Beklemek ve hiçbir şey yapmamak neden eziyet gibi gelir?
Penaltı vuruşu yapan futbolcular, penaltıların üçte birinde kalenin ortasını hedefler, üçte birinde kalenin solunu, üçte birinde de kalenin sağını. Kaleciler ne yapar? Penaltıların % 50'sinde sola ve yine % 50'sinde sağa atlarlar. Her halükarda pek nadiren ortada durmaya devam ederler -topların üçte biri oraya gelmesine rağmen. Neden? Çünkü yanlış tarafa atlamak, sersem gibi ortada dikilip topun soldan ya da sağdan geçip gidişini seyretmekten daha iyi görünmesinden öte, daha az utanç verici hissedilir. Bu aşırı harekettir: Hiçbir işe yaramadığı durumda bile harekete geçmek.
Aşırı hareketin tuzağına düşenler sadece kaleciler de değil. Bir gece kulübünün kapısının önünde bir grup genç birbirlerine bağırıp çağırıyor, el kol hareketleri yapıyorlar. Durum tam bir kavgaya dönüşmek üzere. Genç polis memurları, yanlarında kıdemli meslektaşlarıyla olayı uzaktan izliyor ve ancak biri yaralandığında duruma müdahale ediyorlar. Kıdemli memurlar olmasa, durum farklı gelişir: Fazlasıyla gayretli genç polis memurları aşırı hareketliliğe yenik düşer, yani hemen müdahale ederler. İngiltere'de gerçekleştirilen bu araştırma, (genç) polislerin zamanından önce araya girdiği durumlara kıyasla polislerin uzun süre beklediği olaylarda daha az yaralı olduğunu ortaya koydu.
Aşırı hareket, bir durum yeni ya da belirsiz olduğunda özellikle etkili oluyor. Birçok yatırımcı gece kulübünün önündeki tecrübesiz polislerin yaşadığını yaşıyor: Borsadaki hareketliliği henüz doğru değerlendiremiyor ve bir tür hiperaktiviteye kapılıyorlar. Bunun elbette faydası yok. Warren Buffet bunu şöyle ifade ediyor: "Yatırımda aktivite başarıyla ilintili değildir."
Aşırı hareket en eğitimli çevrelerde bile yaşanıyor. Doktorun karşısındaki hasta belirsizlik tablosu gösteriyor. Müdahale etmeli mi etmemeli mi, yani bir ilaç yazmalı mı yoksa beklemeli mi seçimiyle karşı karşıya geldiğinde, doktor harekete geçme seçeneğine meyilli olacaktır. Doktoru, bunu maddi çıkarlar uğruna yapmakla suçlamamız gerekmez bile - onu buna iten aşırı harekettir.
Aşırı hareket neden var? Avcı ve toplayıcı çevrede, ki bizler bunun için en uygun şekle sokulmuşuzdur, hareket durup düşünmekten daha başarılı sonuç verir. Çarçabuk tepki vermek geçmişte hayatta kalmak için önemliydi. Düşünüp taşınmak ölümcül olabiliyordu. Atalarımız ormanın kenarında kılıç dişli kaplana benzer bir siluet belirdiğini gördüklerinde hayvanların biyolojik sınıflandırılmaları üzerine akıl yormak üzere Rodin'in "düşünen adam" heykeli misali bir kayanın üzerine oturmuyordu. Kirişi kırıyorlardı, hem de mümkün olduğu kadar çabuk. Biz hızlı tepki veren bu insanların torunlarıyız; onlar fazladan bir kere daha kaçmayı yeğlerdi. Ancak bugünkü dünyamız farklı -harekettense akıl yormayı ödüllendiriyor. Bu değişim bize zor geliyor.
Bekleyerek tam doğru kararı verdiğinizde -ister şirketin, ister devletin, ister insanlığın hayrına-kimse sizin için tören düzenlemez, madalya vermez, üzerinde adınız yazan bir heykel dikmez. Ama kararlılık sergiler, hızlı harekete geçerseniz ve durum düzelirse (tamamen tesadüf olsa bile) köy meydanında onurlandırılmanız ya da en azından yılın çalışanı unvanını alma şansınız fena değildir. Toplum düşüncesizce harekete geçmeyi mantıklı bir beklemeye tercih eder.
Sonuç: Belirsiz durumlarda bir şey yapma dürtüsünü hissederiz; herhangi bir şey -bir işe yarasa da yaramasa da... Sonrasında herhangi bir şey düzelmese bile kendimizi daha iyi hissederiz. Genellikle tam tersi olur. Özetle, fazlasıyla çabuk ve sık harekete geçme eğilimdeyizdir. Bu sebepten durum belirsiz olduğunda durumu daha iyi değerlendirebilene dek bir şey yapmayın, hiçbir şey yapmayın. Kendinizi zapt edin. "İnsanlığın en büyük talihsizliği odasında sakin sakin duramamasıdır" diye yazmıştı Pascal. Bunu evinin çalışma odasında yazdı.