Eğer sıradan bir insansanız, şu anda aklınızda çok fazla şeyi taşıyor olma ihtimaliniz yüksektir. Bu durum, içinde yaşadığınız dünyanın bir sonucudur - insanlar, başa çıkabileceklerinden daha fazla kaynak gerektiren işleri üstleniyorlar.
Küreselleşme çağında, işin doğasındaki değişiklikler nedeniyle, artık işlerin açık ve net sınırları tanımlanamıyor. Şirketler sürekli bir evrimin içinde oldukları için, çalışanlar da bu evrimleşmeye ayak uydurmak zorunda kalıyorlar. Ebeveynlerimiz, aynı işte kırk ya da elli yıl çalıştığı halde, bugünün insanları daha ziyade serbest çalışan yapısında, işlerinde ya da kariyerlerinde sürekli gelişimi sağlayabilmek için, yaşamları boyunca pek çok iş deği sürebiliyorlar.
İşinizin haricinde, büyük ihtimalle başarmaya ya da tamamlamaya çalıştığınız kişisel iş ya da projeleriniz de bulunuyor. İyi ebeveynler olmak isteriz, iyi evlatlar, iyi kardeşler, iyi arkadaşlar ve iyi komşular... Ve bu rollerimizi layıkıyle sergileyebilmek için de çok çabalarız.
Kendinize ve başkalarına verdiğiniz sözler, zihninizdeki kalabalığın en önemli nedenidir. Ve bu sözler doğru yönetilemezse ya da yerine getirilemezse, yaşanılan stresin büyük bir kısmından sorumlu olurlar.
Büyük ihtimalle, farkında olduğunuzdan daha fazla taahhüt içine girmiş bulunabilirsiniz. E-postaları cevaplamaktan, çöpü dışarı çıkarmaya ve önemli bir prezantasyon hazırlamaktan, yaşlı bir akrabayı ziyaret etmeye kadar her şey her an aklınızdadır. Bunlardan herhangi birini yapmadığınızda ya da yarım bıraktığınızda, aklınızda kalmaya devam eder ve stresinizi arttırır. Neden? Temel olarak üç sebepten:
-
İstenilen sonucun ne olduğunu tam olarak netleştirmediniz,
-
Bir sonraki adımın ne olacağına karar vermediniz,
-
Güvenebileceğiniz bir sisteme, istenilen sonuçların ve sonraki adımların ne olması gerektiği ile ilgili hatırlatıcılar koymadınız.
Yerine getirilmeyen sözler, yapılmayan ya da bitirilmeyen işler, her gün hissedilen stresin ve baskının nedenini oluşturmaktadır.