davranışlarını ilkeler yönetir. Bunlarla uyum içinde yaşamak olumlu neticeler doğurur; bu ilkeleri çiğnemek ise olumsuz sonuçlara neden olur. Kişi herhangi bir duruma vereceğimiz tepkiyi seçmekte özgürdür. Ancak bunu yaparken tepkiyi izleyecek sonucu da kabul etmiş olur. “Bir değneği ucundan tutup kaldırdığımızda, diğer ucunu da kaldırmış oluruz.”

Kuşkusuz, her insanın yaşamında, sonradan yanlış değneği kaldırdığını düşündüğü anlar olmuştur. Kişinin seçimleri, yaşamında istenmeyen bazı neticelere yol açmıştır. O seçimi tekrar yapma fırsatı olsa, başka türlü davranılabilirdi. Bu tür seçimlere hata denir. Bunlar, üzerinde daha derin düşünülmesi gereken ikincil şeylerdir.

Ancak, bir hatayı kabul etmemek, düzeltmemek ve bundan ders alamamak da başka türlü bir hatadır. Bu, genellikle insanın kendini aldatmasına, haklı bulmasına, çoğu zaman da kendisine ve başkalarına akılcı açıklamalarda bulunmasına (akılcı yalanlar) neden olur.

Kişiyi en çok yaralayan başkalarının hataları, hatta kendi hataları değil, bütün bunlara verdiği karşılıktır. Kendini sokan zehirli bir yılanın peşinden koşmak, yalnızca zehrin bütün sinir sistemine yayılmasını sağlar. Zehri vücuttan atmak için hemen önlemler almak, çok daha iyidir.

Öz bilinç ve vicdan gibi doğuştan gelen insana özgü yetiler sayesinde zaafların, düzeltilebilecek yanların, geliştirilebilecek yeteneklerin, değiştirilmesi ya da yaşamdan atılması gereken yanların farkına varılır.

Otuz gün boyunca proaktivite ilkesini denemek için,

·      Yalnızca Etki Alanınızın içinde çalışın,

·      Önemsiz sözler verin ve bunları yerine getirin,

·      Yol gösterici olun, yargıç değil,

·      Örnek olun, eleştirmen değil,

·      Çözümün parçası olun, sorunun değil.

Başarılı insan olumlu düşünmeyi uygular

-       Kişinin tutumun konumunu belirler.

-       Olumsuz düşünce, kritik karar anlarında bulutların oluşmasına neden olur

-       Olumsuz düşünce bulaşıcıdır

-       Hiçbir şey göründüğü kadar zor değildir, her şey beklenenden daha ödüllendiricidir, yolunda gidebilecek bir şey varsa mutlaka en uygun zamanda yolunda gider

-       Gelecekten umut olmayan yerde şimdiki zamanın gücünden bahsedilemez.

-       Olumsuz düşünme kişinin potansiyelini engeller

-       Olumlu düşünme; koşullara, mizaca veya zekâya bağlı olmaksızın herkes tarafından öğrenilebilir.

Tutumdan önce davranış gelir

-       Olmak istediğiniz kişiye yaraşır şekilde yürüyün, konuşun, davranın ve düşünün

-       Başarılı olumlu düşünceleri aklınızdan çıkarmayın

-       Etrafınıza mutluluk, güven ve amaç saçın

-       Karşılaştığınız her insana, dünyada en önemli insan oymuş gibi davranın

-       Herkesin en iyi yönünü arayın

-       İyi değilse sağlığınızdan bahsetmeyin

-       Yeni fikirlerin en iyilerini bulabilmek için her yöne bakın

-       Pireyi deve yapmayın

Olumlu düşünmenin meyvesi olumlu yaşamdır

-       Olumlu düşünen kendine güvenir

-       Kendine güvenme, girişimciliği artırır, olumlu için ısrar eder

-       Umutsuz insanlar yaratıcı olamaz

-       Lider umutla uğraşandır

-       Olumlu tutumlar kapıları açar

-       Olumlu düşündüğümüzde sonuçlar üretebiliriz

Olumlu düşünme için alıştırmalar:

