Bilgi yönetimi genellikle, örgütsel belleği kodlama aracı olarak yüceltilmektedir. Bilgi yönetimi, en basit biçimiyle, insanlar bildikleri şeyleri kendileriyle birlikle "kapıdan dışarı" çıkarmadan önce, onları belgelendirme sürecidir.
Bilgi yönelimi böylece esas olarak teknik bir proje halini alır. Enformasyon teknolojisindeki gelişmeler, bilgiyi görülmemiş miktarlarda depolama ve görülmemiş bir karmaşıklıkla maniple etme yeteneği vaat etmektedir. Depolanan bilgi hem örgüt içinden hem de dışından olmak üzere, çok çeşitli kaynaklardan gelebilir. İyi yapılandırılmış, akıllı arama araç ve motorları kullanan bu türden bir BY'nin, yenilik fırsatlarının yakalanmasında paha biçilmez bir araç olduğu görülebilir.
İşgörenler bu projeye elbette iyi gözle bakmayabilirler. Bilgi, ne de olsa güç demektir; sahip oldukları bilgiye el konulması, bir adım sonra onun mülkiyetinin de ele geçirilmesi demek olacaktır. Özellikle bilgi işçileri, BY'yi kendilerini güçsüzleştirmeyi ve sözcüğün gerçek anlamında gereksiz kılmayı amaçlayan bir komplo olarak görebilirler.
BY'nin teknik bir proje halinde basitleştirilmesi, buna rağmen olağanüstü geniş bir yaygınlık kazandı. Bu haliyle, elle tutulur yararlar, liderlerin ekranda veya bir tablo üzerinde görebilecekleri sonuçlar üretmektedir; yöneticilere bilginin kontrolünü kendi ellerine aldıkları izlenimini vermektedir. Teknolojik sistemlere vurgu yapılmasıyla, işbirliği ve yaratıcılığın nasıl özendirileceği, bilgi işçilerine sahip oldukları bilgiyi paylaşma motivasyonunun nasıl kazandırılacağı, yeniliğe yönelik bir güven kültürünün ve desteğin nasıl yaratılacağı gibi yakışık almaz sorular tereyağından kıl çekercesine saf dışı edilivermektedir. Bir de kuşkusuz güç sorunu vardır: Güçlü bilgi işçileri çağında, ET'ye dayalı bilgi yönetimi, gücü tekrar örgütün ellerine teslim etmeyi vaat etmektedir.
Bütün bunların gerisinde, bilgiyi bir nesne olarak gören özel bir anlayış vardır. Bir isim olan "bilgi" sözcüğü, bilginin bir yere konabilir, ölçülebilir, çıkarılabilir ve kullanılabilir bir kaynak olduğunu göstermektedir. BY'nin kullandığı dile "kaynak temelli" metaforlar hâkim olmuştur. Enformasyon teknolojisinin bilgi üsleri, bilgi ağları ve bilgi değiş tokuşları yaratmaya yönelik aletler sağladığı söyleniyor.
BY girişimlerinin amacı, işçilerin bilgilerini depolamak ve arama motorları ve diğer uygulamalar yoluyla onu erişilebilir kılmaktır. Maden çıkarma ve sondaj, yaygın olarak kullanılan metaforlardır.
Bilgiye bir kaynak gözüyle bakmanın çekiciliği bellidir. Bu bakış açısı, örgütün enformasyon işleyen bir makine olduğu paradigmasına çok güzel uymaktadır. Çok sayıda örgüt lideri kendi yaptıkları işi tam da niceliksel kaynakları yönetme işi olarak görmektedir: "ham" kaynakları ürün haline getirme; değer katan kaynakları kullanma, maliyet artıranlarını ise kaldırıp bir yana atma.
Bilgi konusundaki bu kaynak metaforunun yararları da vardır. Örneğin "entelektüel sermaye" ya da "entelektüel mülkiyet" kavramı patent, lisans ve franchise yönetimi konusunda yeni içgörüler edinilmesini sağlamıştır. Bu türden mülkler üzerinden elde edilen gelirlere bel bağlamış çok sayıda şirket, ET kullanarak ellerindeki entelektüel varlıkları yönetmekte ve onlardan daha fazla kâr sağlamakta çok başarılı olmuştur.
Ne ki, bazı analizciler ve uygulamacılar BY konusundaki bu kaynak temelli yaklaşımların birtakım sorunlara da yol açtığını fark etmeye başladılar.
• Her bilginin kodlanması mümkün değildir. "Know-what" ile "know-how"u birbirinden ayırsak bile, insanların bildikleri şeylerin büyük kısmını herhangi bir dile indirgemek mümkün değildir. Bir satış yöneticisine elde edilen bir avantajdan yararlanılıp yararlanmayacağını söyleyen ya da bir mühendisin hassas bir teknik sorunun nedenini anlamasını sağlayan sezgiyi kodlayıp depolamak hiç de öyle kolay bir şey değildir.
• Yeni enformasyon teknolojilerinin performans iyileştirmesini kendiliğinden sağlayacağının bir garantisi yoktur. Teknolojiyi, insanlara onun nasıl kullanılacağını öğretmeden kurmak, bir yarar sağlamayacağı gibi, kötü sonuçlar da verebilir.
• İnsanlar yeni teknoloji kullanmaya her zaman istekli değildir. Teknolojiye enformasyon katkısında bulunmayı, başkalarıyla paylaşmayı, onu teşvik etmeyi ya da kolayca kullanılabilir hale getirmeyi islemeyebilirler. Aynı şekilde, o sistemi kullanmak istemeyebilirler veya kullanamazlar.
• Bilginin resmi sistemler içinde kodlanması kendi psikopatlığını yaratır. İnsanların ve örgütlerin belirsizlikle baş etmelerini sağlayan akışkan, sezgisel ve resmiyetten uzak uygulamalar, düşünmeyi sınırlayan, esneklikten uzak yapılar içinde katılaşırlar.
Bütün bu noktalar yenilikçilik bakımından önem taşırlar—ama sonuncusu özellikle önemlidir. Yenilik sınırları aşan, potansiyeli fark eden, birbirinden çok farklı faaliyetler veya ürünler arasındaki paralellikleri gören, imgeleri üretken fikirler haline getiren bir düşünmeyi talep eder. Bilgi yönetimine kaynak temelli bir yaklaşım, yeniliği mümkün kılan düşünmeyi engelleme eğilimindedir.