Çoğu başarının kökeninde akıldışı düşünmek yatar.
Çetinmiş gibi görünen sorunları çözmeye çalışırken akıldışı olana uzak durmayın. İş bir sanat türüdür ve ilerleme sağlamak sınırların ötesine bir yolculuğu gerektirir.
ABD'nin Beyaz Saray'ı ve Wall Street'i bir arada dünyanın en iyi beyinlerini işe alacak finansal güce sahiptir. Ama bunlar bile, tüm akılcı düşünme yetileriyle, 2008-2009 ekonomik durgunluğunu önleyemediler. "Teşvik paketleri" çözümü iki yıl önce insana akıldışı gelebilirdi.
Gelecekteki yönü oluştururken akılcılık bir demiryolu hattı kadar kısıtlıdır. "Orada, ortak bir yönelimle düşünen ve kendilerine öğretilmiş olanı ezberleyen 5 milyar insan var. Mantıksız olun. Zamanın yarısında insanlar size gülecekler, diğer yarısındaysa siz ilginç bir şey başlatacaksınız." Sir James Dyson ilk kez siklon sistemli toz torbasız elektrik süpürgesi icat etmeye kalkıştığında, görünüşte akıldışı bu iş için pek az destek buldu (özellikle büyük bankalardan). Aynı şey, ilk ucuz havayollarından biri olan Southwest Airlines'a öncülük eden Herb Kelleher'in de başına geldi. Herkes onun Çatlak (onun hakkında yazılan bir kitabın adı) olduğunu düşünüyordu. Ama o çok başarılı oldu. Akılcılığın sınırları tarihte çok gerilere gider. Örneğin, beş yüz yıldan çok az bir süre öncesine kadar Kraliçe I. Elizabeth şöyle söylemekle ünlüydü: "Ayda bir kez banyo yapıyorum, ihtiyacım olmasa bile." Bu, onun (İngiltere'nin en üst düzey insanı) kişisel hijyen konusunda nasıl düşündüğünü gösteriyordu. 1874 yılında, Alexander Graham Bell icat ettiği telefonu Kraliçe Victoria'ya gösterdi. Kraliçe Victoria'nın yorumu "Bir insanın bu acayip aleti kullanmak isteyebileceğini düşünemiyorum" oldu. Onun mantığı buydu; telefonun geliştirilmesi ve kullanımı için hiçbir gereksinim görmüyordu.
Akıldışı Ama Öngörülebilir (Optimist Yayınları, 2010) adlı kitabında Dan Ariely insanların akıldışı davranışlarının—örneğin, satın alma kararlarını verirken—birçok örneğini sıralıyor. Diğer uzmanlar da insanların akılcı olmaktan ziyade akıldışı olduklarını iddia ediyorlar. Dahası akıldışılığın yaratıcı süreci harekete geçirdiğini ve ilerlemeye yol açtığını öne sürüyorlar.
Akılcılık sağduyuyla birlikte tuhaf bir kavramdır. Kendimize atfeder, başkalarını ise sahip olmadıkları için eleştiririz. Kendi yaptığımız her şeyin akılcı ve makul, başkalarının yaptıklarının ise (özellikle de politikacıların ve sıklıkla üst düzey yöneticilerin) akıldışı ve saçma olduğuna inanma eğilimindeyizdir. Bu, kendi içinde akıldışıdır. Bizim için akılcı olan çoğu zaman başkaları için akıldışıdır.
Mutlak sağduyu veya akılcılık diye bir şey yoktur. Eğer olsaydı buna "mantık" denirdi. Mantık kanıtlanabilir bir sonuca götüren, bilimsel doğrulamayla desteklenen bir süreçtir. Bariz kanıta dayanır.
Yaratıcılık, mantıktan, sağduyudan ve akılcılıktan tamamen ayrılmıştır. O nedenle, herhangi bir uğraşta ilerleme kaydetmek için akıldışılıkla deney yapmak gereklidir. Klasik bir vaka, yapışkanlı not kâğıtlarının 3M tarafından icadıdır. Bunlar akılcı düşüncenin değil, kötü sonuçlanan bir bilimsel deneyin akıldışı sonucunun ürünüydü.