-       Bir başkası tarafından söylenmiş bir olumlu sözü 7x10luk bir kağıda yazıp yanınızda taşıyın

-       Genelde hakkında olumsuz düşündüğünüz bir insan seçip olumlu yanlarını arayın

-       Haftada bir günü olumlu gün ilan edin

-       Haftada bir kez başkasına bir şey verebilmek için yollar arayın

Başarılı insan başarısızlığın hakkından gelmeyi bilir:

-       Başaramamaktan korkmaz

-       Eleştirilmekten korkmaz

-       Risk almaktan çekinmez

-       Kendine olan güvenini yitirme korkusu taşımaz

Başarısızlığın üstesinden gelebilme formülü

-       Başarısızlık nihai değildir, onu ancak kişi kendisi nihai kılabilir

-       Başarısızlığa öğrenme fırsatı olarak bakmak

-       Zaafların farkında olmak

-       Çabalarda yeni ayarlamalara yer vermek

-       Oyuna tekrar girmek

Cesaretsizlik tohumları

-       Bencillik

-       Fırsatı kaçırmış olma inancı

-       Başarının hemen olması gerektiği

-       Hedef ve plan eksikliği

Satıcıların;

-       %48’i bir kez deneyip vazgeçer

-       %25’i iki kez deneyip vazgeçer

-       %15’i üç kez deneyip vazgeçer 

-       %12’si üç deneme yapıp denemelerini sürdürürler

Cesaretsizliği yenebilmek için:

-       Olumlu yönde harekete geçmek

-       Olumlu düşünmeye başlamak

-       Olumlu örnekleri incelemek

-       Olumlu ısrarcılık geliştirmek

Sabrın gelişmesine yardımcı olan 7 özellik

1.   Belirlenmiş amaç

2.   Arzu

3.   Belirli hedefler

4.   Doğru bilgiler

5.   İşbirliği 

6.   Güçlü istek 

7.   Alışkanlık

Son başarısızlığı belirleyip şu soruları sorup dersler çıkarın

1.      Asıl nedeni nedir?

2.      Gelecek sefer için ne yapmalıyım?

3.      Burada kişisel zaaflarım nelerdir?

4.      Oyuna tekrar girmek için ne yapmalıyım?

5.      Geçmişteki başarısızlığınızdan beklenmedik fırsatları bulup çıkarın

6.      Üç tanıdık başarılı insanı seçin onlarla vakit geçirin

7.      Hayran olduğunuz insanların biyografilerini okuyun

8.      Kendi kişisel ısrarcılık yönteminizi geliştirin

Başarılı insan görüş sahibidir

-       Bazı şeylerin olmasına sebep olan insanlar görüş sahibi olanlardır

-       Görüş büyüdükçe verdiği güçte artar

-       Görüş yaşamı zevkli kılar

-       Yapılan işe değer katar

-       Geleceği önceden haber verir

Başarının önündeki engeller

1.      Kişinin geçmişi, görüşünü sınırlayabilir

2.      Mevcut baskılar  

3.      Sorunlar

4.      Bakış açısından yoksun olmak

5.      Mevcut durum

Başarıya ulaşmak için;

-       Başarıyı tanımlayın

-       Şu anki yaşamınızı inceleyin

-       Tek ve büyük bir görüş için ufakları elden çıkarın

-       Kişisel büyümenizi görüşünüze uydurun

-       Kendinizi başarılı insanlarla karşı karşıya getirin

-       Görüşünüze olan inancı sık sık dile getirin

-       İtirazlar bekleyin

-       Olumsuz düşünenleri yakın arkadaşınız olmaktan çıkarın

-       Görüşünüze erişebilmek için muhtemel her sokağa girin

-       Normal beklentileri aşın

-       Benzer görüşü olanlara yardım edin

 

Başarılı insan hedefler belirler,

Hedefler;

