Chris Argyris bilinçli ve bilinçaltı akıl yürütme süreçlerini incelemeye 20 yılını harcadı. Görüşüne göre, kafalarımızın içinde nasıl plan yapacağımıza, nasıl uygulayacağımıza ve eylemlerimizi nasıl değerlendireceğimize ilişkin haritalar bulunur. Kullandığımız bu haritaların, eylemlerimizi açıklamak için açık bir biçimde ortaya attığımız, teoriler olmadığının çok azımız farkındayızdır. Kullandığımız harita veya teorilerin farkında olanların sayısı daha da azdır. Argyris, hepimizin, eylemlerimizi açıklamak için iki teori kullandığımızı söylüyor: biri söylediğimiz şeylerle tutarlı bir teori, ötekisi ise yaptıklarımızla tutarlı bir teori. Savunulan teori, davranışlarımızın temellerini pekiştirdiğine inandığımız dünya görüşü ve değerlerimizden oluşur. Kullanılan teori ise, davranışlarımızın sergilediği dünya görüşü ve değerlerimizden oluşur. Bu iki teori çoğu kez birbiriyle örtüşmez.
Savunulan Teori İle Kullanılan Teori
Bir proje lideri, ekibinde yer alan kişilerden biriyle olan anlaşmazlığını nasıl halledeceği sorulduğunda, şu yanıtı vermişti: Önce anlaşmazlık konusundaki kendi anlayışımı ortaya koyacağım; ardından söz konusu kişiyle, anlaşmazlığı çözme konusunda ne gibi veriler üzerinde anlaşmaya varabileceğimiz konusunda pazarlığa oturacağım. Bu onun savunduğu teoriydi (veya söylediklerinin ardında yatan teori buydu): sorunu birlikte kontrol etme. Oysa bu konuşmayı kaydeden bant çözümünün açığa çıkardığı gibi, aslında kendi bakış açısını savunuyor, ekip üyesinin bakış açısını dikkate almıyordu. Bu da onun kullandığı teoriyi (veya yaptıklarının ardında yatan teoriyi) gösteriyordu.
Argyris'e göre, yaptığımız hiçbir şey rastlantısal değildir. Hiç farkında olmasak bile, eylemlerimizi tasarlarız ya da tasarımımız, kullandığımızı sandığımızdan farklı bir tasarımdır.
Bu durumda, davranışımızı daha etkili kılmak için ne yapabiliriz? Argyris, bunun için bu iki teori arasında daha büyük bir uyum tutturmaya çalışmamız gerektiğini söylüyor.
Kullanılan Teori: Temel Unsurlar
Argyris'in modelinde, düşüncelerimiz ile eylemlerimizi nasıl ilişkilendirdiğimizi açıklayan birtakım unsurlar var. Egemen değerlerimiz, eylemlerimizle muhafaza etmeye çalıştığımız inançlarımızdır. Hepimizin çok sayıda egemen değeri vardır. Eylemlerimizin bunların birçoğunu etkilemesi ve herhangi bir durumun bunlar arasında bir al-ver dengesini tetiklemesi söz konusudur. Eylem stratejileri, kendimize ait egemen değerleri muhafaza edebilmek için yaptığımız şeylerdir. Bu stratejilerin hem amaçlanan—yani öyle sonuçlanacağına inandığımız—hem de amaç dışı sonuçları olacaktır.
Kullanılan Teori: bir Örnek
Bir yenilik projesi üyesi bir kadın, biri çatışmayı örtbas etmek, öteki de yetkin olmak üzere, iki egemen değere sahip olabilir. Belirli bir anda, bu iki egemen değerin her ikisini de muhafaza etmeye yönelik eylem stratejileri tasarlayacaktı. Örneğin, bir çatışmayla karşı karşıya kaldığında, olabildiğince az şey söyleyecektir. Bu durum bir yandan çatışmayı örtbas etmeye, öte yandan da yetkin görünmesine yarayacaktır (ya da kendisi öyle ummaktadır)—çünkü tersi durumda en azından yanlış bir şey söyleyebilir. Bu stratejinin hem bu kadın bakımından hem de çatışmaya taraf olan diğer kişiler bakımından çeşitli sonuçları olacaktır. Amaçlanan sonuçlardan biri, diğer tarafın tartışmaktan vazgeçmesi ve böylelikle, anlaşmazlığın başarıyla örtbas edilmesi olabilir. Kendisi de pek az şey söylemiş olduğundan, beceriksiz bir insan olarak görülmesine neden olacak herhangi bir açık vermemiş olduğunu düşünebilir. Amaç dışı sonuçlardan biri ise, durumun bir çözüme kavuşamadığını, dolayısıyla tekrarlanabileceğin! düşünerek, tatminsizlik hissine kapılması olabilir.
Eğer eylem stratejisinin sonuçları istediğimiz sonuçlarsa, o zaman amaçlanan ile sonuç birbiriyle örtüşüyor ve kullandığımız teori teyit ediliyor demektir. Ne ki, bir eylem stratejisinin hiç de üretken olmayan amaç dışı sonuçları da olabilir. Bu durumda, amaçlanan ile sonuç arasında bir örtüşmezlik var demektir.
Argyris bu örtüşmezliğe iki şekilde tepki gösterebileceğimizi söylüyor ve bu iki tepkiye, tek devreli öğrenme ile çift devreli öğrenme adını veriyor.
Tek Devreli Öğrenme İle Çift Devreli Öğrenme
Amaçlanan ile sonuç arasındaki örtüşmezliğe birinci tepki, egemen değeri tatmin edecek başka bir strateji arayışına girmektir. Sözgelimi, biri üretim hattında daha yüksek bir paketleme hızı, diğeri de bu hattın yönetiminde kişisel yetkinlik olmak üzere, iki egemen değerimiz var. Bu iki egemen değere yönelik eylem stratejisi, zamanlarını boşa harcadıkları için paketçileri eleştirip, önlerindeki işi yapmalarını söylemek olabilir. Böyle bir şey gerçekten de üretkenliği artırabilir ve kişisel yetkinlik hissi yaratabilir. Suç bir başkasının üzerine atılmıştır. Değişim egemen değerde değil eylemde olmuştur. Buna tek devreli öğrenme denir.
Bir başka olası tepki de egemen değerlerin kendilerini sorgulamaktır. Örneğin, genel çalışma kalıpları veya kalite kontrolü bağlamında, üretkenlikte artış sağlama değerini gözden geçirebiliriz. Hatta, kendi yetkinliğimizin doğrudan doğruya paketçilerin çalışmasına yansıdığı biçimindeki kendi görüşümüzü de sorgulayabiliriz. Bu sorgulamanın sonucu vardiya kalıplarının veya işçilerin sorumluluklarının gözden geçirilmesi ya da üretkenliğin bazı yönlerine ilişkin sorumluluğun takım liderlerinden birine aktarılması olabilir. Eski egemen değerler bir yana bırakılıp, onların yerini yenileri alabilir. Bu durumda, hem eylem stratejisi hem de egemen değer değişmiştir. Buna da çift devreli öğrenme denir.
Çift devreli öğrenme bilgi paylaşımı konusundaki "savunmacı refleksleri" kırmamı/a yardımcı olabilir. Savunmacı refleksler, tehdit veya değişim karşısında değişimi görmemizi engelleyerek statükoyu muhafaza etmeye çalışan eylem stratejileridir. Bu türden savunmacı refleksler yenilikçiliğin can düşmanıdır.