Onun için akıldışı olmak ve farklı düşünce süreçleriyle deney yapmak akılcıdır. Bir demokraside farklı düşünme özgürlüğüne (ve kişinin kendisini buna göre ifade etmesine) büyük değer verilir.
Akıldışı (hatta sağ duyusuz) olmanın engin yaratıcılığa önayak olduğuna dair birçok tarihsel kanıt vardır. Yazarken, Çaykovski'nin 1 No.lu Piyano Konçertosu'nu dinliyorum. 1874 yılında, Peter Çaykovski akıl hocası Nikolai Rubinstein'ın taslak bestesiyle ilgili görüşünü almak istediğinde, ünlü Moskovalı piyanist şu yorumu yaptı: "Konçerton değersiz, çalınmaz, sıradan, hantal, düzeltilmesi imkânsız, önemsiz ve bayağı." Rubinstein herhangi bir konser piyanistinin bu besteyi çalmasını beklemenin saçma olduğunu düşündü. Çaykovski arkadaşıyla ilişkisini kesti ve bestenin tek bir notasını bile değiştirmemeye karar verdi. Ve ilk konseri vermesi için bir başka piyanisti, Hans von Bülow'u ikna etti. Rubinstein daha sonraları akılcı yargısının hatalı olduğunu kabul etti ve akabinde eserin hayranı oldu. Bugün bu konçerto repertuvardaki en popüler eserdir.
Akıldışılıkla deney yapmak çok fazla düşünüp taşınmaya, hatta daha iyi kararlar almaya gebedir. Akıldışılıkla deney yapmak basitçe, verili gerçeklikle ters düşer biçimde düşünmeye başlamanızı gerektirir. Algılamalarınıza, yorumlarınıza, duygularınıza ve inançlarınıza—özellikle geleneksel olanlarına—meydan okumak zorunda olduğunuz anlamına gelir. Bu ayrıca başkalarınınkilere de meydan okumanız demektir.
O nedenle, en iyi kuruluşlar iş arkadaşlarına zarar vermeyi hedeflemediği sürece fikir muhalefetini teşvik ederler. Meydan okunması gereken şahıs değil "sağduyudur". Daha önce sözü edildiği gibi, Abraham Lincoln ve daha sonra da Barack Obama bunu "bir rakipler ekibi yaratmak" olarak tarif etti. "Gelenek" çoğunluğun kabul ettiği akılcılıkların somutlaşmasıyken, "geleneksel olmayan" normal düşünmenin sınırlarının ötesine geçer. Örnekler pek çoktur. Nitekim Apple Bilgisayarları zamanın en büyük bilgisayar imalatçısı olan kılı kırk yaracak derecede akılcı IBM tarafından icat edilmemiştir. Google, Windows yazılımının olağanüstü başarılı geliştiricisi Microsoft tarafından bulunmamıştır. Amazon.com, Borders veya Barnes & Noble gibi büyük bir kitabevi zinciri tarafından icat edilmemiştir. Şirketler stratejik akılcılığı daha fazla uygulamaya çalıştıkça daha fazla büyürler ama bu yaratıcılığın ve mantıksızmış gibi görünen insanların inovasyonlan pahasına olabilir.
Tamamen akılcı olduğunuz takdirde, tamamıyla öngörülebilir olma riskini taşırsınız ki, bu da aranan bir şey olmayacaktır. İlerleme, insanlar öngörülemez biçimde ve akıldışı hareket ettiklerinde ortaya çıkar.
Uygulamalar:
Kendinize meydan okuyun: "Burada uygulayabileceğim farklı bir düşünme tarzı var mı?"
Çözümler bulurken akıldışı olma fikriyle deney yapın.
Sorunların sebeplerine meydan okuyun ve çözüm bulmak için bir dizi alternatif fikir bulun.