-       Güdülendirir

-       Amaç sağlar

-       Yapılan işe değer katar

-       Öncelikleri korur

-       Gücü kanalize eder ve artırır

-       Şimdiki zamanda yaşama gücü verir

-       İletişime yardımcı olur

-       Bir kurum içindeki istekliliği artırır

-       İlerlemeyi ölçmede yardımcı olur

-       Geleceğe yönelik planlar yapmaya zorlar

-       Faaliyetten çok sonuca önem vermeyi sağlar

Hedef belirlemeye başlamanın yolu

1.   Görüşü ve başlama noktasını tanımlamak

2.   Amacı anlatmak ve açık bir ifade geliştirmek

3.   Amacı anımsanabilir hedeflere dönüştürmek

Hedef belirlenebilecek alanlar

-       Kişisel gelişim

-       Fiziksel yapı

-       Ruhsal durum

-       Profesyonel başarı

-       İlişkiler

-       Ailevi hususlar

-       Mali durum

 
Hedefler;

-       Hayat boyu sürecek hedefler

-       Uzun vadeli hedefler

-       Orta -kısa –anlık hedefler

BAŞARILI BİR STRATEJİ İÇİN ANAHTAR ÖNERİLER

  • Sürati bir yaşam görüşü haline getirmek.
  • Her şeyi her şeyle bağlı hale getirmek.
  • Tüm hizmetleri bir ürün haline getirmek.
  • Her ürünün hizmet içeriğini artırmak.
  • Her an her şeyi yapabilir hale gelmek.
  • Hizmet ve ürünleri online olarak sunmak.
  • Sunumu interaktif hale getirmek.
  • Her sunumunuzu butik haline getirmek.
  • Müşterilerinizin ihtiyaçlarını, onlardan önce kavramak.
  • Her alım satımı bir bilgi alışverişi haline getirmek.
  • Azalan verimler kanununu unutmak.
  • Şirketi aktiflerine bakarak değil, büyüme oranlarına bakarak değerlendirmek.

BAŞARILI İNSANLARI MODELLEME

Her sonucun bir yapısı vardır. Her sonuç, birtakım duygu, düşünce ve davranışların belli şekilde bir araya gelmesiyle oluşur. Dolayısıyla üretilen bir sonucu tekrarlamak ya da başka birisinin elde ettiği sonucun aynısını elde etmek için o sonucu oluşturan yapıyı aynen tekrarlamak gerekir.

Herhangi birisinin başarıyla yaptığı bir işi ya da durumu bu yolla modellenebilir ve kullanılabilir.      O kişinin modelini aşağıdaki unsurlar yönünden çıkartılabilir:

§  Zihinsel boyutları; o durumu gerçekleştirdiği çevre ve za­man özellikleri; o durumda ne/neler yaptığı; bunları han­gi yeti ve stratejilerle yaptığı; o durumun, onun değer ve ilkeleriyle ilişkisi, onu neden yaptığını; kendini kim ola­rak gördüğü, kimliğini ya da misyonunu nasıl ifade etti­ği ve başka kişiler, nesneler ve sistemlerle nasıl ilişkileri olduğu;

§  O durumda kullandığı meta-programları;

§  Bakış açılarını kullanışı;

§  Dil kalıplarını kullanışı;

§  Düşünsel stratejisi...

Başarılı İnsanların Hayata Bakış Açıları

 

Başarılı insanlar incelendiğinde 3 önemli husus ortaya çıkıyor.

1.   Hemen hepsinin farkında olarak ya da olmayarak bazı sistemler kullandığı görülüyor.

2.   Ve hemen hepsinin kullandıkları sistemlerin çok benzer olduğu ve bu sistemleri çok benzer temeller ve bakış açıları üzerine kurdukları görülüyor.

3.   Ayrıca bu sistemleri kullandıklarında diğer insanların da aynı başarılara ulaşabildiği görülüyor.

BAŞARILI İNSANLARIN TUTUMLARI

Başarılı insanlar doğuştan ya da sonradan böyle olabilirler. Diğer beceriler gibi başarılı öğrenme stratejileri de sonradan öğrenilebilen becerilerdir. Burada sıralanan tutumlar veya nitelikler beceri gelişiminden önce gelir ve başarılı öğrenmeyi garantiler,

  • Hayranlık, merak, "Nasıl olabilir?" sorusunu sormak
  • Çılgın deneyimler yaşamak
  • Esneklik, girişkenlik, risk alma yeteneğine sahip olmak
  • Yaşamı bir meydan okuma ve fırsat olarak değerlendirmek
  • Hedefler yönünde ilerlemek
  • Sonuca ulaşmak ve uzmanlık kazanmak için yanıp tutuşmak
  • Kendine karşı dürüst olmak
  • Sürekli olarak kendini eğitmek
  • Öğrenme müptelası olmak
  • Zevk almak

 

Hayranlık, merak, "Nasıl olabilir?" sorusunu sormak: Öğrenmenin anahtar unsuru meraktır. "Nasıl olabilir?" sorusu, bu merakı ortaya çıkarmak için sorulması gereken sorudur.

Çılgın deneyimler yaşamak: Araştırmak ve keşfetmek için doyumsuz bir iştah duymak. Oyun oynamak ve deney yapmak için büyük bir arzu hissetmek.

Esneklik, girişkenlik, risk alma yeteneğine sahip olmak: İlgili herkes açısından güvenli ve çevreye uyumlu olması şartıyla yeni şeyleri deneme isteği. Yaratıcılığı desteklemek için risk alabilme yeteneğinin geliştirilmesi gerekir.

Yaşamı bir meydan okuma ve fırsat olarak değerlendirmek: Problem - meydan okuma, hata - öğrenme deneyimi, soruna yönelik düşünme - çözüme yönelik düşünme arasındaki farklılıklar buradadır.

Hedefler yönünde ilerlemek: İyi öğrencilerin amaçları nettir. Bunun sonucunda kendiliğinden motive edici bir öğrenme ortamı yaratılır. Her dakika, öğrenme fırsatından başka bir şey değildir.

Sonuca ulaşmak ve uzmanlık kazanmak için yanıp tutuşmak: Öğrenmenin amacı başkalarını küçük düşüren karşılaştırma yapmak değil, bir deneyimden sonuç almak ve performansta uzmanlaşmaktır.

BAŞARININ OLMAYAN ROTASI

ANA NOKTALAR

1.   İş yaşamı sorunlu

2.   Sorunlar yaygın

3.   Sorunlar şiddetli

4.   Değişen iş yaşamı koşullarında artık başarının belli bir rotası yok

5.   İş yaşamı, yaşam kalitemizi etkiliyor hem de çok kötü bir şekilde

Başarı konusunda kısa reçetelere karşı yoğun bir talep var, başarı pasif bir öğrenim süreci değil aktif bir eylem sürecidir kimse kimseye başarılı olmayı öğretemez. Kişi kendi öğrenir ve gerçekleştirir.

 

İHTİYAÇLARIN DEĞİŞİMİ

 

50 Yıl Önce

50 Yıl Sonra

Temel Fizyolojik İhtiyaçlar

35%

5%

Güven ihtiyacı

45%

15%

Ait olma, sosyal ihtiyaçlar

10%

20%

Sevgi ihtiyacı

7%

30%

Öz gelişim İhtiyacı

3%

20%

 

 

 

 

 

 

 

PROFESYONELLİK ŞARTNAMESİ

Profesyonel

Profesyonel Olmayan

Sorunların üzerine gider

Olmayan sorunların etrafında dolaşır

İşine sarılır

İşi elinin ucu ile tutar

Mesai saatlerini aşsa da işlerini neticelendirir

Mesai bittimi işim bitti der

İş tanımından daha geniş bir sorumluluk hissi taşır

Ben burada sadece çalışıyorum der

İş tanımının dışına taşsa işin gereğini yapar

Benim görevim değil der

İşlerini yerine getirmek için gerekli yetkiyi ne yapıp edip elde eder

Sorumluluk çok yetkim yok der

Yapabileceği işleri ben bu işleri yaparım diye üstlenir

İstediğim koşullar sağlanmazsa giderim

Kısıtları, engelleri aşmaya çalışır, yapıcıdır

Bu şirket adam olmaz deyip sızlanır

Orta yetenekteki profesyonel ile birlikte de işleri başarıya ulaştırır

İyi adam yok ki diye sızlanır

Üstlerini yönetmesini becerir

Adam her işe karışıyor diye sızlanır

Bu işi yapmanın daha iyi bir yolu olmalı

Biz bu işleri eskiden beri böyle yapardık der

Araştırıp bulalım der

Hiç kimsenin bir şey bildiği yok der

Hata yapınca benim hatam oldu der

Benim suçum değil der

Dinler

Konuşma sırasının gelmesini bekler

Kaybetmekten hemen hemen hiç korkmaz

Kaybetmekten gizli gizli korkar

Kendisine zaman ayırmak için sıkı çalışır

Gereksiz işlerle uğraştığı için neticeye ulaşamaz

Söz verir

Vaat eder

Olmam gerektiği kadar iyi değilim der

Hiç olmazsa falanca kadar kötü değilim der

İzah eder

Lafı geveler

KONTROL ODAĞI

Kontrol odağı kavramı, sosyal öğrenme kuramı çerçevesinde yapılandırılmış ve bir kişilik özelliği olarak tanımlanarak ilk kez Rotter (1966) tarafından kullanılmıştır. Kontrol odağı inancı, bireylerin yaşadıkları pekiştirmelerin, yani elde ettikleri sonuçların veya ödüllerin, ya da başarı veya başarısızlık durumlarının, nelere atfedildiği ile ilişkilidir. Bu atıflar, kendileri dışındaki şans, kader ve güçlü diğer insanlar gibi faktörlere yapılabileceği gibi, kendi davranışlarının bir sonucuna da bağlanabilmektedir. Kontrol odağı kısaca, bireyin yaşadığı olayları nelerin kontrol ettiğine dair inancıdır.

Bazı insanların kişisel kontrol duygusu yüksek iken, bazı insanlar davranışları ile başlarına gelen olaylar arasında bağlantı kurmazlar. Rotter (1966) tarafından geliştirilen teoriye göre insanlar, başlarına gelen iyi ve kötü olayların sebeplerini algılama bakımından farklılaşırlar. Kontrol odağı inancındaki bu farklılık, insanların hem kendileriyle ilgili hem de başkalarının yaşadığı durumları algılama ve değerlendirmelerinde de farklılaşmaya neden olur.

Bir anlamda kontrol odağı inancı, çevresel koşulların bireyin başarılarına, başarısızlıklarına veya diğer yaşadıklarına belirli bir açıklama getiremediği durumlarda, bunları açıklamak için kronik bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.

Dış Kontrol Odağı

Rotter, bir pekiştirmenin ya da sonucun, birey tarafından kendi davranışlarına bağlı olmadan sonuçlandığı şeklinde algılanması durumunda, bunun tipik olarak “şans, kader ve kısmet” in sonuçları olarak benimsendiğini belirtmektedir. Bunun dışında birey, olayların nedeni olarak, kendisini çevreleyen büyük ve karmaşık güçleri de görebilir. Davranışlarının ya da başlarına gelen olayların kendileri tarafından değil de daha çok dış güçler tarafından belirlendiğine inanan bireyler, bu inançlarının derecesine göre dış kontrollü olarak tanımlanmaktadır.

İç Kontrol Odağı

Olay ve durumları kendi davranışına ya da göreceli olarak kalıcı özelliklerine bağlı olarak algılayan kişinin sahip olduğu kontrol odağı inancı, iç kontrol olarak tanımlanmaktadır. İç kontrol odağına sahip bireyler, gelecekteki davranışlarını belirlemede kendilerine katkı sağlayacağına inandıkları çevresel uyarıcı ya da değişimlere dış kontrol odağına sahip bireylerden daha fazla duyarlılık gösterirler; çevresel koşulları değiştirme konusunda daha fazla adım atarlar ve yeteneklerine veya başarı ya da başarısızlıklarına daha fazla önem verirler. İç kontrol odağına sahip bireyler, yaşamlarının herhangi bir boyutuyla ilgili olarak mutsuz olduklarında, bunu kendi çabalarıyla değiştirebileceklerine inanırken, dış kontrol odağına sahip bireyler, yaşamlarını yönlendirme konusunda çaresizlik yaşama eğilimindedirler ve yaşamlarındaki bazı ödüllerin kendi çabalarından kaynaklanmadığına, yalnızca doğru zamanda doğru yerde olmanın getirdiği bir rastlantı olduğuna inanırlar.

Birçok araştırma sonucunda, iç kontrol odaklı bireylerin duygularını ifade etmede, dış kontrol odaklı bireylere göre daha az zorlandıkları, kendilerine daha çok güvendikleri ve daha az oranda başkaları tarafından onaylanma gereksinimi duydukları ve psikolojik-fiziksel sağlıklarına daha fazla dikkat ettikleri görülmüştür. Dış kontrol odaklı bireylerin, olumsuz olayların gerçekleşmesini engelleyemeyecekleri düşüncesiyle, iç kontrol odaklı bireylere oranla daha fazla kaygı, stres ve depresyon yaşadıkları görülmüştür.

İç ve dış kontrol odağı inancını kişilik özelliği olarak ele alıp inceleyen birçok araştırma, iç kontrol odağı yöneliminin kişilikteki etkilerinin, dış kontrol odağı yönelimli olmaya oranla daha olumlu sonuçları olduğunu göstermektedir. Dış kontrol inancı ise daha çok, düşük benlik saygısı, depresyon, baş ağrıları, diğer psiko-fizyolojik semptomlar ve psikopatoloji ile ilişkilidir.

İç kontrol inancına sahip bireyler, amaçlarına ulaşma ihtimali ile gösterdikleri çaba ve tecrübelerinden ders çıkarma yeteneği arasında doğru ilişki olduğuna inanırlar ve kendileri için zor hedefler koyarlar. Buna karşılık, dış kontrol odaklı bireyler de gösterdikleri çaba ile bu çabanın sonucunda elde ettikleri netice arasında bir bağlantı olduğuna inanmazlar. Başlarına gelen önemli olayların belirleyicisi olarak şans faktörünü görürler.

İki farklı kontrol odağı inancı arasındaki bir diğer farklılık ise başarı ve başarısızlık durumlarına yaptıkları nedensel yüklemelerdir. İç kontrol odaklılar olayların sorumluluklarını alıp, başarı veya başarısızlıkta neden olarak kendilerini görürler. Dış kontrol odaklılar ise, başarı ve başarısızlık durumlarını hep kendileri dışındaki faktörler ile ilişkilendirme yaparak, başarısızlıklarda diğerlerini suçlarlar ve dış faktörleri sorumlu tutarlar.

 

İç ve dış kontrol odağına sahip bireylerin iş ortamındaki davranışlarıyla ilgili en belirgin farklılıkların iş doyumu, işe bağlılık, motivasyon ve stres konularında ortaya çıkmaktadır. Birçok araştırma sonucunda, başarılı performansın nedenlerini kendisine yükleyen, yeterlilik ve yeteneklerine güvenen, sorunları çözmek için karar alabilen ve gerekli adımları atabilen çalışanların, yani iç kontrol odaklı bireylerin, daha fazla iş doyumu, işe bağlılık ve motivasyon yaşadıkları görülmüştür.

Buna karşılık dış kontrol odaklı bireylerin de, çevre üzerinde kontrollerinin olmadığına inanmalarından dolayı daha pasif, kendilerine ve başkalarına daha az güvenen kişiler oldukları söylenebilir. Elde edilen bu sonuçlar, iç kontrol odaklı olmanın olumlu bir kişilik özelliği olduğu kanısını kuvvetle vurgulamakta ve iç kontrol odağı eğiliminin çalışma ortamında nezaket ve yardım etme davranışlarını ortaya çıkarabileceğini göstermektedir.